Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@esslala

 

İyi okumalar ✨

 

4. Bölüm

 

Karanlık gecenin sabahında küskün olan güneş ışınlarına mahrum bırakmayı tercih etmişti. Gri bulutların gölgesi düşmüş karamsarlık arşa çıkmıştı.

Bu hava beraberinde kasveti de alıp gelmişti.

Genç adam bu kasveti gözlerini açtığı ilk andan bu yana damarlarında akan kan kadar yoğun hissederken güne erken başlamış soluğu Akın'ın odasında almıştı. Lakin atladığı bir şey vardı ki Akın geceden kalma bir haldeyse işe asla erken gelmezdi ve hatta hiç gelmeyedebilirdi. Durumu sonradan idrak eden Serdar kendi odasına geçip dosyalara gömülmeyi tercih etti.

Akrep yelkovanı kovalamış zehriyle Serdar'ın aklını bulamış ancak Akın gelmemişti. İşler yoğun olduğu kadar genç adamın kafası da oldukça yoğundu. Bir skandal yaşansın istemiyordu ve elinden geleni yapacaktı. Sıkıntıyla ellerini gür saçlarına daldırıp kendini geriye doğru atmıştı. Gece boyunca Sare'yi düşünüp durmaktan uyuyamamıştı ve bir de o kızın benzerliğini düşünmeden edememiş haliyle onu da düşünmüştü.

Biri okyanus karasıyken diğeri nasıl güneş ışığıydı. Bu benzerlik nasıl olabiliyordu?

Şans bu ya kızı görüp başta istemese de sonrasında yolunu değiştirip yardım etmeye karar vermişti. Bunu neden yaptığını o da bilmiyordu ancak o halde bırakmak da istememişti. Kim bilir belki de kardeşinin ilgisinden kaynaklanıyordu? Halbuki yanında olmasında bir problem yoktu ilk başta aşırı tepki verdiğinin o da farkındaydı.

O hiçbir zaman insanları parasına göre değerlendiren biri olmamıştı. Bu nedenle şu anda arabasında sıradan birinin bulunması bir sorun arz etmiyordu. Sıradan biri değil o Serdar! Sen ki ne zaman gördün bu kadar Sare'ye benzeyeni?

Zorlanıyordu, genç kıza bakmak isteyen gözleri sızlıyordu. Daha ne kadar Sare'ye benzeyebileceğini merak ediyordu. İçinde genç kıza bakma dürtüsüne epey hakim olmaya çalışırken yola odaklanmayı daha gerekli bulmuştu. Lakin göz ucuyla bakmaktan zarar gelmeyeceğini düşünmüş öyle de yapmıştı ancak uyumuş bir halde bulmayı beklemiyordu. Bu durum onu daha da zorlayınca arabayı durdurmuş kızı izlemeye başlamıştı.

Hala şaşkındı çok şaşkın, Sare'ydi adeta. Uyurken daha çok benziyordu çünkü göz renkleri farklıydı. Genç adam geriye doğru yaslanıp sağına dönmüştü. Öylece izledi. Uzun uzun baktı minik çenesine. Yüzüyle orantılı olan nazik burnuna ve hemen ardından göz kapaklarını süsleyen sık kirpiklerine doğru rota oluşturdu. Sarı olan saçlarına gözünü bilerek değdirmedi. Çıkık elmacık kemiğinde dakikalarca oyalandı. Aklına gelen görüntülere engel olamadı. Uyumakta olan kızın kalp atışlarını duyabiliyordu adeta. Gözlerini sımsıkı yumdu ve boğazında oluşan yumruya lanet etti. Aldığı nefes ciğerlerinin yarısına bile yetmiyordu. Sarının hiç bu kadar canını yakacağını düşünmemişti. Kalbim duracak!

Sare'yi de uyurken uzun uzun gözünü dahi kırpmadan izlerdi. Bu isteğine hiçbir zaman karşı koyamazdı. Ne zaman uyurken görse izlemişti ve kendine sınırı olmayan huzuru o dakikalarda aşılamıştı. Buz gibi dondurucu morg odasında da izlemişti. Saatlerce izlemişti hatta. Bu defa boşluk ve acıdan başka bir şey aşıladıysa o da kendi infazıydı. Aldığı her nefesin boğazını kestiğini ta o günden bu yana hissediyordu. O kadar uzun süre cansız bedeniyle sarılıp öylece kalmıştı ki sonrasında zor bela ayırmışlardı ikisini. Genç adamın zihninde tazelenen görüntüler canını yaktığında önüne dönüp arabayı çalıştırmıştı. Oldukça gergin oldukça şaşkın bir haldeydi. Boğazına atılan kesik şimdi daha derindi.

Seslerinin farklı olduğuna da karar kılmıştı. Çünkü bu kızın sesi kulaklarına daha ince gelmişti. Çok sonra da kız evin bahçesinden geçerken kıyafet seçimlerinin de uyuşmadığını anlamıştı lakin benzerliğine bir kulp bulamıyordu. İnkar edemezdi, edilecek gibi değildi. Evine doğru giderken saçlarına dokunmadığını fark etmiş direksiyonu sıkmaya başlamıştı. Acıyan ellerinin lanetini üzerinde hissetti. Bu isteğin tek bir nedeni vardı ne hissedeceğinden emin değildi. Sare değildi bunun farkındaydı ancak bu benzerlik çok fazlaydı. Canını sıkan da bu olmuştu. Saatlerdir Sare'yi izliyormuş gibi hissetmişti çünkü o değilse bile uzaktan oymuş gibi duruyordu. Hayatta olmadığını unutmuş her şey kötü bir kabusmuş gibi hissetmesi ise onu daha da şaşırtan nokta olmuştu.

Kapısı sert bir şekilde açıldığında genç adam ışık hızıyla düşüncelerinden ayrılmış odasına bu şekilde girenin kim olduğuna bakmak istemişti. Hangi hadsiz buna cürret ediyordu? Herkese saygısı olabilirdi lakin kendisine saygı göstermeyene olamazdı. Haliyle bu durum onu sinirlendirmiş geleni gördüğünde ise gerginliği artmıştı. Akın! Genç adam gayet normal davranmaya karar vererek sırtını siyah deri koltuğuna yasladı. "Gelmezsin diye zannediyordum, ne işin var burada?" Elbette neden geldiğini merak ediyordu. O kız için olmamasını diliyordu.

"O yüzden mi odamda gelmemi bekledin?" Yakıcı maviliklerinde alay parıltısı yüzüne yansımış düz ses tonuyla devam etmişti. "Her geçen gün sana daha öfkeyle uyanıyorum Serdar!" Genç adamın kaslı bedeni gerildi lakin bunu hiçbir şekilde erkeksi yüzüne yansıtmadı.

"Nasıl?" Öylesine sormuştu Akın'ın onu sevmesini hiçbir zaman beklemiyordu zaten. "Rüyamda yine Sare'yi gördüm. O kadar güzel o kadar masumdu ki. Lanet olsun onu benden aldığın yetmiyormuş gibi ondan da hayatını aldın! Adi herif." Sare ne zamandır sarı saçlı mavi gözlü olmuştu Serdar?

Duyduklarını ilk defa duymayan genç adam oldukça rahatlamıştı. Olanları bir rüya zannediyor olması iyiye işaretti. Duyduklarını zaten her zaman Akın tarafından unutmak istiyor olsa dahi mümkün olmuyordu. Sadece acısına acı katılıyor nefesi kesiliyordu ve dahası tüm bunlar için ona gerek yoktu.

"Neden anlamıyorsun Akın?" Bunları ilk defa sarf etmiyordu genç adam artık aynı şeyleri söylemekten yılmıştı. "Onun hayatını çaldığın da mı yalan Serdar!" Sinirle bağıran kuzeni tükürürcesine konuşurken tam karşısında durmuş sadece gözlerine bakmıştı. Laciverte çalan gözlerinde gördüğü nefretti. Saf nefret. Ne desem boş!

"Biliyorsun, nasıl lanet bir kaza olduğunu sen de biliyorsun. Sen de oradaydın ve her şeyi gördün. Beni suçlamaktan vazgeç." Genç adam bunları diyordu ama yıllardır o da kendisini suçlamıştı. Akın vasıtasıyla da buna ara vermemiş devam etmişti. Allah biliyor ya kuzeni olmasa da kendi kendini kahretmeye devam ederdi.

Günlük suçlanma seansından sonra sıkıntıyla nefes bıraktı genç adam. Ruhu can çekişiyor ancak pkimse görmüyordu. Öylece oturmuş dosyalara bakmıştı. Sadece bakmıştı bir şey görmemişti.

"Bazen çok şaşırtıcı oluyorsun Sedef." Küçük Koraklı hevesle olanları anlattıktan sonra arkadaşından bu cevabı almıştı. Hala şaşıracak yerin neresi olduğunu düşünüyordu çünkü bunu ağabeyi de dillendirmişti. İlk defa birini basit bir şekilde hayatına aldığı gerçeği şaşırtmıştı genç adamı da. Arkadaşını ise nasıl olur da bir çalışanı kendine arkadaş yaptığını duymak şaşırtmıştı.

Koraklı'nın çevresi oldukça para kokan kişilerden oluşuyor ve asla mütevazi bir hayat yaşayan insanlar yer almıyordu. Kendisi gibi değildi çevresindekiler. Hepsi paranın gücüne inanan paraya sığınan kişilerdi. Nasılsa aileleri zengindi endişe edecek bir durumları yoktu.

"Neden bu kadar şaşırdın?" Masumca sorduğu sorudan sonra dikkatle gelecek cevabı beklemişti. Arkadaşı ise hayretle bakıp cidden bunu sorup sormadığını düşünmüş hatta nasıl oluyorda karşısında bu soruyu soranın bir Koraklı ailesinden olduğunu sorgulamıştı.

Sedef'in paralı insanlar ve parasız insanlar diye bir kavramı olmadığı içindi bu yaklaşım. "Az önce basit bir personel ile arkadaş olduğunu söyledin." Basit bir personel dememişti. Otelimizde çalışan personel olarak bahsetmişti ayrıca ne vardı bunda? Arkadaşın kim olduğu mu önemliydi nasıl bir arkadaş olduğu mu?

Hafiften sinirlendiğini hisseden Sedef genç ve güzel arkadaşına bakıp "Yani?" Sadece tek kelimeyle sormuştu. "Yanisi şu Sedef, sen bir Koraklısın. Çevrendeki insanları iyi seçmen gerekiyor. Okulda o kadar saygıdeğer insan varken nasıl bir personeli arkadaş seçebiliyorsun? Magazinlerde bir gecekondudan çıkarken falan mı görüntülenmek istiyorsun cidden?" Duyduklarıyla oldukça canı sıkılan genç kız derin bir nefes alıp hışımla yerinden kalkmıştı. "Haklısın çevremdekileri iyi seçmem gerekiyor." Dedikten sonra bulunduğu yeri terk edip arabasına doğru ilerlemişti. Saygıdeğer insanlarmış!

 

 ✨

 

Yoğun çok yoğun bir toplantıdan yeni çıkmış asistanı Burcudan sert bir kahve isteyip odasına geçmişti genç adam. Başı feci bir şekilde ağrıyordu. Günün bitmesine şunun şurasında ne kalmıştı ki. Biraz daha dayanıp evine geçerdi elbet ancak babasının onu eve çağırdığını da hatırladığında sıkıntıyla nefes verdi. Ne hakkında konuşacağını biliyordu. Sürekli erteleyip duruyordu ancak bir gün o mühim konudan kaçamayacağının da farkındaydı. Bu nedenle de kaçabildiği kadar kaçmayı seçiyordu.

Düşünceli bir şekilde çalışma odasında oturan Ender Bey'in kapısı açılmış içeriye giren babası Bedir beyden bir haberdi. O kadar dalgın bir halde oturuyordu ki babası da bu duruma oldukça şaşırmıştı. Boğazını sert bir şekilde temizleyerek dikkati üzerine çekmeyi başarmış olduğu yerden oğluna bakmaya devam ediyordu. "Evlat." Demişti tok bir sesle. Ender yerinden hızlıca kalkıp babasının yanına gitmiş ve elinden öperek koltuğa oturması için eliyle işaret ettiği sırada "Hoşgeldin baba fark etmedim geldiğini." Yaşlı adam her şeyin farkındaydı. Oğlunu kaç zamandır düşünceli görüyordu.

"Var sende bir haller oğlum, anlat bakalım." Tok sesi güven aşılıyordu adeta. "Serdar'ı düşünüyordum." Kaşları çatılan adam bilmediği bir sorun olduğunu düşünüp meraklanmıştı. "Neyi varmış torunumun?" Serdar ilk göz ağrısı değildi. Akın ile aralarında sadece yedi ay vardı. Bedir tüm torunlarını severdi lakin Serdar ona bir başka yaklaşırdı.

"Sare'yi unutamıyor baba ne yaptıysam olmadı. Hiçbir zaman baskı kurmak istemedim lakin önüne bakması yeni bir hayata adım atması gerekiyor ancak öyle değil Serdar o günde kaldı. Bedeni bizimle ama hiçbir zaman aklı bizimle değil. Oğlumun ruhu çekiliyor her geçen gün daha kötü olduğunu gören gözlerim daha iyisini görmek için can atıyor. Gençliğini bu şekilde heba ediyor olması karşısında elimden hiçbir şey gelmiyor." Ender çaresizliğini dile getirirken tekrar tekrar içi acıdı.

Yaşlı adam bunu biliyordu elbette torunu gelip ona her şeyi anlatmıştı. 'Unutamıyorum dede. Kalbimi al sök ben yine de unutamıyorum. Bu kadar seviyorken o kişinin bir daha geri gelmeyeceğini bilsem de olmuyor.' aklından geçenlere gözlerini kıstı, nasıl derin duygular içinde hapsolduğunu biliyordu elbette. O da bu haline çok üzülmüştü ancak elinden bir şey gelmiyordu sadece zamana bırakması gerektiğini düşünmüştü. 'Sare kalbimi avuçlarının arasına alıp gitti benden dede.'

Torunu bu haldeyken ona evlensin yuva kursun çoluk çoçuğa karışsın gibi baskılar yapmaz yaptırmazdı. Akından da haberi vardı. Aile meselesi haline gelmişti bu durum ancak ikisi arasına kimse girmemişti.

Bedir bey ikisiyle de konuşmuştu. Serdar'ın ne kadar olgun olduğunu düşünüyorsa Akın için tam tersini düşünüyordu. Çünkü öyleydi, Akın bencil haylazın tekiydi. "Bak evlat, her şeyden haberim var. Ne olursa olsun Serdar'a bu konu ile ilgili asla baskı yapma. O bir şekilde atlatacak ha şimdi değilse bile sonra olacak ama olacak."

'Yaşayamadığı günler için yaşıyorum dede. Aldığım her nefes onun için.' Bedir Bey'in kulaklarından gitmeyen Serdar'ın sesi içinin büyük bir burkulma yaşamasına neden oluyordu.

Ender, babasına hak vermişti. Bir tek oğlu vardı onu da kendi baskılarıyla bunaltıp uzaklaşmasına neden olmak istemiyordu. Son yıllarda bunalıp kendi evinde daha fazla kalmasına dahi ses çıkartmıyordu. Oysa herkesi yanıbaşında istediği halde Serdar iyi olsun istiyordu.

"Biliyor musun baba ortaklar organizasyonunda benim küçüğüm kendine bir çalışanı yakın görüp benimsemiş. Biz bu duruma oldukça şaşırdık. Ancak benim şaşırmamdaki şey bambaşka bir konu oldu." Yaşlı adamın ilgisini çeken bir başka konuya kulak vermiş oğluna odaklanmıştı. "Benimsediği personel, Sedef bilmiyordu lakin kız Sare'nin nerden baksan aynısıydı. Enerjisi ise Sareden daha yüksekti. Sedef'in yanında gördüğümde onunla sohbet ettim. Evet birebir aynısı diyemem ama o kadar benziyordu ki karşımda sanki Sare duruyordu."

Bedir bey düşünceli bir hal aldığında endişelenmek için erken olduğunu düşünerek duruşunu bozmadı. "Ne kadar benziyordu?" Diyerek sordu. Ender ise "Sare sanki ölmemişte karşındaymış gibi hissedecek kadar. Bazı farklılıkları görmezden gelebiliriz elbette." Cevabını vermişti.

Sonrasındaysa baba oğul düşüncelere daldılar. Herkes biliyordu Sare hayatta değil o kız da Sare değil lakin Akın herkesi şaşırtacak bu benzerliğe beklenenin dışında tepki verecekti.

Genç adam her ne kadar ilaç karşıtı bir insan olsa da dayanamadığı ağrı üzerine asistanından ilaç isteyerek acıya yenik düşmüş ve sonuç olarak o ilacı kullanmıştı. Neyse ki etkili olduğundan oldukça hızlı bir şekilde ağrısı dinmiş lakin tam olarak geçmiş sayılmazdı. Evi iş yerine oldukça uzaktı. Ailesinin bulunduğu eve de gitmek istemediğinden uzun zamamdır gitmediği oteldeki odasına gitmeye karar verdi. Şu anda ona en yakın olan orasıydı ve Serdar gider gitmez sadece uyumak istiyordu.

Her şey istekler doğrultusunda gerçekleşecek diye bir kaide hiçbir zaman olmamıştı. Bunu ise odasına gelip buram buram temizlik kokusunu içine çekerken üzerini değiştireceği sırada ileriden gelen ses üzerine koşar adım kendini banyoda bulduğunda anladı.

Neler olduğunu anlayamadı ve öylece kalakaldı. Genç kızın acıyla kıvrandığını görmüş ne yapacağını bilememişti. Şaşkınlıkla sorusunu sorup yanına çökerken kızın bilincini kaybetmesi üzerine yere çarpmaktan son anda kurtarmış onu hızlı bir şekilde kucaklamayı başarmıştı. Neler oluyordu böyle? Neyi vardı, nasıl bu hale gelebilmişti?

Şaşkınlığı bir kenara bırakıp soğukkanlı bir şekilde kızı odadan çıkarıp arabasına gitmeyi planlamıştı. Karşısına çıkan meraklı bir kaç çalışan bunlardan biri Aylin! "Serdar Bey ne oldu?" Koşar adım ilerliyorlardı. Serdar kucağındaki kıza bakıp "Bu halde buldum." Demişti düz bir sesle. Aylin'in bu tavrı asla endişe değildi sepetin şu dakika da şanslı olduğunu düşünecek kadar alçaktı. Gözündeki perde sadece kendisi içindi etrafında olup bitenler onu ilgilendirmiyordu. Çünkü Aylin oldukça bencil biriydi.

Feride Hanım sıkıntıyla uyanmıştı bu sabah saatler geçip gitse de bu sıkıntı gitmemişti. Sedefini arayıp konuşmuştu da her şey yolundaydı peki nedendi bu sıkıntı? Tekrardan aramaya karar verdiğinde cevaplayan olmamıştı ancak bir defa daha aramak istemişti bu defa ise telefona cevap veren torunu değil bir başkası olmuştu. "Sedef yavrum o nerede?" Endişesi iyice arttı. "Kızınız hastanede sadece baygınlık geçirdi endişelenmeyin lütfen."

Genç adam şu an bu konuşmayı neden kendisi yaptığını bilmiyordu fakat oldukça endişelenmiş bir kadını nasıl sakinleştireceğini düşünüyordu. "Hangisi evladım söyle geleyim." Ağlamaklı gelen ses karşısında ifadesiz kalan Serdar hastanenin yerini söylemiş ve telefonu kapatmıştı. Sıkıntıyla koltuğa kendini bırakıp genç kızı izliyordu. Sadece baygınlık olmadığını biliyordu genç kızın annesini daha da endişelendirmek istememişti. Bir beden nasıl bu kadar güçsüz aklım almıyor!

Güçsüz bir bedene sahip olan Sedef, kendine hiç dikkat etmemiş bunun sıkıntılarını da şimdi çekiyordu. On sekiz yaşında geçirdiği kazanın izlerini taşıyordu. O kazadan sağ çıkmış olabilirdi fakat kaburgaları dağılmış art arda ameliyat geçirerek düzelebilmişti. Platin sayısını o dahi bilmiyordu. Zamanında doktorunun dediklerini dikkate alsaydı bunlar başına gelmeyecekti. Hiç bir zaman ağır işler yapmaması gerektiğini sonrasında vücudunun buna tepki gösterebileceğini bilen genç kız en ağır işte çalışmış günde getir götürden çok koliler taşımış bedenini oldukça fazla yormuştu. Sonuç zaten ortadaydı.

Genç adam doktordan duyduklarına bir hayli şaşırmıştı. Böylesine yaralı bir bedenin nasıl bu işte çalıştığına anlam verememişti. Oldukça zayıf bir bedeni vardı. Hala gitmemiş uyanmasını bekliyordu. Nedenini kendisi de bilmediğinden akışına bırakmıştı. O vakit odanın kapısı açılmış yaşını almış bir kadın gördüğünde ayaklanmıştı. Sedef'in annesi olmalıydı. Ne kadar da yaşlıymış diye düşünmeden de edemedi. "Yavrum." Diyerek genç kızın baş ucuna gidip oturdu. Serdar sadece izliyordu. Feride Hanım torunu uyuduğundan oturduğu yerden kalkıp es geçtiği genç adama yöneldi.

"Siz kimsiniz?" Serdar bu soruyu bekliyordu elbette. Endişeli yaşlı kadının titreyen gözlerine baktı. "Patronuyum ben efendim." Saygısından ödün vermiyordu. Yaşlı kadın yanına giderek elini uzatmıştı. "Ben Feride Sedef'in babaannesiyim." Şaşırmıştı genç adam ancak taşlarda yerine oturmuştu. Annesi olduğuna da hayret etmemiş miydi zaten? "Ben de Serdar memnun oldum Feride Hanım." Feride sultan sevmezdi bu şekilde resmiyeti lakin patron olduğundan göz yumuyordu. Koltuklara oturmuş sessizliği koruyorlarken "Neden bayılmış?" Endişesi sesini, hüznü gözlerini kaplamıştı yaşlı kadının.

Serdar gizlemenin bir anlamı olmayacağını düşünmüş ve anlatmaya karar vermişti. Anlatmıştı da ancak yaşlı kadının bu kadar kendini harap edeceğini düşünmemişti. "Oğlumun emanetine iyi bakamadım." Diye sayıklamayı bitirmiş boş gözlerle torununa gözünü dikmişti. Anlatıp anlatmamak arasında kalsa da acısını taşıyamadı daha fazla paylaşmak istedi.

"Kaza sonrasında çok zor kendine getirebildim onu. Bir yıl kimseyle konuşmadı benim çiçeğim. Tedavileri de olmasa insan yüzü görmeyecekti. Hayatta kalmıştı fakat yaşamıyordu. Bir anda kaybetti herkesi tüm sevdiğini. Annesi, babası, ablası, abisini." Göz yaşını silmek için susan kadını sessizce dinledi Serdar. Başını ağır ağır yatan kıza çevirmişti. Tüm bunlara nasıl dayandın sen?

Dili mühürlenmişti. "Tenis oynamayı çok severdi ancak kazadan sonra olmayacağını anladı sonra dansta vardı kaybettikleri arasında bir kaç defa denedi ve tamamen bırakmak zorunda kaldı. Sevdikleri şeyler gitmeye bir bir devam etti anlayacağın. Geçen yılların sonunda sınavını kazandı. Üniversite okudu. İyiden iyiye düzen kurmuştu artık. Bölümünü de oldukça severek okudu. Eğlenerek yapıyordu ta ki..." susup ayaklanmıştı Feride Hanım çünkü torunu gözlerini açmıştı. Devam etseydi eğer bu defa da torununun kalbini kıran adamdan bahsedecekti neyse ki Sedef uyanmıştı çünkü patronun bunları bilsin istemezdi. Genç adam ise dinlemeye o kadar dalmıştı ki bir anda susmasını beklemiyordu. Sanki biri bir şeyler anlatsaymış da o dinleseymiş gibi hissetti. Bir yandan da duydukları onu üzmemiş sayılmazdı.

Genç kız canının acıdığını hissediyordu lakin olanlara anlam verememiş gözlerini zor bela aralamıştı. Hissettiği acıdan dolayı yüzünü buruşturduğu vakit baş ucuna gelen babaannesini gördü. Önce yutkundu ve yüzü buruştu sonra sessizce konuştu. "Pamuğum" diye sayıkladı. Boğazı kurumuş büyük bir susuzluk çekiyordu. Üzerine gelen başka bir karartıya baktığında öylece bakıp olanlar bir biri sıra aklına gelmeye başladı. Gözlerim bana oyun oynuyor değil mi?

"Serdar Bey!" Dediği sırada doğrulmaya çalışacaktı ki acıyla inledi. "Ne yapıyorsun sen, dikkat et!" Sert çıkışan patronuna sadece kedi yavrusu gibi bakabildi. Serdar elbette saygı görmeyi isterdi fakat hal durum bu şekildeyken bir çalışanı zorlansın isteyecek kadar gaddar değildi. Aklı yerinde miydi bu kızın?

Odaya gelen doktorun söylediklerine oldukça canı sıkılan Sedef bundan sonra ne olacağını düşünmeye başlamıştı. O bu yola canı pahasına da olsa çalışmak eve ve babaannesine yardım edebilmek için girmişti. Çünkü babası kendi ayakları üzerinde durabildiğini bilmeliydi. Şimdi bulunduğu durum canını oldukça sıkmıştı. Uzun süreli istirahat etmesi gerektiğini söyleyen doktorun üzerine ne pamuğu işe gönderirdi ne de patronu böylesi sorunlu bir çalışan isterdi. Bizden iyisini bulur mu bilmem ama sağlıklısını bulacaktır Sedef.

Hissettikleri genç kızın yüzüne yansımış ve bu durum genç adamın gözünden kaçmamıştı. Asılan yüzünde yakaladığı aşinalık içinin gitmesine neden oldu. Ne zaman Sare yüzünü asacak olsa kolları arasına almaz mıydı? Kendine gel oğlum!

Bu durumda kim olursa olsun çalışmasına müsaade etmezdi. Bir çok şeyde söz hakkı olduğu gibi buna da bir şeyler söyleyecekti elbette. "O halde çık işten yavrum. Ben sana çalış demiyorum zaten." Yaşlı kadın son derece haklıydı. Hiçbir zaman çalış dememişti sadece kendi mesleğini yapmasını çok istemişti fakat yeni mezun olduğundan kimseler kucak açmamıştı. Tecrübe de tecrübe deyip duruyorlardı. Şans ya işte staj yaptığı şirket iflas bayraklarını çekmiş bu da torununa oldukça eksi olarak yansımıştı. Gerçi o almazsa bu almazsa yavrusu nasıl tecrübe sahibi olacaktı bunu düşünen var mıydı?

"Asla olmaz başka bir işe bakınırım ben." Duyduklarıyla genç adamın gözleri genç kızı bulmuştu. Kızın sesinde çok ince de olsa bir ima sezmiş fakat yanlış olduğunu düşündüğünden sessizliğini korumuştu. "Hala bakınmak diyorsun evladım sen kendi işini yap neden bu işlerle kendine zarar veriyorsun sarı çiçeğim."

Genç adam izliyordu kızı Sare gibi tepkiler vermesinden olsa gerek baktıkça bakası geliyordu. Aklına Sare'yle olan atışmaları gelmişti. "Tamam ona da bakınırım. Hadi eve gidelim." Genç kız canının kıymetini gerçekten bilmiyordu. Bu durum pamuğunu üzüyor olsa bile su götürmez bir gerçekti. "Doktoru dinlemedin mi sen bugün burda kal sabah olunca çıkarsın." Genç adam dayanamamış tekrardan çıkışmıştı. Genç kız bu söylediklerine değil de aslında başka bir şeye takılmıştı. Serdar Bey neden buradaydı? Ve onu kovacak mıydı? İlk soruyu es geçip daha mühim gördüğü soruyu sormaya karar verdi.

"Serdar bey?" Soru içeren ses tonuyla konuştu. "Efendim?" Diyerek cevaplayan genç adam kıza odaklanmıştı. "Kovuldum mu?" Dan diye sorduğunda. Hem pamuğu hem de patronu bu soruya şaşırmıştı. Neyse ki adam duygularını iyi bir şekilde gizleyebildiği için mimik dahi oynatmadı. Cidden mi? Şuan bu muydu mühim olan?

Genç adam bu kızın garip olduğunu düşünüp biraz bekledi. Ortam sessizleşmiş cevap bekleyen kıza uzun uzun bakmış sonrasında ise konuşmaya karar vermişti. Allahtan farklı yanı var!

"Kovulduğunu nereden çıkardın?" Sakin bir şekilde sormuştu. Merak ediyordu neden bu şekilde düşünmüştü. "Sizi rahatınızı da bozdum. Özür dilerim. Saatlerdir de buradasınız ayrıca siz de yorgunsunuz belli ki. Neden sorunlu bir sepeti iş yerinde isteyesiniz ki." Ne diyorsun kızım ya! Adama dediğine bak dik dur pısırık mısın sen!

Bu durum üzerine Feride Hanım torununa katılmadığını belirten sesler çıkarırken genç adam oldukça şaşkındı.

Ne demişti o kendine Sepet mi demişti? Bir insan kendini nasıl böyle basit görebilirdi. Dahası düşünceleri, kendini hiç mi önemsemiyordu bu kız? Ne yapsaydı onu orada o şekilde mi bıraksaydı?

Oldukça sinirlenmişti fakat duygularını yine bastırdı ve sakin görünüp konuştu. Cidden normal değil bu kız!

"Hayır, seni kovmayı düşünmedim Sedef ancak bu işin sağlığın için sorun yarattığını fark ettiğim için evet, şimdi kovuldun."

 

 

 

Dırırırımmm Sedef de bir gün rahata erebilecek mi ??

 

 

Taşlar yerine oturacakk mıı?

Loading...
0%