Yeni Üyelik
14.
Bölüm

13. Bölüm

@esslala

 

 

Herkese merhabaaa ben ve sevgili bölümümle geldimm. ❤️ İyi okumalar canlarım 🥰

 

13. BÖLÜM

Hiç ışık yoktu, her yeri karanlık bağrına basmış yetim kalan beni sarıp sarmalıyordu ve ben ne hikmetse bunun sıcaklığını bedenimin her santiminde hissediyordum.

Büyük bir susuzlukla huzursuz bir şekilde gözlerimi kırpıştırdığımda başımda serum askısından boş torbayı alan hemşireye baktım. Uyandığımı fark ettiğinde ciddi ifadesi gitmiş küçük yüzü aydınlanmıştı ve ilgiyle yüzüme bakmıştı. "Geçmiş olsun Sedef Hanım, ben hemen doktor beyi çağırıyorum." Koşar adım çıktığında öylece kalmıştım. Üzerinden dozer geçti anlaşılan.

Tüm bedenim uyuşmuş hareket edemiyordum, adeta kafam zonkluyor üzerimde ağırlığı atamıyordum. Bedenim kadar zihnimde uyuşuk olduğundan görüntüler yavaş yavaş zihnimde canlanıyordu. Vurulmuştum! Elim refleks olarak karnıma gittiğinde canımı acıtmış inlemeye başlamıştım. Sabah hayatı sorgularken şimdi hayattan daha büyük bir tekme yemek bu oluyordu sanırım. Haline şükretme sanatı gururla sunar.

Odanın kapısı açılmış aynı hemşire ve doktor geldiğinde doğrulmaya çalışsam da başaramamıştım. "Dikkatli olmalısınız Sedef hanım henüz bunları kendi başınıza yapmanız zaman alacaktır. Dikişlerinizi kontrol edeyim." Dikkatli bir şekilde bandajı açtığında yattığım için dikişleri göremiyordum. "Dikişler gayet iyi durumda şimdilik gözetim altında olacaksınız." Başımı uysal bir şekilde hareket ettirmiştim. "Başım çok dönüyor." Anlayışla gülümsemişti. "Çok kan kaybettiniz bundan kaynaklanıyor. Merak etmeyin kısa zamanda geçecektir." Kafamı hareket ettirdiğim sırada aptal adamı düşünüyordum. Gerizekalı!

Kan kaybederken bile beni sürüklemiş kafama silah dayamıştı. Son olarak Serdar Bey'i hatırlıyorum ya da hayaldi bilmiyorum ancak korkuyla bana baktığını gördüğüme yemin edebilirdim. Sonrası zaten yoktu. Gözlerimi kapattığımda aklıma olanlar sıralanıyordu. Huzursuzca kafamı hareketlendirdiğimde kapı çalmıştı.

Pamuğum? Diye düşünürken Serdar Bey gelmişti. Yerimden kımıldayamadığım için öylece durdum. Saçı başı dağılmış bir haldeydi evde bile bu şekilde görmemiştim onu ve yorgun görünüyordu. Bense büyük acılar içindeydim canım acıyor gözlerim yanıyor ve dahası aşırı susuz olduğum için boğazım isyan ediyordu. Yavaş bir şekilde yaklaşmıştı. "Nasılsın?" Gözlerine yorgun ve endişeli bir şekilde bakmıştı.

"İyi olacağım." Sesim beni destekler nitelikteydi. "Canın acıyor mu?" Acı karışık gülümserken başımla onaylamıştım. Üzerimde gözlerini gezdirmişti. "Bizleri çok korkuttun." Endişeyle baktım. "Babaannem?" Başını hemen hayır dercesine salladı. "Henüz bilmiyor çünkü beni aramadı oysa her yerde olanlardan bahsediliyor." Yer yerinden oynamış mıdır?

Sıkıntıyla ellerini saçlarına daldırmıştı. Bu hali nedense çok hoş görünüyordu şu an bunu düşünmemin sırası mıydı? Evet, gözümüz boşuna mı var Sedef?

"Lütfen ararsa söylemeyin." Boğazımı acıyla temizlemeye çalıştığımda susuzluk hissi artmıştı. "Su alabilir miyim?" Hemen başıyla onaylamıştı ve baş ucumda duran bardağa su doldurup uzattığında durdu. Kalkamayacağımı fark etmiş olmalı ki bardağı bırakıp önce beni dikkatli bir şekilde doğrulttu ardından bardağa uzandığında öyle yakındı ki kokusu tüm genzimi doldurmuştu yeri değildi ama kokusu ferahlatıcıydı.

Suyu yaklaştırdığında ise yavaşça alıp içtiğimde oldukça rahatladığımı hissetmiştim. "Teşekkür ederim." Hiç görmediğim sıcak ifadesiyle bakıyordu. Emindim ki bunun tek nedeni başıma gelenlerden dolayıydı. Yoksa Serdar Koraklı benimle böyle ilgilenmesi zor diye düşünürken kaburgalarımdan dolayı hastaneye götürdüğü zaman aklıma gelince düşüncelerime ferman çekmiş patronuma bakmaya başlamıştım. Utan biraz düşüncelerinden!

"Eğer kendini iyi hissediyorsan Sedef görmek istiyor seni babam ve Melih de dahil aslında zor izin aldılar doktordan." Bunu beklemiyor olsam da fazla sessiz kalamadım. "Tabi gelebilirler." Yorgun bir şekilde gülümsedim. O da gülümsedikten sonra kapıya ilerlemişti. Kısa süre sonra hevesle içeri giren küçük koraklıya gülümseyerek baktım. Sarılmak istiyor ancak yaklaşamıyordu. Kızarmış gözleri dikkatimi çektiğinde ağladığını anlamıştım. "Sedef abla nasılsın?" Sıcak hali beni gülümsetirken yorgun bir şekilde baktım. "İyi olacağım tatlım merak etme." Yanıma oturmuş elimi avuçları arasına alıp dudaklarını bastırdı. Dikkatle izliyorduk onun yaptığını.

"Kızım dikkat et." Ender Bey endişeyle atılmıştı. Bana baktı ve "Geçmiş olsun güzel kızım böyle bir talihsizlik yaşamanı istemezdik çok üzüldük böyle olmasına. Neyse ki sen iyisin." Güç verircesine uzanıp elimden tutmuştu. Serdar da tutar mı Sedef?

Ender Bey gerek tavrıyla gerek sohbetiyle hemen renk veren bir yapıya sahipti. Bu nedenle gerçekten endişelendiği belli oluyordu. Sıcak bir gülümsemeyle yanıt verdim. "Teşekkür ederim efendim. Hem endişelenmeyin bakın yine kefeni yırttım." Duyduğuyla tok bir kahkaha atarken geri çekilmişti. "İşte bu!" Keyifle baktık birbirimize. Keyfe bak, oğluna bak babasına değil!

"Yalnız Sedef çok kırıldım bana bir teşekkür etmek yok mu?" Herkes Melih Yılmaz'a güler yüzle bakıyordu ben ise ne olduğunu anlamamış bir halde bakınıyordum. "Dostum söylemedin mi?" Serdar Bey'e baktım. Kafasıyla hayır dediği sırada daha da merak ettim. "Neyi?" Araya girme ihtiyacı duydum. "Bugüne bugün kahramanın benim." Hayretle kalkan kaşlarımla bakmaya devam ediyordum. Ay ne yaptılar adama?

Melih Yılmaz ve kahramanım? "Nasıl?" Dediğim sırada kolundaki minik yara bandını göstermişti. Kaşlarımı çatmış o kısma bakarken o hengamede bir şey mi yaşandı diye düşünmeden edememiştim.

"Bir miktar kanımı seninle paylaşmış olabilirim." Duyduklarımla hayretle açılan gözlerimle baktım. "Ay! Melih Bey ben, ben ne diyeceğimi bilmiyorum çok teşekkür ederim. Şimdi sizden kan aldıysam ben sizin karakteristik özelliğiniz bana da geçer mi dersiniz?" Bu defa kahkaha atan patron haricim herkes olmuştu. Melih Yılmaz uzun boyundan dolayı çökmüş yatağa tutunarak konuşmaya başlamıştı. "Sen ben olmuşsun." Ay yok bu benim normal halim!

"Öncelikle ben patronun değilim bana Bey demene gerek yok dahası kahramanın olduğumu bilmen yeterli ha bir de çok teşekkür etmek istiyorsan bana da Serdar'a yaptığın gibi güzel yemek yaparsın ödeşmiş olabiliz."

Çöktüğü yerden kalkarken göz kırpmıştı. Alasını yapardım!

Son söylediğinden sonra yüzüm biraz düşmüş olsa da gülümseyerek kafamı sallamıştım. "Tekrar teşekkür ederim." Yiğit adam!

Kaşlarını havalandırıp ellerini iki yana açtıktan sonra ne istediğini anlamıştım. Gülümsedim ve "Kahramanım." Hah şöyle der gibi bakmıştı. "O zaman biz çıkalım sen de dinlen." Konuşan Serdar Beydi. Küçük Koraklı mızmızlansa da ayaklanmıştı.

Herkes odadan çıkarken "Serdar Bey?" Çıkmak üzere olan patronumu durdurdum. Merakla bana dönüp yanıma geldiğinde "Yardım eder misiniz?" Tekrar uzanmak için yardım gerekiyordu. Hiç düşünmeden harekete geçmişti. Ona yakın olmak heyecanlandırsa da yüzüne bakamıyordum. Sırtımdan tutup beni kendine çekmiş yastığı düzeltip yavaşça yatırmıştı. "Rahat mısın?" Başımla onaylamıştım. "Evet teşekkür ederim." Onu izliyordum hala gitmemesine şaşırsam da "O zaman dinlen sen." Gidişini izledim. Yorgunluk bana ağır basarken gözlerimi kapatmış yavaş yavaş uykuya doğru yol almıştım.

Ağrıyla yüzümü buruşturup gözlerimi açtığımda etrafıma bakınmıştım. Hava kararmış sessizlik hakimdi. Etrafıma bakındığımda ise koltukta uyuyan Serdar Bey'i görmüştüm. O koltuk hiç sana olmuş mu Serdar Bey? Sesli bir şekilde ofladığımda hemen doğrulacağını düşünmemiştim. Bak koltuk olmamış!

"Bir şeye mi ihtiyacın var?" Hızla yanıma gelmesini hiç beklemiyordum. İnsanın ilgileneni Serdar Koraklı olunca ben de bulunduğum duruma oldukça şaşırıyor ona ne diyeceğimi bilmiyor açıkçası kelimelerimi daha dikkatli seçme ihtiyacı duyuyordum. İçimdeki sesin de bana ayrıca seytan gülüşünü attığını hissediyordum.

"Ağrım var." Diyebilmiştim. "Ben hemen hemşireye haber verip geliyorum." Ardına bakmadan hızlıca gitmiş öylece kalakalmıştım. Gittiğinden bu yana tavana bakarken yanında hemşireyle dönen Serdar Bey'e baktım. "Ağrısı var normal mi?" Bana sorsan da söylerdim bunu.

Serdar Bey oldukça endişeli dururken şaşkınlıkla izliyordum. Hemşire de onu hayranlıkla izliyordu açıkçası göz bu görüyordu. Biz de yapıyoruz ama ulu orta değil!

"Evet ameliyat sonrası normal bir durum endişelenmeyin." Ben olanı biteni izliyordum sadece. "Peki ne yapacağız böyle bir durumda sürekli ağrı kesici alamaz sonuçta." Hemşire gülümsedi ve bana baktı ben hala şaşkındım. "Ağrı kesicinin etkisi geçmiş olmalı ilaç saatini kontrol edeyim gerekeni yapacağım. Bu arada çok şanslısınız Sedef Hanım." Şans ve ben? İkisi aynı yere yakışmıyordu bile.

Kaşlarım havalanırken nedenini anlamamıştım. Ben kendimi pek şanslı göremiyordum çünkü. "Serdar Bey sizinle çok güzel ilgileniyor." Bana bir sıcak basmış nedense utanmıştım, sadece belli belirsiz gülümseyebildim. "Geçmiş olsun tekrardan." Durmamış çıkmıştı. Oda da ikimiz öylece kalınca sessizlik hakim olmuştu. "Su ister misin?" Meraklı gözlerine bakıp başımı olumsuz anlamda hareket ettirmiştim. "O halde dinlen." Koltuktaki eski yerine geçerken onu izliyordum.

Gözlerimi kapatıyor ancak uyuyamıyordum. Sahi babaannem nasıl olmuşta öğrenmemişti. Hadi o köydeydi internetle işi olmuyordu. Televizyon da mı yoktu. Belki de düğün telaşıyla insanlar koşturuyordu. Şu anda öğrenmemesi daha iyiydi benim için. En azından gelene kadar toparlar uygun bir dille anlatırdım ki söylentiler benden önce ona gitmez olursa. Her şey tamam peki ya Susu? O biliyor Serdar Bey'in yanında çalıştığımı eminim ki öğrenmiş olmalıydı ama sesleri çıkmıyordu. Belki de telefonum yanımda olmadığı için bana ulaşamıyorlardı. Sıkıntıyla nefes bırakmıştım. Boynuna asıp gezersin artık!

Günün ilk saatlerinde doktor yanımıza gelmişti. "Her şey yolunda görünüyor ancak bazı değerleriniz düşük bu yüzden biraz daha misafirimiz olacaksınız." Dikkatle doktora bakıyordum. "Ciddi bir şey mi doktor bey ne gerekiyorsa yapalım?" Dikkatim Serdar beye kaymıştı. "Hayır endişelenecek bir şey yok sadece önlem." Rahatlamıştım.

İkimiz tek kalınca bakışlarım üzerini taramıştı. "Serdar Bey?" Bana baktı bir süre. "Efendim." Üzerindeki koca kan lekesine bakıyordum. "Üzeriniz kan içinde." Durup kendine baktı bir müddet. "Evet değiştirsem iyi olacak." Bana mı aitti? "Bana mı ait?" Yüzümü buruşturdum. Başıyla onaylamıştı. "Ben Ahmet'e söylerim bana getirir şimdi." Burada mı kalacaktı? "İşiniz varsa gidin ben arkadaşıma da haber verebilirim size engel olmak istemem." Dikkatle yüzüme baktı. "Düşünme bunları hadi dinlen sen."

Dediği gibi de olmuştu. Ahmet eşyaları getirmişti. İşlerini burdan yapabilmesi için bazı evraklarda vardı. Hem işlerini yapmış hem de yeri gelmiş benimle ilgilenmişti.

Odadan çıkan hemşirenin arkasından bakıyordum. Sessiz olmasını istemiştim çünkü Serdar Bey'in uyanmasını istemiyordum. Yeterince o koltuk ona zorluk yaratıyordu farklı bir odada kalmak da istememişti inatla. Oldukça da yorulmuştu dün işleri pek bir yoğundu. Şimdi o uyurken onu izliyordum. Sert yüz hatları sanki huzursuz olduğunu gösteriyordu. Rüyasında onu rahatsız eden bir şeyler olabilirdi. Gün aydınlanmış pencereden giren ışık yüzüne vuruyordu. Belki de bunun rahatsızlığıydı. Uykuda bile hoş!

Titreyen telefon sesini duyduğumda sehpanın üstünde duran telefona kaymıştı gözlerim. Bir az daha geç çalsa olmaz mıydı? Serdar Bey uyanmış başını ovuyordu. Anlaşılan benim kadar o da zor bir gece geçirmişti. Telefonuna uzanıp kim olduğuna baktı ve yüzünden pek bir mimik okunmuyordu. Saçlarını karıştırıp biraz bekledi ve cevapladı. Yapma şunu!

"Efendim anne?"

"Hastanedeyim."

"Belli değil."

"Bende." Kısa cevapları dikkatimi çekmişti. Belki de uyku sersemliğindendi.

"Gerek yok anne." Derin bir nefes bıraktı konuşma onu sıkıyor gibiydi.

"Ben hallederim."

"Kapatıyorum şimdi sonra konuşuruz."

Oturduğu yerden öne eğildi sıkıntıyla elini saçlarına tekrar daldırdı. Bir şeyler düşünüyordu belli ki. Sonra kafasını kaldırıp bana baktı. "Günaydın." Belli belirsiz gülümsediğimde odanın lavabosuna doğru ilerlemişti. Yüzünü yıkayıp saçlarını düzeltmişti. "Nasılsın bugün?" Hastanedeki üçüncü günüm olduğu için her gün soruyordu. Doğrulmaya çalışıyordum. Hızlıca yanıma geldi. Böyle yapacaksa sen devam et Sedef!

"Sedef kaç kere söyleyeceğim tek yapamazsın bunları dur." Dediği sırada beni tutup arkamdaki yastığı düzeltmeye başlamıştı. Yakınımdaydı yine tıpkı rüyamda olduğu gibi dokunuyor kokusu burnuma doluyordu etkisiyle gözlerimi kapatmıştım. Günlerdir rüyamı yaşadığım doğruydu.

"Ne oldu canın mı acıyor?" Telaşla sorduğunda kendime gelmiştim. "Hayır hayır iyiyim." Tabureyi çekti ve oturdu ardından konuşmaya başladı. "Sedef ben.." dediği sırada kapı çaldı ve içeri güzel enerjisiyle küçük Koraklı girdi.

Elinde kocaman özenle yapılmış bir demet papatya vardı. Bu kaçıncıydı her geldiğinde eli dolu geliyordu miniğim.

"Ben geldim siz çıkmadan yetişmiş olmam çok iyi oldu." Doktor kalmamı uygun görse de durumum çıkmama engel olmadığı için taburcu olacaktım. Yine de son kez görmesini isteyen Serdar Bey'e karşı çıkmadım. Gülümseyerek bakıyordum küçük Koraklı'ya, Serdar Bey'e baktığımda o da gülümsüyordu yerinden kalktı ve kardeşine sarıldı ardından alnını öpüp "Sedef'im" dediğinde büyülenmiş gibi izliyordum. Senin de için gitti değil mi?

Çok güzel seviyordu bu adam çok belli ediyordu. Sevgisini gizlemiyordu asla. En azından benim ağabeyim gibi değildi. O beni severken belli etmezdi. Keşke hiç belli etmese ama yanımda olsaydı. Gözlerimi kapatıp başımı salladım ve düşüncelerimden ayrıldım.

"Hoşgeldin tatlım." Bana doğru geldi papatyaları uzattı ve "İyisin değil mi Sedef abla?" Başımı hareket ettirirken eş zamanlı olarak konuştum. "İyiyim canım sadece kolayca hareket edemiyorum henüz." Yanıma oturmuştu elimden tuttu. "İyi ol seni daha yeni buldum hemen kaybetmek istemiyorum." Bu kız çok tatlıydı dahası nasıl oldu da beni böyle sahiplendi hala anlamıyordum. Gerçi artık bunları düşünmeyi bırakacaktım çünkü son haftalarda çokça şaşırmıştım. Sıcak bir şekilde gülümsedim ve başımı salladım.

"Kahvaltı yaptınız mı? Ay ne olur bana yaptım deme abla." Kıkırdadım ve gülerek cevapladım. "Hayır yapmadım." Saat henüz erkendi bu saatte gelmesini de beklemiyordum açıkçası. "Beraber yapalım o halde?" Ağabeyine bakıyordu. "Henüz doktor bir şey demedi hem şimdi yormayalım Sedef'i." Haklıydı ben hala tam olarak iyi hissetmiyordum. Hınzırca gülümsedi. "Yoracağımızı kim söyledi kahvaltıyı senin evde yapacağız." Yine Serdar Bey'e baktığımda bu defa yüzündeki ifade gülümsemeydi. "O zaman olur." Küçük koraklı ellerini çırparak sevincini gizlemezken ben sadece izliyordum.

Kısa süre sonra doktor gelmiş ve kontrolleri yapmıştı. Yerimden kalkıp yürüyebileceğimi lakin dikişleri zorlamamam gerektiğini henüz suyla temasın doğru olmayacağını söylemişti. Oysa ben duş almadan nasıl duracağımı düşünüyordum. Rezalet! Dahası pansumanları da aksatmama konusunda uyarmış yarıya gelmiş serum bittikten sonra çıkabileceğimizi söylemişti.

"Kıyafetlerimin hepsi kanlı." Nasıl tekrar giyineceğimi kara kara düşünmeye başlamıştım ki küçük Koraklı araya girdi. "Oho ben onu düşündüm bile kendi kıyafetlerimden getirdim sana." Şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Teşekkür ederim." Minnetle bakıyordum. En azından o kıyafetleri görmek isteyeceğim son şeydi.

Serdar Bey odadan çıkmış çıkış işlemlerini hallederken küçük Koraklı da giyinmeme yardım ediyordu. "Şimdi sen zorlanma diye böyle salaş bir elbise getirdim yoksa daha güzelleri de vardı." Bunu düşünmemiştim bile. Elbise kısa gibi olsa da fena değildi. "Çok teşekkür ederim miniğim sen olmasaydın kanlı olanları giyinmem gerekecekti." Bilmişlikle gülümsemişti. İçeri Serdar Koraklı girdiğinde baştan aşağı bakmasını beklemiyordum açıkçası. Kaşları çatıldı ama niye?

"Nasıl yakışmış değil mi?" Sorusuyla beni utandıran küçük koraklıya bakıyordum. Ah be miniğim utandırma beni. Şimdi bir defa daha incelemişti beni bu tarz kıyafetlerle görmediğinden yüzündeki hafif şaşkın ifadeyi ona bağlıyordum. O kaşlar niye çatık?

"Evet yakışmış ama bacağına noldu senin?" Duyduklarım başta gülümsetirken sonra benim de kaşlarım çatıldı. "Ne olmuş?" Dikkatle eğilip gördüğüm görüntüyle yüzüm buruştu. Nasıl fark edemedim ben bunu? Koca morluğa baktım bir süre. "Düştüğümde olmuş olmalı." Sedef hızla koluma girerken hüzünle yüzüme baktı.

"Çıkalım mı?" Diyen de o olmuştu. "Sedef'im geldiğinde kapıda gazeteci var mıydı?" Ah gazeteciler! "Sormayın kapıda yatmış olduklarına eminim. Beni görmemeleri için çok uğraştım. Bana kalırsa otoparktan çıkalım." Emin orada da bizi yakalayan olacaktı. Her zamanki gibi kendimi saklama ihtiyacı duyuyordum.

"Açıkçası beni görmelerini istemiyorum. Size de uygun olursa siz ikiniz otoparktan arabayı alsanız beni de yakınlardan alırsınız olmaz mı?" Küçük koraklı meraklı bir şekilde baktı. "Neden görünmek istemiyorsun?" Adımın da görüntümün de haberlerde geçmesini istemiyordum. "Adımın geçmesini istemiyorum dahası benim yüzümden başınız daha fazla ağrımasın." Küçük koraklı konuşmadan Serdar Bey konuşmaya başladı. "Böyle bir şeye gerek yok ben gereken açıklamayı yaparım siz otoparktan çıkarsınız. Elbet açıklama yapacağım zaten." Küçük koraklı darlanmış bir şekilde nefes bıraktı.

"Abartmayın ben halledeceğim hem ablamı da gazetecilere yem etmeyeceğim." İkimiz de nasıl der gibi önce birbirimize sonra miniğe bakmıştık. "Senin dediğin çok mantıklı şimdi ben ve bu yanımdaki yakışıklıyla arabayı almak için otoparka gidiyoruz. Sen de bu şapkayı ve benim telefonu alıyorsun iletişim kuracağız hem hastanenin kapısından uzaklaştın mı tamamdır. Zaten kimse seni bilmiyor tanımayacak." Şapka daha da dikkat çekmez miydi? "Şapka da mı getirdin?" Kendisini işaret parmağıyla gösterip muzipçe güldü. "Ne sandınız hem de elbiseye uyumlu." Gülmeden edememiştim. Bu kız zehir gibiydi. Fena fena!

"Tek gelebilecek misin, bak buna gerek yok beraber çıkalım." Serdar Bey'in yumuşak sesi gözündeki endişe yüzümü gülümsetmişti. Sorusuyla kendime baktım ve bir iki adım attım. "Geleceğim ama sanırım biraz fazla yavaş olacağım." Gülümsemişti. "Dikkat et." Dedikten sonra ikili yanımdan uzaklaşmışlardı.

Şapkayı da takmış kapıya kadar yavaş ve sakince ilerlemiştim. Ancak farkedilir de koşturmak zorunda kalırsam diye çok korkuyordum. Küçük koraklının araba rengi kendisini her yerden belli ettiğine emindim. Elimde titreyen telefona baktığımda 'Yakışıklım' kesinlikle Serdar Koraklıdan başkası değildi. "Alo" dediğimde. "Neredesin Sedef?" Konuşurken dikkatim dağılmış daha rahat olmuştum. "Çıkıyorum şimdi." Yavaş adımlarla kapıdan geçtim.

Gazetecilere bakacak gibi oldum ancak "Bakma onlara kafanı da eğmek zorunda değilsin bu daha çok dikkat çekiyor." Dediğinde arkadan Sedef anlamadığım bir şeyler diyordu. "Tamam." Kendimi hızlandırmayı denemiştim ancak bu çok mümkün olmuyordu.

"Neden hızlı yürüyorsun yavaş gel." Sıkıntıyla nefes verdim. "Zaten yürüyemiyorum!" Yavaşlamıştım haliyle. Bağırma Sedef!" Dudaklarımı ısırdım. Aferin kızım böyle devam! "Pardon" diye mırıldandım.

Gazetecilerden oldukça uzaklaşmış arabayı gördüğümde ise kapı açılmıştı "Hayır hayır çıkmayın. Sizi kim görse tanır kalın içerde." Sedef bir şeylere gülüyordu ama neye? "Çıkmıyorum tamam." Gülümseyerek kapattım telefonu. Ne yaptırıyorsun insanlara ya!

Arabanın önüne geldiğimde ikiliye baktım ve kapıyı açtım. Temkinli bir şekilde yerleştim. "Gidebiliriz." Dediğim sırada kapıyı kapattım. Derin bir nefes alıp şapkayı çıkartmıştım. "Hiç böyle bir şey olacağını düşünmemiştim." Serdar Bey de kardeşine katılmıştı. "Haberlere çıkmak en son isteyeceğim şey o yüzden kusura bakmayın lütfen." Geriye yaslanıp dışarıyı izlemeye başlamıştım. "Anlıyorum seni ablam ben çok eğlendim açıkçası." Miniğe bakıp yorgunca gülümsemiş ardından sessiz kalıp yolu izlemeye devam etmiştim.

Şimdi ne olacaktı bilmiyordum, ne zaman iyileşeceğimi merak ediyordum. En az bir hafta demişti doktor o da kendime çok iyi bakarsam. Şimdi birinin benimle ilgilenmesine muhtaçtım. Derin nefes aldığımda dahi dikişlerimin ağrıması beni zorluyordu. Eğer çok ağrım olursa kesinlikle kontrole gelmemi söylemişti. Kafama göre ilaç almayı ben de asla uygun bulmazdım.

Bana bakan kişi babaannem olsun istiyordum lakin bir yandan da seviniyordum burda olmamasına son yılları bana bakıcılık yapmakla geçmişti bu nedenle bu kaçamak ona daha iyi gelecekti tabi beni öğrenip her şey burnundan gelmezse eğer.

 

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar ❤️

Loading...
0%