Selamlar, ben geldim. Şimdi bu bölüm baya baya olaylı. O yüzden hazır olun. Bu bölüm de bir ayrıntı olacak bakalım kim fark edecek? Daha fazla uzatmadan battaniyemizi örttük. En sevdiğimiz içeceğimizi ve ya yiyeceğimizi aldık. Sevgili Asker'i 14.Bölümünü açtık. Unutmayınız her bölüm sonu aslında size sıkıca sarılıyorum. Çünkü benim buna ihtiyacım var:) İyi okumalar
14.Bölüm: Güzellik
Şeyma'dan
Şuanda Yavuz ile askeriyeden çıkmış eve doğru yürüyorduk. Yarın tören olacaktı ve bizim erkenden askeriyede olmamız gerekiyordu. Geç kalırsak Albay ne rütbe verirdi ne de görev. Evin sokağına girmiştik. Elim Yavuz'un elinin içindeydi.
Siteye girdiğimizde Yavuz hala konuşmuyordu. Neden bilmiyordum. Normalde konuşurdu ama konuşmuyordu. Sesine ihtiyacım vardı. Apartmana girdiği gibi asansöre yöneldi. Bende onunla birlikte asansöre bindim. Yavuz hala konuşmuyordu.
Gerek mi duymuyordu? Omuzlarım çöktü. Bu gün biraz sızlıyorlardı. Yorulmuştum. Yavuz omuzlarımı düşürdüğümü görünce elini omzuma koydu ve ovalamaya başladı. Eğildi ve öpücük kondurdu. Kaşlarım havalanmış ona bakıyordum. Gülümsedi ve beni kendine çekerek göğsüne sakladı.
"Omzun mu ağrıyor güzelim?" dedi. Bu sefer ben konuşmayacaktım. Omzuma yine öpücük kondurdu. "Soru sordum güzelim?" dedi. Düz bir ifade ile karşıma bakıyordum.
"Sikicem şimdi, sevdiceğim cevap versene?" dedi. Yine bakmadım. Asansörün kapısı açılmasıyla beni göğsüne yapıştırdı ve ilerletti. İkimizin dairelerinin ortasında durduk. Bedenimi kendine doğru çevirdi.
"Birlikte mi gidelim yoksa sen tek mi evde kalmak istersin?" dedi. Biraz trip atmaktan zarar gelmezdi. "Tek kalmak istiyorum." dedim. Yavuz sıkıntılı bir nefes aldı. Elimi elleri arasına aldı. "Alaca'm yanlış bir şey mi yaptım?" dedi.
"Konuşmak istemiyorum Yavuz." dedim ve ellerimi elinden çektim. Üşüdüm. "Sen de evine gir, iyi geceler." dedim ve arkamı dönerek anahtarımı kapının deliğine yerleştirip kilidini açtım. İçeri girdim ve Yavuz'a son bir bakış attım. Kapıyı kapattım.
İçim rahat değildi. Ama ciddi değildim. Zaten çok uzatmayacaktım. Kek yapıp Yavuz'a gidecektim. İlk kez evine gidecektim ve eli boş bir şekilde gitmek istememiştim.
Hemen üstüme gri bol bir tişört ve gri eşofman giyindim. Telefonumu aldım ve mutfağa geçtim. Telefondan şarkı aramaya başladım. Gözüme bir şarkı çarpmıştı. 'Manuş Baba- Dönersen ıslık çal'
Kırmızı büyük kasemi aldım ve çırpıcılarla beraber tezgahın üzerine bıraktım. Dolaptan 4 tane yumurta çıkardım ve kabıma kırarak içini boşalttım. Ardından 1 su bardağı şeker ekledim ve çırpmaya başladım. İyice çırpılınca içine 1 yemek kaşığı sıvı yağ ekledim. Dolaptan sütü çıkardım ve 2 yemek kaşığı süt ekledim. Çekmeceden kakaoyu çıkardım ve ondanda 3 yemek kaşığı ekledim.
Tezgahın altından unu çıkardım ve 1,5 su bardağı un ekledim. Hemen yandan kabartma tozunu aldım ve 1 paket kabartma tozu ekleyerek karıştırmaya başladım. malzemeler iyice karıştırılınca kare borcamımı aldım. Borcama yağlı kağıt serdim ve karışımı borcama boşalttım.
Fırını 170 dereceye getirdim ve 35Dk ya aldım. Borcamı fırına koydum ve ardından başka bir kap ile kekin sosunu yapmaya başladım. kaba hazır çikolata sosunu boşalttım ve 2,5 su bardağı süt ekledim ve karıştırdım.
Kekin pişmesini beklemeye başladım. Çok sık bu keki yapardım. Hem karın doyuruyor hem de yapımı basitti. En sevdiğim kekti. Aklım Yavuz'daydı. İçi içini yediğini biliyordum. Bir şey yapmamıştı benim Yavuzum. Sadece trip atmak istemiştim. Hoşuma gidiyordu.
35 Dk'nın ardından fırından gelen sesle fırına ilerledim. Kek pişmişti. Hemen elime eldiven geçirdim ve çıkardım. Ardından 2 bardak sütü kekin üzerinde gezdirerek boşalttım. Yandaki sosu aldım ve onu da kekin üzerine boşalttım. Şimdi hızlı soğuması için buzluğuna atacaktım.
30 Dk Sonra
30 dk'nın ardından keki buzluktan çıkardım ve dilimledim. Tabağa 5 tane dilim koyduktan sonra geri kalanı buzdolabına koydum. Hemen cebime anahtarımı ve telefonumu koyarak elimde tabakla evden çıktım.
Yavuz'un evinin önüne gelince kapıyı tıklattım. Elimdekileri görmesin diye kapının gözcü yerini kapattım. Ayak sesleri yaklaştı ve bir anda kapı açıldı. Karşımda elindeki silahı bana doğrultmuş bir Yavuz duruyordu.
Gözlerim silah ile Yavuz arasında gidip geliyordu. "Yavuz?" dedim. "Alaca?" dedi. "Silahı indirmeyi düşünüyor musun yoksa anlımın çatından vuracak mısın?" dedim. Gözleri silaha kaydı ve indirdi. Silahı kapının yanındaki çekmeceye koydu ve bana döndü.
"Öyle deliği kapatırsan ve ben göremezsem kim olduğunu, tabi ki doğrulturum." dedi sitemle. Gözleri elimdeki keke kaydı. Kaşları havalanmıştı. "Sen neden gelmiştin? Dargın değil misin bana?" dedi. Gülümsedim.
"Komşu olduğumuz için sana kokmuştur diye kek getirdim." dedim. Yalan, birlikte yiyerek konuşalım diye getirdim; kuru iftira. "Ha başka bir sebep yok yani?" dedi. "Of tamam, birlikte yiyelim diye geldim. Sana yaptım." dedim.
Yavuz sırıtıyordu. Kapıdan çekildi ve bana yol verdi. "Gel bakalım." dedi. Terliklerimi çıkardım ve içeriye adımımı attım. "Evime hoş geldin sevdiceğim." dedi. Gülümsedim. İlk kez evine geliyordum.
Yavuz koridorun sonuna doğru ilerlemeye başladı. Bende onu takip etmeye başladım. Evi benim evimle aynıydı. Yavuz bana döndü. "Çay içer misin? Yeni yapmıştım." dedi. "Olur içerim." dedim. "Tamam sen otur ben çayları alıp geliyorum." dedi. Başımla onayladım.
Koltuklardan birine oturdum ve evi incelemeye başladım. Ev sadeydi. Asker olduğumuz için zaten çok evde kalamıyorduk. Asıl ev sevdiğin kişinin yanıydı. Evine gerek duymadıkça gitmezsin ama sevdiğine hep gerek duyar ve gidersin. Sevdiğin sana huzuru, mutluluğu sağlar. Evini yadırgamazsın.
Yavuz elinde 2 çatal ve 2 çayla geri geldi. Yanıma oturdu ve çayımla çatalımı bana uzattı. Hemen aldım ve masaya bıraktım. Yavuz hemen dayanamayarak çatalını alarak kekten bir parça aldı. Keki yemesini izliyor ve azıcık bile olsa bir tepki vermesini bekliyordum.
Ağızındaki lokmayı çiğnedikçe çiğnedi ve en sonunda yutmayı başardı. Gözleri gözlerime takılı kalmıştı. beni şuan korkutuyordu. "Güzelim sen ciddisin değil mi kek yaptığına?" dedi. "Kötü mü olmuş Yavuz? Doğru söyle bak!" dedim.
"Güzelin bile ötesi bu kek. Yemeğe kıyamıyorum şuan." dedi. Güldüm. "Sen yeter ki iste benden ben sana her zaman yaparım." dedim. Yavuz tebessüm etti ve bir anda ellerimi öpmeye başladı. "Yavuz ne yapıyorsun?" dedim. Hoşuma gidiyordu öpmesi. Gelip bana dese ki Alaca ömrüm boyunca seni öpmek istiyorum. Gıkım çıkmazdı.
"Elim de olsa bana kek yapan o parmaklarını yerdim ama işte yersem kafamı delersin ben nasıl silah tutacağım diye." dedi. Haklıydı, anlını delerdim. Sırıttım. "Beni çok iyi tanıyorsun Sancak." dedim. "Vazifemiz." dedi.
Tam ben de onu öpecekken kapı çaldı. Yavuz'a baktım o da kapıya doğru bakıyordu. "Kim gelecekti?" dedim. "Bilmiyorum." dedi ve kapıya doğru ilerledi. Ben de ayağa kalkmış kapının kenarından kapıya doğru bakıyordum.
Yavuz kapıyı açınca ilk bir kadın göründü. Çok yaşlı değildi. Kızıl saçlı, kahve gözlü tatlı bir kadındı. Arkasında ise bir adam daha vardı. Kadın hemen Yavuz'a sarıldı. "Annem, canım oğlum." dedi.
Yavuz'un ailesi gelmişti. Hem de ben ilk kez Yavuz'a geldiğimde. Beni böyle öğrenmeleri iyi olmazdı. Plan yapmam gerekiyordu. Ya dosya almış gibi komutan - asker çerçevesi içinde evime gidecektim ya da saklanacak ve Tolga'yı arayıp sanki onunla gelmişim gibi göze çarpmamam gerekiyordu.
1'i seçmiştim. Hemen Yavuz'un odasına girdim ve elime gelen ilk boş dosyayı kapmıştım. Hemen kendimi düzelttim ve odanın kapısını aralayıp kontrol ettim. Hala kapıdaydılar. Hemen o tarafa doğru ilerledim. Beni ilk fark eden Yavuz'un annesi olmuştu.
Yavuz da bana dönünce asker selamı verdim. "Dosyayı aldım izninizle ben çıkayım komutanım." dedim. "Çıkabilirsin Üsteğmen, yarın sabah 8'de karargahta ol." dedi. "Emredersiniz komutanım." dedim ve kapıdan çıktım. Eve girmeden önce Yavuz'un ailesine baş selamı verdim. "İyi akşamlar efendim." dedim ve kapımı kapattım.
Yavuz'dan
"Pek efendi kız." dedi annem.
"Olabilir." dedim.
"Güzel de." dedi annem.
"Olabilir." dedim.
"Yarın istemeye gidelim." dedi annem.
"Olabilir." dedim.
"Vallahi mi? Olum ciddisin dimi? Semih tansiyon aleti bul çabuk bu çocuk iyi değil. Ne yaptılar olum sana görevde silah mı geçirdiler aman Allah korusun da." dedi annem.
"Meltem bir sakin ol. Sıkma oğlanı." dedi babam.
"Ne sakin olacağım? Bildiğin olabilir dedi." dedi annem. Susuyordum çünkü istiyordum ama susmazsam Şeyma da çok o olabiliri kafama geçirirdi.
"Yanlışlıkla demiştir." dedi babam. Allah korusun tövbe de baba.
"Allah korusun Semih. Sen de anca çocuğunu savun. Nerede icraat, nerede emek?" dedi annem. Katılıyorum annecim, çok haklısın.
"Ne yapıyorsan yap Meltem. Bir daha seninle konuşursam eşekler tepsin beni." dedi babam.
"Semih ne biçim konuşuyorsun sen? Eşeğe yazık be adam." dedi annem. Gülmemeye çalışıyordum fakat çok zordu.
"Eşeğe yazık öyle mi Meltem?" dedi babam.
"O anlamda demedim kocacığım. Sen çok yapılı olduğun için eşek senin altında ezilir yanlışlıkla sen eşeği tepersin diye-" diye annem devam ediyordu ki babam böldü.
"Ben yapılı değilim Meltem. Koca göbeğimi görmüyor musun?" dedi babam. O an babamın göbeğiyle göz göze geldik. Daha fazla kendimi tutamadım ve gülmeye başladım.
"Ne gülüyorsun eşek sıpası." dedi babam. ben hala gülüyordum. "Aman kocam boş ver gel biz seninle bir balkonda hava alalım, iyi gelir bak." dedi annem ve babamı kolunda tutup balkona doğru ilerletti.
Onlar balkona geçince ben de telefonumu alıp odama geçtim. Şeyma'ya yazmam gerekiyordu. Zor durumda bırakmıştım ve yine bir çaresini bulup sıyrılmıştı.
Siz:Güzelim ne yapıyorsun?
Siz: Annem ve babamın geleceğinden haberim yoktu.
Siz: Büyük ihtimalle rütbe töreni için geldiler. Ben de daha konuşamadım.
Siz: Sana iltifat etmelerinden bana sıra gelmiyor:)
Alaca'm: Sorun yok Yavuz'um.
Alaca'm: bana iltifat mı ediyorlar?
Siz: Bu kadar güzel bir kız bulmuşlar, etmeyip ne yapacaklar?
Alaca'm: of tamam sus, utandırıyorsun.
Alaca'm: Benim yatmam gerek, uykum geldi. Sabah görüşürüz:)
Siz: İyi geceler sevdiceğim. Yarın görüşürüz:)
Telefonu kapattım ve odamdan çıktım. Annem ve babam koltukta oturmuş bana bakıyorlardı. Tek annem değil bu sefer babamda bana garip, garip bakıyordu.
"Ne oldu?" dedim.
"Bilmem oğlum, asıl sana sormak lazım ne oluyor?" dedi annem.
"Ne olmuş bana?" dedim.
"Kiminle konuşuyordun?" dedi babam.
"Sen de mi baba?" dedim.
"odandan mesajlaşma sesi geliyordu. Kiminle konuşuyordun?" dedi annem
"Anne koca adam oldum farkında mısın? özelim var herhalde." dedim.
"Başlatma özeline, o kızla mı konuşuyordun?" dedi annem.
Annem iyi bir gözlemciydi. Her şeyi anlıyordu. Bu da beni fazlasıyla zor durumda bırakıyordu, şuan ki gibi.
"Evet" dedim. Annemin hemen gözleri parlamıştı. Babam da keyiflenmişti. gerçekten beni evlendirmek istiyorlardı.
"Oy anan yesin seni. Aferin benim oğluma, kız bulmuş." dedi annem. Gözlerimi devirdim.
"Devirme o gözlerini annene vallahi gözlerini oyarım, o kızı da göremezsin daha." dedi babam.
"Evet o kızla konuşuyordum ve hatta sevgiliyiz." dedim. Her şeyi bir anda söylemiştim.
"Sevgilisiniz ve benim bundan en son mu haberim oluyor? Kızın ailesi biliyor olsun bari." dedi annem.
"Daha yeni anne ve kızın ailesi yok. Şehit kızı, tek kuzeni ve manevi teyzesi var. Onlarda biliyor zaten." dedim. Annemin bütün keyfi yok olmuştu. babamın da öyle. En büyük yaramızdı. Şehit...
Hande'den sonra Şehit haberlerine dayanamıyorlardı...
"Güzel kızımın ismi ne?" dedi babam.
"Şeyma." dedim.
"Adı gibi çok güzel bir kız Şeyma. Tanıştır bizi oğlum, kızımı yakından tanımak istiyorum." dedi annem..
Şeyma'dan
- Sabah-
Saat 7'di ve şuan yeni kalkmış boş boş etrafa bakıyordum. Bu gün Rütbe töreni vardı. Karargahta yapmamız gereken fazlasıyla iş vardı. Hemen ayaklandım ve kıyafetlerimi hazırlayıp banyoya girdim. Aklımda bir yandan da Yavuz'un dedikleri dönüyordu.
Yavuz zorunda kalırsa sevgili olduğumuzu söylerdi. Kızmazdım çünkü o Yavuz'un ailesiydi. Bilmeleri haklarıydı. ben de isterdim ki annem ve babam yanımda olsun onlarda bilsin ama mümkün değildi. En kısa zaman da Kastamonu'ya gidecektim.
Duştan çıktıktan sonra üzerime beyaz göbeğimde biten bir crop ve kot pantolon giyindim. Üzerime bir de beyaz mini ajurlu bluz geçirdim. Kahvaltıyı karargahta yapacaktım. Çantamın içine cüzdanımı, şarjımı ve telefonumu koydum.
Saçlarımı hemen kuruttum ve uçlarını dalgalandırdım. Bozulacaktı ama önemli değildi. Güeş gözlüğümü taktım ve çantamla anahtarı alıp çıktım. Yavuz'un daieresi de açıldı ve Yavuz çıktı. Göz göze geldik. Hemen çekti ve karşısına döndü. Annesi oğlunu uğurluyordu.
"Dikkatle git oğlum, Allah sizi kaza beladan korusun." dedi. Amin dedim içimden. O sırada kadının bakışları beni buldu. Ben eğilmiş ayakkabımı bağlıyordum. Hemen içeri koştu ve bir dolu bez çantayla geldi. "Şeyma kızım bir bakar mısın?" dedi.
Bakışlarım hemen kadına döndü. Adımı biliyordu. "Buyurun efendim." Dedim. Kadının yüzü ona cevap vermemle aydınlanmıştı.
"Bu sarma ve börekleri size yaptım. Diğerleri ile birlikte oturur yersiniz. Aç karnına rütbe alınır mı? Uğursuzluk getirir." Dedi Yavuz"un annesi ve elindeki bez çantayı bana uzattı. Zor tutuyordu.
Bez çantayı hemen aldım. "Sağ olun efendim. Zahmet etmeseydiniz keşke." Dedim.
"Ne zahmeti kızım olur mu öyle şey. Bu arada ben Meltem, Yavuz'un annesiyim. Akşam Uğra bize, Yavuz bahsetti de bazı şeylerden." Dedi Meltem hanım.
"Peki Meltem hanım, tekrardan teşekkür ederiz yemekler için." Dedim.
"Afiyet olsun, Allah güç kuvvet versin. Kaza beladan korusun." Dedi Meltem hanım.
"Sağ olun, komutanım ben iniyorum izninizle." Dedim ve Yavuz'a döndüm. Sırıtmış bizi izliyordu. Hoşuna giderdi tabi. Daha gırtlağına yapışacaktım benimle alakalı ne dediler diye. Şuan hayırlı saat içindeydi.
"Aşağıda bekleyin Üsteğmenim." Dedi. "Emredersiniz komutanım." Dedim ve hemen merdivenlerden bir kat aşağı indim.
"Ay nasıl saygılı, sevecen, uslu bir kız Yavuz! Bu kızı kaçırırsan yeminle topuğuna sıkarım çocuk." Diyordu Meltem hanım. Elimde olsa şuan buna öyle bir gülerek Yavuzla alay ederdim ki.
"Tamam anne anladık kızı gelinin olarak istiyorsun. Peki ya kız beni istiyor mu? Ya derse bana ben seninle evlenmek istemiyorum diye." Dedi Yavuz hüzünle.
Yo asla demezdim. Kim demiş onu? Külliyen yalan. Ben buradan evlenmek için dört dönüyorum beyimizin dediğine bak. Oldu mu şimdi böyle Sancak Bey?
"Vallahi geçiririm sana buradan bir tane o zaman görürsün kim istemiyor. O geviş getiren ağzını hayıra aç. Münafık." Dedi Meltem hanım.
Karargahta öyle bir dalga geçecektim ki. 3 yıllık gülme seviyemi dolduracaktım.
"Aman anne Sağ ol. Benim kıza yetişmem gerek. Bilirsin kız bekletilmez." Dedi.
"Yürü Yavuz. Kız ağaç oldu. Vallahi istemez seni bak." Dedi Meltem hanım.
"Tamamdır annem, haydi Allah'a emanet." Dedi Yavuz. Hemen merdivenlerden inmeye başladım. Girişe gelince beklemeye başladım ve 30 saniye sonra Yavuz geldi.
"Çok beklettim mi Güzelim?" Dedi ve yanıma gelip kollarını belime sardı. "Yok üsteğmenim, haydi geç kalmadan gidelim." Dedim ve apartmandan çıktık.
Yavuz elimi tutmuştu ve asla bırakmıyordu. Hep böyleydi. Şeyma ve Yavuz olduğumuzda ellerimiz, Alaca ve Sancak olduğumuzda ruhlarımız birleşiyordu.
Karargaha geldiğimizde hemen giyinme odasına geçtim. Yavuz önden beni yollamıştı. Ben giyindikten sonra o giyinecekti, kapıda bekliyordu. Seri bir şekilde giyindim, silahımı belime taktım ve saçımı toplayıp odadan çıktım. Yavuz karşıdaki duvara yaslanmış, kolları göğsünde bağlı bir şekilde beni bekliyordu.
Çıktığımı gördüğünde yaslandığı duvardan ayrıldı ve anlıma öpücük kondurdu. "Yakıyorsun yine." dedi. "Her zaman ki halim." dedim. İkimizde sırıtıyorduk. Toparlandım ve Yavuz'dan uzaklaştım. Askeriyedeydik, böyle hareketler yapmamız doğru olmazdı. Her ne kadar aynı rütbede olsak bile Yavuz benden kıdemliydi ve timimin komutanıydı.
"İzninizle ben Savaş Timi'nin yanına gideyim komutanım." dedim ve esas duruş aldım. Yavuz zorlamamaya karar vermiş olacak ki. "İzin sizin Üsteğmenim, ben de geliyorum birazdan." dedi. "Emredersiniz komutanım." dedim ve yürümeye başladım. Yavuz da odadan içeri girmişti. Hemen bahçeye çıktım ve Savaş timi'nin orada olduğunu gördüm. Sandalye taşıyorlardı. benim onlara doğru ilerlediğimi gördüklerinde hazır ola geçtiler.
"Rahat olun." dedim. hepsi rahata geçti. "Hoş geldiniz komutanım." dedi Tolga. "Hoş bulduk Tolga." dedim. Tolga en iyi askerlerden biriydi. Temiz adamdı. Tabi en iyilerinde bir kusuru oluyordu. Aşk...
Tolga, Melis'i seviyordu ve bunu bana söylemişti. Açılmayacaktı. Dün ben zorla hastaneye yollamıştım. Şuan ise tek kelime etmiyordu. Tolga sevincini de üzüntüsünü de içinde yaşıyordu. Belki dışarda olsak açardı kendini ama şuan asla konuşmazdı. Aşkını görevine yansıtmıyordu.
ben de 2 koluma 2 tane sandalye aldım ve çevirdikleri alanın dışına yerleştirmeye başladım. Tüm herşeyi biz yapmayacaktık. Diğer askerlerde yardım edeceklerdi fakat şuan onlar mikrofon, elektrik işleri ile uğraşıyorlardı.
Ben de daha fazla oyalanmadan time yardım etmeye başladım...
Melis ve Tolga
Tolga'nın dedikleri kalbimi bir deprem gibi sarsmıştı.
Vereceğim cevap bizim için ya bir başlangıç ya da bir imkansız olacaktı.
Tolga sonuna kadar güvendiğim biriydi. Şu kadar kısa sürede tanımış olmam bile benim için onu sevmeye yetmişti.
Tolga bu dünyada kalbimi gözüm kapalı vereceğim tek ve son kişiydi.
"Tolga..." dedim. Bazı itiraflar zor söylenirdi.
"Melis'im, göz bebeğim şu dünyada izin verirse sevgisini koruyup kollayacağım tek sevdam. Bana cevap vermek zorunda değilsin. Beklerim. Evimin kapısının önünde bir gün içeri alınacağım umuduysa beklerim. Tek isteğim daha sonra pişman olacağın seçimler yapmaman. Çünkü ben bunu kaldıramam. Ne kadar zorlarsam zorlayayım olmaz. Yıkarsın beni." Dedi Tolga.
Sözleri içime oturmuş ve kalkmıyordu. Haklıydı ama ben cevabımın sonuna kadar arkasındaydım.
"Ben sana şuan söz veriyorum Tolga Kan. Ben sevgimden vazgeçmem. Bu dünya da senin sevgine muhtaç tek bir kadın var o da benim. Şu zamana kadar düşündüm ve cevabımın arkasındayım. Seni seviyorum ve bundan sonra seninleyim. Her zaman baş ucundayım." Dedim.
Tolga dediklerim ile yutkunmuştu. İddialı konuşmuşum gibi duruyordu ama bu bir iddia değil gerçekti.
"Sen zaten benim hep baş ucumdaydın. Artık ucunda değil başımın üstünde yerin var." Dedi Tolga.
Daha fazla kendimi tutamayarak Tolga'nın boynuna sarıldım. Tolga hemen belimi sardı ve vücudumu kendi bedenine yasladı.
"Sen bana bir şans verdin ya Melis Aysal, bundan sonra seni yüzüstü bırakırsam ben bu yükü taşıyamam." Dedi Tolga.
Şeyma'dan
Bütün hazırlıklar bitmişti şuan Albay kürsüye çıkmaya hazırlanıyordu. Hepimiz Üniformalarımızı giymiş Savaş Timi olarak hazırdık.
Albay son hazırlıklar da halledilince bize döndü. "Kaçıncı kez rütbe veriyorum saymadım bile. Yaşlandık." Dedi Albay.
"Estağfurullah komutanım hala dağ gibisiniz." Dedi Yavuz.
"Sağ ol Evlat. Ağrı dağı da hala dik ama kaç senedir ayakta. Dinç olunca yaşlılık belli olmuyor." Dedi Albay.
Tebessüm ediyordum Albayın sözlerine. "Her neyse ben çıkayım. Aileler çok heyecanlı. Daha fazla bekletmeyelim." Dedi Albay ve sahneye çıktı.
"Sevgili Ailelerimiz, aslan yiğitlerimiz Şırnak Cizre 9. Alay komutanlığı rütbe törenine hoş geldiniz." Dedi Albay.
Bir alkış tufanı koptu. Aileler çocuklarının başarılarının takdim edilmesini izlemeye gelmişti. Bazen ben de babamın benimle böyle gurur duymasını, annemin beni motivasyon etmesine ihtiyacım vardı. Babam ile belki 4 yıl zaman geçirmiştim ama ben Alper Güren ve Neslihan Güren'in kızı Şeyma Güren'dim.
"Sizleri çok bekletmek istemiyoruz bu yüzden töreni başlatmak istemekteyim.
Sizleri ilk öncelikle 1 dakikalık saygı duruşuna ardından İstiklal Marşına davet ediyorum." Dedi ve hazır ola geçtiler.
Biz de hemen hazır ola geçtik ve bir siren sesi duyuldu. 1 dakikalık saygı duruşu başlamıştı. 1 dk lık saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı'nın sesi hoparlör den duyuldu.
Tim ile birlikte İstiklal Marşı'nı okuduktan sonra protokoller okundu ve Yavuz, Ege, Tolga ve benim öz geçmişlerimiz okundu.
"Üsteğmen Yavuz Kızıltürk'ü rütbesini alması için sahneye bekliyorum." Dedi Albay ve Yavuz hemen hareketlendi ve sahneye çıktı.
Yavuz'un Kıdemli Üsteğmen rütbesi geldikten sonra Albayın arkasında durmaya devam etti. Hepimiz oraya dizilecektik.
"Teğmen Şeyma Güren'i Üsteğmen rütbesini alması için sahneye bekliyorum." Dedi Albay.
Hemen seri hareketlerle sahneye çıktım ve asker selamı verdim. Albay rütbeyi omzuma taktı.
"Aferin Asker. Başarılarının devamını dilerim." Dedi.
"Sağ ol!." Dedim ve Yavuz'un yanına geçtim.
Tolga ve Ege de artık Teğmenlerdi. Onlarda rütbesi verilmişti şimdi ise fotoğraf çekiyorduk. Fotoğraf çektikten sonra kenarda duran bir kadın dikkatimi çekti.
Uzun dalgalı kahverengi saçlı, kahve gözlü bir kadın vardı ve biza gurur doku gözlerle bakıyordu. Normal de yadırgamazdım ama bu kadın bana annem gibi bakıyordu.
Kadın tek bana değil hepimize öyle bakıyordu. Kendi çocuklarını izler gibiydi. Daha fazla kadında takılı kalmadım ve etrafa göz gezdirdim.
Fakat asla görmemem gereken bir şey görmüştüm. O buradaydı. O kadının arkasındaydı.
Fatma Güren az önce ki kadının arkasından bana bakıyordu.
Annemin katili Fatma Güren beni bulmuştu ve benden nefret ediyordu.
Ama başka bir sorun daha vardı.
Neslihan Güren ve Alper Güren de Fatma Güren'in arkasında ona bakıyorlardı.
Bakışlarım annem ve babamda dona kalmıştı. Fatma Güren beklediğim biriydi ama Ölen ailem beklediğim kişiler değilllerdi.
En öndeki kadın ise hepsine bir bakış atmış ve bakışlarını bana çevirmişti.
"Korkma. Ailen senin için burada." Der gibiydi.
Ben ise bunun bir rüya olmasını umuyorum....
-14. Bölüm Sonu-
AY HELLO OKURLARIMM
BİLİYORUM YİNE COK GEÇ GELDIK AMA AFFEDIN.
SİZCE NASIL OLMUS BOLUM? UZUN BIR BOLUM EN SEVDIGIM. KAC AYDIR YAZMAKLA UĞRAŞIYORUM
-Sizce şu dalgalı saçlı kız kim? Tahminlerinizi alayım
-Evet bazı gerçekleri gördük ve diğer bölüm bomba ve ben ne zaman gelir bilmiyorum. Yeni yıl da olabilir.
- MORELIM BOZUK CUNKU KITAPPAD DE KITAP KAPAGIMIZ SILINDI VE OLMUYOR. LUTFEN KUSURA BAKMAYIN BILEREK YAPTIĞIM BIR SEY DEGIL KIPAPPAD IN SUÇU.
Instagram yazarın: pamukunmavigozu
Sevgili Asker instagram- sevgiliasketoffical
OY VE BOLCA YORUM BEYBILERRR
Okur Yorumları | Yorum Ekle |