Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17. Bölüm

@esslala

 

OKUYUP DESTEK OLAN HERKESE TEŞEKKÜR EDİYORUM VE DEVAMINI DİLİYORUM.

HERKESE İYİ OKUMALAR ❤️

17. Bölüm

 

İçimde var olan çocuk bana değil de ona küsmüştü. Çığlık çığlığa ağlıyordu ve sesi bangır bangır gelerek kulaklarımı doldururken titrek nefesler almaktan başka bana yol göstermiyordu.

Ellerimi kulaklarıma kapatmış sesi engellemek istiyordum lakin ses gelmeye devam etmişti. Kalbimin derinliklerinden gelen kırılma sesini kim, nasıl bastıracaktı?

Kırık bir kalp ne söyleyebilirdi? Bağıra çağıra içindekileri kusabilir miydi? Peki karşımdaki kimdi ki neyimdi ki kırılıyordum ben ona? Serdar Koraklı sadece patronumdu ve patronlar değişirdi! Bu nedenle bir şey söylemek istemiyordum, diyeceklerimi söylemiştim. Zaten tavırlarımdan neyin ne olduğunu da anlayacağını düşünüyordum. Ben pek emin değilim Sedef!

İş vermişti, bende buna bodoslama atlamıştım. Neyse ki adamın boynuna atlamadın! Durup hiç sorguladım mı? Evet ama çok üstünde durmadın. Üzümünü ye bağını sorma da demiş olabiliriz. Şimdi o bağlar tırmalıyordu bir yerlerimizi!

Hissettiklerim anlatamayacağım kadar derindi. Bu adamın bana ne hissettirdiğinden haberi var mıydı? Bu benim için yıkımdı. Yüzüme gülen bu adam ben olduğum için gülmemişti. Bu gerçekten can yakıyordu. Beni muhattap almayacak adamlar karşıma geçmiş benimle gülüp sohbet etmişlerdi. Ben çok kızgınım Sedef.

Ne için buradaydı hala? Burada olması için bir sebep yoktu artık. Hiçbir şey olmamış gibi evinde çalışacağımı düşünmemiştir kendisi de. Ne geçiyordu aklından beni o odaya götürürken? Kendisini hastanede bulmayı düşünmediği belli Sedef.

Kullanılmış gibi hissetmem çok mu fazlaydı? Görünüşümü kullanarak hayatlarına almışlardı ve kim olduğum ne olduğumun bir önemi yoktu öyle mi? Serdar Koraklı için ne de güzel biçilmiş kaftanmışım meğer. Ağlamayacaksın değil mi?

Bana ne anlatmış olursa olsun kararımı önceden almıştım ve olanlar bu süreci hızlandırmama yardımcı olmuştu. Tabi bu şekilde yanlarından ayrılmak istemezdim ama yüzüne gülmemi beklemesi de yaptıkları kadar saçma olacaktır. Beklemez zaten!

Durgunluğu üzerinden atıp gözünü benden ayırmadan ağır ağır başını sallamıştı. Belli ki tahmin ettiği bir durumdu ama neyse çok da üzerinde durulacak bir konu değildi.

"Bu kararı önceden almıştım ben sadece bu durumlar süreci hızlandırdı." Cansız çıkan sesim olmayan enerjimi de sömürüyordu adeta. Etrafına bakındı bir süre ses çıkartmadı. Derin bir nefes alıp kendisini geriye attı ardından saçlarını elleriyle dağıttı.

Buruk bir tebessüm yüzümde yer edindi çünkü bu halini gerçekten seviyordum dağınıklık hala yakıştırdığım bir özellikti ki bunun bir önemi var mıydı? Seyirci olmaya gelmişiz. Düşüncelerime bariyer çekip daha ileri gitmedim o imkansızdı öyle kalacaktı. Hayatında varken de yokmuş!

"Aslına bakarsan bunu bekliyordum." Normal olarak beklenilen bir şeydi çünkü. Boğazını temizledi ve duruşunu dikleştirdi. "Ama umarım kendimi ifade edebilmişimdir Sedef çünkü ne olduysa anlattım." Anlatmıştı doğru ama bu yetmiyordu. Anlatmasa daha mutlu olmaz mıydık?

Uzun süre sonra yine sepet olmuştum! Bu nasıl olurda hiçe sayılırdı. Bir insanı nasıl sepet gibi hissettirebilirdi nasıl? Bir şey söylemem gerekiyordu o yüzden de bakışlarımı gözlerine çıkardım. Koyu kahverengi gözlerinin cennetine aktım. Bu kahveler bir insanı esir alabilirdi ve ben bu esirlerden biri olmak istemiyordum. Direniyorum inan!

Lanet olsun nasıl kendime bunu yapabiliyorum? Bu kendime olan saygısızlıktı! Onu gözümde büyütmemem gerekiyordu. Ama biz bunlar olmadan büyüttük gözümüzde!

"Bir şeyi anlayamıyorum." Aklım bulanıktı ve olabildiğince yüzüne bakmak istemiyordum. Hiç beklemeden sordu. "Neyi?" Sorabilirdim yapabilirdim bunu. "Sadece Sedef olsaydım." Yüzümü buruşturdum ve acıyla yutkundum. Kendine gel! Güçlüsün sen.

"Bu benzerlik olmasaydı yine de beni alır mıydın evine çalışmam için?" Çünkü çıkmak için direnen minik umut kırıntısını güçlükle bastırıyordum. 'Evet' demesini çok istiyordum ama cevabı zaten biliyordum. Ben umutlara tutunmaktan hiçbir zaman vazgeçmeden yaşayan biriydim ama tüm umutlarım kırılmış gibi hissediyordum.

"Seni eve getirmemdeki tek amaç Akın'ın görmemesiydi." Pardon? Çatılan kaşlarımdan olacak ki toparlandı ve konuşmaya devam etti. Akın'ın bu hikayedeki rolü neydi? Geldi mi sana da pis bir koku?

"Bunları anlatmam ne kadar doğru olacak bilmiyorum ama bilirsen belki beni daha iyi anlarsın." Aile sırrı mı veriyordu bu bana ne yapıyordu? Anlayamıyordum, basit bir soru sordum sadece. Merak et biraz da dinleyelim bakalım.

"Sare'yi kaybettikten sonra öğrendim ki Akın da ona tahmin edemeyeceğim kadar aşıkmış. Hiç söylememişti anlaşılan ilişkimize bu konuda saygısı büyüktü. Ancak kaybedince beni düşman bildi. Hatta cenaze merasiminde bana dediğini hiç unutamıyorum." Durdu derin nefes aldı ve kirli sakalını sıkıntıyla sıvazladı. Biriniz de normal çıkın!

"Tam olarak 'Sevgimi içime gömdüm her gün canım yandığı halde, sen şimdi sevdiğimi toprağa gömdün beni de öldürdün. Katilsin sen.' dediğinde hiçbir şey diyemedim sadece o kazada ölenin ben olmasını öyle çok isterdim ki bu hala da öyle. Akın günlerce mezarında kalmaya çalıştı amcamı çok yordu." Şimdi anlaşıldı o bağırış çağırışları.

"Her gün yanıma gelir bana iğneleyici konuşur dahası katil olduğumu söyleyip gider." Şimdi anlıyordum Akın Koraklı'nın öfkesini geçen gün olan olayı ve katilsin dediğini. Herkesin derdi kendine büyük oluyordu işte.

"Ben o gün kaza yapacağımızı bilsem oturur muydum direksiyonun başına. Kaza net değil hatırlamıyorum biliyor musun? Aniden gözlerime yoğun ışık geldi ben direksiyonu kırdım sonrası yok aylarca araba kullanamadım o günden sonra şoförüm olmasını istedi ailem." Hatırlama Sedef unutmak için en derinlere gömdüğün o kara günü hatırlama sakın!

Anlaşılan iki kuzen arasındaki musibet koltuk savaşı değildi ki ben olmadığını en başından düşünüyordum. Bu bilgi başkasının işine çok yarardı ama benim ise sedece içimi yaralıyordu. Yaralar yalama oldu kabuk tutmuyor Sedef!

Hoşlandığım adamın sevdiği kadına şaşılacak kadar benzemek işime yaramıyordu. Beni bu adama yakınlaştırdı da ne oldu? Üzülen ben olmuştum bu adam değil. Kullanılan bendim o değil. Başkası gibi gördü beni ben olduğum için değil bu ne zaman canımı yakmazsa o zaman kırgınlığım kendiliğinden geçecekti.

Umut parçası mı? Yoktu artık çıkacağa da benzemiyordu. "Akın seni görünce ne yapacağını kestiremedim. Sana zarar da verebilirdi seni isteyedebilirdi. Bunu kestiremediğim için seni ondan uzak tutmak istedim." Sırf sevdiği kadına benzediğim için bana zarar vereceğini sanmıyordum. Bu yaptığı bencilliğine kılıf bulmaktı. Kendisi gördü kendisini avuttu belli ki kuzeni de her geçen gün bilendi ona. Ben çok sıkıldım!

"Neden zarar versin?" Ben zarar verme düşüncesini anlayamıyordum hangi hakla? "Hangi hakla bana zarar verebilir?" Durdu düşündü saçlarını yine karıştırdı yumuşak bir nefes bıraktı.

"Bilmiyorum Sedef o an bunun mümkün olacağını düşündüm Akın'ın sağı solu belli olmuyor hatırlamıyor musun kutlama gecesi tuttu kolundan bırakmadı." O gece, o gece? Evet! Sımsıkı tutmuştu ve doğru söylemek gerekirse canım acımıştı. Hatta bir şeyler sayıklamıştı ama şu an hatırlamıyorum. Sarhoş olmasına verip umursamamıştım. Ah! Bu adam kafamı allak bullak etmeye başladı.

Hangi birine inanmam gerektiğini anlamıyordum. Böyle zamanlarda kalbimi dinlerdim ancak kalbim zaten dinlemek dahi istemiyordum. Kalbimi dinlersem bu adamın yanından ayrılamazdım.

"Saçmalık, bıraksaydın da görseydi." Ani çıkışmama şaşırmıştı. Bakışları gölgelendi. "En azından tepkisi net olurdu bana karşı. Benziyorsun der geçerdi. Senin yaptığını yapmazdı." Sertçe yutkunmuştu. "Sen onu ne kadar tanıyorsun ki bu yargıya vardın?" Bakışları sertleşmişti. Çemkiriğe bak Sedef!

"İkiniz arasındaki farkı gördüm bu bana kafi." Laf da mı vurmayalım?

Bir şey demeden çıkıp gitmişti.

"Dediğim gibi Sedef Hanım yine aynısı yaşanırsa iyileşmeniz daha da gecikecektir. Daha dikkatli olun beslenmeniz de çok önemli." Doktorun son dedikleriydi bunlar ondan öncesinde iyice haşlamış sayılırdı beni ve çok haklıydı. Tüm bu yaşananların tekrarlanması en son istediğim şeydi.

"Haklısınız doktor bey ama ben hep yatmak zorunda mıyım, hareketlenmenin önemi yok mu?" Doktor gülümseyerek başını salladı. "Elbette var hareketleriniz sizi yormayacak ve özellikle dikişlerinizi zorlamayacak şekilde olursa sorun kalmayacaktır. Kontrolleri de ihmal etmeyelim yine de." Duvarlar üstüme üstüme geliyordu artık.

Konuşması bitince eski patronumla beraber dışarı çıkmışlardı. Şu dört duvar arasından kurtulup başka dört duvar arasında gitmek de çok daha sıkıcı olacaktı ama odamdaki gökyüzüm beni rahatlatacaktı buna inanıyordum. Özledik!

"Evet evet tabi ki hemen veriyorum." Telefonuyla konuşarak gelmişti odaya yüzünde güller açıyordu, neye bu kadar mutluydu bu adam? Bana uzattığı telefonu elinden almıştım. Kaşlarım çatık bir şekilde ekrana baktığımda çok geçmeden eski halini almış yüzüme gülümseme yerleşmişti. Babaannemdi arayan hemen kulağıma götürdüm.

"Pamuğum?" Onu çok özlemiştim. "Güzel yavrum nasılsın bak bu Hasan'a ne dediysen beni sana getirmiyor alacağın olsun." Ses tonundaki huysuzluk kıkırdamama neden olmuştu. Birileri de seni izliyor!

"İyi yapıyor Feride sultan gelmeni istemiyorum çok yoruluyorsun. Bak doğa mis gibi temiz hava tadını çıkart. Ben çok iyiyim izin verseler atlar zıplarım." Çarpılacaksın! Çok hafif abartmakta sorun yoktu.

"Aman aman kızım sakın ha iyiyisin değil mi? Bak bana yalan söyleme zaten çok kızgınım Serdar'a da böyle mi sahip çıktı güzel kızıma." Ah be Feride sultan sen bir de kalbime sor onu hem kızgın hem kırgın hem de neyse...

"Pamuğum onun elinden de bir şey gelmezdi ki sen yumuşarsın biliyorum seni hadi iyice gez toz ben iyiyim merak etme." Homurdanarak kapatmıştı telefonu. Bu onun için daha iyiydi yorulmasını istemiyordum biraz kendini dinlemesi de gerekiyordu.

"Bana çok kızgın değil mi?" Buruk çıkan ses tonu canımı sıksa da görmezden gelecektim. "Evet öyle." Kafasını usul usul salladı yüzünde silik bir gülümseme oluştu ve hemen gitti. Bakışlarım yüzünde gezinsede hemen gözlerimi kaçırdım. Çalan telefonuna baktı ve derin nefes aldı. O da yorgun Sedef, hem de çok yorgun. Beter olsun!

"Efendim Barış bir gelişme mi var?" İlgiyle dinliyordu karşı tarafı. Çenesi kasılmıştı, alnında bir damarın attığına yemin edebilirdim. Ne oluyordu? "Hepsi bu kadar mı?!" Niye celallendi bu kadar? Dinledi dinledi yumruklarını sıktı. "En büyük cezayı almalarını istiyorum. Asla parayla kurtulamasınlar!" Sinirle ağzının içinden bir şeyler söylendi fakat sesi bana gelmemişti. "Geliyorum ben." Hırsla kapatıp kapıya yönlendiğinde gözünden ateş çıkıyordu. Ne yapacaktı, bu sinirle araba mı kullanacaktı? Bizene kızım?

Tam kapıyı açmıştı ki "Serdar Bey!" Diye bağırdım. Hemen durdu ama bana bakmadı başını eğdi derin nefes aldı ardından eli kapının kolundan ayrılmadan döndü. "Efendim?" Hah ne diyecektim şimdi? "Gitmeyin." Ne ne ne? Söylesene Sedef! Gitme kal be yanımda şurada baş ucumda! Salak Sedef!

Sana ne Sedef giderse gitsin sana ne! Üstüme vazife olmayan işlere karışmayı bırakmam gerekiyordu. Olan olmuştu artık gözlerim ondan ayrılmadan ne yapacağına baktım. Kapıyı kapattı yanıma doğru geldi ve yatağın yanındaki koltuğa oturdu. "Barış'ın yanına gitmem gerekiyor Sedef." Onu anladık! Sıkıntıyla nefes vermişti ancak hala sinirli olduğu gerilmiş bedeninden belli oluyordu.

"Sinirlisin?" Sakin kalmaya çalıştığı bakışları değişmiş kaşları havalandı baktığı bakıştan 'Yani?' dediğini anlamak zor değildi. "Bu sinirle araba kullanma. Hem yanımda kimse yok birinin burada kalması gerekiyor." Omuz silkip boş boş yüzüne bakmaya devam ettim. "Çok da acilse arkadaşımla iletişime geçeyim." Kaz yandı ama sen bilirsin?

Kaşları inmiş yüzü anlamadığım şekilde aydınlanmıştı gülümseyerek baktı ve kafasını iki yana sallayıp dudağını dişledi. Bir keyiflendi sanki?

"Kalıyorum." Bu kadar mıydı? Yani ne bileyim hemen gelirim diyebilirdi, merak etme sakin kullanacağım deseydi de olurdu. Hemen kabul etmesini beklemiyordum açıkçası. Sen adama ne dedin farkında mısın? Yanağıma bir sıcaklık geldi sanki!

Eline telefonu aldı ve cevaplanmasını bekledi. Bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ancak o hariç her yere bakıyordum. "Barış ben gelmiyorum sen hallet sana güveniyorum." Kısa bir bekleyişin ardından tekrar konuşmuştu. Bense tırnaklarımla oynuyordum. "Hayır hayır sorun yok iyiyim." Kısa bir es verdi ve derin bir nefes aldı. "Yanında olmam gereken biri var." Kaşlarım havalanırken bakışlarım hızla onu buldu. Gülerek beni izliyordu. Allah'ım malzeme verdik adama!

Utanıp daha çok sinirlenmiştim. Kaşlarımı çatmaktan alnım kırış kırıştı. Telefonu kapattıktan sonra da bir şey demeden koltuğa geçip oturmuş biraz da yayılmıştı. "Bakıyorum da pek bir memnunsun?" Huysuz huysuz baktım yüzüne. Dilinin kemiği olsa adama onları demezdin!

Dudağı sinsi bir yavaşlıkla yana kıvrıldı. Keyifli görünüyordu. "Sağlığın iyi daha ne isterim?" Dalga mı geçiyordu o benimle? Daha ne kadar mümkünse o kadar kaşlarımı çattım. "Sakinleştin sen hadi o halde." Kapıyı gösterdim, sahte bir şaşkınlık yüzüne yerleşti. "Tek mi bırakayım seni?" Sesindeki o minik alay kan hücrelerimin yüzüme hücum etmesini sağlamıştı. Sen ne diye düşünüyorsun ki bu adamı? Ama yanlış topa oynuyordu ve şimdi anlayacaktı.

"Şüphesiz tekmişim ben." Yüzündeki gülümseme ışık hızıyla yok olduğunda tüm keyfi kaçmış görünüyordu. Ne güzel gülüyordu oysa. Kısılan gözleri ışıl ışıldı. Bu ses oldukça naif derinlerde bir yerde hissettiğim Pollyanna'nın yan çarına aitti.

Gölgelenen bakışları yüzümün her santiminde gezinirken bakışlarım daha sakindi. O da sana kıydı!

"Zaten ne diye düşünüyorsam?" Kısık sesle mırıldanmış ve onun duymayacağı şekilde konuşmuştum. En somurtuk halimle etrafı izliyordum. "Duyamadım?" Sinirle baktım birkaç saniye. "Duymayın diye o şekilde konuştum çünkü." Buruk gülümsemesiyle başını ağır ağır salladı. Muhtemelen ne kadar haklı olduğumu düşünüyordu ki şu durumda yapması gereken tek şey bu olmalıydı.

"Tamam bir şey demiyorum sen sinirlenme." Sesi kısıktı, oldukça yavaş hareketlerle yerinden kalktı ve benden en uzak köşeye gitti. Anca bu kadar kovabiliyorsun adamı.

"Beni mi izleyeceksin?" Ellerini göğüsünde birleştirmiş sırtını duvara vermiş öylece bakıyordu. "Niye sinirlisin Sedef?" Bana yapılana rağmen onu düşündüğüm için sinirliydim! Bana yapılan bu kadar şeyden sonra ondan sadece nefret etmeliydim ama aksine saçma salak hareketler yapıyordum! Kalbin güzel! Millet içine etsin diye güzel!

"Değilim ben sinirli?" Yataktan çıkmak için hareketlendiğimde olduğu yerden doğrulup bana doğru adımladı. "Nereye?" Sana ne de diyemiyorsun ki. Her şeyi dedin bunu da de!

"Dışarı." Yanıma kadar gelmişti. "Neden?" Ne demek neden? Ciddi mi diye yüzüne baktım. Cidden sormuştu yüz ifadesi cevap beklediği ortadaydı.

"Doktor yürüyüş yapabileceğimi söyledi." Sıkıntıyla nefesini verdi. "İyi madem gelmemi ister misin?" Kesinlikle hayır!

"Hayır yalnız kalmak istiyorum." Omuzlarını da düşürünce ses çıkartmamıştı. "O halde dikkat et ben buradayım." Kafamı salladım ve odadan çıktım. Tekim deyip adamı tut sonra yalnız kalmak iste. Bu adam tüm bunları öngörseydi eğer bodrum katını yakardı.

Hedef yaşlı dedeler ve teyzeleri görmekti. Uzun zamanlar hastanede olunca her zaman büyük hastaları ziyaret edip onlarla konuşmak bana iyi gelmişti. Çünkü onlara da iyi geliyordu. Koridoru yavaş adımlarla ilerlerken beni gören hemşireye gülümsedim. "Sedef Hanım bir şeye mi ihtiyacınız var?" Kesinlikle Serdar Koraklı'dan uzak olmaya ihtiyacım vardı. O yokken kendimi bulacaktım emindim. Varken sen sen değilsin çünkü! İç sesim bile bana acımıyordu.

"Yok hayır yürümek istedim." Gülümseyerek bakmıştı ve "Kendinizi fazla yormayın o halde." Dedikten sonra uzaklaşmıştı. Hemşirenin arkasından dönüp baktığımda birini görür gibi oldum ama sanırsam aniden dönünce yanılmıştım. Tekrar yürümeye devam ederken masada oturan hemşirenin yanına gittim. Telefonuna gömülmüş olan sarışın çocuğa seslendim.

"Merhaba." Dediğimde ilgiyle baktı ve üzerimi taradı hemen. "Merhaba iyi misiniz bir şeye mi ihtiyacınız var?" Bu hastane gerçekten ilgiliydi. "İyiyim teşekkürler sakıncası yoksa bir şey isteyebilir miyim?" Hemşire sıcak bir şekilde gülümsedi. Telefonu hızla bırakıp oturduğu yerden kalktı. "Tabi nasıl yardımcı olabilirim?" Merakla yüzüme baktı ancak yüzünden gülümsemesi eksik olmuyordu. Tatlı çocuk vesselam!

"Ben yarın da buradayım sonraki gün taburcu olacağım ama çok sıkılıyorum eğer sorun olmazsa yaşlı hastalarımızı ziyaret edebilir miyim?" Ciddi miyim değil miyim diye şöyle bir baktı bana şaşırmıştı. "Daha önce bu talepte kimse bulunmamıştı." Bense bunu hep yapmıştım hastanede kaldığım süre zarflarında yılların hastane kokusu kimse bilmese de benim üstüme sinmişti. "Ben hep yaparım." Hem de severek. "Hep? Hastalığınız nedir?" Tabi böyle deyince de garip olmuştu. Hüzünlendi mi o?

"Silah yaralanması dün dikişlerim açılınca geldim tekrar." Dediğimde yaramın olduğu yeri tutuyordum. "Yoksa sen Serdar Koraklı.." dediği sırada sözü aldım hızla. "Evet evet o benim." Hemen atıldığımda birbirimize bakıp gülmüştük.

"Arda ben." Uzattığı eline baktım ve içtenlikle gülümsedim. "Sedef." Birkaç saniye yeşil gözleri yüzümde asılı kalmıştı. "Geçmiş olsun duymayan kalmadı bazen hala televizyonda gösteriyorlar." Yüzümü buruşturup konuşmaya başladım. "Evet malesef." Birlikte ilerlerken yüzünde gülümsemeyle geçtiğimiz kapıları izledi.

"İşte burası! Burada 72 yaşında oldukça tatlı bir teyzemiz var malesef ki şeker ve tansiyon değerleri düşüp yükseliyor bu yüzden gözetim altında tutuyoruz." Bu hastalarla çok karşılaşmıştım yaşlarından dolayı ve genellikle sinir stres oldukça kötü etkiliyordu. Vücut dirençleri ise oldukça zayıf oluyor mecburen bakıma muhtaç kalıyorlardı. "İsmi nedir?" Dediğimde "Ayşe." kafamı salladım ve kapıyı tıklatıp açtım. İşte şimdi kendimi bulma zamanıydı.

Sen ne güzelsin Ayşe teyze. Buna ihtiyacım vardı işte birileriyle sohbet etmeye birileriyle vakit geçirmeye. Birilerine iyi gelmiş olmanın verdiği mutluluğun ölçüsü yoktu. Öyle güzeldi ki Ayşe teyze güldükçe içim ısınmış ben de oldukça iyi hissetmiştim kendimi. Serdar da sayende mutlu olmuştur.

Bu beni mutlu etmiyordu bu faydalanmaktı bu tek taraflıydı iyi değildi. Bu nedenle düşünmek istemiyordum. Kafamı iki yana salladım ve düşüncelerimden ayrıldım. Ben burda olduğum sürece sen istediğin kadar kafa salla!

Hastanenin oldukça geniş terasına gelmiş öylece izliyordum geleni gideni. Çok güzeldi burası ışıl ışıl ve serin.

"Sence de çok kalmadın mı burada." Duyduğum ses kaşlarımı çatmama neden olurken arkamı dönüp bakmamıştım. Neden buradaydı? Hiçbir şey demeden hala önümdeki görkemli manzarayı izlemeye devam ettim. Yanımda varlığını hissettiğimde istemsizce tüm bedenimin gerildiğini hissettim. "Beni görmezden mi geleceksin?" Susmam bir şeyi değiştirmeyecekti adam dibimdeydi. Susma.

"Teknik olarak hala görmüş sayılmam." Tok sesinden çıkan kahkahası eminim ki çevredekilerin dikkatini çekmişti. "Tanışmadık değil mi?" Yanımdaki adama döndüm kuzeninden tamamen farklıydı görünüş ve belli ki davranışlarıda aynı şekilde. "Sedef." Dedim sadece bu adamla sohbet etmek istemiyordum. Gerçi ne gibi bir muhabbetimiz olabilirdi ki? Serdar'ın dedikosu nasıl fikir?

"Akın." Sanki bilmiyordum. Uzattığı eli tuttuğumda ürpermiştim elleri soğuktu. "Memnun oldum Sedef. Bir şey merak ediyorum Serdar sana adınla hitap ediyor muydu?" İma ettiği konu gerçekten içimde ince bir sızıya dönüşmüştü. Sahi adımı söylemiş miydi? Kafa mı kaldı? Söyledi!

"Evet." Yüzüne bakmıyorum ama sırıttığını hissediyordum. "İlginç." Kendimi bu kadar iyi hissederken canımın sıkılmasına izin vermeyecektim. "Neden buradasınız?" Sesli bir iç çekmişti ancak eğlendiği belliydi. "Hiç sadece durumunu öğrendim ve geçmiş olsun demek için geldim." Belki de fazla önyargılıydım. "Teşekkürler." Ona dönüp sakin bir şekilde konuşmuştum ardından manzaraya döndüm ve o da dönmüştü.

"Neden benzediğin halde senden etkilenmedim biliyor musun?" Elimin altındaki demiri sıkarken buldum kendimi. Bir şey demedim açıkçası merak etmiyordum bu konu beni yormaya başlamıştı ve artık kapanmasını ve unutmayı istiyordum. Bu mümkün değil!

"Ne zaman benim olduğu yere gelse henüz yanıma gelmeden varlığını hissederdim öyle bağlıyım ki ona kimsenin onun gibi olamayacağını biliyorum." Gözde bekar Akın Koraklı! Gören de eline kadın eli değmedi sanacak!

Ne diyebilirdim ki sessiz kalmayı seçtim. "Hani sen şu manzaraya bakıp büyüleniyorsun ya benim manzaram oydu." Derin bir nefes aldım. "Hala onu seviyorsun değil mi?" Bu defa yüzüne baktım boyum çenesine geliyordu. "Her zaman seveceğim onu hissedeceğim Sedef, yıllar geçti hissediyorum." Sevgi de bu değil miydi zaten her koşulda sevmek yanında olsa da olmasa da sevmek.

"Ya gelirse hayatına biri ve onu da seversen? Bir kalp bir insan için değildir birden fazla sevgiye yeri vardır. Görmek önemli değil mi? Önemli olan nasıl gördüğün dahası ne hissettiğin." Demire tutunup başını geriye attı ardından derin bir nefes almıştı. "Ne var biliyor musun? Gözüm kimseyi görmüyor kalbim ise kimseyi hissetmiyor." Bunu anlayamazdım bugüne kadar böyle yoğun yaşaşadığım bir duygu olmadı. Ne mutluluk ne aşk ha tek yaşadığım var ki üzüntü ve keder bunlar benden nasıl gitmiyorsa demek ki Akın da bu şekildeydi.

"Serdar seni görünce ne hissetti bilmiyorum. Ona olan nefretim büyük asla affetmeyeceğim ama bir şeyden eminim ki o da çok seviyor unutmadı, benim aksime kimseyi hayatına da dahil etmedi." Bunu biliyordum ancak sebebini yeni öğrenmiştim. Onun kalbine girmek gibi bir amacım yoktu böyle durumları kendime amaç belirlemezdim. Zaten bunlar kendiliğinden olmaz mıydı?

"Mesela." Dedi ve yüzünü bana yaklaştırdı. Refleks olarak geri gitmiş ne yaptığına bakmıştım. "Benzerliğin olduğu için yanında durmuyorum." Kolumdan tutup beni kendine çektiğinde şaşkınlıktan öylece yüzüne baktım. "Ne yapıyorsun sen?" Kolları arasında huzursuzdum. Daha da yaklaşmıştı. Kafamı geri atıp ondan olabildiğince uzak durmaya çalışırken sesli bir şekilde kokumu çekti. "Kokularınız çok farklı." Bu umrumda bile değildi. Bizene kokusundan!

"Bu umrumda değil bırak beni." Bırakmamakta ısrarcıydı. "Sağına bak." Gözlerim Akın Koraklı'ya itaat etti ve baktım. Oldukça sinirli elleri yumruk şeklinde hızlı adımlarla bize doğru gelen adama bakıyordum ki bakışlarım Akın Koraklı tarafından ayrılmıştı. Çenemden tutup beni kendine çevirdikten sonra dudaklarıma kapanmış hızlı şekilde öpmeye başlamıştı. Ayrıldıktan sonra hırsla tokat atıp elimin tersiyle dudaklarımı sildim. Kusma sakın!

Lanet olası adi herifin tekiydi bu. "Sedef." Beni kendine çeken Serdar Koraklı'yı gözüm görmüyordu kalbim öfkeyle çarparken gözümü gözlerine diktim. Benim yerime o sordu. "Akın lanet olsun neyin peşindesin?" İnsanlar olanın farkında değildi Serdar ise dikkat çekmemeye çalışıyor olacak ki sessiz ancak bir o kadar öfkeli bir şekilde konuştu. "Defol git buradan!" Akın çenesini okşarken gözleri üzerimdeydi. İleri gelen zenginlerin akıllarına bak, bir de bunlar holding yönetecekti.

"Ben Sare'yi hiç öpmedim bu hissi bilemem ancak bunu seni öptüğünde Serdar'a sormalısın ki bir benzerliği daha öğrenesin." Yüzündeki sırıtmayı bozmadan yanımızdan giderken bir anda durdu. Ruhum ağzından çıkanlara ezilmişti. "Ha unutmadan bir şeyden daha emin ol Sedef, seni Sedef olduğun için öpecek mi mesela?" Kalbim patlayacak derecede hızlı çarparken duyduklarım kulaklarımda yankılanıyordu. Kalbimi daha da parçalamak için gelmiş olmalıydı veyahut kuzenine olan hırsındandı her şey. Ezilmeyi bırak artık ezilecek bir ruhum kalmamıştı.

Yanımdaki adama bakmadım gözlerim dolmuştu ağzım açık öylece duruyordum ağır adımlarla ilerledim. Arkamdan seslenmişti ama hiçbir şey diyecek durumda değildim. Hissediyordum, o sonradan da olsa benimle beraber gerimde adımlıyordu. Kendimi her ne kadar tutmuş olsam da odamdan girdiğim an gözümden süzülen damlaya engel olamamış bugün bir inci tanemi daha kaybederken gözümün önünde sadece annemin bana gülümseyen yüzü vardı.

 

 

 

İki ucu b*klu değnekli bölümümün sonuna geldik arkadaşlar. Beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Görüşmek üzeree🖤

 

Loading...
0%