@esslala
|
Herkese Merhabaaa. Okuyunca anlayacaksınızdır ama ben bahsedeyim. Bir ana karakterin ağzından bir de ilahi bakış olarak kaleme almak istedim. Bu şekilde şekillenen hikayemi beğenmenizi umuyorum desteklerinizi bekliyor olacağım. İyi okumalar🧡
Gece tüm iştihamıyla yayılmış ve onu seven sevmeyen kim varsa üzerinde hükmünü sürüyordu. Yıldızları berrak olup parlarken ay ışığının büyüsüne kapılanlar ona sığınmayı seçmişti. Olup bitenleri görüp hissedenler vardı ve bu duruma dayanamayıp kayarak intihar ediyorlardı. O zaman bile insanlar bunu fırsata çevirmiş dilek tutmaya başlamışlardı. Kimsenin aklına birinin kalbinde sönen yıldızın olduğu gelmiyordu. Gidenlerin arkasından bakan genç kız vakit kaybetmeden üstüne çeki düzen vermiş büyük gayretle çıktığı merdivenleri oldukça yavaş adımlarken olanları düşünmüştü. Zarif omuzları çökmüş sırtında hissettiği kambur bir beden daha büyümüştü. İnce dudaklarını dişliyor ve dudaklarının ölü derisini soymak inanılmaz hoşuna gidiyordu. Kısa sürede olsa iyi bir şeyler yaşamıştı şu ızdırap gibi gelen yerde. Kovulmuştu biliyordu lakin bunu kesinleştirmek için müdürü ile konuşması gerekiyordu. Yavaş adımlarla salona girdiğinde beklediği gibi öfkeyle soluyan müdürü mutfak kapısına girerken görmüştü. Tam peşinden gideceği sırada Sedef ve Hazan Hanım'ı sarılırken görüp duraksadı. Yüzünde hüzün karışık memnuniyet belirtisiyle gülümsedi dahası ona bakan düşünceli ifadesiyle Serdar'ı da gördü. Kalıp bakışmaya vakti yoktu mutfağa gitmeliydi. "Kovulmak üzeresin biliyorsun değil mi?" Bir sen akıllısın zaten Aylin! Ben ne yaptığımı ettiğimi bilmiyorum çünkü. Yine ilk içinden cevaplamıştı. Genç kızı hiç rahat bırakmaya niyeti olmayan Aylin her zamanki iğneleyici ses tonuyla konuşuyordu. Hiç umursamadı kendisine iğrenerek bakan kızı. Kaşlarını havalandırdı yüzüne zafer elde ettiğini belirten ifadesini yerleştirdi ve dik duruşunu asla bozmadı. "Yeni sepeti tebrik edip gideyim o halde." Cevap dahi beklemedi ve arkasında sinirlenen Aylin'den habersiz koşar adımlarla mutfağa ilerledi. Aylin sinirleniyordu çünkü her defasında bu aptal kızın kendisine cevap vermesinden haz almıyordu. Korkmasını istiyordu, ürkmesini. Bunları göremediğinden sinirleniyordu haliyle. Kendisi kim oluyordu? Bir gün olsun 'bana ne' deyip de kendi işine baksaydı eğer belki bir ihtimal doğru yolu bulabilirdi. Sedef Koraklı oldukça mutluydu. Sebebini bilmediği bir şekilde iyi hissediyordu. Kalp atışı ise kabuğunu yeni kırmış yavru kuşların kanat çırpması gibiydi. Dirseklerini masaya dayamış yüzünde olan bir elinin işaret parmağıyla küçük burnuna ritim tutuyordu. Sapşal şapşal gülümserken Serdar'ın dikkatini çekmişti bu hali. "Sedef'im ne bu hal?" Sedef'im diyerek severdi, gözünden sakınırdı kardeşini. Öyle bir Sedef'im deyişi vardı ki Serdar'ın sesi duyanların kalbine işliyordu adeta. Kim duysa ona seslendiğini mest oluyordu çünkü Serdar sevmeyi bilen güzel seven bir adamdı. Serdar Koraklı sadece kardeşini bu şekilde sahiplenirdi. O şevkatli sesini bir ona duyururdu. Bunlar Sedef'e özeldi. "Düşünüyorum." Kısa bir cevaptı lakin iyi hissettiği dışarıdan belli oluyordu. Nadir görülen bir durum olduğundan Serdar'ın dikkatini çekmişti. Gözbebekleri ışıl ışıl parlamakla kalmamış etrafa da mükemmel bir enerji yaymaya başlamıştı. "Ne düşünüyorsun bakalım?" Dediği sırada yönünü tamamen kardeşine çevirmiş ona odaklanmıştı. "Çatıya gittiğimde çok sinirliydim, annemin baskısından kaçıyordum." Dedikten sonra koyu bir muhabbette olan annesine kısa bir bakış atmış tekrardan Sardar'a dönmüştü. "Yanıma soluk soluğa gelmişti. Çöktü hemen ve selam verdi. Nasıl olduğunu anlamadan anlattım içimdekileri. Dinledi, o an çok yakın hissettim onu kendime tam tanışmak üzereydik ki sen adımı çığırdın, o zaman öğrendim zaten ismini. Daha da mutlu oldum. Bana çok güzel bakıyordu abi. Gözlerinde gördüğüm şevkatti belki dilimi açan." Ah! O kız. Gözlerim bana acımasız bir oyun oynamıştı. Dedi kendi kendine. Genç adam görmüştü elbette kızı düşündükçe kalbine zehirli oklar saplanıyordu. Ona hatıralarındaki en derin en hassas duyguları canlandıran bu kız neredeyse Serdar'ın nefesini kesmişti. Aklına gelenlerle boğazındaki közü hissetti ve yutkunma ihtiyacıyla kavruldu. Genç adam belli etmemişti ama şu an bile kalbi boğazında atıyordu. Bir diğer şaşırtan nokta ise kız kardeşi öylesine birini yanına yaklaştırabilmişti? Sedef Koraklı insan ilişkilerinde oldukça zayıftı çevresi bir hayli az kişiden oluşuyordu. Serdar da bu yüzden şaşırmıştı çünkü biriyle muhabbete girmek bir yana küçük kardeşi bu kızı hem sevmiş hem de temasta bulunmuştu. Aklım almıyor, kimdi o? Kara kara düşünen Serdar bir daha nerede görecekti bu kızı? Gözünde büyütmeye gerek olmadığını kendi kendine hatırlatıp önüne döneceği sırada Sedef'in arkasında kendisine bakan kuzenini gördü. Ah Akın! Hiç vazgeçmeyecekti. Hala kendisini suçlamaya devam edeceğinden emin olduğu için yılmıştı artık. Bıkkın bir nefes verip birkaç saniye alnını ovdu. Konuklara olduğu yerden sıkılmış görünmemek için duruşunu düzelti. Gözleri onun aksine sarışın olan Akın'ı buldu. Onunla daha çok işi vardı. Lakin atsan atılmıyor satsan satılmıyordu. Akın bir gün bizi rahat bırakır mı acaba? Canımızı yakmadan dursa. Serdar sanki o gelmese senin canın yanmıyor. Kalk git iki insan gör kafan dağılsın. Çok sıkıntıdaydı genç adam. Bu durumu kötü olmasına neden olanda kimsenin elinden bir şey gelmiyor olmasıydı. Korku dolu adımlarla mutfağa girdiğinde etrafına göz gezdirdi ancak Ercan Bey'i görememişti. Yanından geçenlere sormuş ancak olumlu cevap almamıştı. Mutfaktaki ilk telaş son bulmuştu şu anda sadece içki servisi yapıldığından olsa gerek herkes rahatlamış daha sakin görünüyordu. Bir süre daha bakınıp göremeyince en azından kesinleşene kadar işimi yapayım diye düşünmüş salona geçmişti. Gözleriyle masaları taramıştı uzaklarda dikkatini çeken biri var ise o da Aylinden başkası değildi. Gözlerini kısıp izledi bir süre ve nasıl oluyordu bu davranışıyla hala burada çalışabiliyordu genç kız bir türlü anlamamıştı. Oysa kendisi sepet olmuş ezilmiş büzülmüştü. Sevda'nın saçları kadar bahtımız da kara Sedef. Elinde dolu bardaklarla masalar arasında gezinirken Serdar'ın radarına girdiğinden habersiz olan Sedef hala kovulup kovulmadığını düşünüyordu. Bu durumla pamuğu üzülsün istemezdi bu nedenle hemen iş araması gerekecekti. Bu yerden uzaklaşmak ona ne kadar iyi gelecek olsa da bir o kadar kötü de olabilirdi. Buradan aldığı kazancı hiçe sayamazdı. Yeni bir iş demek şimdi aldığı paranın yarısı demekti. Ne de olsa kolayına parayı kimse kimseye vermiyordu. Sardar bu kadar benzerliğe hala inanamıyordu. Hala nasıl olabileceğini düşünüyordu. Bu kız kimdi neciydi bilmiyordu lakin sıradan bir personeldi işte. Ama neredeyse aynısıydı! Salona girdiği andan bu yana izliyordu kızı hal ve hareketlerini. Gözlerini kısıp bir yere baktığına kadar her şeyi detaylıca izledi. Saç rengi farklıydı bir zahmet bu kadar da benzerlik olmasındı ve ten rengi unutamadığı o ten kesinlikle aynıydı dahası yüzü lanet olsun bu kadar da olmamalıydı. Düşündükçe kalbi görünmez bir el tarafından avuçlanıyordu. Oğlum kendine gel! İnsan insana benzer. Bu kadar mı benzer emin olmasam da benziyor işte sen kendine gel. Az iç şu mereti belki de gözlerin sana cidden oyun oynuyordur. Gözleriyle taradığı kızın sarı saçları biraz da olsa onu rahatlatmıştı çünkü arkadan baksa kesinlikle o değil diyebilirdi. Ne zaman yüzünü görse kalakalıyordu. Dudak, burun, göz, yüz hatları tamamen aynıydı işte. İçi içini kemiriyordu bastırdığı tüm duygular şaha kalkarken duruşunu bozmaması gerekiyordu. Daha fazla kapılmadan kendine gelmesi gerektiğini düşündü ve öyle de yaptı. Başka yerlere bakındı mesela ama gözleri yine onu buldu. Sonrasında sinirlendiğini hissetmiş olmalı yerinden kalktı. Hava almanın ona iyi geleceğini düşündü. Sen bu kafayla Nirvanaya da çıksan aldığın nefes sana yetmez Serdar. Aldığı nefesin ciğerlerini tam doldurmadığını hissetti. Bu kızı görmek ona can parçasını nasıl kaybettiğini hatırlatmıştı. Nefesi daralmaya baslamıştı eli yavaşça kravatına gitti yüzü eş zamanla buruşmuştu. Ağzı kurumuş yurkunmakta zorlanıyordu. O anları tekrar tekrar yaşamaya başlayan Serdar kendisini çatıda buldu. Derin nefesler almaya çalıştı ardından ellerine baktı. Titremeye başlamışlardı! Bu hiç iyi olmamıştı. Onun bunu atlatmış olması gerekiyordu demek ki atlatamamıştı. Yıllar geçmişti ama yine değişen bir şey yoktu. Ellerini hızlıca saçlarına daldırdı. Gitmesi gerekiyordu buradan. Bir daha görmemesi gerekiyordu o kızı diye düşünüyordu ki asıl tehlikeyi şimdi fark etmişti. Sakin ol Serdar, tehlike falan yok. Sadece sağlıklı düşünemiyorsun. İçi hiç rahat değildi, oldukça panik yapmıştı. Lanet olsun Akın! O kızı asla görmemeliydi. Yoksa ne kendisi ne de kız için iyi şeyler olmayacaktı. Durumu idrak eden genç adam hızlı adımlarla salona gelmişti ancak çok geç kalmıştı. Biraz içmiş gözü dönmemiş olsa dahi her an bir şey yapacakmış gibi kızın yanında duruyordu. Kız oldukça tepkisizdi. Bu hali bile ona Sare'yi anımsatırken ne yapabileceğini düşündü. Ne yapabilirdi ki? Ya da neden bir şeyler yapması gerekiyordu? Ne olacaksa olsun o kız Sare değildi olamazdı. Onun bir tane Saresi vardı ama artık hayatta değildi. Yerine yönelmişti ancak içi hiç rahat değildi. Kızı bilmez de Akın'ı biliyordu. Hele ki içmiş bir Akın neler yapabilir daha iyi biliyordu dahası o kızı Sare olarak görüyorsa çok çok iyi biliyordu. Bir şeyler yapmak zorunda olmasa bile yapması gerektiğinin farkındaydı ve emin adımlarla ilerledi. Genç kız hala müdürü bulamamış. Artık ne olacaksa gün sonunda olsun diyerek işine devam etmişti. Belki de son işi olacağından Aylin ve Sevda'yı bir daha görmeyecek olmanın mutluluğuna kapılıp gülücükler saçıyordu. Belki burada ilk defa bu kadar mutlu çalışıyordu. Tamamen boş olan bir masada kalan artıkları toplarken yanına birinin geldiğini hissetti. Müdür sanıp hemen arkasını döndü lakin müdür değildi. Bu adamın bizim yanımızda ne işi var Sedef? İç sesiyle kesinlikle aşırı zıt bir insandı Sedef, çoğu zaman anlam veremiyordu. Akın Koraklı'nın onun yanında ne işi olabilirdi? Etrafına bakındı herkes kendi alemindeydi. Sedef duruşundan taviz vermedi. "Nasıl yardımcı olabilirim?" Akın sadece bakıyordu. Kız tepki vermeyen adama donuk bir halde bakmaya devam ederken burnuna gelen içki kokusundan kendinde olmadığını anladı. Gecenin sonunda sarhoş biri yüzünden olay çıksın istemiyor hele ki bu olayda yer almayı hiç istemiyordu. İç sesi ise hiç öyle düşünmüyordu doğrusu. "Biliyordum, hiç inanmamıştım." Neyden bahsettiğini elbette anlamayan genç kız durumu içkiden kaynaklandığını anlamıştı. Beklediği her saniye olay çıkmayacağının garantisi olmadığından endişelenmeye başlamıştı. "Hadi gel..." İri elin genç kızın ince bileklerine koala gibi sararken Sedef telaşla etrafına bakınma ihtiyacı duydu. Akın orantısız güç uygularken buruk bir gülücük gönderdi genç kıza. "Biliyordum işte." Kısık sesle sayıklıyordu. Söyle biz de bilelim! Halis Bey büyük sıkıntılar içerisinde koşar adım oğluna yakınlaştığında ilk iş kızın bileğini azat etmek olmuştu. "Sen gel Oğlum bir rezillik çıkmasın." Mahçup görünen adam genç kıza bakmadan alıp götürmüştü Akın'ı. Babasına rağmen arkasına bakmaya çalışan Akın bir şeyler demeye çalışsa da ne Sedef anlamıştı ne de babası dinlemişti. Halinden memnun biri varsa Serdar bir kaosu durdurduğundan olsa gerek rahatlamıştı lakin Akın ayık kafayla kızı hatırlamaya devam ederse olacaklardan korkabilirdi. Bu nedenle sabah ilk iş Akın'ı görmek olacaktı. Bugüne kadar tüm cemianın ikisi arasındaki husumeti gizlemeyi başarmışlardı onlar arasında koltuk savaşı var sanılırken şimdi sıradan bir personel yüzünden herkesin aydınlanmasından endişe duyması normaldi. Bunları sonra düşüneceğine karar kılıp babasının yanına yöneldi. Kim bilir belki de ziyadesiyle yersiz bir endişeydi bu, onu da zaman gösterecekti. Gece bitmek bilmiyordu. Konuklar iyice yerlerine sinmiş konular konuyu açmış içkiler süreklilik kazanmıştı. Yaşına rağmen Bedir Bey bile epeyce dinç bir halde muhabbet ederken Sedef tam da bunu düşünüyordu. Kendisi henüz yirmi beş yaşında olmasına rağmen Bedir'den daha yaşlı bir ruha sahip olduğuna emindi. Hiç enerjisi kalmamış masalar arasında dolanıp duruyordu. Geçen yarım saatte Akın iyice bilincini kaybedince babasının yönlendirmesiyle eve gönderilmişti. Ailenin en büyük çocuğu olan Akın Koraklı bir o kadar da küçük çocuktan farksızdı. Babası Halis onu savunamıyordu artık. O yüzden yeğeni Serdar'ı methederdi. Ne vardı oğlu da onun gibi aklı başında olsaydı. Lakin kızı öyle miydi, kalıbını basardı Akından daha olgun bir kız evladına sahipti. Bu onu bir nebze olsa rahatlatıyor ve hatta gururlandırıyordu. Oturmaktan sıkılan Sedef etrafına bakınıp duruyordu. Etrafın da sakinlediğini görünce yerinden kalktı lakin yanında yer alan Serdar'ın bakışları onu durdurmuştu. Öyle kötü bakmıyordu. Serdar zaten kötü bakmazdı ki Sedefine hep sıcak bakardı. Sadece bakışlarında merak vardı. "Sedef'in yanına gitmek istiyorum sıkıldım." Yanından hızlı bir şekilde uzaklaşan kardeşini izledi. Sedef'in bu ilgisi onu endişelendirmeye başlamıştı. Oluruna mı bırakmalıydı? Peki ya Akın? Düşünceleri dur durak bilmiyordu. Düşünmesi gereken bir yığın iş varken bu durum onu daha da zorlayacağa benziyordu. Sıkıntıyla sert bir nefes bıraktı. Hayatımda tam da bu eksikti. Hiç derdi yokmuş gibi bir de bu çıkmıştı başıma! İçi bir yandan dışı bir yandan epey darlandı genç adam. İstemeden de olsa her defasında izlemişti kızı, her hareketini ezberlemişti neredeyse lakin yabancı gelmiyordu işin tuhaf tarafı buydu. Sanki Sare'yi izliyordu. Onun Sare olmadığını bilecek kadar aklı başında biriydi o, belki de aldığı alkolün de payı olabilirdi bu işte. Zaten yıllar önce elinden kayıp gidişine şahit olmasaydı eğer bir umut Sare olduğuna inanıp sarılabilirdi mesela. Düşüncelerinin saçmalığına kızmaya başladı ve önünde duran viskiyi sertçe ittirdi. Sedef Koraklı usulca yaklaşıp işine odaklanan genç kıza sokulmuştu. Hemen ardından "Selam!" deyivermişti. Genç kız hem yorgun hem dalgın biraz da dağılmış bir halde yerinden zıplamış olsa da bozuntuya vermeden hemen gülümsemişti. Bu duruma alışması kolay olmayacaktı. Bugüne bugün Koraklı ailesinden arkadaşı vardı. "Selam güzellik." Ne güzel kadındı, adeta parlıyordu. Düşüncelerine engel olamadı ve içten gülümseyen Sedef Koraklı taa uzaktaki Serdar'ın onlara odaklanmasına neden olmuştu. Gerçi genç adam her dakika odaklanıyordu da neyse. Bu defa kardeşi oradaydı diyelim de bahanesi olurdu. Nasıl oluyordu da kardeşine bu mutluluğu bir anda aşılamıştı merak konusuydu. Serdar izleyedursun muhabbeti koyulaşan ikili hem yürüyor hem sohbet ediyorlardı. Sedef işi gereği masalar arasında dolanıyordu, Sedef Koraklı ise muhabbet etme isteğiyle yanından ayrılmıyordu. Sürekli konuşmak istiyor bir şeyler anlatmak istiyordu. İçindeki bu isteği durdurmak bir yana istemsizce heyecanlanıyordu da. Oysa o bir Koraklıydı onun yanında heyecanlanan olmalıydı. İşte Sedefi bu şaşalı camiadan farklı kılan soyadından dolayı sınıf ayrımı yapmıyor olmasıydı. Başkalarına göre kabul görülen bir sepeti bile arkadaş edinmişti daha ne olabilirdi? Bizim sepet ise hala şaşkın olsa da sohbet ettikçe açılır olmuş yeri gelmiş kahkaha atmıştı. Gün sonunda kesin kovuldum gözüyle baktığından en ufak bir endişesi de yoktu zaten. Sadece saat epey geç olmuş gece uzadıkça uzamış evde kesinlikle onu uyumadan bekleyen babaannesi için endişelenmeye başlamıştı. Bir boşluk bulup geç geleceğini haber etmeliydi. "Oğlum Sedef nerede?" Babasının sorusuna başta boş gözlerle bakan Serdar duraksayıp sonradan soruyu idrak edince kafasıyla işaret edip "Yeni arkadaşıyla sohbet ediyor." Tekrardan ikiliyi göz hapsine almıştı. Duyduklarına şaşıran Ender gördüklerine de inanamamıştı. Kızını böylesine heyecanla sohbet ederken neredeyse hiç görmemişti. Duraksayıp o da ikiliyi izledi bir süre ve buruk bir şekilde gülümsedi. Seviyordu can parçasını ancak bu aralar fazla ihmal etmişti. İş hayatı onu birçok şeyden soyutlarken bunlardan biri Sedef olmuştu. Şimdi kızını öyle görünce kanı kaynamamış sayılmazdı. Dayanamamıştı da adımlarını ikiliye doğru yöneltti. Kahkaha atarken bir anda dumur olan Sedef, Ender Bey'i dibinde görmeyi beklemiyordu. Sedef Koraklı ise babasını gün içinde şu dakika yanında görmeyi hiç beklemiyordu. Buraya geldiklerinden bu yana ortaklarıyla önemli konuklarıyla iletişimde olan babasıyla konuşmamıştı çünkü. Ender Bey, Sedefe şöyle bir bakıp baş selamı verdikten sonra boğazına oturan düğümü görmezden gelmeyi başarıp kızına sarılmıştı. İki Sedef de şok içerisindeydi. Genç kızın elleri ağzına giderken Sedef babasının kollarında kaskatı kesilmişti. Bu ne içindi ki? Genç kız babadan gelen ani şevkati sorgulamak istemezdi ama alışkın değildi ve oldukça şaşırmıştı. Şaşkın biri daha varsa o kişi Serdar'dan başkası değildi. Babasından o da böyle bir hareket beklemiyordu. Halbuki Ender ailesini çok seviyordu, niye bu kadar şaşırıyorlardı? İzlemeye devam etti. Elbette konuklarla ilgilenmesi gerekmiyordu çünkü radarı epeyce meşguldü. Babam dedi. O da benim düşündüğümü düşünmüş müdür? Diye devam etti. Aylin yorulduğu yetmezmiş gibi bir de mutfakta Sevda'nın kahrını dinlemişti. Sevda bir günde Sepet olmayı başaramazken haline bin şükür eder olmuş ve yakındıkça yakınmıştı. Ne vardı sanki alt tarafı getir götür işi yapıyorlardı, bunu mu büyütüyorlardı? Anlayamıyordu. Sanki kendisi gün boyu gidip gelmemiş servis yapmamış ve ektra cilve yapmak için enerji sarf etmemişti. Zaten Sepet kovuldu mu henüz net bir durum yoktu ortada. Sanki Sepet ona ne yaptıysa hiç mi hiç sevmiyordu. Hakimiyet kuramıyor oluşu onu her geçen gün bilenmeye itiyordu da neyse. Zaten gördüğü manzara karşısında başından aşağı kaynar sular döküldü desek yeriydi. Sepetin ne işi olurdu koskoca Ender Koraklıyla. Bu manzara onu sinirlendirmişti. Çünkü henüz o bile herhangi bir Koraklı üyesiyle iletişime geçmemişti. Dahası Sedef Koraklı da oradaydı ve epeyce hallerinden memnunlardı. Çıldırmak üzereydi Aylin. Nasıl olurdu nasıl? Sepetle konuşacak nasıl bir konuları olabilirdi? Az daha yanlarına gidecek kadar meraklanan tek kişi Aylin değildi Serdar da meraklanmıştı iyice. Bu kız da ne vardı da her konuştuğunu kendine çekiyordu? Bir başkası değil kardeşinden sonra babasıyla da sohbeti kuran sıradan bir personelin hünerini oldukça merak etmesi normaldi artık. Konu Sare'ye benzediğinden çıkmıştı artık o apayrıydı. Şu anda dikkatini çeken yüzde otuz benzerlik ise yüzde yetmiş iyi anlaşmanın sırrıydı. Ender bey önemli konuklarını başı boş bırakmış sıradan bir personelle gülüp şakıyordu inanılacak gibi değildi. Gören gözler de inanmakta zorlanıyordu. Allah biliyor ya Ender'in içi gitmiş derindeki hüzününde boğulurken kahkahalar attıran bu güzel hanımın etkisine hızla kapılı vermişti. Bir aile üyesini daha bu kızın etrafında görmeye dayanamayacak olan Serdar ise yeni ortakları Sinan beyin yanına gitmeye karar vermişti. Her şey o kadar ani gelişmişti ki Sedef babasını yeni arkadaşıyla tanıştırmıştı. Genç kız ne yapacağını bilmez bir haldeyken nasıl oldu da muhabbet bir anda Ender beyin gizli gizli çalışıp personel olduğu yıllara gelmişti kimsenin bir fikri yoktu. Lakin bir Sedef bir Ender bey anlatıp müşterilerle olan komik durumları epeyce bir eğlence çıkarmıştı. Küçük Sedef halinden öylesine memnundu ki babasının kolları altında muhabbeti dinliyor ve içtenlikle gülüyordu. Genç kız onun şansıydı, uğur getirmişti adeta gününü öylesine aydınlatmıştı ki karanlık geceye inat ışıl ışıldı her yer. Ender beyde vaktin bu iki gençle nasıl geçtiğini anlamamış o kadar iş konuştuktan sonra gençlik yıllarından bahsetmek oldukça iyi gelmişti ona da. Kızının neden bir personeli kendine bu kadar yakın hissettiğini onların yanına gidene kadar sorgulamış olsa da şimdi cevabı çok iyi almıştı. Genç kız alıp götürüyor bambaşka hissetmeni sağlıyordu adeta. Bu durumdan epey memnun kalan Ender kızına iyi gelen birini asla kaybetsin istememişti. Evet, belki personel olabilirdi ancak şu geçirdiği son dakikaları gün boyu para kokan insanların yanında geçirmemişti. Ender'i saygıdeğer yapan da buydu sınıf ayrımından nefret ederdi. Aslına bakılırsa Koraklı ailesinin çoğu içten ve sıcak insanlardı. Kızlar sohbete daldığında ise "O halde burada kalmasın. Kızım sen iletişimi sağlamlaştır bir gün yemek masasında hep beraber gülelim." Yüzünde gülümsemeyle yanlarından ayrılmıştı ancak o da fark etmişti ki bu kız çok benziyordu. Ağzı açık kalan iki Sedef birbirine bakarken ilk toparlanan Koraklı olup bir defa daha heyecan ve sevinçle kızın boynuna atladı. Bu defa sesini ayarlayamadı ve birçok kişinin dikkatini çekmiş olsa dahi umursamamıştı. Bazı kişi neden Sedef'in bir personele sarıldığını sorgulasa da çocuk işte deyip üzerinde durmamışlardı. Serdar ise Daha neler göreceğim? diye içi içini yiyordu. Endişe tohumları filizlenmeyi bırakıp kök salmaya başlamışlardı. Sonunda gece bitmiş tüm konuklar birbiri ardından dağılmıştı. Biten tek şey gece olsa iyiydi lakin öyle değildi tüm personeller haşat olmuş durumdaydı. Yılda en az üç dört defa yaşanan bu organizasyon az ama öz olmuyor dolu dolu oluyordu. Mutfakta yoğun bir sessizlik hakimdi, ne de olsa iş bitmişti. Dahası işi biten çalışanlarda çıkmaya başlamıştı. Nihayet son dakikalarda Ercan bey görünür olmuştu fakat yalnız kalmadığından Sedef bir türlü konuşamamıştı. Halbuki iyi kötü gün bitmişti kovulmasa da olurdu fakat Ercan bey hasta ruhlu adam hataya taviz vermiyordu. Aylin ve Sevda'ya gelince sırf bu anı görmek için yorgunluktan geberiyor olsalar dahi gitmemiş beklemişlerdi. "Söyle bakalım bu yaptığın sorumsuzluğun bir açıklaması var mı?" Katı bir sesle konuşan müdür oldukça ortamı germişti. Sedef ise fazlazıyla rahattı. "Evet, efendim var." Müdür duruşundan taviz vermemişti. Kaşları yavaş yavaş havalandı. "Ne olursa olsun senin görevin belli. Sen bir personel olarak görevini terk edemezsin." Genç kıza sormuştu lakin açıklamasına müsade edecek gibi durmuyordu. Sedef derin nir nefes alma ihtiyacı duydu. "Ama efendim." Sözü yarıda kesildiğinden konuşamadı. "Görevin belliydi ve sorumsuzluğun büyük sorunlar doğurabilirdi." Ama doğurmamıştı. Lakin Ercan bey her zaman bardağın boş tarafıyla ilgileniyordu. "Size geçerli bir sebebim var diyorum Ercan bey neden..." sözü yine kesilmişti. Sepet olduğundan adam yerine konulmuyordu ki. Sedef de bu durumdan nefret ediyordu daha fazla da dayanamayacaktı. Kendisine bu muamelyi yapan herkesten nefret ettiği kadar kimseden nefret etmemişti. Gözünde onların en ufak bir değeri yoktu çünkü en iyi genç kız biliyordu ki burada yaşadıkları öyle hafife alınacak şeyler değildi. Müdür konuşmaya başlamadan söze girdi. Yetti ama! "Müdürüm kovulduysam söyleyin oldukça zor bir gündü herkes için dahası sizi ikna etmeye de çalışmayacağım!" Sesini yükseltmişti çünkü böylesi duygusuz insanlar ile bir arada durmak ona zor gelir olmuştu. Bu kadar zaman nasıl sabrettiğine şaşırıyordu asıl. Müdür ilk şaşırmış olsa da şova gerek duymamıştı. Ne de olsa yeterince şov yapmıştı. "Evet" demişti. Sedef derin bir nefes aldığı sırada omuzları düşmüş gülmeyle karışık soluğunu vermişti. Üzülmemişti asla. "Hayır!" Ses bir yabancıya aitti. Bilmiyorlardı ki Serdar olanı biteni tüm soğukkanlılıkla izliyordu. Kulaklarım beni yanıltmıyorsa bu ses o ses! Herkes sesin geldiği yöne baktığında Serdar Koraklı'yı görmeyi kimse beklemiyordu. Mutfakta bulunanlar nefesini tutmuştu, duygu barındırmayan yüz ifadesi herkesi bir adım gerilemesine neden oldu. Serdar'ın yaklaşan adım sesleri Sedef'in kulaklarında yankılandı. Müdürün şovundan eser kalmamıştı. Sessizlikte Serdar Koraklı'nın kaliteli ayakkabısından çıkan ses yankılanıyordu. Genç adam iyice yaklaştığında herkes ona odaklanmıştı. Asalete bak! Boya posa endama bak Sedef! Serdar bir genç kıza bir de müdüre bakmış dik duruşunu bozmadan sert bir ses tonuyla bastıra bastıra konuşmuştu. "Sedef Tunç görevine devam edecek ve sen Ercan Yıldırım kovuldun!" Çünkü Serdar hak yemezdi. O çok güzel büyütülmüştü. Merhametli bir adamdı ve öylece sessiz kalamaz kendi himayesindeki çalışanlarına kim olursa olsun kötü davranıyorsa gereken neyse onu yapardı. Herkes emir kulu herkes çalışan onun gözünde hepsi eşitti. Sedef mi? Aklı için okunan sela kulaklarına değiyordu. Çünkü hayranlık karışık şaşkınlıkla adama baktı. Sen ne güzelsin Serdar Koraklı!
Umarım beğenmişsinizdir.
Henüz karekterler tam oturmamış ve bir bütünlük olmayabilir ancak sabırlı olmanızı istiyorum.
Kısa zamanda görüşmek üzere...
|
0% |