Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@eylul_safak

“Hazırım ben.” Leyla aynadaki yansımasını izledi bir süre.Ruj sürmek fazla mı kaçmıştı acaba? Sanki ruj değil de giydiği bu şeftali rengi elbise fazlaydı.Dolabının kapağını açıp pudra rengi şifon gömleği aldı eline.Altına da siyah kumaş pantolon giymeye karar verdi.Elbisesini çıkarıp üstünü değiştirdikten sonra kapıda beliren Meriç’i görünce ürktü.


“İnanamıyorum sana! Neden değiştirdin üstünü?”


Omuz silkti bıkkınlıkla.”Kendimi böyle daha rahat hissediyorum.”


“Tamam.” Dedi Meriç çantasını omzuna takarken.”Bari şu pudra rengi stilettoları giy.”


Meriç’in seçtiği ayakkabıları eline alıp odasından çıktı.Meriç’le liseden beri arkadaştılar.Üniversite bittikten sonra aynı şehirde işe başlayıp birlikte yaşamaya başlamışlardı.Hayatında tanıdığı en inatçı kızdı Meriç.Bir şekilde ne yapar ne eder istediğini yaptırırdı Leyla’ya.Onun bu inatçılığı ve hiçbir şeyi bırakmamasını avukat oluşuna bağlıyordu her zaman Leyla.Çünkü Meriç alanında en iyisiydi.Tabii boşanma avukatı olmasa daha iyi olurdu.


“Bu kadar asma suratını.Göreceksin bak her şey güzel olacak.”


“Mezun buluşmaları ne kadar iyi olabilir ki!” Leyla tıslar gibi bir sesle baktı Meriç’e.”Yıllardır gitmiyorum.Şimdi demeyecekler mi nereden çıktın sen diye?”


“Her defasında dedem öldü diyorsun.” Meriç küçük bir kahkaha attı.”Yalan söylemeyi hiçbir zaman beceremeyeceksin değil mi?”


“En azından hiçbir zaman senin gibi iyi bir yalancı olamayacağım.” Leyla gülerek en yakın arkadaşının omzuna dokundu.”Hadi çıkalım.Arabayı sen kullan!”


Leyla çantasından çıkardığı arabanın anahtarını Meriç’e atarken birkaç yıl önce ilk ve son kez katılmayı planladığı mezun buluşmasını düşünüyordu.


“Aa Leyla!” Liseden çat pat hatırladığı kısa boylu çilli kız kendisine doğru gelirken gülümsüyordu.İstemsizce ve çekingenlik sarıldı Leyla ona.İsmi neydi acaba ? Betül müydü ? Yok ya Pınar’dı sanırım.


“Ne kadar değişmişsin.” Pınar gülümseyerek süzdü Leyla’yı.”Daha da kilo mu verdin sen ? Saçlarını da kestirmişsin.Geçen zaman sana yaramış.”


“Teşekkür ederim.Sen de çok değişmişsin.” Yalan söylediği belli olmasın diye konuşurken masadaki düzenli olan tabağı yeniden düzeltmeye çalışmıştı.Bu durumdan nefret ediyordu.İnsanlar ona iltifat ettiklerinde aynısını söyleme ihtiyacı duymak,işte bu histen kurtulmalıydı.


Dakikalar geçtikçe lisedeki sınıf arkadaşları teker teker gelmeye başlamışlardı.Meriç müvekkiliyle görüştükten sonra buluşmaya katılacaktı.Zaten bir sıfır yenik başladığı bu durumdan nasıl kurtulabilirdi acaba?


“Leyla sen ne iş yapıyordun ?” Ahmet Leyla’nın sessizliğini görüp soru sorma ihtiyacı hissetmişti. Aradan geçen yıllar Leyla’yı hala değiştirmemişti.Hala sessiz ve olabildiğince zarif duruyordu.


“Çevirmenlik.” Dedi Leyla ona dönerek.”Sen mimarlık okumuştun değil mi?”


“Okuyordum aslında.Yapamayacağımı anlayıp matematik bölümüne geçiş yapmıştım.”


Ne zaman bitecekti bu işkence? Buradaki kimseyi sevmiyordu.Aslında sevmemek yanlış bir kelime olurdu.Sonuçta dört yılını birlikte paylaştığı kişileri elbette severdi.Sadece.. sadece görmek istemiyordu.Sanki onun gözünün içine bakan herkes “Hala onu düşünüyorsun.” Demek istiyordu.Başını salladı düşüncelerine karşın. Uzun masanın etrafında doluşan arkadaşlarına göz gezdirdi.Her dönem sınıf başkanı olmak için sınıftakilere çikolata alan Ahmet,hep en ön sırada oturup şirinlik yaparak öğretmenlerin bir numaralı ispiyoncusu Pınar,kötü esprileriyle sınıfı güldürmekten çok ağlatmayı başaran Emre,sınıfın en güzel kızı Aylin.. Onda takılı kalmıştı.Bu tipten neredeyse herkesin anılarında bulunurdu.Sınıfın hatta lisenin en popüler kızı.Sen zorunluluktan her gün saçını toplarken o tüm yönetime meydan okurcasına saçlarını salar.Sen sabah zar zor yataktan çıkıp o halinle okula gelirken o mutlaka rimelini ve dudak koruyucusunu eksik etmez yanından.Sen platonik aşkına uzaktan sessizce bakıp,her gün romantik şarkılarla onu düşünürken o hep düşündüğün adamın yanında olur.İşte çoğunun gibi Leyla’nında anılarında olan o kız Aylin’di. Tuhaftı ki eskisi gibi önemsememişti onu.Ancak şimdi fark edebilmişti.Fakat şaşırmamıştı da.Yine erkeklerin hepsi onun etrafına oturmuşlardı.Kızlarda tıpkı eskiden olduğu gibi onunla sohbet etme yarışındaydılar.Kulak misafiri olduğunda onun tıp okuduğunu duymuştu.Doğrusunu söylemek gerekirse zaten bunu biliyordu.Ara ara sosyal medya hesaplarını takip ettiğini elbette kimseye söylemeyecekti.


“Demek çocuk doktorusun.Ne güzel.” Emre çenesini eline dayayarak konuşmuştu.


Onların bu haline karşın dudaklarını büzdü Leyla.Ne vardı Allah aşkına bu kızda ?Cep telefonunu çıkardı çantasından.Zaten etrafındakilerde pek onunla konuşmaya meraklı değillerdi.Yayınevinin verdiği kitabı Türkçeye çevirmesi gerekiyordu bunun için küçük bir araştırma yapması gerekiyordu.En azından buna telefonundan göz atabilirdi.


“Kuzey gelemeyecekmiş.İşi çıkmış.” Pınar cep telefonunu havaya kaldırıp bağırmıştı.


Kuzey gelemeyecekmiş.. duyduğu cümle beyninde yankı bulurken istemsizce başı Pınar’a çevrilmişti.Elini hızlıca çarpmakta olan kalbine götürdü.Neredeyse atışları kulaklarında hissedecekti.Derin bir nefes aldı çaktırmamaya çalışarak.Uzun zamandır telaffüz etmeye cesaret edemediği isim defalarca tekrarlanıyordu yüreğinde. Kuzey!


Bir yanı rahatlarken diğer yani itiraf edemese de üzülmüştü.Onunla karşılaşmayı ne kadar istemediğini söylese de Meriç’de dahil kendisi de biliyordu,bunu deli gibi istemişti.Eliyle burnunun üstünü sıktı hafifçe.Gözlerini kapattığında aklına gelen sahneyle yeniden açıldı gözleri.


(Geçmiş.. Lise Yılları)


“Kuzey!” Ona sesleniyorum.Gelmeden önce birkaç kez aynada provasını yapmıştım oysa ki ! Ama işte her zamanki gibi düşündüğümün aksine bir anda çıkıvermişti ismi dudaklarımdan.Ne güzel demişti şair harflerin gülüştüğünü senin adında gördüm diye.


“Efendim?” İşte bana doğru geliyor,elindeki basket topunu sektirerek.Az önce yan sınıftaki çocuğu,tabiri caizse azılı düşmanını alt etti.Yüzündeki gülümse ondan.Elimdeki su şişesini ona uzatırken seyrediyorum onu.Saçları dağılmış,kravatını beyaz gömleğinin ön cebine sarkıtmış.Tam bir serseri! Ama seviyorum.Her hali büyülüyor sanki beni.


“Teşekkür ederim Leyla.” Leyla! Adımı onun ağzından duyunca sanki dünyanın en güzel ismiymiş gibi hissediyorum.Ne güzel dedin be Kuzey! Her zaman sadece senin ağzından duysam ismimi keşke!


Fakat bunlara rağmen o yüzüme bile bakmıyor.Bozulsam da çaktırmıyorum.Yürümeye başladığında peşinden gidiyorum.


“Senin için sırana bir şey bırakmıştım.Aldın mı?”


“Kurabiyelerden mi bahsediyorsun?” Hala yüzüme bakmıyor.Umursamazca yürümeye devam ediyor.


“Damla sakızlı kurabiyeden.” Gülümsüyorum.Bir anlık duraksıyor.O sırada konuşuyorum yeniden.”En sevdiğinden”


Bana dönüyor.Bana upuzun gelen ama sadece 5-10 saniye süren bir zamanda bakıyor bana.


“Güzeldi.Sağ ol.” Yüzüm düşüyor.Sormayacak mısın Kuzey? En sevdiğin kurabiyeyi nereden bildiğimi sormayacak mısın?Ama bunu da hayal etmiştim ben,hem de o kurabiyeleri yaparken.Sen bunu söylediğimde şaşırıp bakacaktın bana.Gülümseyecektim ben de.Nereden biliyorsun? Diye gülümseyecektin şaşkınca.Şapşal diye geçirecektim içimden.”Ben seninle ilgili her şeyi biliyorum.” Başımı öne eğip utanacaktım.Etkilenecektin sana dair bildiğim her şeyden.Ama yapmadın Kuzey.Seni gördüğü ilk günden beri seni seven bu kızı hep görmezden geldin.


Zaten sınıfa girdiğimde o aptal arkadaşının bütün kurabiyeleri yerken görünce daha da anlayacaktım.Sen her zaman imkansız olacaktın benim için.


Gözlerini açtı Leyla.Titreyen elleriyle önündeki meyve suyundan bir yudum aldı.Başını kaldırdığında karşılaştığı bir çift gözle çattı kaşlarına.Geçmişle bugün arasında bocaladı saniyeler boyunca.Bakışlarını yere indirdi panikle.Ellerinin titrediği belli olmasın diye bıraktı bardağı masanın üstüne.


“Hani gelmeyecektin lan!” Selim Kuzey’in omzuna hafifçe vurdu.Güldü genç adam.


“Fikir değiştirdim.”


Onun sesini duyunca midesindeki ağrıda artmıştı Leyla’nın.Derin bir nefes aldı.Başını kaldırdığında hala onun karşısında oturduğunu gördü.Rüya değildi,hayal değildi tamamiyle gerçekti.Uzatsa ellerini dokunabilecekti ona o kadar yakındı.Ama Kuzey tıpkı eskiden olduğu gibi yine görmezden gelmişti onu.


“Pınar sen neler yapıyorsun? Şimdi de iş yerindekileri mi ispiyonluyorsun müdürüne?” Kuzey’in söyledikleriyle herkes gülmeye başladığında ifadesizce hatta gözlerini devirerek bakan tek kişi Leyla olmuştu.Etraftakilere yarım yamalak gülümseyerek restoranın lavabosında aldı soluğu.Yüzüne soğuk su çarpıp derin bir nefes aldı.


Kararsızlıkla çantasını açıp küçük para cüzdanına sakladığı kolyeyi çıkardı dışarı.Gümüş kolyenin ucunda minicik bir cam şişesinin içindeki kurutulmuş küçük papatyaya baktı.


“İyi misin?” Oturduğum taşın üzerinden bana bakıyor Kuzey.Az önce onu izlerken,üzerime gelen basket topunu yiyip yere düşmemiş gibi gülümsemeye çalışıyorum.Ama artık çok geç.Hem dizimin acısından hem de utancımdan gözyaşlarım akmış bir kere!


“İyiyim.” Diyorum heyecanla.Aptal!Ne kadar iyi olabilirsin ki!


“Özür dilerim.Sana atmak istememiştim.” Üzgün müsün gerçekten Kuzey? Gözlerine bakıyorum sanki biraz ciddi gibi.Ama canımın yanması umurumda değil,o beni umursadı ya !


“Biraz acıyor.”


Gülümsemeye çalışıyor.Yere dizlerinin üzerinde çökmüş karşımda duruyor olması.. nasıl görünüyoruz acaba dışarıdan?


“Papatya sever misin?” Sorduğu soruyla dikkatim dağılıyor.Papatya sever miyim? Alerjim varken nasıl sevebilirim ki?


“Severim.” Diyorum ağzımdan çıkanları bilmeden.Yanımda bir yere uzanıyor.O an kokusunu hissedebiliyorum.Derin bir nefes alıp o hayran olduğum kokusunu içime çekiyorum.Gözlerim istemsizce kapanırken Kuzey’in uzattığı küçük papatyayla kendime geliyorum.


“Ne kadar garip.Betonların arasında küçük bir papatya.” O çiçeği ben onu izlerken uzatıyor bana.


“Sana benziyor.” O aşık olduğum gülümsemesini hediye ediyor bana.”Kalabalıkta yalnız başına,kendi halinde.Sanki buraya ait değilmiş gibi.”


Ne diyeceğimi bilemiyorum.İyi mi söylüyor kötü mü kestiremiyorum.Sadece uzattığı papatyayı alıyorum elinden.


“Top attığım için özür dilerim Leyla.Bunu özür çiçeği olarak kabul et.” Teşekkür etmemi dahi beklemeden ayağa kalkıyor.Basket topunu eline alıp sektirmeye başlıyor.


“Kuzey!” Sesleniyorum ona biraz bağırarak.Arkasına dönüp bakıyor.”Papatyaları sever misin?”


Birkaç saniye düşünür gibi oluyor.Ardından başını sallayıp cevap veriyor.”Severim.”


Tekrardan arkasına dönüp potaya doğru ilerlerken elimdeki papatyaya bakıyorum birkaç kez hapşırarak.


“Papatyaları seviyorsan,belki beni de seversin Kuzey.”


Elindeki kolyeyi tekrardan çantasına koyup geçmişiyle yüzleşmek için adım attı Leyla.


"Sadece bugünlük Leyla.” Diye mırıldandı kendi kendine.”Sadece bugünlük onu düşünmene izin veriyorum.”


Loading...
0%