Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@evelina

Hayat size bir zorluk verdiğinde tek yapmanız gereken o zorluğa bir darbe indirmektir. Tüm gücün ile tüm hırsın ile. Yolun sonunda ışık olduğunu bilerek savaşmak hayata karşı koyulan büyük bir postadan ibarettir. Hayat bizi bu lastik,yağ ve boya dolu küçük odaya tıktı biz de yolun sonunda görünen ışığın önündeki engele omuz darbeleri atarak yıkmaya çalışıyoruz daha doğrusu ben üzerim kirlenir diye kenarda duruyor Asaf kapıya omuz atıyordu ama ben de mental olarak destek oluyordum şimdi. Hakkımı yememek lazım.

 

Kaç dakikadır buradaydık, bilemiyorum. İkimizin de telefonları içeride kalmış duruyordu. Dün arabama çarpmaları yetmiyormuş gibi bir de yağ ve lastik kokusunun baskın olduğu bir odada kısılı kalmıştım. Hayat benim için mükemmel şeyler planlıyordu gerçekten(!). Asaf kapıya bir omuz darbesi daha indirdiğinde kapı sadece sallandı. Güçlüydü biraz daha zorlasa kapı kırılacak gibiydi buna rağmen kapı canla başla açılmıyordu. Açılmayan kapı ile ellerimi saç diplerime götürüp masaj yaptım. Stresliydim. Fazlasıyla.

 

"Hay kapı sağlam olsun diyen dilimin kemiğini s-."

 

Diyen Ali Asaf cümlesinin devamını getirmedi benim de burada olduğumu hatırlarmış gibi kaçamak birer bakış attı sadece. Geri çekildiğinde derin nefesler alıyordu. Ben üçten sonra saymayı bırakmıştım bir çok kez kapıya omuz atmıştı.

 

"Afedersiniz." Dedi daha demin küfür etmek üzere olduğundan duyduğu mahçup hal ile sadece kafamı salladım. O da sinirlenmişti yani hak veriyordum ona.

 

"Ne yapacağız şimdi?"

 

Saf merakın hakim olduğu sesim ile sordum soruyu. Kafasını salladı.

 

"Kapı sadece dışarıdan açılıyor. Birinin bizi kurtarması gerekiyor."

 

Dehşet ile gözlerimi açtım ne demek birinin bizi buradan kurtarması gerekiyor. Ne kafeye gidebilmiştim ne de arabama kavuşabilmiştim. Bugün benim doğum günümdü. Hayat bana biraz acıyamaz mısın?

 

"Beklemekten başka çaremiz yok mu?"

 

Gerçekten buradan çıkmak istiyordum ki bu sesime de yansımıştı. Asaf ise bilmiyorum dercesine omuzlarını indirip kaldırdı. Ne yani şimdi pes mi ediyorduk? Hayır! Benim nezdimde pes etmek diye bir şey yoktu. Etrafa hızla gözlerimi gezdirdim. Lastik lastik daha çok lastik bir kaç yağ ve boya kutuları ve bir cam. Aklımdaki tilkiler birer birer dönerken kafamı yavaşça Asaf'a çevirdim.

 

"Cam." Dedim sakince yere sabitlemiş olduğu bal rengi gözlerini sesim ile beraber yavaşça bana çevirdi. Duyduğu şeyin gerçekliğini tartmak istercesine tek kaşı kalktı.

 

"Cam?"

 

Kafamı sallayarak elimi tahminim eğer doğruysa geçebileceğimi düşündüğüm cama uzattım.

Elimi takip ederek cama baktı. Tek kaşı kalktığında ne düşündüğünü merak etmiştim.

 

"Duvar boyu yüksek."

 

Elimi indirdim.

 

"Bir şey olmaz. Sadece cama çıksam gerisi gelir zaten."

 

"Bir yerinizi incitebilirsiniz."

 

İnat etmiştim işte çıkacaktım o cama. Olumsuzca başımı salladım. Hayat bize bir işaret verdiğinde bunu kullanmak gerekirdi. İyi ya da kötü denemekten zarar gelmezdi.

 

"Anladım bana yardım etmeyeceksiniz. Üzgünüm ben bu şekilde duramam."

 

İki tane lastiği üst üste koyarken Asaf'ın bakışlarının üzerimde olduğunu hissediyordum. Gerçekten lastikler ağırdı ama klasım bozulmasın diye zorlandığımı pek fazla belli etmemeye çalışıyordum.Güzel kıyafetlerim kırışmış olduğu gerçeğini görmezden gelmeye çalışmak bir hayli zordu. Tam lastiklerin üzerine çıkacakken "Tamam tamam, yardım edeceğim." Diyen Asaf ile sırıttım.

 

Önüme döndüğümde bana bakan bal gözlerin de tereddüt vardı. Ben ise en kısa sürede buradan çıkmak istiyordum.

 

"Nasıl yardım edeceksin?"

 

Eli ile daha demin yığdığım lastikleri ." Siz çıkın ben sizi tutacağım. Tikiniz var mı?"

 

Kafamı olumsuzca salladım. Sebepsiz şu anda utanıyordum sanki daha demin önce ahkam kesmeye çalışan ben değilmişim gibi. Yanıma geldiğinde elini uzattı ayağımın birini lastiğin üzerine atarken elim ile uzattığı elini tuttum boşta kalan eli ile sırtımı desteklerken var gücüm ile kendimi öne doğru attım. Bu halde bile hafif hafif titrerken eğer ki Asaf yanımda olmasa ve ben bunu yapmaya kalkışsam muhtemelen toto üstü yere yapışmıştım. Ellerimiz birbirini var gücü ile tutarken Asaf'ın boyundan dolayı da eli hala sırtımdaydı. Boşta kalan elim ile camı açarken eski tahta camın üzerindeki tozlar birden ayağa kalktı. Elim ile tozları yellerken fazla hareket ettiğimden dengem sarsıldı bir an düşecek gibi geriye doğru gittiğimde Asaf tuttu beni.

 

"Tuttum tuttum." Dedi beni teselli ederken kalbim kulaklarımda atıyordu. O kadar geriye gitmiştim ki bir an beynimin pekmezi akacak sanmıştım.

 

"Bırakma sakın beni." Dedim can havliyle elimi cama koyarken."Bırakmam." Dedi çok geçmeden. Cam ile yer arası iki buçuk metre vardı. Ben zaten 1.70 cm anca vardım. Bu lastikler ile en fazla iki metreye kadar çıkabilmiştim. Ayağımı nasıl oradan geçireceğimi düşünüyordum benim biraz daha yükselmem lazımdı.

 

"Hanımefendi." Diyen pürüzsüz kalın ses ile başımdaki tilkileri def ederken âna geri döndüm. "İsmim İnci. İsmimi kullanabilirsiniz."

 

"Pekâlâ nasıl rahat ederseniz. İnci, ben de Asaf."

 

Peh onu bir bölüm önce öğrendim aslanım. Yandan bal rengi gözlerine bir bakış attım. Sanırım bir fikri vardı. " Sizi şimdi bırakacağım." Yüreğim hoplarken. "Bırakma." Dedim daha dinlemeden. Az kalmıştı inecektim ve kaderime razı olacaktım gerçekten. Lakin pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. "Sakin olun bırakmayacağım daha kolay çıkabilmeniz için ellerimi birleştireceğim ona basıp kendinizi pencereye çıkarın." Derin bir nefes alırken onu onayladım. Önce sırtımdaki elini çekti daha sonrada sımsıkı tuttuğumuz ellerimizi çözdü titrememek için zor dururken ellerini kenetledi ve basabilmem için avucunu açtı. Biraz tereddüt etsem de dediğini yaparak eline basarak kendimi yukarıya kaldırdım tahta camdan destek alırken üzerim hep toz olmuştu. Zor da olsa camdan çıkarken sonunda tam ışık görmek beni mutlu etmişti. Sanırım burası arka taraftı,çıkmaz sokak gibiydi önümde koca -boyası bile yapılmamış- bir bina aynı şekilde solumda kalan yerde de küçük bir duvarları sprey boya ile boyanmış kulübemsi bir şey vardı.

 

"İyi misin?" Diye bir ses geldi boğuk boğuk. "İyiyim bir sorun yok" evet başarmıştım işte bir şekilde tam dışarıya çıkarken atlamak için yer seçiyordum. Topuklularımın kırılmamasına dikkat ederek atlamam lazımdı. Bunlara biraz fazla para bayılmıştım. Uygun bir yeri gözüme kestirdiğimde kendimi aşağıya bıraktım. Tam da istediğim gibi topuklularıma zarar gelmediğini gördüğümde kocaman gülümsedim, üzerimdeki tozları da silkeleyip dağılmış saçlarımı düzeltirken Asaf'ın "Bir yerinize bir şey olmadı değil mi?" Diyen sesi doldu kulaklarıma, bir tamirci için fazla centilmen değil miydi?

"Olmadı. Şimdi gelip sizi çıkartacağım." Dedim biraz sesimi yükselterek. Daha fazla burada durmadan dümdüz ilerleyip sağa döndüm biraz daha yürüdükten sonra canım arabamı görmüştüm. Adeta gözlerimden kalpler çıkarken sakince yanına gidip biraz sevdim. Daha sonra aklıma Asaf'ın gelmesi ile elimi arabadan çekerek kapıyı açmaya gittim. Sanırım kapı biraz yamulmuştu. Biraz zor olsa da açtıktan sonra karanlıkta bile parlayan bal rengi gözler karşıladı beni. Bir insanın göz rengi bu kadar mı güzel olur. Asaf'ın gözlerinde kesinlikle bir Etiyopya vardı.

 

Etrafı toplamış olduğunu gördüğümde istemsiz güldüm, sanırım biraz düzen bağımlısı biriydi. Üzerime doğru geldiğinde bir an neye uğradığımı şaşırdım ama son anda da olsa gördüğüm bakışlar daha çok şaşırmama yetti de arttı bile. Saçmaladın iyice İnci kendini kaptırma diye telkinler verirken kendime bir kaç adım geriye çekildim. Yanıma geldiğinde durdu.

 

"Bu duruma düştüğünüz için özür dilerim İnci Hanım. İlk defa başımıza böyle bir durum geldi."

 

Anlayışla başımı salladım ne de olsa ortada kasten yapılmış bir şey yoktu.

 

"Sorun değil, sonuçta siz elinizden geleni yaptınız." Dedim sıcak bir gülümseme ile " Borcum ne kadar acaba?"

 

"Önce şu el izinizi bir düzeltelim." Dediğinde yanağımın içini ısırdım. Doğru ben pat diye ellemiştim değil mi. Asaf daha demin önce kapalı kaldığımız odaya girerek bir boya getirdi yaklaşık on dakika sonra arabam yine gıcır gıcırdı. Mutluluktan uçabilirdim şu anda. Parayı ödemek için yanına gittiğim sırada kapısı kapalı olan kapıdan gelen kadın sesi ile Asafla birbirimize baktık. Bugünlük fazlasıyla aksiyon yaşamamışmıydık acaba.

 

"Arkama geç."

 

Dediğini ikiletmeden hemen arkasına geçtim.

 

"Hırsız mı acaba?" Diye bir fikir attım ortaya. Ben ve mükemmel fikirlerim. Çok saçma bir duygu daha ama ben şu anda kendimi güvende hissediyordum. Sanki kim gelirse gelsin benim tek bir kılıma zarar gelmeyecek gibiydi. Hayır benim bu şekilde düşünmem çok yanlıştı. Çünkü benim hayatım birine bağlanacak kadar uzun değildi. Bunun için bir adım geriye çekildim. Tam parayı ödemek istediğimi söyleyeceğim sırada Asaf kapıyı açtı.

 

"Ayy!" Nidası ile gözlerimi kapatırken parmağımın birini açarak görüntüye baktım. Dün gördüğüm uzun boylu,kapalı, güzel gözlü kadın sanırım adı Eda idi ve karşısında uzun boylu, beyaz tenli, tenine tezat siyah saçları ve buna eşlik eden siyah gözleri ile yarı çıplak bir adam vardı.

 

"Noluyo burada. Poyraz, senin bu halin ne?" Asaf'ın sorgular şekilde sorduğu soruyla Eda'nın anbean yanakları kıpkırmızı oldu. Elinde tuttuğu gömleği sıktığını görebiliyordum buna rağmen dik duruşu ona sebepsiz bir hayranlık duymamı sağlamıştı.

 

"Üzerine 'yanlışlıkla' çay döktüm. O da kıyafet üzerine yapışmasın diye çıkarttı." Dedi Eda tüm soğukkanlı hali ile ama kendini açıklarken sesinin incelmesi çok şirindi. Poyraz ise Eda'ya hayret içinde baktı. Bakışlarına rağmen sesinde hiç şaşkınlık yoktu.

 

"Evet yanlışlıkla döktü ve sen de bu anımızı bozdun." Kafamda üç beş soru işareti şeklinin olduğunu düşünürken, Eda Poyraz'ın sırıtan yüzüne karşın " Ne an ama çok güzel." Dedi. Poyraz, Asaf'a dönerken göz kırptı.

 

"Siz ne zaman geldiniz?" Asaf ikilinin konuşmasına hiç takılmamış kendisi başka bir soru yöneltmişti. "On dakika falan oluyor sen ortalıkta olmayınca hanımın elinden bir çay içelim dedim. Odaya geçtik." Demek evlilerdi. Yakışmışlardı da ne yalan söyliyeyim tatlı bir çift olmuşlardı. Benim acele iş fos olup uçmuştu artık bir buçuk saattir buradaydım neredeyse. Allah'tan doğum günüm öğleden sonra olacaktı.

 

Eda, Poyraz'ın kızarmış karnına elinin tersi ile bir kere vurdu. Canı yanan Poyraz bir adım uzaklaşmak yerine Eda'ya yaklaşmıştı.

 

"Yandım Edam!!" Zelzenişi ufak bir gülümsetmişti o 'yandım anam' değil miydi ya o daha sonra sinirle konuştu "Sen daha çok yanarsın Ali. Hem ne demek hanım nereden oldum senin hanım. Sen önce kırdığın kalbi onar." Sanırım evli değillerdi. Ortada kırık bir kalp ve aşk olduğu aşikardı. Bazı duyguların merhemi her zaman vardır ama kırgınlığa çare zordur. Ne demiş Necip Fazıl Kısakürek 'Kızgınlığım geçer de, kırgınlığıma çare bulamadım.' ruh bir kere yara alınca yapıştırsan da izi kalır. Büyük kırgınlıkların yara izi daha büyük olur. Ne yaşadılar bilemiyorum bildiğim bir şey varsa. Bir kadın hala bir şekilde laf sokup, uğraşıyor ise hala ne kadar kırgın olursa olsun çabalıyorsa seviyor demektir çünkü istemeyen sevmeyen kadın susarak gider.

 

"Kalbinin her bir parçasını özenle onaracağım Eda'm." Dedi Poyraz sesindeki binbir çeşit duygu ile. "Zor olacak." Dedi Eda tereddüt içermeyen sesi ile sanırım süründürecekti. "Başım gözüm üstüne." Poyraz Eda'ya bakarken ortama yayılan aşk ile ağlayacaktım çok şirinlerdi. Asaf'ın boğaz temizleme sesi ile aşk bulutu dağılırken hepimiz ona odaklandık.

 

"Cilvenizi bölmek istemem ama siz burada çay sefası sürerken biz İnci hanım ile lastik odasında kapalı kaldık." Sanki gündelik bir olaydan bahseder gibi konuşması değişikti. İkili gözlerini büyüterek baktığında ne diyeceklerini bilemiyor gibiydiler.

 

"Ee nasıl çıktınız ya oradan?" Meraklı sesi ile soran Poyraz. Yandan bir Asaf'a baktı. Asaf ise direkt bana bakarak. "İnci hanım sayesinde." Demek ile yetindi ben daha konuşmaz sanarken "Şimdi rica ediyorum burayı temizleyin. Poyraz yanık kremi dolapta onu sürüp yanıma gel. Kapıyı sökeceğiz. İtiraz istemiyorum. Kaytarma hiç istemiyorum" İlk defa duyduğum otoriter dolu sesiyle bir şaşırmadım değil.

 

"İnci hanım buyrun önce sizin işinizi halledelim." Tekrar yumuşak tonlu sesine geçtiğinde işinde ne kadar profesyonel biri olduğunu anlamak pek zor değildi. Parayı ödedikten sonra kolay gelsin diyerek hızlıca kafeye doğru yola çıktım.

 

(Doğum günü kutlamasından sonra ev)

 

Makyajımı çıkartarak güzel pijama takımımı giyerken bugünü düşünmeye başladım. Doğum günümü son dakika hazırlamış olsam da çok güzel geçmişti. Bir sürü hediye almıştım. Kardeşim ile atışıp annemi burada bile delirtmiştik. Şimdi ise kahvemi hazırlamış ve yarının planını ayarlamaya çalışıyordum. Ben işime odaklı durur iken yan daireden gelen sesler ile kaşlarımı çattım. Yan daire kiralıktı kiracı mı gelmişti acaba. Merakla kapıya doğru giderken yavaş adımlar atmaya çalışıyordum. Kapının deliğinden gördüğüm kişiler ile gözlerim kocaman açıldı.

Yok artık...

 

 

 

 

 

Loading...
0%