
Evlere şenliik kızınız var bizim de onda gözümüzz var belki biraz da nazınız var, almaya gelecez vallahiii, şansınız yok ki villlaaaahiiiiii
Bölüm isminden de belli olduğu üzere, nişanlanıyoruuuuuuuz🎉🎉
Önce ki bölüm de sizi çok azcık(şüpheli) ağlatmış olabilirim, ama affedin bu bölüm coşuyorruuuuuzz.
Nişanımıza siz de davetlisiniz unuttum sanmayın.
NASIL AMA GÜZEL OLMUŞ MU? BEN YAPTIMĞ
Çok uzatmayalım, hepinize iyi okumalaaaaar.
20.Bölüm: Nişan
'İnsan sonunda istediği yere vardığında, yolda başına gelenleri unuturmuş...'
-Birakval
"Sen ne ara büyüdün de evleniyorsun kızım" dedi annem ile babam gözlerindeki yaşları silerken. Sırıtıyordum onlara çünkü şikayetçi değildim. Şikayetçi miydim? Yoo.
"Ya anne zorla mı evleniyorum sanki. Hem daha evlenmiyorum bile. Yüzük takacağız alt üstü." Dedim.
"Öyle kızım da ne yapalım, tek çocuğumuzsun." Dedi annem. Bir kaç adım attım ve üzerimdeki elbiseden dolayı zorda olsa anneme sarıldım. Annem de bana sarıldı ve başımın üzerine bir öpücük kondurdu.
"Ben gideyim hazırlanayım. Kızlar da gelirler şimdi beraber araç ile gideriz." Dedi annem.
Evet, evimiz küçük olduğu için ve bu anımızı evde kutlayıp gece fazla gürültü çıkarmamak için yer tutmuştuk.
Tuttuğumuz yer havuz kenarındaydı. Organizasyon tutmuş, orayı süsletmiştik. Benden çok Yavuz ve tim ilgilenmişti.
Annem benden ayrılıp odaya doğru ilerledi. Annem gittikten sonra babam ayağa kalktı ve elimden tutarak beni etrafımda döndürdü.
"Ne güzel olmuş benim güzel kızım." Dedi babam. Üzerimde boynumu açıkta bırakan, düşük omuz ten rengi ve altın rengi karışımı uzun bir elbise vardı. Elbisenin sadece belinde olan parlak altın pullar elbiseyi hem sade hem de gösterişli yapıyordu.
"Teşekkür ederim babacım. Sen de ilk gün ki gibi yakışıklısın." Dedim.
"Damattan da mı?" Dedi.
"Ee babacım şimdi tabi ki Yavuz da yakışıklı, ben ayrım yapamam ki." Dedim.
"Besle kargayı oysun gözünü derlerdi de inanmazdım. Meğersem tam dibimdeymiş." Dedi babam sitemle.
"Aşk olsun baba." Dedim.
"Şaka yapıyorum güzelliğim, hadi sen git hazırlıkları kontrol et. Benim biraz düşünmem lazım." Dedi.
"Neyi düşüneceksin baba?" Dedim.
"Seni versem mi vermesem mı diye." Dedi. Ofladım babamın bu sözüne karşı.
"Baba zaten 5 aydır biz yokken düşünmüyor musun?" Dedim.
"Yetmedi kızım. Ben belki daha fazla düşünmek istiyorum." Dedi.
"Tamam baba sen iyice düşün. Ben gidiyorum." Dedim ve salondan çıktım. Melis'in gelip beni kurtarmasını bekliyordum.
Bu 1 hafta içinde bir çok şeyle uğraşmıştık. Nişan dışında başka olaylar da olmuştu. Ekim'in teslim olduğunu öğrenmiştik. Hepimizi çok şaşırtmıştı.
Aynı zamanda ifadesini de eski tim arkadaşları olarak dinlemiştik. Biz hedefimizi hep Başkan denen adam, Yahya ve Ekim sanmışık. Oysa ele başıları aslında hepsinin en yakınları ve bizim hiç duymadığımız biriydi.
Sarı denen bir kadın. İsmi bilinmiyordu. Ama Ekim ile kardeştiler. Hem de Yahya ile sevgiliydiler.
Uzun bir süredir bununla da uğraşıyor, istihbarat ile görüşmeler yapıyorduk. Albay bize 3 hafta izin vermişti. İlk haftamız olaylar, Nişan hazırlıkları ile geçmişti. Son kalan 2 hafta da ise kına ve düğünü yaparak bu işleri ortadan kaldırmayı düşünüyorduk.
En kısa zamanda Yavuz ile evlenip, görevimize devam edecektik.
Çalan kapı ile koşarak kapıya ilerledim. Açtığımda karşımda Melis vardı. Ayağında ki topukluları çıkarma gibi bir girişimde bulunduğunda durdurdum.
"Çıkarma, ev zaten pis. Birazdan da çıkacağız uğraşmazsın." Dedim.
"Tamam o zaman." Dedi ve içeri girdi. Üzerinde askılı, kısa kırmızı bir elbise vardı. Elbisenin eteğinin uçları hafif fırfırlıydı. Boynuna ve bileklerinde altın kolye ve bileklik vardı. Şık duruyordu doktor hanım.
"Ne yaptınız? Hazırsınız değil mi?" Dedi Melis.
"Annem hazırlanıyor. Hediyelik eşyaları poşetleri koydum. Bizim araba gelince yerleştireceğiz." Dedim.
"Bir şey kalmamış da Zafer ve Burak sizin arabayı süsletiyorlardı." Dedi Melis.
"Arabayı mi süsletiyorlar? Ne alaka ya?" Dedim.
"Delirmiş ikiside. Ben de dedim ne gerek var, komutanları bir kez nişanlanıyormuş dedi." Dedi Melis.
Time de bayram çıkmıştı. Ben yormayın kendinizi diyordum ama seçerek yaptıklarını söylüyorlardı. Zaten oldukça heveslilerdi.
Kapının çalmasıyla tekrar kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda gördüğüm kişiyle gülümsedim. Gelen Eylül'dü.
"Ay yetiştim mi?" Dedi. Tam ayakkabılarını çıkarıyordu ki durdurdum ve kolundan tutarak içeri çektim.
"Yok canım ne geç kalması. Ben de yeni geldim. Neslihan abla hazırlanıyormuş. Meltem Teyzeler Yavuz abi ile karşıda, tim de dışarıdaymışlar." Dedi Melis.
Eylül'ün üzerinde koyu lacivert uzun, düşük omuzlu bir elbise vardı. Gümüş küpeleri ve gümüş detaylı sade topuklu ayakkabıları ile çok hoş görünüyordu. Orta boylu saçlarını dalgalandırmıştı.
"Anladım. Neslihan abla da hazırlansın çıkalım." Dedi Eylül. Salondan çıkan beden ile bakışlarımız oraya döndü.
Annem kırmızı bir elbise tulum gitmişti. Saçlarını düzleştirmişti. Gerçekten de tam bir gelin annesi gibi duruyordu. Yanında koluna girmiş babama baktığımda onunda üzerinde takım elbise olduğunu görmüştüm. Kravatını sıkıca bağlamıştı.
"Kızlar hoş geldiniz. Ne güzel olmuşsunuz siz de ya." Dedi annem.
"Teşekkür ederiz Neslihan ablacım. Asıl sen çok şık olmuşsun."dedi Eylül.
"Utandırmayın beni. Hadi hediyelikleri alalım çıkalım. Melis timdekileri ara bakalım neredelermiş." Dedi annem ve Eylül, babam ile mutfağa gitti.
"Tolga'yı arayayım da. Hemen gelirim." Dedi Melis ve kapının önüne çıktı
Mutfakta büyük bir kargaşa olduğu belliydi. Bu yüzden koltuğa oturdum. Çok heyecanlıydım. Güzel bir gün olmasını istiyordum.
Aradan 3 dakika geçtikten sonra Melis tanıma doğru geldi ve oturmadan önce mutfağa doğru seslendi.
"Araba gelmiş!" Dedi. Bana döndü ve sırıttı.
"Kız sen nişanlanıyormusun şimdi?" Dedi. Güldüm bu haline. Bir yandan da ayağa kalkmıştım.
"He kocaya kaçıyorum." Dedim. Melis ile ikimizde gülmeye başladık. Üzerimi düzelttikten sonra Melis hırkamı giymeme yardım etti ve ardından topuklu ayakkabılarımı giydirdi. Bana en çok yardımcı olanlardan biriydi.
Annem, Eylül ve Babam elleri dolu dolu çıkmışlardı. "Melis kızım sen Şeyma'ya yardım et. Biz taşırız bunları." Dedi annem. Melis onayladıktan sonra anahtarı aldı ve eteklerinden tutarak yürümeye yardım etti.
Kapıyı kilitledikten sonra anahtarı kendi çantasına attı ve asansöre bindik. Yavuz bizi aşağıda bekliyordu. 3 arabaydık. 1 arabada tim, 1 arabada Yavuz, ben, Melis ve Tolga, diğerinde ise Meltem teyze, Semih amca, annem, babam ve Eylül gidecekti.
Apartmandan çıktığımızda arkası dönük olan Yavuz bana doğru döndü. Baştan aşağı süzdü. Sertçe yutkunduğunu fark etmiştim. Gülümseyerek ona doğru ilerledim.
Üzerinde damatlık vardı. Beyaz gömleği kaslı vücudunu sarmıştı. Ben de ondan aşağı kalır bir durumda değildim. O benden nasıl etkileniyorsa ben de ondan aynı şekilde etkileniyordum.
Yanına gidince Melis eteklerimi bıraktı ve Tolga'nın yanına gitti. Evet, bu arada Melis ve Tolga'nın sevgili olduğunu öğrenmiştik. İkisi içinde çok sevinmiştik.
Elimi Yavuz'un yakasına attım ve düz olsa bile bir daha düzelttim. Yavuz şuan öpse öperdi ama götü yemiyordu. Hemen arkasında babam vardı.
Kötü bir damat olmak istemiyordu belli ki.
"Sevdiceğim bu nasıl bir güzellik?" Dedi Yavuz.
"Bilmem sen nasıl bu kadar yakışıklıysan, benim ki de öyle bir güzellik." Dedim.
Arkasına döndü ve etrafı kontrol etti. Ne yaptığını anlamadan yanağıma bastırılan dudaklarla gülümsedim. Şimdi anlamıştım neden etrafa baktığını. Beni öpmek için babamı kontrol ediyordu.
"Yavuz insan içinde öpme beni." Dedim.
"E ama bak gülüyorsun, senin de hoşuna gidiyor." Dedi.
"Ben senin manyaklığına gülüyorum ve evet hoşuma gitmiyor diyemem ama dışarıda olmaz Yavuz." Dedim.
"Emredersiniz üsteğmenim." Dedi. Koluna vurdum yavaşça.
Timimin Komutanı ile nişanlanıyordum. Aslında manyak olan Yavuz değil bendim.
Bakışlarım gideceğimiz arabaya döndüğünde gördüğüm yazı ve seslerle gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Bizim timdeki çocuklar yine yapmışlar yapacağını." Dedim. Yavuz da çaresizce başını salladı ve dertli bir nefes verdi.
Araba normal bir şekilde süslenmişti ama dikkat çeken tek şey arkada bagajın üstünde yazan yazıydı.
Üzülmeyin kızlar, bekar kardeşLERİMİZ var.
Yazıyordu. Timde evli olan 1 asker bile yoktu ve biz Yavuz ile bir ilki yapıyorduk.
"Haydi geç kalmayalım." Dedi Meltem teyze. Tanışmıştık Yavuzun ailesi ile. Çok tatlı bir kadındı. Pek anımız olmasa da bundan sonra bir sürü olacağını tahmin edebiliyordum.
"Gel güzelim." Dedi Yavuz. Elini tuttum ve arabaya doğru gittik. Melis kapıyı açınca ilk ben bindim. Yanıma da Yavuz binince kapı kapandı. Ardından Melis yolcu koltuğuna, Tolga ise sürücü koltuğuna geçince araba çalıştı.
Arkamızda annelerimiz vardı. Tim ortada yoktu. Yolda ilerlerken annemlemlerin arkasına bir askeri tank geldi. Korna çalmaya başlayınca iyice arkaya döndüm.
"Onlar kim lan?" Dedi Yavuz.
Tank annemlerin arkasından çıktı ve hızla bizim yanımıza yanaştı. Tolga camı açınca tankın üstünden biri kafasını çıkardı.
Kafasını uzatan kişi Zaferdi.
"Komutanlarım nişana anca bu araç yakışırdı vallahi." Dedi.
Tim nişana askeri tank ile geliyordu.
Melis ve ben gülmeye başladık.
"Lan oğlum siz gerçekten akıl yoksulusunuz. Askeri aracın nişanı geçtim, otoyolda ne işi var lan? Albay'ın izni var mı?" Dedi Tolga.
O sırada Albay da Zafer gibi kafasını çıkarınca hepimiz kahkaha atmaya başladık.
"Merak etmeyin gençler baya konforlu geliyoruz." Dedi Albay.
"Vay anasını lan Albay timi almış tank ile nişana geliyor. Dikkat edin de Alper amcamın eline geçmesin, tarar beni kızımla nasıl nişanlanırsın diye." Dedi Yavuz.
Camımı açtım. Tank benim tarafımdaydı.
"Tankı babamdan uzak tutabilir miyiz Albayım? Daha evlenmeden nişanlımın ölmesini istemiyorum." Dedim.
"Merak etmeyin üsteğmenim o iş bende." Dedi Albay gülerek. Ardından kafalarını geri araca soktular.
Tolga hızını arttırdı. Hızı artınca babamlar ile aramızda mesafe oluştu. Tank babamlar ile aramıza girdi ve yolumuza devam ettik
🦋🦋🦋
Nişan salonuna gelmiştik. Ben gelin odasıydaydım ve Eylül ile misafirlerin toplanmasını bekliyorduk.
Eylül'ün dediklerine göre pek kimse yoktu. Beste teyzem gelememişti. Zaten pek akrabamızda yoktu. Biz bize olacaktık.
"Ee sen naptın Eylül, abim ile daha konuştunuz mu?" Dedim.
Duyduğuma göre Eylül ve Alp abimin arasında küçük bir sürtüşme yaşanmıştı.
"Yok be ne konuşacağım? Yüz yüze bile gelmedik doğru dürüst." Dedi.
Eylül kendine klinik açmıştı. Gününün çoğunda oradaydı. Biz bile pek göremiyorduk.
Olayı daha fazla üstelemedim. Elime telefonumu aldım ve kamerayı açarak kendime baktım. Makyajım akmamıştı, saçım bozulmamıştı.
Bir den Eylül'ün telefonu elimden almasıyla afalladım. Gülümsedi ve benden uzaklaştı, beni çekmek için hazırlandığı anladım.
"Eylül hayır çekme ya." Dedim.
"Kız neden çekmeyeyim? Kendi nişanın ve 1 kere bile fotoğraf çekinmedin." Dedi.
"Olsun, çekinmek istemiyorum." Dedim.
"O zaman ikimiz çekilelim. Benim seninle özel bir anım olsun bari." Dedi. Çok melül bakıyordu. İlla çekilecekti.
"İyi tamam gel." Dedim. Eylül hemen yanıma oturdu ve kameranın kadrajına ikimizi aldı. Hafifçe gülümsedim ve yüzümü biraz Eylül'ün yanağına dayadım.
"Ay çok güzel çıktı." Dedi Eylül.
"Bensiz fotoğraf mı çekiniyorsunuz ya siz?" Dedi Melis ve kapıyı kapattı.
"Vallahi Melis zar zor çekiliyoruz, bence sende şansın varken çekil." Dedi Eylül
"Abartın iyice." Dedim.
"Sinirlendirmeyin benim kuzenimi, kendi nişanı ne isterse yapar." Dedi Melis.
Biz birbirimizle konuşmaya devam ederken kapı bir kere tıklatılatak açıldı. İçeri giren Yavuz ile kızlar ayaklandı.
"Biz çıkalım." Dedi Melis ve Eylül'ü de kolundan tutarak çıktılar. Yavuz ardından kapıyı kapattı ve bana yaklaştı.
Yavuz tam dibime girince kollarımı boynuna doladım. Onunda elleri belimi buldu.
"Mutlu musun? Sonunda nişanlanıyorsun benimle." Dedim.
"Mutlu olmak tabiri şuan sade kalır bence." Dedi. Birbirimize çok yakındık. Beni öpeceğini biliyordum. Şu 5 ay boyunca zor dayanmıştı.
"5 ayın sonuna geldik, bence artık izin verirsin." Dedi. Ufak bir tebessüm oldu suratımda.
"İzinlerin hepsi size feda olsun komutanım." Dedim.
"Bütün hepsi mi?" Dedi. Suratında arsız bir sırıtış belli oldu.
"Adileşme." Dedim. Vücudunu bana yapıştırdı ve yüzüme eğilerek dudaklarıyla dudaklarımın üstünü doldurdu.
İkimizde kendimizden geçercesine birbirimizi öperken 5 ayın acısını alıyorduk. 2 dakikanın sonunda dudaklarımız ayrıldığında başımı Yavuz'un boynuna gömdüm. İkimizde derin derin nefes alıyorduk.
Başımı kaldırıp Yavuz'a baktığımda suratına bulaşan boyayı görmem ile kendimi tutamayarak güldüm.
"Noldu? Bir şey mi var yüzümde?" Dedi.
Masanın üzerinden ıslak mendil aldım ve Yavuz'a yaklaştım. Elimdeki mendil ile dudaklarını ve çenesini silmeye başladım.
"Her yerin rujum olmuş. Nasıl öptüysen." Dedim.
"Seni öperken bende dert kalmıyor biliyorsun." Dedi. Bilmez miyim...
Suratınındaki boyayı sildikten sonra geri çekildim ve mendili çöpe attım. Yavuz beni izlerken kapı çalındı ve açıldı. İçeriye giren annem ile bakışlarımız ona döndü.
"Çocuklar misafirler toplandı saat 17.00. Hazırsanız çıkın." Dedi annem.
"Tamam çıkalım." Dedim ve Yavuz'a baktım. Yavuz yanıma gelince kolumu koluna doladım. Annem saçımı düzelttikten sonra içeriye Melis girdi.
"Salon hazır." Dedi.
"Heyecan yapmayın tamam mı?" Dedi annem. Gülümsedim ve başımı salladım. Önümüzden çekildiklerinde odadan çıktık.
Gelin odası bahçenin arkasında kalıyordu. Kırmızı halının yanına geldiğimizde halının başına geçtik. Melis telefonunu çıkarmış bizi çekmek için hazırdı.
"Alkışlarınızla çiftimizi sahneye davet ediyoruz." Diyen Eylülden sonra ilerlemeye başladık.
Çok fazla kişi olmasa bile alkış sesi çok fazlaydı. Tim Sağ olsun kendilerinden geçer gibi alkışlıyorlardı.
Pistin ortasına geldiğimizde ortaya dizilmiş olan tekli sandalyelerin ortasındaki bizim için ayrılan sandalyeye ilerledik.
Herkes oturmuştu. Biz de oturduktan sonra aile büyüklerimiz de bizim yakınımıza görünen bir yere oturdular.
Meltem teyze, Semih amca ve Albay Sol taraftaydı. Annem ve babam ise sağdaydı. Tim de hemen ailelerimizin arkasına dizilmişti.
Onların arkasında ise başka davetlilerimiz vardı. Bizi bu mutlu günümüzde yalnız bırakmamışlardı.
İki ailede hal hatır sormaya ve konu açmaya başlayınca bakışlarım Doğu'nun yanında oturan Eylül'e ve Tolga'nın yanında oturan Melis'e kaydı.
İkiside etrafa bakıyorlardı. Gözlerimle üzerlerinde baskı kurdum. İkisi de bedenlerindeki bakışları fark etmiş olacaklar ki bana doğru baktılar. Kafamla kalkın işareti yaptım.
İkisede kalktığında ben de kalktım. Konuşulan konu bitirilmişti ve herkesin gözü bendeydi.
"Kahvelerinizi nasıl içersiniz?" Dedim. Diğer davetlilere dağıtılmıştı ancak aile üyelerine benim yapıp dağıtmam uygun görülmüştü.
"Orta olsun kızım." Dedi Meltem teyze.
"Benimki de orta olsun kızım." dedi Semih amca.
"Benimki şekerli olsun Şeyma." Dedi Albay
"Biz annenle şekersiz alalım güzel kızım" dedi babam.
"Tamamdır." dedim ve time döndüm. Onlarda beni bekliyordu. Normalde içebilirlerdi ama gıcıklıklarına benim elimden içmek istiyorlardı.
"Siz nasıl içersiniz?" Dedim.
"Şekerli, ama şekeri bol olsun." Dedi Zafer
"Orta olsun ama tam böyle eşit olsun komutanım." Dedi Ateş.
"Sade olsun komutanım. Ama en ufak şeker olmamalı." Dedi Burak.
"Ben de şekerli alayım. Damadımız tuzlu tuzlu içerken ben keyifle tatlı içmek istiyorum." Dedi Alp abim imayla.
"Ben almayayım." Dedi Tolga. Melis sanki Tolga'yı 'işte benim adamım.' Der gibi ellerini omuzlarına koymuştu. Çok haklısın Melis.
"Yarın o kahveyi burnunuzdan getirmezsem bana da Şeyma demesinler." Dedim ve Tolga hariç hepsine ters bir bakış attım ve yan taraftaki mutfağa doğru ilerledim.
"Ağzınıza sıçacak. Gazanız mübarek olsun." Dedi Melis ve koştura koştura mutfağa doğru ilerledi.
Eylül ise hiç sesini çıkarmadan sakin adımlarla kızların peşinden ilerledi.
Alp Doğu'dan
Eylül denen kızın ortamdan uzaklaşmasıyla derin bir nefes verdim. Aynı ortamda bulunmayı geçtim, bir de yan yanaydık. Kızdan nefret ettiğim yoktu. Tırsıyordum. Tekrar çakı çıkarıp boğazıma dayayacak diye götüm tutuşuyordu.
Tanışmamız pek iyi olmamıştı, hatta normal bir tanışma bile değildi. Timdekiler de Eylül'ü ilk kez görmüşlerdi. Şimdi konu açacaklarına emindim.
"Bu kız kim?" diye ilk soruyu ortaya attı Zafer.
"Kuzeni falan galiba. Melis ile de yakınlar." dedi Burak.
"Öyle olsa Alaca komutanım bizimle tanıştırmaz mıydı?" dedi Ateş.
"Oğlum bir şeyi de merak etmeyin lan. Size ne?" dedi Tolga
"E abi evde kalmak istemiyoruz. Yaşlandık bizde." Dedi Zafer.
Tolga elini Zafer'in omuzuna koydu ve sıktı. Ardından sırtına kırarcasına vurdu. Zafer iki büklüm tırsarak Tolga'ya bakıyordu.
"Lan it herifler biz buraya size kısmet bulmak için mi geldik? O götünüzün üstünde doğru düzgün durun Beni dellendirmeyin. Çok kız istiyorsanız Melis yengenize söyleyin, size bulsun." Dedi Tolga.
Tim sessizce arkasına yaslandı ve öylesine etrafa bakmaya başladılar. Sırıtarak baktım bu hallerine. Evlenmeye meraklılardı ve galiba Eylül bunlardan birinin yâri olacaktı...
Yazar'ın bakış açısından
Şeyma elindeki tepsi ile Yavuz'a doğru ilerledi. Dökmemeye dikkat ediyordu. Dökmeden Yavuz'un önüne ulaşabildiğinde hafif diz çökerek tepsiyi sehpanın üzerine, Yavuz'un önüne bıraktı.
Ardından Yavuz'un yanındaki sandalyeye oturduğunda Yavuz'a bakmaya başladı. Herkes zaten Yavuz'a bakıyordu.
Yavuz önüne bırakılan tepsideki fincanı aldı ve sakince dudaklarına doğru götürdü. Bir anda içindeki bütün kahveyi boğazına dikince timden bir kaç kişi hayranlık nidalarında bulundu.
Yavuz bitirdiği kahveyi geri tepsiye koydu. Elini cebine attı ve bir çiçek çıkararak tepkinin üzerine koydu.
Yavuz'un gözleri şuan Şeyma'da değil, Kayınbabası Alper amcadaydı.
Bir öksürük ile bütün bakışlar Yavuz'un babası Semih amcaya döndü. Semih Bey kendini toparladı ve konuşmak için hazırlandı.
"Evet efendim, sebebi ziyaretimiz malum. Gençler birbirlerini sevmişler ve ortak bir karara varmışlar. Bize de onları desteklemek düşer. Allahın emri peygamber efendimizin kabriyle kızınız Şeyma'yı oğlumuz Yavuz'a istiyoruz." Dedi.
Alper Bey bir Şeyma'ya bir de Yavuz'a bakıyordu. Bir sıkıntı olmayacağı kesindi fakat Alper Bey galiba biraz duygulanmıştı.
"Sevmişler, bize de önlerini açmak düşer. Hayırlı olsun." Dedi Alper Bey. Şeyma gülümseyerek babasına baktı., o da bana bir tebessüm yolladı. Bu kadarı bile yeterdi.
Bütün salon alkışlamaya başladı. Ardından Melis elinde yüzük tepsisi ile gelmeye başladı. İkiside ayağa kalktı. Melis de yanlarında yerini alınca babalarımızın ikiside ortak bir karara varmış olacak ki Alper Bey konuşmaya başladı.
"Çocuklarımızın bu mutlu gününde belki buradayız ama hep değildik. Bu yüzük merasimini gerçekleştirecek kişinin Albay'ımızın olmasını uygun gördük." Dedi Babam.
"Estağfurullah, aile büyükleri olarak siz kesin lütfen." Dedi Albay.
"Albayım lütfen." Dedi Neslihan hanım. Albay bir Alper Beye bir Şeymalara bakıyordu. En sonunda dayanamamış olacakki Şeyma ve Yavuz'a doğru ilerledi.
Şeyma'nın anlatımından...
Bir yüzüğü benim parmağıma, diğerini ise Yavuz'a geçirdiler. Albay makası eline aldı ve ağzını açtı. Daha doğrusu açmaya çalıştı. Makasın ucu bantlanmıştı.
Melis'e baktığımda keyifle sırıttığını gördüm.
"Makas kesmiyor!" Dedi Eylül.
"Makasın kesmesini geç, makasın ağızı açılmıyor." Dedi Zafer.
Yavuz bakışlarını time çevirdi. Bir baş hareketi ile hepsi tepsi başına toplandı ve ellerini ceplerine attılar.
İlk Tolga çıkardı ve 1000 lira bıraktı. Ardından Zafer de 1000 lira bıraktı. Ateş ve Burak da bin lira bıraktıktan sonra geri yerlerine oturdular.
"Maşallah oğlanlara." Dedi Meltem Teyze.
"Keser mi makas artık?" Dedi Yavuz sabırsızca.
"Keser tabi ki Yavuz abi." Dedi Eylül ve cebinden normal bir makas çıkartıp Albay'a uzattı.
Albay sırıtarak makası aldı ve besmele çekerek kurdeleyi kesti.
Tim ıslık çalarak, misafirler alkış tutarak sevincimize ortak oldular. Gülümseyerek yüzüğüme baktım.
"Poz verin! Çekiyorum!" Dedi Eylül ve elindeki kamera ile karşımıza geçti. Herkes yanımızdan çekildi ve kamera kadrajından çıktılar.
Gülümsedim ve Yavuz'un koluna girdim. Yüzük olan elimi kameraya doğru tuttum. Eylül çektiğinde yanımıza geldi ve çektiği fotoğrafı gösterdi.
Ben elimi kameraya doğru gösteriyordum. Yavuz ise bana bakıyordu. Çok güzel çıkmıştır.
"Çok güzel çıktınız." Dedi Eylül.
"Evet bayıldım ben." Dedim ve Yavuz'a baktım. O da benim gibi resmi inceliyordu. Ama biliyordum ki o da beğenmişti.
"Aile ile beraber alalım!" Diye seslendim Eylül. Annem ve babam Yavuz'un yanına, Meltem teyze ve Semih amca da benim yanıma geçtiler. Eylül çektikten sonra ise gittiler.
"Savaş Timi olmadan olmaz bence komutanlarım!" Diye seslendi Zafer.
Yavuz gülümsedi ve kolunu kaldırdı. "Gelin kardeşim." Dedi. Tim yerinden kalktı ve bize ilerlediler. Tolga, Burak ve Ateş benim yanıma geçtiler. Alp abim ve Zafer ise Yavuz'un tarafında kaldılar. Tekrar gülümseyerek fotoğraf çekildiğimizde gittiler.
"Bizsiz olmaz." Dedi Eylül ve kamerayı Tolga'ya verdi. Tolga daha ne olduğunu anlamadan Eylül bizim yanımıza geldi. Melis de yanımıza geçtiğinde Tolga bizi çekti.
"Fotoğraf faslı bittiğine göre bence artık gerçek eğlenceye geçebiliriz." Dedi Melis ve ayağındaki topuklularla seke seke Müzik ile ilgilenen abinin yanına gitti.
Aradan 1 dakika geçtikten sonra etrafı bir dans müziği doldurdu. Çalan şarkıyla gülümsedim. Yavuz ile ilk dansımız olacaktı.
Dans müziğimiz Figen Genç - Nazende Sevgilim'di.
Yavuz elini bana doğru uzatınca gülümsedim ve elini tuttum. Yavuz ikimizi de pistin ortasına geçti ve sol ellerimizi birleştirerek yanda, diğer elini ise belime koydu. Ben de elimi omuzuna koyunca birlikte dans etmeye başladık.
Yan taraftan ayağa kalkan Melis ve Tolga'yı görmemle onlara da hayranlıkla baktım. Melis ve Tolga da bizden biraz uzakta, Melis'in eli Tolga'nın boynuna dolanmış Tolga ise iki eliylede Melis'in belini kavramıştı.
Yavuz'un arkasından dansa kalkan Annem ile Babam ve Meltem Teyze ile Semih Amca'yı görmemle onlara da gözlerim dolu dolu baktım.
"Fazla mı duygulandın sen güzelim?" Dedi Yavuz. Etrafa olan bakışımı kestim ve Yavuz'un gözlerine baktım.
"Galiba öyle oldu. Hepimiz çok mutluyuz." Dedim. Yavuz gülümsedi ve belimdeki kolunu daha da sıkılaştırdı.
Ardından gözleri arkamdan bir şeyi fark etmiş olacak ki kaşları havalandı. Ben de biraz arkama dönerek baktığı yere baktığımda Alp'in Eylül'ün elini tutarak dansa kaldırdığını gördüm.
"Bu Eylül ile Alp ne iş?" Dedi Yavuz. Dudaklarımı bilmiyorum dercesine büktüm.
"Ben de sadece pek hoş bir tanışma yaşamadıklarını biliyorum." Dedim.
"Hayırlısı bakalım." Dedi Yavuz. Dans müziği bittiğinde anında başka bir şarkıya girildi.
Hoparlörden gelen Tello Tello Can halay müziği ile timde ayağa kalktı.
Zafer halayın başındaydı. Yanında sırasıyla Tolga, Melis, Ateş, Eylül, Doğu, Burak vardı. Biz de hemen halayın sonuna geçtik.
Erzincandan Kemahtan Tello Tello Tello Can
Yar Gelir Oynamaktan Tello Tello Tello Can
Kız Parmagin Agrimis Tello Tello Tello Can
Zil Calip Oynamaktan Tello Tello Tello Can.
Gülerek ve gittikçe hızlanarak oynamaya devam ettik. Aramızda bir kaç kişi daha vardı. Kadınların topuklu sesinin ritim ile buluşmasıyla coşku daha da artıyordu.
En sonunda yorularak hepimiz bir kenara oturduk. Aradan 10 dakika geçtikten sonra Melis ve Eylül koşarak yanıma geldiler.
"Kız kalk, nişanında yan gelip yatıyorsun." Dedi Eylül ve kolumdan tutup beni tek hamlede kaldırdı.
"Yavaş Eylül yavaş kolum koptu!" Dedim Eylüle sitemle.
"Söylenme Şeyma haydi kalk." Dedi Melis ve ikiside elimden tutarak beni piste getirdi.
Piste geldiğimiz gibi çalan Güzeller içinden ile güldüm.
Güzeller içinden bir seni sevdiğim
Kalbimi sana, bir sana verdiğim
Biyerlerde bayram olsa da hersek, eğlensek
Felekten bir gece çalsa
Tir tirip söylenmesen
Kan ter içinde eğlenmek
Son gülenin hatrına
Annemde oturduğu yerden kalktı ve oynayarak benim yanıma geldi. Tek elimi tutarak beni etrafımda döndürdü.
"Vallahi seni tebrik ediyorum Neslihan Teyze. Bu güzellikte bir kız doğurmak her annenin harcı değil." Dedi Melis.
"Anneme çekmişim."Dedim ve annemin yanağından öptüm. Annem güldü ve iki elimi de iki eliyle tutarak kollarımızı bir ileri bir geri oynattı.
Değişen şarkı ile Erik Dalı sesi ortamı doldurdu. Herkes ayağa kalktığında bende elbisemi düzelttim.
Karşıma geçen Meltem Teyze ile gülerek onunla karşılıklı Gelin-Kaynana erik dalı oynamaya başladık.
Yandan bana yaklaşan Yavuz ile bu sefer ikimiz karşı karşıya geldik ve ikimizde karşılıklı oynamaya başladık.
Bizim oynamamız ile Meltem Teyze, Annem ve tim alkışlamaya başladı.
"Ben hayatımda böyle güzel oynayan görmedim." Dedi Yavuz kulağıma eğilerek. Koluna yandan dirseğimi geçirdim. Fakat gülerek bana bakmaya devam etti.
Ateş ile Zafer ikimizin yanına geçtiler ve kırtasiyeden aldıkları sahte paraları üstümüze atmaya başladılar.
"Helal komutanlarıma!" Dedi ikiside aynı anda ve başımızdan serpmeye devam ettiler.
Tolga bir anda ikisinin de ensesine şamarı çakınca para serpme etkinlikleri yarım kaldı.
"Lan oğlum dansöze para atar gibi komutanlarıma neden para atıyorsunuz? Çekin gidin kafanızı kırmayayım." Dedi Tolga ve ikisini de yakasından tuttuğu gibi tüm gücüyle böcek atar gibi masaya fırlattı.
"Şerefsizler bir de sahte para atıyorlar. Hayırsızlar." Dedi Tolga ve söylene söylene ikisinin yanına doğru ilerledi.
Tolga Ateş ve Zafer ile uğraşırken biz eğlenmemize devam ettik...
Melis Aysal'ın anlatımından...
Pistin kenarında oturmuş karşımda Tolga'yı kesen kızları kesiyordum.
İki tane kız vardı. Biri Tolga'yı, diğeri ise Yavuz abiyi kesiyordu.
Şeymaya söylemek için ayağa kalktım ve kenarda oturan Şeymaya ilerledim. Şeyma benim geldiğimi görünce bana bakmaya başladı.
Yanına çömeldim ve iyice yaklaştım.
"Şeyma sana bir şey söyleyeceğim." Dedim.
"Noldu kız?" Dedi endişeyle.
"Şu oturan esmer kızları görüyor musun?" Dedim.
"Evet." Dedi.
"Sabahtan beri soldaki seninkini sağdaki ise benimkini kesiyor." Dedim.
"Şaka yapmıyorsun değil mi?" Dedi.
"Kızım ne şaka yapacağım. Ben alıştım artık. Sokaktan geçen kız bile kesiyor benimkini." Dedim.
"Benimkinin daha önce kesildiğine şahit olmadım ama illaki kesmişlerdir." Dedi.
"Bizde onları keselim." Dedim.
"Keselim lan." Dedi ve ayağa kalktı. Ben de ardından ayağa kalktım. Şeyma ile yan yana ilerleyerek kızların yanına doğru ilerledik.
Bizim geldiğimizi gören kızlar yerlerinde toparlandı ve bize bakmaya başladılar.
"Merhaba kızlar." Dedi Şeyma.
"Merhaba Şeymacım. Mutluluklar dilerim sana. Umarım tez zamanda evlenirsiniz." Dedi.
"Sağ ol canım da isim neydi?" Dedi Şeyma.
"Ben Ayda, bu da arkadaşım Ayça." Dedi Ayda.
"Öyle mi? Hoşgeldiniz. Ben de Şeyma, şu sabahtan beri kestiğiniz adamın birinin nişanlısı diğerinin ise komutanıyım." Dedi Şeyma ardından eliyle beni göstedi.
"Bu da kestiğiniz diğer adamın sevgilisi Melis. Umarım tanıştığımıza memnun olmuşsunuzdur." Dedi Şeyma gülümseyerek.
İki kız da öksürdü ve çantalarını alarak ayağa kalktılar.
"Allah mesut etsin. İyi günler." Dediler ve nişandan hızlı adımlarla çıktılar.
Şeyma ellerini kaldırdı ve bana uzattı. Ben de ellerine ellerimle çakınca güldük.
"İyi işti." Dedim.
"Sağ ol canım Melis'im." Dedi Şeyma. İkimizde kol kola girdik ve piste geri döndük...
3 gün sonra
Şeyma'dan...
"Yüksek, yüksek tepelere ev kurmasınlar." Dedi ve oturduğum taşın etrafında dönen Burak, Zafer, Ateş ve Alp abime bakmaya devam ettim.
Maalesefki Kına Gecem iptal olmuştu. Acil görevin çıkmasıyla Şırnak'tan ayrılmıştık.
Annelere Kına Gecesi istemediğimi söylemiştim. Zaten yapacak zamanım kalmamıştı bile. 3 gün sonra düğünüm vardı.
2 gündür görevdeydik. Bu sefer baya zor geçmişti görev. Hem yorulmuş hem acıkmış hem de az savunmamız kalmıştı.
Şuan ise Kına Gecesi yapmayacağımı öğrenen tim üyeleri beni bir taşa oturtmuş ardından ellerinde bir kap ile gelmişlerdi.
Sahte bir Kına Gecesi yapıyorduk.
"Hadi ben saz olayım Zafer abim beni yan olarak alsın kucağına ve beni çalsın."Dedi Ateş.
"Lan bas git. Senden güzel ses çıkmıyor. Burak da daha iyi sesler var. Burak gel bakayım kucağıma." Dedi Zafer.
"Saçmalamayın isterseniz." Dedim.
"Yoo komutanım. Siz şimdi gelinsiniz. Susun, gelinler konuşmaz." Dedi Zafer.
"Sebep?" Dedim.
"Konuşma diyorlarsa konuşmayın Şeyma Üsteğmenim." Dedi arkadan gelen Yavuz.
"Çok haklısınız Yavuz Komutanım." Dedi Burak ve tekrar ellerine kapı aldılar.
"Yavuz Komutanım siz de Şeyma Üsteğmenimin yanına geçin. Size de Kına gecesi yapacağız." Dedi Zafer.
"Yok oğlum bırakın beni." Dedi Yavuz.
"Mızıkçılık yapmayın komutanım." Dedi Tolga ve Yavuz'u yanıma oturttu.
"Nasılmış Yavuz bey buralar. Beğendiniz inşallah." Dedim.
"Dar olmuş biraz. Daha serbest çalışılabilirdi." Dedi Yavuz. Kolunu cimciklemem ile sustu ve uslu uslu önüne döndü.
"Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar." Diyerek etrafımızda dönmeye başladılar.
"Aşlı aşlı memlekete kız vermesinler."
"Annesinin bir tanesini hor görmesinler."
"Uçan da kuşlara malum olsun, ben annemi özledim."
"Hem annemi hem babamı, ben köyümü özledim." Diye devam ettiler.
Şarkıya devam edecekken bir anda atılan kurşunlar ile kendimizi yere attık. Her birimiz hemen silahlarına kavuşmak için yerde sürünmeye başladılar.
"Bana bakın lan. Düğünüme gelmeden size şehit olmak yok oğlum anladınız mı? Aklımızın akıyla çıkıyoruz ve eğleniyoruz Savaş Timi. Anlaşıldı mı?" Dedi Yavuz.
"Emredersiniz Komutanım!" Diye hep bir ağızdan cevap verdik...
-20.Bölüm sonu-
Selamlllaar ben geldiiiiiim.
Biliyorum çok beklettim ama gerçekten sınav haftası, bayram derken ve benim biraz da moralim bozuktu bu aralar. Bölüm yazacak morali kendimde bulamadım.
Ama en güzel şekilde geldik. Bölümümüz tam 4 bin kelime. Benim için uzun yani. Normalde bölümler 3 bin kelime. 1 bin kelime daha daha yazdım.
Bu aralar uyku düzenimin de ağzına ettim. Evimde uyuyamıyorum bu nedenle geceleri evimde kalamıyorum. Kafadan gidiğim.
Bol ŞeyYav sahneleri okuduk. Sonda yine yapacağımı yaptım ve aksiyooon. En sevdiğim yaa.
Bu arada Sevgili Askerin reklamını aranızda yapabilecek olan varsa çok iyi olur. Ben elimden geldiğince tiktok ve yt den instadan yapmaya çalışıyorum. Siz de editler ve ya alıntı paylaşırsanız ben de elimden geldiğince destek olurum:)
Hepinizi çok öpüyorum. Yorumlarınızı, oylarınızı ve takiplerinizi bekliyoruuum. Seviliyorsunuuuuz<3
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.83k Okunma |
707 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |