Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm

@eylul_safak

Geçmiş..


“Uzun zamandır konuşuyoruz.Artık seni gerçekten merak etmeye başladım.”

Kuzey’in yazdığı iletiyle gözlerim açılıyor kocaman.İki elim klavyede kararsızca bekliyorum.Bir yanım artık gerçekleri söylemek istiyor.Ben,her gün gördüğün,hatta sıra arkadaşın olan Leyla.Hani sürekli peşinde olduğu için başına bela açan.Biliyorum şaşırdın ama sana ulaşmak için en iyi yol buydu.
Düşüncelerim bir türlü kelimelere dökülemiyor elbette.Onun beni terslemesinden,korkup kaçmasından çekiniyorum.

“Böylesi daha güzel değil mi? Seni tanımayan,çevrende olmayan bir yabancıya anlatmak daha rahatlamıyor mu insanı?”

“Bir fotoğrafta mı alamam ( : “

“Maalesef kuyruklu yıldızım ( :”

Gülüyorum.Bunu ona ilk söylediğimde şaşırmıştı.Ardından ona çin efsanesine göre gökyüzünde görünen kuyruklu yıldızların felaketin habercisi olduğunu anlattım.Onun da tıpkı bir kuyruklu yıldız gibi olduğu yerde ihtişamla parladığını ama benim hayatımda bunun bir felakete neden olduğunu söylediğimde gülmüştü.

Neredeyse üç aydır yazışıyorduk.Çok gariptir ki o kadar ortak yanımız varmış ki.Dinlediğimiz şarkılar,sevdiğimiz filmler.Hatta bazen okuduğumuz kitaplar bile.Uzun uzun hayattan,ailelerimizden,anne-baba olmanın yükümlülüklerinden,dost ve düşmanın o aslında ince olan çizgisinden konuştuk.Aşk hariç belki de her konuyu tartıştık yeri geldiğinde.Ama konu sevgiye geldiğinde tıkandık hep.Ona ilgimi Selin olarak da olsa belli etmekten utandım.Birkaç gün internete giremediğimde beni –Selin’i- merak etmesini kıskanıp bu işe son vermek istedim ama yapamadım.Çünkü tek yol buydu.Her gün yanımda oturan bu çocuğun gözlerinin içine bile bakamayıp iki kelimeyi bir araya getiremezken başka yol yoktu.

“Yarın en sonunda yeni evimize yerleşiyoruz.” Ben düşüncelere dalmışken yazdı gülerek.

“Aylardır bir türlü taşınamadınız ( :”

“Abimin okulunun bitmesini bekledik.Bu taraftan gidip gelmesi daha rahat oluyormuş.”

“Anladım.Yeni evini de seversin umarım.”

“Umarım.Ben çıkıyorum canım.Görüşürüz.”

“Canım?!” Kuzey oturumunu kapattıktan sonra dakikalarca son yazdığını okuyorum.

“Canım dedi!” Ayağa kalkıyorum sevinçle.Olduğum yerde garip hareketlerle seviniyorum.Aynaya baktığımda
yüzümün utançtan kızardığını görüyorum.

“Canııııııım.” Diyorum aynada sevimli görünmeye çalışırken.Bir de yüzüme desen keşke!

**

“Günaydın.” Okulun kapanmasına iki gün kaldığı için sınıf çok az.Bu yüzden boş sınıfta yankılanıyor Kuzey’in sesi.Çizim yaptığım defterimi kapatıp sesinin geldiği yöne doğru bakacakken o çoktan yerine,yani yanıma oturuyor.

“Günaydın.” Saçımı kulağımın arkasına atarken başımı öne eğiyorum.Ellerimin titrediği fark edilmesin diye sıranın altına koyuyorum.

“Nasılsın Kuzey?”

“İyiyim Leyla sen nasılsın?” Çantasını sandalyesine asıp defterini çıkarıyor.Ardından başını sıraya bırakırken
kafasını bana doğru çeviriyor.

“İyiyim ben de.”

“Ölüyorum uykusuzluktan.” Gözlerini kapatıyor.”Hoca geldiğinde beni uyandırır mısın?”

“Tabii.” Diyorum gülümseyerek.Sınıfta kimsenin olmamasından güç olup onu izliyorum.Her detayı aklıma kazımam lazım.Bu sırada çizim defterimi açıyorum.Kara kalemi elime alıp çizmeye başlıyorum hızlıca.Ardından defteri kapatıp başımı sıraya koyuyorum ben de.

Kumral saçları alnına düşmüş.Uzanıp düzeltmeye yelteniyorum ama elim kararsızca havada kalıyor saniyelerce.Vazgeçiyorum.Onun yerine uzun kirpiklerine odaklanıyorum,özenle çizilmiş gibi duran dudaklarına,dudaklarının yanına iliştirilmiş belli belirsiz görünen küçük bene,burnuna,kaşının köşesinde duran iki küçük dikiş izine..

Her şeyiyle aklıma kazıyorum.Ne zaman gözlerimi kapattığımda zihnime düşmese yüzü panikleyeceğim biliyorum.Okulun tatile gireceğini hatırlıyorum o anda.İçimi tarifi mümkün olmayan bir hüzün kaplıyor.Ne yapacağım ben üç ay boyunca.Tamı tamına 90 gün nasıl geçecek? Onu görmeden,sesini duymadan..

Başımın belasısın deyip kızmasını bile özlerim ki ben.

Ben onu izlemeye dalmışken gözlerini açıyor birden.Panikliyorum ama başımı kaldırmıyorum sırada.Bir süre birbirimize bakıyoruz anlamsızca.

“Dün gece uyuyamadın sanırım.” Sorumla birlikte yüzü tatlı bir hal alıyor.Dudakları yukarıya doğru kıvrılıyor.

“Hayır.”

“Niye?”

“Bir arkadaşımla yazıştık sabaha kadar.”

Kalbim hızla çarpmaya başlıyor.Selin’i yani beni kast ediyor anlıyorum.

“Hangi arkadaş?” Diye soruyorum dudağımı ısırarak.Sus Leyla soru sorma,sus!

“Hesap mı soruyorsun?” Yüzü ciddileşiyor.Başını kaldırıyor sıradan.Saçlarını düzeltiyor.

“Özür dilerim.”

İçini sıkıntıyla çekiyor özrümün ardından.Derin bir nefes alıp yeniden bana dönüyor.

“Tanımazsın.”

Sınıfın kalabalıklaşmasıyla konuşmamız yarıda kesiliyor.

Okul çıkışında evime doğru yürümeye başlıyorum.Arkama baktığımda Kuzey’i görüyorum.Sırt çantamın askılarına asılıp yavaşlatıyorum adımlarımı.Sapmam gereken sokağa saptığımda gizlice arkama dönmeye çalışıyorum.Yine Kuzey!

Ne yapacağımı şaşıyorum.Oysaki yollarımız ters istikamette.Beni mi takip ediyor acaba?

Aklımdan bir sürü senaryo geçiyor.Mesela Kuzey birazdan yanıma gelecek,beni omzundan tutup durduracak.Gözleri şefkatle bakacak.Biliyorum diyecek biliyorum aylardır konuştuğum sensin,anladım.Ardından ellerime uzanacak elleri gülümseyecek bana.Seni seviyorum diyecek.

Ya da daha güzeli.Hızlanıp yetişecek yürürken bana.Sessizce yürüyeceğiz,o sırada aynı anda atılan adımlarımızı görüp mutlu olacağım.Kafka’nın satırlarını yaşayacağım.Ne diyordu mektubunda,yanımda yürümüştün Milena,düşüncesene yan yanaydık!

Dönecek bana ben mutluluktan kanatlanırken.Nasıl iki yıldır seni fark etmedim,bugün öyle baktın ki gözlerime anladım diyecek.Görmezden gelmeye çalışsam da artık olmuyor.

Ama olmuyor.Bunların hiçbiri gerçekleşmeden hızlıca yanımdan yürüyüp gidiyor Kuzey.Adımlarımızı aynı anda atamadan.

Yürüyoruz bu sefer o önde,ben arkada.Yüzüm asılmış,tüm moralim bozulmuş.Bir dönemeç daha,ardından bir sokak.

En sonunda beklemediğim bir şekilde duruyor.Öyle dalgınca yürüyorum ki onun durduğunu fark etmiyorum bile.Sırtına çarpıyorum.”

“Ahh!” Acıyan kafamı tutarken onun öfkeli gözlerini görüyorum.

“Beni mi takip ediyorsun sen ?” Kulaklığını çıkarıp şüpheyle gözlerini kısıyor.İnanamıyorum.Nasıl bunu düşünebilir?

“Peşimden gelen sensin.” Kırılıyorum.Gözlerim dolmak üzere.Anlaşılmasın diye daha da sıkıyorum çantamın
askılarını.

“Ne yani ben mi seni takip ediyorum?” Sinirle gülüyor.Sinirleniyor anlıyorum çünkü sinirlendiğinde gülerken başı aşağıya eğiliyor.Oysa mutluysa her zaman göğe bakar gülümserken.

“Evet.” Hırçınca başımı dikleştiyorum.”Her zaman kullandığım yol bu benim.”

Birkaç saniye duruyor.Başını kaşıyor.

“Nerede oturuyorsun?” Diye soruyor az önceki öfkesi yerini sakinliğe bırakırken.

Sorusu üzerine tabelası görünen siteyi işaret ediyorum parmağımla.”Orada.”

Önce şaşırıyor ardından yüzü düşüyor.Ne olduğunu anlamadan konuşmaya başlıyor.

“Bu siteye yeni taşındık.Sanırım artık komşuyuz!”

“Nee?!” Yüzümdeki gülümseme büyüyor.Son zamanlarda aldığım en güzel haber bu! İnanamıyorum.Bir kez
daha yeniliyorum sorumu.

“Şu sitede yani.Oraya taşındınız ?”

Başını sallıyor.Aynı anda yürümeye başlıyor.Yerimde sekerek ona yetişmeye çalışıyorum.

“Yani şu kahverengi evlerin olduğu site değil mi?Yanlışlık yok.”

“Evet Leyla.”

Üç ay boyunca onu göremeyeceğim diye hüzünlendiğim sabahın akşamı çiçekler açıyor yüreğimde.Ah

Kuzey,benim kuyruklu yıldızım,pusulam.Kader bizi yine birleştirdi!

“Tesadüfe bak.” Yüzünden ve ses tonundan çokta memnun olmadığını anlıyorum.Ama bozulmuyorum.Her zaman bana karşı böyle değil miydi?Önce öfkelenir ardından huzursuz olup şefkatle bakmaz mıydı bana?

“Tesadüf mü?” Sitenin büyük demir kapısından geçmeden onun önüne geçip durduruyorum.

“Tesadüf diye bir şey yok.Kader var.Bu da bizim kaderimiz!”

Burukça gülüyor.Bir şey demeden yürümeye devam ediyor.Sitenin bekçisi Ali abiye selam veriyoruz.Acaba hangi blokta oturuyor?

Tek katli müstakil evlerin oluşturduğu sitede yürüyoruz.Her adımda daha mutlu oluyorum.Girişin kenarındaki evleri geçiyoruz,ardından sitenin ortasında duran basketbol sahasını,basketbol sahasının yanında duran parkı,geceleri arkadaşlarımla çekirdek çitlediğimiz;sitenin amblemi olan büyük demir yonca ambleminin olduğu büyük mermeri..Sonra evime geldiğimi fark edip duruyorum.Kuzey’e bakıyorum.

“İnanmıyorum.” Derken sesi gerçekten kırgın çıkıyor.”Gerçekten komşuyuz.” Evimin iki ev ötesini gösteriyor.

“Orada oturuyorum.”

Aptal kafam! Yaz gelmediği için burnumu bile çıkarmadığım sitede elbette fark etmiyorum yeni taşınan birinin olduğunu.

“Burayı seveceksin.” Yüzümde kocaman aptal bir gülümseme!Kapıda babamın görünmesiyle panikliyorum.

“Karabalık.” Elindeki çöp poşetini kapının kenarına bırakıyor babam.Bir babama bir Kuzey’e bakıyorum.Ne diyeceğim şimdi?

Kuzey babamı görünce anlamadığım şekilde panikliyor.”Merhaba.” Diyor pantolonunun dışına sarkan gömleğini toparlarken.

“Selam evlat.” Babamın sesi hiç olmadığı kadar sert çıkınca ikiye katlanıyor merakım.

“Nasılsınız Köksal amca?”

“İyiyim sen ?”

“İyiyim ben de.”

“Taşındınız mı tamamen?”

Köksal amca? Taşındınız mı? Ne ara tanıştılar !

“Siz tanışıyor musunuz?”

İkisi de başını sallıyor evet anlamında.Babam bana aldırmadan Kuzey’e dönüyor yeniden.

“Sana verdiğim kitabı okudun mu?”

Hazır olda duran Kuzey komut almış gibi başını sallıyor.”Okudum efendim.”

“Güzel.Bir dahaki karşılaşmamız da başka bir kitap daha vereceğim.”

“Elbette efendim,teşekkür ederim.”

“Hadi evine geç.İyi akşamlar.”

Kuzey başını sallayıp bize iyi akşamlar diliyor.Babamın az önce otoriter çıkan sesi Kuzey’in ardından kahkahaya dönüşüyor.

“Nasıl? Adam olmuş değil mi?”

“Baba!Bana her şeyi anlatıyorsun!” Onun koluna girerken yüreğim heyecandan çarpıyor yine.Hayatımdaki en sevdiğim iki adam az önce konuştular!Şaka gibi!

“Geçen gün ailesiyle geldiklerinde tanıştım.Yalnız yakaladığımda mesleğimi sordu.Ben de gizli istihbaratta olduğumu söyledim.” Sırıtıyor babam.

“İnanmamıştır.” Diyorum gözlerimi kısarak.Ama babamın eşsiz oyuncu ruhunu hesaba katmıyorum.

“Sence inanmamış mı duruyor?”

Kahkaha atıyorum.Kuzey’e gerçeği hemen söylemem lazım! Ama bir anda aklıma fark etmediğim bir detay geliyor.

“Sen bizim nereden tanıştığımızı sormadın.” Babam cevap vermeden onun yüzüne bakıyorum.Muzip ifadesini silmemesinden anlıyorum her şeyi.

“Günlüğümü okudun değil mi?”

Cevap yok.

“Baba çok kötüsün!”

“Çizim yeteneğinden tanıdım onu.Küçük karabalığımın kuyruklu yıldızını.” Koltuğunun altına alıp başımı sıkıştırıyor.

“Sadece resimleri inceledim.”

Utanıyorum ama kızamıyorum.Zaten aylardır üstü kapalı anlatmıyor muyum ona? Günlüğümün giriş sayfasına yazdığım not düşüyor aklıma.

“Özel alan!
Anne okumayacağını biliyorum ama eğer olurda okursan lütfen detayları anlatmam için beni zorlama.
Baba! Okuyacağını biliyorum.Lütfen şakayla da olsa okuduklarını yüzüme vurma!”

**

Sabah olduğunda neşeyle kalkıyorum yatağımdan.Annem yine nöbete kaldığı için kahvaltıyı babamla yapıyoruz.Yüzümdeki gülümsemeyi görüp kahkaha atıyor her seferinde.Üstümü değiştirip dışarıya atıyorum kendimi.Bodrumdan pembe bisikletimi çıkarıp kontrol ediyorum.Frenler tamam,lastik tamam,zil tamam.Bodrumdan çıkıp bahçede biniyorum bisiklete.Sitenin içinde küçük bir tur atarken Kuzey’lerin evinin önünden geçerken zili çaldırıyorum birkaç kez.Kıkırdayarak sitenin ortasındaki büyük alana doğru gidiyorum.

“Kuzey!” Onu basketbol sahasında görüp heyecanla bağırıyorum.Rotamı ona doğru çevirip etrafı yeşile boyanmış demirle çevrili sahaya giriyorum açık kapısından.Sahanın ortasında durup ona bakıyorum.

“Günaydın!”

“Sabah sabah fazla neşelisin.” Beni umursamadan potaya gönderiyor topu.Bisikletimden inmeden onun etrafında bir tur atıyorum.

“Sende fazla agresifsin.” Yanımdan geçip hızlıca sektiriyor topu.

“Oyunuma karışılmasından pek hoşlanmam.”

“Tek başına sıkılıyor musun?” Bunu söylerken bisikletimden iniyorum hemen.Kenara bırakıp onun karşısına geçiyorum.”Hadi birlikte oynayalım!”

Biraz kararsızca biraz da şaşkınca bakıp konuşuyor.”Peki.Yalnızca bu seferlik!”

“Yalnızca bu seferlik!” Onun dediğini tekrarlarken oynamaya başlıyoruz.Daha doğrusu çalışıyoruz.Topu almak için hırkasına asılıp durdurmaya çalıştıkça onu kahkaha atıyor Kuzey.O güldükçe ortada komik bir şey olmamasına rağmen ben de gülüyorum.Arada topu atmam için bilerek bana veriyor,atamıyorum.Birlikte başlayan oyunumuz benim ellerim belimde onun deliksiz attığı topları hayranca izlememle devam ediyor.

“Leyla!” Duyduğum sesle kaşlarımı çatıyorum.Gördüğüm yüzle asılıyor suratım.Mete tellerin diğer tarafında yüzünü tellere yapıştırmış beni seyrediyor.Git diyorum Kuzey görmeden kaşla göz arasında.Ama o anlamayıp yeniden sesleniyor.

“Leyla! Niye garip garip hareketler yapıyorsun.” Aptal çocuk! Kuzey bana bakıyor gülerek.

“Arkadaşın çağırıyor git istersen.”

“Gerek yok ya.Metecim sen git sonra görüşürüz.” Arkamı dönüyorum hemen.Başka türlü gitmez biliyorum.

“Kuzey!” Ellerimi arkamda birleştirerek yaklaşıyorum ona.”Bütün yaz birlikteyiz,ne güzel değil mi?”

“Gitmem lazım Leyla.” Ben ne olduğunu anlamadan hızlıca kayboluyor ortalıktan.Üzgünce bisikletime atlıyorum.O anda aklıma geliyor,tabii ya Selin’le sözleşmişlerdi.Hızlıca arka taraftan giderek ulaşıyorum eve.Bilgisayarı açıp online oluyorum.Yaşasın Kuzey’den önce gelmişim!

“Geç kaldım kusura bakma.” Yazdığını ancak titreşim gönderdiğinde fark ediyorum.Hızlıca cevap veriyorum.

“Önemli değil,niye geç kaldın?”

“Sorma ya,okuldan bir arkadaşla karşılaştık.”

“Yeni taşındığın yerde mi ?”

“Maalesef.” Kaşlarım çatılıyor.Ne demek maalesef Kuzey!

“Niye öyle dedin?Ne güzel işte yalnız kalmazsın.”

“Tam bir baş belası ama.Nereye gitsem peşimde ( : “

Gözlerim doluyor hatta birkaç damla yaş düşüyor.Böyle miyim Kuzey ben senin için ?

“Sen de kendini nimetten sayıyorsun ya Kuzeycim ( : Bu ne havalar böyle? ( : “ Yazdığıma inanamıyorum ama kendimi tutamıyorum da.

“Ne alakası var şimdi?”

“Bir kız hakkında böyle konuşman hiç hoş değil!” Öfkeyle kalkıyorum sandalyeden.Onun cevap yazmasını
beklerken odanın içinde turluyorum.

“Kız olduğunu nereden biliyorsun ki?” Çekirgenin ilk sıçrayışı. Kendi ağzımla yakalandım işte.Ne yazsam,ne yazsam… Ellerim masanın üstünde dolaşırken düşünüyorum.

“Neyse hissettim sadece.”

“Kıskandın mı :-D “

Öküzsün Kuzey!

“Ne alakası var.”

“Bu kadar kıskanıyorsan ortaya çıkıp yanımda olmalısın.”

Aptal.Nasıl da güzel konuşuyor böyle.

“Yanında olmak isteyen kim kuyruklu yıldız ( : “

“Ben isterdim.” Yazıyor ben derin bir iç çekerken.Ardından ekliyor hemen.”Bir baş belası olarak yanımdan
ayrılmamanı isterdim ( :”

Ölmek istiyorum.Nasıl bir kısır döngüdeyim ben? Benim Kuzey.Ben ben Leyla!Ama söyleyemiyorum sana.Ben hep peşindeyim ya senin.Kendi oluşturduğum hayali karakteri bile kıskandırttın ya bana helal olsun sana!

**

“Aa o kızla mı birlikteymiş?” Çekirdeğimi çitletiyorum dedikodu yaparken.İklim yanımdaki dergiyi karıştırırken göz atıyorum bir yandan.

“Bak.” Diyor parmağıyla tanımadığım yabancı bir adamı gösterirken.”İzlemedin değil mi bu filmi.Çok yakışıklı bu Robert.”

“Hangi film kız?” Ağzımda kalan çekirdek kabuğunu önüme fırlatıyorum gülerek.

“Alacakaranlık.Kesin izle akşam.Çok güzel.”

“Bakarım.”

“Bak kim geliyor.” İklim’in gösterdiği kişiye bakıyorum.Kuzey! Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemiyorum.

“Çok yakışıklı değil mi ya?”

İklim’e bakıyorum gözlerimi devirerek.”Bakma.” Diyorum onun kolunu çimdikleyerek.

“Niyeymiş?” Burnunu kırıştırıyor kızgınca.”Kaslara bak kaslara.Fazla havalı.Yandı buralar.”

“Aptal!” En sonunda gözlerini kapatıyorum.Oturduğumuz parktaki banktan kalkıp karşısına geçiyorum.

“Kuzey o!” Diyorum gözlerim dolu dolu.”Benim Kuzey’im hatırladın mı?”

“Ne!” Çığlık atarak yerinden fırlıyor.”Senin felaketin,kuyruklu yıldızın?”

Başımı sallıyorum aptalca bir gururla.”Kader bizi yeniden birleştirdi!”

Akşam olduğunda sitenin ortasındaki büyük alanda toplanıyoruz.Kuzey’i sınıf arkadaşım olarak herkesle
tanıştırıyorum.İklim zaten sabah gerçeği öğrendiği için yan gözle baktığı zaman öldürücü bakışlarıma katlanmak zorunda kalıyor.Mete,Evren,Sinan,Yonca hepsi yadırgamadan grubumuza alıyor Kuzey’i.Bir yaz klasiği olarak gerçek mi cesaret mi oynamaya başlıyoruz.

Birinci tur,ikinci tur,üçüncü tur..Bir türlü sıra bana ve Kuzey’e gelmiyor.En sonunda herkesin dikkatinin dağıldığı an ufak bir dokunuşla şişenin diğer ucunu Kuzey’e denk getirmeye çalışıyorum.

Derken Evren şişeye dokunup ibreyi Mete’yle bana çeviriyor.

“Gerçek mi cesaret mi?” Mete gözleri parlayarak soruyor.Şimdi gerçek desem beni zor durumda bırakabilir o yüzden cesaret diyorum.

“Beni öp!” Mete’nin sırıtan yüzü herkesi şaşkına uğratırken istemsizce yumruğumu sıkıyorum.

“Ne demek beni öp!” Yüzümü buruşturuyorum.

“Yanağımdan!Bir kere.”

Hayır anlamında başımı sallıyorum.Kuzey’e bakıyorum.İfadesizce beni izliyor.Herkes yapmak zorunda olduğumu tezahüratlarla bana bildirirken istemsizce karşımda duran Mete’ye doğru uzanıyorum.Gözlerimi kapatıp istemeye istemeye onu yanağından öpecekken,Mete’nin yanında oturan Kuzey yerinden doğrulduğu için sanırım onun yanağını öperken buluyorum kendimi.

“Ah pardon! Şişeyi almak için uzanıyordum tam.”

Mete’nin üzgün suratına bakıyorum şaşkınca.Az önce kokusunu içime çekerek öptüğüm Kuzey’e bakıyorum ardından.Yerine yeniden geçtiğinde göz kırpıyor bana kimse fark etmeden.

Kuzey,niye yaptın bunu?Yoksa,yoksa sen de mi?

Loading...
0%