Yeni Üyelik
13.
Bölüm

12.Bölüm: Değerli

@eylulunuz

Selamlar. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Size yepyeni bir bölümle geldim. Bu bölüm de ağlama komasına girebiliriz. AMA ANNELERİ NASIL KIYDI ÇOCUKLARINA. Çocuklarıma şefkat da gösterdikten sonra bence artık bölümümüze geçebiliriz. Hepinize iyi okumalar<3

Sevgili Asker Instagram hesabı: sevgiliaskeroffical

OY VE YORUM LÜTFEN

12.Bölüm: Değerli

Şeyma'dan

Bedenimi saran kollar ve boynuma çarpan nefesler ile uyanmıştım. Yavuz başını boynuma gömmüş, kollarını ise sanki bir yere gidecekmişim gibi bedenime sarmıştı.

Onu uyandırmak istemiyordum ama şuan ki durumumdan dolayı kalkamazdım. Yavuz da bir askerdi ve her an uyanabilirdi. Bunu bildiğimden ses çıkarmadım.

Tekrardan ben de başımı Yavuz'un saçlarına gömmüştüm. Yavuz'un saçları arasından karşı duvardaki saatte baktım. Gördüğüm saatte gözlerim kocaman açıldı.

Saat 12.00 olmuştu!

Yavuz'a baktığımda hala uyuyordu. İlk kez bu kadar uzun süre uyuduğuna şahit olmuştum. Saat 12 olmuştu ama benlik sıkıntı yoktu. Yavuz da belirli bir şey söylememişti. O yüzden uyumasın da sakınca yoktu.

Ellerim Yavuz'un saçlarına gitti. Tüy gibi dokunuşlarla okşadım. Yavuz kedi gibi boynuma sürtündü. Hoşuna gidiyordu. Yüzüm de bir tebessüm belirdi.

Ellerim saçlarından yanağına indi. İşaret ve orta parmağımın tersiyle yüzünü okşadım. Yavuz'un gözleri bu hareketimle aralandı.

Başını göğsümden kaldırdı ve direkt gözlerime odaklandı. Dudaklarıyla yanağımdan öptü. Ellerinden birini saçlarıma götürdü ve okşar gibi geriye attı.

"Günaydın" dedim. "Günaydın güzelim." Dedi Yavuz. "Kalkmamız lazım, uyuyorsun diye karışmadım ama saat 12.00 oldu Yavuz." Dedim.

"O kadar oldu mu?" Dedi. Başımla onayladım. Ellerini bedenimden geri çekti ve elleriyle yüzünü sıvazladı. Hafifçe toparlandı ve yatağa oturur pozisyona geldi.

Yavuz'un kalkmasıyla ben de oturur pozisyona geldim. Yavuz eline telefonunu almıştı. Arkasına geçtim ve kollarımı boynuna sardım. Yavuz hemen bir eliyle elimi tutmuştu.

Yanağıma öpücük kondurmuştu. Elini elimden çekti ve telefonunun kamera bölümüne girdi. Karşımızda ayna vardı. Telefonun kamerasını çevirdi ve aynadaki yansıması çıktı. Ben telefona bakarken Yavuz fotoğraf çekti.

"İlk fotoğrafımız, nasıl?" Dedi. Çektiği fotoğrafı bana yaklaştırdı. Çok güzel çıkmıştık. "Çok güzel çıkmışız Yavuz'um. Bunu bana atsana." Dedim.

Yavuz'un bedeni ellerimin arasında kasıldı. Telefonun üzerindeki parmakları öylece kaldı. Kaşlarımı çattı ve yüzüne eğildim.

Yüzüne eğilmemle Yavuz'un dudaklarıma yapışması bir oldu. Elleri bedenimi sardı. Telefonunu kenara attı ve beni kucağına aldı. Ellerim de onun ensesine gitmişti.

Yavuz'un ansızın öpmesini beklemiyordum. Yavuz usul usul belimi okşuyordu. Dudaklarımızı ayırdım. Anlımı, anlına yasladım. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. "Kahvaltı edelim, dışarı çıkalım. Bütün gün yatakta kalamayız." dedim.

Yavuz cevap vermek yerine anlımdan öptü ve üstünde benimle birlikte doğruldu. Yavuz'un üstünden doğruldum ve üzerimi düzelttim. Yavuz da kalkmış lavaboya gidiyordu. İçeri geçtim ve kahvaltı hazırlamaya başladım...

🕯🕯🕯

Ekim Sarı'nın anlatımından

Ben Ekim Sarı, Özel kuvvetler askerlerinden biriyim. Bir ailem yok. Annem kalp hastası ve yatalak. Tek ümidi bendim. Benim asker olduğumu duyunca gözlerinin içi gülmüştü. Benim de öyle. Ama yapamamıştım. Ben vatanımı koruyamamıştım.

Tüm askeri arkadaşlarımın gözünde bir vatan hainiydim. Hayır... ben vatan haini değilim. Vatan haini olmak zorunda bırakılan bir askerim. Asıl vatan haini o'ydu. Ablam.

Ceylan Sarı...

Ablam okula gidiyorum diyerek çıkmıştı. Henüz 20 yaşındaydı, ben ise 18. Normalde akşama kadar gelmesi gerekiyordu fakat gelmemişti. Babam deli gibi onu arıyordu. 3 gün sonra haberi gelmişti. Teröristlerin arasına katılmıştı. Haberlerden öğrenmiştik.

Babam bunu duyunca sinirlenmiş ve bundan bizi sorumlu tutarak gitmişti. Annem yataklara düşmüştü. Babam hep bu olayı yüzümüze vuruyordu. bende belki babam benle gurur duyar, bana da vatan haini muamelesi yapmaz diye asker olmuştum.

Vatanımı, sevecek ve kollayacak kadar seviyordum. İhaneti hiç bir zaman düşünmemiştim. Babam belki benle gurur duyardı, duydu mu bilmiyorum. Ama artık ben de hem babamın, hem de herkesin gözünde haindim.

Hepsi ablam içindi. Ablam bana gelmişti, yapacaklarımı söyleyip gitmişti. Normalde asla yapmazdım ama iş ciddi idi. Tehditler...

Şuan ise bir otel odasında oturmuştum. Şuan askeriyeye gitsem. Her şeyi anlatsam beni dinlemezlerdi. Kanıtlarım yoktu. Direkt içeri tıkarlardı beni. Ebrar ve Ege

Lütfen artık beni de dinleyin, vatan haini olduğuma inanmayın...

Ege, okula doğru ilerliyordu. Bazı evraklar vardı ve bunları müdüre vermesi gerekiyordu. Bahçeye girdiğinde etrafta koşturan neşeli çocukları gördü. Yüzünde bir tebessüm belirdi fakat hemen kendini topladı ve ifadesini düzelterek ilerledi.

Okul çok kalabalık değildi. Hemen aralardan, çocuklara çarpmamaya dikkat ederek ilerledi. Tam okul binasına girecekti ki yan tarafta ağaçların arkasında çökmüş ve yüzünü kollarına gömmüş bir erkek çocuğu gördü.

Ege'nin gönlü onu öyle bırakmaya el vermedi. Yönünü değiştirdi ve ona doğru ilerlemeye başladı. Ağacın altına geldiğinde çocuğun yanına geldiğinde yanına çöktü. Çocuk yanına oturan adamı fark ettiğinde toparlandı ve kendini daha çok kendine çekti.

"Merhaba delikanlı." dedi Ege. Çocuk cevap vermedi.

"Neden burada oturuyorsun?" dedi Ege. Çocuk cevap vermedi.

Ege bu sefer elini uzattı. "Tanışalım mı? Ben Ege." dedi Ege.

Çocuk bıkkınlıkla nefesini verdi ve ayağa kalkmaya yeltendi.

Ege çocuğun gideceğini anlayınca derin bir nefes verdi. "Benden korkmana gerek yok. Ben askerim." dedi Ege. Çocuk kaşlarını çattı ve Ege ye döndü. Çocuk şaşırmıştı. Ege'yi yabancı ve kötü birisi sanmıştı.

Ege çocuğun rahatladığını anlayınca gülümsedi. Ege de ayaklandı ve çocuğun sırtına dostça iki kez vurdu. Ardından elini uzattı. "Ben Ege." dedi. Çocuk ta bu sefer elini tuttu. "Ben de Sercan" dedi.

"Neden burada tek başına oturuyorsun Sercan?" dedi Ege. Sercan omuz silkeledi. "Tek olmak hoşuma gidiyor Ege abi." dedi Sercan. Ege'nin kaşları havalandı. "Bu istek için fazla küçük değil misin?" dedi Ege.

"Bazı isteklerin küçüğü büyüğü olmuyor Ege abi." dedi Sercan. Sercan çok anlamlı konuşuyordu. Biraz da içine kapanıktı. Ege de bunun farkındaydı. Ege Sercan'ın saçlarını karıştırdı. "Fazla mantıklı konuşuyorsun Sercan." dedi Ege.

Sercan burukça gülümsedi. "Kitaplardan öğreniyorum. Kitaplar gerçekten çok zevkli." dedi Sercan. "Öyle mi? Kitap okumak çok güzel bir aktivite, hele ki senin gibi çocuklar için." dedi Ege. Sercan tam konuşacakken arkadan bir kız çocuğu koşarak Sercan'ın yanına geldi.

"Sercan, Ebrar öğretmen her yerde seni arıyor! Hemen yanına git." dedi küçük kız. Küçük kız Sercan'ın yanındaki Ege'yi görünce duraksadı. Ege tebessüm etti ve küçük kıza da elini uzattı. "Merhaba, ben Ege." dedi Ege. Küçük kız da gülümsedi ve Ege'nin elini tuttu.

"Ben de Selma." dedi. Sercan hemen telaşla Ege'ye döndü. "Benim gitmem gerek Ege abi. Sonra görüşürüz!" dedi Sercan. "bekle koçum ben de geleyim. Ebrar hocaya diyeceklerim var." dedi. Sercan onayladı ve Selma'nın da elini tutup hızlı hızlı yürümeye başladı. Ege önlerindeki manzaraya tebessüm etti.

Ege'nin Sercan ve Selma'nın yanlarına ulaşmaları çok sürmemişti. Okula girdiklerinde Ebrar öğretmenin koltuklara oturduğunu ve başını ellerinin arasına almış olduğunu gördü. Haklıydı. Çocuk bir anda ortadan kaybolmuştu. Herkes endişelenirdi.

Ege çocuklara döndü. "Çocuklar siz sınıflarınıza geçin, Ebrar öğretmene ben haber veririm." dedi Ege. Sercan ve Selma Ege'yi onaylayarak sınıflarına geçtiler. Ege, Ebrar' a yaklaştı. "Ebrar hocam?" dedi Ege. Ebrar cevap vermemişti.

Ege eliyle Ebrar'ın omzuna dokundu. Ebrar bir anda irkildi ve başını kaldırdı. Ebrar'ın gözleri kırmızılaşmıştı. Ağladığı her halden belliydi. Ebrar gözlerindeki yaşları sildi ve toparlanarak ayağa kalktı.

"Ege bey? Buyurun, bir sorun mu var?" dedi Ebrar. Ege Ebrar'ın kötü olduğunu biliyordu. Fakat Ebrar bunu gizliyordu. "Bir sorun yok sadece Müdür Bey'e bir kaç evrak getirmiştim de, siz neden ağlıyorsunuz?" dedi Ege. Ebrar derin bir nefes verdi.

"Bir öğrencimi okulda hiç bir yerde bulamadım. O yüzden endişeliyim." dedi Ebrar. Ege bahsettiği kişinin Sercan olduğunu anlamıştı. Ebrar'ı daha fazla korkutmak istemiyordu.

"Sercan'dan bahsediyorsun değil mi?" dedi Ege. Ebrar şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Evet de, tanıyor musun?" dedi. "Az önce tanıştık. Söylediğin gibi saklanmıştı ben şans eseri fark ettim. Merak etme getirdim şuan Selma ile sınıftalar." dedi Ege.

Ebrar'ın bedenin de ve ruhunda bir rahatlama oluştu. Çok korkmuştu Sercan'a bir şey oldu diye. Neyse ki Ege onu bulmuştu.

Ebrar, Ege sayesinde rahat bir nefes almıştı...

Şeyma'dan

Yavuzla güzelce vakit geçirmiştik, kahvaltımız ise harika geçmişti demek çok isterdim fakat Albay'ın aramasıyla hepsi bir daha ki sefere kutusuna atılmıştı. Şuan askeriyedeydik ve karargah odasında bekliyorduk.

Kapının açılması ve Albay'ın girişiyle hepimiz ayağa kalktık. Albay sakince ama yeri döven adamlarla baş köşeye geçti. "Rahat, oturabilirsiniz." dedi. Hepimiz aynı anda oturduk.

"Sizi izin gününüzde de çağırmak istemezdim ama acil gelişen bir durum oldu." dedi Albay. "Görev mi var komutanım?" dedi Yavuz. Albay, hayır anlamında başını salladı.

"Savaş Timi her zaman birbirine yeten bir tim olmuştur ve hala da öyle fakat üstlerimiz bunu yeterli görmüyor." dedi Albay.

"Ne demek bu Komutanım?" dedi Yavuz.

"Gelebilirsiniz Gülin teğmenim." dedi Albay ve içeriye Kızıl saçlı bir kadın asker girdi. Albayın karşısına geçti ve tekmil verdi. "Teğmen Gülin Tül." dedi Teğmen. Kaşlarım çatık bir şekilde Teğmene bakıyordum. Ama aklımda tek bir soru işareti vardı ve tek bir gerçek.

Ben görev başında olduğum sürece yeni bir teğmen gelemezdi?

Albay bana döndü ve duymaktan çok korktuğum o cümleleri kurdu.

"Teğmen Şeyma Güren, verilen görevi yerine getirmediğin için görevden süresiz olarak uzaklaştırıldın. Bundan sonra Yavuz yokken emir komuta Gülin de." dedi Albay.

Evet Şeyma, anneni kaybettin, babanı kaybettin, teyzeni kaybettin, çocukluğunu kaybettin ve şimdi ise mesleğini kaybettin.

Artık Teğmen Şeyma Güren değil, sadece Şeyma Güren. Ordudan atılan asker...

-12.Bölüm sonu-

AĞLIYORUM CİDDEN, ÇOCUĞUMA AĞLIYORUM.

hello bebiler biliyorum çok beklettim ama ben 7. sınıfım ve derslerim 13.00 il 18.00 arası ayriyetten akşam 21.00'a kadar da annemin dükkanında çalışıyorum. Affedin beni ama yetiştim.

Bu bölüm çok içime oturdu ya. hele ki sonu. Ama şok oldunuz dimi Ekim'in masum çıkmasına. Bu arada Ekim ayına girdik sjksjksjıwue.

Instagram: pamukunmavigozu

Sevgili Asker Instagram hesabı: sevgiliaskeroffical

Yazar YT: Eylulunuz2

OY VE YORUMLARI UNUTMAYALIM!

Bir sonraki bölüm de görüşmek dileğiyle, Kitaplığınız kitaplarla, gönlünüz huzurla dolsun<3

 

 

 

Loading...
0%