Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@eyfetzeygonk

İkili sıcak yuvalarına gelmiştir ve gecenin tadını birlikte çıkartırlar. Genç kadın sevdiğinin kucağına sokulmuş halde memnun bir şekilde meyvelerinden yerken, adam da saçlarını okşar arada da öpücükler konduruyordu. Kanepede adamın sıcak bedeni tam arkasında uzanmıştı. Kadın sevdiğinin kalçasının, bacaklarının ve göğsünün sıcaklığını bütün arka bedeninde hissediyordu. Adamın bir kolu kadının beline dolanmış, diğer kolu da saçlarına dokunmak için bükülmüştü. Adam sevdiğine manalı-manalı bakar, kadın da neden böyle baktığını anlamaya çalışır. Adam iç çekerek:

 

"Bizim şimdi kızımız olacak ya. Aynı senin gibi olsun: gözleri badem, dudakları kiraz, yüzü senin güzelliğin ..."

 

Kadın adamın saçlarıyla oynar ve yarı da keserek: "saçları da senin gibi kıvırcık, senin gibi esmer tenli, tombul yanakları ve gamzeli olsun. Kalbi güzel, anlayışlı... Babasının süsü olsun".

 

Adam kıkırdar ve dudaklarından öpücük kondururken bebek annesinin karnında tekmelemeye başlar. Kadın cılız sesle inilder oflar: "Ahh!"

 

Adam endişeyle ayrıldıktan sonra:

 

"canıımm n'oldu?!"

 

Kadın gülümseyerek:

 

"Tekmelemeye başladı. Herhalde bizi kıskandı babası".

 

Adam kıkırdar ve kadının karnını okşar:

 

"Ama güzelim, anneyi üzmek yok anlaştık mı?"

 

Kadın da kıkırdarken, sevdiği gamzeli gülüşü ile sözlerine devam ederek:

 

"Bebeğimiz senin gibi güçlü, korkusuz cesur olmasını isterim".

 

Kadının uykusu gelir, adam kucağına alır yatak odasına doğru götürür. Eylem Fethi'nin yanağına okşayarak:

 

"Sen dünyanın en harika babası olacaksın, bebeğimizin böyle kahraman babaya olacağı için çok şanslı".

 

Adam saçlarından yanağına doğru okşayarak:

 

"Biliyorum. Sende dünyanın en güzel annesi olacaksın, onu her şeyden bütün kötülüklerden koruyan bir anne olacağı için çok şanslı. Ben inanıyorum bizim çok güzel kızımız olacak, kimsenin kalbini kırmayan, sevdiklerine yardımcı olan güzel bir prensesimiz olacak. Onunla her zaman gurur duyacağız".

 

Genç adam kadını yavaşça yatağa uzatır, kendisi de sevdiği rahat uyusun diye kanepeye doğru giderken durdurur:

 

"Fethi, lütfen yanımda uyu. Kaç zamandır sensiz uyuyordum şimdi yanındayken, aramıza mesafeler koyma. Seninle uyumayı çok özledim".

Adam sevdiğinin ricasını kırmaz, yanına uzanır alnından öper saçına okşar:

"Bizim aramızdaki mesafemiz asla uzak olmadı, hiçbir zaman da olmayacak. Çünkü bizim kalbimiz birlikte çarpıyor, birlikte nefes alıyoruz ve her zaman birbirimizin aklındayız. Biz istesek de ayrı kalamayız. Bunu sakın unutma canım, uykusuz gecelerin muhakkak yanında olucam ben... Bunu unutma! Ayrılık girse de, aramıza ölüm bile giremez! Cismen yanında olmasam da, ruhen yanında olacağım senin. Ben seninle bir ömür yanında olacağım. Bizim aşkımız sonuna kadar ölüme kadar değil, sonsuza kadar... Seni seviyorum sevgilim..."

 

Kadının gözleri dolarak:

 

"Lütfen böyle söyleme Fethi!... Biz bu yolu beraber seçtik ve birlikte bitireceğiz tamam mı?!"

 

Adam kafasını olumlu anlamda sallar ve kadın sözüne devam ederek:

 

"Ben de sonsuza kadar seni seviyorum Fethi..." EyFet birbirilerine sımsıkı sarılarak uyurlar.

 

Gece saat 3 sıralarıydı... Genç kadın ter içinde, yerinde kıvrılıyordu, elini karnına bastırır ve gelen sancıların aralığını hesaplamaya çalışıyordu. Adam kadının kıvrandığını duyarak panikle hemen uyanır:

 

"Eylem, canıım n'oldu? İyi misin?"

 

Kadının zorlukla konuşarak: "Sancılanıyorum Fethi".

 

Adam duyduğu haberle aynı panikle yerinden kalkarak: "Ama daha 8 aylık, gelmesine 1.5 ay vardı bu nasıl olur?"

 

Kadının sancısı az da olsa geçer: "Doktor bu zamanlar gelebileceğini söylemişti".

 

Adam kadının alnından öper ve heyecanla: "Peki sancıların düzenli mi geliyor?"

 

Kadın karnını okşayarak: "Hayır, pek düzenli değil".

 

Adam yerinden kalkarak: "biz çantamızı toparlayalım o zaman. Eğer sık ve düzenli gelmeye başlarsa hemen hastaneye gideriz bitanem".

 

Adam hızla çantayı toparladıktan sonra, çantanın ağzını bağlarken, kadının cılız sesle çığlıklar atar ve sancıları artık şiddetlenmişti ve gözlerinden yaşlar akmaya başlar. Adam panik içinde ne yapacağını bilemez, deli gibi koşturuyordu odayı ve yanına gelerek:

 

"Fethi... Doktora bir telefon etsen iyi olur. Sancılar sıklaştı artık. Galiba artık doğuyorum".

 

Adam kadının gözyaşlarını siler, kendisi de sevdiğini de sakinleştirmeye çalışarak:

 

"Geldim bitanem, geldim. Şimdi derin derin nefes alıp veriyoruz, arıyorum doktoru".

 

Kadının gözleri dolarak: "kendimden değil de bebeğimiz için korkuyorum Fethi... Ya bebeğimiz..."

 

Adam sarılır ve kadının saçlarını okşayarak öper. Göz teması kurar ve kadının yüzünü avucuna alarak:

 

"Sana söz veriyorum her şey güzel olacak. Sen güçlü kadınsın, bunun üstesinden geleceğini biliyorum. Sakın korkma, yanındayım ben. Seni seviyorum Eylem Kulaksız". Kadın eliyle karnını bastırırken adama bakar, zorlukla gülümser ve kafasıyla olumlu anlamında sallayarak: "bende seni seviyorum Fethi Kulaksız".

 

Adam cebinden telefonunu çıkartır doktora arar, sabırsızlıkla açmasını bekler. Telefon açılır ve adam o heyecanla direk konuya gelir:

 

"Doktor hanım, iyi akşamlar. Doktor hanım, E-Eylem doğuruyor".

 

Doktor adamın hâlini anlayarak sakinleştirmeye çalışır:

 

"Tamam Fethi bey, siz sakin olun ki Eylem hanım da, bebek de sakin olsun. Şimdi bana söyleyin, sancılar ne kadar arayla geliyor?"

 

Doktorun sorusuyla adam kadına söyler: "Sancılar ne kadar arayla geliyor, canım?"

 

Kadın zorlukla: "Sanırım on beş dakikada bir...".

 

Doktor: "Öyleyse hemen hastaneye gitmeniz gerek. Ben de giyinip şimdi geliyorum hastahaneye".

 

Bu sırada kadın içinde rahat edebilecek spor bir elbisesini giyinir, adam da doktorla konuşmasından sonra, telefonla taksiyi çağırır acilen gelmesi için. Adam derhal sevdiğinin yanına gider, koluna girer ve çantasını da alıp evden çıkarlar.

 

Taksi gelene kadar çift merdiven basamaklarının yanındaki taşlara oturdu, Gökyüzü pırıl pırıldı, yıldızlar çıkmıştı. Genç kadın çok heyecanlıydı:

 

"Biraz sonra her şey sona erecek. Bizim güzel ailemiz bütünleşecek. Keşke bir an önce şu taksi gelebilse".

 

Adam sevdiğinin yanağına ve karnına okşar ve ellerinden öperek: "sen çok cesur kadınsın. Aynen öyle biraz her şey bitecek "

 

Bu arada taksi gelir, adam karısının binmesine yardım eder, çantasını şöför koltuğun yanındaki koltuğa koyduktan sonra kendisi de kadının yanında oturur ve hastahaneye doğru giderler. Kadının aniden ve yeniden sancısı gelir. Cılız sesiyle çığlık atar adamın elinden sımsıkı tutar, Eylem derin derin nefes alır ve ağlar. Kadının acısı adamın kalbimi paramparça eder, mırıldanarak:

 

"Keşke... o acıyı keçen ben olsaydım".

 

Kadın dişlerini sıkarak: "saçma sapan konuşma Fethi".

 

Adam yüzünü buruşturarak: "Senin bu kadar canın yandığında, benimki 1000 kat yanıyor, dayanamıyorum senin bu hâline dayanamıyorum Eylem".

 

Kadın öldürücü bakışla adama bakarak: "Mücahit ve Feyzullah ne demişti?! Biri kız, biri erkek. Bizim ikinci çocuğumuz olacak tamam mı?"

 

Adam karısının bu sözleri ile şaşırır, çünkü böyle bir şeyi hiç beklemiyordu ve kadın da sevdiğinin tepkine kıkırdar.

 

Genç kadının saçları alnına yapışmıştı, kapkara gözleri ağlamaktan kızarmıştı ve dudakları ise ısırılmaktan bereli hale gelmişti. Bütün bunlara rağmen çok güzel görünüyordu ve adam her defasında ilk kez gördüğü gibi yeniden aşık oluyordu. Kadın sinirle dişlerini birbirine sıkarak:

"Gelmedik mi hâlâ?"

Adam 100-200 metreden hastahanenin ışığını görür ve sevdiğine gözü dolmuş şekilde gülümseyerek:

 

"Az kaldı, bak yetiştik nerdeyse... Dayan Eylem, n'olur dayan".

 

Nihayet çift hastahaneye varmıştı, arabadan indiklerinden sonra adam çantayı alır, içeri doğru girerlerken gök gürülder ve yağmur yağmaya başlar. Çift hemen içeri geçer ve hemşirelerin sayesinde kadını doğumhaneye hazırlarlar. Adamın yanına bir hemşire gelerek:

 

"Eşinizin ismi nedir?"

 

Adam gözü arkada kalır ve heyecanla:

 

"E-Eylem. Eylem Kulaksız".

 

Hemşire anketi doldurmak için sorularını sorar ve sonra gider. Kadının ve adamın ailesinden başka kimse yoktu. Onlar zaten birlikte güzel aile kurmuşlardı. Bunun için başkalarına ihtiyaç yoktu.

 

Başka hemşire ile kadını tekerlikli sandalye ile getirir ve kadın hafif şekilde gülümseyerek:

 

"Doğuma gelmek istersen misin?"

 

Adam duygulanır ve sesi titreyerek: "gelmemi mi istiyorsun?"

 

Kadın olumlu anlamında kafasını sallarken adam sözüne yüzünü buruşturmuş şekilde devam eder:

 

"Çok isterdim bitanem ama orada size ayak bağı olurdum. Hatta belki kalpten bile gidebilirim".

 

Kadın öldürücü bakışla bakar: "kendin bilirsin, bana destek olurdun diye söylemiştim".

 

Genç adam hafif eğilerek, kadının alnından öper ve hafif şekilde gülümseyerek: "Ben senin yanında olmasam da, kalbim seninle..."

 

İkilinin gözleri dolar ve alınlarını birbirilerini birleştirir. Kadın duygulanarak:

 

"Sence doğurabilecek miyim bebeğimizi? Başarabilecek miyim Fethi?"

 

Adam kadının yüzünü avucuna alır ve göz yaşlarını silerek:

 

"Buna şüphem yok. Sen şimdiye kadar neyi başardın?! Bunu mu başarmayacaksın?! Sen hayatımda tanıdığım en güçlü kadınsın. Biz birbirimizi sevmekten vazgeçmedik sürece..."

 

Adam bir elini kadının karnına koyar, bir elini sevdiğinin yanağına koyarak sözüne devam eder:

 

"Her şeyin üstesinden geleceğiz ve başaracağız. Buna eminim". der kadının avuç içini öper.

 

Kadın gülümseyerek kocasına uyarır: "İyi ki varsın Fethi. Ama bunu sakın unutma sevgilini bekle, sana yeni belalar getireceğim.Tamam mı?" der kıkırdar ve aniden sancılanır.

 

Adam da kıkırdayarak: "sende iyi ki... İyi ki varsın Fethi... Olsun ben seni saatlerce, günlerce beklerim yeter ki, siz sağ salim gelin".

 


Hemşire kadını doğumhaneye götürerek adamın göz yaşları akarak: "Seni seviyorum sevgilim..."

Eylem de: " bende seni seviyorum..." der hemşire götürerek bir aralığına sevenleri ayırarak, doğumhaneye götürür kadını.

 

Fethi koridorda deli gibi dolanır, dakikada bir bakar saate bakıyordu, aşırı streslidir. Resmen vicdan azabı çekiyordu doğumhaneye girmediği için. Kafasındaki soru işaret içini yiyordu boynunu sıkar ve bir kenarlarda oturup kalkar. Artık dayanamayıp lavaboya gider, yüzünü suyu ile çarpar aynada kendisini aynada görür. Sanki karşısındaki adam farklıydı onunla boğuşuyordu:

 

"Ben neden girmedim ki odaya?! Orada olmam lazımdı, o sancılarla kıvrandıkça, benim daha çok canım yanıyor burada. Allahım, kafamı yiyeceğim. Ya ölürse n'olacak?!"

 

"Saçmalama Fethi! Ölmeyecek Eylem! Günümüzde çocuk doğururken kimse ölmüyor artık".

 

"İyi ama ya ölürse? Ben onsuz nasıl yaşarım, nefessiz kalarım, perişan olurum. Bu benim için ölümden beter olur".

 

"Oğlum ölmeyecek! Azıcık zorluk çekiyor, o kadar... İlk doğum zaten hep uzun ve çok sancılı olur. Zorluk çekiyor yalnızca... Daha sonra ne denli zorlu anlar yaşadığımızı anlatacağız birbirimize, bebeğimize. Yok canım pek o kadar da kötü değildi diyecek Eylem".

 

"Tamam da ama ya ölürse ne olacak?! O zaman o aşk hikayemiz yarım alırsa, bebeğime ve Eylem'e anlatamazsam".

 

"Ölmeyecek dedim sana! O cesur kadın, kurşun bile işlemedi ona, doğumda da ölecek?!"

 

"Doğru ama ya ölürse?"

 

"Ölemez diyorum sana! Aptallık etme! Alt tarafı azıcık zorluk çekiyor. Doğa acı çektiriyor ona. Ne de olsa ilk doğumu, azıcık sıkıntılı geçecek elbette".

 

"Evet güzel diyorsun da, ya ölürse?"

 

"Bak oğlum, seni Gonca'larım ölmez dedimse, ölmez! Ölecek ne var söyler misin Fethi Kulaksız?! Ölmesi için bir neden mi var yani?! Doğacak bir çocuk var ortada ya... İstanbulda geçirdiğimiz o güzel gecelerin ürünü... Acı verecek, ama doğacak, bakar büyütürsün, seversin...".

 

"İyi ama ya Eylem ölürse?"

 

"Kes sesini artık Fethi! Aklındaki kötü düşüncelerini bir kenara bırak. Kalbinin sesini dinle, o seni yanıltmaz! Eylem yaşayacak anladın mı?! Ölmeyecek sevdiğin kadın. Hemingway'in mutlu sonu siz yazacaksınız! Şimdi git karını o doğumhane koridorunda bekle!"

 

Bu zorlu karşılaşmadan sonra adam göz yaşlarını siler ve doğumhane koridoruna gider. Doğum 4-5 saat sürmüştü. Adam doğumun uzun süresini bilse de, bunun kadına olmasını kaldıramıyordu. Hiç kimse kadının durumundan haber vermiyordu. Nerdeyse çıldırıyordu kendisi, koridordaki sandalyeye oturuyordu, ayağını sallıyordu. İçi allak bullaktı. Hiç bir şey düşünmüyordu. Daha doğrusu düşünemiyordu. Ağlayarak kadının ölmemesi için mırıldanarak dua eder:

 

"Onu öldürme... Allah'ım, n'olur öldürme onu. İzin verme ölmesine. Öldürmezsen senin için her şeyi yaparım... N'olur, n'olur, n'olur ölmesin. Öldürme onu Allahım. N'olur, n'olur, yalvarırım öldürme onu. Bebeği de öldürme n'olur. Hayatım boyunca hep acı çektim, ama bir kere sana isyan etmedim. N'olur beni ailemsiz bırakma. Beni bebeğime ve sevdiğime kavuştur...".

 

Güneş doğsa da, adam kendi uykuna harap katıp, hemşireden güzel haber almasını bekliyordu. Bu sırada hemşirenin kucağında bir bebekle gelir. Adam derhal yerinden kalkar, hemen hemşirenin yanına gider büyük bir heyecanla. Hemşire gülümser ve bebeği adama dikkatlice vererek:

 

"Tebrik ederim, nur topu gibi kızınız oldu. Gerçi erken geldi, kilosu da az ama çok güçlü bir kız maşAllah".

 

Adamın gözleri dolar ve yüzünde gülümseme oluşur. Babalık heyecanı sarmıştı resmen. Artık bundan sonra sevdiği kadına bir şey olacak diye nasıl esiyordursa, kızı için daha çok esecekti. Heyecanla kucağına alarak hemşireye:

 

"B-ben alamam ki düşürürüm, elimden kayar. Kıyamam ki ona...".

 

Bebeğini görür görmez, kalbi pamuk gibi olmuştu... Gözlerinden yanağına narince yaşlar akar ve nutku tutularak:

 

"Canım kızım, hoş geldin hayatımıza. Ama biz seni daha 1.5 aydan sonra bekliyorduk bebeğim, sen daha Mercimek kadarsın bebeğim. Sana söz veriyorum, gözüm gibi koruyacağım. Seni asla üzmeyeceğim, üzemem de... Senin ilk kahramanın ben olacağım".

 

Adam bebeğinin kokusunu içine çekerek: "Yaa sen nasıl annene benziyorsun?! Aynı annen gibi, lavanta kokusu geliyor burnuma. Onun gibi beyaz tenli, güzel gözleri, dudakların... Sende kendini bana bağladın kokunla".

 

Parmağıyla elini okşar. Bebek de babasının parmağını sımsıkı tutar, yüzünde sevimli gülücekler saçar ve gamzeleri belirler. Adam buruk sevinçle:

 

"Yaa tombul yanaklı mısın sen? Bak ya gamzeleri de prensesimin".

 

Adam bebeğinin kulağına fısıldayarak: "Bunu unutma, sen annenden daha güzelsin. Ama bunu sakın annenin yanında deme, boyunumu kırabilir".

 

Hemşire bebeği kucağına alarak: "bebeğinizi götürmemiz lazım, sonra tekrar görürsünüz".

 

Adam vermek istemese de bebeğini vermek zorundadır. Yüzünü hemşireye tutar ve heyecanla:

 

"E-Eylem'in durumu nasıl?"

 

Hemşire: "Doktor hanım gelip, haber verecektir".

 

Hemşire gittikten sonra doktor doğumhaneden çıkarak: "gözünüz aydın Fethi bey. Kilosu az olsa da, çok cesur kızınız".

 

Adam hafif gülümseme ile kifayetlenirken, bir taraftan korkuyla endişeyle:

 

"E-Eylem nasıl? İyi mi?"

 

Doktor sıkıntılı sesle: "eşinizin durumu..."

 

 

 

 

 

 

 

Bölümün sonu...

 

Merhaba arkadaşlar nasılsınız?

 

Ahhh eevet, artık Mercimek'imiz de doğdu. Fethi baba, Eylem de anne oldu sonunda... 🥹👨‍👩‍👧❤️

 

Biliyorum heyecanlı kısımda bıraktım, bu yüzden tepkinizi görmek istedim

 

Sizce Eylem'e n'oldu doğumda? Durumu nasıl?

 

Sizce artık EyFet güneş de doğmuş mudur?

 

Kulaksız ailesi artık bütünleşti mi?

 

Artık Hemingway'in yanıldığı hikayeyi, EyFet mutlu son yazmış mıdır?

 

Lavanta kokusu'nun 4. kısmı sizce nasıl olacak?

 

Satır arası iyi ve kötü yorumlarınızı bekliyorum

 

Ve de vote yapmayı unutmayın.

 

Sağlıkla... Sevgiyle... Saygıyla... EyFet'le kalın 💜🪻

Loading...
0%