@esslala
|
Nasılsınız bakalım? Herkese güzel bir gün diliyorum🌺 İyi okumalar canlarım 🧡
12. BÖLÜM
Göz baktığını görür lakin kalp bakmasan da hissederdi. Bakıyordu ama neye kime? Peki ne hissediyordu? Oldukça dalgın geçip giden yolları izleyen Serdar genç kızı bir an öyle görünce kendini huzursuz hissetmişti. Yol boyunca da genç kızı düşündü. Kendisine bu durum garip geliyordu lakin düşünüyordu işte. Ağlamış olmalıydı çünkü gözlerinden anlamıştı ama neden? Dalgın olmasındaki sebebini çok merak etti. Diğer günlere nazaran oldukça kötü görünüyordu. Hal ve hareketleri içindeki huzursuzluğu arttırmıştı. Belki de akşam sormalıyım. Dedi içinden ve düşünmeye devam etti. Ölürdün sormuş olsaydın değil mi? Babaannesinin gidişini öğrendiği zamanda huysuz halleri yüzünü bir an olsun gülümsetti. Sema ablasının olmadığı öğrendiğinde verdiği tepki ise apaçık bir şekilde çökmüş olan omuzları olmuştu. Aklı onda kalırken evde tek olmasından ötürü eve erken geçmeyi düşünüp yolu izlemeye devam etti. Duran arabası ile ne çabuk geldiklerini anlamamıştı bile. Şoförü Ahmet'e iyi günler dileyip uzaklaştı. Bugün oldukça yoğun bir programı vardı belki de düşündüğü gibi erken çıkamazdı. Çıktığı ikinci toplantıdan sonra Akın Koraklı ile karşılaşıp ayaküstü imaların hepsini almış iyiden iyiye darlandığını hissetmişti. Kuzeni bir gün onun bu konuda hatasız olduğunu kabul edecek miydi acaba kim bilir? Sıkıntıyla başını salladı ve odasına girdi. Cebinde çıkardığı telefonuna bakıp sessizde olduğundan çaldığını fark etmemişti. Henüz açacakken kapanan telefonun ardından gelen çağrı sayısı onu şaşırtmıştı. Ulan ne oluyor? Evinin kapısındaki güvenlik görevlisi onu bu kadar ne için aramış olabilirdi? Dahası babası ve kız kardeşi de aramalar arasındaydı. Aklına genç kız gelmiş sonra ona ne olabilir diyerek başka bir şeye kafa yorup öyle geri arama yapmıştı. İçim sıkıldı şimdiden! "Serdar bey." Kısık gelen Süleyman'ın sesi onu endişelendirmişti. "Ne oldu Süleyman?" Derin nefes aldı sabırla bekledi. "Evinize baskına geldiler efendim Sedef onlarla. Polisi aradım gelmek üzereler." Hiçbir şey demeden kapatmıştı telefonu kalbi sıkışmış bir an nefesi kesilmişti. Aniden odasından çıkmasını beklemeyen asistanı korkuyla yerinden sıçramış arkasından seslenmiş ancak bir cevap alamamıştı. Böyle vaziyetin yolunu yordamına! Ahmet'ten anahtarları alıp arabanın başına geçmiş zemini ağlatarak uzaklaşmıştı otoparktan. Tek bir şey düşünüyordu. Sedef'e bir şey olmamalıydı. Eğer olursa kendini affetmez Feride Hanım'ın yüzüne bakamazdı. Lanet olsun ki evi ve iş yeri arasında mesafe fazlaydı iyi haber şu ki trafik bu saatlerde seyrek oluyordu. Nolur bir şey olmasın ona, bu defa kaldıramam! Daha önce böyle bir şey ile karşılaşmamıştı Serdar. Kimse evini basmaya cesaret edememişti! Şimdi böyle olmasına anlam veremiyordu. Daha sonra günler öncesinden gelen tehdit mesajları aklına gelmişti lakin hiçbirini önemsememişti çünkü böyle şeyleri sıkça yaşamıştı. İçi boş tehditlerden biri sanmıştı. Kaç arabayı geride bırakmış önüne geçenlere nasıl bağırmıştı haberi yoktu. Aklında sadece Sedef vardı. Düşüncesinde yeni yeni yer edinmiş birini kaybedemezdi, etmeyecekti. Acıyla yutkundu. Ona bir şey olmasın! Telefonu çaldığında arayan annesiydi, o da öğrenmiş olmalıydı. Cevap vermedi geniş bir viraj aldı ve hızla evinin önünde durdu. Arabadan indiğinde ağzına tutulan mikrofonları gözü görmüyordu. Aralarından geçip kendini evinin bahçesine zor bela attı. Ağlayan gözlerle kardeşini gördüğünde durumun kötü olduğunu anladı. Sedef'ine doğru koşar adım ilerliyordu ki yankılanan silah sesiyle ardından atılan tiz bir çığlık havaya karışmıştı. Serdar donup kalırken kalbi sıkıştı içini korku sardı. Kardeşi gelip ona kocaman sarılmış kan çanağı gözleriyle bakmıştı. "Sedef içeride..." demeye kalmadan hıçkırarak ağlamaya başladı. O sırada babası küçük kızını oğlunun kollarından almış uzaklaştırmıştı çünkü Serdar şu an tepki veremiyordu kulaklarında hala silah sesi yankılanıyordu ve kalbi sıkışıyordu. Hele o çığlık sesi. Bunu ona yaşatan hesabını verecek! Yumruklarını sıkıp elinde megafon olan komisere doğru ilerledi. "Durum nedir?" Polis memuru sıkıntıyla nefes verdi. "Beş kişiler, silahları var henüz bir girişimde bulunmadık genç hanım zarar görebilir." Serdar sinirlendiğini hissediyordu yumruğunu daha sert sıktı. "Ne bekliyorsunuz!" Diye bağırdı. "Arkadaşlar evin çevresini sardı kaçamayacaklar. Evin içine girmek için arka tarafta hazırlanıyorlar." Kaçıp kaçmamaları Serdar'ın umurunda değildi. Tek bir şey vardı genç kızı onların elinden sağ salim kurtarmak. "Ne olursa olsun Sedef'e bir şey olmasın!" Öfkeyle babasının olduğu tarafa ilerledi. Sen aklıma mukayyet ol Allah'ım. Serdar bu halde uğraşırken genç adamın babası onun hal ve hareketlerini izliyordu. Onu yıllar sonra ilk defa biri için bu kadar endişeli görmüştü. Oğlu duvar gibi soğuk duygularını belli etmezdi ama şimdi gözündeki bu endişe de neydi? Yanına gelen oğluna baktı. "Ona bir şey olmayacak oğlum." Omzunu destek verircesine sıktı. Serdar ise art arda ikaz veren komiserden kapıya doğru giden polislere dikkatle bakıyordu. Kapı zaten kırıkmış! Polisin son ikazından sonra birbiri ardına yankılanan silah sesiyle nefes alamadı kardeşi korkudan çığlık atıp babasına iyice sokulurken köpeği Çakır hırçın bir halde havlıyor tasmasından kurtulmak istiyordu. Serdar'ın kulakları uğuldadı. Bir süre hiçbir şey duymadı gözleri etrafında gezindi. Koşturan polisler, aç bir şekilde mikrofonuna sarılan muhabirler ve art arda parlayan flaşlar. Kapıya yaklaşan polisleri gördüğünde kendine gelmişti. Tüm hengame sesi kulaklarına dolduğunda yumruklarını daha güçlü sıktı. Kalbi hala sıkışıyordu. Sedef'ten hala bir haber yoktu ve her ihtimale karşı kapıda hazır bekleyen ambulansa baktı. Umut etti o ambulansa hiç ihtiyaç duyulmaması için. Gözleri yüzünün yarısı üstü başı kan içinde Süleyman'ı bulduğunda koşar adım onun yanına gitti. "Nasılsın Süleyman bu nasıl oldu?" Pür dikkat genç adamı izledi. "Serdar Bey ben yerimde duruyordum. Bahçenin arka tarafından gelen sese bakmaya gittim. Ben arka tarafa yeni vardım ki Çakır havlamaya başladı. Geri dönmeye kalmadan kafama vurdular. Dikiş atıldı iyiyim ben ama aklım Sedef'te." Ah Sedef! Genç adam nefes almakta zorlandı bakışları evin kapısına kaydı bir gariplik vardı. Polis memurları temkinli bir şekilde geri geri adım atıyorlardı. Ne olduğunu anlamak için yakınlaşmak istedi lakin komiser durdurdu. "Daha fazla yaklaşmayın tehlikeli." Olduğu yerde kaldı. Gözünü bir an olsun kapıdan ayırmadan bekledi. Önce memurlar çıkmıştı biri koşar adım komiserin yanına geldi. "Komiserim bu Deli Sefer ve adamları. Gözü dönmüş bir halde iki adamını yaralamış." Genç adam hemen atılmıştı. "Sedef nasıl onu görmediniz mi?" Dediğinde elindeki telsizle komut veren komisere ardından kapıya baktı. "Herkes çok dikkatli olsun, ateş etmeyin." Deli Sefer denilen adam koluyla boynundan sıkıca tuttuğu yarı baygın genç kızın alnına silah dayamış bir halde kapıda öylece duruyordu. Serdar kan ter içindeki kıza bakıp kaşlarını çattı. O an kalbinin ezildiğini müthiş bir şekilde hissetmişti. Sedef kan kaybediyor bilincini yitirmek üzereydi. Kısa bir süre göz göze gelmişler ancak bu genç kızın tamamen kendinden geçmesiyle son bulmuştu. Nefesi kesilirken ellerinin titrediğini fark etti. Allah belamı versin! Sedef'i o halde görmek canını yakmıştı. Peki neden? Nedeni şu an pek de önemli değildi. Elinden bir şey gelmiyordu. Kanlar içindeki kızdan bir an olsun gözlerini ayıramadı. Ona baktıkça kalbini bir başkası söküyordu adeta. Hangimiz can çekişiyoruz? "Sefer indir silahını bırak kadını." Gözü dönmüş adam kolları arasında tamamen bilinçsiz yatan kadını umursamadı. Telsizden gelen sese kulak kesildi Serdar. "Komiserim görüş alanımda ateş izni istiyorum." Komiser durdu ve uzakta kendisiyle konuşan ekip üyesiyle göz teması kurdu. "Çok dikkatli ol Nurşen!" Dediği sırada silah sesi ve ardından inleyerek yere yatan Sefer'den başkası olmamıştı. Kolları arasındaki genç kız patates çuvalı gibi yere serilirken tamamen bilinçsizdi. Serdar komiserin uyarısına rağmen bir saniye bile düşünmedi ve genç kıza doğru koştu. Onu yerde ölü gibi yatarken gördüğünde kalbi korkuyla çarpmayı arttırmıştı. Hemen kucaklamış ambulansa doğru koşturmaya başlamıştı. Eğer sen de ölürsen bu defa yaşayamam! "Yaşayacaksın." Sayıklaya sayıklaya sağlık çalışanlarının yanına ulaşıp dikkatli bir şekilde sedyeye uzatmıştı. Geri dönüp baktığında kız kardeşi bağıra bağıra ağlıyor babası teselli ediyordu. Arkadaşı Melih hangi ara gelmiş hiç görmemişti. Düşünmeden ambulansa geçip kızın ellerinden tuttu ve sağlık çalışanlarının yaptıklarını izledi. "Çok kan kaybetmiş." "Hastaneyle iletişim kurun ameliyathane hazırlansın." "Kan grubunu biliyor musunuz?" "Çıkış yeri görünmüyor kurşun içerde." "Nabzı yavaşlıyor." Serdar olup bitenler sırasında gözünü baygın yatan Sedef'ten ayıramadı. Ona bir şey olsun istemiyordu. Hayatına giren her kadın onun yüzünden zarar görmeye devam mı edecekti. Bu onun laneti miydi neydi? Sıkıntıyla ellerini saçlarına daldırdı. Sadece iyi olmasını istiyordu. Bir kişinin daha kendisi yüzünden zarar gördüğü gerçeği artık canını yakıyordu. Sedef'in bir suçu yokken bu yaşadıklarını hak etmemişti. Lütfen ölme! Hastanede koşturarak koridorları geçtiklerinde bir yere kadar Serdar da onlarlaydı. Çalan telefonuna dönüp baktığında ise babasıydı. "Efendim baba?" Yorgun çıkan sesine aldırmamıştı. "Biz yoldayız geliyoruz durumu nasıl?" Sıkıntıyla nefes bırakmıştı Serdar. "Ameliyata alındı bekliyorum." Ender Bey oğlunun üzüldüğünü anlayabiliyor ancak ne düşünmesi gerektiğini çözememişti. Onunla bir ara konuşması gerektiğini biliyordu. "Geldik biz." Eş zamanlı kapatmışlardı telefonu. Kendini sandalyeye bırakmış dirseklerini bacaklarına sabitlemişti. Bir ayağıyla hızlı hızlı ritim tutuyordu. Açılan kapıdan bir hemşire çıktığında koşturmasıyla daha da afalladı. Ayaklandı. "Neler oluyor bir sorun mu var?" Hemşirenin acelesi olduğu oldukça belliydi. "Kan gerekiyor beyefendi. Hasta çok kan kaybetmiş." Panikledi genç adam "Kan grubu nedir?" Eş zamanlı yanlarına koşturarak gelen kardeşine gözü kaydı. "B rH pozitif" Cevabıyla Serdar ailesindeki kan gruplarını düşündü. Kimse uymuyordu. Koridorun başında gördüğü Melih sayesinde gözleri parlamıştı. "Melih'in uyuyor." Hemşirenin de yüzü gülmüştü. Melih kaşlarını çatmış "Neler oluyor?" Serdar hızlı bir şekilde durumu anlattığında arkadaşı kollarını sıvazlamaya başlamıştı bile. Ameliyat hala devam ederken Serdar arkadaşı Melih'in yanında duruyordu. Bir ünite kanın dolmasına çok az kalmıştı. "Alo benimle ilgilenir misin?" Konuşan arkadaşına döndüğünde oldukça dalgın gözlerle bakmıştı. "Serdar merak etme bir şey olmayacak?" Arkadaşının genç kıza bu şekilde üzülmesinin nedenini asla aşka sevgiye bağlamamıştı. Emindi ki sorumluluk duygusu onu bu kadar harap ediyordu. "Benim yüzümden insanların zarar görmesine artık katlanamıyorum Melih." Sıkıntıyla konuşmuştu. Melih düşüncelerinden emin olmuştu. "Senin bir hatan yok kendini suçlamayı bırak. Bu kişi Sedef değil bir başkası da olabilirdi. Büyük ihtimalle kızcağızı sevgilin sandılar da bu kadar hırpalayıp zarar verdiler." Nasıl unutacağım o halini? Sosyal medyadaki haberlerden genç adamın haberi yoktu. Her yerde gizemli kız başlığı altında haberler yazılmıştı. Serdar hiçbir zaman kendisi hakkında yazılan haberleri umursamamıştı. Yine öyle yapacaktı. Genç adam cevap vermeyince arkadaşı şakayla karışık konuştu. "Hem fena mı kanımdan canımdan oluyor bir bakmışsın benimle aynı bir insan olup çıkıyormuş." Serdar hızlıca kaşlarını çattı ardından kafasını sağa sola sallayarak ilk defa gülümsemişti. "Bunun olmaması için her şeyi yaparım." Dediğinde genç arkadaşı gözüyle kolunu göstermişti. "Bir daha düşün dostum." Dedikten sonra kahkaha atmıştı. Bunun bir söylem olduğunu biliyor elbette inanmıyordu. O da arkadaşına eşlik etmiş gülümsemişti. Ameliyat sonunda bitmiş genç kız odaya alınmıştı. Melih'ten alınan kan takviye edilirken öylece yatıyordu. Henüz yeni çıktığı için kimse görmeye gitmemişken genç kızda derin bir uykudaydı. Onu görmem gerkiyor! İyi olduğuna emin olmalıyım. "Kim bunu neden yapar oğlum?" Genç adam bilmiyordu. "Baba siz nerden öğrendiniz Sedef'i?" Kimse bilmiyordu onu işe aldığını. Ender belli belirsiz gülümsedi ve "Boş ver oğlum." Ailesinden bir şeylerin kaçmıyor olmayışı da onu şaşırtmamıştı. Üzerinde fazla durmaya da niyeti yoktu. Arkadan konuşmaya başlayan Melih dikkatleri çekti. "Ender amca iş dünyası büyük bir rekabet belli ki birileri daha Serdar'ın gölgesinde kalmış." Serdar sesini çıkartmamıştı. Bu işi İstanbul emniyetine güvenerek teslim etmişti. Koşturarak gelen Barış hayretle arkadaşını süzmüştü. "Neler olmuş dostum. Aç kurtlar gibi aşağısı gazeteci kaynıyor. Sen iyi misin?" Barış, Serdar'ın yakın arkadaşı aynı zamanda aile avukatlarıydı. "Ben iyiyim evdeki çalışanım şimdi ameliyattan çıktı." "Sema Teyze mi?" Hayretle sormuştum "Hayır diğer çalışan Sedef." Genç adam başını ağır ağır sallamıştı. Serdar olanı biteni avukat arkadaşına anlattıktan sonra Barış kollarını sıvamış işe koyulmuştu. İstanbul emniyeti kadar arkadaşına da güvenirdi. Oturduğu yerden doğrulmuştu etrafına baktı. "Siz eve geçin artık." Kardeşi hızla atılmıştı. "Uyandığını görmeden şuradan şuraya gitmem." Dağılan kardeşinden gözlerini çeken genç adam babasına baktığında başıyla sorun olmadığını belirtmişti. Melih'e döndüğünde ise o konuşmasına fırsat dahi vermemişti. "Hiç bana bakma dostum günün kahramanıyım ben." Melih enerjisiyle durgun duran Koraklı ailesini az da olsa güldürmeyi başarabilmişti. Serdar sadece kafasını sallamış ve gülümsemişti. Küçük Koraklı ise yerinden kalkıp Melih'in yanına gitti. Ellerinden tutup "Çok teşekkürler ona hayat verdin." Melih Serdar'ın kardeşini kendi kardeşi yerine koymuştu. Üzgün haline dayanamamıştı. "Gel buraya minik." Sımsıkı sarılmıştı. Ardından kulağına fısıldadı. "O daha iyi olacak üzme kendini." Uzaklaştı ve gözlerinin içine baktı "Evet olacak." Acıyla gülümsedi minik Koraklı. Tam babasının yanına dönüyordu ki Melih durdu hınzır bir şekilde gülümsedi ve kulağına yaklaştı. "Sence de Serdar fazla üzülmedi mi?" Sorusuyla ikisi de aynı ifadeyle sırıtarak Serdar'a döndü. Dalgın bir hali vardı ve istemeden de olsa kıkırdadı. Serdar ikiliyi anlamadığı şekilde onlara bakarken bulduğunda nedenini anlamadı ve tek kaşını çattı. İkisi daha fazla güldü ve "Hiç bizim aramızda." Konuşan Melih olmuştu. Küçük Koraklıya göz kırpmış ve yerine gitmesini izlemişti. Kendi yerine geçen Sedef babasına sarıldığı yerden ağabeyini izledi. Melih haklıydı. Fazla üzgün ve dalgın görünüyordu. İçinden neler geçiyor bilemezdi lakin daha önce de çalışanlarından birine zarar gelmiş ancak böyle bir tepki vermemişti. Yoksa? dedi ve bir anda heyecanlanıp yerinde doğruldu. Babası ne olduğunu anlamamış öylece onu izliyordu. Küçük Koraklının gözleri parlıyordu ama sonra kendisini geriye attı ve derin bir nefes bıraktı. Bunca yıl tek bir kadınla görmemişti hem Sedef ablası onun kriterlerinde de değildi. Olsa çok güzel olur diyerek düşünmeden de edememişti. Köy yanıyordu ama minik Koraklı tarla sulama derdindeydi. Beklenilen saatte uyanmayan Sedef uyanması gereken saati bir hayali geçirmiş kendisini bekleyen insanların endişelerini arttırmıştı. Serdar iyiden iyiye yerinde duramaz hale gelmiş hava almak için terasa çıkmıştı. Bir süre öylece beklerken kendisini sorguladı. Birkaç hafta önce hayatına giren kız için bu kadar endişelenmesi normal değildi. Aslına bakılırsa gözünün önünden kanlar içindeki genç kızın görüntüsü gitmiyordu. En son göz göze geldiklerinde kalbinin sızlamasına engel olamamıştı. Dahası aklına Sare'nin son halleri de geliyordu. Morgda yaralar içindeki hali. Kalbi patlayacak gibi çarpıyordu. Uzaklaşmak istedi adımını atmadan peşinden gelen arkadaşı ona seslendi. "Serdar?" Seslenmeden önce arkadaşını izlemeyi ihmal etmemişti. İçindeki fırtınanın sebebini soracaktı. Serdar cevap vermedi sadece döndü ve baktı. Melih bir cevap almadan peşini bırakmamakta kararlıydı. "Neyin var dostum?" Bunu genç adamda düşünüp duruyordu. Beklediği saatler içinde kendisine sorup durmuştu. "Bilmiyorum." Nedense Melih her şeyi beklemiş lakin bunu beklememişti. Şaşırarak baktı. "Nasıl?" Serdar bilse cevabını kendisine verecekti. "Bilmiyorum işte." Melih minik Koraklı kendisini iyi hissetsin diye söylediği şeyin bir an gerçek olma ihtimaliyle şaşırdı. "Yoksa sen?" Devam etmedi ve durdu arkadaşının tepkisini ölçüyordu. "Ben ne?" Hınzır bir gülümsemeyle sordu. "Bu kıza değer vermeye mi başladın Serdar." Değer vermek mi? O çalışanlarına her zaman değer verirdi. Ne değeri oğlum? "Çalışanlarıma her zaman değer verdiğimi biliyorsun? Bu nasıl soru?" Melih sırıttı. "Sence bunu mu kast ettim dostum?" Serdar aniden başını kaldırdı. "Böyle bir şey söz konusu değil." Nedense kalp atışları hızlanmıştı ama umursamadı. Serdar sadece yalan söylerse kalp atışları hızlanırdı. Ne oluyordu ona böyle? Kendisi de böyle bir şeyin söz konusu olmadığını biliyordu. "Sadece korktum Melih ona bir şey olmasını istemedim. Benim yüzümden zarar görmesini istemedim. Bu ona ekstra bir değer verdiğimi mi gösteriyor?" Melih içinden evet diyerek haykırsa da anladı ki arkadaşı şu an duygularından emin değildi onu zorlamak istemiyordu lakin söylemeden edemedi. "Biri için bu kadar korkup endişelenmek sana göre değil." Şüpheyle baktı. Serdar bunun farkındaydı ellerini saçına daldırıp daha dağınık bir hal almasını sağladı. Bir süre sessiz kalıp sıkıntıyla yürüdü. "Sare de benim yanımda olduğu için öldü Melih anlıyor musun? Birini daha benim çevremde olduğu için kaybetmenin korkusunu yaşıyorum. Saatlerdir aklımdan o an çıkmıyor. Kanlar içinde baygın." Melih bir şey diyemedi arkadaşının bu konudaki hassasiyetini biliyordu o yüzden hiç düşünmeden sarıldı. Uzaklaştıktan sonra parmağıyla kafasını göstermişti. "Her şey burada değildir Serdar." Ardından kalbine doğru kaydı. "Bazen burayı dinlemen de gerekir." Serdar ağır ağır kafasını salladı. Telefonu çaldığında beklemeden kim olduğuna baktı. Kardeşiydi hemen cevapladı. "Uyandı sonunda çabuk gelin." Saatler sonra rahatlamıştı genç adam. "Uyanmış hadi gidelim." Melih de rahatlarken koşar adım hastaneye ilerlediler. Çok şükür! Serdar, Sedef'in uyanmasıyla nefes alabilmişti. Bu ona da tuhaf gelse de aldığı nefesin onu yaşattığını hissetti. Sen neyin nesisin Sedef? Kafası rahatlamıştı genç adamın ancak gün yüzüne çıkmak istemeyen duygularını bastırarak bir yere varamayacağını eninde sonunda anlaması gerekecekti. Bu neydi bilmiyordu ancak şu an sadece Sedef'in iyi olmasının verdiği mutluluğu yaşıyordu.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ❤️
|
0% |