@eyalvdzss._
|
Gözümü açtığım da bembeyaz bir tavanla karşılaştım. Başım ağrıyordu. Kafamı çevirdiğim de, başucum da uyuyan, Cemreyi gördüm. Aklıma gökprens geldi. Tam kalkacaktım ki.. Kolumdaki acıyla geri yattım. Kafamı sola doğru döndürdüğüm de serum ile karşılaştım. Hay sizin serumunuza.. Yavaşça kolumdan çıkarıp, ayağa kalktım. Cemreyi odada bırakıp, odadan çıktım. Çıktığım da kapıda songül vardı. " Eylül?" Deyip yanıma geldi. Beni eliyle tutup içeri sokmaya çalıştı. " Songül bırak.. Gökprens nerede?" " Boşver sen onu, sen iyi misin? " Diye bağırdı. " Ne demek boşver ya! ..songül söyleyecek misin? Yoksa hastaneyi başına yıkayım mı? " " Yukarı da, yoğun bakıma aldılar. " Dediğin de kalbim acımıştı . " Görebilmek yasak mı? " Başımın ağrısından sinirliydim. " Yok hayır, güney içerideydi." Songül koluma girdi, yukarı çıkmama izin verdi. Yukarı çıkıyorduk. Başım çatlıyordu, bu kadar ağırması normal değildi. Yukarı çıkarken merdiven boşluğunda, aniden durdum. Aklıma şu bana yazan, adam geldi. Rüyam gerçeğe döndü. Nasıl hissetmiştim? Neden hissetmiştim. Ne yazmıştı adam.. Tam hatırlamıyordum. - " Elimden geldiğince yardımcı oldum. Anlaması da, anlamaması da sende, yapman gereken şey odadan çıkmak. " - Hatırlamak da zorlanıyordum ama dediği şeyin anlamı, gökprensin ali olduğu anlamına geliyordu. Yok ya olamazdı değil mi? Değildir dimi? Benim gözlerinde kaybolduğum kişi, gökprens değildir dimi? " Eylül? " " Hı? " " İyi misin " Dediğin de başımla onaylayıp yürümeye devam ettik. Yoğun bakım ünitesine girdiğimiz de kalbim sıkışıcak gibi oldu. Neden? Niye birisi böyle bir şey yapsın? Kendimi suçlu hissediyordum. Orada uykuma yenik düşmeyip, kalkıp gitseydim. Bunları düşündükçe kalbim sızlıyordu. Ya Alimse.. Güney beni görünce yanıma geldi. " İyi misin?" "..." Sadece sustum. Ona da kırgındım. Ben ona dedim, o gün, o baraka da, her şeyi anlattım. " İyi mi o?" Diye sordum.. Kafası ile onaylayıp, " İyi , daha da iyi olucak. " Mert yoktu. Büyük ihtimalle lâl'in yanındaydı. Çocuk abisini ya gördüyse, ne kadar üzülmüştür. Dün, ve bugün gelen mesajlar neyi ifade ediyordu. Bunlarla gökorensin ilişkisi var mıydı. Güney, songüle bakıyordu , gözüm cam'a kaydı. İçeride yatıyordu . Sapsarı saçları ile neredeyse odayı anlatıyordu. Ben songül'e kaşımı kaldırdım. Ya şimdi öğrenecektim her şeyi. Yada hiçbir zaman.. Güney bize anlamsız şekilde bakıyordu. " Songül bizi yalnız bırakır mısın? " Dediğim de güney anlamış gibi gidip koltuklardan birisine oturdu. Songül ilk başta hayır dese de sonunda kabul etti. O gidince yoğun bakımın önünde ki oturağa, bende oturdum.. İkimiz de susmuştuk. Hangimiz konuşacak diye bekliyorduk. Benim konuşmamı bekliyordu. Zaten öyle de yapacaktım ama ilk önce söz vermesi gerekiyordu. " Güney sorucağım şeylere doğru cevap vereceğine söz verir misin..?" "..." Susuyordu tıpkı bir korkak gibi. " Güney lütfen..?" " Söz. " Dediğin de buruk bir gülümseme kondurdum yüzüme. Sorucaktım yine de soruyu. " Gökprensin ismi ne?" Tek nefeste söyleyebilmiştim. " Şey...zümrüt. Bak eğer söylersem, beni asla affetmez." " Ali dimi? " Dediğim de bana baktı. Şok olmuş gibiydi. Benden beklemiyordu. Şahsen bende beklemezdim.. " Zümrüt.." Dedi bana,Hala söylememişti. Sinirimden tek bir gözyaşı dökerek, konuşmaya devam ettim. " Cevap ver! " Diye bir tık bağırdım. " Evet.." Dediği anda kalbime bir şey saplanmıştı. Allah kahretsin Hepinizi. Neyse dur, Dünya da ki tek Ali o değil.(!) Sormaya korkuyordum. Ben sormadan o anlasın. Lütfen. Başımın ağrısından, patlayacaktım. Ya ona bir şey olursa.. Ya o ise? Gözümden yaşlar süzülüyordu. Ben sadece soracaktım. " Güney?" Dediğim de o da benim gibi korkuyordu. Bir şey diyemedi yine.. Yine ve yine.. Patlamak üzereydim. " Ali , yani içeri de... Olan " Konuşamıyordum, boğazım düğümlendi. Konuşamadım. Gözyaşlarımı saldım. Konuşamıyordum. Sadece ağlıyordum. Onun, alim olması ihtimali, beynimi yedittirecekti bana.. İçeri yatan kişiye bakmak için ayağa kalktım. Ağlıyordum. Sessizce. Sesim çıkmıyordu. Patlayacaktım. Güneyin tek bir kelimesine bakardı herşey.. " İçeri de.. " Her kelimem de boğazım ağrıyordu. " İçeri de yatan be benim " Cümlemi tamamlayamadım. Çünkü güney herşeyi demişti. Kelimeyi algıladığım da.. " Yalan söylüyorsun değil mi? o benim alim değil.." Dedim. kriz geçirecek hale gelmiştim. " Yo..yok o olamaz... O bana gerçeği söylerdi.. " Göz yaşlarım akmayı bırakmıştı. Güneyi bile gözüm görmüyordu. " Yalan söyleme bana, güney n'olur. O bana asla yalan söylemez . O, O bana bunu yapmaz. Sen yalan söylüyorsun " Güney yanıma gelmişti. Kendime vurmaya başladım başımın ağrısı ile sustum sadece.. " Eylül O senin alin. Çocukluk aşkın olan." Sinirimi boşaltma zamanı geldi. Elimle güneye vurmaya başladım. " Ben sana geldim güney. Sana güvendim. Bildiğin halde bana yalan söyledin. Ben sana inanmıştım. Sen, " Kelimelerim yetersiz kalıyordu. Her ne dersem diyeyim , dinmeyecekti bu ateş. Başım da ki ağrı zangır zangır zonkluyordu. neden? Neden? Söylemediler bana? Bana Neden? Vurmayı bıraktığım da , güney ağlıyordu. Belki de o, yani ali bilmiyordur, benim olduğumu... Cam'a doğru yaklaştım. Orada cam olmasına rağmen, cam'a dokunduğum da sanki ona dokunuyordum. Orada yatan benim alimdi. Benimdi. Yıllardır hasretinden yandığım adamdı. Kelimelerim her zaman yetersiz kalacaktı ama sorularım asla.. Zaten sorular değil miydi, kelimeleri yetersiz kılan.. " O,.. yani ali.. Biliyor muydu beni?" "..." Bu sessizlik kafayı yedittirecekti bana. Aklımı oynatacaktım. Günler kalmıştı. Ben gökprens'e güvenmiştim. Aklıma, teknede ki konuşmamız gelmişti. Flashback.. " Serkan.." Dedim. Kaşlarını çatarak bana baktı. " Haydee nereden çıktı bu şerefsiz!" Dedi. " Serkan benim çocukluk aşkımmış " Dediğim anda öksürmeye başladı. "NE" dedi. --- " Ona göre çocukluk aşkım bana göre değil çünkü benim sevdiğim çocuk bambaşka birisi bambaşka isimli.." Dedim. Oh çekti. " Çok şükür inanmamışsın " Dedi. Flashback son.. O bana belli etmiş, aslında bildiğini ama ben, ben anlamamışım. Aptal kafam, ben ne kadar salak birisiymişim ya.. O bana, yalan söylemiş günlerce, ben de aptal gibi inandım. Emin olmak istiyordum. Sinirliydim. Herkese, her şeye, kendime bile sinirliydim. İyi kalpli dediğim adam, en büyük kötülüğü bana yapmış olamaz değil mi? Biliyorsa da, bilmiyor demesine ihtiyacım vardı. Her şeyden önce.. Aslında biliyordu. Nasıl öğrendi ki.. Sesim titriyordu. " Güney, biliyorsa da.. Bilmiyor der misin.? " Dedim ama ses gelmedi. Ses gelmeyin de " Güney?" Dedim. Arkamı dönüp bakacaktım ki, arkamı döndüğümde , güney yoktu. Nereye gitmişti ki.. Bir tane hemşire geliyordu, buraya doğru hemde, bir şey mi oluyordu? Hayır olamaz kaybedemem. Seni bulmuşken kaybedemem Alim.. Hemşire gelip odaya girdi. Ben ise öylesine bakıyordum. Sanki her anı, her zerresini kafama kazımak istiyordum. Hemşire serumu kontrol ediyordu. Kontrol ettikten sonra dışarı çıktı. Hemen gidip, kolundan tuttum. " Şey hastanın yanına girebilir miyim?" Kız bana avel avel bakıyordu. Bir şey demedi. Ben tekrar sorarmışçasına kafamı salladım. " Hastanın nesi oluyorsunuz?" Diye sorduğunda öylece kaldım. Cevap vermem gerekiyordu görebilmek için. " Yakın.. Yakın bir arkadaşıyım.." Dedim. Kız avel avel bakmasını bıraktı. " Tabiki, ama sadece.." Ne diyeceğini biliyordum. O yüzden demesine fırsat vermeden.. " Sadece 5 dakika... Söz veriyorum." Dediğim de kız gülümsedi. --- Yoğun bakıma girmek için gerekli kıyafetleri giydiğimde, odaya girmek için hazırdım. Kız gitmişti yanımdan. Yalnızdım.. Kapıya baktığım da şunu fark ettim. Rüyam da ki O kapı... O kapı kadar beyazdı.. Gerçekti dimi.. Rüyamda içeri girmeden önce ki sözler geldi aklıma. " İçeri gir, oradayım ben.." Rüyam da ki , kapının arkasında ki kişi Alimmiş. Benim alım. Gerçekten de oradasın Alim. Kapının kolundan tuttum. Aşağıya doğru bastırdığım da.. İçimde ki tüm korku... Tüm sıkıntılar sanki gitmişti. Kapıyı açıp içeri girdim. Orada yatıyordu. Oradaydı işte Benim Alim.. Kapıyı kapatıp. Yatağına doğru yürüdüm. Yürürken, her bir adımımda bir korku eksiliyordu. Yanına oturdum. Sadece bakıyordum. Bugün elini tutmuştum ya.. Yine elini tuttum ama sabah ki hissiyattan çok daha farklı bir histi. Sıkıca tutuyordum. Kelime söylemeye bile gücüm yoktu. Ağzımdan çıkan kelime bana değil de, o küçük Eylül'e aitti. Tek çıkan kelime " Alim " Oldu. Söyleyecek çok şeyim vardı aslında ama onları söyleyecek ne gücüm ne de mecalim vardı. Bir elimle elini tutuyordum. Diğer elimle ise yüzünde ki yaralara bakıyordum. Her yarasını görmeme rağmen hissedebiliyordum. Gittiği gün geldi gözümün önüne bir anda istemsizce.. Flashback.. Oda da oturuyordum. Ali'yi düşünüyordum. Bir sıkıntısı vardı, yani bence öyle. Benle bile konuşmuyordu. Bu da beni üzüyordu. Birden camdan bir ses geldi. Korkmuştum. Hemde çok, gidip anneme haber vermek istiyordum. Cam'dan tekrar ses geldi ama bu sefer birisi bağırıyordu. Cam 'a korka korka yaklaştım. Camın oraya gittiğim de, Ali'nin orada olduğunu gördüm. Ne işi vardı ki burada. " Ali?" " Eylülüm insene aşağı " Dedi. " İyi misin, saat kaç farkındasındır inşallah." " Farkındayım ama 5 dakka lütfen." Dediğin de korkmuştum. " Sadece 5 dakka " Dediğim de gülümsedi. Odamdan çıkıp , yavaşça yürüdüm. Aşağı inerken, herkes uyuyordu. Kapının oraya geldiğim de hemen kilidi açmaya çalıştım. Kilidi açtığımda hemen kapıyı açıp dışarı çıktım. Ali orada beni bekliyordu. Ben dışarı çıktığım da yanıma geldi ve elimden tutup götürmeye çalıştı. " Ali nereye?" " Gel sen, hadi lütfen.." Sesi ağlamaklı geliyordu. Korkutmuştu beni. " Ali gidemem.. " İki elimden de tuttu. Bana bakınca fark ettim. Ağlamıştı. "Ağladın mı sen? " Diye sorduğum da gözlerini kaçırmıştı. " Gel anlatıcam, yeter ki gel.. " Dediğin de içim de ki korku iyice artmıştı. Elimden tutup koşmaya başladı. Nere gittiğimiz hakkında bir fikrim yoktu. -- Bana kolye verdiği kış bahçesine gelmiştik. Hemen zaten evimizin oradaydı. Bana bakıyordu. " Ali neden ağladın.?" Diye sorduğum da " Eylül ben gidiyorum. " Dedi. " Nereye?" Diye sordum. Bir şey olacaktı. " Yarın babam beni yurda vericek.. Belkide bir daha asla görüşemeyiz diye sana geldim. " Dediğinde gözlerim dolmuştu. " Hayır, neden?, niye?" " Babam bana bakamıyormuş, sende biliyorsun ki ikizimi daha çok seviyordu, şimdi beni evden atıcak bir nevi.." " Ali gidemezsin, bırakamazsın beni. " Deyip ona sarıldım. Ağlamaya başladım. " Eylül bende gitmek istemiyorum, seni bırakmak asla istemiyorum.." Deyip bana sarıldı. " Ama mecburum.." Dedi. " Nasıl görüşücez? Nasıl dayanıcam Ali. " Kokusunu içime çekiyordum. " Buluşuruz yine, buluşuruz gerçekten de.." " Buluşuruz dimi?" Diye sorduğum da sarılmayı bırakmıştım . Kafası ile onayladı. Elini tutuyordum sıkıca. " Unutulmayacak bir tarih lazım bize.. " Dediğin de aklıma sadece özel günler geldi doğum günleri gibi ama oda olmazdı. Birimiz unutabilirdik. Yılbaşı en iyisiydi. " Yılbaşı olur mu? " Dedim. " Tamam , buluşma yerimiz de galata kulesi olsun " Dediğin de kafamı sallayıp. Yere oturup, birlikte uzanıp gökyüzünü izledik. Birlikte sabahladık o gece.. Flashback son.. O anılar aklıma geldikçe ağlıyordum. Yanındaydım hâla. Uyanmadan çıkacaktım. " Alim, ben seni hâla çok ama çok seviyorum. seni çok özledim alim... O gece verdiğimiz sözde ben durdum. Ali şuan sadece uyanmanı ve bana masmavi gözlerinle bakmanı istiyorum, hiç bir şey umurumda değil. Yeter ki sen iyileş.. Ben seni yine.." Dediğim de sesim titremeye başlamıştı. " Ben seni yine affederim.. Yeter ki sen uyan. 14 yılımsın sen benim.. Hayal edipte sarılamadığım, kalbimin her zerresinde ismi olan O kişisin. Sanırdım ki hiç bir zaman kavuşamayız, bak şuan yanyanayız. Ben senin yanındayım. Sende benim yanımdasın.. " Kapı tıklatıldığında anladım ki süre dolmuştu.. " Gelicem alim gelicem, sende uyanıcaksın O zaman.. " Deyip ayağı kalktım. Gidecektim ki ona son bir kez daha baktım. Yüzümde ki maskeyi açıp, yüzüne doğru yaklaştım. Bunu yapmam ne kadar doğruydu ama yapacaktım yine de.. Dudağının kenarına çok ufak bir öpücük kondurdum. Bu his kalbimde kelebekler uçmasına neden olmuştu. Geri çekilip, tekrar ona baktım ve gülümsedim. " Bekliyorum seni Alim.."
|
0% |