Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10.Bölüm: Sevdiğim

@eylulunuz


N'aber siniz? Umarım iyi sinizdir. Biliyorsunuz ben kitaplarımı Kitappad'de de yayınlıyorum. Ve Sevgili Asker kitappad'de 1.04K okuma oldu...:) Bana destek çıkan hem buradaki okurlarıma hem de kitappad deki okurlarıma teşekkür ederim. Neyse çok uzatmadan artık bölüme geçelim. İyi okumalar<3


OY VE YORUM LÜTFEN

10.Bölüm: Sevdiğim


Şeyma'dan

Bütün olanları anlatmıştım. Tolga ve Yavuz'da beni can kulağıyla dinlemişlerdi. "Vay orospu çocuğu. Lan bunca yıldır içimizde yılan besliyormuşuz. Hem de fark etmedik." dedi Tolga sinirle. İkisi de çok sinirlilerdi. Ben de ilk öğrendiğimde sinirlenmiştim. O yüzden bir şey diyemiyordum.

"Albay biliyor mu?" dedi Yavuz. Derin bir nefes aldım. "Hayır, Alaya gidince söyleyeceğim." dedim. Başıyla onayladı. "Neyse ben bizimkiler yanına gideyim. Gelirsiniz sizde komutanım." dedi Tolga. "Tamam Tolga, çıkabilirsin." dedi Yavuz. Tolga asker selamı verdi ve yanımızdan ayrıldı.

Ben bunu fırsat bilerek Yavuz'a sokulmuştum. Hareketimle gülmüştü. Hemen o da beni kolları arasına almıştı. "Hayırdır Alaca hanım? Sizden fazla böyle hareketler görmezdik." dedi Yavuz keyifle. Başımı yukarı kaldırdım ve ona baktım. "Özlemiş olamaz mıyım?" dedim. Burnumun ucuna minik bir öpücük bıraktı.

"Tabi ki özleyebilirsin güzelim. Ben de seni özledim. Hele bir Şırnak'a dönelim. Bol bol vakit geçireceğiz." dedi. Tebessüm ettim. Hayali bile güzeldi. "Ne zaman döneceğiz?" dedim. "Çocuklar biraz dinlensin, çıkarız." dedi. Başımla onayladım. Başımı göğsüne yasladım. Yavuz gerçekten heybetli bir adamdı. Hele ki omuzları... Beni benden alıyordu.

Bu zamana kadar çok cüsseli asker görmüştüm. İlgimi çekmemişlerdi. Ama Yavuz gerçekten bir başkaydı. Kollarımı Yavuz'un bedeninden çözdüm. Yavuz da zorlamadan bırakmıştı fakat elimi tutmuştu. "Albay'a haber vermemiz gerek. Bize bir buluşma noktası ayarlamalı." dedim. "Evet, arayacağım birazdan." dedi Yavuz. "Hadi gel içeri gidelim. Burada yapacağımız bir şey yok." dedi. Başımı salladım.

Yavuz el ele benimle kapıya kadar yürüdü. "El ele durmamız doğru olur mu?" dedim. Yavuz ellerimize baktı. "Bir şey olmaz. hem kural mı var asker ile asker sevdalı olmaz diye?" dedi. Tebessüm ettim. Yavuzla dışarı çıktık. El ele koridorda yürümeye başladık. Koridordan geçen askerler bir bize bir de birbirine kenetli olan ellerimize bakıyorlardı.

En sonunda Savaş Tim'inin olduğu odaya gelmiştik. Girmeden birbirine kenetli olan ellerimizi ayırdım. Yavuz sorgular bir şekilde bana baktı. "Abim var." dedim. "Doğru, abin vardı dimi?" dedi. Gülümsedim ve içeri girdim.

"N'aber gençlik." dedim ve boş olan koltuğa oturdum. Yavuz da benim ardımdan içeri girerek yanıma oturdu. "İyiyiz komutanım." dedi Telefonla uğraşan Ege. Biriyle mesajlaşıyordu. "Hayırdır Kaya, biri ile mi konuşuyorsun?" dedim. "Yok komutanım." dedi ve telefonu cebine koydu. Tolga sırıtıyordu. Tolga sırıttığına göre bu kişi bir kızdı. Hangi kız olduğunu çok merak etmiştim. Kesinlikle Ege'yi darlayarak öğrenmem lazımdı.

Cebimdeki telefon çalmaya başlayınca hemen telefona baktım. Timin Gözü benim üzerimdeydi. Arayan Fatih albaydı. Hemen duruşumu dikleştirdim ve minik bir öksürükle telefonu açtım. "Emredin komutanım." dedim. "Alaca duyduğuma göre bazı olaylar olmuş. Fark edilmişsin. Şuan timinin yanında bir karakolda konaklıyormuşsunuz." dedi albay.

"Doğrudur albayım. fakat bazı önemli şeyler oldu. Ciddi. izin verirseniz Şırnak'a dönmek istiyoruz." dedim. "Yavuz üsteğmen ne diyor bu fikre?" dedi. Bakışlarım Yavuz'a döndü. Ne diyeceğimi anlamış gibi onayladı beni. Gülümsedim. "Komutanım da onaylıyor, komutanım." dedim. "O halde 1 saat içinde buluşma noktasında olun, sizi aldıracağım." dedi. "Emredersiniz komutanım." dedim. Albay telefonu kapattı.

Time döndüm. "Albay buluşma noktasından bizi 1 saat içinde aldıracak." dedim. Beni onayladıklarından sonra aklıma gelen şeyle onlara döndüm. "Siz Ebrar hocayı ne yaptınız?" dedim. Tolga bana döndü. "Ege halletti komutanım." dedi Tolga. Kaşlarım çatıldı. "Nasıl hallettin Ege?" dedim. "hallettim bir şekilde komutanım." dedi. Bir şey yapmıştı ama acaba ne yapmıştı?

/Ege ve Ebrar/

Ege okula doğru yürüyordu. Geleceklerini söyledikleri okula görev nedeniyle gidemeyeceklerdi. Ebrar hocanın numarası vardı fakat Ege gitmeyi seçmişti. Okula girdiğinde etrafta koşan çocukları görünce tebessüm etti

. Bunların hepsi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün çocukları, Ebrar öğretmenin ise Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve vatan için yetiştirdiği çocuklarıydı. İçlerinde vatan sevgisi ve düşkünlüğü yeşertiyorlardı.

Ege çocukların arasından geçtikten sonra etrafa bakınmaya başladı. Okulun her yeri resimlerle ve Atatürk'ün resimleriyle doluydu. Ege etrafı izleye izleye ana koridora ulaştı. Etrafa göz attığında Ebrar öğretmenin bir veliyle konuştuğunu gördü. Rahatsız etmemek için sessizce kenara geçti ve beklemeye başladı.

Ebrar öğretmenin ise veliyle konuştuktan sonra gözü Ege'nin olduğu tarafa kaymıştı. Onu görmeyi beklemiyordu. Hemen yanına gitti. Ebrar öğretmenin kendisine doğru geldiğini gören Ege hemen ayağa kalktı.

"Ege bey, burada ne işiniz var?" dedi Ebrar. "Kusura bakmayın Ebrar hanım, beni buraya Şeyma komutanım yolladı da. Biz göreve gideceğiz. Size sözümüz vardı geleceğiz diye de onu başka bir zamana alabilir miyiz?" dedi Ege.

"Ne demek hiç önemli değil. Siz görevinizin başında olun. Şeyma komutanıma da selamlarımı iletin lütfen." dedi Ebrar. "sağ olun. neyse ben sizi daha fazla meşgul etmeyeyim." dedi Ege. "Hiç önemli değil. İsterseniz buyurun bir çay, kahve içelim." dedi Ebrar. Ege tebessüm etti. "Çok isterdim fakat hiç zamanım yok. Alaya bekleniyorum." dedi Ege.

"Peki o zaman ben sizi çok tutmayayım. Dikkat edin kendinize Allah size güç, kuvvet versin. Dualarım sizlerle." dedi Ebrar. Ege minnetle baktı. "Sağ olun öğretmen hanım. Size de iyi dersler o halde." dedi Ege.

"Görüşürüz Ege komutanım." dedi Ebrar.

"Görüşürüz Ebrar Öğretmenim.

/Şimdiki zaman(1 saat sonra)/

Timle beraber toparlanmıştık ve şuan bahçeye doğru yürüyorduk. Buluşma yeri buraya yakın olduğu için erken çıkma zahmetinde bulunmamıştık. Bahçeye girdiğimiz gibi bütün askerler esas duruşa geçmşlerdi. Bu karakoldaki bütün askerlerin rütbeleri bizden düşüktü. Sadece Oğuz üsteğmeninki yüksekti ve zaten o da Yavuzla aynı mertebedeydiler.

Bahçenin ortasında durduğumuzda karşıdan bize doğru gelen Oğuz üsteğmeni görmüştük. Sessiz bir şekilde time dönerek. "Dikkat" dedim. Yavuz dışında hepimiz esas duruşa geçtik. Yavuz rahattaydı. Üsteğmen yanımıza geldiğinde sırıtarak Yavuz'a ve bana baktı.

"Gidiyorsunuz demek üsteğmenim?" dedi üsteğmen. Yavuz başıyla onayladı. Üsteğmen bize doğru döndü. "Şeyma teğmen dışında diğerler rahat." dedi. kaşlarım çatılmıştı. Tek benim değil Yavuz'unda öyle. Ben hesap soramayacağım için benim yerime Yavuz soracaktı.

"Neden Şeyma teğmen rahata geçemiyor Üsteğmenim?" dedi Yavuz sorgular bir sesle. Üsteğmen sırıttı. "Sevgilinizi önemsemeniz ne kadar güzel." dedi Üsteğmen. Gözlerim şokla aralandı ve göz ucuyla Yavuz'a baktım. O da benimle aynı durumdaydı.

"Pardon da bunu nereden çıkardınız? Şeyma teğmen sadece benim askerim." dedi Yavuz. "Hadi ya öyle mi Üsteğmenim? Yemeyin beni burada biliyoruz ilişkinizi." dedi. Yavuz sinirli bir nefes verdi. "Böyle bir yanlış anlaşılmayı nereden duydunuz?" dedi Yavuz tekrardan.

"Gizli bilgi Üsteğmenim. Fakat bir şey soracağım dediğiniz gibi askerinize nasıl yan gözle bakabildiniz?" dedi Üsteğmen. Yavuz gerçekten şuan çok sinirliydi. Hemen asker selamımı bozup Yavuz'u geri çekmem gerekiyordu. Asker selamımı bozdum. Üsteğmen hemen bağırdı.

"ESAS DURUŞTA DUR TEĞMEN." dedi. Yavuz'un gözleri bana döndü. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi Üsteğmene diktim. "Saygısızlık yapmak istemem fakat benim komutanım siz değil Yavuz Üsteğmendir. Komutanımın yanında sizin emirleriniz benim için kendi kendine konuşmaktan ibarettir" dedim.

Yavuz sırıttı. Hoşuna gitmişti tabi. Üsteğmen sinirle soludu ve yanımızdan çekip gitti. Üsteğmenin gitmesiyle tim bana baktı. "Şeyma komutanım o neydi öyle ya?" dedi Tolga. "Esip geçtiniz be komutanım." dedi Ege. "İdol kadın gerçekten." dedi Zafer. "Kimin kardeşi be." dedi Alp abim. "Komutanın hası be bu kadın." dedi Ateş. "Yerde toz kalmadı be komutanım." dedi Burak.

Sırıtarak dinledim cümleleri. Yavuz ise sadece bana gurur dolu gözlerle bakmıştı. Bu bakışlardan sonra söz söylemesine bile gerek yoktu yeterince etki bırakmıştı. "Savaş timi önden yürü." dedi Yavuz ve tim önden yürümeye başladı.

Karakolda çıktığımızda Yavuz hemen belimi kavradı ve kulağıma eğildi. "Sende ne güzel laflar varmış be Alacam." dedi Yavuz. Gülümsedim ve ona baktım. Yüzündeki o gururlu ifade hala oradaydı. Bu zamana kadar kimse bana bu bakışlarla bakmamıştı. İnsanı farklı hissettiriyordu. Ben bu bakışlarda kaybolabilirdim ki zaten kaybolmuştum...

Kulağıma eğildi ve mırıldandı. "Dikkatli bak bu gözlere Alaca. Benim sana karşı gözlerim hep böyle gurur dolu. Her zaman, her şartta, her durumda." dedi

Gözlerim dolmuştu. Yavuz'un gözünde bu kadar değerli biri olduğumu tahmin etmemiştim ama öyleydi. Kimsenin bize bakmadığına emin olunca Yavuz'un yanağını maskenin üzerinden öptüm. Onu öpüşümle afallamıştı. Daha sonra gözlerini bir sinir almıştı. Gözlerindeki duygunun sinir ve kızgınlık aldığında yutkundum. Ne yani ben onu öptüğüm için mi sinirlenmişti?

"Hayır yani beni ilk kez öpüyorsun ve onda da yüzümde maske var ve hissedemiyorum. Sikerim böyle işi" diye homurdandı. Rahatlamayla gözlerimi kapattım. "Manyak adam korktum!" dedim. "Neyden korktun güzelim?" dedi. "Ya seni öptüğüm gibi sinirlendin sandım, korktum öpmemi istemediğinden." dedim. "Alacam o nasıl laf? Ben nasıl sana kızabilirim beni öptüğün için, asla benden bunu duymayacaksın." dedi.

Gülümsedim ve bu sefer uzanarak Yavuz'un maskenin bir yarısını açarak oradan öptüm. Bu sefer kasılmıştı. Elimi göğsüne indirdim. Elim kalbinin üstünde durduğunda hızla çarpan kalbinin atışlarını hissettim. "Tolga siz ilerleyin biz Alacayla birazdan geliyoruz." dedi Yavuz. "Emredersiniz komutanım." dedi Tolga ve tim yürümeye devam etti.

Yavuz hemen elimden tuttu ve beni arkalarda bir ağaca yasladı. Kalbim hızla çarparken yavuz yüzümden maskeyi çıkardı. Ardından kendi maskesini çıkardı ve yanımızdaki dalın üstüne koydu. Hemen bir elini belime yerleştirdi diğeri ile ise saçlarımı açtı ve okşamaya başladı.

"Yavuz ne yapıyorsun?" dedim. "Dayanamadım güzelim. beni çok tetikledin." dedi. Gülümsedim ve ellerimi yüzüne yerleştirdim. Çok terliydi. Hemen cebimden mendilimi çıkardım ve yüzünü silmeye başladım. Hayran bir şekilde beni izliyordu. Terlerini sildiğimden emin olduktan sonra bezi tekrar cebime koydum.

Ellerimi tekrardan yüzüne yerleştirdim ve onu kendime doğru çektim. Yanağını öptüm. Yavuz da hemen benim yanağımı öpmüştü ve beni kendine çekerek bana sarıldı. Kafamı göğsüne yasladım. O da yüzünü saçlarıma gömmüştü. Evet bu bizim ilk bu kadar uzun süre temas halinde olmamızdı. Kendimi geri çektim.

"Yavuzum gitmemiz gerek. Söz Şırnak'a dönelim, ikimiz için harika planlarım var." dedim. "Tamam güzelim. Gidelim bakalım." dedi ve bana maskemi uzattı. Hemen saçlarımı topladım ve maskeyi yüzüme geçirdim. Yavuz da maskeyi yüzüne geçirmişti.

Toparlandığımızda hemen elimi tuttu ve yan yana yürümeye başladık. "E üzelim bizim için ne gibi bir planların vardı?" dedi. "Hani senin şu çok istediğin sevgili akımları var ya, seninle onları yapabilirim." dedim. "Ne? Şaka mı yapıyorsun güzelim?" dedi. Başımı omzuna koydum.

Yavuz bunlara gerçekten çok fazla özeniyordu. Neden olduğunu bilmiyordum fakat sanki hayalleriymiş gibi geliyordu bana ve ben bunları Yavuz için hiç düşünmeden yapardım.

Helikoptere gelmiştik. Tim yan yana dizilmişti. Hemen ben de yanlarına giderek en başlarında durdum. Yavuz ortaya geçti. "Savaş timi helikoptere bin!" dedi Yavuz sert sesiyle. En önden Yavuz olmak üzere hepimiz helikoptere binmiştik.

Yavuz yanımdaydı ve ben Şırnak'a geri dönüyordum...

-10.Bölüm Sonu-

Ay nasıl olmuş?

Yavuz bey yıktın geçtin bizi!

Bu arada Instagram ve Roblox'a da erişim engeli gelmiş. Ne yapılmaya çalışılıyor anlayamıyorum. Instagram dan umutluyum. Bakalım başarıcaz

Yazar YT: Eylulunuz2

Yazar Instagram: Pamukunmavigözü

Yazar TT: eyluluskoom_

Diğer bölümde görüşmek üzere ışıklı kalın<3


Loading...
0%