Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@evelina

 

Tanrı iki yarım ruhun zamanı geldiğinde bir bütün olması için evreni görevlendirir. Evren o iki yarım ruhun yollarına taşlar dizer birbirlerine en mükemmel şekilde tamamlamaları için. Her bir tecrübe bir taşı temizler ve bir önceki halden daha mükemmel bir ruh olmasını sağlar. Sonunda ise tüm yollar temizlenmiş ruh en mükemmel halini almış ve diğer yarısı ile karşılaşırmış. Tamamlanan ruhlar her daim birbirlerini bulurlarmış hatta o kadar karışırlarmış ki ayrılmak isteseler dahi hangisinin kendi yarımı olduğunu anlamazmış. Kaderin cilvesi, yarım kalan her şey tamamlanır üstü başı diğer yarısına bulanırmış.

 

Gözüm hâlâ delikteyken bu kadar da tesadüf olamazdı yani koskoca şehirde başka ev mi yoktu?

 

Ruh ruhu kovalar.

 

Bugün üzerine çay dökülen adamda buradaydı aynı zamanda dün gördüğüm gözleri farklı olan adam da. İkisi kapının önünde beklerken bakışları birden merdivenlere yöneldi. Kapattığım gözüm acımaya başlamıştı yaptığım belki de yanlıştı ama kendime engel olamamıştım. Sadece merak etmiştim. Önce siyah bir saç göründü merdivenlerin başında daha sonra da işte o gözleri gördüm. Elinde taşıdığı poşetler ile merdivenlerden çıktı.

 

"Heh geldi iki gözümün çiçeği." Dedi sabah üzerine çay dökülen adam isim hafızam beni yanıltmıyorsa adı Poyrazdı.

 

"Hemen kaçtınız iki parça bir şey getirseydiniz." Diye homurdanan sesi ile tebessüm ettim. Elindeki poşetleri yere koyarak cebinden bir yığın anahtar çıkarttı.

 

"Çok yardım etmek isterdim de malum." Poyraz çay dökülen bölgeyi eli ile gösterdi. "Gazi oldum bugün."

 

"Prenses tacini hakettin yani." Dedi Felix dalga geçercesine bir yandan da göz kırpıyordu, Asaf kahkaha atarken Poyraz öldürücü bakışlarını attı. "Prenses tacını hakeden biri varsa o da Eda'mdır."diye homurdandı. "Hadi benim mazeretim var. Sen niye taşımadın lan." Ortam kısa bir an sessizleşince. Hepsi birbirlerine baktı.

 

"Ne şerro bir insansın misafirim ben burada." Dedi Felix kırık Türkçesi konuşmasını komik yapıyordu. Asaf hala anahtarı ararken Poyraz eğilmiş olan Asafın sırtına dirseğini koyarak durdu. "Sie lan oradan misafirlik iki gün olur. Sen de bir Türksün artık." Dedi. Felix birden bozkurt işareti yaptığında bir şaşırmadım değil "Tabii Türk'üm. Yaşasın ırkımız çine bedel kırkımız!" Sanırım laik atak geçiriyorlardı Poyraz da aynı şekilde bozkurt işareti yaparak Felix'e eşlik etti. "Söylenir türkümüz çağlardan çağlara!"

Hızla elimi ağzıma götürürken kapıdan uzaklaşıp gülmeye başladım sesleri hala geliyordu ama ben o manzarayı gördükten sonra daha fazla izleyemezdim en son duyduğum birinin 'hadi uluyalım.' demesiydi. Erkekler değişikti gerçekten. Biz şimdi basbayağı komşu olduk iyi mi. İçeriye geçecekken gözüme portmantoda asılı olan şemsiye takıldı. Hala vermemiştim sabah da yanıma almayı unutmuştum bir şekilde ben de kalmıştı. Nasip artık yarına verirdim büyük bir ihtimalle yorulmuşlardı rahatsız etmek olmazdı. Bugün yorulmuştum ve yarın okula gitmem gerekiyordu bunun için vakit kaybetmeden yatağıma geçerek gözlerimi kapadım çok geçmeden de uyumuştum zaten.

~

Asaf doğru anahtarı bulduğunda derin bir nefes aldı. Kapıyı itikleyip açarken bir yandan da ayakkabılarını çıkartıyordu. "Poşetleri içeriye getirin." Diyerek eve giriş yaptı. Poyraz önündeki poşete bir bakış attıp daha sonra yanındaki Felix'e döndü "Gaziyim ben hacı." İşten kaçabildiği kadar kaçmak istiyordu. Pek belli etmese de fena haşlanmıştı ama klasmanı bozulmasın diye ses etmiyordu. Biliyordu çünkü illaki dalga geçeceklerdi. Poyraz da içeriye geçerken Felix dört dolu poşeti tek eliyle alarak içeriye girdi. Asaf kahverengi tekli koltuğa otururken Felix ve Poyraz da büyük koltuğa geçmişlerdi.

"Hele şükür geldik şuraya." Dedi Asaf derin bir nefes alırken. "Oğlum o kadar ev vardı hiç birini istemedin. Yedi ay bekledin şurası için." Dedi Poyraz "Verdiğin paraya deyseydi keşke." Aklı hala yetmiyordu bunu yapmasına buradan daha uygun evler de vardı ama kuzeni ısrarla bu daireyi beklemişti. Bu yedi aylık süreçte de tamirhane de kaldığını biliyordu. Felix kafasını sallarken "Bir de tamirhane de kaldın o kadar." Diye destek çıktı.

"Buldum." Asaf bunu o kadar sakin söylemişti ki ikili 'bu deli midir?' bakışlarından atıyorlardı. "Neyi buldun? Yatır gömü falan mı?" Dedi Poyraz kuzeninin son bir kaç gündür hareketlerindeki değişikliği fark ediyor ama ses etmiyordu. İlk fark ettiği zaman iki gün önce görüntülü konuşurkendi şimdi yüz yüze geldiklerinde daha net anlıyordu. Poyraz'ın dediğinden sonra adeta kafasının üzerinde soru işaretleri oluşan Felix, Poyraza baktı." Yatır? O ne demek lan." Yaklaşık bir buçuk senedir Türkiye de yaşıyordu. Her ne kadar Türkçe bilse de öğrenmesi gereken hala fazlaca kelime vardı. Asaflar ile Berra sayesinde tanışmıştı Felix, ikili aynı dans kursunda tanışmış daha sonra da muhabbetleri artmıştı.

Rahatça yayıldı koltukta Poyraz Asaf'ın poşetinden aşırdığı çubuk krakeri çıkartarak açtı bir tane ağzına atarken. Sesini bir sır veriyormuşcasına kısarak konuştu. "Evin altında dede olabilir." Felix'in kaşları kalktı " Ne kadar altında?" Diye bir soru yöneltti. Poyraz bu sefer küçük bir kat hesaplaması yaptıktan sonra parmakları ile dört işareti yaptı.

"Bu kadar altında işte." Yabancı olduğu için aklı karışıyordu bazen Felix'in o anlardan birindeydi şu anda dördüncü kat apartmanın altı oluyordu. Asaf,Poyraz' a sen iflah olmazsın bakışlarından attıktan sonra aklı karışan Felix'e baktı. Şu anda ikilinin konuşması ile ilgilenmiyordu sonunda bulmuştu onun mutluluğunu yaşamak ile meşguldü. Arkasındaki yastığı alarak çubuk kraker kemiren kuzeninin kafasına fırlattı.

"İtlik yapma çocuğun aklı karışıyor." Kafasına darbe alan Poyraz elindeki pakete sıkı sıkı tutunurken hiddetle Asaf'a döndü. Asaf ise Poyraza el hareketi çekerken aynı şekilde Poyraz da ona el hareketi çekmişti. "Sen ona bakma Felix. Boş boş konuşuyor."

"Ee ne buldun bro o zaman." Dedi Felix merak ile. Asaf ise bir süre bekledi. Hülyalı hülyalı daldı biraz gözünün önüne tek bir yüz geldi. Yıllardır aradığı ve sonunda bulduğu o yüz. Yarım ruh dolaştı dolaştı dolaştı ve en sonunda buldu diğer yarısını. "Hoop emmioğlu iyi misin? Ateşin falan mı var?" Poyraz elini Asaf'ın alnına koydu. Ateşi yoktu ama durumu da pek iyi görünmüyordu.

"İnci tanem'i" dedi tek nefeste. Bu ismi öylesine güzel söyledi ki kıskandı diğer tüm isimler. Sabırla beklemişti, biliyordu çünkü bir gün beklediği ona gelecekti ki keza öyle de oldu, evi ona geri gelmişti. Yüreğinin sol tarafında iç gıdıklayan bir his belirmişti ismini söylediğinde.

"O kim?" Dedi Felix.

"Hay a*ına ciddi misin?" Dedi Poyraz, şaşırmıştı çünkü, biliyordu her şeyi en başından beri. Kuzeninin nasıl Mecnun olduğunu nasıl Ferhat olduğunu bunca yıl kimseyi almamıştı hayatına ilk başlarda bundan vazgeçmesi gerektiğini bile düşünmüştü lakin kendisi de aynı bokun laciverti olduğunu biliyordu. İkili aynı durumdan muzdariptiler tek bir fark ile o diğer yarısını erken bulmuştu.

"12 yıl sonra. Gördüm oğlum. Biliyordum. Şerefsizim ki biliyordum." Sesindeki umuta bir parça heyecan karışmıştı. "Ciddisin dimi *aşak geçmiyosun." Hala inanamiyor gibiydi Poyraz ondan bu kadar ısrarlı soruyordu. Kuzeni kadar olmasa da o da bir hayli şaşırmış ve sevinmişti.

"Şerefsizim ki ciddiyim. Gördün ya oğlum sen de sabah yanımdaydı. Eskisi gibi yanı başımdaydı." Eğer ki kanatları olsa şu dakika hiç durmaz uçardı. Öyleli mutluydu. Poyraz ise sabahı anımsamaya çalıştı. O kadar uzun yıllar olmuştu ki görmeyeli tanıyamamıştı.

"Eda'm varken yanımda dişi sinek bile görmez benim gözüm. Hem gördüysem de tanımadım sen nasıl tanıdın." Aklına yine Eda geldiğinde bir gülümseme aldı yüzünü uzaktan bakanların siyah ancak yakından bakanın anlayacağı koyu kahve gözleri geldi gözünün önüne. Kalbi teklemişti birden bire yanında olmasa dahi düşüncesi bile onu heyecanlandırmaya yetiyordu. Aklını hızla toparlayıp kuzenine odaklandı.

"Ben onu her halükarda tanırım. İnsan yüreğini ısıtan insanı tanımaz mı?" Tanırdı isterse 12 yıl isterse 24 yıl geçsin tanırdı beyin unutsa kalp unutmazdı bir kere. Beyin unutsa gözler unutmazdı. Kalp dursa, akıl unutsa bu sefer ruh unutmazdı. Ruhu ile sevenler hiç bir zaman unutmazdı. Ali Asaf, İnci'yi ruhu ile sevmişti.

Felix ve Poyraz kafa salladılar sadece sevdaya denecek bir söz yoktu çünkü.

"Ama tanımadı beni. Hay s*keyim böyle işi. Gözünün içine içine baktım lan tanır belki diye, tanımadı." Mutluluk akan sesi kırıldı yerini hüzne bıraktı "Unutmuş beni." Dedi unutulmanın acısı dilinde iğrenç bir tat bıraktı. Poyraz elini Asaf'ın omuzuna atıp sıkarken,Felix olayı az çok tartıp, çözmeye çalışıyor Asaf'ın ani duygu değişimlerine de ayak uydurmaya çalışıyordu. İkisi de şu anda ne diyeceklerini bilemiyorlardı.

"Unutacak kadar mı sevmedi beni acaba." Dedi kendi kendine bu sefer diline bir çok iğne batırmışlar gibi hissetti aynı zamanda kurduğu cümle ile kalbi acıyla attı. Poyraz kuzeninin kafasına bir şaplak attığında Asaf'ın kafası ileri gidip geldi "Ne yapıyosun oğlum. Ben sana ne diyorum sen ne yapıyosun."

"Kes lan sesini at salak kafandan o düşünceyi. İnci'nin seni ne kadar sevdiğini tüm okul biliyordu oğlum. Millet imrenerek bakıyordu size." Poyraz bir kere daha vurdu kafasına Asaf elini vurulan yere koyarken sen ne ayaksın bakışlarından atıyordu. " Lan bak bu niyeydi şimdi."

Kaşlarını çattı Poyraz " İnci'nin sevgisinden şüphe ettiğin içindi."

"Aranıza gıriyorum ama Inci kim?" İkili merakla kendilerine sorulan soru ile Felix'e döndüler. Poyraz Asaf'a baktı konuşabilir mi diye durumu pek konuşabilecek gibi durmadığından kendisi söze girdi.

"İnci, Asaf'ın lisedeki ilk ve tek sevgilisi. Birbirlerini çok seviyorlardı. İnci bir sabah şehri terk etti bir daha da haber alamadık." Geçmiş tüm çıplaklığı ile gözler önüne serilirken Asaf güzel İncisini düşündü. Çocuk halleri ile yaşadıkları bile üzerinde öyle bir etki bırakmıştı ki yıllarca bu etkinin altında kalmış İnci Tanesinin dönmesini beklemişti.

"Ulaşmaya çalıştınız mı?" Felix bir soru daha yöneltti bunu da Poyraz cevapladı. "Tabii deli gibi hem de ama yer yarıldı da yerin içine girdi sanki hiç bir haber yoktu." Kısa süreli bir sessizlik olduğunda mazinin bulaştığı sesiyle Asaf konuştu.

"Sanki kaybolmuş gibiydi. Yıllarca yoktu ansızın çıkageldi. Hala dalgın, hala çok güzel bakıyor,hala inatçı. Eskisi gibi kokuyor hiç bir şeyi değişmemiş ama beni unutmuş. Her şeyi yerli yerinde ama ben yokum." Derin bir nefes aldı Asaf bunca yıl böyle bir karşılaşma hiç bir zaman beklememişti. Boynuna sarılmasını da beklememişti ama asıl tahmin etmeyeceği ve beklemediği şey olmuştu İnci Tanesi onu unutmuştu.

"Niye seni unutmuş olabilir. Çok mu değiştin." Dedi Felix şu zamana kadar Asaf'ı hiç böyle kasvetli görmemişti. Genelde kendine has bir sakinliği olurdu. "Değişti tabii lise de çubuk kraker gibiydi şimdi oldu goril gibi herif." Poyraz bir yandan da Asaf'a göz kırpıyordu. "Ondan tanımamış olabilir." Diye de ekledi kendi söylediğine kendisi bile inanmamıştı. Bazen tek çıkış yolu minik bir yalan umuduna tutunmaktı.

"Adımı da söyledim. Hadi adımdan tanımadı hadi lan tipimden tanımadı. Peki gözlerimden nasıl tanımadı abi. Aklım almıyor lan." İnci lise sırasında bir çift bal rengi göze tutulmuştu, bunca zaman kimsenin gözlerine hiç o kadar bakmak istememişti. Bir tek Asaf'tı. "Unutması için hafızasını kaybetmiş olması gerek." Kendini minik bir kozaya sarıp orada kalmak istiyordu Asaf. Uzun bir süre çıkmamak istiyordu. Dirseklerini dizlerine yasladı sağ eliyle de burun kemerini sıktırdı İnci'yi ilk gördüğü o an beyninden vurulmuşa dönmüştü ince belini tutmuş tüm kokusu etrafını sarmıştı. Yüzünü hasret ile izlemiş zorla yutkunmuştu o an. Sarılmamak için zor durmuştu.

Hiddetle ayağa kalktı. Onunla birlikte Poyraz ve Felix de kalktığında üç adam da birbirine bakıyordu. " Ben böyle duramam çıkıcam karşısına. Çıkıcam." Kanından adeta deli gibi adrenalin akarken salonda cirit atmaya başladı. "Deli misin a**na koyayım. Gece gece kız nerede oturuyor da yanına gideceksin." Diyen Poyraz deli dana gibi oradan oraya giden kuzenini tuttu. "Poyraz hakli Asaf. Hem karşisına çıksan ne diyeceksin kiza." Felix de Asaf'ın diğer kolunu tutarken ikili onu koltuğa oturttu. Peluş bebek gibi oradan oraya giden Asaf bir an duraksadı. "Karşı dairem de artık." Diyerek tekrar ayaklandı. "Bu kadar yakınımda iken eli kolu bağlayıp durmak canımı yakıyor." Hasretten vücudu kavruluyordu Asaf'ın.

"Ee bro o kadar fırsatın vardı niye konuşmadin. Kadın ayağına kadar geldi neredeyse." Felix hatırlamıştı kimden bahsettiğini anlamıştı da. Geçende arabada kriz geçiren kadındı. Asaf fazlasıyla endişelenmişti onun için bir an sarılacağını bile düşünmüştü lakin düşündüğü gibi olmamıştı.

"Korktum." Dedi Asaf ağlamaklı bir ses ile "Korktum lan gider diye."

"Öyle dan diye çıkılmaz karşısına çıksan ne olacak ne diyebileceksin bir kere şöyle bir şey var neden unuttu seni önce onu bulman lazım. Akıllı bir adamsın sen Asaf ve şu anda tam bir salak gibi davranıyorsun." Felix sözü bittiğinde yeşil ve kahve gözlerini Asaf'ın bal rengi gözlerini dikti anlayıp anlamadığını tartmaya çalışıyordu. "Ne güzel konuştun öyle aferin Felix. Felix'e kesinlikle katılıyorum."

Asaf anlayışla kafasını salladı. Kalktığı koltuğa geri otururken kafasını arkaya yaslayıp tavanı izlemeye başladı. "Zaten o uyumuştur." Son sözleri olurken ansızın kapının çalması ile hızla ayağa kalktı öyle ki kapının önüne ışınlandı. Kapıyı bir umut açarken görmek istediği yüzler asla bunlar değildi. Hepsi ağızları kulaklarında Asaf'a bakarken. Baran'ın "Yeni evin hayırlı olsun kardo." Demesi kendine gelmesini sağladı. Kapının önünden çekilirken sırayla hepsi içeriye geçiyordu. İçeriden Poyraz'ın "Eda'm ve diğerleri hoşgeldiniz." Dediğini duymuştu sadece içeride bir ses silsilesi varken o tek bir kişinin yanında olmak istiyordu. Karşı kapıya bakakaldı. Aralarında sadece şu kapı vardı artık. Ruhları bir bedenleri ayrı kalmıştı.

"Ali Asaf?" Duyduğu ses ile daldığı kapıdan gözlerini ayırırken arkasını dönerek çocukluğundan bu yana yanında olan kadına baktı Eda yumuşak gülümsemesi ile arkadaşına bakıyordu. Ev mevzusunu biliyordu zaten Asaf ilk ona söylemişti. "Nasılsın?" Arkadaşının şu anki durumunu fazlasıyla merak ediyordu. Daha erken gelmek isterdi ama koşullar buna pek müsade etmemişti. Er ya da geç arkadaşının yanındaydı işte.

"Nasıl olayım Eda. Aramızda sadece bir kapı var ve ben ona ulaşamıyorum." Eda arkadaşına yaklaşarak omuzunu sıktı. "Konuşmayı düşünüyor musun?"

"Unutan birine kendimi nasıl açıklayabilirim?" Aklı asla unutulmayı kabullenemiyordu. Alzheimer hastası bile biraz olsun bazı kişileri hatırlarken Asaf'ın unutulmak canını sıkıyordu.

"Annesi ile konuşsan belki o sana yardımcı olur. Bak Asaf korkunu görebiliyorum bunu çözmek istiyorsan da ilk yapman gereken şey bilgi almak. Bu bana pek fazla normal bir unutkanlık gibi gelmedi çünkü. Birden karşısına çıkıp geçmişi hatırlatacak şeyler söylersen travmatize olabilir."

Normal şartlarda işini özel hayatına katmak gibi bir prensibi olmasa da Eda için arada gerçekten böyle konuşmalar insanlara gerekebiliyordu. Asaf düşündü. Kafası o kadar doluydu ki birinin ona yol göstermesi rahatlamasını sağlamıştı.

"Bugün benim dışımda herkes mantıklı konuşuyor." Kendini tutamayarak bir kahakaha patlattı Eda "Ya Asaf Bey bu öyle akıl vermeye benzemez. Eeee ne de olsa terzi kendi söküğünü dikemez."

"Asaf! Eda!" Baran'ın kalın sesi merdivene kadar çıkarken Asaf hızla kapıyı kapadı. Daha ilk günden kimse ile papaz olmak istemiyordu. İkili içeriye geçtiğinde orta sehpayı koltuklara yaklaştırmış üzerini de abur cuburla doldurmuşlardı. Asaf yine tekli koltuğa otururken Eda Poyraz'ın yanına geçti. Felix ve Berra yan yana armut koltuklarda otururken Baran ve Günce yerde oturuyorlardı. Herkes yanındaki ile konuşmaya başlarken Asaf sadece onları izliyordu.

Berra Felix ile beraber taş kağıt makas oynuyordu. "Hazır mısın Felix?" Serserice gülerek ekledi "Yenilmeye." Felix ise duyduğu söz yeşil gözünü kırptı. "O iş hiç belli olmaz." Kafasını sağa doğru yatırırken Berra'nın saçındaki yaprak gözüne çarpmıştı. Sakince acele etmeden elini Berra'nın saçına götürürken yanakları al al olan bir adet Berra vardı ortada.

"Saçlarımı uzatmaya karar verdim." Felix'in eli bir an durdu. "Niye?" Dedi sakinlikle yavaş hareket ediyordu çünkü bu tarz hareket etmezdi sınırını bilir ona göre hareket ederdi,lakin parmak uçları sızlıyordu elinin altındaki saçları doyasıya okşamak istiyordu. "Bir de öyle denemek istiyorum. Uzatmayayım mı?" Felix zorda olsa saçtan elini çekerek parmak uçlarındaki karıncalanmayı saklamak istedi çünkü Berra onun arkadaşıydı ama kendine engel olamadığı şeyler vardı en başından beri kendine bir türlü itiraf edemediği. Berra ise karşısında gülümseyen adama mutluluk ile baktı.

"Fark etmez uzun ya da kısa her türlüsü yakışır sana." Dedi Felix uzun saçlı Berra'yı düşündü bir an, yakışırdı. "Neye gülüyorsun öyle." Berra'nın sesi ile kendine gelirken "Ne gulmesi kim, ben mi yok canim. Sana öyle gelmiş." Ardı ardına sıraladığı şeyler ve yine kayan aksanı ile Felix bir an duraksadı gerçekten kendisine şaşıp kalıyordu. Kendisini tokatlasa yeriydi şu anda. "He he kesin. Neyse yaa hadi hadi camon babyyy. Yenilmeye hazır ol." Diyerek elini uzatan Berra ile derin bir nefes aldı en azından kendini açıklamasına gerek kalmamıştı o da elini uzatırken ikili uzun bir süre oyun oynadılar.

Eda, Poyraz'ın kendisi yüzünden haşlanmasına razı olmamıştı içi acımıştı ilk başta bunun için yanık kremi alıp gelmişti. Elindeki kremi uzatırken Poyraz bir kreme bir de elin sahibine bakıyordu. "Kremin yoktur senin şimdi. Bunu sürersen geçer hemen." Tanrı şahit ki gözlerine tüm evren sığdı bir anda Poyraz'ın. Sevdiceği ona karşı yumuşuyor muydu? Zil takıp oynayabilirdi şu anda. "Geçmez Eda, yarama senin elin değmediği sürece geçmez." Eda duydukları karşısında kızarırken ne diyeceğini bilemedi. "Abartıyorsun." Demek ile yetindi sadece. Poyraz ise utanan sevdiğini biraz daha utandırmak adına "Senin elinin şifasından haberin yok. Gül güzeli." Dedi. Eda karşısında ona sırıtan adama bakarken tek kaşı hafifçe kalktı. "Ondan dokunduğum her hasta iyileşiyor o zaman." Kafasını onaylarcasına salladı." Fark etmemi sağladın sağ oll." Üzerine bir de gülümsediğinde Poyraz beyninden vurulmuşa döndü. Düşündükleri ile kaşları git gide çatılırken homurdanmaya başlamıştı "Gül güzeli sen psikolog değil misin ne işin var milleti elliyorsun. Dertlerini anlatsınlar gitsinler işte." Çocuk gibi huysuzlanmasıyla az kalsın gülecekti lakin son anda gülmesini durdurdu Eda. Konuyu değiştirmek adına boğazını temizledi bakışlarını sevdiği siyah gözlere çevirirken "Merak etme tek ellediğim hasta sensin. Yaran acıyor mu?"Kafasını salladı Poyraz, Gül Güzelinin üzüleceğini bildiğinden acısını yutup sadece gülümsedi.

Baran ve Günce telefonları elinde dururken yan yanalardı ama birbirlerine sadece reels videosu atıyorlardı. Aralarında sessiz bir antlaşmaydı bu.

Asaf, beyaz tavana bakarken ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Eda'nın dediği gibi ilk önce nedeni öğrenmesi gerekirdi. Yarın ilk işi İnci'nin annesini ziyaret etmek olacaktı. Gözü saate kaydı gece yarısı daha olmamıştı. Bugün İnci Tanesinin doğum günüydü. İçeride birlikte kaldıkları zaman ne çok isterdi kutlamak, sarılmak, doyasıya öpmek hiç birini yapamadı ama sevdiği kadın o kadar aceleciydi ki tek isteği oradan çıkmaktı. Kendi kendine güldü eskisi gibi hala inatçının tekiydi. Bir an düşecek diye çok korkmuştu lakin aklına gelen başına gelmemişti.

Tanrı kader ağlarını kusursuz bir nizamda ördü. Evren iki tamamlanmış ruhu mühürledi. Tek eksik bedenlerin mühürüydü. Hiç bir eksik kalmayıncaya kadar evren iki sevdalı bedene yol oldu.

Ali Asaf, dükkanını açtıktan sonra vakit kaybetmeden gece eline ulaştığı adrese doğru gitti. Biliyordu, emindi Zümrüt Teyzesi hep bu saatlerde kalkar yirmi dakika yürüyüşe çıkardı. Sekiz katlı binanın önüne gelerek otomattaki zillere baktı küçük yazıyla yazılı Zümrüt Ergün yazısına tebessüm etti. Doğru yere gelmişti içindeki fırtına tüm şehri kasıp kavuracak cinstendi. Heyecan tüm damarlarında dolanırken vazgeçmemek için zile hızlıca basarak geriye çekildi.

Elleri terliyordu hızla üzerine sildi. Kapının açılma sesi geldiğinde gergince boğazını temizledi ve kapıyı ittirerek açtı. Hemen yan taraftaki ilk kapıya giderken kapıda onu gördü. Zümrüt Ergün, yaşına göre gençti lakin ruhu acı içinde kıvranıyordu. Genç yaşta iki çocuğu ile kalmış, diğer yarısı artık yoktu acıya dayanmaya çalışıyordu lakin yıllardır içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir yangın kol geziyordu.

Zümrüt, karşısında gördüğü bu delikanlıyı hemen tanımıştı. "Ali Asaf?" Dedi şaşkınca bunca yıldır hiç görmediği zamanında oğlu gibi sevdiği bu adamı karşısında görmek gözlerini doldurmuştu. Ali Asaf ise "Zümrüt Teyze." Demek ile yetindi. Eğer ki bu kadar değiştiyse Zümrüt Teyzesi nasıl tanımıştı ,İnci onu neden tanımamıştı?

"Sana sormak istediğim şeyler var."

 

 

 

​​​​​​

​​

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%