@eylcnkrtrn71
|
2- Toplantı Yine aydınlanmamış bir güne gözümü açtım. Meslek gereği geceleri eve geç gidip sabahları beşte askeriyede olmamız gerekiyordu. Evet şartları zordu ama asla mesleğimden şikayetçi değildim. Zaten çocukluğumdan beri bu bilinçle büyütülmüştüm. Annem askeriyede savcı. Kendini vatana adamış bir aileyiz yani. Aslında şuanda hep beraber aynı askeriyede olabilirdik. Ama annem babamla birlikte çalışmak istememişti. Belki de benimle bilmiyorum. Annemle çok anlaşamıyorum. Aşk işe karışmazmış. Düşünüyorum bazen eğer bir gün evlendiğim kişi asker olursa aynı askeriyede olmak istemem mi ? İsterim. Ama annemi hiç bir zaman anlayamıyorum. Bunu söylemek için erken mi onu da bilmiyorum. Düşüne düşüne askeriyeye gelmiştim. Odaya gidip üniformalarımı giyindim. Oda da bir tek Aras vardı. Onun da üniformaları üzerindeydi. Konuşmaya başladı. "Her zaman ilk gelen ben olurdum. Siz benden de erkenci çıktınız komutanım." Gülümsedim. "Pek sevmem uyumayı." Yalan değildi sevmezdim. "Rütbede miyiz komutanım ?" "Değiliz Aras" Umarım pişman olmazdım. "Tim dışında pek arkadaşım yok. Yani pek değil hiç yok." Hafifçe gülümsedi. Acının tatlı tebessümüydü. Ben bilirdim. Evet 20 yaşını geçgin insanlardık ama arkadaşımız yok diye üzülebiliyorduk. "İlkokul zamanından kalan bir çekingenliğim var. Eğer seninle konuşmayı beceremezsem timle de konuşamam. Evet çok saçma. Kocaman adam utangaçlık yapıyor diyebilirsin ama-" Bu noktada sözünü kesmek zorunda kaldım. "Saçmalama Aras. Aynı durum bende de var. Bir yer de kader ortağıyız yani." Gülümsedi. "Ee Aras bahsetsene biraz kendinden." "Neyimden bahsedeyim ki Umay ? Bir kuru canımdan mı ?" "Hobilerin falan yok mu ya ?" "Ha var. Sen Anlat Karadeniz izliyorum bu aralar." Bende izlemiştim. Bağımlılık yapıyordu. "Ayy bağımlılık yapan bir dizi." Aras ile sohbet böyle akıp giderken tim toplanmıştı. "Kurt toplantı salonuna." dedi Gökdelen Yüzbaşı. Hep bir ağızdan "Emredersiniz komutanım" dedikten sonra Oğuz konuşmaya başladı. "Akın devam eden görevlerin dosyalarını getir hepsini inceleyeceğiz." İnceleme sebeplerinin ben olduğuna emindim. Time özel toplantı salonuna yürümeye başladık. Askeriyenin ne kadar büyük olduğunu buradan anlayabilirsiniz her timin kendine özel odası, yatakhanesi ve toplantı salonu var. Salonda herkes yerine oturmuştu. Gökdelen konuşmaya başladı. "Evet. Toplantı sebebimiz Yeni üyemize görevleri tanıtmak. Timin ikinci komutanı olan Gökalp Şahin ile de gerekli konuşmaları yaptım. Umay Bozkurt'un rütbesi daha yüksek olduğu için herhangi bir aksi durumda mevcut komutanın yani benim görev sırasında yaralanmam bilinç kaybı yaşamam durumunda komuta benden düşer ve ikinci komutana geçer." Gökalp'e döndüm. "Siz devam edebilirsiniz benim için sorun olmaz." dedim. Asker olmak zaten zordu birde komutanlık eklenince daha da zor oluyordu. "Rütbesi benden yüksek olan birine emir veremem komutanım." El mecbur kabul ettim. "Şuan da elimizde üç dosya var Üsteğmen hepsini şimdi anlatacağız." Kafamı aşağı yukarı salladım. "İlk dosyamız bir mafya dosyası." En sevdiğim konu olduğu için heyecanla dinlemeye başladım. "Dilersen not alabilirsin." Bu adam ilk karşılaştığımızda bu kadar öküzken birden nasıl bu kadar kibar olmuştu. Neyse konumuz şuan bu değildi. "Bu adam ülkede ki tüm mafyaların tasmasını elinde tutan bir adam istediğini anında yanına çekebiliyor." Burda benim mantık yürütmemi istemiş olacak ki hafifçe bekledi. "Yani bu adama ulaşabilirsek tüm mafyalara ulaşabiliriz." Kafasını onaylar şekilde salladı. "Bu adam ile ilgili araştırmalar sürüyor. Ama ne bir hastane ne bir uçak hiç bir yere giriş çıkışı yok bu yüzden adı ile ilgili kesin bir bilgi bulamadık." "Mafyalar arasında bir kod adı yok mu ? Yani genelde bu işler böyle döner." dedim. İlla ki vardır. Bu adama mafya işlerinde adı ile seslenmiyorlardır herhalde. "Herkes lider diye bahsediyor." Kafamı salladım. "Peki liderin altlarından birini konuştursak ?" "Hepsinin tasması liderin elinde olduğu için anında haberi oluyor." dedi Gökdelen. "Ve bu yüzden bizde görev sırasında kod adı kullanıyoruz." dedi Hilal. "Kod adlarını sonra konuşacağız diğer dosyaya geçelim Hakan." Evet rütbe olduğu zaman kendimizden büyük birinede adıyla sesleniyorduk. Bu sefer Hakan abi konuşmaya başladı. Yani adam benden büyüktü. İç sesimde abi diyebilirdim. "Bu dosya bir sınır dosyası. Sınırların hepsi koruma altında ama bu piçler." Ne dediğini anlayıp hemen düzeltti. "Çok pardon vatansız şahıslar fındık faresi gibi sınırı geçecek bir delik buluyor." Kendini küfür etmemek için zor tutuyordu. Ama bu insanlar küfür etmeyi hak ediyordu. "Bize de bu delikleri tespit etmek düşüyor." diyerek son noktayı koydu. Alparslan konuşmaya başladı. "Son dosyamızı da Ümit ve Mehmet Ali Albay aldı. Bizden düştü görev yani" Babamlar almıştı. Aslında babam görev almazdı askeriyede ki işler ile ilgilenirdi. "Toplantı bitmiştir Kurt." dedi Gökdelen. Yanda açık olan bilgisayarın başına gidip bir kağıt çıkarttı. Büyük ihtimalle toplantı karar belgesiydi. Masaya gelip kağıdı imzaladı ve benim önüme bıraktı kağıt ve kalemi. İsmimin üzerini imzaladım. Sıra sıra herkes imzalamıştı. Hep beraber odaya geçtik. Yaklaşık yarım saat sonra evlere geçebilecektik. Telefonum çalmaya başladı. Yengem arıyordu. Açıp kulağıma götürdüm. "Alooo!" Gelen bıcırık sesle arayanın yengem değil biricik yeğenim Alin olduğunu anladım. Alin'le konuşurken içime yersiz bir çocukluk yerleşiyordu. Etrafımda komutanı olduğum askerleri umursamadan cevap verdim. "Halacım sen beni arar mıydın ya ?" Alin 6 yaşına girmişti. Bir ay sonra okullar açılınca 1. sınıfa başlayacaktı. "Pardon hala sorunumuz benim aramamam değil." "Yapma ya neymiş sorunumuz ?" dedim. Haber vermediğim için trip yiyecektim sanırım. "Kars'a gelmişsin ve yanıma uğramıyorsun." Güldüm. "Dile bak dile. Hem kim dedi sana Kars'ta olduğumu ?" Bozulmuş bir sesle "Babaannem dedi. Onun bile haberi var hala." "Üzgünüm Alin Hanım sizin babaanneniz benim annem ve ben gelince onun evine gidiyorum." dedim. Pek onun evi sayılmazdı aslında evi otel gibi kullandığı için. "Ayy aman yeter bu kadar trip." Gülmeye başladım. Evet evet kendisi bir ikizler burcu. Her şeyden çok çabuk sıkılıyor. Tripten bile. "Eniştem yok mu eniştem." Bir annem bir de Alin evlenmemi o kadar çok istiyordu ki. "Yok maalesef enişten." Derin bir oflama sesi geldi. Evlenemedim diye içerliyordu. "Evden kaldın sen hala." Kınayıcı bir sesle cevap verdim. "Bak bak insan kızına arar damat adayı sende halana ara bari." Kıkırdamaya başladı. Arkadan yengemin sesi geldi. "Alin yengeni rahat bırak ne zaman isterse o zaman evlenir." Alin'den tekrar bir oflama sesi geldi. "Neyse hala öptüm seni kocaman annem seni istiyor." "Tamam balım bende öptüm kocaman." Telefonu yengem aldı. "Kusura bakma Umay haberim olmadan aramış. Müsait miydin ?" diye sordu mahcup bir sesle. "Ay ne kusuru yenge ben yeğenime her zaman müsaitim." Biraz daha yengemle konuşup telefonu kapattık. "Yeğenin mi ?" diye sordu Gökdelen Yüzbaşı. Bu soru bana gelmişti sanırım. Yüzümdeki tebessüme engel olamadan cevap verdim. "Evet yeğenim." "Çok seviyorsun herhalde." Onun yüzünde de belirsiz bir tebessüm vardı. "Yeğen bir ayrı oluyor ama komutanım." dedi Akın. "Anladığım kadarıyla ikimizinde var yeğeni." Kafasını salladı. "Oğuz komutanım da hem amca hem dayı olma ağırlığı var yanlız altını çizerim." dedi Alparslan. "Ayy ne güzel." Biz konuşmaya devam ederken Hakan abi geldi. "Ayla aradı. Sizi yemeğe bekliyor Kurt." Herkes kabul etti. Ben sesimi çıkarmadım. Sonuçta onlar daha yakındı. Anladığım kadarıyla Ayla Hakan abinin eşiydi. "Umay komutanım siz ?" "Yok ben size rahatsızlık vermeyim." Hakan Abi kınar gibi bir bakış attı. "Komutanım siz timi sadece askeriyede gördünüz bir de iş dışı görün hemen ısınırsınız." Tekrar itiraz ediyordum ki Gökdelen konuşmaya başladı. "Umay illa emir mi verelim ?" "O zaman ben şimdi çıkayım. Yeğenimi görüp geleyim size yetiştirim." dedim. Oğuz kafasını salladı... |
0% |