@esslala
|
Merhabalar herkese, arayı çok açmadan geldim ❤️ İyi okumalar fındıksoslukeklerim❤️
18. Bölüm
Zevk, insanı dört köşe edipte ordan oraya koşturabilecek tek hissiyat olmakla birlikte nefret ettiğin birine karşın elde etmiş bir zaferde yanında getirmişse eğer işte o zaman zevk, dallarını göğe uzatır ve rüzgarın tatlı bir esintisiyle salınırdı. Akın bir defa daha Serdar'ı huzursuz etmenin zevkini en içinden yaşarken bir kişinin kalbini yerle yeksan ettiğinin farkında değildi ancak varacaktı. Yaptığı bu saçma hareket için bir defaya mahsus yüzü kızarır mıydı? Bilinmez. Tam olarak ailesi de bu düşüncesiz davranışlarından fevri hareketletinden yakınıyorlardı. Düşünmeden hareket ediyor olmasıyla en büyük zararı kendisine veriyordu ancak farkında dahi değildi. Yıllardır istisnasız her gün kuzenine olan sivri diliyle onu cezalandırmayı kendine görev edinmiş olsa da yine farkında değildi ki o cezayı kendisine de kesiyordu. Her gün harlanan o koca nefreti Akın'ı öldürüyordu ve o bunun için hiçbir çaba sarf etmiyordu. Çünkü o malum günde ruhunu bırakmıştı. Umursamıyordu hiçbir şeyi Serdar'a olan nefretine o kadar yoğunlaştığı için hep bir şeyler planlıyordu ancak bu plan dahilinde gerçekleşmemişti. Altın tepsiyle sunulan fırsatı değerlendirmişti o kadar. Serdar'ı ikisini izlediği gördüğünde beyni ne dediyse yapmış böyle bir sonuç çıkmıştı. Boş olan yolda gaza bastı ve ardından kahkaha patlattı. Kesinlikle Akın'ın Serdar'dan başka derdi yoktu. Onun aksine gülmeyenler de vardı. Sedef inci tanelerinin değerini annesinden öğrenmişti. Ne zaman ağlasa annesi yanına gelir ve 'Göz yaşları inci taneleri gibidir bu yüzden onları kaybetme mavişim.' derdi. Süzülen bir damla yaşta aklına gelen söz ile kendisini bastırmıştı. Serdar ardında olduğu için kapıyı kapatmadan odada ilerledi ve yatağa usulca girdi. Hiç sesini çıkartmadan öylece yattı. Şu anda konuşacak durumda değildi ruhu can çekişiyordu. Serdar gözünü bir an olsun genç kızın üzerinden ayıramazken boğazına atılan düğümlerden dolayı konuşamıyordu. Cebinde sürekli titreyen telefonuna bakmayı ne kadar ertelese de gına gelmişti ve sabırla eline aldı. Sen de beni mahvet durma. "Efendim?" Kardeşiydi bu inatçı. "Siz nasıl tekrar hastanelik oldunuz?" Söz konusu Sedef olunca küçük Koraklı'nın tutumu çok değişmişti. Bu korkunç ses kardeşine mi aitti? "Her şey yolunda niye bağırıyorsun? Dünden bu yana ne bu inat?" Başı çatlıyordu ve iki parmağıyla baskı uyguladı. "Sedef iyi mi?" Derdini anlamıştı. "İyi, sadece dinlenmesi gerekiyor sonra gelip görürsün." Kardeşi elbette ki çok mızmızdı ve söyleniyordu. "Dikkat et ablama yoksa başının etini yerim yenecek et kalmaz!" Serdar'ın gözü hayretle açılmıştı. Duyduklarına inanamadı. Ne olmuştu bu kıza böyle? Gerçekten bu kıza ne olmuştu anlamıyordu Serdar, nasıl bir bağlılıktı bu hangi ara olmuştu da nereyi kaçırmıştı tam olarak? "Duyuyor musun beni?" Gözünü kırpıştırarak ağzı açık halde kalan adam cevap vermediğinin farkında bile değildi. "Sana diyorum abi ona iyi bak!" Derin bir iç çekti ve sıkıca gözlerini yumdu. "Allah aşkına ben ne yapıyorum burada?" Zorla bağırtıyorsunuz adamı! Göz ucuyla baktığı genç kız hareketsiz yatıyordu. Bu çıkışı beklemeyen kardeşi ağzına kadar sokmakta olduğu telefonu biraz kendinden uzaklaştırdı. "İyi tamam." Suratına kapatılan telefonla ayrı bir şaşırıp kalan adam öylece telefonla bakıştı. Pamuk kardeşinden azar yedirten hayat sana neler yapmaz! ✨ Personelin getirdiği yemek tepsisene büyük bir boşlukla baktı sonra gözleri kızarmış boş boş ayak ucuna dalıp giden Sedef'e. O bu haldeyken su bile geçer mi boğazından? Nitekim öyle oldu ve yüzünü buruşturup geriye verdi sırtını. "Aç değilim lütfen götürün." Canı hiçbir şey istemiyordu tıpkı Sedef gibi. Nasıl daha mümkünmüş gibi rengi atabiliyor? Sedef gördüğü muamele karşısında her geçen dakika eziliyordu ve yanındaki adam tek kelime edip ona iyi hissetmesi adına hiçbir açıklama yapmamıştı. Ruhum can çekişiyor! Diye düşünmek bir yana iliklerine kadar hissediyordu. "Yemeyecek misin Sedef?" Dönüp yemeğe dahi bakmamıştı. "Aç değilim." Buz gibi sesi Serdar'ı daha ne kadar kötü hissettirebilirdi? Saman kafalı bunun hesabını bana değil Sedef'e vereceksin! "Yemen gerekiyor iyileşmen için." Yumuşak çıkan sesi üst düzeyde şevkat barındırıyordu. Sedef pikenin altından oynattığı ayaklarını izledi ruhsuz ruhsuz. Bir de ilgilenmesi yok mu daha ne kadar can yakabilir? "Biliyorum ama canım istemiyor." Kuru çıkan sesi Serdar'ın boğazına takılıyordu sanki. Sen ki bu kızı bu hale getirdin ya Allah da seni bildiği gibi yapsın! Serdar dayanamadı ve gidip yanına oturdu. "Bak bana konuşalım." Sesi aynı yumuşaklıkta ancak bu defa endişeliydi. Ne konuşacak ne diyecekti hiçbir fikri yoktu sadece Sedef'i daha fazla böyle görmeye tahammülü kalmamıştı. O sürekli gülen konuşan biriydi ve şu an ki halinden sadece o sorumluydu. Sen ki akıllı adamdın. Akın'ın saman kafası varsa senin beyin yerine samanın var dingil! Sedef'in bakışlarını ölü sakinliğinde Serdar'ın yüzüne tırmanırken sessiz işkencesi can yakıyor muydu? Evet, Serdar külleşme sürecine geçmek üzereydi. Öldürmese de süründürür bu bakış. Kedi yavrusu musun kızım sen? Şu maviliklere bak! Buz olmuş sivri ok misali. Zorlansa da Serdar kendisini toparladı. Buz gibi mavilere sıcak kahvelerini uzattı. Bir umut yumuşar belki? "Şimdi demek istediğimi anladın mı?" Oturduğu yerden öne kayıp eğildi ve sıcak sesiyle devam etti. "Bu nedenle seni görmesini istemiyordum." Kısa bir es verdi ve devam etti. "Sedef bak, seninle hiçbir derdi yok tek derdi benim canımı sıkmak." Birbiri sıra olanlar gözünde canlanırken güçlü durmaya zorladı kendisini. Ben ağlamak istiyorum! "Sıktı mı canını?" Düz çıkmıştı sesi, oldukça kuru kupkuru. "Sıkmaz mı? Hiç bu kadar fazla sıkmamıştı." Onun canı hep sıkkındı zaten ama şimdi? Civciv söz konusu! Daha iyi anlıyordu Sedef sadece son duyduklarıyla bu adamın yaptığının ne kadar ağır olduğunu bir defa daha acı şekilde tattı. "Bana denekmişim gibi davrandı." Sesi titremişti Sedef'in ancak bu umrunda olmadı artık bir şeyleri saklamak yorucu oluyordu. Yine gözleri dolmuştu ama bu defa içine akıttı. Bu nasıl bir sınav civciv, bakma öyle! Ne yapıyorsun sen bana? Serdar bu halini görünce telaşa kapıldı ve bu gözle görülür cinsten bir telaştı ki elini tutuverdi. Sıcak elleri buz kesen ufak el ile irkilmişti lakin olan olmuştu. Ne olduk biz nasıl olduk? Ben bu sınavdan kalayım geçmeye takatim yok! Her ne kadar Serdar bu hamleyi saf bir duyguyla yapmış olsa da bir yandan her temasta karşılaştırılma düşüncesi aklından çıkmayan genç kız ellerini çekmişti. Bakışları çekilen eline kayan Serdar konuşmak üzereydi ki fırsatı olmadı. "İyiyim ben sadece bu yaptığı çok saçmaydı." Alıştık gerçi! Diye düşünse de derdinin Serdar Koraklı'yı öfkelendirmek olduğunu anlamıştı Sedef yine de ona bu şekilde davranılması hoşuna gitmemişti. Hadsiz, saygın insanlar olacaklar bir de bana benzeyen göz renginden utan! Sıkıntıyla nefes aldı adam. "İçin rahat olsun kuzenim beni ne gözle görüyor bilmiyorum ama hiçbir şekilde sana dokunmam bu konuda bana güvenebilirsin." Adeta sesine yansıyordu tüm samimiyeti. Çıkmış olan sakalını bir süre sıvazladı. "Karşılaştırmaya gelince kendiliğinden gitti bu durum ben bile farkında olmadım ve artık aklımın ucundan dahi geçmiyor böyle yapmak." Az kalsın yalvaracak gibi çıkıyordu sesi. Çünkü ona inanmasını istiyordu. Bensem bu bataklığın bekçisi civciv burdan pıtı pıtı bir adım dahi atamaz! Sedef birkaç saniye adamın gözlerine kenetlendi. Parlayan kahvelerin sıcaklığını teninde hissetti. Bu mümkün olabilir miydi? Yoksa iyi hissetmesi için mi söylüyordu? Ama bu bakışlar yalan söylemek için fazla gerçek fazla sıcaklardı. "Bakınca gelmiyor mu aklına?" Kuşkulu ses Serdar'ın dikkatinden kaçmamıştı. Sıcak gülümsemesi tüm çehresine yayılırken kumral teni göz kamaştırıcı bir hal almıştı. O yanak çizgilerine dokunsam ne olur ki? "Seni görmek onu aklıma hiç getirmedi çünkü o hep aklımdaydı. Geç fark etsem de durum bu. Tabi seni görmek farklı şeyler düşünmeme neden oldu sadece." Sedef dikkatle dinliyordu adamın her hareketini izledi. Kuruyan dudaklarını ıslattı ve yine sormaktan çekinmedi. "O halde bakınca düşünmüyor musun?" Kuşkulu hali artık sesinden yüz ifadesine sıçramıştı ve kaşları saçına doğru yol aldı. Gözlerini istemsiz kırpıştırarak cevap bekledi. Serdar bu haline gülümsemeden edemezken yaşanılanların sandığından daha çok canını sıktığını fark etti. Dua et yüzüne bakıyor da seni muhatap alıyor Serdar! "Düşünmüyorum başka şeyler düşünüyorum." Kaşları çatıldı Sedef'in ve Serdar bir şey daha fark etti. Bu kız kaşlarını çattığında olduğundan güzel görünüyordu ve daha ufak daha şirin. Olup olmadık şeyler düşünmekte benden kalır yanın yok Serdar! Düşüncelerinden sıyrılıp kendine gelince de önündeki yemeğe baktı. İçli bir nefes verdi. "Yemek yememeni düşünüyorum." Muzip bir gülümsemeyle bakan adama şaşırarak baksa da o da gülümsedi ardından yemeğe baktı ve ağır ağır solan gülüşüne şahitlik yapan Serdar içten içe sitem ediyordu. Rekorum üç beş saniyeyi geçmiyor! "Ama bunlar..." Yüzünü buruşturarak konuştu. Serdar kızı izliyordu. "Ben pek sevmiyorum." Genç adam yemeğe baktı adını bilmiyordu yemeğin. Konuya o derece uzaktı, anlayışla baktı. Ah be civciv! "Ben hemen geliyorum." Cevap dahi beklemeden hızla çıktı odadan. Sedef nereye gittiğini anlamadan arkasından öylece bakakalsa da bunun iyi olduğunu düşündü. Kendisini garip hissediyordu! Hem de sinirlerini bozacak kadar garip! Bu adama farkında olmadan nasıl bu kadar yoğun duygular beslediğini düşünüp durmaya başladı ve gerginlikle dudaklarını kemirdi. Adam mavi boncuk da dağıtmıyor halbuki! Nerede yanlış yaptık? Kesinlikle umut verecek herhangi bir eylemi olmamıştı Serdar'ın sadece hoşlanıyordu en baştan bunun farkındaydı lakin bu kadar derin düşünmemişti. Bir adamın gülümsemesi nasıl şifa kaynağı olabiliyordu? Bilim buna ne der bilinmez ama yüzyıllık şifacılar bir miktar kıskanabilirdi. Daha sert dişledi dudaklarını çünkü bu defa da başka bir duygu seline yakalanmak üzereydi. Bundan sonra ne olacaktı, şimdi ondan uzakta olacaktı! Babaannesi geldiğinde bu iş bitecekti. Bir anda tüm hareketi durmuş gözleri yırtılacak kadar ayrılmıştı. Daldan dala kondun yeter yorulmadın mı Sedef! İç sesi bir hayli yorgun görünüyordu. "Yoksa?" Dedi kendi kendine dehşete düşmüştü. "Ben farkında olmadan bu yüzden mi pamuğumu uzaklaştırdım." Ama sonra kendisine kızdı. Kaşlarını çattı ve devam etti. "Hayır!" O bunu yaptığında adama karşı büyük bir öfkesi ve kırgınlığı vardı konuştukça öfkesi dinmiş olabilirdi fakat kırgınlığı devam ediyordu. Babaannesini gerçekten yormamak için çağırmamıştı. Nerde aptal saptallık orda sen Sedef! ✨ Gecenin karanlığında arabasını nereye park ettiğini önemsemeden inmişti. Sahile gelip kafasını dinlemek istedi bir süre. Kayalıklara savaş açmış haşin haşin çarpan dalgalara anlatacaktı derdini.Temkinli adımlarla ilerledi genç adam en sonunda bir yerde durup gözlerini yumdu ve derin bir soluk aldı. "Kendimi kaybettim amına koyayım! Ben bu değilim!" Sitemkar çıkan sesini dalgalar yutmuştu. "Ulan kim bilir ne hissetti!" Büyük bir of çekerken başını gecenin karanlığına kaldırıp mırıldandı. "Gördün mü yaptığımı?" İki yana hızla salladı başını. "Ulan böyle bir şey yapacak adam da değilim aklıma sıçayım!" "Ne yaptın?" Kendisi dışında birinin konuştuğunu duyunca olduğu yerde etrafına bakındı. Kimse yoktu! Lan garipten ses de mi duyacaktın sen? "Korkma korkma beni görmüyorsun az önünde duruyorum kafanı eğip bak sana zahmet görünce de ses ver." Oğlum bu ne! Genç adam gördüğü şeyin ne tür olduğunu anlamaya çalışıyordu. Başında kapşonlu polar geçirmiş arkası dönük oturmuş birini gördü. Şapkadaki o peluş kulaklarla mı duydu lan beni tipe bak! "Sen beni mi dinledin?" Kaşları çatıktı ama görmedi kızı. "Ne münasebet ben yerimde oturuyorum sen geldin?" Kız kim olduğunu merak edip bakmadı bile. "Yüzünü dön!" Genç kız hiç oralı olmadı. "Bak ne diyeceğim. Sen beni görmedin ben de seni." Adam sakinlikle dinledi. "Yani?" Şu kulaklı peluşu nerde görsem tanırım artık! "Beni görmek sana bir şey katmayacak anlat ne yaptın da geberik gibi can çekişiyorsun?" Duyduğuna dayanamayan adam gülmeye başladı. Geberik ne Akın? "Unutma ki bir yabancıya anlatmak en yakınına anlatmaktan daha kaliteli seans olarak bilinir." Kızın kendinden emin konuşması ilgisini çekti. "Ne nazlandın var işte derdin?" Ufak tefek de bir şey bu! Akın emin olmamakla birlikte olduğu yere çöktü ve sadece o saçma peluş kulakları gördü. "Birini öptüm." Kız ifadesizdi dinledi. "Ama bu benim kaybettiğim birine çok benzeyen biriydi." Dudakları büzülür gibi oldu. 'bak sen' der gibi denize bakış attı. "Bir bok da hissetmedim. Niyetim hissetmek de değildi birinin canını yakmaktı." İlk defe sessizliğini bozdu. "Kızın canını mı yakmak istedin?" "Hayır yanındaki adamın konumuz bu değil. Kızı izinsiz öptüm ve ben bunu yapacak biri değilim." "Yüzün çok acıdı mı?" Akın başta anlamadı sonra yediği tokat aklına geldi. "Bilmek zor değil klasik izinsiz öpersen yemeyi göze almışsındır." İçimi mi okuyor bu velet! "Kızı tanıyor musun?" Yapıştırdı cevabı. "Hayır ama..." Sustu. O anları hatırladı ilk gördüğü anı hatırladı. Kırılgan bir tipe de benziyordu Akın? Serdar da kızın sırtından geçindi dersek. Hay böyle işe..! "Kırılgan bir tipe benziyordu." Durgun çıktı sesi. Kuzenlerin yüz karası Serdar! Bok ettin her şeyi yetmedi savruluyorum! "Bak adamım, kırılgan tip anlamam sen öptün yedin tokadı. Kızın gözünde ne gördün bilmem ama ağzına sıçtığın belli. Burda bu ben değilimle olmaz. Madem biliyorsun ne olduğunu sana yakışanı yap." Akın sertçe yutkundu. Bir de şu velet yüzünden suçluluk hissetmem eksikti! Oysa velet dediği genç kız söylemese bile onu buraya getiren o duyguydu! Biri onun kalbine el atmazsa o duygularını bulacağa benzemiyordu. Sıkıntıyla etrafına bakındı, kaşları çatıldı. Nerde o saçma kulaklar? Kaşla göz arasında kaybolan genç kız Akın'ın yüzünü isteksizce gülümsetmişti, kafasını göğe kaldırdı. "Teşekkür ederim Sare'm" ✨ "Evet Sema abla. Yok evde değiliz hastanedeyiz." Dikkatle karşı tarafı dinleyen genç adam başını sallıyordu ve Sedef de her halini izlemekten başkasını yapmadı. Bunu yapınca ne geçti eline, benziyoruz da ne oluyor? Sema haberleri duymamıştı çünkü kardeşinin başında hastanede refakatçiydi. Televizyon izlemeyi de sevmezdi. Kocası söylemeyi bir türlü unutuyordu ki nihayet aklına gelmişte söylemişti. "Ver de bi Sedef kızımla da konuşayım oğlum." Serdar Sedef'e baktı parmağıyla işaret etti. Sedef elini uzatarak cevap verdiğinde telefonu almış çoktan kulağına götürmüştü. "Sema abla nasılsın?" Olabildiğince canlı tutmaya çalıştığı sesiyle konuşmuştu. "Asıl sen nasılsın tatlım iyisin değil mi?" Sedef gülümsüyor Serdar da ona bakıp gülümsüyordu. Ne yaptığını anlayamayan Serdar kendini silkti ve ciddi durmaya zorladı oysa kızı gülümserken görünce kendini de o şekilde buluyordu ve buna anlam verememişti. Oğlum gülmek bulaşıcı derlerde inanmazdık! Esneme değil miydi o? Serdar kılıf arayadursun Sedef konuşmaya devam etmişti. "İyiyim ablacığım gerçekten." Hüzünlü gelen Sema ablasının sesini iç çekerek dinledi. "Çok şükür canım ben tutmayayım güzelce dinlen görüşürüz yine." Kapatmışlardı telefonu. "Telefonun bana çalışıyor farkında mısın?" Sedef adamın yanağının sağa kaymasını izledi. Sırıtmanın da bu kadarı! Serdar odadan çıkma sebebi aklına geldiğinde toparlandı. "Hadi hazırlan." Boş boş adama baktı. "Taburcu mu oldum?" Serdar başını salladı ancak iki yana. "Hayır doktordan izin aldım yemek için dışarı çıkabiliriz kısa süre tabi istersen." Serdar beklentiyle baktığından haberi yoktu. Sedef ise gayet memnun bir şekilde hemen harekete geçmişti. Direkt cevap vermediğinden anlayamasa da bir süre kızı izledi. "Eşyalarım nerede?" Hastane havası solumaktan ciğerleri iflas edecekti. Astım hastası da değildi ama bu havayı solumak kadar onu boğan bir şey yoktu. Kısa süre de olsa ona çok iyi gelecekti emindi ki hiç düşünmeden yataktan çıkmıştı. Hevesli halini büyük bir rahatlamayla karşılayan Serdar, Bu hali hep devam etsin. İç çekti ve dolaptan çıkardığı eşyaları yatağa bıraktı. "Neyseki bu defa kan revan içinde değiller." Bu Sedef'in gülümsemesini sağladı. Küçük Koraklının kıyafetleriydi bunlar. Eşofman altı, sporcu atleti ve tabi ki takımın ceketi. Kendisini rahat hissetmesi için tüm seçenekler bu şekilde hazırlamıştı ve her kıyafete uygun şapkasını da illa vardı. "Yardım için hemşireye haber vermemi ister misin?" Kıyafetlere baktı ve pek düşünmedi. "Kendim halledebilirim." Serdar aksini düşünmemişti kesinlikle kapıya yönlenirken de "Dışarıda bekliyorum." Diyerek çıkmıştı. Seçimi tamamen Sedef'e bırakan genç adam beklerken çevresini izliyordu. İzlerken de bir yandan düşündü. İnsanlar bir şekilde üzülürdü ama üzen kişi kendisi olsun istemiyordu. Artık olmayacağım. Onu üzmeye hakkın yok zahmet olmazsa samanlık yapma! Çok geçmeden kapı açılmış ve Sedef çıkmıştı odadan. Serdar kızı inceledi açıkta kalan kısımdan bandaj görünüyordu ancak hiç de rahatsız edici durmuyordu. Oldukça zayıf olmasına da ayrıca anlam veremedi. Adamın bakışlarını üzerinde hisseden Sedef parmak ucunda yükselip tekrar indi. Niye öyle bakıyorsa kız geriliyordu. "Sedef niye bu kadar zayıfsın?" Düşünmeden bir anda sorduğu soruyla öylece kalan kıza baktı. Sedef durup kendini inceledi sonra fotoğraflar geldi aklına ve Sare'nin de zayıf olduğunu düşündü. Bir anlam yüklemeden Serdar'a baktı. "Çok mu zayıfım?" Şaşkın bir ifadeyle cevapladığında Serdar başını salladı. Aslında fiziği oldukça güzeldi ancak zayıftı işte. Sana ne oğlum kilosundan? "Düzensiz iştahım var. Lisede kiloluydum ama." Serdar aklına genç kızın kilolu olduğu bir görüntü getirmeye çalıştı ama başarısız olmuştu. Üç beş fazlalıktır en fazla! Tabi o küçümsediği iki üç kilonun kızlar üzerindeki etkisini bilmiyordu. Hem yürüyor hem sohbet ediyorlardı. "Eminim iki üç kilo fark vardır Sedef." Alaylı sesi yüzüne de yayıldı. Sedef o halini gözünün önüne getirdi. Yanakları, göbeği ve sesli bir şekilde güldü. "İki üç mü?" Serdar önce bir duraksadı. Yapma civciv aniden böyle şeyler! Sedef ellerini yanaklarına getirdi yüzünü eş zamanlı şişirirken yanaklarına kalkan yaptı. "İki katını düşün." Dediğinde o haline Serdar da gülüyordu. İkisinin de üzerinde ilk defa farklı bir konuyu konuşup eğlenmenin verdiği mutluluk vardı. ✨ "Sen ciddisin?" Genç adam gayet ciddiydi ancak Sedef bir türlü anlamamakta ısrarcıydı. Serdar sesli bir soluk alıp muzipçe güldü ve baktı. "Evet ciddiyim." Yakışmıyordu bile minnacık tabureye, genç kız nasıl inanabilirdi ki? "Gerçekten burada yiyebilecek misin?" Serdar kendinden emin bir şekilde gülümsedi sabırla. İnandırıcılığını o kadar kaybettin ki civciv sana hiçbir şeyde inanmıyor yitik Serdar! "Sürekli lüks lokantalarda yemek yediğimizi düşündüren nedir?" Duyduklarıyla Sedef sesli gülmüştü ve parmağıyla adamı gösterdi. "Bu nasıl bir soru?" Bak bak yerdi mi saydı mı, ne yaptı şimdi? Tam bir salon beyefendisi guncuk kadar tabureye oturmuştu ve genç kızdan bunu normal karşılamasını bekliyordu. "Yani hiç seyyar satıcılardan tavuklu pilav yememiş miyimdir?" Sedef kuşkuyla baktı. Yemiş midir? Dedi kendi kendine. Hadi ordan ya evde yemiştir o! "Sedef!" Onaylamaz bir şekilde bakıp kafasını salladı. Sedef gerçekten şaşkındı. "Ne işin olur ki senin burada? Hayır yolunun yanlışlıkla bile düşeceği bir yer değil. Sen kim benim pilavcı Ahmet amcamdan yemek kim? Kalk hadi gidelim burası hiç de senlik durmuyor ki! Bak tabureye bile yakışmadın." Her şey iyi hoştu da son söyledikleriyle aniden dilini ısıran genç kız gözü yuvasından çıkmak üzere olan adama bakakaldı. Dilinin kemiği sana küstü de haberimiz mi yok Sedef? Serdar daha fazla kendini tutamadı ve kahkaha atmıştı. "Demek yakışmadım?" Ne diyeceğini bilemeyen kız gözlerini kaçırıp etrafına bakındı. "Ben öyle demeyecektim tam olarak." Sesi içine kaçmış Serdar zor duymuştu. "Bu beni üzdü oysa ben severim Ahmet dayıyı." Anlamayarak baktı adama. "Neyse gelsin de bak nasıl yediğimi gör." Niye yakıştırmadı ki şimdi bizi? Şöyle bir bakıyorum da benim neyim eksik lan! Pilavı yavaş yavaş ağzında parçalarken genç adamı izlemişti. Gerçekten de iştahla yiyordu! "Yemeyecek misin?" Gelen soru karşısında dikleşti. "Yiyorum ama şaşkınım hala." Bu haline gülüyordu genç adam. "Küçükken bu civarlardaki bir okuldaydım. İstanbula ilk geldiğimiz sıralardı. Taşınma durumları derken yarım dönem buradan bir okula gittim. O zaman sınıftan arkadaşlar öğretmişti bana burayı." Bu hangi hikaye kitabında alıntı, hangi masal bu Sedef? "Burası benim evime yakın sen ne alaka anlamadım, buradaki okul ne alaka hiç anlamadım?" Serdar çevresine baktı ve ardından özlemle gülümsedi. "İlk İstanbul'a geldiğimizde biz de burada oturuyorduk. İnan küçüktüm bilmiyorum. Henüz Sedef çok küçüktü, bende ortaokuldaydım. Kısa sürede taşındık zaten." Ortaokul! Serdar! Yeni çocuk! Sarı saç! Genç kız art arda düşündükleriyle telaşla adama baktı sertçe yutkundu. Gözleri fal taşı gibi açılmışken hızla kısıp daha dikkatli baktı. Daha neler, saçmalama! Tek embesil artı pis ukala Serdar bu değildir Sedef! Bu mudur? BUDUR! "Bir sorun mu var?" Hala aynı şekilde bakıyor olması Serdar'ı tedirgin etti. "Evet var." Kaşları havalanan genç adam ne olduğunu anlamadı çünkü genç kız tuhaf tuhaf bakmaya devam etti. "Sorun ne Sedef, ne oldu?" İstifini bozmamış olan Sedef çoktan düşüncelere tek kişilik bilet alırken bir yandan farkında bile olmadan cevapladı. "Ben seni o zaman da sevmezdim." Başını bunu destekler nitelikte salladı. "Hiç sevilesi değildin bir kere." Serdar tabureye mıhlandığını hissetti. Duydukları ciğeri çıkana kadar öksürmesine neden olurken Sedef yerinden sıçramıştı. "Ay ne oldu, boğazına mı kaçtı? E ben dedim senin neyine pilav!" Kendine gelen genç kız otuz iki diş sırıttı. Ancak Serdar'ın beyni yanmış gibiydi. Pilav diyor hala! Derin nefesler alıp kendini sakinleştirdikten sonra Sedef'i baştan aşağı süzdü. Tüm ciddiyetiyle öyle bir süzdü ki Sedef yerinden huzursuzca hareketlendi? Ne dedi o, sevilesi mi değilmişim? O zaman ne zaman! Pilav mı benim mi neyimeymiş! Oğlum dur beynin yandı, az dur! "Ne dedin sen az önce?" Sertlik karşısında Sedef duruşunu düzeltti. "Ne dedim?" Zoraki bir gülümseme peydah oldu yüzünde, telaşla etrafa bakındı. "Bana bak etrafa değil." Eli ensesinde mahçubiyetle gitti ve kaşır gibi yaptı yanakları al al olmuştu. "Ne dedin baştan söyle." Nasipte kırmızı civciv görmek de varmış. Serdar'ın bakışları altında ne yapacağını bilemese de ellerini önünde birleştirdi. Ne dedim sanki ne bu hiddet bu celal! "Ben şey... Öksürünce şey sandım boğazında kaldı sandım telaşla ne dediğimi bilemedim." Boğazını temizleyip derin bir nefes çekti. Babasına sövdük sanki, şekillere bak! Genç kız gibi elini masada birleştirip öne eğildi ve oldukça ciddi bir ifadeyle konuştu. "Peki ben pilav mı yiyordum da o sırada boğazıma pirinç kaçsın? Beni izliyordun ayrıca neden öksürdüğümü biliyorsun?" Sedef hiçbir şey anlamadı? Gayet de iştahla pilav yediğini düşündü. "Pilavdan başka ne kaçmış olabilir?" Serdar bakışlarını gökyüzüne çıkarttı ve ağzının içinden mırıldandı. Sedef olayı o kadar anlamadı ki şaşkın bir şekilde gözlerini adamdan alamadı. Şimdi de yavru kedi oldu! "Nasıl bir transa geçtin ki neye öksürdüğümü ağzından ne çıktığını bilmiyorsun?" Telaşla dudaklarını ısırdı. Ciddi bakışları o bölgede hisseden Sedef domatesle yarışmak için başvuruda bulundu. Kendi kendine mırıldanmaya başlayınca Serdar iyice anlamaz oldu. Benimle konuşmayıp ne diyor bir anlasam! "Sevilesi değilmişim? O zamanda sevmezmişsin?" Serdar göz kırpıp başını sallamıştı. Haklı olarak bir cevap bekliyordu. İç dış ayarlarına başlarım Sedef! Genç kız söylememeyi düşünüyordu ki farkında olmadan söylediği için el mahkum derin bir nefes alıp verdi. Serdar ciddiyetle izledi kalkıp inen omzunu. Anlat da yolunu bulsun bu çocuk! Sevilesi değilmişim, bak hala kulağımda çınlıyor sesi! "Ben seni tanıyorum seni hiç sevmezdim." Serdar şöyle bir baktı genç kıza. Beni tanımayan mı var? "Hiç sevmezdim derken?" Tek kaşı havada cevap bekliyordu ama genç kız yine şaşırttı. Sedef hevesle atıldı. "Sağ kolunu uzatır mısın?" Ya havle kol diyor! Serdar bir şey anlamasa da sabır dilenerek uzattı. Sedef yüzünde gülümseme silinmezken siyah sweatshirtü kıvırmaya başladı. "Ne yapıyorsun şu an?" Cevap vermedi. İstediği noktaya gelince durdu o ne olduğunu anlamadan kolu çevirdi ve adamın yüzüne baktı hem de otuz iki diş sırıtarak. Kafayı mı yiyorum civciv bana mı gülüyor? İnce parmakları yara izinin olduğu yerde gezindi. "Hala diyorum ki kolun değil de kafan girmeliydi o cama." Serdar idrak etme kabiliyetini kaybetmişti. Şöyle bir sessizlik hüküm sürerken aklına doluşan görüntülerle şaşkınlıkla Sedef'e baktı. Ben böyle hayatın! Bu nasıl olabilir? "Sarı saç?" Dehşete düşmüştü genç adam. "Benim, embesil Serdar." İkisi de birbirine bakıp kahkaha attıklarında bunun nasıl mümkün olduğunu düşündüler. Hep mi güzel kaldın sen! Hanzoluktan bir gram eksilme olmamış? İç sesleri esir almıştı ikisini. Dibime kadar geldin de fark etmedim demek? Daha bunlar iyi günlerin derken şaka yapmadın meğer? Görüntüler cirit atıyordu zihinlerinde. Sarı saçlarına kıyıp nasıl kestim bir bilsem! Saçlarıma kıydığın vakit saçlarına uhu döküp simle taçlandırdığım o gurur anı! "Sen değil misin ağır abi minnoş kılıklı!" "Sen ki Pis Ukala!" Son kısımları sesli söylediklerinin farkında dahi olmamışlardı. ✨ "Gittiğinde o kadar mutlu oldum ki tüm sınıfa çikolata almıştım." Serdar kaşları havalanmış bir şekilde baktı. "Üzüldüm ama yalnızca iki üç saniye sonra afiyetle yedik." İç çekip gözlerinin içi gülerken genç kızı izledi. "Oysa ben de seninle kavga etmeyeceğim diye üzülüyordum." İkisi de birbirine bakıp öylece kalırken çıt çıkmamış gözleri konuşmuştu. Arada attıkları kahkaha ömür uzatan cinstendi. Derin bir sessizlik boy gösterdiğinde ikisi de dalgaların sesini dinliyorlardı. Farklı bir ses kulak doldurana kadardı bu huzurlu sessizlik. "Sedef!" Genç kız sesi tanıyıp yavaşça oturduğu yerde kalkıp arkadaşı Suna'ya neredeyse koşar adım ilerledi. Suna hemen dolan gözüyle arkadaşını baştan aşağı süzdü ve sımsıkı sarıldı. "Sen çok kötüsün Sese çok kötü!" Boğuk sesi Sedef'in de gözlerinin dolmasına neden olurken birbirlerinden uzun bir süre sonra ayrılmışlardı. "Neden haber vermedin? Aklımız çıktı kaç defa aradım seni. Babaannen desen köyde." Genç kız gözünü silip burnunu çekti ve arkadaşının yanındaki adama gülümseyerek baktı. "Ömer." Henüz o adım atmadan Ömer yanına gitti ve sarıldı. "Canım benim." Canın senin? Bu Ömer, o Ömer mi? Olanları izleyen Serdar genç kıza bakan adamı inceledi bakışlarından anlamıştı Sedef'e karşı fazla ilgiliydi. Alo, ne bu huzursuz haller Serdar! "Sen ah şey siz Serdar Koraklı?" Ağzı açık kalan ve ne diyeceğini şaşıran Suna şimdi inanmıyorsa bile artık öyle bir seçeneği yoktu. "Evet benim." Gülümsedi ve oldukça heyecanlanan kıza baktı. Bir sarı saç vermez bu tepkileri! Sedef bu tepkileri kendisine vermemişti. Düşünüyordu da Sedef ne şimdi ne geçmişte hiç ona yüz vermemiş beğenerek bakmamıştı. Ortaokul bile olsa çokca beğeni alan yakışıklı çocuk gel gör ki Sedef'in tiz sesiyle hep nefret kusmasına maruz kalırdı ve bu da onun hoşuna giderdi. Bu civciv daha ne kadar yakacak canımı! Şşt tehlikeli sular ne düşündüğüne dikkat et! Suna öyle bir kıvama gelmişti ki Sedef'e hiçbir çemkirmede bulunamadı yanındaki adamın büyüsünden midir yoksa onun yanında çemkirmenin doğru olmayacağına karar verdiğinden midir sesi çıkmıyordu. "Nasılsın Ömer?" Bakışları Ömer de olan tek kişi Sedef değildi. Serdar da Ömer'e bakıyordu. Niye gözlerinin içi bu kadar gülüyordu bu adamın? Peki bu civciv niye böyle sevimli sevimli gülümseyerek bakıyor ona? "Seni çok merak ediyordum şimdi rahatladım minik kuş. Sen daha önemlisin?" Gözü açıkta olan bandajdaydı ve sinirlenerek yanındaki adama baktı. Bunu fark eden Sedef söze girdi. "İyiyim merak etmeyin telefonumu da evde unuttuğum için kimseyle konuşamadım." Cıvıl cıvıl sesine rağmen hala öfkeliydi Ömer. Serdar bu öfkenin kendisine olduğunu anlamıştı ama ses çıkartmadı. Bunu fark eden Sedef güzel arkadaşına baktı. Kriz var kriz! "Ya evet bir süre sonra telefon kapanmış zaten Sese." Olabilecek bir durumdu ve genç kız bir şey diyemedi bakışları iki adam arasında gidip geliyordu. Serdar ne kadar sakinse Ömer o kadar sinirliydi. Sedef bir şekilde kaş göz yapıp Suna'ya Ömer'i gösterdi. Herkes farkındaydı artık ortamdaki gerilimin. "Sedef istersen bize gelebilirsin ne de olsa daha güvenli." Dediğinde bakışları Serdar'ın üzerindeydi. Gidebilme ihtimalini düşünen Serdar yavaştan bir gerilmişti. Çenesi kasıldı ama bir şey demedi. Adam haklı değil mi Serdar? Oldu o zaman çekip gideyim mi? Ne yapayım! Haklıysa haklı. Sedef sinirli arkadaşına baktı ve ona doğru adımladı. "Ömer kuş beni çok mu merak etmiş?" Genç kız yanaklarını sıkıp çekiştiriyordu. "Ben gayet iyiyim." Suna bu hallerine gülerken Serdar içinden sabır diliyordu. Senin kanatlarını ızgaraya atmaz mıyım civciv! Neyse ki sakinleştiğini düşünen arkadaşıyla durdu. "Ömer hastaneye gideceğiz şimdi kısa bir izin aldık doktordan dönmemiz gerek ama geleceğim ben de çok özledim sizi." İkisine de hızlıca sarılıp ayrılmıştı. "Sen iyi ol da Sedef bizim yerimiz belli." Sedef içten bir şekilde gülümsedi. "Çok dikkatli ol olur mu?" Suna mest olmuş bir halde yanlarından ayrılmıştı. Sedef derin bir nefes alıp bıraktı. Yavaşça eski yerine oturdu ve giden iki kardeşin arkasından baktı. "Ömer kim?" Sorusunu beklemiyordu Sedef ama dönüp ciddi yüz ifadesindeki adama baktı. "Mahalleden arkadaşlarım ve ikisi kardeşler." Dediğinde bakışları gözden kaybolan ikilinin gittiği yöndeydi. "Yerleri bende çok ayrı, hele ki Ömer'in." Serdar'ın kanı kaynıyordu sanki yerinde duramadı. Neden bu halde olduğunu anlamadı bir türlü. "Kalkalım mı geç oluyor dinlenmen gerek." Dediğinde boğazını temizledi. Sedef de bir anda kalkmak istemesinin nedenini anlamasa da hak verdi. Yorulmuştu, kalkıp arabaya doğru ilerlemeye başladı. Hele Ömer'in! Allah Allah! ✨ Elini yüzünü yıkadıktan sonra yatağına yerleşen genç kız "İyiyim aslında bugün de çıkabilirdik." Dediğinde "Doktor bu defa risk almak istemedi." Cevabını almıştı. Yorgun olan Sedef kısa sürede uyuyakalırken genç adam bir süre uyuyan kızı izledi. Uzun uzun düşünüp duruyordu. Gitmeyi seçeceği zaman neden gerildi ya da Ömer'den bahsedince bir anda yerinde duramadı bunları anlamıyordu. Sen bir garipleştin sanki? Onunla ilk defa sohbetin dibine vurmuş bu kadar güzel zaman geçirmişti. Geçen aylarda bunun tamamen görmezden gelerek kıza başka gözle bakmakla meşgul olmuştu. Bunun telafisi yoktu biliyordu. Sarı saç diye diye sinir ettiği kıza baktı ardından uzanıp saçlarını okşamıştı yastığa dağılan saçları yumuşacıktı. İzledi uzun uzun ardından uyuması gerektiğini anladığında yerine geçmişti. "İyi geceler sarı saç." Diye fısıldamıştı Serdar yüzündeki gülümseme bir an olsun silinmezken. Uyuya kalmadan önce düşünüp durdu ufaklık halleri gözünün önünden gitmiyordu. Çoğunlukla örgülü olan o çok sevdiği sarı saçları her zaman çekip dururdu. Tabi saçlarını sevdiğini asla söylemez hiç sevmediğini dillendirir küçük kızı sinirden dometese çevirmek hoşuna giderdi. Hatırlayınca hiç değişmemiş olan yüzü nasıl olur da aklına gelmezdi. Gözümün önünde olmasına rağmen! Gerçi aklı yerinde miydi ki onun ne yaptığını çok geç anlamıştı geç kalmaksa çoğu zaman işe yaramazdı. Sonraki gün de Sedef için hemen hemen aynı geçmişti. Yeni tanıştığı Ayşe Teyzesini görmeye gitmişti. Arda'ya selam verip kısa bir sohbet etmişti. Hatta yeni hastaları bile ziyaret etme imkanı bulmuştu. Serdar yoktu çünkü asistanı Burcu toplantısını hatırlatmıştı. Aklı genç kızda kalsa da kardeşi yanına gidecekti onun rahatlığı vardı üzerinde. Kardeşinden haber vermesini istemeyi de ihmal etmemişti. Bu nedenle derin bir nefes aldı ve toplantı için kapıyı açtı. ✨ Akın bir yandan Serdar'ın yüz ifadesini hatırladıkça keyiflenirken diğer taraftan garip kulaklı kız aklına gelip suçluluk hissetmeye başlıyordu. O kimseye böyle bir şey yapacak adam değildi. Bir anlık gafletle yapmıştı. Son söyledikleriyle kızın ne düşüneceğini hesaba dahi katmamıştı. Sıkıntıyla nefes bırakırken şirketin kapısından çıktı. Toplantısı yoktu bu nedenle hazırlanıp şantiyeye gidecekti kuzeninin aksine çok başarılı inşaat mühendisiydi. Şirketin başka mimar ortaklarıyla çalışmış olsa dahi Serdar ile hiç çalışmamıştı. Onun inadını kıracak kimse yoktu bir ihtimal kendisine laf yetiştiren kardeşi olabilirdi. Kardeşi Oya çevresinde olup biteni pek umursamazdı ancak ailesine karşı oldukça duyarlıydı. Serdar'ın yaşadığı olayı öğrenince saniyesinde arayıp durumunu sormak istemişti ancak genç adam telefona bakacak durumda değildi. İşler okullar derken bir araya gelmeleri kolay olmuyordu ancak diğer kuzeni Sedef ile iletişim halindeydi. Herkese soğuk ama Sedef'e gerçekten sıcaktı. Yengesi Hazan da ona çok iyi davranırdı. Kendi evladı gibi bağrına basar öyle severdi. Kısacası ailesini çok sever onlardan her zaman iyi bahsederdi. Bu ailede arası iyi olmayan sadece Serdar ve Akın ikilisiydi. Serdar kardeşinden haberleri almıştı birlikte oldukları için içi rahattı toplantıları bitmiş çıkmak için hazırlanıyordu ki telefonu çalmıştı. Arayan müşterilerinden Mehmet beydi. Uzun yıllar birlikte çoğu işe imza attıkları için araları oldukça iyiydi. Niyeyse zibil kokusu geliyor burnuma! "Efendim Mehmet" mesela bunun gibi. "Serdar kardeşim nasılsın?" Mesela bunun gibi. Serdar'ın kaşları çatıldı çünkü sesi iyi gelmiyordu. "İyiyim de sen sanki değilsin bir sorun mu var?" Sıkıntıyla nefes bırakmıştı genç adam ne olup bittiğini merak ediyordu. "Bu ayki bütçem yaptığımız projeyi karşılamama yetmiyor. Durdurmak zorundayım Serdar." Serdar'ın çenesi seğirmişti. Bir şeyden nefret ediyorsa o da yaptığı işin yarım kalmasıydı. Ortalık zibilden geçilmez oldu! "Bekle Mehmet yanına geliyorum ofiste misin?" Mehmet umutsuzdu çünkü diğer yaptığı işten istediği kadar gelir sağlayamamıştı. Şimdi de Serdar'a karşı çok mahçup hissediyordu kendisini. "Evet." demişti sadece ve Serdar'ın gelmesini bekledi. "Burcu ben çıkıyorum önemli bir şey olursa haber ver iyi akşamlar." Cevap beklemeden asansöre yönelmişti. Kardeşine geç geleceğini bildirip telefonu cebine attıktan sonra aynadaki yansımasına baktı. Bugün de yaşlandın. Ne yapıp edip işçilerini mağdur etmeyecekti yaşadığı ilk kriz değildi bu. Bu nedenle de elbette alternatif fikirleri vardı. ✨ "Yakışıklımın işi çıkmış geç gelecek." Dediğinde Sedef tepsideki son lokmasını da ağzına atmıştı. Sadece sabah görmüştü Serdar'ı ve sürekli gözü kapıya gitmişti günlerdir sürekli yanında olmasına alışması demek kendisi için tehlike çanlarının çalması demekti. Er ya da geç evine dönecek haliyle işten de çıkmış olacaktı. Bir hüzün kaplarken içini kırgınlığını çok daha fazla hissetti. Döndürmekten nevir mevir kalmadı bende! Evet, dün çok güzel zaman geçirmiş olabilirlerdi hatta ilişkileri tahmin etmedikleri kadar geçmişe dayanıyor da olabilirdi ancak kalp bir defa kırılınca hemen onarılmıyordu ne yazık ki. Bu nedenle soğuk kanlılıkla duracaktı ve duygularını belli etmek aklının ucunun da ucundan geçmiyordu. Bir tur da öyle harabe olur deli gönlümüz! "O halde kaldık baş başa." Küçük Koraklı'ya tüm sevecenliğiyle baktı. "Abla kaçsak mı bu odadan? Sen nasıl dayanıyorsun ben çok bunaldım." Sedef anlayışla gülümsemişti ama nerden bilsindi bu kızın uzun zamanlar burada vakit geçirmek zorunda kaldığını. "Nasıl kaçacağız?" O iş ben de diyen gözleriyle bakmış ve yerinden hızlıca kalkmıştı "Hadi çıkalım." Oldukça heyecanlıydı küçük Koraklı ancak kapıyı açmıştı ki karşısına çıkan yaşlı kadına az kalsın çarpıyordu. "Bir şey oldu mu teyze sen iyi misin?" Telaşla sorduğunda Sedef de yanlarına gitmişti ve gelmiş olan sonunu anladığında yüreğine oturan öküz ona yakından kucak açmıştı. "Babaanne." Herkese kocaman kalpp ❤️
Bir bölümün daha sonundayız.. Geçmiş gelecek birbirine girerken umarım keyif alıyorsunuzdur❤️
Oy ve yorumları bekliyor olacağım görüşmek üzere✨ |
0% |