@eyalvdzss._
|
Sahilde öyle boş boş oturuyordum . Deniz her zaman ki çok güzeldi. Bugün kaç Aralık'tı ? 19 mu? Şurada ne kaldı yılbaşına tekrardan gidecektim. Galata'ya son kez! Bu dediğime kendim bile inanmamıştım. Dediğimi yapacaktım bu sefer orada Ali ile olan herşeyimi yakıcam . O beni nasıl unuttuysa bende onu öyle unutucam. Kısasa kısas. Yani hiç bir zaman onu unutamam ama unutmaya çalışıcam ! Yıllardır onun aşkı ile yanıp tutuştum elime ne geçti? Hiç bir şey! Sanırım 14 yıl sonra hayatıma bakacaktım. Ben onu tamamen silecektim. Ne kadar ani kararlar verebiliyorum değil mi? Daha dün akşam Ali ile alakalı hayaller kurarken, şimdi...
Neyse bu saatten sonra Ali felan yok ! Eylül sözü bu da kendime. Saat 3 gibi sahilden eve doğru gittim. Bu akşam ki kutlama için. Fadik ile telefon ile sözleştik ben eve gelirken O beni bir duraktan alacakmış . Ortak bir yerde buluşacağız yani. Apartmana girdiğim de kader ile karşılaştım. " KADER?" diye bağırdım. Merak etmiştim. " Eylül canım?" Deyip sarıldı bana. Nasıl kurtulmuştu ki? Bizim eve çağırdım ama ilk önce çöp atmaya gitti bizim eve geldiğin de anlatmaya başladı. " Beni zincire vurmuştu pislik herif! Neyse ki bir tane polis geldi. Böyle sarışın. Mavi gözlü bir şey ama ismini bilmiyorum ama çok yakışıklıydı. " Demişti. Ona gülmüştüm. İlk defa bu konu hakkında konuşuyordum onunla. " Ne? Ne gülüyorsun " Dediğinde kahkahayı bastım. Uzun süre kahkaha attım. " Sen benim Alime tereyağı gibi çocuk mu demiştin? " Deyip kahkaha atmaya devam ettim . Kader 2 yıl önce felan buraya taşınmıştı. Bende ona anlatmıştım ona Alimi. O ise ben ile dalga geçip " Ne? Sarışın mı? Tereyağı gibi desene " Deyip dalga geçmişti. Komik değildi O zaman ama şuan aşırı komikti. Demek ki zaman bazı şeylere ilaç olabiliyormuş " Kızım gülmesene ya ayrıca belki sevgilisi var belki evli ya da ben ondan hoşlanmadım ki yani tamam polis olabilir ama ben bir polise bile güvenmem " Dedi. Haklıydı. Bu devirde polislere bile güven olmazdı . " Tabi.. Tabii. " Deyip geçiştirdim ve neden kaçırıldığını sordum O da herşeyi anlattı. Meğerse para karşılığı kaçırmışlar kızı. Ne kadar saçma yani. Kader ile kahve içerken ona başımdan geçen herşeyi anlattım. " Yuh! Kızım neler yaşamışsın? Neyse morelin yerine gelsin diye bu akşam kutlamaya gidiyorsun?" Dedi . Tabiki de gidecektim. Fadiği yanlız bırakmamak için. " Kızım kalk hazırlan! ben gidiyorum. Daha makyaj felan yapıcaksın hadi kaçtım ben. " Deyip kapıya doğru ilerledi. Bende kaderi yolculadım. " Böyle olmadı ama " Dedim. Kader ise gülerek " Oldu oldu hadi bays " Deyip gitti. O gittikten sonra bardakları makineye yerleştirdim. Sonra banyoya girdim.
***
Banyodan çıktıktan sonra hemen odama gittim. Dolabımı açıp kıyafet seçmeye başladım. Daha çok vardı ama hazır olmalıydım. Kıyafet seçerken bir tane hediye paketi gördüm. Neydi ki bu? Elime aldım açmaya başladım. İçinden Zümrüt renkte bir elbise çıktı çok güzeldi. Bu elbiseyi kim vermişti ki? Diye düşünürken aklım çocukluğuma gitti. Bu elbiseyi bana veren kişiyi hatırlayınca yüzümde tebessüm oluştu. Bu elbiseyi bana Ali'nin annesi vermişti. Yıllar önce , " Eylül güzel kızım bu bana senden bir hatıra ileride çok yakışacak sana, Bu elbiseye gözün gibi bak olur mu? Çünkü bu elbise bana Ali'nin doğumunda alınan bir elbiseydi. Bana giymek nasip olmadı . İleri de belki sana..." Dediği aklıma iyi de bu elbise o elbise miydi? İyi de bu elbiseyi kim koymuştu buraya... Ben bunu anneme vermiştim saklasın diye.. Ne oluyor ya.. Acaba o gün kolyeyi yatağımın üstüne koyan kişi mi yaptı bunu? Of ne saçmalıyorum ben! Kolye yok artık Eylül! Ali yok! Bu elbiseyi giyecek miydim evet ama İlk ve Son olacak ! Dediğim dedik bir insanımdır bunda da öyle olacağım size söz! O kadının hatırı olmasa asla giymezdim. Elbiseyi giyip aynada kendime bakıyordum. Yakışmıştı hemde çok.. Siyah saçlarımı saldım. Çok hafif bir tonda makyaj yaptım çünkü bu elbisenin yanına öyle bir makyaj giderdi dolabım da duran zümrüt yeşili olan el çantamı aldım. İçine , günlük hayatta kullandığım çantadan bir kaç şey koydum. Tam çantayı kapatacaktım ki çantanın içinden " İsimsiz Kahramanın " Telefon numarası çıktı. Onu davete gideceğim çantamın içine koydum. Siyah ipli topuklı ayakkabılarımı giydim. Aynada kendime bakıyordum. Çok güzel görünüyordum. Biraz telefonda takıldım. Cemre ile konuştum yarın cezaevinin orada olacağını söyledi. Yarın Meral çıkıyordu sonunda. Saat 4.39'da fadikten mesaj geldi. " Eylül ben yola çıkıyorum sende çık olur mu?" Demişti. Bende cevap olarak " Tamam zaten hazırım hemen çıkıyorum. " Deyip gönderdim. Çantamı alıp evden çıktım. Kaderin yanına gitsemiydim ki? Neyse sonra giderim şimdilik dursun. Aşağı indim. Apartmandan çıktım. 5. Katta oturuyordum çok zordu ! Bizim tam kapının oradan çıktım yürüyordum ki bir ıslık sesi geldi. Arkamı döndüm. Islığı çalan kim olabilirdi? Tabiki de Gökprens'ti. " Ooo Doktor Hanım nereye böyle?" Dedi. Gülerek cevap verdim." Acillik bir şey mi oldu da doktor hanım dedin?" Dedim. O ise bana yaklaşarak cevap verdi ." Birincisi güzelliğinizden acillik olmuş olabilirim . İkincisi de soruma soru ile cevap vermeyiniz!" Dediğinde gülmeyi bırakmıştım. Ciddi bir ses tonu ile cevap verdim. " İsmini dahi bilmediğim birisinin arabasında, çocukluk aşkımın bana verdiği kolyeyi kaybettim ve sonra dedim ki gerek yokmuş aslında hiç bir şeye! Bugün mükemmel birisi ile karşılaştım . Şimdi onunla yemeğe gidiyorum izninizle " Deyip tersledim. Söylediğim şeyler çok ağırdı ama olsun bunu yapmalıydım. Cevap vermedi. Arkamı dönüp gittim. Neden ona öyle davrandığımı sormayın. Birden bire hayatıma girdi. Kim olduğunu bilmediğim birisine çok fazla bağlanmıştım. Onu kendimden koparmak istemiyordum. Çünkü serkan tutuklanınca onu bir daha görmeyecektim . Biliyorum onunla konuşmak huzur veriyor bana ama çok kötü bağlandım ona ! Her saniye aklımda Allah kahretsin ! Onun yüzünden Ali'yi bile düşünemiyordum. Şimdi ondan uzaklaşma zamanı...
***
Buluşma yerine gelmiştim . Fadiği bekliyordum. 5.22'ydi saat. Acaba üzülmüş müdür? Of ya öyle dememeliydim. Arayıp özür mü dilesem Gökprens'ten. Ayıp ettim hemde çok büyük ya! Kendimden utandım ya. O benim için neler yaptı. Fadiği beklediğim durağın hemen yanın da bir Bakkal vardı . Bu sıralar haber izleyemiyordum. Gazetelerden bakabilirdim. Aslında telefondan da bakabilirdim ama hiç sevmiyordum telefondan haber bakmaya! Gazeteler dışardaydı. Oraya doğru gittim ve elime bir tane gazete aldım. Sayfalara baktım klasik Altın haberleri, Savaşlar, kavgalar, kadın cinayetleri, trafik kazaları, depremler, seller, toprak kaymaları, bunları okurken bile iğreniyordum. İlk sayfaya geri döndüğüm de bir tane cinayet haberi ilgimi çekti. Başlığın da " Beyoğlu'nda Korkunç Cinayet!" Haberi okuduğum da normal karşılaşmıştım. Adamı kalbinden bıçaklamışlardı . Yaşaması imkansızdı . Hemen yan tarafında iki tane fotoğraf vardı. Onu görünce kan beynime sıçradı . Öldürülen adam dün akşam gördüğüm adammış. Yok artık! Hani apartmanın önün de birisi vardı ya o adammış.
** tam binaya girecekken kapı da bir adam gördüm bana bakıyordu. Uzun sakallı ve deri ceketli birisiydi. Yüzü belliydi, adam kenafir gözlüydü.** resime iyice baktım. Oydu evet! Diğer adam farklı birisiydi. Yüzü görünmüyordu. Üstünde hırka ve bu hırkanın üstünde yıldız işareti vardı. "Gökprens " Dedim. Şaka değil dimi. Lütfen şaka olsun! Haberi okumaya devam ettim. Öldürüldüğü yer bizim yere uzaktı . Dün gece öldürüp benim yanıma mı gelmişti. Allah kahretsin! Gözlerim dolmuştu. Nasıl yapardı bunu? Neden? Niye? Arkamdan bir ses geldi! " Eylül?" Gözlerimi silip arkamı döndüm. Gelen fadikti. " Yanıma geldi " İyi misin? " Diye sordu başımı iyiyim anlamında salladım. Gazeteyi yerine koydum. "Buradan gitsek mi?" Dedim o da kafasını onaylayıp , arabayı gösterdi. Arabaya doğru ilerledim. Ayaklarım tutmuyordu neredeyse! Katil miydi? Of nasıl bir çıkmaz bu!
Gideceğimiz yer bir buçuk saatlik yolmuş. Arabaya bindiğimiz de kızsal şeyler konuştuk. Elbise , makyaj, ayakkabı felan. Benim aklım hala Gökprensteydi. Fadik " Eylül iyi görünmüyorsun iyisin değil mi?" Diye sorduğun da kafam iyice karışmıştı. Yanımda bir polis, Aklımda bir Katil. Ne kadar doğruydu? İçimden bir ses çok kötü şeyler olacağını söylüyordu. " İyiyim , iyiyim Fadik " Deyip geçiştirdim ama kalbim veya beynim öyle düşünmüyordu. Da diğer her şeyi anlatmalı mıydım? Hayır, Aslını astarını bilmediğim şeylere burnumu sokmamalıydım. Ne olursa o beni o kadar şeyden korudu iyi veya kötü! Ona ihanet edemezdim! Bir süre susucaktım. Hemde çok uzun bir süre...
***
Davet yerine gelince Fadik ile arabadan indik. Çok büyük ve şık bir salondu.. Yani şimdilik dışı öyleydi. İçeri girdiğimiz de çok iyi karşılandık. İlk başta şeker felan tuttular. Sonrasında Fadik beni iş arkadaşları ile tanıştırdı. İyi insanlardı hepsi ama... Ben resmen bir Katili koruyordum. Açık vermemem lazımdı . Fadik heyecanla konuşmaya başladı. " Eylül seni amirim ile tanıştırıcam bir dakika.." Deyip hızlıca yanımdan ayrıldı. Amiri kimdi? İnşallah pot kırmam. Fadik ortalıkta yoktu. Derin derin nefes alıyordum. Çantamdan telefonumu çıkartacakken bir kağıt yere düştü.. Kağıdı elime aldığum da kağıtta numara ve altında ki yazı... " İsimsiz Kahramanın" Gerçekten de kahranmanım mıydın be Gökprens? O sırada arkamdan ses geldi. " Eylül sana bahsettiğim Amirim Serkan Özgün " Dediğin de arkamı döndüm. O kişiyi görünce başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Nasıl yani Serkan polis miydi? Ne oluyordu ya! " Serkan?" Dedim bana anlamsız gözlerle bana bakıyordu. İyi de o gün Gökprens ona vurduğun da neden tutuklamadı onu! " Eylül " Dediğini duydum. Serkandan sonra fadiğe döndüm. Elimde Gökprens'in numarası varken, karşımda Serkan duruyordu...
" Siz tanışıyor musunuz?" Dedi Fadik. Maalesef ki tanışıyorduk. Hemde yıllardır. Bizi nasıl kandırır ya! Cemre ona inandı! Hoş öncesinde neydi ki? Serkan kekeleyerek " Evet tanışıyoruz Fadik ama sen bize biraz müsade eder misin? " Deyip fadiği gönderdi. Bana doğru gelip kolumdan tuttu. " Eylül senin ne işin var burada!?" Dişlerini sıka sıka konuşuyordu Serkan! " Bunu benim sana sormam gerekmiyor mu Serkan?" Deyip lafı yapıştırdım. Sustu. Mikrofondan " Değerli Cinayet Şubeden Serkan Özgün'ü yaptığı başarılı operasyondan dolayı, konuşmasını yapması için sahneye davet ediyoruz!" Dediler. Serkan ise hala benim kolumdan tutuyordu. " Seni çağırıyorlar gitsene be! " Dediğim an kolumdan sürüklendim. Sahneye doğru götürüyordu beni. " Gidicem ama tek değil " Dedi. Bu ne demek oluyordu? Olay çıkmasın diye kolumu da çekemedim. Kalbim yerinden çıkacaktı. Emindim buna ama o öyle bir şey değildi. Huzursuzlukla doluydu kalbim. Sahneye çıktık. Herkes bize anlamsız gözlerle bakıyordu . Fadik de dahil. Serkan eline mikrofonu alıp , bana doğru döndü. Konuşmaya başladı. " Öncelikle herkese teşekkür ederim. Böyle bir gece için. Biz her zaman adaletin yanındayız! Onun gibilerini bulmak için ömrümüzü adadık biz! " Dedi. Şakaydı değil mi bu? Yok ya bu nasıl Polis olurdu. Bize kendisini mühendis olarak tanıttı. Konuşmasının yarısını dinleyemiyordum. Sadece tek duyduğum şey. " Ben bu gece bir itiraf da bulunmak istiyorum yanımda ki güzel kadına!" Dediği andan itibaren kolumu çekmiştim. Ayaklarımın bağı çözülmüştü. Kalbim çok pis acıyordu. Elimi kalbime koydum. Dinlemeye devam ettim. " Eylül.. Senin çocukluk aşkın benim..." Dediği anda derin nefes almıştım. Dalga mı geçiyordu? Allahım lütfen burası kabus olsun. " Yıllardır hayatındayım senin. Cemre ile çıkma sebebim sensin eylül.. Daha önce sana söylemediğim için senden özür dilerim. Artık hayatımız da hiç bir engel yok.." Dediğin de yüzüne tokat attım.. Cemre hakkında böyle konuşması çok iğrençti. O benim kardeşimdi.. Yüzüne tokat attıktan sonra kimsenin sesini duymadım. Sahneden aşağı inmeden önce fadiği bulmalıydım. Fadiği gördükten sonra sahneden aşağı indim. Yanına gittim. " Çok özür dilerim Fadik ne olur affet beni.." Dediğim andan itibaren Fadik elleri ile beni teselli ediyordu.. " Önemli değil birtanem iyi misin?" Dediği anda başımı sallayıp çantamı aldım. " Eylül ben bırakayım seni. Böyle gitme ne olur!" Dediği anda sahneye bakıp geride bıraktığım Serkan'a bakıp sonra ona Fadiğe döndüm. " Fadik senden sadece onun benim peşimden gelmesini engellemeni istiyorum. Deyip çıktım. Dışarı çıktım. Derin nefes alıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Çıkışın orada ki merdivenlere oturdum. Nasıl yalan söylerdi hemde böyle bir konu da... Gidebileceğim bir yer de yoktu. Elim de ki kağıda baktım. Sanırım bana en çok huzur veren insanı istiyordum yanımda.. Yani Gökprensi... Onca dediğim şeyden sonra gelir miydi ki? Denemekten zarar gelmezdi. Hemen çantamdan telefonumu çıkardım. Numarayı " Gökprens" Diye kaydettim. Aradım, çalıyordu ve inanır mısınız ki ilk çalınmasın da açıldı o telefon. " Alo gökprens benim Zümrüt.." Dedim ama bunları derken de ağlıyordum. " Zümrüt neredesin söyle hemen geliyorum sesin iyi gelmiyor?" Demişti. Gerçekten de merak etmişti. Sesi titremişti.. " Konum atıyorum Gökprens.. Çabuk gel Gökprens sana ihtiyacım var. " Dedim . Gerçekten de bir tek ona ihtiyacım vardı. " Tamam zümrüt sen korkma ve üzülme hemen oradayım " Deyip kapattı bende konum attım ve beklemeye başladım . Ya nasıl derdi böyle bir şeyi? Ben senin çocukluk aşkınım nasıl diyebilir? Kafam almıyor? Tamam tipi ve yaşı uyuyor olabilir ama karakteri, ismi, kokusu Ali'ye ait değildi. Resmen beni kandırmaya çalışmıştı . Çıkışta öylece ağlıyordum . Cemre hakkında dedikleri! Kardeşim onu o kadar çok severken onun dedikleri, tam bir hayal kırıklığıydı. Bunu nasıl yaptı yıllarca ya....
***
15 dakika içerisinde bir araç geldi. İçinden Gökprens çıktı. Beni arıyordu sanırım.. Sonunda beni görmüştü. Yanıma koşarak geldi. " Zümrüt iyi misin? Bak birisi bir şey yapmadı değil mi?" Dediğinde ayağa kalktım ve " Gökprens beni buradan götürür müsün..." Diye sordum. İçeriye baktı " Götürürüm tabiki gel güzelim. " Deyip belimden tuttu destek olmak amacıyla... Arabaya doğru giderken arkamızdan bir ses duydum. " Bir dakika sen?" Deyip bizi durdurdu. Arkamı döndüğümde Fadik olduğunu gördüm. Elinde silah vardı. Gökprens'e doğru geliyordu. " Bırak kızı!" Diye bağırdı. Gökprens ile birbirimize baktık. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk ikimizde. Gökprens elini belimden çekti. Ellerini havaya kaldırdı. Ben ise ona bakıyordum. Fadiğin sesini duydum tekrardan " Işıktan yüzün görünmüyor ileri gel.! " Diye bağırdı. Gökprens bana bakıyordu hâlâ " Zümrüt beni burada bekle " Deyip ileri gitti. Yoksa... Düşündüğüm şey miydi? Gökprens Katil miydi? İleri doğru gitti. Sessizce bir şeyler dedi . Duymadım ama sadece tek şu kelimeyi duydum. " Florya.." Nasıl yani tanışıyorlar mıydı? Fadik sadece amirlerinin dediğini söyledi. İleri gittiğinde fadik silahını indirdi ve bir şeyler konuştular sakince.. Duymuyordum ki... Katil ise neden tutuklamadı. Allahım ne oluyor burada ya. Aklım çıkacak neredeyse... İlk önce Serkan! Sonra Gökprens...
5 dakika kadar konuştular sonra Fadik içeri gitti. Gökprens yanıma geldi. " Hadi gidelim..." Deyip arabaya doğru gittik. Soru sormadım daha doğrusu soramadım ona.. Şuan tek ihtiyacım Gökprense sarılmaktı sanırım. Arabaya bindiğimiz de sustuk. Hem o hemde ben... Geriye kaldı ki Cevapsız Sorular.. Ağlıyordum sadece. Saat 21.34'tü o kadar olmuş muydu? Sahile gitmek istiyordum. " Gökprens sahile gidebilir miyiz?" Diye sordum. Bana baktı ve kafasını onaylar gibi salladı. O da bazı şeyler düşünüyordu. Acaba ne düşünüyordu? 5 dakika gibi bir süre sonucunda Gökprens konuşmaya başladı. " Florya'yı nereden tanıyorsun..? " Dedi . çok ciddiydi. Biraz düşündüm ona nasıl anlatabilirim diye.. " 2 gün oldu tanışalı.. " Dedim ama çok sinirli bir şekilde direksiyona vurdu. Ne olduğunu anlamadım. " Yeni tanıştığın birisi ile davete mi gittin? hemde tek başına..!" Diye bağırdı. Evet saçmaydı ve haklıydı. Sadece " Evet " Diyebildim. Alaycı gülümsemeyle " Aferin!" Dedi. Ne olduğunu anlamadım. Niye böyle davranıyordu... Sabah için mi? Bilmiyordum sonra aniden durdu. "İn arabadan " Dedi. Anlamadım ilk başta ama arabadan indim. Kapkaranlık bir yerdi . Sadece ayın ışığı vardı. Arabanın önüne doğru gittim. Çok geçmeden Gökprens arabadan indi. Arabanın önüne geldi. Bana baktı uzunca. O mavi gözleri O kadar derindiki bana bakınca herşeyi unutabilirdim. Elimden tuttu . O elimi tutunca bir şeyler hissettim garip bir duyguydu. Çok da güzeldi ayrı zamanda. " Gel benimle " Dedi sessizce. Niye sessiz konuştuğunu sormayın bende bilmiyorum ama vardı bunda bir şey. Elimden tutup yürümeye başladı yürürken ikimizde sustuk. O sinirinden bende heyecanımdan....
Biz yürüdükçe deniz sesi geliyordu. En sonunda bir Tekne gibi bir şey gördüm. Deniz kenarına gelmiştik. Gökprens bağırarak konuşmaya başladı. " Tekneye binmekten korkar mısın?" Diye sordu. Yok artık tekneye mi binecektik. Bunu derken yürümeye devam ettik. " Hayır korkmam " Dedim sadece. Sonunda teknenin yanına geldik. Belimden tutup destek oldu binebilmem için . Ben bindikten sonra O da binip bir şeyler ayarladı. " Sen güverteye dikkatlice çık bende geliyorum" Dedi. Bende güverteye çıktım ama çok zor buldum. Sonunda çıktım. Çok güzel bir manzarası vardı. Sadece Deniz... Sadece Mavi.. Ben hayran hayran izlerken arkadan bir ses duydum . " Beğendin sanırım " Deyip sırıttı. İnsan böyle bir yere nasıl çirkin diyebilir ki.." Çok güzel... " Deyip güldüm. Yanıma gelip uzandı... Gökyüzüne baktı " Bencede öyle.." Dedi ve sırıtması gitti. " Eee sende uzansana " Dedi. bende yanına uzandım. Sadece masmavi bir gökyüzü vardı... Yanımda da gökprens vardı. Çok mutlu ve huzurluydum. Onun yanında her şeyi unutuyordum. " Ee anlat bakayım tanıştığın O mükemmel kişiyi " Diye sordu.. Takıldığım bir şey vardı bu az önce davet demedi mi? Şimdi niye bilmemezlikten geliyor. " Mükemmel birisi felan yok!" Dedim. Sonra devam ettik gökyüzünü izlemeye.. " Eee sen niye ağladın? " Diye sordu Öküz! Kalpsizdi bence ama anlatmaya ihtiyacım vardı. " Serkan.." Dedim. Kaşlarını çatarak bana baktı. " Haydee nereden çıktı bu şerefsiz!" Dedi. Haklıydı valla haklıydı. Bende bilmiyordum. " Serkan benim çocukluk aşkımmış " Dediğim anda öksürmeye başladı. "NE" dedi. Dikildi ve öksürmeye devam etti. Bende doğruldum ve sırtına vurdum. Sanırım biraz sert vurmuştum. " Oha zalımın kızı yavaş!!" Diye bağırdı komikti biraz.. " İyi misin?" Diye sordum. Bana bakarak " Değilim valla değilim.." Dedi. Neden olduğunu merak ediyordum. "Nasıl olabilir lan bu şerrefsiz cemrenin sevgilisi değil miydi?" Dedi ama sinirliydi. " İyi de sen benim lafımın sonunu dinlemedin ki.." Dedim ve konuşmaya devam ettim. " Ona göre çocukluk aşkım bana göre değil çünkü benim sevdiğim çocuk bambaşka birisi bambaşka isimli.." Dedim. Oh çekti ? Anlamıyordum valla.." Çok şükür inanmamışsın " Dedi. Niye inanıcaktım ki? Neyse gökprens geri uzandı. Sorgulamadım her zaman ki gibi... Bende yanına tekrar uzandım . " Senin çocukluk aşkın nasıldı?" Diye sordum. Bana tuhaf tuhaf bakıyordu. " Kız sen nereden biliyon?" Deyince kahkaha attım. " Haber kaynaklarımı açıklamak zorunda değilim " Deyip daha fazla kahkaha attım. Bana anlamsız gözlerle bakıyordu. Sırıttı. " O da böyle zümrüt gözlü.. Siyah saçlı.. Güzeller güzeli.. Birisi hemde oldukça bana yakın ama uzak. Şuan başkası var beni benden alan." Dedi. Ona baktım. Üzgün görünüyordu doğruldum. " Hey yürüyen ego bana bak "dedim. Bana baktı.. Sırıtıyordu ama pis pis sırıtıyordu bu sefer.. Kolunu uzattı. " Kolum biraz rahattır ayıptır söylemesi isterseniz uzanabilirsiniz?" Dedi sırıttım. Ve bileğine doğru uzandım. Gökyüzünü izledim. "Kız emanet kol değil ! benim kolum senin kolun demek " Dedi güldü. Bende biraz ona doğru yaklaştım ama çok değil. Gözlerimi kapattım. Kolu gerçekten de rahattı . Her şeyi unuttum. Göz kapaklarım ağırlaştı yani O kadar huzurluydum. Sonrasında zaten uyuya dalmışım.
***
Bir soğuk ürpertiyle uyandım. Yüzüme damla düştü. Yağmur yağıyordu. Hemen doğrulup gökprensi uyandırdım. Hemen güverteden indik ikimiz de gülüyorduk çünkü yağmur feci yağıyordu . Arabaya doğru koştuk . Arabaya bindikten sonra hemen benim evime doğru gittik. İkimiz de feci şekilde ıslanmıştık. Birbirimize bakıp gülüyorduk. 2 saat sonunda ben yine tekrar uykuya dalmıştım. 1 gibi evin önüne gelmiştik. 1 saat boyunca bu kadar huzurlu uyumuştum. Arabadan indik ikimiz de , yağmur dinmişti. Arabanın önündeydik. " İyi geceler Gökprens " Dedim ve güldüm. O da hafif gülümsemeyle bana karşılık verdi " İyi geceler zümrüt.." Dedi. Arkamı dönüp apartmana doğru gittim ama aklıma sabah geldi. Gerçekten de ayıp etmiştim. Gökprens'e doğru dönüp. Yanına gittim ve konuşmaya başladım. " Sabah için çok özür dilerim ayıp ettim. " Dedim. Güldü ve tam bir şey söyleyecekken , biraz uzanarak yanağından öptüm hemde uzunca. Öpmeyi bıraktığım da şok geçirmiş gibiydi. Bende onun yüzüne son kez bakarak arkamı dönüp, ellerimi yüzüme koydum ve koşarak gittim. Apartmana gittiğim de derin bir nefes çıktım. İlk defa bir erkeğe karşı bu kadar yakın olmuştum. Koşarak bizim kata çıktım. Kapıyı açıp içeri girdim. Çantamı bıraktım kenara ve odama geçtim. Pijamalarımı giyip saçlarımı kuruttum. Sonra yatağıma uzandım. Onu öptüğüm anı düşündüm dakikalarca. Düşündükçe de utanıyordum. Bir kez olsa ona sarılabilsem ama zor hemde çok zor... Ah be gökprens.. Neyin içine soktun beni.. Ben onu düşünürken. Kapı çaldı hemde ısrarla çalıyordu. Allah Alla kim bu? Hemde bu saatte ayağa kalktım ve yürümeye başladım....
|
0% |