@eylulunuz
|
Duygusal yapmaya çalıştığım bir bölümle karşınızdayım. Duygusalsanız yanınıza bir peçete alın. Kesin söylüyorum 4.bölüm cumartesi günü! İyi okumalar 3.Bölüm: Sen de Bırakma /Yazarın Anlatımıyla/ (Yıl 2002) Küçük kız saatlerce o koltukta yatmıştı. Fakat ne annesi ne de babası gelmişti. Acıkmıştı. Aklına dün annesiyle yaptığı Patatesli börek geldi. Hemen mutfağa koştu. Tepsinin üzerindeki örtüyü kaldırdı. Tepsinin içinde 1 tane börek kalmıştı. Düşündü, yemeyecekti. Annesi gelince yiyip iyileşmesi için ona verecekti. Odasına gitti. Boş boş yatağında otururken gözüne yerdeki boyalarla kağıtlar çarptı. Hemen aldı ve annesini, babasını ve kendini çizmeye başladı. Kalemle tam annesini çizecekti ki kalemin ucu kırıldı. Hemen açacağını alıp açmaya başladı. Açılmıyordu. O kalemi bırakıp başka bir kalemi eline aldı. Annesini çizmişti fakat tam ellerini birleştirirken kalem çizmemeye başladı. Ofladı ve resmi kaldırdı. Elleri birleşmese ne olurdu? Annesi yanındaydı zaten birleşmesine gerek yoktu. Birden Evin kapısı açıldı. İçeriyi babasının ağlama sesleri doldurdu. Şeyma hemen kalktı ve salona koştu. Babası kapıyı kapatmış, arkasına çökmüş ağlıyordu. Küçük kız hemen babasının yanına gitti. "Baba annem nerde? İyileşecek değil mi?" diyerek sordu. Adamın ağlamaları çoğaldı. "Niye ağlıyorsun baba?" diye sordu. Baba kendini toparlayarak. "Şeyma'm artık annen yanımıza gelmeyecek. Ama seni gökyüzünden izliyor olacak tamam mı?" dedi. Küçük kızın gözleri dolmuştu. Biliyordu annelerin gökyüzünden izlemesinin anlamını. Annesi ölmüştü. " Ne yani annem öldü mü?" dedi. Adam gözlerini kızına çevirdi. İkisinin de gözleri dolu doluydu. "Evet" dedi babası. Şeyma ağlayarak odasına gitti. Kendisi için artık çok değerli olan yastığı aldı. Değerli olmasının sebebi annesinin ona dedikleriydi. "Eğer korkarsan bu yastığa sarıl tamam mı kızım? Bu yastığa sarılırsan bana da sarılmış olursun." demişti annesi. Hemen yastığı kolları arasına aldı. "Bak anne, sana sarılıyorum." dedi tavana doğru. Küçük kız artık dayanamayarak gözlerini kapattı. Rüyasında O kadının annesini bıçaklamasını görüyordu. Küçük kız nefes nefese uyandı. Daha fazla dayanamadı ve oda ağlamaya başladı. Sessiz ağlıyordu eğer babası gelirse onu sustururdu. Ama o ağlamak istiyordu. Susturulmak değil. Aradan 3 gün geçişmişti. Babası annesinin öldüğü günün sabahı göreve gitmişti. Babası 3 gün sonra geleceğini söylemişti. Neden hala gelmemişti? Derken evin kapısı çalındı. Küçük kız heyecanla kapıya koştu. Kapıyı açar açmaz babasını görmeyi beklerken karşısında albay, 1 tane asker ve babasının asker arkadaşı vardı. "Anneni çağırır mısın küçük?" dedi Albay. Gözlerim doldu. "Annesi 3 gün önce vefat etti Albayım." dedi Yusuf amca. Albay şok bir ifadeyle bana döndü. "Senin yanında kim kalıyor?" dedi Albay. "Kimse, tekim" dedim. Arkadaki asker konuşmaya başladı. "Komutanım kıza söyleyelim. Burada ailesini bilen kimse yok." dedi. Küçük kıza söyleyecekken arkadan bir kadın geldi. "Bana söyleyin ben Şeyma'nın manevi teyzesiyim. Annesinin arkadaşıyım." tüm herkes kadına döndü. Küçük kız az önce tanıyamadığı kişi Beste teyzesiydi. Küçük kız hemen koştu. "Beste teyze babam nerede , ne zaman gelecek?" diyerek sordu. Albay konuşmaya başladı. "Özel kuvvetler Teğmen Alper Güren, sınırda çatışmada şehit edilmiştir. Başınız sağ olsun." dedi. Beste teyze ağlamaya başlamıştı. Hemen aklıma şehit olan ailelere başınız sağ olsun dediklerinde vatan sağ olsun dedikleri geldi. Ve Şeyma da hayatının sonuna kadar duyacağı o cümleyi kurdu. "Vatan sağ olsun" / Şehit haberinin üzerinden 1 yıl sonra/ Beste Şeyma'ya çok güzel bakıyordu. Aralarında anne-kız ilişkisi olmuştu. Neslihan Beste'nin çok yakın dostuydu. Hep birbirlerine gelip giderlerdi. Beste Neslihan'ın kızını kendi kızı gibi severdi. Beste hamileydi. Bir kızı olacağını öğrenmişti. Neslihan'a teyze olacağını söyleyecekti. Ama öğrenemeden gitmişti. Alper'e dayı olacağını söyleyecekti. Öğrenemeden gitmişti. Şuan Şeyma'yla resim yapıyorlardı. Bir yandan da düşünüyordu. Eşi Aslan bey Şeyma'yı istemiyordu. "Şehit kızına bakamam. Şimdi gider komutanlara benle ilgili bir şey söylerse benim hayatımı bitirir." diyordu. Bazen Şeyma'yla Aslan'ı yalnız bıraktığında Şeyma'nın vücudunda morluklar görmüştü. Ne kadar Aslan'ı uyarsa da boşunaydı. "Benim hanemde yaşıyorsa istediğimi yaparım. Umurumda olmaz." derdi. Akşam olmuştu. Şeyma dayanamayıp uyumuştu. Üzerini örttüm ve odadan çıktı. Mutfağa doğru gitti Beste. Artık tezgahın üstünde bıçak bulundurmuyordu. Şeyma ne zaman bıçak görse kriz geçiriyordu. Beste yemek yapmaya başlayacakken evin kapısı yumruklandı. Beste korkarak kapıya gitti. Açtığında karşısında kocası vardı. "Ne oldu? Bu halin ne?" dedi Beste. "Onu o yeğenin olacak velede sormak lazım!" dedi Aslan bey. Aslan bey sert adımlarla Şeyma'nın odasına gitti. Beste durdurmaya çalışsa da beceremedi. Aslan bey hemen küçük kızın kolundan tuttu. "Kalk lan gidiyorsun buradan yurda götüreceğim seni! İstemiyorum artık seni evimde." Beste hemen kocasının kolunu tuttu. "Ne diyorsun sen o benim yeğenim! İstediğin gibi götüremezsin onu!" dedi Beste. Aslan bey karısının hamile olduğunu umursamadan sertçe itti. "Bana bak! Bir daha benim işime karışırsan seni ve o karnındaki çocuğu öldürürüm!" dedi Aslan bey. Teyzesine dediklerini duyan Şeyma hemen bağırdı. "Hayır! Tamam geleceğim ama teyzeme bir şey yapma. O da benim yüzümden ölmesin ne olur" dedi Şeyma. Beste'nin gözleri dolmuştu. Biliyordu korkuyordu bana bir şey olmasından. Ama o da korkuyordu ona bir şey olmasından. Beste kocasını durduramayacağını anlamıştı. Şeyma'nın önünde eğildi. "Teyzecim, şimdi gitmek zorundasın ama ben sana ulaşacağım tamam mı?" dedi. Şeyma başını salladı. Ve kocası Şeyma'yı alıp evden çıktı. Yapamamıştı. Neslihan'ın ona bıraktığı emanetine sahip çıkamamıştı. Şeyma'yı 3 Haziran'dan sonra görememişti... -Yıl 2014 Yavuz'un kız Kardeşi- Yavuz annesi ve babasıyla birlikte kız kardeşini arıyorlardı. Yavuz'un kız kardeşi daha 13 yaşındaydı. Küçük değildi. Fakat ortalıklarda yoktu. Yavuz kız kardeşi Hande'yi çok seviyordu. Abisi ailesine bile söyleyemediği sırlarını Hande'ye söylüyordu. Babası Emlakçıydı, annesi ise ev hanımı. Akrabalarının hepsi ise askerdi. Yavuzda Kara Harp Lise' sinde okuyordu. Ailesine asker olmak istediğini söylediğinde hepsi anlayışla karşılamıştı. Bordo bere ve Özel kuvvetler askeri olmak istiyordu. Hande'yi aramaya devam ettiler. Birden kapı çalındı. Annesi Meltem hanım koşarak kapıya gitti. Dayısı gelmişti. Gözleri kıpkırmızıydı. Semih bey hemen kapıyı gitti. "Ne olmuş? bulabildin mı?" dedi Babası. Dayısı kıpkırmızı gözlerini Semih beye döndürdü. "Teröristler kaçırmış. Öldürerek denize atmışlar. Cansız bedeni denizde bulundu." dedi Dayısı ağlayarak. Yavuz kaskatı kesilmişti. Etrafta annesinin feryatları, babasının hıçkırıkları... Yavuz odasına gitti. Orada ağlayamazdı. Odasına kapandı ve düşünmeye başladı. Handeyle güzel anıları. İsmini kendisinin koyuşu. Ödetecekti. Kardeşinin katillerinin soyunu sikecekti. Artık acımasızdı. Öfke doluydu. Kardeşinin ölümüyle Gözleri öfke dolmuştu. -Günümüz- Şeyma hala ameliyattaydı. Ne bir hemşire çıkıyordu ne de doktor. Ameliyathanenin önünde oturmuş tim arkadaşlarının sağlık durumunu öğrenmeye çalışan Savaş Timi vardı. Bir anda ameliyathanenin kapısı açıldı. "Hastanın AB RH+ kana ihtiyacımız var. Uyuşan var mı?" dedi hemşire. Yavuz hemen ayağa kalktı. "Benim ki uyuşuyor. Alabilirsiniz." dedi Yavuz. "Tamamdır sizi hemen alalım hastamızın durumu acil." dedi hemşire. Hemşire Yavuz'un kanını almak için bir sedyeye oturtturmuştu. "Hastanın durumu ne? Bilgi verebilir misiniz?" diyerek sordu Yavuz. Hemşire derin bir nefes aldı. "Çok kan kaybetmişti. Omzundaki kurşunu çıkardık. Hastanede 2 gün tutacağız fakat 1 ay operasyona çıkması yasak evde Annesi bakarsa iyi olur" dedi hemşire. Yavuz başını salladı. "Teşekkür ederim hemşire hanım" dedi Yavuz. Kan verdikten sonra timin yanına döndü. "Gözümüz aydın beyler. Teğmenimiz iyi, fakat 1 ay operasyona çıkmayacak." dedi Yavuz. Bütün tim derin bir nefes verdi. Doktor ameliyathaneden çıktı. "Şeyma Güren'in yakınları?" dedi Doktor. Yavuz öne çıktı. "Biziz" dedi. Doktor boğazını temizledi. "Hastamızın durumu iyi, Kanaması çok fazlaydı durdurduk. 2 gün misafirimiz. 1 ay da operasyona çıkması yasak. Tekrardan geçmiş olsun." dedi doktor ve yanımızdan ayrıldı. 1 ay operasyona çıkmayacağını öğrendiğinde bakalım nasıl ağzımıza sıçacak. diye Yavuz içinden düşündü. Olsun, iyi olması Yavuz için yeterdi. İstediği gibi ağzına sıçabilirdi. Ameliyathanenin kapısı açıldı ve bembeyaz yüzü ve dağılmış saçlarıyla Şeyma çıktı. Bu kesinlikle Şeyma değildi. Şeyma kumral tenliydi. Beyaz değil. Alaca normal odaya alınmıştı. Fakat daha uyanmamıştı. Uyanmasını ve iyi olduğunu görmek istiyordum. Zaten şuan uyanması mucize olurdu. Yavuz düşünürken birden telefonu çaldı. Annesi arıyordu. Hemen açarak kulağına götürdü. "Alo? Oğlum nasılsın?" "İyiyim annem, sen nasılsın?" dedi Yavuz. "Ben iyiyim oğlum da sen iyi değilsin. Var sende bir şeyler anlat bakayım annene" dedi Meltem hanım. Annesi her şeyi çakardı bunu da çaktırmıştı. "Timimden bir asker yaralandı. Ona üzgünüm" dedi Yavuz. "Ah yavrum benim üzülme sen. Güçlüdür oğlumuz, boşuna asker demiyoruz." dedi annesi. Yavuz gülmemek için zor duruyordu. "Anne erkek değil. Kadın" dedi Yavuz. "Ne? Kadın asker mi? Ay maşallah Allah nazarlardan saklasın kızımızı. Oğlum bir ara getir şu kızı Ankara'ya Hatice teyzenle kurşun dökelim. Valla Hatice teyzen bir üfler ne dert ne tasa" dedi Meltem hanım. Yavuz güldü. "Biliyorum anne. Zaten o yüzden getirmiyorum. Hatice teyze bir üflüyor Ankara'dan sınıra kadar yolun var" dedi Yavuz. "Sen zaten çok biliyorsun. Hatice teyzen dert kalmasın diye üflüyor." dedi Meltem hanım. "Anne kadın üfleyince yenileri ekleniyor valla. Bak kaç yıldır bana üflemiyor. Ne derdim var ne tasam" dedi Yavuz Derken arkadan bir ses duyuldu. Ege... "Komutanım Meltem teyzem mi?" diye sordu. Başımı aşağı yukarı salladım. Hemen telefonu aldı elimden. "Lan" diye tepki verdi Yavuz. "Merhabalar Meltem teyzem nasılsınız? Ben Ege" diyerek konuşmaya başladı. 🎈 Ege'den Şeyma komutanımız Ameliyattan çıktıktan sonra Yavuz komutanım beni okulda bulunduğumuz kadınların sağlık kontrollerini yaptırmam için yollamıştı. Kadınlar koridorda oturmuş bekliyordu. Aralarından sarışın olan benim geldiğimi görünce hemen ayağa kalktı. "Şey, yaralanan askeri bende görmek istiyordum. Müsait olunca görebilir miyim?" diye sordu. Tebessüm ettim. "Komutanıma söylerim. Anlayışla karşılayacaktır fakat sizlerin sağlık kontrollerinizi yaptırmak zorundayım. Operasyon için önemli, izniniz var mı?" diyerek sordum. İki kadında başlarını olumlu anlamda salladılar. Bu cevaplarına karşılık kendimi tanıttım. "Asteğmen Ege Kaya. Sizde bana kendinizi tanıtarak kimliklerinizi verir misiniz?" dedim. Sarışın olan çantasından kimliğini çıkardı ve bana uzattı. "Öğretmen Ebrar Sezer" dedi. Demek sarışın bombanın adı Ebrar... Aman ne diyorum ben ya öğretmen o Ege! Diğer kadında kimliğini uzattı. "Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Beste Aysal" dedi. Kimlikleri aldım. "Buyurun efendim, gidelim." dedim. Beste hanım kolumdan tuttu. "Yeğenimin yanına geri gelebileceğim değil mi? Çok uzun sürmeyecek." dedi. Başımı salladım. "Merak etmeyin komutanımın yanına geri gelebileceksiniz. Ve endişelenmeyin Yavuz komutanım yanında güvende." dedim. Beste hanım da başını salladı. Öğretmenlerin sağlık kontrollerini yaptırmıştık. Kısa sürede çıkacaktı. "Buyurun, sizleri evlerinize bırakayım." dedim ikisi de onaylamadı. "Ben yeğenimin yanında refakatçi olarak kalacağım" Dedi Beste hanım. Başımı salladım ve Ebrar'a döndüm. "Ben de komutanınızı ziyaret edip öyle gitmek istiyorum." dedi. Boğazımı temizledim. "Tabi ki, gidelim" Yavuz komutanımı arıyordum. "Ne var lan" diye telefonu açtı. "Komutanım hanımlar Şeyma komutanımı görmek istiyorlarmış" dedim. "Lan manyak zaten Beste hanım Şeyma'nın teyzesi ne diye bana soruyorsun? Kapat şu telefonu Te Allah'ım sen sabır ver" dedi ve Telefon kapandı. Beste ve Ebrar'a döndü. "Buyurun" dedi. Komutanımın odasının kapısını çalarak içeri girdik. Yavuz komutanım Şeyma komutanım yanında oturmuştu. Şeyma komutanım ise çoktan kendine gelmişti. Kadın ameliyattan yeni çıkmıştı fakat kitap okuyordu. Bizi görünce Yavuz komutanım ayağa kalktı. Şeyma komutanım da yerinden doğruldu. "Hoş geldiniz" dedi Yavuz komutanım. "Hoş bulduk oğlum" dedi Beste hanım. Ebrar da başıyla selam verdi. Fazla çekingendi bu kız. Dikkatimi çekiyordu. Her an bakmak istiyordum fakat beni tacizci zannedecek ve kafama çanta geçirecek diye korkuyordum. Beste hanım Şeyma komutanıma doğru ilerledi. Şeyma komutanımın gözleri dolu doluydu. Beste hanım hemen Şeyma'ya sarıldı. Ve ikisi de hıçkırarak ağlamaya başladılar. Ben duygusal bir film izliyormuş gibiydim. Yavuz komutanım birden yükseldi. "Haydi burayı boşaltın. Teyze-yeğen yalnız kalsınlar." dedi. Ebrar konuşmaya başladı. "Ben hemen bir şey diyecektim." dedi. Şeyma teyzesinden ayrılarak Ebrar'a döndü. Ebrar boğazını temizledi. "Geçmiş olsun Şeyma komutanım. Eğer rahatsız olmasanız size numaramı vermek isterim." dedi. Şeyma komutanım başını salladı. "Tabi ki isterim" dedi Şeyma komutanım ve telefonunu aldı. "Buraya yaz ve çaldır." dedi. "Tamamdır. Bu arada ben Öğretmen Ebrar Sezer kusura bakmayın söylemeyi unuttum." dedi Ebrar. "Sorun değil Ebrarcım" dedi Şeyma komutanım. Ebrar ve Şeyma komutanım telefon numaralarını birbirlerine verdikten sonra Yavuz komutanım, ben ve Ebrar odadan çıktık. Yavuz komutanım konuşmaya başladı. "Üsteğmen Yavuz Kızıltürk, eğer bir ihtiyacınız olursa Şeyma'yı aramanız yeterli olacaktır. Ege Ebrar hanımı evine bırak" dedi Yavuz Komutanım. "Emredersiniz komutanım!" dedim. Ebrarla birlikte çıkışa yürüyorduk ki arkadan Yavuz komutanımın sesi geldi. "Ege bundan sonra Ebrar hanımın şoförlüğünü yapıyorsun." dedi. "Emredersiniz komutanım" dedim. Ebrar mahcup bir ifadeyle bana döndü. "Kusura bakma sana da dert oldum. İstersen götürme ben komutan sorarsa götürüyor derim." dedi. Ebrar'a döndüm. "O nasıl söz Öğretmen? Tabi ki götüreceğim. Bu benim görevim ve lütfen kendini yükmüşsün gibi hissetme" dedim. Bu cümlelerim birazda olsa Öğretmenin mahcubiyetini azatlaştırmıştı. "Sağ ol Ege" dedi. Ege mi demişti? Şeyma'dan Teyzemle tek kalmıştım. İkimizde gözlerimizle konuşuyorduk. Aradan 22 yıl geçmişti. Bir çok konuşacak şey vardı. Fakat biz susuyorduk. Yüreğimizdeki o boşlukları doldurmaya çalışıyorduk. "Şeyma'm sen ne kadar da büyümüşsün. En son gördüğümde minicik bir şeydin" dedi. Gözlerimden bir damla yaş süzüldü. "Teyze bir tek benim bedenim büyümedi ki" dedim titreyen sesimle. "Yaralarım da büyüdü, acılarım da büyüdü, kalp kırıklarım da büyüdü." dedim. Teyzem burnunu çeke çeke yanıma gelerek oturdu. "Biliyorum kuzum. Bilmez miyim. Ne kadar acı çektiğini bilirim. O yaralarını da , kalp kırıklarını da bilirim" dedi. "İyi ki yanımdasın teyze. Hep de yanımda ol. Sen de Bırakma" dedim. Teyzem artık ağlıyordu. "Bırakmam teyzecim. Ben seni ne zaman bıraktım? Artık hep yanındayım tamam mı?" dedi. Başımı salladım. "Şeyma'm gel tayinini Kastamonu'ya aldıralım" dedi. Başımı hızla salladım. "Hayır teyze, ben bir daha oraya gidemem. Hem buraya yeni tayinimi aldırdım. Anlaşıyorum buradaki asker arkadaşlarımla." Dedim. Teyzem tebessümle bana baktı. "Tamam o zaman biz de temelli buraya taşınırız. Hem Melis'in de Tayinini buraya aldırırız." dedi. Melis? O kimdi? "Melis kim Teyze?" dedim. Teyzem şokla bana baktı. "Ay tabi ben sana söylemedim. Ben hani sen yanımdayken hamileydim ya doğurdum. Bir kızım oldu o da Melis işte." dedi. Gözlerim parladı. Benim kuzenim mi vardı? "Gerçekten mi? Çok sevindim Teyze. Ne iş yapıyor Melis?" dedim. Teyzem gülümseyerek bana baktı. "Doktor" dedi. "Ne güzel, Tabi ki gelsin. Ben zaten buraya geleli 2 gün oluyor daha evimi bile göremedim teyze inanabiliyor musun?" dedim. Teyzem güldü. "Biz gider bakarız yerleştiririz. Kaç artı kaç dairen?" diye sordu. "1+4" dedim. "Tamam o zaman rahatlıkla sığarız. Kabul edersin değil mi kızım?" dedi. Şaşkınca teyzeme baktım. "O nasıl söz teyze? Benim evim senin evin." dedim. "Tamam-" teyzem daha cümlesini bitiremeden odanın kapısı açıldı. Yavuz'du. "Pardon bölmek istemezdim ama Beste teyze dışarda bir kadın var. İsmi Melis Aysal'mış seni n kızın olduğunu söylüyor." dedi. Teyzem hemen ayaklandı. "Gelsin oğlum benim kızım o" dedi. Yavuz başını sallayarak kapıyı kapattı. "Anlaşılan benim kız seni baya merak ediyor" dedi teyzem gülerek. Bende güldüm. Aynı saniyelerde kapı açıldı. Genç bir kadın içeri girdi. "Merhaba" dedi. Çok güzel bir kızdı. Teyzem hemen sıkıca sardı. "Hoş geldin Melis'im. Gel geç otur kuzeninle tanış." dedi teyzem. Melis yanıma geldi ve elini uzattı. "Melis Aysal" dedi. Elini tuttum. "Şeyma Güren" dedim. "Tanıştığıma memnun oldum Şeyma" dedi. "Bende memnun oldum Melis" dedim. Hemen gelip ellerimden tuttu. "Aramızda kan bağı olmasa da kuzen sayılırız. Hep bir kuzenim olsun istemiştim. Annem daha önce yaşadıklarını anlatmıştı. Az öncede vurulduğunu ve seni bulduğunu söyleyince dayanamadım geldim" dedi. Güldüm. "Ben seni önceden tanımıyorum. Daha az önce öğrendim. Bundan sonra ayrılık yok. Sen benim için kuzenden de ötesin" dedim. "Melis kızım, tayinini buraya aldırırız. Şeyma gelemiyor. Buraya temelli taşınıyoruz." dedi Teyzem. Melis'in gözlerinin parladığını gördüm. "Tamam anne, çok iyi bir haber bu." dedi Melis. Biraz daha sohbet ettikten sonra aklıma 1 saattir Yavuz'u dışarda beklettiğim geldi. Aceleyle teyzeme döndüm. "Teyze biz konuşmaya daldık. Yavuz dışarda kaldı. Gidin çağırın ayıp oldu." dedim. "Anam doğru. Çocuğu unuttuk" diye söylenerek Yavuzu çağırmaya gitti. Melis bana döndü. "Hayırdır kuzen? Kim bu Yavuz?" dedi imayla" dedi. "Sandığın gibi bir şey yok Melis. Yavuz benim komutanım. Adamın yanında böyle konuşma" dedim. "Hah komutan demişken senin rütben ne?" diye sordu. Tam cevap verecekken tekrar konuşmaya başladı. "Dur tahmin edeyim. Bence Çavuşsun. Doğru mu? Çünkü fazla genç duruyorsun" dedi. Güldüm. "Maalesef Melis. Şeyma Teğmen" dedi. Gelen Yavuz. Melis şokla bana döndü. "NEEĞ" dedi. Kahkaha attım. "Ya kızım sen de asla asker tipi yok ve Bu kadar gençken nasıl teğmensin?" dedi. "Oluyormuş demek ki" dedim. Yavuz'a döndüm. "Kusura bakmayın komutanım. Biz sizi unuttuk." dedim. Yavuz da kahkaha attı. "Sorun değil" dedi. Daha yeni fark etmiştim. Çok güzel gülüyordu... Birde aklıma gelen şeyle Melis'e döndüm. "Melis sizin soyadınız Yalçın değil miydi?" dedim. "Annem babam denen o herifle boşandıktan sonra soyadlarımızı değiştirdik." dedi. "Ne yaptı o adam sana?" dedim. "Önemli bir şey değil Şeyma" dedi. "Benim için önemli olmasaydı sormazdım zaten." dedim. Ofladı. Bakışları Yavuz'a kaydı. "Yavuz bir şey der korkusundaysan. Korkma kimse bir şey demez." dedim. Yavuz'a döndüğüm de bana tebessümle bakıyordu. "Dövdü, psikolojik baskı yaptı, okula yollamadı gizli okudum." dedi. Bunları duyan Yavuz şok içinde Melis'e bakıyordu. "Sana ne yapıyordu kuzen?" dedi bana. Yavuz'un kimseye bir şey demeyeceğini biliyordum. Hem soruyordu ufaktan öğrenmeye başlardı. "Beni şehit kızıyım diye istemiyordu, dövüyordu, aşağılıyordu ve bile bile etrafa bıçak koyardı" dedim. İkisi de kaşlarını çatmıştı. İlk tepki Yavuz'dan gelmişti. "Siktiğimin herifi" dedi. "Katılıyorum. Benim yerime de sövün komutanım." dedim. "Bıçak ne alaka?" dedi. Derin bir nefes verdim. "Öz babaannem annemi bıçaklayarak öldürdü. Bunu da benim önümde yaptı. O günden beri bıçak gördüğümde panik atak geçiriyorum." dedim. "Merak etme Alaca artık görmeyeceksin." dedi Yavuz. "Babamın bu kadar pislik bir herif olduğunu tahmin etmemiştim." dedi ve ardından ekledi. "Alaca kim?" dedi Melis. Güldüm. "Alaca benim operasyonlardaki kod adım. Bizler operasyonlarda gerçek adımızı değil. Kod adlarımızı kullanırız. İfşamız çıkmasın diye." dedim. "Teyzem nereye gitti?" dedim Yavuz'a. "Evini yerleştirdiler. Ona bakmaya gitti" dedi. Başımı salladım. "Sağ olun size de zahmet verdim." dedim. "Lafı bile olmaz Alaca. Sen iyi ol aramıza dön de" dedi. "Komutanım, ben ne zaman çıkacağım?" dedim. Yavuz güldü. "Maalesef alaca. 'gün buradasın. 1 ayda göreve çıkman yasak" dedi. "NEEĞ " AY MI? KOMUTANIM YAPMAYIN YAPAMAM BEN" dedim. Yavuz güldü. "Yapacak bir şey yok. Dikkat etseydin sende Allah Allah" dedi. Birden kapı gürültüyle açıldı. Olduğum yerde sıçradım. İçeri Savaş timi girdi. "Geçmiş olsun komutanım" dediler. Başımla teşekkür anlamında salladım. "Lan! Oğlum kapı diye bir şey var!" dedi. "Pardon komutanım." dediler. Birden Melis bana döndü. "Kuzu ne alaka?" dedi "Ne kuzusu Melis? İyi misin?" dedim şaşkınca. Derken arkadan meleme sesi geldi. Şaşkınca time baktım. "Bu ses ne?" dedi Yavuz. "Komutanım Kuzu aldık komutanımın adağı için" dedi Zafer. "NE" dedik ben, Melis ve Yavuzla... -3.Bölüm Sonu- Sizleri beklettim kusura bakmayın. Evimde kaç gündür öğlende elektrik kesiliyor yazamıyorum. Yazar Instagram: loresimaxx Şeyma Instagram: seymaagurennn Yavuz Instagram: yavuzkizilturkk Ebrar Instagram: ebrarrsezerrr diğerlerine açamayacağım. Yer yok hepinize bayy yt: Eylulunuz2
|
0% |