Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14. Bölüm

@esslala

 

🖤

14. Bölüm

Ne ile karşılaşacağını bilmemenin korkusu içine sinmiş olsa da odağını sürekli farklı yerlere yönlendirmişti.

Yakarsa bilinmezlik merakı yakardı insanı.

Tüketirdi.

Nihayet eve kazasız belasız geldiklerinde kapının önünde kimsenin olmadığını gören yüzler rahatlıkla tebessüm etmişti. Serdar Süleyman'a da izin vermiş bir süre dinlenmesini ve buradan uzaklaşmasını uygun görmüştü. O halini hatırlayınca sıkıntılı bir nefes bıraktı. O da kanlar içindeydi.

İçeri geçene kadar genç kız olanları hatırlayıp midesine kramplar girerken kendisini pek de iyi hissetmedi ve bu durum yüzüne yansımıştı. Onu izleyen Serdar ise bunun farkındaydı genç kızın etrafına nasıl kuşkuyla baktığını gördü. Bu nedenle evi temizletmiş kırılan camı onarılması için gerekeni yapmıştı en azından o günün izlerini silmeyi başardı. Peki aklımdan nasıl çıkacak?

Koraklılar Sedef'in sadece oturup izlemesini sağlamış kahvaltıyı kendileri hazırlamışlardı. Oldukça eğlenceli anlara şahit olan genç kız bulunduğu durumun tadını çıkartıyordu çünkü yaşadığı her anın değerini bilecek kadar çok sey yaşamıştı. Ancak ameliyat sonrası mı bilinmez çok iştahı yoktu Serdar'ın yaparken oldukça özendiğine şahit olduğu omleti dahi canı istemedi hatta yorgundu ve sadece uyumak istiyordu.

"Abla ama bak gerçekten biraz daha zorla kendini." Sedef sadece tebessüm ederek masaya baktı ve kafasını iki yana salladı.

Genç adam ve kardeşi bu durum üzerine göz göze geldiler abisinin bakışından anladığı üzere zorlamak istememişlerdi. Ancak Serdar durup saatine baktı ve ardından gözlerini genç kıza çevirdi.

"Zorlamak istemiyorum ama ilaç saatin yaklaştı biraz daha yemen gerekiyor." Genç kızın omuzları düşmüştü. Hafif bir nefes bıraktı. Yemekler midesi boyunca sıralanmış gibi aşırı tok hissetse de Serdar haklıydı. Bu yüzden kafasıyla onayladı ve minik lokmaları sakin de olsa yemeye başladı.

Sohbet'in bol olduğu kahvaltıda küçük hanım ve genç kız bir şeylerden bahsederlerken Serdar bu yaşananların arkasında kimin olduğunu düşünüyordu. Sedef ile de doğru düzgün konuşmamışlardı.

Genç kızı izledi bir süre yorgun olmasına rağmen kardeşiyle olan sohbetine kulak kesildi.

"Nasıl gerçekten mi?"

"Evet benim haberim yok bundan."

"Ama ben sana vermesi için Serdar Beye..." Dediği sırada genç adama dönmüştü ve onu izlerken bulduğunda gözlerini çekemedi ve izlemeye başlamıştı. Derin bir iç çekme ihtiyacıyla yanıp kavrulsa da kendine hakim olmayı başarmıştı. Küçük koraklı bir şeyler hissediyordu ancak yine de erken olduğuna karar verip ikiliye baktı. Yakışmıyor değiller? Ama yakışıklım sarı sevmiyor!

Birbirlerinin gözleri içine bakıyor bir şey söylemiyorlar adeta dalıp gitmiş birbirleriyle sessizliğin kıyısında oturmuşlardı.

Sen öyle bakarsan ben ne yapacağımı bilemem ki patron!

Daha ne kadar ışıldayacaksın gözümde? Oysa ben siyah severim.

İlk bu anı bozan genç kız olmuş önüne dönmüştü aynı şekilde genç adamda irkildi ve şu ana geri döndü. Aklı kendisine oyun oynuyor gibi hissediyordu. Boğazını temizleme ihtiyacı duymuş ardından da konuşmuştu. "Kendisi yoğun olduğu için unutmuş olmalı." Tekrardan Serdar'a baktı. "Değil mi Serdar Bey? Sedef için yaptığım çizimleri vermemişsiniz de." Genç adam konuyu şimdi anlamıştı ve iki güzel kıza bakıp durdu. "Evet eve geldiğimde getirecektim ama fırsatım olmadı. Hatta bekle getireyim." Yerinden kalkıp odasına doğru ilerlemişti. İki genç kız ardından sohbete devam ettiler.

"Aşırı merak ediyorum neler çizdin acaba?" Heyecanlı halleri genç kızı gülümsetmişti.

"Sabret tatlım şimdi göreceksin." Minik Koraklı ellerini birbirine sürtüp ağzı kulaklarında beklemeye koyulmuştu ta ki genç adam elinde çizimlerle gelene kadar. Küçük koraklının gözleri parlarken genç kız da heyecanlanmıştı çünkü genellikle kimseyi çizmez çizerse bile o kişiye vermezdi ama karşısında duran bu minik için severek yapmıştı. Beğenmezse parçala!

"İnanmıyorum bunlar çok güzel sen çok çok yeteneklisin." Kabul etmeliydi ki bu kadar güzel kusursuz olacağını beklemiyordu görünce zaten dile getirmiş ve istemsizce hayran hayran üç çizim arasında bakışları gidip geliyordu. Gözlerini alamıyordu her birine tekrar tekrar bakma ihtiyacı duymuştu.

"Hani imzan yok." Genç kız duraksamıştı. Hiç aklına gelmemişti açıkçası imza atmak ona kalsa neydi ki yaptığı bir çizimin altına imza atacaktı. Ah biraz kendini güvenip dik dursa o zaman Allah yürü kulum diyecekti ama kendisi hep geri dursundu.

"Hiç düşünmedim imzalamayı tatlım böyle daha iyi." Küçük koraklı hemen atıldı. "Ortaokulda bile yazdığımız hatıra defteri sayfalarına imza atmış insanlarız sen buna nasıl imzanı atmazsın." Teessüf eder gibi yüzüne bakıyordu. "Tamam her neyse bana özel bu çalışma da imzan olsun istiyorum." Sonrasında yavru kedi gibi bakan gözlerini genç kıza dikmiş uzun uzun bakmıştı. Hiç dayanamıyordu ona ve hemen kabul etti. Serdar bu olanları yüzünde gülümsemeyle izliyordu. Bunlar nasıl tiplemeler aklım almıyor benim. Diye içinden geçirmişti Serdar.

"Kalem var mı?" Genç adam elini iç cebine atmış ve kalemi hemen çıkartmıştı. "Al bakalım." Genç kıza bakıyor ve her hareketini izliyordu. Garipti bu halleri ve kendine gelmesi gerektiğini düşünüyordu. Yoksa bu sarı saçlar neden kendi gözünde güneş ışığı kadar parlıyor etrafına ışık saçıyor gibi görünüyordu. Ya kendisi abartıyor ya da beyni ona oyun oynamaya devam ediyordu. Daha garibi ise sinirlenmeye başlamasıydı.

Küçük koraklı dersi olduğu için yanlarından ayrılınca ikili mutfakta kalmıştı. Etrafa bakınan iki genç sessizliğe gömüldü.

"Biraz konuşalım mı eğer yorgun değilsen?" Sedef mavi gözlerini adama dikti ve sorun olmadığını belirterek başını salladı. "O gün adamlar senden ne istedi?" Sedef yutkundu. Boş oda olayını açıp kendini rezil etmek istemedi. Bilmese daha iyi!

"Taslakları sordular ama hiçbir fikrim yoktu. İnanmadılar." Zorlukla yutkunup masadaki meyve suyundan içen genç kız olanları pek de bir hatırlamak istemediği yüzünden belliydi. Serdar anladı ve uzatmadı. Konunun girmek üzere olduğu ihaleyle ilgili olduğunu anlamak için aptal olması gerekiyordu. Günlerdir aklını kemirip bir türlü soramadığı konuyu sormak istiyordu. Yoksa çatlayacağım! Diye düşündü.

"O günün sabahında neyin vardı?" O hali bile adamı endişelendirmeye yetmişken bir de bu olanlar inanılır gibi değildi. Duyduklarıyla eli boş bileğine giden Sedef yutkundu. Onu izleyen Serdar bu hareketi fark etmişti. Yüzünü asmak hiç yakışmıyor bu kadına.

Gözleri gölgelendi ve bakışlarını Serdar'ın yüzüne çıkarttı. "Annemden kalan bilekliğimi kaybettim ve gecesinde fark edince ben bir türlü aşamadım. Ruh halim de o yüzden pek iyi değildi." Serdar'ın kalbi tekledi. Ulan o bileklik bende!

"Anladım sıkma canını şimdilik kendine odaklanman gerekiyor." Oldukça yumuşak ses tonu genç kızı gülümsetmeye yetiyordu. Al işte ne güzel gülüyor! Karar ver oğlum ne yapsın bu kız?

Hızla gözlerini derin mavilikten kaçırdı ve ayaklandı. "Dinlenmek istersen odan hazır ben buraları halledip gideceğim." Serdar kendine olan kızgınlığını genç kıza soğuk bir tavırla yansıttığında doğru bildiğini yapmıştı. Hayır, bunda genç kızın suçu yoktu lakin kendisine kızıyor düşüncelerine büyük bir güçlükle sünger çekmeyi tercih ediyordu. Halbuki kendisi de insandı ve elbette birinden etkilenmesi normaldi. Genç adam bunun farkındaydı ancak kalbini dinlemek istemiyordu. Ne zaman aklı kaysa Sare zihninde canlanıyor ve ona çok yakışan gülümseyişini armağan ediyordu.

Genç kız ani değişen bu tavır karşısında oldukça şaşırmış olsa da bir anlam veremediği gibi hiçbir şeyde söylememişti. Sessiz kalmayı seçerek yavaşça yerinden kalktı ve geçen gün kalmış olduğu odaya doğru ilerledi. Kesinlikle üzgün değildi sadece kafası karışsın istemiyordu. Patronu ona kafasına göre bir iyi bir kötü davranamazdı, zaten kararını vermişti ve iyileşince bu evde çalışmak istemediğini söyleyecekti. Dar geliyor bana buralar!

Günlerdir aklını kemiren düşünce yeterince canını sıkıyordu. Patronunu sürekli rüyada görmesi baktıkça tekrar bakmak istemesi daha niceleri iyice kaptırıyordu kendini ve bu normal değildi iki ilgi gördüğü için yanlış anlayacak biri değildi o. Kendi kendine söylenip durdu. Dinlenmek istiyordu öylede yapacaktı. Yavaşça oturup kendini geri atacağı sırada canı acımıştı. Önce sakince nefes aldı ve o sırada sırtına değen ellerle irkildi bedeni kasıldı. Burnuna gelen kokuyu artık tanıyordu. "Ben yapardım." Oldukça kısık sesle konuştu. Bakmak istese de kendisini tuttu. "Gördüm güzel yapıyordun." Duydukları az da olsa sinirlenmesine neden olmuştu ve hırsla döndüğünde burun buruna gelmeyi ikisi de beklemiyordu. Sedef önce titrek bir nefes aldı gözleri şaşkınlıkla ayrıldı.

Serdar öylece kalakalırken Sedef telaşla geri çekilmişti. Bir şey demeden yatırmış hızlıca odadan çıkmıştı. Bu kızın gözleri hep böyle güzel miydi? Diye düşündüğünde kendine saydırmaktan geri duramamıştı. Sedef ise yattığı yerden elinin altında hızlıca atan kalbini sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Bu kadar abartma hanım." Konuşan Ender Bey'di karısı iyice evhamlı biri olup çıkmıştı başına. "Ben abartmıyorum ki Ender olanı söylüyorum. O kız bir gün oğlumuzun kafasını karıştıracak." Ender laf anlatamadığına karar vermişti artık gelişi güzel nefes bırakıp dikkatle karısına baktı. "Karıştırırsa ne olacak söyler misin? Benim en büyük isteğim şu anda Serdar'ın aklının karışması." Hazan duyduklarıyla açık kalan ağzını kapatırken kocasının delirmiş olacağını düşünüyordu. "Ender neler söylüyorsun sen?" Kocasına baktı uzun uzun gerçekten delirmiş olacağını düşündü.

"Sen farkında mısın Hazan oğlumuz yaşamıyor. Kapalı bir kutu en son ne zaman seninle eskiden olduğu gibi uzun uzun sohbet etti ne zaman benimle her hafta kesinlikle yapalım dediği duvar tenisi oynamaya geldi. Eğer ki Sedef oğlumuzun aklını karıştırıp biraz olsun yaşadığını hissettirecekse gıkım çıkmaz benim. Oğlum eskisi gibi gülsün istiyorum, bunu sen de iste Hazan. Önemli olan kızın kim olduğu olmasın."

Hazan duyduklarıyla içini koca bir hüzüne teslim ederken kocasına hak vermişti. Asıl deliren kendisiydi eğer oğlu kutusunun anahtarını o kıza verecekse versindi. Yakışıklı oğlu kendisine dönsün eskisi gibi olsun da gerçekten bunu yapan kıza teşekkür edecekti.

Hazan Hanım da kötü niyetli değildi asla sadece bir anda bir kızı tüm aileye getirmişlerdi dahası oğlunun yanında çalıştığını öğrenince de kızın niyetinin para olacağını düşündü. Üç beş kuruş Hazan Hanım için önemli değildi ama ailesine kimsenin zarar vermesine izin vermezdi. Eşini uğurlamak için yanına gitti. "Sen haklıydın Ender." Kötü niyetli olmadığını bilen kocası dayanamamış ve karısına sarılmıştı. "Endişelenme sen oğlumuza iyi gelebilir bugüne dek ona bu kadar yaklaşabilen kimse olmamıştı. Belki de rahmetliye benziyor olduğu için böyle yapıyor ne düşündüğünü bilemeyiz ama bu yıllar sonra bir ilk."

Gülümsedi Hazan ve ağır ağır başını salladı. Severdi Sare'yi kaybettiklerinde çok üzülmüştü o da ama taktiri ilahi demekten başka ne yapabilirdi. Hala kızın ailesiyle görüşmeye devam ederdi Hazan çünkü ilişkileri sanıldığından daha kuvvetliydi. Sare'nin ailesi Serdar için hiçbir zaman kötü düşünmemişti. Bilirlerdi kızlarını çok sevdiğini. Akın'ın aksine onlar hala Serdar'ı oğulları gibi görüyorlardı dahası kaybettikleri kızının yasını bu kadar uzun tutmasını istemiyorlardı. Bu sayede kızlarının da yattığı yerde rahat ve huzurlu olacağına inanıyorlardı.

Akın Koraklı ağzına tutulan mikrofon karşısında duraksamıştı. Yine dertleri neydi bunların? "Kuzeniniz Serdar Koraklı'nın yaşadıkları hakkında ne söyleyeceksiniz Akın Bey?" Serdar ve kanlı hayatı! Diye düşündü Akın. "Günler önce tehdit aldığına dair iddialar var doğru mu acaba?" Bu yol neden bitmiyor bu insanlar neden geri durmuyordu? Serdar onu hiç ilgilendirmiyordu açıkçası ama bu konuda tek kelime dahi etmeyeceğine dair babasına söz vermişti.

"Evinde çalışanlardan biri yaralandı durumu nasıl biliyor musunuz?" Serdar'ın çevresine olan zararlar bitmek bilmiyordu iyice gerildi Akın ve adımlarını hızlandırdı kimseyle konuşmak istemiyordu. "Yaralanan kişinin sevgilisi olduğu söyleniyor.." İyice gerilmiş kalbi çarpmaya başlamıştı. Bıkmıştı Serdar'dan ve zararlarından. Kim bilir hangi masum onun yüzünden zarar görmüştü. Bunun için yine ona yüklenmeyi düşündü ve sinirle odasına doğru ilerledi.

"Bir haber var mı Suna?" Günler geçmişti artık kafayı yemek üzereydi genç kızın arkadaşları. Suna bir an olsun telefondan gözünü ayırmamış soru soran Ceren'e bakmıştı. "Hayır yok hiçbir haber yok." O olduğuna emindi daha yeni öğrenmişti Serdar Koraklı'nın evinde çalıştığını hiçbir yerde ondan haber alamıyordu. Tefonu kapalıydı Feride Sultan köydeydi Serdar'ın evini bilmiyordu. Koskoca Koraklı Holding'i basmak da boyunu aşardı. Endişeyle tırnaklarını kemirdi. Bir yandan açık olan televizyona kaydı gözleri. Akın Koraklı'yı gösteriyordu. Kendisine sorulan hiçbir soruya cevap vermeden uzaklaşmıştı. Yoksa arkadaşına bir şey mi olmuştu, içi içini kemiriyordu derken kameralar Serdar Koraklı'yı buldu. Kalbi sıkışıyordu Suna'nın korkuyordu kötü bir şey duymaktan.

"Serdar Bey henüz olanlardan sonra bir açıklama yapmadınız. Bunun arkasında kim olduğunu öğrendiniz mi?" Genç adam hiçbir zaman kaçmamış gazetecilerin önünde dimdik durmuştu. Bugün dışında o da Sedef için kaçmıştı. "Araştırılıyor." Kısa cevap vermişti. "Evinizde yaralanan kişi sevgiliniz miydi?" İşte işte! Sedef'ten bahsediyorlardı. "Hayır değildi. Evimde çalışıyordu." Çalışıyordu yoksa arkadaşı. Suna bacaklarının kendisini tutmadığını hissetti ve olduğu yerde koltuğa çöktü. "Durumu nasıl Serdar Bey?" Genç adam içeri girmeden durdu ve derin nefes aldı. "Kendisi iyi dinlenmesi gerekiyor o kadar." Sorulan diğer soruları duymazdan gelmiş ve kendisini içeri atmıştı. Suna ve Ceren duyduklarıyla derin nefes almış rahatlamışlardı. Arkadaşları iyiydi peki ama neredeydi? Suna'nın içi içini yese de bir şey yapmadı. Hissediyordu iyiydi meraktan geberse de kendisi arkadaşı iyiydi biliyordu.

Sedef oldukça sıkılmıştı gerçekten bu şekilde zaman da geçmiyordu. Arada zor bela kalkıyor yürüyor hareket ediyordu. Hareketlenmenin ona iyi geleceğini düşünüyordu. Açıkçası korkmuyor değildi en son evde tek kaldığında başına gelenleri düşünmek istemiyordu. Ardından aklına gelen kilitli odayla ayaklarını oraya doğru gitmesine engelleyemedi ve yavaş yavaş oraya doğru gitti. Kilidi kırılmış kapının önünde durdu ve yavaşça ittirdi denildiği gibi bomboş olan küf yeşili duvar boyasına bakındı. Karanlık kasfetli bir odaydı bu. Baktı baktı ardından kendi kendine konuşmaya başladı.

"Bunun için miydi?" Hiç uğruna canını feda etmesi oldukça rahatsız etmişti onu. "Tek bir çöp olsaydı bari." Etrafında gezindi gözleri oldukça kirlenmiş pencereye doğru ilerledi ağır ağır. "Tek bir gün bile merak etmedim ne barındırdığını." Etmemişti de her zaman bir evin gizli kapısı olacağını düşünmüş bunu normal karşılamıştı kolay kolay burnunu kendisini ilgilendirmeyen işlere sokmazdı. "Bari bir gazete parçası olsaydı da ona feda etmiş olurdum kendimi." O sırada kendisini dinleyen Serdar'dan habersiz konuşuyordu.

Serdar yoğun iş gününün ardından sonunda holdingten çıkabilmişti. Tek istediği hemen eve gitmekti çünkü genç kızın üzüldüğünü fark etmiş ancak olan da olmuştu. Cebinde annesine ait bilekliği verip bir nebze olsun yüzünü güldüreceğini düşünmüştü. İyice dengesiz adamın teki oldum!

Hemen eve gidecekti ancak sonradan aklına gelenlerle yolunu değiştirdi. Aklında listeyi oluşturduğundan emin olduğu sırada marketten giriyordu. Sedef kendisinde kalacaksa ihtiyacı olabilecek şeyleri düşündü ve teker teker sepete ekledi. Mutfakta da bazı eksikleri fark ettiğinde onları da almayı ihmal etmedi. Çok geçmeden bu markete Sedef'le beraber geldiği gün geldi aklına.

Dengesiz tavırları yüzünü gülümseten cinstendi. Farkındaydı eğlenceli biri olduğunun lakin kendisinden çekindiğini de çok rahat anlayabiliyordu. Yanlarında biri olduğunda ki bu kardeşiyken özellikle tabiri caizse çenesi düşüyordu ancak kendisiyle olduğunda ağzına görünmez fermuar çekiliyordu adeta. Serdar bir an kendisiyle de bu şekilde sohbet etmesini istedi ama çok geçmeden kendine geldi ve ödeme için kasadaki kasiyere baş selamı vererek ürünleri poşetlemeye koyuldu.

Bir anlasam çekiniyor mu çekinmiyor mu? Harbi dengesiz civcivin teki!

Acaba şimdi ne yapıyordu? Aslına bakılırsa olanlardan sonra evde tek bırakmak istememişti günü her zamanki gibi yoğun olmasaydı eğer öyle de olacaktı. İşleri evden yürütmek zor değildi belki birkaç gün toplantılarını esnetebilir ya da toplantı sonraları geri kalan işlerini evde halledebilirdi. Eve gitmeden asistanı Burcu'yu aradı.

"Efendim Serdar Bey?" Diken üstünde olduğu belli olan Burcu patronundan çekiniyordu haliyle diğer günlere nazaran bu defa genç kadına kök söktürmemişti. "Yarınki toplantılarımı diğer günlere yayıp yeni program hazırlamanı ve mail olarak göndermeni istiyorum Burcu." Genç kadın nedenini sormalıydı çünkü patronu bunu hiç yapmazdı. "Yarın gelecek misiniz Serdar Bey?" Serdar evinin önünde arabayı durdurduğunda cevapladı. "Sadece toplantılar için. Geri kalanları evden halledeceğim." Burcu sevinçten tepinmemek için zor duruyordu. "Anlaşıldı efendim." Dedi ve kapattı. Ardından rahatlıkla tepindi eğer buna sebep olan neyse ona çok minnettardı.

Genç adam anahtarlarıyla eve girdiğinde doğrudan mutfağa ilerledi evde büyük bir sessizlik hakimdi. Eşyaları bıraktıktan sonra Sedef'e geldiğini haber vermek istedi ancak odasında yoktu ardından genç kızın sesini duyduğunda bir an anlayamadı. Kaşları çatıldı ve sese doğru ilerledi.

Kiminle konuşuyordu böyle? Sesi oldukça hüzünlü geliyordu. Koridorun sonundaki odadan ışık geldiğini gördüğünde oraya yavaş adımlarla ilerledi. Genç kız arkası dönük boş odayla konuşuyordu. Bu odada ne işi var?

"Bari bir gazete parçası olsaydı da ona feda etmiş olurdum kendimi." Duyduklarından bir şey anlamamıştı Serdar. Bu ne demek oluyordu, ne diyor bu kız Serdar?

"Ne demek feda ettim kendimi?" Hızlı adımlarla içeri girmişti. Sanki Sare onu izliyormuş gibi hissetti ve ürperdi. Etrafa bakındı her bir çivide hangi fotoğraf asılı olduğunu hatırlıyordu ardından kıza döndü. "Bir soru sordum." Sedef bunu beklemediği için irkilmişti. Yaptığına karşısında duran adamın ne tepki vereceğini bilemediği için çok ama çok çekiniyordu. Serdar kan akışının hızlandığını hissetti ama kendisini sakin kalmaya zorluyordu. Ne yaptın sen civciv?

"Seni dinliyorum Sedef, ne demek istedin az önce?" Son cümlesini bastıra bastıra tek tek sormuştu. Sedef kaçamayacağını anladığında çökük olan omuzları daha çok çöktü. Derin bir nefes aldı ancak bu onun yüzünü buruşturdu. Henüz doktor ona derin nefesler almaması gerektiğini söylemişti ancak o unutuyordu. Gereken nefes egzersizlerini hemşire göstermişti ancak bu aklına gelecek en son şey sayılırdı.

"Gel önce oturalım." Genç kız sadece kafasıyla onaylamıştı uzun süredir ayaktaydı oturmak kendisine de iyi gelecekti. Yavaş adımlarla ilerlediklerinde Serdar oturması için yardım etti. Ardından karşısındaki koltuğa geçti ve ellerini iki yana açtı. "Seni dinliyorum." Genç kız ellerini birbirine kenetledi. O anları anlatmak istemiyordu ancak kaçarı yoktu.

"Çakır hırçın bir şekilde havladığında eve gelmek üzere olan adamları görüp koşturdum. Çatı katına kadar geldim ve eski kutuların ardına kadar saklandım." Serdar dikkatle dinliyordu çünkü ne duyacağını oldukça merak ediyordu. Kendisini feda etmekten bahsetmişti ne için ne yapmıştı? Ses çıkarmadığında konuşmaya devam etti. Duyacaklarım kalbime indirmez umarım!

"Aslına bakılırsa beni bulamayacaklardı iyice gizlenmeyi başarmıştım. Çatı katına gelen iki adam vardı. Beni bulamadıklarında Sefer denen adam çılgına döndü ve diğerine bir tane tokat attı." Duraksamıştı genç kız. Serdar da Sedef'in yüzünü inceledi. "Dudağın?" Kabuk tutmuş yaraya iç çekti. O pembeliğe hiç yakışmamıştı! Gözleri yukarı tırmandı ve adama baktı. "Ben birine tokat atınca o hırsla o da bana attı." Gözlerini kaçırmıştı. Şu kıza nasıl kıyarsın ki! "Devam et lütfen." Sabrı kalmamıştı. Kalbim duracak!

"Her şey yolundayken üçüncü bir adam geldi ve aşağı kattaki kapının kilitli olduğunu muhtemelen orada olduğumu söylemişti. Sefer kapının kırılmasını emrettiğinde tek düşündüğüm o kapının açılmaması gerektiğiydi. Siz o kapının açılmaması gerektiğini söylediğinizden dolayı ben de atıldım hemen ama yine de kırdılar kapıyı." Serdar her şeyi bekliyor ama bunu beklemiyordu. Ne diyor bu Serdar? Yanlış duyuyor olmalıyım!

"Sen boş oda için mi tehlikeye attın kendini?" Serdar'ın atladığı bir şey vardı onu da Sedef söyledi. "Bilmiyordum siz gizli dediğinizden bu yana hiç merak etmedim sormadım." Haklıydı Serdar bunu kimseye söylemeden ne var ne yoksa bodrumdaki odaya indirmişti. Tekrar kilitleyen ellerim kırılsın! Alışkanlıktandı.

"Bıraksaydın kırsalardı Sedef!" Serdar bağırdığında Sedef beklemediği bu durum karşısında yerinden sıçramıştı. "Neden bilmediğin bir şey hakkında kendini atıyorsun ateşe." Haklı olduğunu düşündü. Bunu neden yaptığını sordu kendine sonra patronu zor duruma düşmesini istemediği için yapmıştı işte bu su götürmez bir gerçekti. Sözde her şeye burnunun sokmazdı.

"Sizin başınız ağrısın istemedim." Sesi titrek çıkmış gözleri dolmuştu. Serdar ayaklanıyor bir ileri bir geri giderken elleri saçlarını çekiştiriyordu. Hiç başım ağrımadı gerçekten!

"Kendini hiç mi düşünmedin? Eh düşünsen bu halde olmazdın." Serdar epey sinirli bir hayli şaşkındı. Ya bir şey olsaydı ona, sebebe bak!

Ellerini birbirine kenetleyen Sedef başını kaldırıp bakacak cesareti bulamıyordu. Kendi tercihiydi ancak yine de kendisine bu kadar sinirlenmişti. Bunun farkına varınca da yavaş bir şekilde ayağa kalktı genç kız gözleri dolu dolu patronuna baktı. Şu boncuk göze bak! Dağı taşı yakacağım şimdi! Serdar kızaran gözlerini dolu dolu görünce iyice sinirlendi çünkü tüm bunlara sebep olan kendisiydi. Sakin ol Serdar!

"Sizin gizli kalmasını istediğiniz bir şeyin öğrenilmesini istemedim!" Bağırmayı o da beklemiyordu ama sesi yüksek çıkmıştı. Serdar da beklemiyordu ve genç kıza dönüp baktı. "Bağırma canın acıyacak." Bağır çağır sonra da beni düşün! Gözleri dolmuştu ağlamak istemediği her halinden belliydi çünkü hırsla gözlerini silmişti.

Bir işi de düzgün yapayım ulan!

Genç adam bunu beklemiyordu. "Sedef ben.." dediği sırada genç kız arkasını dönmüştü. "Dinlenmek istiyorum sadece." Boğuk çıkan sesine gözlerini sımsıkı yumdu genç adam.

Hiçbir şey yetmemiş ona yüklenmesi canını çok sıkmıştı o hırsla o da kendisine yüklendi ve hızlı hızlı yürümek istese de canı yandığı için duraksadı. Yine de devam etti durup daha fazla laf işitmek istemiyordu.

"Sedef bekle." Patronuna dönüp bakmadı ilerlemeye devam etti. Serdar kendisini açıklamak istiyordu tepkisinin nedenini konuşmasına izin verse o da anlayacaktı ama dinlemiyordu. Bu nedenle Serdar aklına ilk geleni yaptı ve adımlarını hızlandırıp o an hiçbir şey düşünmeden Sedef'in kolundan tutup sarıldı. Bu ikisininde aklında fikrinde olmayan bir şeydi ve geri dönmek için çok geçti. Sedef şok etkisiyle öylece dururken Serdar sımsıkı bir şekilde sarılıyordu. Son dediği ise genç kızın şaşkınlıkla açılan gözlerini daha ne kadar mümkünse o kadar zorlamıştı.

 

 

 

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar ❤️

 

Loading...
0%