
Evli,Mutlu, Çocuklu bir aileyiz. Hep de öyle kalacağız.
Son 3 bölüm. Hazır mıyız finale? Bence hazırız.
Umarım sevdiğiniz bir bölüm olur. Eğlenerek ve tadını çıkararak okuyun.
Paylaştığım an itibariyle Sevgili Asker 1. Yılını doldurdu. Nice yıllara
Keyifli okumalar.
22.Bölüm: Aile
Şeyma Kızıltürk'ten...
"Kızım çatlatmasana, ne oldu söyle?" Diyen Melis ile derin bir nefes verdim.
Şuan Tim, Melis, Eylül, annem, babam, Meltem anne, Semih Baba ile oturmuştuk. Daha doğrusu ben çağırmıştım.
"Kızım Yavuz bir şey mi yaptı? Çekeyim kulağını." Dedi Semih amca.
"Bana olan sevginiz bu kadar mı baba? Ben neredeyse 30 yıldır sizin yanınızdayım be." Dedi Yavuz.
"Sus sen." Dedi Meltem teyze. Yavuz annesinin uyarısıyla susarak arkasına yaslandı.
"Ben aslında size güzel bir haber verecektim." Dedim.
Herkes nefesini tutmuş bizi bekliyordu. Herkesi apar topar bize çağırmıştık.
"Ben... Hamileyim." Dedim.
"Teyze oluyoruz!" Diyerek birbirine sarılan Melis ile Eylül ile güldüm.
"Allah be Amca oluyoruz kardeşlerim!" Dedi Zafer. Timdekiler de amca olduklarına seviniyorlardı.
"Anneanne ve dede olmak varmış." Dedi annem ve benim yanıma gelerek bana sarıldı.
"Benim evladımın, evladı mi olacak?" Dedi Babam. Gülümseyerek başımı salladım.
"Babaanne ve dede olduk bizde." Dedi Meltem teyze ve o da bana sarıldı.
Bakışlarım kenardan bizi izleyen Alp abime döndüğünde yüzüm biraz buruklaştı.
"Abi sevinmedin mi?" Dedim. Abim ona seslenmem ile bana baktı ve ayağa kalktı.
"Sevindim abim. Sadece biraz geçmişe daldım o kadar." Dedi.
"Abi biz artık geçmişi geçmişte bıraktık. Kendimize yeni bir sayfa açtık." Dedim.
"Biliyorum abim. Çok mutlu ol." Dedi ve elini karnıma koydu. Çocuğumuza ilk dokunan Yavuz'dan sonra Dayısıydı...
"İnşallah en kısa sürede kucağımıza alacağız." Dedi Yavuz.
"Umarım oğlum." Dedi babam.
Sevgili Bebeğim, bunlar senin sadece akraban değil, canın olacaklar. Anne ve babandan sonra güveneceğin tek kişi olacaklar. Dayın Alp, Babaannen Meltem, Dedelerin Semih ve Alper, Teyzelerin Melis, Eylül ve Ebrar, Amcaların Zafer, Ateş, Burak, Tolga ve Ege...
✨️
3 Ay sonra✨️
"Güzelim, hazır mısın?" Diyen Yavuz ile odadan çıktım. Yavaş adımlarla Yavuz'a ilerlediğimde o da ilk karnıma daha sonra bana baktı.
"Hazırım çıkalım." Dedim. Nereye mi gidiyorduk? Tabi ki de miniğimizin cinsiyetini öğrenmeye. 3 aylık sürede 5 adet operasyona katılmıştım. Son 1 aydır ise karnıma artık belirginleştiği için gidemiyor, dosyalarla ilgileniyordum.
Yavuz kolunu belime sardı ve beni kapıya doğru ilerletti. Kapıda ayakkabılarımı giyindikten sonra üzerime ceketimi giyindim. Artık Eylül ayındaydık. Havalar biraz bozmuştu.
Yavuz kapıyı kitledikten sonra asansöre bastım ve gelmesini bekledik.
"Sence cinsiyeti ne olacak?" Dedim.
"Cinsiyet ayırt etmem ama bana en başından beri Kız olacak gibi geliyor." Dedi.
"Ben erkek hissediyorum. Anneler ne hissederse o olur derler." Dedim.
Asansör geldiğinde ikimizde bindik. Aklıma gelen soru ile Yavuz'a baktım. Bu aralar her şeyi çok merak ediyordum. Bu huydan nefret ensemde Yavuz öpüp başının üzerine koyuyordu.
"Kız olursa ismini ne koyarız?" Dedim.
"Benim aklımda bir isim var ama söylemem." Dedi.
"Benim aklımda da erkek ismi var. Ama ben de söylemem." Dedim. Yavuz güldüğün de ben de güldüm. Çocuk gibiydik.
Siteden çıkıp arabaya bindiğimizde Yavuz heyecandan hastaneye uçarak gelmişti. Yolun kenarına park ettikten sonra tam inecekken beni durdurdu.
"Bekle inme. Araba geçiyor oradan. Ben açarım kapıyı." Dedi ve inip Benim tarafıma geçti.
Kapımı dikkatlice açtığında indim. Yine yol tarafına o geçti ve geniş bir alana geçtik. Hastaneye girdiğimizde doktorun odasının önünde beklemeye başladık.
"Şeyma Kızıltürk!" Diye ismim seslenince ayağa kalktık ve içeri girdik. İçeriye girdiğimiz de bizi ayakta doktorumuz Melek hanım karşıladı.
"Hoş geldiniz Şeyma hanım ve Yavuz Bey." Dedi.
"Hoş bulduk." Dedim.
"Anlaşılan çok heyecanlıyız. Hemen öğrenelim isterseniz." Dedi Melek hanım. Biz onayladığımızda her kontrole geldiğimde yaptığım gibi sedyeye uzandım ve karnıma açtım.
Melek hanım, jeli karnıma sürdü ve miniğe bakmaya başladı. Biz sabırsızlıkla beklerken Melek hanım görmüş olacak ki bize döndü.
"Hazır mısınız?" Dedi. İkimizde nefesimizi tutmuş vereceği cevabı bekliyorduk.
"Miniğimiz Kız." Dedi. O an gözlerimin dolduğunu hissettim. Yavuz'a baktığımda onun ayakta zor durduğunu gördüm.
"Teşekkür ederiz." Dedim gülümseyerek. Karnımı sildim ve doğruldum. Melek hanım ile vedalaştıktan sonra odadan çıktık.
Yavuz çıktığımız gibi karnıma dikkat ederek bana sarıldı. Ben de ona sarıldığımda ikimiz de en mutlu günlerimizden birini yaşıyorduk.
Bizim bir kızımız olacaktı.
"Siz her gün lanet ettiğim bu hayatıma bir çiçek gibi açtınız. Bana nefes aldırdınız." Dedi. Benim de gözlerim bu anı bekliyordu. Yaşlar teker teker gözlerimden düştü.
Yavuz'un da gözlerinden bir damla yaşın düştüğüne şahit oldum. Ama o gine de ayakta durdu ve benim gibi ağlamaya devam etmedi. Gözlerini sildi ve ellerini belime sardı.
Ben de gözyaşlarımı sildim. Ardından belimdeki elini çektim ve ellerimizi kenetledim. Yavuz elimi daha sıkı tuttu ve hastane koridorunda ilerlemeye başladık.
Hastaneden çıktığımızda arabaya ilerledik. Yavuz ilk benim kapımı açtı ve oturmamı bekledi. Ben oturduğumda kapımı kapattı ve kendi koltuğuna geçti.
Arabayı çalıştırıp, yola çıktığında aslında eve gitmiyorduk. Gitmemiz gereken bir yer vardı. Hem de çok önemli bir yer....
💙
Şehitliğin içine girdiğimizde bacaklarım ezberlediği yolu takip etti. Yavuz ile beraber Ege ile Ebrar'a gelmiştik.
Bebeği ilk öğrendiğimizde buraya gelmiştik ve mutlu haberi onlarla da paylaşmıştık. Şimdi ise cinsiyetini söylemeye gelmiştik.
Yavuz ile ikimizde sakindik. Zaten hiç bir zaman onların yanında konuşmazdık. Sessizce gelir, sohbet eder ve giderdik.
Şehit mezarlarını arasında gözlerim en sonunda yan yana o iki mezarı buldu. Ellerimdeki Nergisleri daha sıkı kavradım.
İkisinin mezarının önüne durduğumuzda ellerimiz ayrıldı. Yavuz Ege'ye ilerlediğinde ben de Ebrar'a yaklaştım. Elimdeki nergislerden birini Ege'nin mezarına koyması için Yavuz'a verdim.
Ebrar'ın baş ucuna oturduğumda ellerimle mermerin üzerindeki tozları sildim. Mezar taşındaki Türk bayrağını okşadım ve en sonunda onunla konuşacaklarımı toparladım.
"Bu gün bebeğimin cinsiyetini öğrenmeye gittik. Benim içimden hep erkek geçiyordu. Erkek olacak diyordu içimdeki bir ses. Yavuz ize tam tersi kız hissediyordu. Ama baktığımızda minik bir kızımızın olacağını öğrendik." Dedim.
"Sen şuan yanımızda olsaydın çok güzel bir teyze olurdun Ebrar. Yeğenine her zaman sahip çıkan, kötü bir şey olduğunda yardımına ilk koşan, derslerine yardım eden bir teyze." Dedim.
"Buluşacağız. Ben senin yanına bir gün geleceğim Ebrar." Dedim ve yanından kalktım. Toprağını biraz açarak üzerindeki çiçeklerin arasına Nergisi gömdüm.
Ege'nin mezarına döndüğümde Yavuz'un Ege'nin toprağını sevdiğini gördüm. Ben de mezarın diğer yanına oturdum.
Yavuz daldığı yerden karşısına oturmam ile bana döndü. Bir elimle bende toprağını okşamaya başladım. Diğer elim karnımdaydı.
"Anlattın mi?" Dedim. Yavuz başını salladığında ben de sessizliğe büründüm.
Biricik kızımızın cinsiyetini ilk bilenler en değerli teyzesi ve amcası olmuştu.
🫧
2 ay sonra..
Oturduğum koltukta daha çok yayıldım ve yorgunlukla ofladım. Bir metre yürüsem bile hemen yoruluyordum. Eski çevikliğimi kaybetmiştim. Doğumdan sonra asla kendime acımayacaktım. Kızımızın üsteğmen, çevik, yapılı bir annesi olmasını isterdim.
Şuan askeriyedeydim ve dosyalarla uğraşıyordum. Yavuz evde tek kalamama izin vermediği için sabahın erken saatlerinde annesiyle işe gelen çocuklar gibi onunla askeriyeye geliyordum.
Oturduğum koltuktan kalktım ve üzerime hırkamı geçirerek odamdan çıktım. Bahçeye doğru ilerlerledim. Bahçeye çıktığımda tam bankların orada Yavuz ile konuşan bir adam gördüm.
Yanlarına gitmek ile gitmemek arasında kararsızdım. Yine de sohbetlerini bölmek istemedim ve geldiğim yolu geri dönmek için ilerleyecektim ki Yavuz bana gülümsedi ve eliyle gelmem için işaret verdi.
Adımlarım ona doğru ilerlerken adamında gözleri beni buldu. Beni tanıyor olmalı ki gözlerinde samimiyet vardı. Yavuz'un yanına vardığımda Yavuz beni kendine çekti.
"Bahsettiğim ve seni tanıştırmak istediğim karım Şeyma." Dedi Yavuz. Benden bahsettiğine göre bu kişi yakın bir dostuydu.
Karşımdaki adam da yüzünde bir tebessüm ile bana elini uzattı. Hiç bozmadan uzattığı elini tuttum ve sıktım.
"Aral ben." Dedi.
"Şeyma." Dedim.
"Aral eski dostlarımdan biridir. Çanakkale'de JÖH kendisi. Bazen bize de desteğe geliyor sağ olsun." Dedi Yavuz.
"O kadar övülecek bir şey yok. Kardeşlerimizin ne zaman nerede bize ihtiyacı varsa, oradayız." Dedi Aral.
"Allah razı olsun kardeşim." Dedi Yavuz. Ardından Aral'ın telefonu çaldığında cebinden çıkardı ve ekrana baktı. Ben de kenardan ekranında yazan ismi gördüğümde belli olmasa da tebessüm ettim.
Güneş'im☀️
Yazıyordu. Büyük ihtimalle ya karısı ya da sevgilisiydi.
"Ben bir Albay'ın yanına uğrayayım Yavuz." Dedi ve bana döndü. "Seninle de tanıştığıma memnun oldum Yenge." Dedi.
"Tamamdır abi, sonra konuşuruz." Dedi Yavuz.
"Ben de tanıştığıma memnun oldum." Dedim. Aral bizi onaylayınca binaya doğru ilerledi. Yavuz Aral'ın gitmesi ile bana döndüğünde ilk önce karnımı okşadı daha sonra yanağımdan öptü.
"İyisiniz değil mi? Bir sıkıntı yok?" Dedi.
"Yok sevgilim. Sadece sıkıldım, biraz hava alayım dedim." Dedim.
"Tamam güzelim. Ben bugün geç çıkacağım. Bir toplantı var. Sen eve git. Annenler bizdelermiş." Dedi.
"Tamam o zaman. Akşam evde görüşürüz." Dedim.
"Görüşürüz birtanem." Dedi. Ben geri binaya döndüm ve odama gittim.
Çantamı aldıktan sonra odamı kilitleyip çıktım. Bahçeye döndüğümde Yavuz ortalıkta gözükmüyordu. Bahçenin çıkışına ulaştığımda girişteki nöbetçi askerlere selam vererek dışarı çıktım. Kasım ayında olduğumuzdan dolayı hava bir hayli soğuk ve sisliydi. Karnımda hissettiğim tekmeyle elimi karnıma götürdüm ve nazikçe karnımı sıvazladım. Minik kızımızın hareketleri gelişmişti.
“Hava soğuk değil mi anneciğim?” dedim. Üzerime giydiğim montuma daha sıkı sarıldım ve karnımı da iyice kapattım. Normalde araba kullanırdım ama hamilelikte araba kullanmak riskli diye biliyordum. Ani bir frende benim öne savrulmam ile bebek direksiyona çarparak sıkışabilirdi.
“Hava soğuk ama bence taksi durağına kadar yürüyebiliriz.” dedim. Askeriyenin önünden uzaklaşırken arkamdan gelen ses ile durdum.
“Şeyma Üsteğmenim, hava soğuk olduğundan dolayı Yavuz komutanım sizi eve bırakmamı söyledi.” dedi. Yavuz kendi gelemediğinden dolayı ve bizi taksiyle göndermek istemediği için bir asker ile bizi eve bırakacaktı.
“Tamam olur, teşekkür ederim.” dedim karşımdaki askere. Arabaya bindiğimde askerde arabayı çalıştırdı. Montuma daha sıkı sarıldım ve dışarıyı izlemeye başladım.
“Sen beni Demir Caddesi’nde bırak.” dedim.,
“Emredersiniz.” dedi asker.
Şehir ile dağa çıkan yol ayrımına geldiğimizde asker şehir yoluna girmek yerine dağ yoluna girdi. Ben kafamı camdan kaldırdım ve öne doğru baktım. Tam arkasında oturuyordum.
“Şehir yoluna girecektik.” dedim.
Dikiz aynasından göz göze geldiğimizde bagajdan öne eğilen adamı görmem ile geri çekilecektim ki boynuma sarılan kol ve ağzıma kapanan gazlı bez ile koldan kurtulmaya çalıştım. Fakat nafileydi. Gazlı bezin etki etmemesi için mefesimi tutuyordum ama hamile olduğum için zorlanıyordum.
En sonunda boğulacak gibi oldum ve nefes aldım. Aldığım gazla ilk kızım karnımda deli gibi tekme atmaya başladı. O da benim gibi çaresizdi. Gözümden düşen yaş ile daha fazla dayanamadım ve sıktığım kolu bırakarak karnıma sardım. Gözlerim kapandığında ve bilincimi kaybetmeden 10 saniye önce duyduğum tek ses..
“Sancak’ın biricik karısı Alaca elimizde. Hem de hamile bir şekilde.”
🍃
Burnuma gelen kötü koku ve yüzüme vurarak beni rahatsız eden ışık ile gözlerimi açtım. Gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım. En sonunda ayıldığımda gözlerim etrafta gezindi. Bağlı olan ellerim ve ayaklarımı gördüğümde derin bir nefes verdim.
Karnımda hissettiğim tekmeler ile gözlerim karnıma çevrildi. Kızıma dokunamıyordum. ‘Buradayım, anneni hisset annecim’ diyemiyordum. Konuşmamı duyar mıydı bilmiyordum. Henüz duyma algıları pek gelişememişti. Yine de belki duyar, korkusu geçer diye kısık ve zarif bir ses ile konuşmaya başladım.
“Annem, güzel kızım korkma. Annen burada korkma, ürkme. Çok yakında babanın yanına gideceğiz. Şimdi ne olursun sakinleş bir tanem.” dedim.
Hareketlerin durması ile gülümsedim. Gülümsemem sertçe açılan kapı ile söndü. Anne Şeyma kişiliğinden Üsteğmen Alaca oldum.
“Vay Vay kimler görüyorum. Üsteğmen Alaca bizim malikanemize mi gelmiş?” dedi karşımdaki kadın.
“Kusura bakma yeni bok yuvanıza elim boş geldim. Bir dahakine daha kalabalık geliriz, hem de bolca ellerimiz dolu geliriz.” dedim alayla. Karşımdaki kadın da güldüğünde yandaki sandalyeyi çekti ve tam karşıma oturdu.
“Senin burada olman bile benim için en büyük hediye komutanım. Hem zaten bizim çocuklar yeterince elleri dolu geliyor. Baksanıza bana Alaca’yı getirmişler.” dedi.
“O elleri sikip ağızlarına sokmadığıma dua etsinler.” dedim.
“Tek sizi değil bu arada. Daha önce çok ama çok masum Ebrar Öğretmeni de getirmişlerdi. Baya kuvvetliler yani.” dedi.
Ebrar ismini duymam ile alaylı tavrım kesildi. Damarlarımda hissettiğim nefret ile arkamda birleştirdiğim ellerimi sıktım. Cevap vermeyişim ile karşımdaki kadının keyfi daha da keyiflendi.
“Ay pardon üsteğmenim, yaranızı deştim. Ama biliyor musunuz, ben en çok da bunu severim.” dedi.
“Sizin o çok sevdiklerinizi biz insanlara zarar vermeyelim diye yapmıyoruz. Bu da bizim insanlığımızın en büyük örneği olsun.” dedim. Kadını en sonunda kudurtmayı başarmış olacaktım ki o da alaylı bir tavırdan ciddi bir hal aldı.
“Senin hakkında elimde olan bilgileri unutuyorsun galiba. Binbaşı baban, Yüzbaşı annen. Oh ne güzel hayat değil mi? Kimse sana dokunamaz, karışamaz. Bebekliğinden beri böyle büyümüşsündür sen.” dedi. Aklıma 4 yaşında annesiz ve babasız kalışım, yetiştirme yurtlarında büyüyüşüm ve 26 yaşında annem ile babamın yaşadığını, asker olduklarını öğrenişim geldi. Gerçekten güzel hayatmış değil mi?
“Aynen öyle. Ne o kıskandın mı? Yoksa sen çocukluğundan beri bu pislik yerde mi büyüdün?” dedim. Karşımdaki kadın yüzüme sert yumruğunu geçirdiğinde kafam yana düştü.
Ayağa kalkarak çenemi kavrayarak havaya kaldırdığında bende inatla yüzüne baktım. Sabahtan beri yüzünü kapatan saçları açıldığında onun 5 aylık göreve gittiğimizde en son operasyonda yakalamaya çalıştığım kadın olduğunu gördüm.
“Bana bak kızım, ben Ceylan Sarı’yım. Ve bu hayatta en son göreceğin yüzüm. O yüzden gebermene az bir zaman kalmışken benimle iyi geçin yoksa seni şimdi gebertirim.” dedi. Yüzümü çenemdeki eliyle sarstı. “Duydun mu beni?” dedi.
Yüzümü geri bıraktığında elleri karnıma dokundu. Belimi havalandırarak itmeye çalıştım. Kızıma dokunmasını engellemeye çalıştım.
“Hamilesin bir de. Oh ne güzel.” dedi. Ellerini geri çektiğinde aklına bir şey gelmiş olacak ki keyifle ellerini göğsünde bağladı.
“Yazık sana ya. Herkes seni evde biliyor ama sen bizimlesin. Kocanın gece geç saatlere kadar toplantıları var ve seninle konuşmayacak. Ama senin için vakit dolmuş olacak. Anlayamıyorum sen neden evinde oturup yemek yapmak yerine dağda savaşıyorsun. Bir çok kadın doğuruyor, yiyor içiyor.” dedi.
“Bana savaşmayı ailem öğretti. Anam gibi yemek yapmasını-ki o da savaşıyor- da bilirim, babam gibi savaşmasını da. Vatanımın zaferi zaten bana en büyük ziyafettir.” dedim. Kadın sinirle belinden silahı çıkardı ve kafama tuttu.
“Senin için yolun sonu.”dedi.
Fakat birden silahı kafamdan çekip karnıma tuttu. Kızımın tekrardan sanki hissediyormuş gibi hareket etmeye başlamasını hissettim. Benim için ise ilk kez bir korku duygusu oluştu. Kızım daha... çok küçüktü. 5 aylıktı. Eğer ona bir şey olursa kendim zaten yaşayamazdım. Kızımın olmadığı bir yerde bende olamazdım.
“Bebekleri öldürmeyi daha çok severim.” dedi.
Tetiği çekecekti ki kırık camdan içeriye bir kurşunun girmesi ve Ceylan’ın beynini delmesi bir oldu. Ben direkt kırık cama bakarken kırık olan yerin küçücük bir yer olmasını ama yine de atışın tam 12’den olmasını vuran kişinin asker olduğundan anlamıştım.
Cam büyük bir şey ile kırıldı ve ardından içeriye maskeli biri girdiğinde sadece ona bakıyordum.
Bu kişi ne Yavuz ne de timden birisiydi.
Yüzündeki maskeyi çekip çıkardığında onun Aral Doğuş Örsel olduğunu gördüm. Yavuz’un yakın arkadaşı olan.
“İyi misin yenge?” dedi ve hemen ellerimle ayaklarımı çözdü.
“İyiyim, sağ ol.” dedim. Oturduğum yerden ondan yardım alarak kalktım.
“Benim sevgilim de burada yenge. Hemen dışarıda, onunla beraber geldik seni kurtarmaya. Onun yanına götüreceğim seni, benim şu evi bir araştırmam gerek.” dedi.
Halim olmadığından dolayı onu sadece onayladım. Camdan geri çıktığımızda bize doğru koşan sarışın, mavi gözlü kadını gördüm.
“İyi misiniz?” dedi endişeli bir şekilde.
“Güneş sen Şeyma yengemin yanında kal. Ben içeriyi arayıp geleceğim.” dedi Aral.
“Dikkatli ol.” dedi adının Güneş olduğunu öğrendiğim kadın.
Kadın beni kollarımdan destek vererek bir ağacın gölgesine oturttu. Sadece yüzüme bakarken ben ona gülümsedim.
“yardım ettiğin için teşekkürler.” dedim.
“Rica ederim. Siz iyi olun yeter. Bu arada ben Güneş Parla Adıgüzel.” dedi.
“Şeyma Kızıltürk bende.” dedim.
“Asker eşiymişsiniz galiba?” dedi.
“Hem asker eşi hem de askerim.” dedim. Güneş'in haberi yokmuş olacak ki şaşırdığını anlayabilmiştim.
“Terörle Mücadele Savcısıyım bende.” dedi.
Çok zarif bir kadındı, savcı olmasını hele ki terörle mücadele beklemiyordum.
“Aral ile birbirinizi nasıl bulduğunuzu şimdi anladım.” dedim. Güneş gülümsedi.
“Askeriye de.” dedi.
“Çok normal, ben de Yavuz ile askeriye de tanıştım.” dedim.
“Eşin ile beraber olabiliyorsun bu çok güzel bir şey. Ben benimki ile beraber gidemiyorum, sadece ne operasyonu olduğunu biliyorum.” dedi
“Eşle beraber olmak o kadar iyi değil. ‘Şeyma sen oraya girme’, ‘Buraya gelme’ sözlerini çok sık duyuyorum.” dedim.
Güneş ile sohbet çok hoştu. Hep etmek isterdim... keşke illerimiz yakın olsaydı. Ama doğası buydu. Her şeyin bir gerçeği vardı ve biz bunu değiştiremezdik...
22.Bölüm sonu
Aksiyon olmazsa olmazım. Ne yani hamile diye hayatın coşkusunu yaşamasın mi???
Küçük bir ricam var. Okuduğunuz 22 bölüm toplamında sizden duygu ve düşüncelerinizi yazmanızı istiyorum. Hepsi bende anı duracaklar.
Bölümümüzde Güneş ve Aral var. İlk kez duyanlar beğenmiştir umarım. Yeni karakter değiller. Ufak bir konuk oldular geri gidecekler çünkü onların özel evrenleri var.
Kumsalın Hanımefendisinden 3 yıl sonrayı anlattığım için spoiler vermemeye çalıştım. Vermedim hatta. Çünkü şimdi detay versem 9. Bölümden 49. Bölüme ışınlanacağız, hiç gerek yok bence wjwjwjrjdn
Hepinize sevgilerimle, görüşmek dileğiyle
-Yazar Eylül İ.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.83k Okunma |
707 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |