Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Bölüm

@evrem_65

Medya Kaan Erdinç

Yeni bölüm düzenlenip eklenecek takipte kalın!
Yorum ve oylarınızı bekliyorum! Öpüldünüz 😘🥰❤️

İyi okumalar!

Kapı ziliyle gözlerimi araladım. Beyaz tavanı görmemle gözlerimi ovdum. Sırtımı dikleştirip etrafıma baktım. Odamdaydım! Kırmızı elbise hala üstümdeydi. Ve sağ ayağımın altında yastık vardı. Arabaya binmem dışında hiç bir şey hatırlamıyordum. Başıma ağrı girince elimi alnıma götürdüm. Zil sesini tekrar duyunca kendimi zorlayıp ayağa kalktım. Israrla zil çalıyordu.

Komodinin üstündeki telefonuma baktım. Saat 14.00 'dı. Tabii gece yarısı eve gelirsem böyle olurdu. Ayağıma dikkat ederek kapıya ilerledim. Kapı kulpunu açınca Gözde ve Ayda aynı anda bağırdı.

"Berra!"
Üstüme doğru geldiklerinde korkmadım değil. İkisi aynı anda sarılınca dengemi kaybettim. Geri çekildiklerinde baştan aşağı beni süzdüler.

"Bu halin ne kızım ya?"

"Kızlar ayağım acıyor." dememle geri çekildiler.

Ayda, "Ne oldu ayağına senin?"

Gözde pis pis sırıtmaya başladı. "Tek sorun bu değil. Gece uykusuzluktan mahvolduk ama gördüğümüz manzaraya değdi."

"Ne manzarası?" dedim anlamamış bakışlarımla.

Ayda, "Gözde bir dur ya, içeri geçelim."

Koluma girip yardım ettiler. Kanepeye geçtiğimde ayağımı uzattım. Bir an önce duşa girmeliydim. Kendimi pis hissediyorum bu yüzden hiç bir yere dokunmak istemiyordum. Bu bilgiyi paylaşmak istedim çünkü kendimi rahatsız hissediyordum.

Ayda karşıma oturdu. "Sana bir şey oldu diye çok korktuk. Çok şükür iyisin."

Gözde ayağımın dibine oturdu, "Ya nasıl akıl edemedik telefon numaralarımızı almayı. Gece kulübünün sahibiyle resmen saç başa girecektim sana ulaşmak için."

Ayda gülmeye başladı. "Tabii erkek olması dışında sorun yok."

"Dur dur oralara geleceğiz sen anlatsana Kaan Erdinç ile ne işin vardı?" Gözde otuz iki diş sırıtmaya başladı.

Başımı Gözde'ye çevirdim. "Sen Kaan'ı nereden tanıyorsun?"

Gözde, "Kızım onu kim tanımaz ki. Ooo!" dedi elini sallayarak.

"Nasıl yani?"

Ayda, "Adam ünlü iş adamı. Ayrıca bu gittiğimiz gece kulübünün sahibi iki kişi varya. Biri kuzeni diğeri kardeşi oluyor. Daha ne anlatayım ki? Ha birde şuan yerinde olmak isteyen bir çok kız vardır emin ol."

Gözde, göz kırpıp "Bir gece yarısı seni evine bırakıyor, hayırdır?" dedi.

"Küçük bir yanlış anlaşılma oldu. Tartışmanın üstüne birde bar boşaltılınca böyle oldu."

Gülmeye devam ediyordu. Bu durumdan çok eğlenmişti. "Nasıl bir yanlış anlaşılma acaba?"

Ayda, "Ayağın nasıl oldu?"

"O hengamede ayağımı burktum işte. Siz ne yaptınız bende size ulaşamadım dün?"

Ayda, "Seni bulamayınca üstüne bizde sorun çıkardık. Neydi adı ya?" gözlerini kıstı. Düşünmeye başladı.

Gözde, "Yusuf." dedi Ayda'ya bakarak.

"Evet Yusuf! Gözde ile Yusuf bayağı pistin ortasında tartıştılar."

Gözde, "Çünkü senin için çok endişelenmiştik ne yapsaydım ki?"

Minnetle Gözde'ye baktım. "Aynısını bende sizin için yapardım, teşekkür ederim."

"Rıca ederim canım." Gülümsedi.

Ayda, "Bakalım belki Yusuf gelebilir bugün."

"Neden?" dedim şaşkın bakışlarımla.

"Barış ilan edecekler galiba." dedi iki elini havaya kaldırarak. Anlaşılan Ayda'da bu durumu kestiremiyordu.

Gözde ayağa kalkıp buzdolabına ilerledi.
"Buz yok mu?" diye söylendi.

"Buzu ne yapacaksın?"

Ayda, 'Hani ayağın şişmiş ya tatlım? " Dedi ayağımı göstererek.

"Ha evet. " Dedim başımı aşağı yukarı sallayarak.

Gözde elindeki buzla ayağımın dibine oturdu. Buzu ayağıma tutmaya başladı. Yüzümü acıyla buruşturdum. "Acıyor."

"Davul gibi olmuş acır tabii. "

"Düne göre daha iyi sanki ama. " Dedim kararsız bir şekilde.

Gözde dudaklarını araladığı vakit kapının zil sesi araya girdi.

Ayda,"Birini mi bekliyordun? " Dedi meraklı bakışlarla.

"Hayır." Deyince Ayda ayağa kalktı.

Kapı ısrarlı bir şekilde çalmaya devam ediyordu. Bir kaç saniye sessizlik oluştu.

"Hey! Böyle giremezsin!" Ayda'nın ses tonu yükselince Gözde elindeki buzu bırakarak ayağa kalktı.

Topuk seslerinin mesafesi azalırken sırtımı dikleştirdim. Karşımda mankeni anımsatan uzun boylu sarışın genç kız durunca affaladım.

"Sen kimsinde böyle içeri giriyorsun?" Gözde kıza doğru diklenmeye başladı.

"Yalnız seninle muhatap olmuyorum. Muhatabım bu kız. " Diyerek eliyle beni gösterdi.

"Seninle nasıl muhatap olabilirim, çık evimden. "

"Öncelikle ben Ece, dün seni bırakan ya da bıraktırmaya çalıştığın adamın sevgilisiyim. "

"Ne diyorsun sen ya?" Diyerek kaşlarımı çattım.

"Evet canım Kaan Erdinç'in sevgilisiyim. Ve seni uyarmaya geldim." Bir kaç adım atıp oturduğum koltuğun karşısındaki sehpanın üzerine oturarak eğildi. Gözleriyle baştan aşağı süzdü. "Hala dünden kalmasın aşırı varoş kokuyor burasıda. "

Gözde bir anda yükseldi. "Dediklerine dikkat et, elimden kaza çıkacak. "

Ayda, Ece denilen kızın kolundan tuttu. "Saçmalıklarına ayıracak vaktimiz yok hadi defol!"

"Dokunma bana!" Diyerek Ayda'nın elini itti. "Konuşmam daha bitmedi!"

Alaycı bir şekilde güldüm. "Acaba bu konuyu sevgilinle mi konuşmayı denesen ya da şizofren olduğunu mu düşünmeliyim?"

"Seni bir daha Kaan'ın yakınında görmeyeceğim. Görürsem çok kötü şeyler olur. Bu seni ilk ve son uyarışım. İnanki benimle uğraşmak istemezsin. "

"Ya öyle mi olurmuş?" Dedim alaycı gülümseme ile.

Ayda, "Ya kızım hadi defol." Kızın kolundan tutup çekiştirmeye başladı.

"Sizde kaşınıyorsunuz herhalde, çek elini! "

Gözde, "Evet, çok kaşınıyoruz. Kaşısana! " Diğer taraftan Gözde itmeye başladı. Salondan ayrılıp kapıya doğru ite kalka gittiler.

"Bir bu eksikti. Ayrıca evimin adresini nereden biliyor!"

"Hasta bu kız gerçekten! " Söylenerek içeri girdi Gözde.

"Siz tanıyor musunuz bu kızı? "

Ayda, "Evet."

Gözde, "Ünlü bir iş adamının kızı oradan geliyor şımarıklığı herhalde. Her şeye sahip olduğunu sanıyor aptal. Ve Kaan'a da takıntılı sanırım yeni öğrenmiş oldum. Ki sevgilisi olsa her yerde duyulurdu. Koskoca tanınan biri yani. "

Ayda,"Dün gece o da oradaydı herhalde yoksa nasıl görsün sizi?"

"Hiç bilmiyorum. Başımı böyle önemsiz şeylere ağrıtamam. "

Gözde, "Kıskançlıktan nasıl kudurmuş ama? "Diyerek güldü.

Ayda,"Harbi ya evine kadar geldi. Ruh hastası! "

"Neyse kızlar tamam kapatın konuyu lütfen. Bitti geçti. "

Gözde,"Umarım bitmiştir. "

1 HAFTA SONRA


Okuldan ayrılıp evime doğru ilerlemeye başladım. Uzun bekleyişler sonrası beklediğim o telefon çalmıştı. İşe alınmıştım. Dört gündür süren bir düzen içerisine girmiştim. Bundan dolayı kendimi dinamik ve huzurlu hissediyordum. Telefonumun sesiyle başımı çevirdim. Hale arıyordu.

"Alo."

"Merhaba canım,"

"Merhaba Hale, nasılsın? "

"İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın görüşmeyeli."

"Bizde iyiyiz ama teklifimizi kabul edersen daha iyi oluruz."

Dudağımın kenarı yukarı kıvrıldı. "Teklif mi? "

"Bugün Ali ile beraber plan yaptık. Seni yemeğe davet etmek istiyoruz."

"Çok güzel bir teklifmiş ne diyeceğimi bilemedim şimdi. Aa! Heyecanlandım galiba! " Ali'nin beni dinlediğinin farkındaydım.

"Evet, sabırsızlıkla cevabını bekliyoruz."

"Nasıl hayır diyebilirim ki,"

Ali'nin sevinç sesleri kulağıma geldi. "O zaman akşam görüşürüz canım. "

"Görüşürüz." Deyip telefonu kapattım. Önce eve uğrayıp hazırlanmalıyım...

 

&


Kapı ziline basıp açılmasını bekledim. Kapı aralandığında Hale'nin güler yüzünü gördüm.

"Canım hoşgeldin." Deyip tokalaştık.

"Hoşbuldum."

Ali, "Berra hoşgeldin!" Diyerek bacaklarıma sarıldı.

Eğilerek yanağını öptüm."Hoşbuldum canım. "

Elimi tuttup içeriye doğru çekiştirmeye başladı. "Hadi içeri girelim!"

Hale,"Ali sakin ol canım düşeceksin. "

"Bana bir şey olmaz anne. "

Gülmeye başladım. "Emin misin Alicim? "

"Tabii ki büyüdüm ben. "

Salona geçip koltuğa oturduk. Elimi saçlarında gezdirdim. "Tabii sen öyle diyorsan öyledir beyefendi. "

Hale mutfağa giderken Ali hızla ayağa kalktı. "Sana bir şey göstereceğim."

"Ne göstereceksin?" Dedim meraklı bir şekilde.

Ayağa kalktığım vakit Hale yanımıza geldi. "Önce yemeğimizi yiyelim ama Alicim. Berra çok açtır şimdi ve sende. "

Ali kararsız bakışlarını bir bende birde annesinde gezdirdi. "Şey... "

Kararsız halini bir süre izledikten sonra dudağımı araladım. "Önce yemeğimizi yiyelim sonra bolca vaktimiz olur. Olur mu canım?"

"Olur." Ali onaylayınca yemek masasına geçtik. Karşımda Hale ve Ali oturuyordu. Masada gözümü gezdirince ağzım açık kalmıştı. Birsürü çeşit vardı. Sanırım Hale bakışlarımı yakalamıştı."Ne seversin diye hiç soramadım bende karıştırdım ortaya bir şeyler işte. "

Mahçup bir şekilde baktım. "Çok zahmet etmişsiniz hiç gerek yoktu. "

"Olur mu öyle şey canım saçmalama lütfen. "
Daha önce görmediğim orta yaşlarda bir kadın kaseleri sırayla alıp servis yapmaya başladı.

"Hadi Berra yemeğimizi yiyelim gidelim. " Ali çok hızlı davranıyordu. Bu kadar aceleci olması beni meraklandırıyordu.
Çorbasından bir kaşık alarak ağzına götürdü.

Hale bu duruma gülmeye başladı. "Oğlum sakin olur musun lütfen Berra kaçmıyor bizimle. "

Araya girerek Hale'nin sözünü kestim. "Ve lütfen yavaşca yemeğini ye. Sana bir şey olursa çok üzülürüm biliyorsun değil mi? "

Ağzındaki lokmayı yerken başını aşağı yukarı salladı. "Güzel. Afiyet olsun o zaman. "


&


Su bardağından yudum alıp masaya bıraktım. "Elinize sağlık çok güzeldi. "

"Afiyet olsun canım benim. "

Sanırsam heyecandan sesini yükselterek bağırdı. "Doydun mu Berra, kalkalım mı? "
Gözlerinin içine baktım. Tek kaşımı kaldırdım. "Ben doydum ama ya sen? "

"Hadi kalkalım. "

Başımı Hale'ye çevirdim. Dudağımın kenarı yukarı kıvrıldı. "Ben daha fazla bu beyefendiyi bekletemeyeceğim. Müsaadenle. "

Aynı mizacımla bana eşlik etti. "Tabii ki Berra gidin artık. Lütfen kahveler hazır olduğunda burada olun -başını Ali'ye çevirdi- tamam mı Alicim? "

Ali, "Tamam." Dediğinde ayağa kalktım. Elimi tutunca merdivenlere yöneldim. Basamakları çıktığım vakit gözümün önüne Kaan ile yaşadıklarım geldi.
Acaba şuan ne yapıyordu? Bir dakika ya! Ben neden onu merak ettim ki? "Kendine gel Berra!" Diye söylendim.
Bir üst katta daha çıkıp duraksadım. En son kat burası olduğu için koridoru kısaydı. Sadece üç kapı vardı. Sağ tarafta iki kapı, hemen karşısında bir kapı vardı. Yan yana olan kapılardan birine girdik.

Ali yeniden heyecan yaptı."Burası benim odam!"

Bakışlarımı mavi duvarlara ardından yerdeki renkli oyuncaklara, beyaz dolap ve çalışma masasında gezdirdim. Odası her çocuğun isteyeceği bir dekordaydı. Ben bile bayılmıştım.

"Odan çok güzelmiş Alicim."

Utanarak gülümsedi. "Ben meraktan çatlayacağım galiba bana ne gösterecektin?" Dememle çalışma masasına gitti. Eline kağıt alarak yanıma geldi.

"Gözünü kapat. Ben aç dediğimde açacaksın tamam mı? "

Yatağın kenarına oturdum. Ellerimle gözümü kapattım. "Tamam."

"Aç!" Gözümü açmamla iki eliyle havaya tuttuğu resmi gördüm.

Dudağın kenarı yukarı kıvrıldı."Bana resim mi yaptın?"

"Evet." Diyerek yanıma oturdu. Resmi ellerinden aldım. İncelemeye başladım. Kendince çizdiği resimde iki kişi vardı ve oturuyordu.

"Bak." Dedi iki kişiyi göstererek. "Senle ben. Hatta pamuk şeker yiyoruz. "

"Ya Ali sen o günü çizmişsin. Bu çok güzel bir şey. " Resmi kenara bırakıp Ali'nin her iki yanağını öptüm. Hızımı alamayıp sarıldım. "Bu resim benim olabilir mi evime götürüp evimin ortasına koyacağım çünkü çok beğendim. " Ali dediklerime çok mutlu olmuştu. "O senin olsun ben yine çizerim ki. "

Gözlerimden kalpler fışkıracaktı o derece sevgi yoğunluğunu yaşamaya başladım. "Bu kadar tatlı olursan yerim seni bak. Sonra ömür boyu midemde yaşarsın! "

"Hayır! Nasıl midende yaşarım? Olamaz! " Ellerim karnına gidecekken yanımdan kalktı.

"Aa! Benden mi kaçıyorsun yoksa?" Kaşlarımı çattım. "Ama benden kaçamazsın yakalarım seni!"

Ali gülmeye başladı. "Yakalayamazsın ki beni! "
Odadan çıkınca apar topar ayağa kalktım. Kağıdı güzelce katlayıp cebime koydum. "Ali!" Diyerek odadan çıktım. Koridorun boş olduğunu görünce merdivenlere yöneldim. Basamakları inerken bir alt kat koridorun sol tarafında kalan kapı dikkatimi çekti. Ali'nin kapı kenarından kafasını görünce güldüm.

"Gördüm seni!"

Basamakları bitirip hızlı adımlarla kapıya koştum. Soluğu almadan içeriye girince nefesim kesildi. Kocaman silüette çarpınca dengem bozuldu. Başımı kaldırınca dudaklarımdan adı firar etti.
"Kaan." Bir an elim ayağım birbirine girmişti. Ne oluyor bana böyle? Sanırım onu burada beklemediğim içindi.

"Dayı, Berra'ya sakın beni verme!" Kaan'ın bacağına ahtapot gibi sarılmıştı.

"Ali... " Dedim gülerek. Kaan hiç bir tepki vermiyordu. Sanki o geceyi hiç yaşamamış, hiç tanışmamış gibiydi.

Ali bu durumdan keyif alıyordu fakat benim için tam tersiydi. "Berra beni yiyecekmiş, yerse ömür boyu midesinde yaşarmışım!"

Yanaklarımın kızardığını hissediyorum.
"Alicim istersen bunu sonra tartışalım. Aşağı inelim mi?"

Kaan kalın sesiyle, "Ali." Dedi. Devam edecekken telefon zil sesi araya girdi.
"Bana müsaade et Ali. " Diyerek elini Ali'nin saçlarında gezdirdi. Ardından hızlı adımlarla yanımızdan ayrıldı.

"Ali!" Dedim heyecanlı bir şekilde. Elime düşmüştü!

"Ya hayır!" Diyerek çalışma masasına doğru koştu. Ali kaçarken odayı incelemeye başladım. Gri ve kahverengi tonlarına hakim mobilyalar çok lüks duruyordu. Çalışma masası çok büyüktü ve masa arkasında duvarla bir bütün halinde kitaplık vardı. Her bir rafı iddialı duruyordu. Masanın hemen karşısında duvara dayalı deri kahverengi kanepe yanında ise sehpa vardı.

"Berra." Ali'nin sesiyle odayı incelemeyi kestim. Masanın diğer tarafına geçmişti. Ona doğru adımlar atmaya başladım.

"Ali hadi sen kazandın tamam. " Kaan tekrar gelmeden odadan çıkmalıyız.

"Yakalayamazsın ki beni!"

"Yakalayacağımı biliyorsun değil mi?"

Ali'ye doğru her adım attığımda kahkahası artırıyordu. Bu durumdan aşırı keyif alıyordu. Masanın etrafını dolaşır gibiydim.
"Anlaşma yapalım mı seninle Alicim?"

"Neymiş o?" Dedi. Kollarını göğsünün üzerinde birleştirdi.

"Annen bizi bekliyor. Daha fazla bekletmesek olur mu? Sonrada oynarız."

"Tamam." Dedi masanın diğer tarafından uzanarak. "Hadi gidelim Berra." Bu kadar çabuk kabulleneceğini beklemiyordum. Adım attığı an masanın üzerindeki dosya yere düştü.

Ali irkilerek geri çekildi. "Sorun yok canım dosya düştü. Alırım ben şimdi."
Yere düşen dosyayı yerden kaldırdım. Masanın üzerine bırakırken gözüme beyaz zarf çarptı. Zarf açılmıştı ve arasından fotoğraf görünüyordu. Fotoğraf bana o kadar tanıdık geliyordu ki elimi zarfa götürmemek için zor tutuyordum kendimi. Gözlerimi masadan ayırdığımda Ali'nin odadan çıktığını gördüm. Bu anı fırsat bilerek zarfı elime aldım. Zarfın üzerinde Kaan Erdinç yazıyordu. Açılmış zarfı tekrardan açarak içinde birden fazla olan fotoğrafı elime aldım.

Fotoğrafta Kaan ile kendimi görünce donakaldım. Kadraj çok yakın olduğu için sanki yangın merdiveninden apar topar inen biz değil, el ele tutuşmuş dışarıda buluşan çifte benziyordu.Bu gördüğüm fotoğrafa anlam vermek için düşüncelerimin arasında gel git yaptım fakat şuan hiç bir şey düşünemiyordum. Gördüklerimi beynime kazımaya çalışıyordum.

"Berra." Adımı duymamla titredim. Ali'nin sesi olduğunu anlayınca derin nefes verdim. Koridordan yaklaşan ayak sesleri gelince masadan koşar adımlarla uzaklaştım. Elimde duran fotoğrafı zarfa bırakmadığımı fark edince panikledim. Yerine koysam bir dakikamı almaz herhalde! Kararsızlığımla mücadele ederken içeriye Kaan girdi. Sağ elimde tuttuğum fotoğrafı arkama götürdüm. Kaan şüpheli bakışlarını üzerimde gezdirdi. Hiç bir şey olmamış gibi davranıp solundan yürüdüm. Odadan çıkmak için son adımımı atacakken sol kolumu tuttu. Hayır! Anlamış olamazdı değil mi? Kulağıma doğru yaklaştı. Ne yaptığını anlamaya çalışırken nefesini ensemde hissettim.

"Kendine dikkat et." Beklediğim şeyin olmamasına bir nebze sevinirken duyduğum cümlenin bende yarattığı şaşkınlık bir nebzede tedirginliğe dönüşmüştü. Gerçekten benim iyiliğimi mi düşünmüştü? Yoksa bunu fotoğraf ile bağdaştırmalı mıydım? Kolumu serbest bırakınca odadan çıktım.

 

&

 

Hale'ye bir şey yansıtmadan kahvemizi içip soluğu dışarıda aldım. Anahtarı çantamdan çıkarıp kilidi açtım. Kapıyı arkamdan kapatarak salona yürüdüm. Kendimi gelişigüzel kanepeye attım. Başım sanki çatlıyordu! Tek başıma beyin fırtınası yaptım. Bugün yaşadıklarıma anlam vermeye çalışıyordum.


Buna ihtiyacım varmış gibi cebimden fotoğrafı çıkardım. Fotoğraf ile beraber Ali'nin çizdiği resimde elime gelmişti. Sehpaya resmi bırakıp fotoğrafı elime aldım. Öncelikle ilk merak ettiğim soru şuydu: bu fotoğrafı kim çekmişti? O gün takip mi edilmiştik? Bir diğeri ise bunu kim, neden ve ne için Kaan'a yollamıştı? Fotoğrafı yollayarak neyi kast etmişti? Şimdi bunlar kenarda dursun. Merak ettiğim bir diğer soru, Kaan'ın fotoğrafı görünce ne tepki verdiğiydi. Kulağıma söylediği cümle bunlarla ilgisi var mıydı? Varsa bana daha dürüst olabilirdi çünkü tek olduğumu biliyordu. Peki yoksa? İşte bundan sonrasının devamı geliyordu. Bu kısım sıkıntılıydı işte. Derin nefes alarak gözlerimi kapatttım. Ellerimi saçlarıma daldırdım. Sakin olmayı bekledim...

Gözlerimi alarm sesiyle açtım. Hızla ayağa kalktım. Salonda kanepede uyuyakalmıştım. Duvar saatine başımı çevirdim. Okula geç kalacaktım! Önce dünden kalan beni arındırmam gerekiyordu. Koşar adımlarla banyoya girdim...

Taksici şoföre parayı uzattıp arabadan indim. Vardığım okul işlek bir caddenin üzerindeydi. Konumu ve dış görseli çok lüks duruyordu. Sanırım burada öğretim görevlisi olmak benim için bir avantajdı. Branşım gereği anasınıfına yönelmem gerekirken açıkta ilkokul öğretmeni olduğu için bu teklifi kabul etmiştim. Çünkü bu sorumluluğumu kaldırabileceğimi biliyordum. Okul bahçesinden gelen gürültüye doğru ilerledim...

"Ödevlerinizi pazartesi günü kontrol edeceğim. Unutmayın tamam mı?"

Hep bir ağızdan "Tamam öğretmenim!" dediler. "Şimdi çıkabilirsiniz." Çocuklar sınıftan çıktıklarından masadaki eşyalarımı topladım. Çantamı koluma götürürken içeriye müdür hanım girdi. "Tuğba hanım."

"Merhaba Berra. Biraz konuşabilir miyiz?"

"Neden zahmet ettiniz arasaydınız gelirdim. Bir sorun mu var?"

"Duymasın diye yanına gelip emin olmak istedim. Çok vaktini almayacağım."

"Peki." dedim durumu kabullenerek. Hiç iyi hissiyatlar almıyordum. Bir sorun vardı, evet!

"Nasıl söylesem bilemedim. Buraya adapte olmaya ve çocuklarla kaynaşmaya başladığınının farkındayım. Ne yazık ki işini sonlandırdığımı belirtmek isterim. Çünkü eski öğretmenimizin geri döneceğinin haberini aldık."

Duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Mantıklı gelmiyordu. Giden öğretmenin bir daha gelmeyeceğini söylemişti bana. Bu işte bir terslik vardı. Neden işimden olmuştum durduk yere?
"Tuğba hanım, bunun geçerli bir sebep olmadığının farkındasınızdır değil mi? Böyle bir şey nasıl mümkün olur, burası özel bir kurum. Sırf geri dönecek diye neden ben mağdur rolüne giriyorum. Ve bana o öğretmen hakkında dediklerinizi hatırlayın."

"Lütfen bu konuyu daha fazla tartışmayalım. Sonuç belli. Boşuna zaman kaybı yaratmayalım."

"Siz ciddi olamazsınız herhalde?"

Hiç bir şey olmamış gibi davrandı."Görüşürüz Berra." Sırtını dönünce sesimi yükseltim. "Bu kadar mı gerçekten hemen dönüp gidecek misiniz?"
Cevap vermeden yürümeye devam etti. Arkasından takip edince yüzünü bana çevirdi. "Sert konuşmak istemiyorum,lütfen beni zorlama tamam mı? Bugün son günündü. Bu durumu düzeltmek içinde sakın buraya gelme."

"Ne?" dedim kaşlarımı çatarak. Sinirlenmeye başlıyordum. Sınıftan çıkınca arkasından bende çıktım. Derin nefes alıp kendimi sakinleştirmeye başladım. Kendimi müdürün odasına gitmemek için zor tutuyordum. Okuldan apar topar çıktım. Zaten gergindim birde kalabalık sanki üstüme doğru geliyordu. Bahçenin çıkış kapısına doğru adımlarımı atmaya başladım. Şaka gibi! bunun için işimden mi oldum ben? saçma sapan bir insanın keyfi yüzünden. Nasıl bir yönetim, nasıl bir adaleti vardı buranın? gerçi inanmak istemiyordum. Sunduğu sebep bana hiç akıllıca gelmemişti. Kafamda sürekli aynı sorular dönüyordu. Sakin olup ne yapacağıma öyle karar vermeliydim. "Sakin ol Berra..." diye söylendim.

Omzuma birinin çarpmasıyla dengemi kaybettim. Başımı sola çevirince bir kadının "Kusura bakmayın acelem var." diyerek yanımdan geçtiğini gördüm. Gözümün önünden çekilmesiyle kadrajıma yüzü tanıdık biri girdi. Fakat demirliklerin arkasındaydı. Demir kapıyı geçip gördüğüm yüze odaklandım. Sarı saçlı bir kızdı. Sırtı bana dönüktü bu yüzden kim olduğunu çözemiyordum. Beyaz lüks model arabanın kapısını açtı. Binmeden önce başını okula çevirdi. Bu o kız! Evimi basıp beni tehdit eden kız! Adı dilimin ucunda, kahretsin adını hatırlamıyorum. Hah! Ece! Yüzünde zafer gülüşü vardı. Gülmeye devam edip arabasına bindi. Yoksa? Hayır ya, o kadarda değildir. Ya değilse burada ne işi vardı. Yok artık! Bunu yapmış olamazdı değil mi? Bunu başka bir şekilde öğrenmenin yolu vardı. Yoldan taksi geçince elimle durdum. Hızlı davranıp arabaya bindim. Giden beyaz arabayı şoföre gösterdim. "Bu arabayı takip eder misin? Kaçırma lütfen."

Eğer düşündüklerim doğruysa bunun hesabını verecekti. Böylece yanına kar olarak kalmayacaktı. Derin nefes alıp vermeye başladım. Kalp atışlarım hızlanıyordu. Elim ayağım titriyor gibiydi. İki gündür çok geriliyordum. Yol bitene kadar duygularımı bastırmaya çalıştım...

Ece denilen şahıs arabayı kenara çekip indi. Gözden kaçırmamak için bende indim. Etrafıma bakınca buranın bana tanıdık geldiğini fark ettim. Ece'nin adımlarını gözlerimle takip edince 'ERDİNÇ HOLDİNG' yazılı binaya girişini gördüm. Buraya neden geldiğini sonra sorgulayacaktım. Şuan farklı ve kişisel bir sorunum vardı. Önce önemli sorunumu çözecektim. Koşar adımlarla binaya ilerledim. Giriş kapısından geçince güvenlik ile göz göze geldim. Bir kaç saniye gözlerimin içine baktı. Ben ise göz kontağını bozup Ece'yi aradım.

"Berra hanımı değil mi?"

Adımı söyleyince afalladım. "Evet." dedim.

"Buyurun." Beni hala tanıyor olmasına şaşırdım. Çünkü ben unutmuştum. "Teşekkür ederim." diyerek koridora ilerledim. Asansörün kapıları kapanırken yetişmek için koştum. "Kahretsin!" Ne yapacağımı düşünürken merdivenlere yöneldim. Çıktığım her katı kontrol ediyordum. Asansör durmuyordu!

Saymadan aralıksız çıkmaya devam ediyordum. Nefesim kesiliyordu. Kendimdeki bu hırsı ve azmi takdir ediyordum. Keşke daha yararlı şeyler için kullansaydım. Bacaklarım daha fazla gitmiyordu. Kendimi merdiven basamağına atıp oturdum. Sanırım pes edeceğim. Her iki bacağımın dizden sonrası titriyordu. Nefesim kesik kesikti. Başımı ellerimin arasına alınca 'tok' sesleri işittim. Kadına ait topuklu ayakkabı sesleriydi. Oturduğum yerden doğruldum. Kafamı koridora uzatınca Ece'nin asansör çaprazındaki odaya girdiğini gördüm. Zamanlama harikaydı! Dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrıldı. Ellerimi dizime bastırarak nefesimi düzene koymaya çalıştım. Başımı yukarı kaldırınca duvarda 'Kat 10' yazısını görmemle gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Oha!" Yok artık! On kat çıkmış olamam değil mi? Yorgunluktan halisünasyon görüyorum bence. Gözlerimi kapatıp tekrar açtığımda duvardaki 'Kat 10' yazısını bir kez daha gördüm. Kat sayısını kabullenip ayağa kalktım.

Ece'nin girdiği odaya doğru adımlarımı attım. Kapıya tıklamadan kulpu indirdim. Kapıyı araladığım vakit Ece'nin ela renkli gözleriyle göz göze geldim.

"Ne işin var senin burada?" Beni burada görmek onu sinirlendirmişti.
Dudaklarımı araladığım vakit hızlı davranıp araya girdi. "Sen Kaan'ın peşinde misin hala?"

"Ne saçmalıyorsun? Kaan ile ne alakası var?" Bu kız Kaan diye diye kafayı yemişti. Yoksa başka açıklaması olamazdı.

"Kaan'ın odasına giriyorsun ve beni burada görünce kıvırmaya başladın değil mi?"

"Kaan'ın odası mı?" Duyduklarım bende şok etkisi yarattı. Etrafımı inceledim masanın üzerinde Kaan Erdinç yazılı isimlik vardı. Fakat kendisi burada yoktu.

"Kapının kenarındaki ismide görmedim de tam olsun." Ece'ye yakınlaşmak için yürüdüm. Benden önce davranıp karşıma dikildi. "Neyin peşindesin sen?"

Daha fazla uzatmadan konuya girdim."Ne işin vardı bugün okulumda?"

Kahkaha atmaya başladı ve sesi odada yankılandı. Dudaklarını büzdü. "Ay ne oldu, kovuldun mu yoksa?"

"Benimle düzgün konuş. Sana soru sordum."

"Bir dakika! Sen beni mi takip ettin? Bende zavallıcık kendini Kaan'a göstermeye geldi sandım. Gerçekten çok acınası değil mi?"
Masanın karşısındaki tekli koltuğa oturdu. "Müdürü sevdim. Dediğimi ikiletmemiş. "

"Ne dedin müdüre?" söylenerek başında dikildim.

"Sanane!" diyerek ayağa kalktı.

"Ne demek sanane? Sen yaptın değil mi? Sen beni işimden ettin! "

"İş mi istiyorsun tatlım sen. Şöyle yapalım istersen. Evimde hizmetçi açığı var. Eğer tamam dersen yarın gelip başlayabilirsin."

"Kes şu saçmalığı!" diye bağırdım. Sinirlerim bozuluyordu. Karşımda hadsizce alay eder gibi konuşuyordu.

"Sakın bir daha bana bağırma! Seni geldiğin yere geri gönderirim anladın mı!"

"Gidip yaptığın o saçmalığı düzelteceksin."

"Sen bana emir veremezsin. Daha fazla benimle muhatap olma seviyemi düşürüyorsun. Şimdi çık dışarı hadi!"

Kolunu tutup çekiştirmeye başladım. "Benimle geliyorsun Ece, bu durumu düzelteceksin."

"Çek elini!"diyerek omzumdan itti. Bir kaç adım geri gidince üzerime doğru geldi. "Ayağıma kapan yalvar birde istersen. Seni Kaan'ın etrafında görmeyeceğimi söylemiştim. Sen ise dün evlerine gitmişsin."

"Of! Kafayı yiyeceğim!" Ellerimi saçlarımda gezdirdim. "Ben iş diyorum bana hala Kaan diyor! Hasta mısın kızım sen? Kaan benim umurumda değil."

"Kaan gelmeden defol hadi!" İki eliyle omzumdan itti. Ece ile konuşmak mümkün değildi. İletişim kuramıyordum. Ruh hastasıydı!

"Sen hastasın Ece! Senin tedavi olman lazım!"

"Sen kendine bak asıl. Ezik ve aptalın tekisin. Sırf bir iş için benimle kendini kıyaslıyorsun. Gelmişsin karşıma bana hesap sormaya çalışıyorsun. Bunu sen hakkettin! Benimle uğraşmaman gerektiğini sana söylemiştim. Hadi şimdi beni polise şikayet et. Genelde öyle olur. Gerçi senin polise şikayet etmekten başka seçeneğin yok. Tek başınasın ya hani?"

"Benimle düzgün konuş ne demek istiyorsun sen?"

"Aslında bu işi bu kadar istemenin nedenini anlıyorum. Yalnızlığını anca bu kapatabilir. Şimdi benimde senin gibi bir kızım olsa bende senin elinde dayanmam erkenden ölürüm. " Ardından kahkaha attı.

Dediklerini idrak etmeye çalıştım. Neden böyle konuşuyordu. Asıl meselemi unutuyor, dikkatimi dağıtıyordu. "Ne oldu sesin kesildi tatlım?" Küçümseyici bakışlarını üzerimde gezdirdi. "Yani sen bana hiç bir şekilde zarar veremezsin. Kime güveniyorsunda böyle sesini yükseltip benimle muhattap oluyorsun?"

Etrafımda dönmeye başladı. "Dışarıdan nasıl göründüğünü görüyor musun? Zavallı, kimsesiz, yapayalnız. Seni içeriye atsam kim çıkartabilir? Kim senin için kendini tehlikeye atar? O yüzden dengini iyi seç kızım. Boyundan uzun işlere karışma!"

O kadar laflarına rağmen beni manüpile etmesine izin vermedim. Çünkü biliyordum ki normal değildi. Ciddiye almamalıydım. "Acaba Kaan nasıl bir ruh hastası olduğunun farkında mıdır?"

"Oyun istiyorsun demek." Diyerek yanımdan ayrılıp çalışma masasına ilerledi. Masanın üstündeki her şeyi tek eliyle yere savurdu. Ardından kendine sağ eliyle tokat attı. Tokat sesi odada yankılandı.

"Ne yapıyorsun sen?" Ağzım 'o' şeklini almıştı. Aynı tokatı tekrar aynı yere attınca dudağı kanadı.

"Neden kendine zarar veriyorsun?" Yanına giderek sağ elini tuttum. "Bırak beni! İmdaaat! " Diye avazı çıktığı kadar bağırdı.

"Ece!" Diyerek durdurmaya çalıştığım sırada beni omzumdan itti. Sol eliyle sol yanağına tokkat attı. Ardından ellerini saçlarına götürüp dağıttı.

"Sen... " dedim şoke olmuş bir şekilde. "İnanamıyorum! "

Üzerinde siyah ince kulplu, mini elbise vardı. Tırnaklarını açıkta kalan omuzlarına geçirdi. Derisini çiziyordu. "Ece kes şunu!" Her iki kolunu tuttuğum sırada odanın kapısı açıldı. İçeriye kaşları çattık Kaan girdi. Sinirli gözüküyordu.

"Ne oluyor burada?" Sesi sert ve yüksek çıkmıştı. Gözleriyle odayı tarayınca çenesini sıktı.

Ece ağlamaklı çıkan sesiyle "Çek ellerini benden!" Diye bağırdı. Kollarını elimden kurtarıp Kaan'ın arkasına geçti. Ardından sağ elini tuttu. Sesi acı çeker gibi bir halde çıktı. "Bana saldırdı o kız..."

"Ne!" Dedim kendime hakim olmadan.

Ece konuşmama izin vermeden araya girdi. "Seni görmek için odaya geldim. Odada sadece o vardı. Sonra seni görmeye geldiğimi söyleyince bana saldırdı. Senden uzak durmamı ve senin ona ait olduğunu söyledi."

Dedikleri beynime kan sıçratmıştı! "Ne diyorsun kızım sen? Ne saçmalıyorsun? Gerçekleri söylesene! "

"Bu odada yaşananları kimseye anlatmayayım diye beni tehdit etti. Ben hiç bir şey yapmadım. Yalan söylüyor... " Birden ağlamaya başladı.

"İnanamıyorum sana! Hastasın sen! Buraya ne için geldiğimi niye böyle yaptı-" Sözümü kesip yüksek sesle ağlamaya başladı.

"Canım çok yanıyor Kaan." Ardından Kaan'ın boynuna kollarını sardı. Kaan, Ece'nin kollarını tuttup kendinden uzaklaştırdı. İçeriye giren güvenlikçiye işaret yaptı. "Buradan götürün onu." Ece ağlayarak güvenliğin yanına gitti. Aşağıda gördüğüm güvenlikti. Bir süre öylece gözlerime baktı. Benden bunu beklememiş gibi şaşırmış hali vardı.

Kapının önünde bayağı kalabalık toplanmıştı. "Herkes dağılsın! " Diye bağırdı. Gördüklerimin şokundan çıkamamıştım. Aklım Ece'de kalmıştı. Adımlarımı kapıya doğru attığımda "Sen hiç bir yere gitmiyorsun! " Diye bağırıp kapıyı sert bir şekilde kapattı.

Umarım beğenmişsinizdir. ❤️
Yeni bölüm düzenlenip eklenecektir.
Kütüphanenize eklemeyi ve güncelleme bildirimlerini takip etmeyi unutmayınız.

Hoşçaakaalıınn❤

Loading...
0%