@esslala
|
Ben geldimm Fındıksoslukeklerim. İyi okumalarrr 🖤
5. BÖLÜM
Sinsi bir yel olup bedenimi keşfe çıkan çeşitli duygular bana, zihnime başkaldırı düzenliyordu. Bu başkaldırı beni çıkmazda hissettirse de aslında bastırdığım duygularımın çığlıkları olduğunu biliyordum. Hissediyordum. Kulaklarımı tıkadım. Uykumda hissettiğim huzursuzluk sinsi bir yavaşlıkta bedenime yayılırken yerimden sıçrayarak uyanmıştım. Alnımda biriken ter damlacıklarını elimin tersiyle sildim ve sıkıntıyla derin nefesler alıp verdim. Etrafıma bakındım oldukça yavaş bir şekilde, kendi odamdaydım. Tekrardan gözlerimi kapatıp derin nefesler alıp vermeye devam ettim içimde bitmek bilmeyen derinlerden bana gülen sıkıntılarımla... Kabusum olmuştu Serdar! Bey değildi artık. Kovmuştu beni hem de hiç beklemediğim bir şekilde yaşadığım şokun korkunç etkisini hala üzerimde taşıyordum. Babaanneme ne demeli? Adeta desteklemiş dahası ilk duyduğu an "Evet evet!" Diyerek sevinçten havalara uçmuştu. Tamamen bir çocuk edasıyla sevinmesi yetmiyor destek oluşu bana köstek olmuş haberi yoktu sanki. Biz niye kovulduk ki şimdi? Peki ya bu tepkiye Serdar Koraklı'nın gülerek karşılamasına ne demeliydi? İlk defa görüyordum gülmüştü. Hem de oldukça yakından. Gördüğüm inci gibi dişlerinin parıltısı o şok halinde bile kalbime saplanan zehirli ok etkisi yaratmıştı. O haline de ayrıca şaşırıp kalınca silkelenip kendime gelmem zaman almıştı. Yaradan öyle bir yaratmıştı ki görüp de benimle aynı tepki vermeyeni bulamazdım. Herkes bu gülüşünü görmüyor yalnız! Biliyoruz adam ne kadar ciddi ve sert! Bir hafta acı dolu yavaşlıkta geride kalırken üzerindeki kasvetli bulutlar dağılmaz olmuştu. Koskoca bir hafta ve ben sadece bu süre zarfında yatmıştım. Artık yatmaktan bir yerlerimin ağrıdığına yemin edebilirdim. Bu durum oldukça canımı sıkmıştı. Yatmak neyse de şu an bir Sepet bile değildim! İşsizdim işsiz... Biz nerede hata yaptık ya! Neymiş efendim sağlıma zararmış! Kusura bakmayın Bay Koraklı da bunu ben bile düşünmüyordum. Hani sana ne oluyor? Bunu o ara şaşırmış adamın gülüşüne kapılmamış sesim içime kaçmamış olsaydı eğer bir ihtimal diyebilirdim ancak çok geç kalmıştım. Güzel gülüyordu vesselam! Şimdi nasıl olacaktı da yeni bir iş bulacaktım? Pamuğum desen yerimden kaldırmamaya yeminli gibi davranıyordu lakin daha fazla dayanamazdım. Bu gün kalkıp iş bakınmam gerekiyordu. Ama önce kendi bölümümün iş ilanlarına bakınacaktım kalbimin tamamını umutla doldurarak sonu her zaman hüsran olsa da yapardım bunu. Umut fakirin ekmeğidir! Ağrılarım azalmışlar ve hatta koşarak bedenimi terk etmişlerdi. Ama ve ama bu durumu babaanneme anlatmak pek mümkün olmuyordu. Üzgünüm babaanne Sedef kaçar! Neyse ki babaannem komşu Selma teyzelere gitmişti de ben de evden çıkabilmiştim. Beni evde göremeyince çok endişelenecek ve hatta oldukça kızacaktı ancak yapacak bir şey yoktu. Çok bile dayanmıştım daha fazla yatmak istemiyordum. Zaten kovulduğum için üzgündüm. İş yerinde kim bilir neler söylenmişti hakkımda. Sen varkende söyleyen söylüyordu, yokluğunda tabiki daha çok konuşacak o geberikler! ✨ Çalan telefonumu çantamda bulmaya çalışırken yokluğumun erken fark edildiğini düşünüyordum ta ki yabancı bir numara görene kadar. Zaten açamadan kapanmıştı fakat hemen ardından tekrar acı acı geldi melodi sesi kulağıma. Bu defa beklemeden cevapladım. "Alo buyurun?" Merak sarıp sarmaladı içimi. "Merhaba Sedef ben Sedef." Ardından gelen kıkırdama sesine tebessüm ettim. Duyunca garipsemiştim lakin küçük Koraklı olduğunu sesinden anlamıştım. Bunu gerçekten beklemiyordum. "Selam güzellik de numaramı da nereden buldun bakayım?" Şaşırmıştım en son beklediğim şeydi şu anda Sedef ile konuşmak. "Kolay oldu o çok kolay da ben seni özledim." Kalbimin bir anda ısındığını hissettim. Küçük koraklı bana iyi geliyordu. "Demek öyle o zaman ders sonrası görüşelim ne dersin?" Bana da iyi gelecekti onu görmek. "Yalnız bugün haftasonu dersim yok." Gülmüştü. Ah nerden bilebilirim ki evden çıkmayıp gün kavramını unutmuştum işte. "Evet, haklısın o zaman şimdi görüşebiliriz." Hazır dışarıdaydım o halde fırsatı değerlendirebilirdim. "Tamam o halde ben hazırlanıp çıkarım sonrasında yeri belirleriz." Heyecanla konuşmuş cevabımı almadan kapatmıştı telefonu oysa daha iş bulamamıştım. O halde haber gelene kadar bakınmaya devam edebilirdim. Bulacaktım başka seçenek yoktu. Ya bugün ya da yarın ama olacaktı. Bize iş mi yok! Nasıl olabilirdi böyle bir şans gerçekten inanamıyordum. Kariyer sitelerinden baktığım ilanlar deneyim şartları sıralamıştı bu nedenle başvuru dahi yapamamıştım. Yine de pes etmedim ve tabana kuvvet dedim ve kime sorduysam yeni personel aldıklarını söylemişlerdi. Hayır anlayamıyordum kıtlıkta mıydık? Ağlamak istiyordum gözlerim yanmaya başlamıştı bu akmaya can atan göz yaşımın habercisiydi. Ağlama ama iş yokmuş bize! Hadi bunu bir yere kadar anlıyorum peki ya kendi mesleğim? Bari kendi bölümümden biri beni sevindirseydi. Boşuna mı okumuştum ben şimdi? Bunu zaten hiç aklım almıyordu. Verilen eğitimde yapılan ödevlerde hiç demiyorlardı sizin için kötü bir gelecek var diye. Varsa yoksa zorluyorlardı. Al işte şimdi ne oldu koskoca sıfır. Bir hayalim daha suyla buluşalı çok olmuştu. Personelliğe sığınıyordum lakin o da beni kabullenmiyordu. Daha çekilecek çok çilem vardı da dayanabilecek ben var mıydı bilemiyordum. Küçük Koraklı hevesle tekrar aradığında nerede olduğumu sormuştu. Yerimi söylediğimde ise yakınlarda olduğunu söyleyip bulunduğum yerde beklememi istemişti. Şimdiyse onu bekliyordum. İkinci aradığında numarasını kaydetmeyi akıl etmemiş olmama ise şaşmıyordum. Bazen oldukça dikkatli olsam da görüldüğü üzere kimi zaman tam tersi olabiliyordu. Önümde duran gece mavisi arabaya bakarken cam açılmış ve sürücü koltuğundan bir adet küçük Koraklı görünmüştü. Zaman kaybetmeden yanındaki yerimi almış ve sarılmıştım. "Nasıl da özledim." Diye sıkı sıkı sarılmış olması beni oldukça mutlu ederken son zamanlardaki başıma gelen en güzel şey olduğunu düşündüm. Emniyet kemerini takarken "Nasılsın bakalım?" Diye sordum. Bana kısa bir bakış atıp "Nasıl mı? Muh-te-şem!" Diyerek hecelediği yetmemiş ardından kahkaha atmıştı. Enerjisi bana çok iyi geliyor hiçbir şey olmasa da ben de kendimi gülerek buluyordum onun yanında. "Bak buna oldukça sevindim. Seni bu şekilde görmek çok güzel." Gülmek ona çok yakışıyordu. Dalgın olmasından bin kat daha iyiydi. "Sebebi sensin." Dediği sırada istemsizce mutlu oluyordum. Uzun yıllar sonra pamuğum dışında birinin beni bu şekilde sevdiğini görmek oldukça iyi hissettiriyordu. Özlediğim sevgi... Susu ve Cece seni duymasın! Saatler geçmiş sohbet bir hayli koyulaştığı sırada babaannem aramıştı. "Pamuğum biliyorum çok kızdın ama dayanamadım." Kendime dikkat etmediğimi düşünüyordu. Haklıydı ama... İşte o amayı anlamıyordu. Hayatımda o vardı ve o benim için daha kıymetli canımdan daha önemliydi. "Ne zaman geleceksin?" Hmm benim Feride sultanım bana soğuk yapıyorsa demek ki çok çok kızgındı. Ben eve gidince gönlünü olmasını bilirdim. "Henüz belli değil pamuğum ben haber veririm sana." Küçük Koraklıyla o kadar dolu dolu geçiyordu ki zaman nasıl geçtiğini anlamıyordum. O anlattı sen dinledin ama neyse! "Pamuğun kim Sedef abla?" Ablan mıyım gerçekten? Bana abla demeye mi karar vermişti yani. Abi kardeş şaşırtmakta sınır tanımıyorlardı. "Babaannem" dedikten sonra gülümsemiştim. Merakla bakınıp düşünüyor gibi olduğu vakit anlamıştım kaçınılmaz soru gelecekti. Gelsindi bununla yüzleşeli epey olmamış mıydı? Lakin o bir şey demeden önce benim aklımdakini sormam gerekiyordu. "Ablan mıyım gerçekten?" Kaşlarımı havalandırmış oldukça sakin bir yüz ifadesiyle cevabı bekliyordum ama içimin kıpır kıpır olduğunu bilmesine gerek yoktu. Yerinde doğrulup yüzüne muzip gülümsemesini yerleştirdi. Gözlüklerini parmak ucuyla ittirerek düzeltti. "Tabi ki abla diyeceğim neredeyse ağabeyimle aynı yaştasın." Dedikten sonra gülmüştü. Bense aklıma gelen eski patronum ile iç çektim. Gözlerimin içine baktığı anı hatırladım. Bakışlarındaki keskinliği... Ee başka? Kafamı hızla iki yana salladım ve Sedef'e baktım. Çok güleç biriydi bu hali enerji yayıyordu adeta yüzümü gülümsetiyordu. Beni izleyen dikkatli bakışları karşısında birkaç saniye duraksadım. "Anlıyorum tabi." Başımı sallayarak konuşuyordum. "Evet, sayende ablam var hep bir kardeşim de olsun istemiştim de olmadı." Hüzün karışık konuşması dikkatimden kaçmadı. Senin içindeki hüzün ne olacak Sedef? Kardeş ne kadar önemliydi öyle değil mi? Oysa ben ne kadar çok istemiştim ama bana da nasip olmamıştı. Her zaman hayal kurardım sanki hevesle beklediğim kucağıma almak için gün sayacağım hele ki abla olacağım günleri düşünür düşünür dalıp giderdim. Sürekli annemin boş karnına yaklaşır konuştuğum zamanları bile düşündüm çünkü beni duyacağını bilirdim. Bir dolu hayallerim vardı işte hiç olmayan kardeşimle ismini bile düşünürdüm o küçük aklım geniş hayal gücümle çok fazla meşgul olurdu ama mutlu olurdum. "Hey noldu? Nereye daldın sen öyle." İrkilip kendime geldiğim vakit akıp giden bir damla için geç kalmıştım. Ne zaman ailemi düşünecek olsam hep böyle oluyordu. Boğazımı temizlemiş çatallaşan sesimi umursamadım. "Sorun yok güzelim dalmışım öyle." Eğilip ellerimden tutmuştu. "Emin misin abla anlatmak istersen eğer dinlerim." Şu anda pek yeri ve zamanı değildi. Duygusal olmam bir yana bu konuyu soğukkanlı bir şekilde anlatamazdım. Elimin üzerindeki elini diğer elim ile tuttum ve "Belki sonra" buruk bir tebessümün ardından göz kırpmıştım. Başıyla beni onayladığı sırada Koraklı hanımın çalan telefonu ile geri çekilmiş sessizce beklemiştim. "Arkadaşımlayım anne." "Hayır tabi ki!" "Ah! Ben onu tamamen unuttum." "Babamı ver o halde." "Babacığım." "Evet baba geçenlerde tanıştırmıştım seni." "Süper! Ben sorayım o halde size dönerim. Çok öpüyorum." Gözlerimin içine hevesle bakan küçük hanıma bakıp ne olduğunu anlamasam da "Neden öyle bakıyorsun?" Diyerek sormuştum. "Ya abla çok ani oldu biliyorum ama babamlar yemeğe davet etti seni." Kaşlarım hayretle havalanmış gözlerim ise yerinden fırlayacaktı. Bu nerden çıktı? "Bir sorun mu var?" Masadaki sudan koca bir yudum aldım ve etrafıma bakındım. "Güzelim şaşırdım biraz." Ne hissettiğimi bilmeliydi. "Neden ki?" Bu olanları hiç beklediğim, planladığım şeyler değildi. Ben küçük hanımı da göreceğimi düşünmüyordum doğrusu. "Ne kadar gözde bir aile olduğunuzu bilmeyen yok. Şimdi böyle bir durumla karşılaşınca şaşırdım birazcık." Yalan birazcık değil epeyce! "Hah o mesele! Bak abla şimdiden anlaşalım ben sana arkadaştan öte abla diyor kardeş gözüyle bakıyorum. Seni ne kadar sevdim dahası benimsedim. Değer verdiğim biri benim yanımda, ailemle, çevremde rahat hissetmeli aksi taktirde kendimi suçlarım." Kalbi güzeldi. Kalbi tertemizdi. Bana olan duyguları gözlerine yansıyordu. Her defasında içimi ısıtan yaklaşımı ise benim de ona bağlanmamı sağlıyordu. "Ee ne diyorsun? Bak bizimkiler haber bekliyor. Hadi kırma beni." Oysa aklım da pamuğumdaydı. Pamuğum bu tür şeylere kızmaz sadece haber vermemin yeterli olduğunu söylerdi lakin bana kızgın ve kırgın olduğu için arayıp nabzını ölçmemde fayda vardı. "Babaanneme sormam lazım. En son bana kızgındı." Meraka bürünen yüz ifadesiyle bana bakmaya başlamıştı. "Ben konuşayım anlatırım." Eliyle tamam dediği sırada yerimden kalkmış sakin bir yere geçince de aramıştım. "Pamuğum!" diyerek cıvıldamış karşıdan tepki beklemiştim. "Pamuğumm!" Tekrar aynı ses tonuyla konuşmuş olsam da yine ses vermemişti. "Benim pamuğum bugün nereye gideceğimi biliyor mu acaba?" Diye yokladığım vakit hareketlenme sesleri gelmiş ancak yine konuşmamıştı. Sürekli dizinin dibinde oturup evde duramayacağımı uzun uzun konuşma zamanı gelmişti. Yeniden. "Serdar Koraklı desem?" Dediğim sırada "Nasıl?" Diye tepki vermiş ve "Evladım patronun evinde ne işin var senin hem de Koraklı ailesinde." Şaşkın olduğu kadar endişeli çıkan sesiyle devam etmişti. "Merak etme pamuğum ben bunları uzun uzun elbette ki anlatacağım sana ama şimdi kapatıyorum. Haber vermek için aramıştım. Lütfen geç kalırsam uyu olur mu?" Dediğimdeyse "Öyle olsun bakalım. Dikkat et kendine." Etmez miyim? "Tamam pamuğum Kocaman öpüyorum seni." Demiş ve kapatmıştım. "Ee abla anlat." Ne anlatacaktım ki dalgın bir şekilde "Hı?" Dediğim sırada Sedef yola odaklanmış dikkatle araba kullanırken ben de geçip gittiğimiz yolları izliyordum. "Pamuğunu niye kızdırdın?" Ha o mesele! "Bir hafta önce oda temizliği yaparken rahatsızlanıp hastaneye kaldırıldım." Saşkın bir şekilde bana bakakalmış "Nasıl! Neyin var?" Şaşkın kız! "Önce yola bak yola!" kıkırdamış ve "Tamam anlat dinliyorum." Derin nefes alıp başladım konuşmaya. "Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Dahası pamuğum ve ağabeyin Serdar Bey de vardı." Kısa bir bakış attıktan sonra "Ağabeyimin ne işi varmış orada?" Şans işte küçük hanım sen git o kadar oda temizle en olmadık yerde fenalaş. "Serdar beyin odasında fenalaştığım için o hastaneye götürmüş beni ardından da babaanneme haber vermiş dahası doktorun gelip konuşmasından sonra da beni kovdu." Araba ani fren yapıp durmuş beklemediğim için öne savrulmuştum. Tamamen şaşkınlıktan yapmıştı bunu. "Neden yaptın bunu?" Dediğim sırada sesim hayretler içindeydi, neyse ki yolun boş olması ve arkamızdan herhangi bir aracın olmamasına şükretmiştim. "E şaşırdım çünkü senin hatan değil neden kovdu seni ağabeyim haksız yere böyle bir şey yapmaz." Tekrardan yola devam ettiğimiz sırada "Zaten benim iyiliğim için yaptı bana kızdığından değil." Olabildiğince sakin yola odaklı bana hiç bakmadan "Nasıl iyilik bu işinden oldun." Bu bir haftalık süre zarfında başlarda ben de bunu sorgulamış olsam da tamamen haklıydılar. Yine de yardırmamıza engel değildi! Değil mi Sedef? "Eğer işime devam etseydim kaburgalarım hayatımın her anında zorluk çıkarabilirdi. Bu nedenle Serdar bey kovmasa bile ben çıkacaktım." Suskunlaşan Koraklı hanım sonradan "Peki kaburgalarına ne oldu senin?" Malum sorulardan biri ve tüm acılarımın adresi. Elimi göğsüme attım istemsizce ve "Geçirdiğim kaza sonrasından bana kalan bir iz diyelim." Çok fazla anlatmak istemiyor hiç mi hiç hatırlamak istemiyordum. "Evimiz nerede biliyor muydun?" Elbette bilmiyordum. Koraklı malikanesini sadece fotoğraflarda görüp beğenmiştim. Arabadan indikten sonra "Hayır ilk defa bu semte geliyorum." Benim ne işim olurdu zengin malikanelerinde. Ha tabi birkaç defa organizasyon adı altında yemek firmalarının personel ekibine katılıp gelmiştim ama orası burası değildi. "Hadi o zaman gidelim." Dediği sırada koluma geçip kapıya doğru ilerlemeye başlamıştık. Girişe geldiğimiz de emaktar çalışan olduğunu anladığım ponçik bir teyze bizi karşıladığında "Elma yanaklım nasılsın?" Koraklı hanım ponçik yanakları bu şekilde seviyordu belli ki. "Deli kız nerelerdeydin bakayım sen?" Uzaklaşmışlardı. "Tam olarak bu güzel hatunla beraberdim." Demiş ve beni göstermişti. Kadın bana baktı sonra bir daha baktı. "Afedersiniz bu şaşkın kızdan fırsat olmadı hoşgeldiniz." Güler yüzlü oldukça tatlı bir teyzeydi. "Hoşbuldum." Demiştim sadece. "Açsanız hemen bir şeyler getireyim ya da içecek bir şeyler getireyim mi size?" Ne yemek için ne de içmek için yerim vardı. Oldukça tok hissediyordum. Salona geçip koltuklara yerleştiğimiz sırada "Ben sadece su alabilir miyim?" Koraklı bana tabiri caizse bön bön bakıp kafasını onaylamaz şekilde iki yana salladı. "Su mu? Esma abla o mükemmel kurabiye kokuları buraya kadar geliyor sen onlardan da getir bize lütfen." Sedef hanım kendini geriye atarken ben nasıl oluyor da hala yiyecek yeri olduğunu düşünüyordum. "Getirmem mi kuzum hemen getireyim." Dedikten sonra yanımızdan ayrılan Esma teyzenin ardından bakındım. Sonrasında ise şöyle bir etrafıma baktım. Şaka değildi bu, Ben Koraklı malikanesindeydim çalışmak için de değildi ayrıca misafirdim. Oldukça garip oldukça yabancı hislerdi bunlar. Kim bilebilirdi Ender Koraklı ve ailesiyle aynı masada yemek yiyeceğimi? Yalnız malikane de malikane Sedef! "Bu iki güzel hanımda kimmiş bakalım?" Geriden gelen sesle ayaklanmış ve geleni ayakta karşılamıştık. "Dedeciğim sen de mi buradaydın? Bilseydim eğer yanına gelirdim." Evet anlaşıldığı üzere tam karşımızda Bedir Koraklı duruyordu. "Ben geldiğimde sen yeni çıkmıştın evladım." Sıkıca sarılmışlar ve ayrıldıktan sonra "Haberin var mıydı bilmiyorum ama arkadaşım Sedef abla." Deli kız abla diyordu hala. "Biliyorum baban söyledi. Hoşgeldin kızım." İlk defa görmüyordum ama yakından görmek bir ilkti. Geniş bir gülümseme peydah oldu yüzümde büyük bir sıcaklıkla baktım. "Hoşbuldum efendim." Üzerimde her gün buralara girip çıkan kişilerin rahatlığı vardı. Pısırık olup ne yapacaksın? Parlak kahve gözlerini bir an olsun yüzümden çekmedi. Her bir detayımı incelemiş olabilirdi. "Ayakta mı duracağız oturalım hadi." Önce Bedir beyin oturmasını bekleyip ardından yerlerimize geçmiştik. Ellerimi önümde birleştirip dik bir şekilde yüzümde gülümseme silinmeden oturuyordum. "Neler yaptınız bakalım?" Bana bakıp konuşmuştu. Ben mi konuşacaktım şimdi? Bey dede beni muhattap aldıysa demek ki! "Ben Sedef ablayı özleyince görüşmek istedim dedem. O da kırmayıp kabul etti. Sonra da yemek için anlaştık." Gözlerinin içi gülerek dinliyordu. "Biliyorum kızım, hatta ben tanışmak istedim seni bu kadar mutlu eden kimmiş çok merak ettim doğrusu." Küçük hanım kıkırdayıp "Çok iyi yaptın o zaman dedem." Şaşkındı bu kız hem de çok. Hiç de ilgisiz durmuyordu minik Koraklı! "Anlat bakalım güzel hanım neler yapıyorsun?" Neler yapıyordum? Aşırı vasıfsızdım. Nereden lafa girmeliydim. Derin bir nefes alıp göz teması kurdum. Şimdi laps diye laf vermek de olmuyordu. "Efendim ben sizin otelde personeldim. Genellikle bu şekilde devam ediyorum." Bedir Bey kaşlarını çatmıştı. Yanlış bir şey mi söylemiştim. İşimdi bu benim, adama bu bilgiyi vermediler mi acaba? "Şimdi çalışmıyor musun ki?" Şimdi anlamıştım. "Evet efendim sağlık durumumdan dolayı çıktım." Kaburgama gelen ince sızı. Kendini belli etmeseydi olmazdı. Bahsi geçince kendini belli ediyor namussuz! "Şimdi ne yapıyorsun peki?" Deli divane iş arıyordum tabi ki. İçimin aksine dünyanın en mutlu insanı imajını çiziyordum. "Daha uygun iş bakıyorum." Kafasını anladığını belirtip sallamıştı. "Peki ailen nasıllar?" Al sana imaj! Sessizlik. Hissettiğim acıyla boğazım düğümlenirken bakakalmıştım. Yaşlı adam bendeki gözle görülür değişimi fark etmemiş olamazdı. Koraklı dede biz iyi gidiyorduk seninle neden bunu yaptın! Karşımdaki Bedir bey olduğundan mıydı yoksa onların yokluğu her dafasında birileri tarafından hatırlatılmış olmasından mıydı? Nemlenen gözlerimi kaçırdığım sırada önüme gelen un kurabiyelerine baktım. Annem ne de güzel yapardı. Her defasında isterdim yapmasını. Şimdi sırası değil Sedef kendine gel! Bedir Bey'e baktığım sırada anlamış olmalı ki hüzünlüydü bakışları. Sedef ise sessizdi. "Efendim yıllar önce kaybettim ailemi. Babaannemle yaşıyorum." Daha da buhranlaşan bakışlardan bir defa daha kaçırdım gözlerini görmek istemiyordum. Belki acıyacaktı bana yıllarca gizlenen o ufak kırıntıları başkalarından çok gördüm. Ağızdan çıkmasa dahi gözler anlatıyordu. "Başın sağ olsun evladım, üzdüysem şayet hoşgör bu ihtiyarı." Tövbe Bismillahirrahmanirrahim öcü görmüş gibi bakma adama! Bedir beyden bunları duymayı beklemiyordum. Bir yerlerde hala iyi insanların var olduğunu şimdi anlıyordum. "Yok efendim öyle demeyin." Hüzün karışık gülümsemiş sessiz kalmıştı. Salona giren Hazan hanım ve Ender beyi görünce de hemen ayaklanmıştık. Onlarda oldukça sevecen olsalar da Hazan hanım biraz bozuk daha çok durgundu. Ender beyse gayet normal güzel karşılamıştı. Bizi sevmedi kesin! "Size anlatacağım çok şey var daha lakin bunu yemekte devam edelim ben çok acıktım açıkçası." Uzunca oturmuş konu bir şekilde anılara gelince bu defa da Bedir bey anlattıkça anlatmıştı. Güzel gidiyordu her şey. Bu aileye uyum sağlamak hiç zor değildi. Yabani zenginlerden farklıydı Koraklılar. Serdar da var sanki ama emin değilim ben Sedef! Yemek masasında muhabbet birbiri ardından gelirken en son ağaçtan düşüp kolumu kırdığımı söyleyince Bedir beyin ayağını Ender beyin ise kafasını aynı sebepten kırdığını söylemesi üzerine kahkahalar havada dans etmeye devam etmişti. "Üzerine ben babamdan ayrıca bu durum üzerine de dayak yemiştim." Diyen Bedir beye bakarken "Hah baba! Dedem kadar olmasan da sen de sözlerinle beni güzelce dövdün." Herkes bununla tekrardan gülmeye başlamıştı ben de aynı şekilde gülüyordum ki kapıda göz göze geldiğim Serdar bey ve anlamadığım bakışlarıyla öylece kaldım. Niye öldürecekmiş gibi bakıyor bize Sedef? Allah affetsin bu yabani! İlk ben sessizleşirken sesler de kesilmiş herkes normale dönmüş olsa da bakışı kalmıştı. Devam etti devam ettim. Kalakalmıştım öylece. Huzur bozan mısın sen bay Serdar! Bakıyordu ama o kadar derindi ki anlayamıyordum. Sanki zaman durmuş bakışlarımız kalmıştı. Çekmem gerekiyordu ama sadece yutkundum.
Eveett burada bırakalımm❤ |
0% |