Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@esza_demir47

 

 

 

~ Medyadaki Ecrin ama eğer sevemediyseniz kafanızdaki karakteri oluşturabilirsiniz ~

 

Cümbür cemaat karakolun yolunu tuttuk.

 

🕵️👮🕵️👮

 

Yalnızlık... Doğduğumdan bu yana kendimi hep yalnız hissetim. Bir tarafımı hep boş hissederdim. Bunun annemle babamın ayrı olduğundan kaynaklandığını düşünürdüm küçükken.

 

Sonra bunun annem yada babamdan kaynaklanmadığını anladım. Bu başka bir şeydi. Bu duyguyu bir sözle adlandırdım.

"İnsanların arasında da yalnızdır insan" bu yalnızlık duygusunu hep yaşayacağımı düşündüm. Ta ki bu güne kadar...

 

"Oğlum doğru düzgün bir şarkı açın! Bu ne diskoda mıyız?" Beni düşüncelerimden çekip alan sesle kendime geldim. Yılmaz abim önde üst üste oturan Umut ve Mete'ye kızıyordu.

 

Arka koltuklarda sırayla Samet abim, Yılmaz abim, ben ve Ayşe oturmuştuk. Şoför koltuğunda amcam, yolcu koltuğunda Mete oturmuştu. Umut'a yer kalmayınca onu da Mete'nin yanına postaladılar.

 

Arabada hareketli bir ingilizce şarkı açmıştı Umut. Ben genelde yabancı dil dinlemeyi severim ama çok hüzünlü olmadıkça Türkçe de dinlerim.

 

Yılmaz abim ve Ayşe hüzünlü severken amcam, Samet Abim ve Umut oynak şeyler dinlemeyi sever. Mete ise Kürtçe dinlemeyi sever. Yani anlayacağınız birazdan burda fırtına esecek.

 

Yılmaz abim Mete' nın kucağında oturan Umut'un kafasına biraz sertçe vurdu. Umut bir eliyle kafasını tutup omzunun üstünden dönerek Yılmaz abime baktı. Hafif sinirli bir ses tonuyla yılmaz abiye hitaben konuştu. "Eli sert olanın kalbi de sert olurmuş"

 

Yılmaz abi sinirle tekrar kafasına vurdu. "oğlum adamı dellendirme! Yanımda kızlar var ağzımı açtırtma." Yılmaz abimin son dediğini duyunca etrafına bakmadan edemedim. Sonra benle Ayşe'den bahsettiğini anladım. Benle Ayşe pek kız gibi takılmayız. Yani mesela silahlara meraklıyız, basketbol oynamayı severiz, yemek yapmayı pek beceremeyiz... Gül'de bizim aksimize ne kadar çok kız işi varsa çok iyi yapar. Bağzen kız mıyım ben diye sorgulamışlığım bile oldu.

 

Umut yine değiştirmeyince Yılmaz abim bu sefer sertçe vurdu. Umut'ta yılmaz abinin bu hareketine karşılık geriye doğru yönelerek yılmaz abiye dil çıkardı. Ayşe onun bu hareketine

gülerken ben de kıkırdadım. Umut çok deli dolu biri olsada bu deli doluluğunun altında ürkek bir ceylan yatıyor. Dışardan korkusuz biri gibi gözükse de içten korkağın tekidir.

 

Tam Yılmaz abim tekrar vurmak için hazırlanırken amcam bu tartışmaya son vermek için radyoyu kapattı. " Kimse bir şey açmıyor! Müzik sesinden çok sizin sesinizi dinliyoruz. Şimdi herkes arkasına yaslanıp çiçek olsun" bunları söylerken sert bir dille söylese de sonlara doğru alayla söylemişti.

 

Yılmaz abim de hafif kınayan bir sesle " amca kaç yaşında adamlarız ne çiçek olması?" Dedi. Umut'ta onu onaylarcasına başını hızla salladı. Amcam burnundan alayla 'hıh' diye bir ses çıkardı. " Çiçek olun diyince koca adam oluyorsunuz da ilk okul çocukları gibi tartışınca adam olmuyor musunuz?"

 

Amcamın sözünü bitirmesiyle ortam sesizleşti. Yılmaz abim hafif bir sinirle amcama baktı alnındaki iz kızarmaya başladı. Yılmaz abimin küçükken başına taş düşünce alnında küçük bir iz olmuş ne zaman sinirlense o nokta kızarıyor böylece bizde o sinirlendiğinde onu biraz yalnız bırakıyoruz.

 

Amcam dikiz aynasından yılmaz abime sırıtarak baktı. "Reis sendeyiz" tabiki bunu diyen bendim. Amcam benim bu dediğime kahkahalarla gülerken Ayşe, umut ve yılmaz abim benim naçizane kafama vurdular.

 

Biz böyle arabada giderken 10 dakka sonra karakolun önünde durduk. Amcam arabayı park ettikten sonra arabadan hep beraber indik. Mete nin ayağı Umut yüzünden uyuştuğu için söylene söylene indi. Yazık garibim yapılı umutu taşıyamadı tabi.

 

Karakolun tamda siyah kapısının önünde durduk. Herkes sessiz bir şekilde binayı incelemeye başladı. Binanın dışı sanki yeni yapılmış gibi sapasağlam gözüküyordu. Bembeyaz bir boyayla boyanmış olsada karakolun kasvetli bir havası vardı. Kapının önünde bir kaç polis sıgara içiyordu. Bir kaç poliste bizim oluğumuz tarafa bakıyordu ama işleri olsa gerek ki bize biraz bakıp sonrada içeri giriyorlardı. Binanın 6 katı vardı.

 

Sametin sesiyle gözler ona döndü " bence Ayşe Mete ve yılmaz abim Ecrin'le ben ve Umut'ta amcamla gidelim işimiz bitince arabanın yanına gidelim. Ne dersiniz?" Benim için bir sakınca yoktu bu yüzden başımı salladım. Büyük ihtimalle amcam ve beni ayrı ayrı sorgulayacaklardı zaten.

 

Hep beraber içeri girdik. İçerisinde dışarısı gibi bembeyaz ama sert duruşlu polisler bu ortama daha bir kasvetli hale getiriyordu. Ürkmedim değil aslında.

 

Yanımdaki Ayşe'ye baktım o benim aksime ağı açık bir şekilde yanımızdan geçen genç polisleri izliyordu. Başımı 'bu kızdan olmaz' manasında salladım. Adamlar herhangi ters bir hareket yapsak sanki silahlarına davranacaklarmış gibiyken bizim saklak polisleri resmen gözüyle yiyordu.

 

Kolumla onu sertçe dürttüm oda benim bu yaptığım harekete ilk başta afallasada sonra onu izlediğimi anlayınca utançla kafasını eğdi. Kıkırdayarak önüme döndüm. Masa başında oturan bir görevli adamın yanında durduk. üniformalı polis bize bakıp sert bir şekilde "nasıl yardımcı olabilirim?" Diye sordu.

 

Tamam anlıyorum polissiniz ama bune biri bile azda olsa samimi davrana bilir değilmi? ama yok maazallah karizmaları çizilir!

 

Amcam adamın bu sert tavrına karşılık oda sert konuştu. " Biz buraya ifade vermek için gelmiştik." Adam başını salladı önündeki tost tan bir ısırık alıp geri bize baktı. Ağzındaki lokmayı bitirince konuştu. " Bir üst kata çıkın sağdan 2. Odaya girin şikayetiniz neyse oradakilere anla-" "merhaba bende gelmiyeceksin diye düşünmeye başlamıştım."

 

Adamın konuşmasını kesen sese doğru döndük bu ses tanıdık gelmişti. Arkamızı dönünce dünkü polis arabasından inen polislerden biri olduğunu gördüm. Komiserine 'Vay kurnazlar! Demek hesabı bizim üstümüze koyup gittiniz' diyen polisti.

 

Masa başındaki adam ayağa kalkıp selam verdi adama. Adamda oturması için el işareti yaptı. Tam benim önümde durunca bende " merhaba biz ifade vermek için gelmiştik" dedim. Adam buradaki diğer polislere göre daha cana yakındı.

 

Başını hafifçe sallayıp "Evet biliyorum sizin ifadenizi almak için odada bekliyorlar bende zaten sizi yönlendirmek için gelmenizi bekliyordum." Başımı anladım dercesine salladım.

 

Ben tekrar konuşacakken Yılmaz abim beni kolumdan tutup hafifçe yanına çekti. Polisin bakışları ona döndü. "Siz sanırım dün kardeşimi kurtaran polissiniz?" Kardeşim kısmını bastırarak söyledi. Ah yılmaz kıskanç kekim benim.

 

Poliste benim bu düşündüklerimi düşünmüş olmalı ki güldü. Sağ elini kaldırıp çenesini sıvazladı. Gözüm elindeki yüzüğe takıldı. Yılmaz abim az önce evli olan bir adama resmen kardeşime yavşama dermiş gibi konuşmuştu. Rezillik! Kendisi daha evlenmemiş birde evli adama laf attı.

 

" Evet bayım o polislerin içinde bende varım. Her neyse komiseri daha çok beklemeyelim. Sizinle kendisinin ilgilenecek." Yılmaz abim yüzüğü gördükten sonra kolumu bıraktı ve polis dışında her yere bakmaya başladı.

 

Başımı olumlu bir şekilde salladıktan sonra "tamam ama sadece ben ifade vermiyicem." Adam ilk önce bir az duraklasada "peki, başka kim vardı?"

 

Amcam bir adım öne çıkıp "ondan önce ben ifade versem daha iyi olur." Polis kaşını hafif çatarak salladı. "Tamam sizi götüriyim buyrun" oğlum bu polisi alan kadın yaşadı. Yakışıklı olmasından değilde bu beyfendi tavırları çok tatlı.

 

Biz polisin arkasından ilerleyerek 2 kata çıktık. Soldan ikinci kapının önünde durunca amcama döndü. " Siz benimle gelin geri kalanlar lütfen bu kattan ayrılmasın."

 

Polis geri arkasına dönerek siyah kapıyı açtı kenara çekilip "buyrun" diyerek amcama yer verdi. Amcamla beraber içeri girdi ve ardlarından kapıyı kapadılar.

 

Bizde oradaki Birleşik sandalyelere oturduk. Ben oturunca birden uyku bastı uyumaya çalıştım ama elimde olmadan gözüm kapanıyordu Yaklaşık 10 dakka böyle yarı uyanık şekilde otururken artık tamamen uyku moduna geçtim sonra yanımda oturan Mete salağının poşet patlatmasıyla uyandım. "BOM"

 

Gözlerim aceleci bir şekilde açıldı sızdığım yerden dikleşip etrafa baktım ilk önce sonra elinde patlamış poşetle bana gülerek bakan Mete'yi görünce olayı idrak ettim.

 

İki elimle yüzümü sıvazladım. Lan ne güzel dalmıştım bu angut yüzünden yine uyandım! "Eeecriin." İsmimi uzatarak söyleyen Mete'ye baktım. Yüzümün son derece ifadesiz olduğunu biliyordum. "Kız bakma öyle aklıma bir şaka fikri geldi uçup gitmeden sana söylemeliyim."

 

"Umarım güzel bir fikirdir yoksa karakol demem hödüğüne yapışırım!"

 

'Aynen aynen yaparsın' bakışlarını attıktan sonra Ayşe duymasın diye kulağıma yaklaşıp planını anlatmaya başladı.

 

👮🕵🏼‍♀️👮🕵🏼‍♀️

 

Mete bana planını anlatalı yaklaşık 10 dakika geçmişti ve tam 20 dakikadır içerdeydi amcam.

 

Mete'nin planını beğenmiştim Umut'a da planı anlattı oda tamam diyince burdan çıktıktan sonra planı gerçekleştirecektik. Bunun üzerine de biraz konuştuktan sonra kimse anlamasın diye sustuk.

 

Siyah kapıdan sesler gelmeye başlayınca sonunda amcamın ifadesinin bittiğini anladım. Yavaşça ayağa kalktım. Kapı tamamen açılınca amcam çıktı. Yine aynı polis geldi. " Sıra sende gelebilirsin" diyince kapıya doğru yürüdüm. Ben içeri girince oda kapıyı kapatıp kilitledi.

 

Odaya göz atmaya başladım. İçeri ve dışarının aksine burası koyu gri rengindeydi beyaz bir masa ve ona zıt siyah bir sandalye var onların tepesinde de bir lamba duruyordu. Bir pencere vardı ama siyah bir perdeyle kapamışlardı.

 

Beyaz masaya yaslanmış komiser elleri cebinde bir şekilde bana bakıyordu. Bende ona kısa bir bakış atıp arkasında mavi bir dosya ile ilgilenen siyah saçlı adamı buldu gözlerim.

 

Yan bir şekilde durmuş dosyayı bir eli ile alttan tutarken diğer eliyle de sayfayı çeviriyordu. Gözlerimi ondan da çekip arkasında duran polislere baktım. Hepside dün gördüğüm adamlardı.

 

Komiser yaslandığı yerden ayrılmadan kafasını sol omuzuna eğdi. "Etrafı incelemen bittiyse seni yerine alalım" bunları derken aynı zamanda gözleriyle sandalyeyi işaret etti. O konuşunca öbür adamda başını incelediği dosyadan kaldırdı.

 

Yüzümde sinsi bir sırıtmayla ona baktım siyah saçlı adamda bu hareketime karşılık kaşını çattı. "Tabiki yerime geçicem ama ilk önce birşey vermem lazım." Bunları siyah saçlı ya bakarak söyledim.

 

Herkesin gözleri bana odaklandı. Ne kadar bu durumu sevmesemde takmamaya çalıştım. Yani altı adamında bana bakması -hele ki yabancıysa - beni ister istemez geriyor.

 

Elimi ceketinin cebine koyup içinden çilekli şekeri çıkarıp siyah saçlı adamın görebileceği bir hizaya getirip salladım. Adam ilk önce anlamasada sonradan jeton düşünce gözlerini kapatıp kafasını tavana kaldırdı elindeki dosyayı masanın üstüne bırakıp ellerini arşa kaldırdı. "Lahavle Allah'ım ben ne günah işledim de tüm deliler beni buluyor?"

 

Gözünü açıp elini indirdi. Gözüyle elimdeki şekeri gösterip "bu ne!?" Dedi kör vallaha bu adam gözünün önündeki şeyi daha görmüyor.

 

Bende şekere bir saniye bakıp "neye benziyor? Bence seni yanlışlıkla polis yaptılar daha önündeki şeyi göremiyorsun!" Ben böyle diyince arkamda kapıyı kilitleyen adamda dahil herkes güldü ama komiser sadece sırıtmakla yetindi.

 

"Birincisi ben polis değilim dedektifim! İkincisi beni yanlışlıkla hiç bir şey yapmadılar kendi emeğimle geldim buralara."

 

Kafamı senden olmaz manasında salladım. "Daha kötüya bir dedektif daha önündeki şeyi göremeden cinayet çözüyor! Seni dedektif yapanlara acıyorum." Bu sefer komiser dahil herkes güldü.

 

Adam sonunda dayanamayıp "NE DİYON KIzım öhö öhö öhö" bana doğru bağırarak bir adım atmış ken aynı zamanda bağırmıştı da ama sonlara doğru sesi kısıldı ve öksürdü. Bir polis zar zor güldürmesini durdurup onun bir kolundan tutu.

 

"Bana bağırır san aha böyle kalırsın ohh iyi oldu." Yine gülmeye başladılar ama bu sefer siyah saçlı da güldü sanırım sinirden gülüyor.

 

Herkesin gülmesi kesilsede komiser gülmeye devam etti o kadar komik bir şeyde söylemedim oysaki. Ben onun susmayacağını anlayıp siyah sandalye nin yanına ilerledim ve ayakkabı bağcığıma basıp düştüm. Yine dizlerim çok acıdı. O değilde onca erkeğin içinde düştüm. İrezilliğim almış başını gidiyor.

 

En sonunda ayağa kalkıp üstümü silkeledim. Yine gülüyorlardı. Daha fazla irezillik yapmak istemediğim için yerime oturdum. Şekeride masaya koyup "hey siyah çocuk bunu sana dersini çalıştığın için almıştım. Yersin"

 

Dünkü yaptığımız diyolok aklına gelmiş olmalı ki göz devirdi. "Göz devirme onun yerine şekeri al cünyır Sherlock Holmes "

 

Sinirli bir nefes verip şekeri aldı şekeri kaldırıp aynı benim gibi havaya kaldırıp salladı. "Bir gün bende sana şeker alırım artık. Bari limonlu alsaymışsın çilekli ne?"

 

Komiser sonunda güldürmesini durdurmuştu. Yaslandığı yerden sonunda doğrulup masanın başında durdu. "Her neyse bukadar şebeklik yeter. Bize her şeyi anlat."

 

👻👻👻👻

 

"Tamam biz gereken işlemleri yapıcaz yinede tedbirli olmakta fayda var adamlar bir adam öldürdüler ve senin bunu gördüğünü biliyorlar. Bu yüzden ne olursa olsun senide öldürmeye çalışacaklar." Anladığımı göstermek için başımı salladım.

 

30 dakikaya yakındır bu odanın içindeyim. Ve polisler bu adamı bulmak için kararlı görünüyor.

 

Komiser ben konuştuğumda beri masanın başında durmuş beni dinliyordu. Gözünü bile kırpmadan dinlemesi beni ayrı sinir ederken birde sürekli cümlemi kesip benim dediğim sözcüğü emin misin dercesine tekrar etmesi beni ayrı sinir etti.

 

Dedektifimizde benim dediğim şeylerin çoğunu not almıştı bir kağıda. Sanki o süpher ultra mega zekasıyla bu işi hemen çözecek miş gibi not ediyordu.

 

"Tamam son olarak kimliğini alıcam." Başımı salladım cebimden kimliği çıkarıp uzattım.

 

Elimden alarak ilk önce üstten bir kere baktı. "Ecrin li-" "ikinci ismi söylemezseniz sevinirim!"

 

Sesim sinirli ve otoriter çıkmıştı. İkinci ismimi kullanılmasını istemiyordum. Gözünü kimlikten çekip gözlerimin tamda içine baktı. Bir kaç saniye sonrada geri çekip kimliğe baktı.

 

"Ecrin Arasoğlu" kimliğimi geri uzattı. Alıp cebime koydum. "Tamam çıkabiliriz gereken herşeyi yapıcaz ama yinede tedbirli olmakta fayda var dışarıda gezerken dikkatli olun ve yanınızda herhangi bir acil duruma karşı telefonunuz hep yanınızda olsun." Allah! Bu ne lan sanki ilk okul bebesiyim.

 

Tam tekrar konuşmak için ağzını aralamıştı ki ondan önce davrandım. " Tamam anladım komiser bey sizin gözünüz arkanızda kalmasın izninizle artık gidelim." Sanırım yürek yemiştim adam şu an bana çok tehlikeli bakışlar atıyordu. Sonunda oda yorulmuş olucak ki bunun üstünde fazla durmadı.

 

Ben ayağa kalkınca herkes kapıya yöneldi vallaha karşılaştığım erkeklerin %98 angut. Hiç ilk önce kıza yol verelim diyen yok.

 

Sonra aklıma gelen şeyle konuştum yine " şey birde ben sizin isimlerini bilmiyorum da " herkes yine ve yine bana döndü. Bu kadar göze alışık değilim. İster istemez geriliyorum.

 

"Yani size siyah saçlı, yeşil gözlü, sert görünümlü gibi şeyler dememi istiyorsanız orası ayrı tabi."

 

Komiser kam karşımda durarak "doğru söylüyorsun. Hata bizde ben Burak, şu yeşil gözlü Toprak, sert görünümlü Arhan, gözlüklü Tuna, çili olan Utku, Karadenizlilere benzeyen Kutay ve dedektif olan Meriç. Şimdi hepimizi öğrendiğine göre gidelim."

 

Ama çok hızlı söyledi ben kesin unuturum. Herneyse içimden biraz tekrar edersem ezberlerim. Biz dışarı çıkınca diğerleri ayaklandı. Ben onların yanına giderken arkamdaki dedektifin konuşmasıyla yerimde durdum. "Pişt dikkat et yine düşme cüce."

 

Diğerleri durmuş bizi izliyordu. Dedektife dönüp " aferin dersine böyle çalışmaya devam edersen her geldiğimde sana şeker alıcam sırıkçım."

 

Polisler gülerken o bana alayla baktı. " Benden sırık olanlar da var" bende alayla sırıttım "benden cüceleri de var." Bozuntuya vermemeye çalışarak " olabilir" dedi "olabilir" diye onu tekrar ettim. Polisler gülerken bende bizimkilere geri döndüm.

 

Dönmez olaydım. Amcamda dahil tüm erkekler bana ve Dedektife öldürücü bakışlar atıyordu. Ayşe ise 'dedikoduya gel' bakışını atıyordu.

 

İşim zor.

 

👻👻👻👻

 

"Umut eminsin değilmi bunların kuru sıkı olduğundan?" Umut başını salladı. " Eminim merak etme Mete hem istemiyorsan benle Ecrin yapsak yeter."

 

Şu an ne mi yapıyoruz? Ben Mete ve Umut şaka için son kontrolleri yapıyorduk. Evin yakında durup son hazırlıkları yapıyorduk.

 

Planımız basitti; Umut benim ifadem alınırken arabadaki silahları alıp içine kuru sıkı yerleştirdi. Bizde çıkınca markete gideceğimizi bahane ederek onlarla eve gitmedik. Şuanda son hazırlıkları yapıp silahı havaya ateşliyecektik. Gerçek mermi koymamızın sebebi bu.

 

Kimse ateşlediğimizde yara almaması için kuru sıkı yerleştirmiştik.

 

Mert ona ters ters bakıp "boş yapma Umut! Bu plan benim planım siz ikinize bu güllük gülistanlık planı maaf etmeniz için söyledim. Şimdi hadi gidelim."

 

Ben umut ve Mete tartışa tartışa eve geldik. Kapının önüne gelince derin bir nefes aldım. Planın geri kalanı şöyleydi:

 

Ben siyah kapıdan içeri giricem ve silahı ateşliyecem. Sonrada arkamdan Mete ve Umut gelip havaya ateş edicekti.

 

Aslında üçümüzde ilk kim girecek tartışması yaşadık. Sonuçta ilk giren çok havalı olucaktı. Bizim tartışmamızı bitiren kurağı çekmek oldu.

 

Umut'un tuttuğu bir kısa iki uzun çubukla yaptığımız çekilişte ben kazandım. Ve ilk ben girmiş oluyorum.

 

Mete"tamam eğer kararını değiştirmediysen sen gir Ecrin" ona 'yav bir git başımdan' atıp kapıya doğru yürüdüm. Kapının önüne gelince derin bir nefes aldım.

 

Son bir kez arkama dönüp, sol elimi yumruk yapıp askerlerin yaptığı gibi giriyorum işareti yaptım. Ama bu iki sersem kuzenim ne yaptığımı anlamamış olcak ki ikiside bir elini kaldırıp 'ne yapıyon hacı?' dermiş gibi kafa salladılar.

 

Onların bu hareketine karşı yumruk yaptığım elimle kafama çok sert olmıyacak bir şekilde vurdum.

 

Geri önüme dönüp bu işi daha fazla uzatmanın bir manası olmadığı için kapıyı açtım. Elim kapının kulpunu tutarken sağ elimdeki silahı havaya kaldırdım tam açtığımda da zaten ateşlemiştim.

 

Kısacası bindik bir aleme gidiyoruz kıyamete...

 

Herkes bahçede olmalı ki kadınların çığlık sesleri çok geç olmadan yükseldi. Bir el daha ateş ettiğimde umut ve Mete'de gelip arkamdan ateş etti. Bende meşhur repliği mi bağırarak söyledim.

 

"ELLER HAVAYA DONLAR AŞAĞIYA !" Tekrar ateş ettim. Yine çığlık sesleri. O an etrafına baktım ve karşılaştığım manzaraya karşı içimden küfürler yağdırdım.

 

Yermiden fazla silahlı adam bana silah doğrultmuştu. Bunun sebebi sanırım ilk girenin ben olmadan kaynaklanıyor.

 

Bir anda tüm silahlar bana doğrultulunca kadınlar yine bağırdı. Bende İrkilerek yerimde sıçradım. Ama sıçramamın silahların bana doğrultulmasından ziyade kadınların bağırmasından dolayıydı.

 

Zaten ota b*ka bağırıyorlar!

 

Adamlar bana silah tutunca fark ettim... BURDA BiZİM ERKEKLERdEN BÜYÜK OLARAK SADECE YILMAZ ABİM vE AMCAM VAR!! Şimdi kim beni kurtaracak bu yermi üstü adamdan.

 

Ellerimi havaya kaldırıp sırıttım. Yine yapmak istediğim bir şey geldi ve kendimi tutamayıp yaptım. "Ooo bakıyorum da toplanmışız... Konu neydi hacılar?"

 

Bir anda o gün beni kovalayan adamların ele başı adamların arkasından çıkıp sinirle soludu "yine mi sen küçük Arasoğlu!"

 

 

Şaşkınlığın verdiği etkiyle "Aaa Muharrem abi? "Dedim.

 

😜😂😜😂

 

Yupiii yine ben 👋 kusuruma bakmayın ben bölümü yarım göndermiş ve sonradan bakmaya fırsatım olmadığı için fark etmedim🤭

 

2695 kelime...

 

Loading...
0%