@eyllwqx1
|
Adliye sarayında oturuyordu, adalet yine yerini bulmayacak ve serbest kalacaktı diye düşünüyordu. "Klasik bir Türk savcısı hiçbir şey olmayacak yine kelepçelerim açılacak ve çıkacağım" dedi rahat ses tonuyla. Kendisi ne kadar rahat olsa da avukatı olan Semih Yılmaz onun kadar rahat değil di tam tersine endişe içindeydi. "Ne? Korkuyorum deme bana Semih. Bu sahneyi en az 280 kere yaşadık" Semih yutkunarak Ateş'in yüzüne bakmaya başladı gergindi, bildiği şeyler vardı. "Ateş Bey davanın savcısı Lidya Adin.." Ateş soğuk bir tavırla Semih'in bembeyaz olan suratına bakmaya başladı. Bu ismi en az bir kere de olsa duymuştu çünkü kulağına oldukça tanıdık geliyordu. "Eski sevgilin felan mı Semih?" Alaycı ve umursamaz tavrı ortamı daha da fazla gererken Semih kendi kravatını gevşetmeye başladı. "Ne bu stres?" Rahat tavrı ve haraketleri oldukça yerli yerindeydi, "Anlamıyorsun! Bu sefer kurtulamayacaksın! değil ben, yedi cihanda ki avukatlar birleşsin seni yine kurtaramayacak!" Ellerini saçlarına daldırdığında. Ateş rahatını bozmadan oturmaya devam etti. "Ne diyorsun lan ne bu korku?" Koridorun başından gelen topuklu sesi ile kafalarını o yöne doğru çevirdiler "Bu o savcı mı?" Semih derin nefes verirken kafası ile onayladı ve bir ses koridordaki tüm sesleri susturdu. "Ateş Ersoy" sesin geldiği yöne döndüler, "Ülkene hoşgeldin sevgili katil" rahat tavrını tekrardan yüzüne yerleştirip savcıya doğru döndü, "Hoşbuldum Savcım" Lidya rahat tavrı ile polislere gözleriyle işaret yaptığında polisler Ateş'i oturduğu yerden kaldırıp bir odaya doğru götürmeye başladılar, "İşkence odasına mı gidiyoruz?" Polis tek kelime dahi etmeden odanın kilidini açtı ve içeri girmesi için itekledi. İçeri girdiğinde rutubet kokusu buram buram kokuyordu. Bir sandalye çektiler, oraya oturması için ellerini ve ayaklarını sıkıca bağladılar ki kalkıp savcıya zarar veremesin. "Canavar değilim korkmayın." Polis tek kelime etmeden ipleri sıkıp odadan çıktı. Karanlık ve rutubet dolu bu oda da tek olmadığını o da biliyordu. "Sayın savcım, gösterin kendinizi. Korkmayın benden, kadınlara ve çocuklara dokunmuyorum." Karanlık oda bir anda aydınlandığın da Lidya karşısına bir sandalye çekip oturmuştu. "Soracağım sorulara cevap vericeksin, tek bir ayrıntı bile atlamadan" "Tek bir yalan bile söylemeden. Hadi ama savcı her zaman ki sözler sor ne soracaksan." Eteğini düzelterek bacak bacak üstüne attı savcı, oldukça rahattı. Elinde ki kalemi deftere sürtmeye başladı, "Hakkında çok şey biliyorum, sana yemin edebilirim ki travmalarını senden çok daha iyi biliyorum Ateş Ersoy." Ateş rahat tavrını bir köşeye bırakıp işin ciddiyetini anladığında ortamda ki gergin hava rutubet kokusunu bastırıyordu. "Çocukluğun pek de güzel sayılmaz, acı dolu bir çocukluk desek daha iyi olur bence ha ne dersin?" "Yapma." Bağlı elleri sıkı ipten dolayı haraket edemiyordu, "Annen sen çok küçükken ölmüş, daha doğrusu öldürülmüş" "Yapma!" Bağlı olduğu sandalyeden kalkmaya çalıştığında polisler devreye girip geri oturması için çabaladılar, savcı oldukça rahattı olduğu pozisyonu bozmadan dosyayı biraz daha karıştırmaya başladı. "Mavi arabalı bir günlüğün varmış, eski evinde bulduk oldukça tatlı ve masumdu senin çocukluğuna göre" tekrar sandalyeye oturtulup bağlanan Ateş baskı yapılan yarası için inledi, "İpi gevşet savcı, yarama baskı yapıyor" savcı oturduğu yerden kalktı ve göğsüne bağlı olan ipi daha da fazla sıktı, "Yapma savcı." Sıktığı dişlerinin arasından inleme sesleri yükseliyordu "Yara açık halde, ipi gevşet!" Tek kelime dahi etmeden yerine oturdu ve bacaklarını üst üste atarak yüzünü incelemeye başladı "Kurşun yarası mı? Kimi öldürdün buraya gelmeden önce?" Ateş cevap bile veremezken gözüne bileğinde ki ip bileklik takıldı "Saçma sapan dilek bilekliklerine de inanır mısın bari?" Ateş tek kelime dahi etmiyordu, canı yandığı suratında beliren damarlardan belliydi. "Almamın senin için sakıncası yoktur herhalde" bilekliği almak için oturduğu yerden kalktı savcı, katilin bileğine doğru eğildiğinde savcının bileğini kavradı ve kendine doğru çekti, yüzlerinin arasında iki parmak boşluk vardı. "Canımı al ama o bilekliğe dokunma." Bileğini elinden kurtarıp uzaklaştığında bir ip parçasına neden bu kadar önem verdiğini anlamamıştı. "Neden senin için bu kadar önemli?" "İpi gevşet, anlatıcam." Nefes nefese konuşurken ipi gevşetti savcı, derin nefesler alarak savcının suratına odaklandı katil, "Annem bileğime bağlamıştı." Savcı, kendi bileğinde ki bilekliğe baktığında yaşadığı şeyler gözünün önüne gelmişti. "Anne gözünü aç!" Annem vurulmuştu, babamın kumar borçları yüzünden kurban edilmişti. "Bileğimde ki bilekliği al ve sakla, kimseye verme, babana bile." "Savcı?" Göz pınarlarından akan göz yaşlarını fark ettiğinde kalkıp odadan çıkmak için kapıya yöneldiğinde arkasından bir ses yükseldi, "Annenin katillerini öldürdüm savcı." Kapı kolundan elini çektiğinde arkası ilk defa bir katile dönüktü, "Sen benim hakkımda ne kadar çok şey biliyorsan bende senin hakkında bir o kadar şey biliyorum" Lidya şaşırmıştı çünkü kendisini tanımadığını sanıyordu. "Beni tanımıyorsun bile." Kapı kolunu tekrar tuttuğunda tekrar arkadan bir ses yükseldi, "Hakkında çok şey biliyorum, sana yemin edebilirim ki travmalarını senden çok daha iyi biliyorum Lidya Adin" yutkunamadığımı hissettiğimde boğazım düğümlenmişti adeta. "Tam kalbinin ortasında bir delik var, bunun sebebi de baban sayın savcı" tırnaklarım avucumun içine geçmeye başladığında arkamı dönüp yavaş adımlar ile karşına geçtim ve yakalarından tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdım. "İdam edileceksin ve bunu zevkle izleyeceğim" "İdam edilmemem için baş savcıya yalvaracaksın." Ağzından dökülen kelimeler oldukça net ve kendinden emindi. "Sana yemin ediyorum ki" "Yemin etme savcı'm gün gelir o yeminleri bozmak için canını ortaya koyarsın."
|
0% |