Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@esza_demir47

Çok zaman geçmeden bir silah onu nişan aldı silahın patlama sesi duyuldu ve adamın şah damarından kanlar aktı...

 

.......

 

Benim için o an benim dönüm noktamdı. Nedeni adamın Ayyaş Ozan' ı öldürmesi değildi. Bizim buralarda zaten her gün en az bir silah sesi duyulur. Bu normalleşmiş bir şey. Ama orda sadece Ayyaş Ozan yoktu. Ayyaş Ozan' ın yanında iki takım elbiseli ve sert duran adam vardı. Adamların ortasında da En küçük amcam vardı...

 

Amcam 32 yaşında benden sadece 6 yaş büyük.Ona hep ismiyle seslenme mi istesede ben hep amca derim. Babam olmasada bana babamı aratmayan lardan dı amcam. Son bir aydır tuhaf hareketleri vardı eve hep geç geliyor ve üstü başı dağılmış perişan bir halde oluyordu. Evdeki herkes 'neyin var, derdin ne , bir çare buluruz' gibi şeyler söylese de amcam her zaman iyi olduğunu dile getirirdi.

 

Bende amcama her fırsatta sordum. Ama banada aynı cevabı verdi. Bende bir yerden sonra sormayı bıraktım kendisi gelip bana derdini söyleyeceğini düşündüm ama hiç bir şey değişmedi.

 

Gözlerimi bir az kısıp orayı daha iyi görmeye çalıştım. Uzağı biraz buğulu görsem de gözlük takmayı sevmediğim için gözlüğümü evde bırakırım. Ama şu an kendime binlerce küfür sayıyorum.

 

Yüzünü göremediğim adam eliyle Ayyaş Ozan'ı çıkarmaları için bir hareket yaptı. Bir kaç adam gelip Ayyaş Ozan'ın ölü bedenini tutup götürdüler. Çıkış kapısına doğru gelen ayak sesleri duyunca hemen bir yere saklanmam gerektiğini anladım. Sonra arkamdaki bir arabanın arkasına saklandım. Araba eski ve küçük olsada beni saklamaya yetecek bir büyüklükteydi.

 

Benim saklanmamın ardından adamlar çıktı. Ölü adamın bedenini görünce midem kalktı. Daha önce bu kadar yakından ve canlı ( artık ne kadar canlıysa) bir ölü görmemiştim. Adamlar hızlı hareketlerle binanın arkasına gittiler. 5 dk geçmişti ama hala adamlar gelmemişti. Tam saklandığım yerden çıkacakken siyah ve lüks bir araba binanın arkasından çıktı. Her türlü ihtimale karşı telefonumun kamerasını açtım. Araba binanın arkasından tam çıktığı zaman kayıdı başlattım.

 

Veee Evet! Arabanın plakasını çektim. Bu işime yarar bir bilgi. Hazır çekmişken yerdeki kan izlerini de çektim. Binanın içindeki adamlarıda çekmek için kamerayı yukarı ya kaldırdığım sırada içerdeki bir adam benim tarafıma döndü. Boku yedim.

 

Kaydı bir elimle durdurdum. Yerimden yavaşça doğruldum. Her an kaçmak için hazır olan bir Ceylan'dan farkım yoktu. Adam onları çektiğimi anlayınca bağırarak " Dur kaçma! Yakalayın! " Dedi. Bir anda içerdeki adamların hepsi camdan bana baktı. Bende ne yapacağımı bilemedim sonra aklıma bir filimin sahnesi geldi. Bunu yapmasam içimde kalır vallaha. Onlara bakarak alayla sırıttım. Ve buda yetmezmiş gibi el sallayıp arkamı döndüm. Onları takmıyor gibi yavaşça yürüdüm.

 

Bir adam sinirle bağırdı bu Ayyaş Ozan ölmeden önce konuşan adamın sesiydi.

" Aptallar! Ne bekliyorsunuz davetiye mi?! Yakalasanıza!"bir anda binada koşma sesleri geldi. Durup arkama baktım. Aptal kafam! Niye duruyorsun! Adamlara resmen gelin beni yakalayın dermiş gibi! Bütün adamlar apartmanın bahçesine çıktı. Gözlerim kocaman açıldı.

 

Anasını sevdiklerim. Ne bu lan! 4,8,12,16 tam tamına 16 adam. Ve hepside aynı takım elbiseli, aynı katı duruşlu. Arkamdan Artık bir cevizli Helva kavurursunuz.

 

Daha demin beni gören adam bir adım öne çıktı gözünde siyah güneş gözlüğü vardı. " Evet küçük ajan başına bir şey gelmesini istemiyorsan bizimle gelmelisin. Kendinide bizide yorma"

 

Haylazca sırıttım. Tam kendimi bu durumdan kurtarmak için ne yapabilirim diye düşünürken amcam yukarıdan bana seslendi " Ecrin!?" Adamların hepsi ona doğru döndü bende bundan yararlanarak hızla önüme dönüp koşmaya başladım. Göt korkusundan çok hızlı koşuyordum. Bu işin sonu ya mezarda yada hastanede olacakmış gibime geliyor ama hadi hayırlısı.

 

" Hey kaçıyor!" " Ne duruyorsunuz!? Gidiyor yakalayın" arkama dönüp bakmak istesemde yine bu hatayı yapmadım. Koşarken çıkmaz sokaklara girmemeye özen gösteriyorum. Buraları avucumun içi gibi bilirim. Eee doğduğumdan beri burdayım bir zahmet bileyim.

 

Yaklaşık yarım saattir aralıksız koşuyorum ve artık nefesim yetmiyormuş gibi hissetmeye başladım. Koşmak konusunda pek iyi olduğum söylenemez. Küçükken kuzenlerimle oynarken bile elimden geldiğince onların oyunlarına katılmak isterdim. Ama sürekli düşüp Bir yerlerimi yaraladığım için annem Kuzenlerimi hep tembihlerdi. Oyun oynarken ya koşturmaca sız bir oyun oynamamızı yada bana dikkat ederek oynamalarını söylerdi. Hoş ben yine yaralanmanın Bir yolunu bulurdum. Sonuçta sakar birine sakar olma diyemezsiniz. Ama bu seferki koşum en uzun koşularımdan. Umarım yakalanmadan onları atlatıp evdekilere bu olayı analtabilirim.

 

Bir anda karşıma 2 takım elbiseli adam çıktı. Yüzlerini tam olarak göremiyorum. Uzakta oldukları için buğulu görünüyordu. Şaşkınca onlara baktım. Nasıl yaa ben bunları baya geride bırakmıştım. Allah'tan 2 kişiler karatede öğrendiğim şeyleri uygulamaya koyma zamanı.

 

Adamlar beni fark ettiklerinde bir an duraksadılar. Ama sonra bana doğru gelmeye devam ettiler. Bende sert bir sesle "Durun! Sakın bir adım daha gelmeyin! Yediğiniz tüm haltları gördüm. Beni korkutamazsınız!"

 

Adamlar durdular biraz bana yaklaştıkları için şimdi yüzlerini daha iyi görebiliyordum. Biri siyah saçlı, kahverengi gözlü biride kahverengi saçlı ve kahve rengi gözüydü. İkisininde kaşı çatıktı.

 

Siyah saçlı olan sinirle " Ne diyo bu? Bir deli eksikti başımızda!" Diye mırıldandı. Ben daha çok sinirlenerek " Ben miyim Deli! Asıl sizin bu kadar soğuk davranmanız delice daha demin bir adamı öldürdünüz!"

 

Siyah saçlı tekrar konuştu " Ne diyorsun sen? Çatlak." O sinirle bana doğru gelirken diyeri ellerini cebine koyup yavaşça onu takip etti. Gelecekleri varsa alacakları çoktur.

 

Siyah olan yanıma gelince sol elimle karın boşluğuna sert bir yumruk geçirdim. O karnını tutarak yere eğilince bende diz kapağımı adamın yüzüne geçirdim. O yere düşünce diğerine döndüm. O bana anlamayan gözlerle bakıyordu.

 

Tam ona da tekme tokat dalmak için hazırlanırken geldiğim yönden adamların ayak sesleri geldi hemen arkama döndüm. Adamların hepsi burdaydı. En baştaki bana pis pis sırıtıyordu.

 

Sayılarını hemen saydım bir eksik varmı diye ama hepsi tamdı hatta bu dövdüğüm adamla yanındaki adamı da sayarsak 18 kişi oluyorlar. Anasını... Ben yanlış adamları dövmedim değilmi? Umarım öyle değildir.

 

En baştaki " Eee? Ne geçi eline? Yine yakaladık seni. Şimdi yeter bu kadar kedi fare oynamak. Yakalayın!"

 

Ona bakıp alayla güldü. Bana anlamayan gözlerle baktı. " Ne gülüyorsun?"

 

Gülmemi kesip ciddilştim.

" Gerçekten mi ? Bu sözler eskimedi mi ? Daha yaratıcı olabilirsin." Adam bana uzaylı görmüş gibi baktı. Bende olsam bende öyle bakarım. Ama bu durumdan kurtulmak için en mantıklı çözüm kelime oyunu.

 

Dövdüğüm adam yavaşça kendine gelmeye başladı. Uzandığı yerden doğrulup oturdu. Adamların bakışları adama döndü.

 

Bende bunu fırsat bilip sesiz ama hızlı adımlarla yürümeye başladım. İşte tam bu sırada polis sireni sesleri sokakta duyulmaya başladı. Olduğum yerde durdum. Adamlar siren sesini duyunca ne olduğunu anlamayarak şaşkınca etrafa baktılar.

 

Anasını satayım bir markete gidecektim başıma gelmeyen kalmadı. Bundan sonra kesinlikle markete Mete gidiyor.

 

Adamlar gitmeden önce en öndeki bana baktı "Bu konu burda kapanmadı Arasoğlu! Bir dahakine bu kadar şanslı olmıyacaksınız. Gidelim!" Adamın dediklerine göz devirdim. Hepsi gitmeden önce dövdüğüm adama ve arkadaşına baktım. Siyah saçlı çok sinirliydi. Sanırım bir kızın onu yere sermesi hoşuna gitmemişti. Diyeri ise ellerini cebinden çıkarmadan düşünceli bir şekilde adamların arkasından bakıyordu.

 

Çok zaman geçmeden 2 polis arabası sokağın başında durdu. İyide kim polise haber verdi? Ben vermedim. Amcamın da o adamların elinden kurtulup kurtulamadığı bir muamma.

 

Polisler arabadan gülerek indiler. İki arabadan da iki kişi vardı. Ben ne olduğunu kavramaya çalıştım. Niye gülüyorlar bunlar?

 

Adamlar beni es geçip siyah saçlı ve kahverengi saçlı adamın yanında durdular. İçlerinden biri gülmeyi kesip " Vay kurnazlar! Demek hesabı bizim üstümüze koyup gittiniz. Tamam Ersin'i anladım ama bunu sizden beklemezdim komserim. " Ne hesabı! Ne oluyor?

 

Eli cebinde olan son derece ciddi bir bakış attı hepsine. Gülmeyi kestiler. " Bir sorun mu var komserim?" Bunu diyen adam aralarında en sert duranlarıydı. Dur bir dakika... Ne demek KOMSERİM! Bu adam komiser im? Daha demin yaşananların hepsini bir komiser gördü.

 

Yerde oturan adam ayağa kalktı. Sinirle üstünü silkti. Bu sefer ortamda gerilimli bir hava hakimdi. Bende en sonunda burdan ayrılmanın benim için daha iyi olucağını düşünerek arkamı dönüp sesiz olmaya çalışarak yürümeye başladım. Ama yine ayağım birbirine dolanınca bunuda batırdım. Sertçe yere düştüm. Kesin eşorfmanımın dizi yırtılmıştı.

 

Birinin gülmesiyle sinirle kafamı kaldırıp gülme sesinin geldiği tarafa baktım. Siyah saçlı olan bana bakarak gülüyordu. Sinirle ona bakıp göz devirdim. Ayağa kalkıp eşofmanımın dizine baktım tamda tahmin ettiğim gibi yırtılmıştı. Olan yine eşofmanı ma olmuştu. İşin kötü yanıda bunu 1 hafta önce almam.

 

Bana hala gülmeye devam eden adama baktım. Aklıma gelen fikirle bende gülmeye başladım. Bu sefer o susup bana kaşları çattık bir şekilde baktı. Şüpheyle " neye gülüyorsun?" Dedi.

 

Bende gülmemi kesip alaycı bir şekilde ona baktım. " Sen neye gülüyorsun? "

 

Göz devirdi. " Neye gülüyor olabilirim? Bir orangutanın düşüşüne " Bende anlamış gibi başımı salladım. Sonra o merakla sordu " sen neye gülüyorsun?"

 

Alayla " ben mi? Hiiç sadece aklıma bir köpeğin kedi tarafından dövüldüğü geldi... Aaa dur bir saniye o köpek sen oluyorsun değilmi?"

 

O da sinirle güldü. " Mal mısın? Ben köpeksem sende kedi oluyorsun." Gülmemeye çalışarak onun alkışladım. Yine bana mal mal baktı. " Aferin dersine çalışmışsın. Unutma sana bir ara şekerde alayım."

 

Sinirle soludu. Kahverengi saçlı olan yani komiser gülmemeye çalışarak bana baktı. " Bu yaşananları yarın adliyede konuşuruz. Sizi evinize bırakmamızı ister misiniz?"

 

Yapma yaa karakol dedin bittim. Anam beni sağ bırakmaz vallaha. Tüfekle arkamdan koşturur. Tabiki de yarın karakola gitmiyecem. komiser "yarın biz sizi almaya geliriz." Dedi

 

Anlaşılan hapı yuttum. Tam konuşacak ken cebimde telefonum çaldı. Telefonumu çıkarıp arayana baktım...

' Sultanım ' arıyordu yani annem.

 

Amcamı zerre kadar tanıyorsam bu olayı anneme kurtulduğu gibi anlatmıştır. Yüzümü buruşturdum. Şimdi çocukmuşum gibi annemden bin bir tane azar işiticem. Komiser'e döndüm. " Ben kendim gelirim. Teklifiniz için teşekkürler." Dedim.

 

Telefonum annemin yüzüne kapanmadan açtım. İçimden bir besmele çekip telefonu kulağıma koydum. Yutkunarak " Anne? " Dedim. Sokağın çıkışına doğru yürümeye başlardım. işte azar seansım başladı. Helvamı nasıl yapıcağınızı biliyorsunuz.

 

..............

 

Merhabalar

 

Bölümü nasıl buldunuz? Neler en çok sizi merak ettirdi? Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

 

Bu arada ilk başta söylemeyi unuttuğum bir kaç şey var.

 

-Hikayem mutlu son ile bitecektir.

 

- 10. bölüme kadar oylar ve yorumlar az ise sınır koyulacak

 

Ve bu hikayede güzel olucağını düşündüğünüz fikirler varsa bana yorumlardan yazarsanız mutlu olurum. Bu sayede hem hikayeyi güzelleştirecek hemde sizin fikirlerinizi hikayeme yansıtmış olucağım.

 

Bölümlere oy verenler ve yorum yapanlara bir veya bir kaç bölümü o kişiye armağan etmeyi düşünüyorum.

 

1623 kelime merek edenler için yazdım.

 

Benim söyleyeceklerim bu kadar sizin söyle

mek istediğiniz bir şey varsa bana çekinmeden söylerseniz sevinirim.

 

 

 

 

Loading...
0%