Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7. Bölüm

@esslala

Selamlaar Fındıksoslukeklerim nasılsınız bakalım? Umarım herkes iyidirr. Sizleri bölümle başbaşa bırakıyorum iyi okumalar✨

 

7. BÖLÜM

 

Acı var ettiği kadar yok da ediyordu. Iğıl ığıl yayılıyor, yayıldıkça etkiside bir öncekinden de beter hale geliyordu.

Acıyla harmanlanan her beden güçleniyordu.

Zorluğa sırtını verenin altından kalkamayacağı hiçbir şey yoktu.

Her geçen saniye de hissettiğim acı kusursuz bir şekilde bedenimi ele geçiriyordu. Bu durum soluk alışverişlerimi hızlandırmış beni oldukça zorlamaya başlamıştı. Çaresizce elimle kaburgama baskı uygulamış belki bir işe yarayacağını düşünmüş olsam da pek bir olumlu sonuç almamıştım. Alnımdan akan ter boynumu izlemiş silme gereği dahi duymuyordum. Evden çıktıktan sonra bir süre daha gizleme gereği duymuş olsam dahi dayanamadığım için artık olması gerektiği gibi davranmaya başlamıştım. Çok bile dayandın Sedef!

Çalan telefonuma baktığımda babaannemin araması şu anda pek de istediğim bir şey değildi. Eğer uyumuş olursa bu halde beni görmemiş olacak ve endişelenmeyecekti çalan telefonumu biraz daha açmazsam eğer bu hiç mümkün olmazdı. Derin bir nefes aldım ve cevapladım. "Alo babaanne."

Gözlerimi kapalı konuşuyordum. "Evladım aklım sende kaldı." Ah Feride Sultan ah! "Merak etme Babaanne Serdar Bey bırakacak beni. Hadi uyu sen." Sert bir nefes verdim kendimi zorluyor ve anlamaması için çaba sarf ediyordum bu çok daha zordu. "Tamam o zaman güzel kızım. Uyurum birazdan dikkat et kendine." Derin nefes alıp gözlerimi açtım. "Olur." Demiş hemen kapatmıştım.

Dudaklarımın arasından kaçan acı dolu inlememe bu defa engel olacak gücüm kalmamıştı. "Kendine böyle mi dikkat ediyorsun?" Serdar Bey konuştuğunda hızla başımı kaldırıp ona baktım ardından da kısılmış sesimle konuştum. "Ediyorum." Hala bakmaya devam ediyordum. Bu defa bana dönüp "Belli oluyor." Dediğinde sinirlendim. Günler sonra kendimi yormuştum sadece o kadar. Planımda eve gidip dinlenmek vardı oysa. Hiçbir şey düşündüğüm gibi gitmiyordu ve bu duruma şaşırmaz olmuştum.

Tanıdık binalar görüş alanıma girdiğinde eve de yaklaştığımızı anlayıp inmek için hazırlanmıştım. Tek düşündüğüm ağrı kesici alıp uyumaktı. Evin önüne geldiğimizde kemerden kurtulup kısık bir sesle "İyi geceler." diyebilmiş ve bir cevap beklemeden inmiştim arabadan. Elim kaburgamda hareketlerim ise oldukça yavaştı. Ancak şiddetli giren sancı çöküp kalmama neden olduğunda sadece bekledim. Acıdan gözlerim dolarken titrek nefesimi içime çekiyordum. Bu nasıl acı Allah'ım!

Kapanan kapı sesini duyduğumdaysa gözlerimi sımsıkı yumdum. Serdar Bey diz çöküp omzuma elini koyduğunda kafamı kaldırıp yaşlı gözlerimle yüzüne baktım. Bu hallerimi görsün istemiyordum ama her defasında görmüş oluyordu. "İyiyim Serdar Bey dinleneyim geçerim eve, siz gidin." Pamuğum belki de uyumamıştı beni bu halde görsün istemiyordum. "İyiymiş! O kadar iyisin ki gözlerim bana oyun oynuyor." Dedikten sonra kucaklamıştı beni. Hiçbir tepki vermeden kesik kesik nefesler almaya devam ettim sadece. Eve değil de arabaya yönlendiğini görünce de "Nereye?" Diye sormuş "Hastane" diye düz bir cevap almıştım.

"Bu nasıl dikkat etmek!" Belirli aralıklarla bana bakıp her defasında bunu söylemişti. Gına geldi bana da. "Böyle olmasını ben istemedim." Dişlerimin arasından tıslayarak konuştum. Canımın acısı katmerlenirken bir de bu adam üstüme geliyordu. "Hayır sanki top koşturdum ne bu?" Ağzımın içine içine konuşurken ne dediğimi duymamıştı. "Anlaşılır konuş." Anlamasını istesem konuşurdum elbette. "Daha çok var mı?" Laf anlatmak daha yorucuydu. "Az kaldı sabret." Dişlerimi sıktım. "Gel sen sabret bakayım kolay mı?" Yine anlamadığı için uyarma gereği duymuştu. "Sedef!" Yok sedef!

"Tekrar amaliyat olmam mı gerekiyor?" Endişeli bir şekilde doktora sorduğum sırada eski patronumda yanımızdaydı. "Sonuçlarda bir problem görünmüyor sadece kemiklerin hassas bol bol kalsiyum alman gerekiyor ek olarak ilaç yazacağım onun dışında dinlenmen gerekli." Nereye kadar böyle devam edecekti bu durum? "Düzenli olarak kullandığım ilaçlarım vardı?" Doktor bilir bir yüz ifadesiyle başını sallamıştı.

"Son geldiğinde babaanneniz ilaçlarınızı söylemişti ona göre bazılarını değiştireceğim." Memnuniyetsizce başımı salladım. Bu yaşadığım konuşulanlar kafama kazınan konuşmalardı. "Anlıyorum ama çalışmam gerekiyor benim. İlaçlar uyku yapmaz değil mi?" Dediğimdeyse kaşları havalanan doktor bey önce bana sonra Serdar Bey'e bakmıştı. Seni öldürecek gibi bakıyor Sedef!

"Acılarına devam etmek istemiyorsan daha sakin bir işte çalışabilirsin Sedef. Hareketli işler sağlığın için iyi değil. Bunu daha önce de söyledim. İlaçlar çok fazla uyku yapmayacaktır endişelenme." Yani uyku yapacaktı ama çok fazla yapmayacaktı. Sıkıntıyla nefes almış halime acımıştım. Gözlerim sinirden mi yoksa birikmişlikten mi bilmem dolmuş sadece başımı hareket ettirmiştim.

Serdar Beyle beraber odadan çıkan doktorun arkasından baktıktan sonra sıkıntıyla kolumdaki seruma baktım. Böyle olmamalıydı o kazadan benim de sağ çıkmamam gerekirdi. "Neden yaşıyorum ki? Neden!" Dediğim vakit yatakta büzüşüp ağlamaya başlamıştım. Sessiz sessiz.

Sabaha doğru serum bitmiş ancak o şekilde çıkabilmiştim hastaneden. En son ağlarken uyuyakaldığım için ne halim vardı ne güzel bir görünüşüm. Bunlar yaşadığım bu durumda pek önemli değillerdi. Sürekli bundan sonrasını düşünüyordum. Ne yapacağımı? "Daha iyi misin?" Verilen ağrı kesiciler işe yaramıştı. Sadece yorgun ve somurtuk bir şekilde başımı hareket ettirmiştim. Serdar Bey'e de her defasında bela olduğum kesindi. Bu saate kadar beklemiş olmasına da minnettardım ancak onun için sıkıntı çıkarmak istemiyordum. Her daim peşinde olan yürüyen gazetelerin avı olmak istemiyor ona da problem olsun istemezdim. Her ne kadar tavrı sinir bozuyor olsa da haklısın!

"Serdar Bey." Arabaya yöneldiği sırada onu durdurmuştum. Dönüp baktığında ise "Her şey için teşekkür ederim siz evinize gidin." Garipseyerek bakmıştı haklı olarak lakin burda duruyor olması bile şu anda hakkında dedikoduların yayıldığı anlamına geliyordu. Köşeden bize odaklanmış merceği görmüş olmamdan kaynaklanan bu durumu daha da açığa kavuşturmak için bitkin bir şekilde konuştum. Güzel çıksak bari!

"Fotoğraflarımız çekiliyor arka sağ köşeden." Omzunun üzerinden bakmakla yetinmişti. "Kimseyi ilgilendiren bir durum değil bu bin arabaya düşünme bunları." Oysa kendisi içindi endişem. Dediğini yapmış arabaya geçmiştim. Yüzümü gizleme ihtiyacı duyduğumdan saçlarımla yüzümü kapattım. Gözde bekar biri olarak bilinen genç Koraklı'ya daha fazla yük olamazdım.

"Ağrılar kronik mi?" Akıp giden yoldan gözlerimi çekmeden cevap verdim. "Hayır değil." Sessizlik oldu bir süre. "Sıklaşmasının nedeni ne peki?" Oradan oraya sürüklenmem diyemedim. "Son zamanlar yoğun çalıştım. Neredeyse mola vermedim hem öğün atladım hem de ilaçlarımı aksattım birkaç defa." Sessiz kalıp derin bir nefes aldığını duydum sadece hala yolu izliyordum.

"Babaannen anlattı kazayı." Dediğinde hızla ona döndüm. "Kaybettiklerin için üzgünüm. Geçmiş olsun." Acı karışık izledim bir süre yandan yüzünü. "Teşekkür ederim." Sesim boğuk çıkmıştı ancak pek umursamadım. Demek anlatmaya dilimin varmadığı her şeyi biliyordu. İçimi kaplayan hüzünle gözlerimi sımsıkı yumdum.

Gözlerimi odamda değilde bilmediğim bir yerde açtığımda endişeyle doğrulmuştum. Sedef burası neresi!

Yok artık! Serdar Bey'in evinde miydim? Duvarda kocaman fotoğrafını gördüğümden anlamıştım. Hiçbir vasfım yokken yeterince yakın olduğum bu aile endişelerimi artırıyordu. Dünden kalan üstüme bakıp dağılan saçımı elimle toplamış komidinin üzerinde gördüğüm kalemle sabitlemiştim. Yavaş adımlarla odadan çıkıp etrafıma bakınarak aşağıdan gelen sese doğru ilerlemiştim. Ah bir de seni taşımış mıydı?

Konuşan iki erkeğe ait seslerdi bunlar fakat kime ait olduğunu seçemiyordum. İyiden iyiye endişelenmiş tekrar odaya gitme düşüncemi göz ardı ederek mutfak kapısından kim olduklarına bakmıştım. Bana doğru bakan kişi Serdar Bey lakin arkası donük olanın kim olduğunu bilmiyordum. Ayağımı yere vurup "Allah aşkına ne işim vardı benim burada!" Diye mırıldandığım sırada göz göze geldiğim Koraklı'ya baktım. Gülümse!

"Günaydın. Gel kahvaltı yap." Dediği sırada duruşumu düzeltmiş adımlamaya başlamıştım ki bana dönüp bakan kişiyi gördüğümde kim olduğunu anlayıp şaşkınca baktım. Serdar Bey'in en yakın arkadaşı Melih Yılmaz! Ona olan sempatim her zaman beni heyecanlandırmış olsa da öylece baktım. Bu adam yakından daha yakışıklı!

"Misafirin olduğunu neden söylemedin kardeşim." Gülmüştü. Onu yakından görmek büyüleyiciydi. Sadece bakakalmıştım. Boğazını temizleyerek beni olduğum durumdan ayıran Serdar Bey'e bakıp ne diyeceğini bekledim. Kızım ağzını sil dibin düştü!

"Durumu sonra anlatırım Melih." Dedikten sonra kahvaltısına devam etmişti. Bana dönüp elini uzatan arkadaşına sonra da eline baktım. "Biliyorsundur ama olsun ben Melih." Gülümsedim. Mimiklerini oldukça iyi kullanıyordu. Elini tutup "Sedef ben de." Sesim son günlere nazaran pek bir keyifli çıkmıştı. Kalktığı yere tekrardan otmuş kahvaltısına devam edeceği sırada bana dönmüştü. "Orada durmayı mı düşünüyorsun?" Sahi Sedef ne düşünüyorsun?

Meraklı bakışları yüzümde dolanıyordu. Üzerimdeki şaşkınlıktan kurtulup elim enseme giderken öylece etrafıma gülümseyerek bakmış gösterdiği sandalyeye oturmuştum.

"Sema abla tekrardan servis aç lütfen." Serdar Bey'e bakıp sonrasında masadakilere baktım. Serdar ve Melih ikilisi kahvaltılarına kaldıkları yerden devam ediyorlardı. Allah özenerek yaratmamış mı Sedef?

Henüz hiçbir şeye dokunmamıştım. "Ben teşekkür ederim." Kahvesinden küçük bir yudum almış kendisini geriye yaslarken gözleri üzerimi tarıyordu. "Kim olsa aynı şeyi yapardı." O kadar saat beklemek de dahil miydi?

"Peki ben neden buradayım?" Dediğim sırada sadece ona bakıyorken dediğime gülen arkadaşına baktım bir süre. Gülmesi için bir sebep olduğunu düşünmüyordum. Kafamı ne gülüyorsun der gibi sallayıp patrona odaklandım. Kızgın bir şekilde arkadaşına bakmış ardından bana dönmüştü. "Uyuyakaldığın için buraya getirdim, yoksa babaanneni uyandırmamı mı isterdin?" Kesinlikle istemezdim. Yola çıktıktan sonrasını hatırlamıyordum. "Anladım." Diyerek kısa kesmiştim.

"Burada Sema ablaya yardım ederek çalışabilirsin. Sağlığın buna problem çıkarmayacaktır." Duyduklarımla yüzüm anında aydınlanırken arkadaşı ve kendisine bakındım. "Harbi mi?" Diyerek teyit ettirmiş olsam da buna gerek yoktu fazlasıyla ciddi duruyordu her zamanki gibi. Ömer olsa mıncırmıştım yüzünü dua etsin değil!

Arkadaşı sesli güldüğünde bu defa susmadım. "Pek bir güleçsiniz!" Kaşlarımı kaldırıp imalı ses tonumu ayarlamış gözlerimi gözlerine dikmiştim. "Sen fazla doğalsın." Göz kırpıp arkadaşına baktığında sesli gülmüştü yine. "Sen zoraki mi gülüyorsun?" Gözlerini kısıp yüzümü taradı. "Aksine çok içtenim." Onaylamaz şekilde kafamı salladığım da henüz ben bir şey demeden patron devreye girdi. "Her neyse bugün başlayabilirsin. Sema abla sana yapman gerekenleri söyler." Geniş geniş sırıttım patronum dahi olsa içimden bu geliyordu.

Duyduklarım beni mutlu etmiş bu durum yüzüme de yansımıştı. "Teşekkür ederim." Bu adam zor zamanda gelen umuttu.

"Evladım sabah uyandığımda da yoktun, endişelendiriyorsun beni." Pamuğum nadir yaptığı şeyi yapmış ben gelmeden uyumuştu. Haliyle daha fazla endişelenmediğinden içim rahattı. "Yeni işe başladım babaanne özür dilerim ani oldu haber veremedim." Onaylamayan sesler çıkarmıştı. "Ne işi güzel kızım senin yatıp dinlenmen gerekiyor." Yatıp dinleneceğim kadar rahat bir işti bu diye düşünürken şapşal şapşal gülüyordum. "Oldukça rahat Feride Sultan sana geldiğimde anlatırım." Bu defa rahatladığını belirten mırıltılar çıkarması içimi rahatlatmıştı. "İyi bakalım kendine dikkat et güzel kızım." Demiş ve kapatmıştı.

"Ne iyi oldu geldiğin tek başıma bu evde sıkılıp duruyordum." Akşam için yemek yapan Sema abla oldukça konuşkan biriydi lakin bu kadar zaman tek çalıştığından geride kalan günlerin acısını çıkarıyordu bense onu dinliyordum uzun uzun. "Benim için de iyi oldu iş arıyordum uzun süredir." Bana durup uzun uzun baktı. "Okumadın mı sen Sedef kızım?" Hazırlık dahil bir güzel okudum. "Okudum ama iş bulamadım." Yakınan sesler çıkarıp "Kolay değil bu zamanda iş bulmak." Demiş ve yemek yapmaya devam etmişti. Bense bir süre onu izledim ardından gülümseyerek bana yapmamı söylediği şeyleri yaptım. Kabul edelim susunca daha tatlıydı sanki!

Serdar Beyler çıktıktan sonra Sema abla evi gezdirip neler yapmam gerektiğini söylemişti. Her gün muhakkak rutin temizliğin yapıldığı sonrasında mutfakta günümü geçireceğim bir işti. Lakin bu iş bir kişi için yeterliydi ben neden dahil olmuştum ki? Serdar Bey her zaman evine gelmiyormuş bile. Neyse ne! Üzümü ye bağını sorma diye boşuna dememişlerdi.

"Sedef kızım yemek yapmayı biliyor musun?" Pamuğum öğretmişti elbette. "Evet biliyorum. Bu konuda kendime güvenirim." İddialı değildim ancak lezzetli yemek yapardım. "Yarın da sen yaparsın o zaman." Dedikten sonra kıkırdamıştı. Yapardım tabi yapmasına da ne sevip ne sevmediğini bilmiyordum. "Ne yapmamı istersin abla?" Bana bakıp kahkaha atmasıyla oldukça şaşırmıştım.

"Bana yapmayacaksın deli kız Serdar Oğlum ne isterse onu yaparsın." Önceden haber veriyordu demek ki. "En çok neyi seviyor?" Yemeğin altını kapattığı sırada "İçinde patlıcan olan her şeyi yer. Özel olarak ise fazla soğandan hoşlanmaz bu yüzden çok az kullanırım her zaman." Hah bunu sevdim soğan konusunda hemfikir olmamız iyiydi. "Sadece patlıcan mı onun mevsimi geçince güzel olmuyor ki?" Tekrardan gülmüştü "Hayır tabiki ne istediğini söyledikçe alışırsın elbet. Hem gelmek üzeredir masayı hazırla bakalım." Haklıydı bir anda ne yer ne içer öğrenemezdim.

Tek kişi olduğundan masa hazırlamak da kolay oluyordu. "Neden tek servis açtın?" Kaç kişi gelecekti ki? Ayrıca bu yüzündeki dehşet ifade neydi? "Misafiri mi gelecek ben sadece kendisi olduğundan öyle yaptım." Öylece masaya bakıyordum. "Şaşkın kız Serdar oğlum her zaman benimle yer akşam yemeğini kendine de koy bir tabak bakayım." Daha neler, böyle mi yaşıyormuş gerçekten?

İnsanlara karşı her zaman iyi olduğunu gösterirdi lakin ben gösterişten ibaret olduğunu varsayardım. Sonra bana yaptıkları aklıma gelince gerçekten de iyi olduğuna emin oldum.

Evin içinde yankılanan kapı zili sonrasında ben oturduğum yerden ayağa fırlarken Sema abla koştura koştura kapıya doğru gitmişti, gelmişti işte. "Geldi yakışıklı oğlum." Diyerek ağzı kulaklarında Sema ablaya baktım. Bu kadar çok mu seviyordu gerçekten?

"Hemen yemek mi yiyecek?" Diye sorduğumda yemekleri ısıtmaya başlamıştı. "Eve geldiğinde ilk yaptığı duşa girmek oluyor. Sonrasında yemek yer." Vazgeçilmeyen alışkanlıkları vardı demek ki. "Sürekli buraya gelmiyor öyle değil mi?" Koraklı malikanesine de gidiyordu nasılsa. Her gün buraya gelmeyeceği aşikardı.

Durgundu. Yorgun olmasından kaynaklı mıydı belirsiz. Sessiz sessiz yemeğini yiyordu sadece. "Oğlum günün nasıldı?" Sema abla oldukça anne edasıyla yoluna devam ediyordu. "Yoğundu Sema abla hiç sorma." Diye sitemli konuşmuştu. "Yemekten sonra istemez misin bir yorgunluk kahvesi." Diye devam edince de "Çok iyi olurdu ama başka zaman erkenden uyumayı düşünüyorum." Sesini çıkartmamış yemeğine devam etmişti.

"Sema abla eline sağlık çok güzel olmuş. Demek ilk suda bekletiyorsun bak ben onu bilmiyordum baya da lezzetli. Şimdi yalan olmasın ben bir ihtimal tadı kaçar mı diye düşündüm ama gayet güzelmiş. Babaanneme de söyleyeyim de öyle yapsın bundan sonra." Bir soluk konuştuğumda ikiliye göz attım. Benim bu tepkime kahkahalarla gülen Sema abla olurken oldukça ifadesiz bakan kasıntı patron olmuştu. Ne anlar yemek muhabbetinden.

"Afiyet olsun tatlım." Ne güzeldi tombik yanakları al al olmuştu. "Öğretirim daha birçok püf noktasını." Memnun bir şekilde sırıttım. Belki otuz iki diş sırıtarak bakıyor olabilirdim. Sevdim kadını yüzüne somurtamazdım sonuçta.

"Anlaşabildiniz sanırım?" Yok kavga ediyoruz biz sen yanlış anladın. Geriye kendimi atıp etrafa bakındım. "Anlaşmaz olur muyuz sağ olsun bana iyi geldi güzel kızım." Sonrasında bana dönen bakış üzerine Sema ablaya baktım. "Ben de sevdim Sema ablayı." Dedikten hemen sonra bitmeyen tabağıma baktım. "Sema abla çok koydun işte bak bitmiyor." Kikir kikir gülen kadına bakıp ben de güldüm.

Serdar Bey yemekten sonra konuşmamız gerektiğini söyleyince salona geçmiş gelmesini beklemiştim. Ne konuşacağı hakkında pek bir fikrim yoktu sadece bekliyordum lakin umarım uzun sürmezdi çünkü eve gitmem gerekiyordu. Kapıda göründüğünde hemen ayaklanmıştım. Saygı desen var!

"Rahatına bak." Diyerek koltuğu işaret etmişti. Oturduğumdaysa "Bilmen gereken bazı şeyler ve burada çalıştığın süre zarfında dikkat etmen gerekenler var." Dik duruşumu bozmadan dinlemeye devam etmiştim.

"Evde kilitli duran bir oda var Sema abla dahil kimse giremez." Elbette her malikanenin gösterilmeyen bir odası oluyordu. Bunu yadırgayacak değildim ancak merak etmeyecek de değildim. Gözlerimi kısıp yüzüne baktım. Of çok ciddi bu adam!

"Anladım." Diyebilmiştim. Kumral olan saçlarına elini daldırıp dağıtırken onu izliyordum hayranlıkla. Yakışıklı görürsen bak demişler!

"Eşyaların yerinin değişmesine çok dikkat ederim. Her şey yerinde kalmalı." Eh değişiklik sevmiyorsa demek ki. "Nasıl isterseniz." Geriye doğru yaslanıp "Genellikle bu evi kullanırım o yüzden temizliğine dikkat edilsin." Bunu Sema abla da söylemişti. Rutin temizlik. "Elbette." Kısa cevaplarla sıramı devrediyordum. Sana yapılsa karşıdakinin ağzına çarparsın.

"Pek misafirim de gelmez. Genellikle Melih. O geldiğinde de senin bir şey yapmana gerek yok." İsmini duyduğum da gülümsemem artarken son duyduğuma anlam verememiş ve kaşlarım havalanmıştı. "Nasıl yani?" Sormadan edemezdim.

Öne doğru eğilip ellerini birleştirdikten sonra yüzümü taradı bir süre. "Yani misafirim olunca sen biz gelmeden çıkabilirsin." Hah bu muydu yani? Benim için problem değildi elbette. Nasıl olmaz benim için gayet de problem! "Anladım efendim." Severdim Melih'i onunla daha çok atışırdım ne güzel niye çomak soktu ki?

"Diyeceklerim bu kadar sormak istediğin bir şey var mı?" Vardı. "Giriş çıkış saatimi soracaktım." Kısa bir duraksamıştı. "En geç 8.30'da kahvaltım hazır olacak şekilde gelirsin." Başım ile onayladığım sırada "Yemekten sonra da gidebilirsin." Yani şu an paydos. "Başka sorum yok efendim." Ayaklanmak üzereydim ki konuşmaya başladı. "O halde yarın kart bilgilerini Sema ablaya ver ödemeler oradan gerçekleşir." Kafamı usul usul salladım ve yüzüme yer edinen sıcak gülümsememle baktım. Niye hiç gülmüyor cidden?

"Anladım. İyi geceler tekrardan teşekkürler." Yerimden kalktım arkamı dönmüş gidiyorken sesi kulaklarımı doldurdu. "Bu arada..." diyerek durdurmuştu. Ona dönüp baktığımda ise yavaş adımlarla yaklaşıp önümde durdu. Ne olduğunu merakla beklerken de eğilip kafamdaki kalemi bir çırpıda çekti. Saçlarım omuzlarımdan aşağı özgürce salınırken elime düzeltme gereği duymuştum.

Ne düşündüğü belli olmayan yüz ifadesiyle kalemi bana göstererek salladı.

"Kişisel eşyalarımın izinsiz kullanılmasından hoşlanmam." Kalem de olsa onundu sonuçta. "Afedersiniz bir daha olmaz?" Bir şey söylemesini beklerken "İyi bakalım." Demişti gevrek gevrek güldüm koşar adım eşyalarımı almış çıkmıştım evden.

Koşar adım çıktığım evden şimdiyse havanın güzelliğine kapılmış ağır adımlarla yürüyordum. Müzik mırıldanıyor hatta bazı yerde kendi etrafımda dönüyordum. Ilık hava içime işlerken yüzümü kaplayan gülümsemeyle etrafıma bakınıyordum.

Denizin ferahlatan kokusu, müthiş aurası oldukça rahatlatıyordu. Sabaha kadar bu şekilde yürüyebilirdim ancak Pamuğumu çok özlemiştim. Hemen yanına gitmeli ve dizine yatmalıydım sonrasında da yeni işimden bahsedecektim. Oldukça kolay ve beni hiç yormayan bu işe ve iş verene minnettardım. Ama onun bunu bilmesine pek gerek yoktu. Serdar Bey'in bunu sağlığım için yapmış olmasına dahası bu konuda ince düşünmesine daha da minnettardım.

"Ne düşünüyorsun Feride Sultan?" Dizlerine yatmıştım o da saçlarımla oynuyorken oldukça düşünceliydi. "Patronuna teşekkür etmeliyim kızım." Teşekkürü hak ediyordu tabi ama bugün o kadar çok teşekkür etmiştim ki bunaltmış olmam kaçınılmazdı.

"Ben çokça ettim pamuğum." Gülümseyerek bana bakıyordu. "Olsun." Televizyona bakmaya devam etti bense yüzümdeki gülümsemeyi silmeden pamuğumu izliyordum. "Ev büyük ama yalnız değilim." Sessiz kalmış sonrasında bana bakmıştı. "Sema abla var ona yardımcı olacağım." Elini saçımdan çekmeden konuştu. "Daha iyi ya yalnız hissetmezsin kendini." Çok konuşuyordu ama çok da samimiydi. "Evet." Birbirimize gülüşürken kapı çalmıştı

"Kim ki bu saatte?" Yerimden doğrulduğumda saate baktım gerçi o kadar da geç değildi. Yavaş adımlarla gitmiş kapıyı açtığımda da oldukça şaşırmıştım. "Patron?" Karşımda duran adama baktığımda öylece ağzım açık bakakalmıştım. Bence bir gün öleceksin bu bakışlar onu gosteriyor!

✨ 

 

 

 

 

Kim bilir neden geldi? Yeni bölümde görüşmek üzere

Loading...
0%