Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm • Yan yana •

@eycmff

 

 

Elini salonun pürüzlü duvarında gezdirdi. Lamba anahtarını bulup yaktı. Salon birden aydınlandı. Her şey yerli yerindeydi. Tabi tekli koltukta oturan kumral kirli sakallı adamı yok sayarsak.

 

Feraye, adamı görür görmez korkudan yerinde sıçradı. Kalp atışları ve nefes alış verişleri hızlandı. Donuk, yarı sinirli denilenecek bir ifadeyle gözlerini kırpmadan baktı adam Feraye' ye. Kadının rahatladığını görünce ayaklanıp bir kaç adımla salonun ortasına geldi. Feraye' de istemsizce hareket edip adama yaklaştı.

 

" Sen nasıl girdin eve ? "

 

" Konumuz bu değil, Feraye Hanım. "

 

" Evime hırsız gibi girmene sebep olan konumuz neymiş peki ? " Tükürürcesine sarf etti cümlelerini. Eve girdiğinde salonun ortasında bir adam bulmayı beklemiyordu. Müge Anlı' da işlenen cinayet senaryolarından birini yaşadığını hissetti. SEVGİLİSİNDEN AYRILAN ADAM, ESKİ SEVGİLİSİNİ BULAMAYINCA ONUN TEYZESİNİ EVİNDE CANİCE ÖLDÜRDÜ ! Bu da mı gelecekti başına !

 

" Yağmur ... " Feraye yeğeninin ismini duyar duymaz adamın lafını bölüp konuşmaya başladı. " Sen git yeğenimin en yakın arkadaşıyla yat, yakalanınca da inkar et. Şimdi de evime gelip Yağmur de. " dedi sabırla. Daha sonra dayanamayıp sesini yükseltti.

 

" Sen nasıl şerefsiz bi adamsın ya! Defol git evimden ! " İşaret parmağıyla kapıyı gösterdi. Adamın hala ifadesizce suratına baktığını görünce kolundan tutup çekiştirdi.

 

" Defol dedim. Polisi aratma bana. " Adam yerinden dahi kıpırdamadı. Kolunu yavaşça kadının ellerinden kurtardı.

 

" Feraye Hanım, ben kimseyle yatmadım. O kız bana ... " Feraye yüzünü buruşturup araya girdi.

 

" Ben seni dinlemek istemiyorum. Yağmur da seni dinlemeyecek. Bitti ! Defol ! " Hızlı adımlarla salondan çıkıp hole doğru ilerledi. Dış kapıyı açıp bakışlarını adama dikti.

 

" Bana bak! Eğer gitmezsen sapık var diye bağırır bütün apartmanı başımıza toplarım. " Adam sabırla soludu. Hole gelip kapıdan çıkmadan Feraye' nin karşısında durdu.

 

" Bu olayda benim bir kabahatim yok. Er ya da geç anlayacaksınız. " Feraye doğrusunu bildiği yalanları dinledi. Adam evden çıkmadan son kez anlaşılmayı bekleyen bir bakış attı ama Feraye' de ona karşı zerre acıma duygusu yoktu.

 

Adam evden çıkıp giderken aklına gelen ayrıntıyla durup arkasına döndü.

 

" Bu arada Feraye Hanım... " Feraye gözlerini devirip kapıya yaslandı. " Naçizane tavsiyem yedek anahtarı paspasın altına koymayın. " Yüzüne yarım bir gülüş oturdu adamın.

 

" Herkes benim gibi iyi niyetli olmaya bilir. " Sen misin iyi niyetli ? Diye düşündü kadın. Yüzünde oluşan tiksinti ifadesine engel olamadı. Kapıyı sertçe kapattı.

 

Erkeklere olan nefreti nüksetti tekrardan. Yüzsüz erkeklere olan nefretiyse nirvanaya ulaştı. Derin nefesler alıp vererek vücuduna ani yüklenen sinirini bastırmaya çalıştı. Nefesini tutup sinirinin geçip geçmediğine baktı. Geçmemişti. Hızlı adımlarla mutfağa ilerleyip kendine soğuk su doldurdu. İçindeki bu sinir afetini soğuk sudan başkası dindiremezdi.

 

Kot ceketinin cebinden telefonunu çıkarıp grubu görüntülü aradı. Görüntülü aramaya cevap gecikmedi.

 

" Feroşum ! Naber ? " Neşeli bir giriş yaptı Gizem. Telefonu mutfak tezgahına sabitlemişti. Kumral saçlarını tepeden ev topuzu yapmış üstünde mutfak önlüğü vardı. Önündeki tencerede ki yemeği karıştırıyordu.

 

" Hiç iyi değilim, çok sinirliyim Gizem. " Gizem' in neşeli gülüşü yüzünde dondu. Onun yerine de hemen merak ifadesi kaplandı yüzüne.

 

" Ay ne oldu ? O hasta bakıcı yine sıkıştırdı dimi seni köşeye. " Çıkarımda bulundu önce. Sonra da ağzının içinde sövdü. " Irz düşmanı ! Şerefsiz ! "

 

Feraye kafasını hayır anlamında iki yana salladı. " Yok o değil. " dedi.

 

" Doruk geldi. "

 

" Hastaneye mi ? "

 

" Keşke hastaneye gelse. "

 

İçine içine yine sövdü Gizem. Sağlam dayak istiyordu Doruk. Onu anca kötek paklardı. Ocaktaki yemeğine geri döndü. Karıştırmaya devam etti. Sanki tencerenin içindeki Doruk' tu.

 

" Eve geldim. Işığı bir açtım bir de ne göreyim? Oturmuş salonda baş köşeye beni bekliyor. "

 

Gizem şaşkınlıkla eliyle ağzını kapattı. Daha sonra ağzının üstüne sıkıca bastırdı. Her an ağzından gün yüzü görmemiş bir küfür çıkabilirdi.

 

" Sinsi sinsi pusu kurmuş, piç. "

 

Artık Feraye' nin üstünde gezen sinir Gizem' in üstüne sıçramıştı. Sinir parmak uçlarından bütün bedenine hızla yayılmış yerinde durmaz hale getirmişti onu.

 

" Yine aynı teraneyi mi anlattı ? " Kaşlarını kaldırıp reddetti Gizem' i.

 

" Yok canım. Laflarını ağzına tıkıp kovdum evden. " Gizim derin bir nefes verdi. Doruk' un hak ettiğini bulduğunu düşündü.

 

Sohbete neşeli bir ses dahil oldu.

 

" Ooo kızlar ! "

 

Feraye yutkunduğu tükürüğü düğüm olup boğazına dolandı. Doruk' un eve girdiğini söylemek istemedi Yağmur' a. Ne kadar üzüldüğünü bir o anlıyordu çünkü. Erkekler yüzünden canı yanmış bir kadındı. Yeğenide onun kaderini paylaşıyordu sanki.

 

" Aşkım hoş geldin. "

 

" Hoş buldum. Akşam akşam bu toplantının sebebi hikmeti nedir acaba kızlar ? " Feraye konuyu değiştirmek için ağzını açacakken Gizem ondan önce davrandı.

 

" O ismi lazım olmayan çapsız sizin eve gitmiş Feroşla konuşmaya. " dedi. Yağmur' un gülen yüzü dondu, neşesi soldu. Ne güzel ailesinin yanında başka şeylerle meşgulken aklına gelmemişti ama şimdi yine düşmüştü aklına. Kalp kırıklığı tekrar gün yüzüne çıkıp boğazında bir yumru olarak kendini göstermişti.

 

" Gizem, adı üstünde ne ismi ne de cismi lazım. " dedi Yağmur. Konuşmak istemiyordu. Duyduğu ayak sesleriyle panikle konuyu değiştirdi. Evde ki kimsenin bilmesini istemiyordu.

 

Neşeli halini tekrar kuşanıp tatlı sesiyle konuştu. " Boş verin onu bunu. Özlediniz mi beni ? " Adım sesleri daha da yaklaştı. Gelen kişi kafasını Yağmur' un omzuna yaslayıp ekrana baktı.

 

" Feroş. " Feraye şaşkınlıkla gözlerini kocaman açıp ekrana baktı. Üstünde gezinen sinirden eser yoktu şimdi.

 

" Bora! Bu sen misin ? " Yağmur bi omzundaki başa bir de ekrana şaşkınca baktı. Aynı şaşkınlık Gizem' de de mevcuttu. Ekranında ki adamı gözü bir yerden ısırıyor hatta ismi bile tanıdık geliyordu.

 

" Benim benim. " Bora içinden bir sürü küfür savurdu kendine. Ne cesaret kızın omzuna konmuştu ki ? Ama Yağmur' rahatsız olup çekmedi omzunu ya da yüzünü ekşitmedi. Acaba o da özlemiş midir beraber geçirdikleri günleri ? İnşallah özlemiştir.

 

" Maşallah. En son gördüğümden beri Emel teyze sana ne yedirip ne içirdi ? Bu ne yakışıklılık ? "

 

İçinde, karnında midesini gıdıklayan bir şey hissetti Yağmur. İşte şimdi Bora' yla eski günlerdeki arkadaşlıklarının tatlı hissi oturmuştu yüreğine. Her şey olması gerektiği yerdeydi. Yağmur evinde Bora' nın çenesi Yağmur' un omzunda, Bora ve Yağmur yan yana.

 

" Altıma gübre koymuş, öyle diyor. " diyip erkeksi sesiyle kahkaha attı Bora. Bu esprisine Yağmur ve Feraye de sesli bir kahkaha attı. Gizem ise hala şoktaydı. Karşında gördüğü adam yeşil sahaların Kara Şimşek' i miydi yani ? Gözlerini kapatıp açtı. Ovuşturup ekrana tekrar baktı. Bora hala oradaydı. İnanmakta zorlandı.

 

" Bu arada gollerinin haberini alıyoruz eniştemden. Maç izlemiyoruz belki ama hastanız haberin olsun. "

 

" Teyze götü kalkacak, artık iltifat etmesen mi ? " diye sitem etti Yağmur. Bu sitemi Bora' yı güldürmüştü.

 

" Silleyi çak götüne, iner merak etme. " diyip kahkaha tufanına daha soktu herkesi Feraye.

 

" Ben kötek yemeden gideyim madem. " dedi Bora. Yağmur' un omzundan zorla çekti başını. Burnuna dolan kokusu yavaşça silindi burnundan. Gözleri gezindi beyaz teninde, parlak saçlarında. Parmaklarını saçlarında gezdirdiğini hayal etti. Yutkundu boğazında ki hayallerinin yumrusunu. Yılların hasretini bir kaç saniye bakarak dindirmeye çalıştı.

 

" Selam söyle içeridekilere. "

 

Bora, mutfaktan usulca çıkıp salona geçti. Yağmur gittiğine emin olduğunda bahçeye doğru yürümeye başladı.

 

" O Bora, Bora Şimşek olan Bora mı ? " diye bir soru yöneltti Gizem hala şaşkınlıkla. İkiside onayladı Gizem' i. Yağmur, Gizem' in bu tatlı heyecanının sebebini anladı.

 

" Yağmur neden söylemiyorsun bu kadar yakışıklı ve ünlü bir adamı omzuna çenesini koyacak kadar yakından tanıdığını? " Omuz ve çene kelimesini bastıra bastıra söylemişti. Feraye imanın gittiği yeri anlayıp tatlı tatlı güldü.

 

" Gizem! Arkadaşım o benim. "

 

" Ben arkadaşın değil demedim zaten. " Yağmur' un burnundan soluduğunu görünce Gizem geri adım attı ama bu işin peşini bırakmayacaktı. Hissetmişti. En yakın zamanda Bora' yla tanışıp bu mevzuyu irdelemek için beyninin takvim kısmına bir çentik attı.

 

" Tamam, kızma. Konuyu değiştiriyorum. " diyip gelen gülme isteğini bastırmaya çalıştı Gizem. " Ee, Yiğit sıpası ne yapıyor ? "

 

" Sence ? Başımıza yeni icat çıkarmakla meşgul tabi ki de. Hayra yarasa şaşırırdım. "

 

" Yine ne yaptı ? " Meraklı sorunun sahibi teyzesiydi. Yeğeninin gayet iyi tanıyordu, o bir halt yemeden duramazdı.

 

" Bora' yı buldu ya arkadaşlarına hava atacak. Halısaha maçımız var yani. Bende tribünde onları bekleyecekmişim. "

 

" Ne var bunda ? Çocuk ilk defa bir şey yapmamış. " Doğruya doğruydu.

 

" Sen niye bu kadar rahatsız oldun, Yağmur? " Gizem yine imalı bakışlarını ve ses tonunu takınıp sorular yönetmeye başladı.

 

" Rahatsız falan olmadım. Sadece gösteriş yapmak için beni de merkeze kadar sürüklemesine sinir oldum. Sana da sinir oluyorum, Gizem! "

 

Gizem iki elinide göstererek başının üstüne doğru kaldırıp Yağmur' un hiddetine teslim oldu. " Neyse. Ee ne zaman geliyorsun ? Gel de pek yakışıklı arkadaşının maçlarına gidelim. " Yağmur gardını indirir indirmek ima silahını tekrar kuşandı.

 

" Yarın geliyoruz. " dedi ikinci cümleyi duymazdan gelip.

 

" Sen pazar günü gelmeyecek miydin ? Ayrıca kiminle geliyorsun ? "

 

" Pazar gelecektim teyze ama babam Bora' yla beraber gidin dedi. Aklı bende kalıyormuş. Bora, bana ve sana göz kulak olacakmış. Büyük şehirmiş. Tehlikeliymiş de miş yani. " Gizem Bora' nın ismini Yağmur' un ağzından duyunca gözlerini kocaman açıp imalı bir ses çıkardı. Yağmur duymazlıktan geldi Gizem' i.

 

" Eniştem korumacılıkta sınır tanımıyor, maşallah. " Telefon karşısında Feraye' nin tespitini başlarını sallayarak onayladı kızlar.

 

" Babanın kıymetini bil, Yağmur. " Ali Giray' ın Feraye ve Yağmur' a karşı olan korumacı tavrına en yakından şahit olmuştu, Gizem. İçten içe imrenerek bakardı bu tabloya. Yağmur her babasından bahsettiğinde ​derdi.keşke Ali amca babam olsaydı derdi. Ali Giray' ın eli kızının arkadaşı olduğundan mütevellit onun da üzerindeydi. Hatta ona kızım diye hitap eder Gizem ise bu hitabına bayılırdı.

 

Yağmur, Gizem' in baba eksikliğinin farkındaydı. Bu yüzden onun babasıyla ilgili verdiği bütün öğütleri içi burkularak dinlerdi.

 

" Baba gölgesi çekip gidince insan çok üşüyor. "

 

" O soğuğu en iyi ben bilirim. " dedi Feraye. Boğazında ki yumruyu yutmaya çalışıp gözlerini hücum eden yaşlar akmasın diye hızlı hızlı kırpıştırdı kirpiklerini. " Babam vefat edince eniştem olmasaydı ne yapardım bilmiyorum ? O bana babalık yaptı. Yedirdi. İçirdi. Okuttu. Hakkını asla ödeyemem. "

 

Yağmur görüşünün bulanıklaştığını fark ettiğinde kendini toparlamaya çalıştı.

 

" Şimdi yanımda olsanız da ikinize kocaman sarılsam keşke. " Yağmur telefonu daha sıkı kavradı. Sanki teyzesinin ve arkadaşına sarılıyor gibi.

***

 

Unutmak. Unutmak, Allah' ın insanlara verdiği en büyük nimetlerden biri.

 

Hayatımdan geçip giden her anda sahne sahne zihnime düşen ihanetin karelerini keşke bir kibritle ateşe verebilsem. Belki... Belki o zaman tenimi dahi yakan bunca şeyi unutabilirim. Eğer hiç yaşanmamış gibi olursa daha az acıtır ama... İmkansız. Unutmam imkansız. Yok sayıp hayatıma devam edemem. Hiç yaşanmamış gibi bu iğrençlik her gün yüz yüze gelmem imkansız. Bu sebeple bende bir karar verdim. Benim canım yandığı kadar can yaparsam eğer belki hafızamı sindirmeye gerek kalmadan bu utanç verici karelerden kurtulurum.

 

" GOOOLL ! Abla gol attım gördün mü ? " Yiğit ağlara dayanıp beni düşüncelerimden uzaklaştırdı. Kafamı sallayıp onu onayladım.

 

" Gördüm, aferin. " Benden uzaklaşıp attığı golün sevincini Bora' nın kucağına atlayıp deli gibi bağırarak kutladı. Bende elimde tuttuğum telefonuma tanımadığım numaradan gelen aramayı cevapladım.

 

" Alo! " Ses gelmedi. Tekrar seslendim yine ses gelmedi.

 

 

" Alo ! " Ses yok.

 

" Alo ! Kimsiniz ? " Yine ses gelmeyince telefonu kapatmaya yeltendiğinde araya girdi.

 

" Yağmur benim. "

 

Uzun bir kavga, ardından sınıfın duvarlarında yankılanan kapının çarpa sesi ve koşar adım adamı terk eden bir kadın...

 

" Doruk, çocuk musun ? Gizli numaradan aramak ne demek ya ? "

 

" Çocukluksa çocukluk ! Ben sadece kendimi sevdiğim kadına affettirmek isteyen bir adamım. "

 

Yağmur içinde bir şeylerin sıkıştığını hissetti. Doruk ona her ' sevdiğim ' dediğinde bu his peyda olurdu içine.

 

Onun kadar sevmediği için kendini suçlu hissetti. Evet, Doruk' u seviyordu ama duyguları hiç bir zaman arkadaştan öteye gitmemişti. Çabalamıştı ama ... Kimse onu şans vermediği için suçlayamazdı artık.

 

" Doruk bir daha beni böyle oyunlarla kandırma. Teyzemi de rahatsız etme. Kapıya da dayanma. Konuşmak istemediğimi söyledim sana. "

 

" Aşığım kızım sana. Sesini duymak istemek de mi suç ? "

 

" Doruk, beni bir süre kendi halime bırak. " Ve telefonun kapanmasıyla düşünce deryasına uzun süreli bir dalış yaptı Yağmur.

 

 

Telefonun ucunda hiç konuşmadan bekleyen kişinin kim olduğunu biliyorum ama bu oyun eskisi gibi hoşuma gitmiyor. Eskiden olduğu gibi sudan sebeple kavga çıkarmamıştım. Esasında kavgayı ben çıkarmamıştım. Doruk beni en yakın arkadaşımla aldatmayı tercih ettiğinde bu ilişkiye daha fazla mesai harcamak aptallıktı.

 

" Doruk benim senin çocukça oyunlarınla uğraşacak zamanım yok. Kapatıyorum. "

 

" Tamam güzelim, yakaladın beni ama lütfen telefonu kapatma biraz daha sesini duyayım. " Hiçbir şey olmamış gibi yüzsüz yüzsüz konuşması sinir uçlarımdan kıvılcım çıkmasına sebep olmuştu.

 

" Doruk, biz seninle kavga etmedik. Sana trip atmıyorum yani. " Cümlenin sonuna doğru çıkan ses bana ait olmayacak derecede yüksekti. Öyleki Bora' nın saha kapısını kapatıp hızla yanıma doğru yürüdüğünü gördüm. " Sen beni aldattın, bende seni terkettim. Bitti ! "

 

Vücudunu saran badinin üstünden belli olan karın kasları, terden ıslanıp alnına düşen saçları ve hala sıcak olan vücudu sebebiyle derin ve hızlı aşdığı nefeslerle çok çekici gözüktüğünü söylemek isterdim ama merak ve hafif hafif baş göstermiş siniri sebebiyle kükrer gibi çıkan sesi beni sindirmeye yetiyordu.

 

" Kim o ? "

 

" Kimse. " Sesim tiredi ama kekelemediğime şükrettim.

 

" Kim o, Yağmur ? " Tekrar aynı soruyu yönelttiğinde telefonun ucundan da meraklı bir ses kendini hatırlattı. " O yanında ki kim ? "

 

" Sana ne ! " Doruk' a tahammül edemeyip bir an tersleyince Bora' da ona söylediğimi düşüp tek kaşını kaldırdı.

 

" Yani sana demedim. Ona dedim. "

 

" Versene sen bana şu telefonu. " diyip kulağımda ki telefona uzanınca kendimi geri çektim. Olabilecek bütün ihtimalleri düşünüp en doğru kakarı verdim. Telefonu kulağımdan çekip hoparlörü açtım. Böylesi daha güvenliydi. En azından Doruk' un Bora' nın sinirlerini zıplatacak bir şey söylemesi halinde telefonu kapatma hakimiyeti bende olacaktı.

 

Sabır çekerek soludu. " Kimsin lan sen, neden rahatsız ediyorsun kızı ? "

 

" Asıl sen kimsin ? Ne işin var sevgilimin yanında ? " Bora gözlerini telefondan çekip bana baktığında içimdeki bütün camlar kırılıp tuz buz oldu. Tam da burada araya girmem gerekiyordu.

 

" Ben senin sevgilin falan değilim. " Bora derin bir nefes aldı. Sertçe yutkundu, boğazında ki adem elmasının aşağıya inişini izledim.

 

" Bir daha bu kızı arayıp rahatsız edersen senin ecdadını sikerim. " Elimi kavradı. Kırmızı tuşa basıp telefonu kapattı.

 

" Ben rahatsız etme falan dedim ama sevgilin sonuçta. Belli ki yeni ayrılmışsınız. Barışıp barışmamak senin insi... " Daha fazla cümlesine devam edip yanlış anlamasını istemedim. Lafını bölüp araya girdim.

 

" Sevgilim değil, ayrıldık biz ve affetmeyi düşünmüyorum. " Aldığı nefesi takip ettiğim gibi verdiği nefesi de usul usul takip ettim.

Loading...
0%