Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5.Bölüm: Abim

@eylulunuz

y n'aber? Nasılsınız? Okullar kapandı fakat ben üzülüyorum. Okulda çok eğleniyorum ve beni güldüren tek yer diyebilirim. Umarım benimle aynı fikirde olanlar vardır. Bu arada 4.bölüm benim yazarken en çok eğlendiğim bölümdü. Umarım sizde okurken eğlenmişsinizdir. Daha fazla uzatmadan. İyi okumalar<3

5.Bölüm: ABİM

Yavuzla yatağın üzerinde oturmuş dinleniyorduk. Odanın kapısı kilitlendikten sonra açmayı denemiştik fakat başarısız olmuştuk. Daha fazla denemeden tekrar işlerimize dönmüştük. Odayı yerleştirmiştik.

"Komutanım kapı kilitli olmasa size bir kahve, çay yapardım da maalesef." dedim. Bakışları bana döndü. "Önemli değil Alaca da şu teyzenler ne zaman gelirler?" dedi. "Komutanım teyzemi aradım. Odada kitli kaldık gelin bizi çıkarın dedim. Kadının bana tek dediği şey 'Hala teyzene şaka mı yapıyorsun Şeyma?' oldu." dedim. Güldü Yavuz.

"Küçükken böyle yalanlar söylemeseydin şuan dışarıdaydık." dedi. Yavuz'a döndüm.

"Komutanım Allah aşkına nerden bilebilirdim? Müneccim miyim ben?" dedim.

Kahkaha attı. "Çocukluğunda yalanlarla dostmuşsun demek ki." dedi. Bakışlarım durgunlaştı. "Öyle" dedim. Hemen bana döndü. "Yanlış bir şey mi söyledim Alaca?" dedi. Başımı iki yana salladım. "Yok sen bir şey yapmadın." dedim.

5-10 saniye düşündükten sonra aklına gelmiş olacak ki onunda bakışları durgunlaştı. "Özür dilerim Alaca. Sana bundan bahsetmemeliydim. İnan bana bir daha asla ne söylerim ne de söyletirim." dedi. Tebessüm ettim. "Boş ver artık eskisi kadar canımı yakmıyor." dedim.

Başını salladı ve o da benim gibi gözlerini Karşıdaki duvara dikti. "Ben sana 1 ay dinleneceksin dedim ama dinlemeyeceksin değil mi?" dedi. Güldüm. "Maalesef komutanım. Askeriyeye gelmem ama bu dışarda olmayacağım anlamına gelmiyor." dedim. "Bende zaten albayın seni 1 ay seni dinlendireceğini düşünmüyorum. En fazla 2 haftaya askeriyede olursun" dedi. Güldüm.

"Bende öyle düşünüyorum komutanım. Daha ilk görevimden vuruldum." dedim. O da güldü. "Acaba vurulmayı nasıl becerdin?" dedi. Umutsuzca başımı salladım. "Keskin nişancı olduğum için hep önüme dönük olmak zorundayım. Arkamdan gelmiş şerefsiz. Beni vurunca bende direkt onu vurdum. Omuzumu vurulduktan sonra zorlamamalıydım fakat içeride siz vardınız. Bana güvenerek girdiniz. Siz çıkana kadar kontrol etmeye devam ettim. Çıkınca da daha fazla dayanamadım." dedim.

"Ne diye kendini zorluyorsun ki? Telsizden bize de söylemedin." dedi. "Komutanım ben kendimi zor tutmuştum zaten konuşmaya takatim yoktu." dedim. Başını salladı. "Uykun geliyorsa uyu ben beklerim. Hastasın zaten teyzenler gelince uyandırırım." dedi. "Normalde kabul etmezdim ama yorgunum komutanım. Teyzemler gelince bana haber verin" dedim.

Onayladı beni. "İyi geceler Alaca" dedi. "Size de iyi geceler Komutanım." dedim ve yatağın bir ucuna kıvrıldım.

Rüyamda annem önümdeydi. "Anne..." dedim. Annem bana gülümsedi. "Kızım. Bul onu" dedi. Kaşlarımı çattım. "Kimi?" dedim. "Üvey abin Alp Doğu'yu bul. Bırakmayın birbirinizi sakın. Gözümü arkada bırakmayın." dedi. "Üvey abim mi?" dedim. Annem benden uzaklaşıyordu.

"Abini bul. Alp Doğu" dedi ve kayboldu.

"Alaca, uyan kabus görüyorsun." diye derinlerden bir ses geliyordu. Hemen nefes nefese uyandım. Yavuz baş ucumda endişeyle bana bakıyordu. "Sakin ol, sadece bir rüyaydı." dedi. Konuşmaya çalıştım. "Alp Doğu" dedim. Anlamayan gözlerle bana baktı. "O kim" dedi.

"Yavuz bana Alp Doğu'yu bulur musun?" dedim. "Tabi ki bulurum da o kim?" dedi. "Üvey abim" dedim. "Üvey abin mi?" dedi. Başımı salladım. "Tamam buradan çıktığımız gibi bulacağım söz" dedi. Bulurdu. Yavuz'a güvenebilirdim.

-1 Hafta sonra-

Yavuzla odada kilitli kaldığımız günün üzerinden 1 hafta geçmişti. Albay bana 1 hafta süre tanımıştı. Bu gün askeriyeye geri dönecektim. Timin haberi bile yoktu sürpriz olacaktı. Dolabımdan bir kaç kıyafet seçerek giyinmeye başladım.


(Şeyma'nın kombin.)

Kot ceketimi de giydikten sonra gözlüğümü taktım. Teyzemler dışarıdaydılar. Ayakkabı olarak siyah topuklumu giydim. Daha fazla beklemeden askeriyeye doğru yürümeye başladım.

Askeriyeye yaklaşınca cüzdanımı çıkarttım. Arma ve askeri kimlik gözükecek şekilde açtım. Askeriye kapısında nöbet tutan askerler beni görünce durdular. Yaklaşınca cüzdanımı onlara doğru tuttum. "Teğmen Şeyma Güren" dedim. Hemen kapıyı açtılar. Beni gören askerler hazır ola geçtiler. "Rahat" dedim. Askerlere baş selamı vererek eğitim alanına doğru ilerledim. Tahmin ettiğim gibi bizimkiler oradaydılar. Fakat yanlarında bir kadın asker vardı.

Şuan yanlarından geçsem beni tanımazlardı. Onlara doğru ilerledim. Hepsinin gözleri bana döndü. Hazır ola geçmemişlerdi istediğim gibi tanımamışlardı. Herkesten önce kadın asker konuşmaya başladı.

"Hanımefendi buraya istediğiniz gibi giremezsiniz. Hele ki askerlerin eğitim yerine." dedi. Gördüğüm kadarıyla rütbesi benden düşüktü. Kimliğimi çıkardım ve açtım. Göstermeden önce konuşmaya başladım. "Bence bu soruyu sana sormalıyız. Savaş timinin eğitim yerinde ne işin var?" dedim ve armayla kimliği gösterdim. "Teğmen Şeyma Güren" dedim.

Tüm hepsi aynı anda ayağa kalktı. "Pardon komutanım. Bilemiyordum bir de sivil olunca" dedi. Başımı salladım. "Rahat" dedim ve yanlarına oturdum. "Komutanım siz neden geldiniz?" dedi Ege. "Albay çağırdı. İznim dolmuş" dedim. "Gomutanumğ" dedi Ateş. Ateş'e döndüm. "Ateş sen Karadenizli misin?" dedim. "A evet gomutanumğ nereden bildiniz?" dedi. "Bunu anlamamak için salak olmak gerek Ateşcuğum" dedi Yavuz komutanım. Güldüm.

Yavuz komutanıma döndüm. "Komutanım biraz konuşabilir miyiz?" dedim. Başını salladı. "Tabi ki teğmenim buyurun." dedi. Ayağa kalktım ve binaya doğru yürümeye başladık. "Üsteğmenim dediğim kişiyi araştırdınız mı?" dedim. Başını salladı. "Araştırdım. Odama geçelim dosyayı sana vereyim." dedi. Başımla onayladım.

Odasına geldiğimizde Yavuz kendi yerine geçti. Bende karşısındaki tekli koltuklara oturdum. "Fazla uzatmadan dosyayı veriyorum." dedi ve mavi bir dosyayı bana uzattı. Dosyayı okumaya başladım.

Alp Doğu

28 yaşında. Asker, rütbesi Asteğmen. Tek çocuk. Annesi cinayetten dolayı yaşamıyor. Neslihan Güren. Babası şehit. Alper Güren Şırnak Cizre de görev yapıyor.

Ne yani anne ve baba olarak benim anne ve babamı mı göstermişti? Ve benimle aynı askeriyede görev mi yapıyordu?

"Alaca istersen abinle seni görüştürebilirim." dedi Yavuz. Ona döndüm. "Komutanım timle beraber bir yere toplayabilir misiniz?" dedim. Güldü. "Abin zaten bizimle aynı timde" dedi. Şaşkınca ona baktım. "Tayinini istemiş ve tim olarak bize yollamışlar. Birazdan burada olur." dedi

Heyecanla gülümsedim. "Çok sağ olun komutanım." dedim.

"Görevim" dedi. Kaşlarımı çattım.

"Görevim derken?" dedim

"Buraya geldiğin günden beri artık benim bir görevim daha oldu Alaca. Dediklerini yapmak." dedi. "Ve bunu isteyerek yapıyorum. Sakın kendini birine karşı muhtaçmış gibi hissetme" dedi.

Gülümsedim. Beni tanımaya başlamıştı. Dosyayı aldım ve yerimden ayaklandım. "O halde size görevinizde başarılar komutanım. Benim hazırlanmam gerek gelince bana haber verir misiniz?" dedim. "Tabi ki söylerim Alaca. Sonra görüşürüz." dedi. "Görüşürüz komutanım." dedim ve odadan çıktım. Çıktığım gibi birine çarptım. Kafamı kaldırarak baktığımda bir asker vardı.

"Hanımefendi dikkat etsenize." dedi. Omuzuna baktım. Asteğmendi. Alayla güldüm. "Komutanınla böyle konuşmamanı öneririm asker!" dedim.

"Komutan mı? Ne zamandan beri böyle çubuklar asker oluyor?" dedi. Sinirle ona baktım. Yanından geçip gidecekken kulağına yaklaştım. "Eğer bir gün askeriyede karşıma çıkarsan arkana bakmadan kaç asteğmen" dedim ve oradan uzaklaştım.

Alp'ten

Şırnak'a gelmiştim. 1 hafta önce annem rüyama girmişti. Anne diyordum çünkü benim onlardan başka ailem olmamıştı. Beni onlardan alan aile 3 gün sonra dayanamamış ve beni yurda bırakmışlardı. 18 Yaşıma gelince onların soyadından kurtulmak istemiştim fakat beni Güren soyadında istemeyeceklerini düşünmüştüm.

Rüyamda annem "kardeşini bul ona sahip çık ismi Şeyma Güren" demişti. Daha sonra uyanmıştım ve Şeyma'yı araştırmıştım. Hiçbir bilgi yoktu sadece Şırnak Cizre de yaşadığı yazıyordu. Fotoğrafı bile yoktu.

Bunu öğrendikten sonra tayinimi Şırnak Cizre'ye aldırmıştım. Şuan askeriyenin koridorunda yürüyordum. Timimizin komutanıyla görüşmek zorundaydım. Birden bir kadın bana çarptı. "hanımefendi dikkat etsenize" dedim. Kadın rütbeme baktı ve daha sonra gülmeye başladı.

"Komutanınla böyle konuşmamanı öneririm asker!" dedi. "Komutan mı? Ne zamandan beri böyle çubuklar asker oluyor?" dedim. Sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Bana yaklaştı ve kulağıma mırıldandı.

"Eğer bir gün askeriyede karşıma çıkarsan arkana bakmadan kaç asteğmen" dedi ve gitti.

Yine manyaklara çatmıştık. Timimizin komutanı olan Yavuz Kızıltürk'ün odasının kapısını çaldım. İçeriden gel komutu gelince girdim.

"Asteğmen Alp Doğu Kastamonu, Emredin komutanım." dedim. Komutanın gözleri beni görünce ışıldadı. "Hoş geldin Alp" dedi. "Gel beni takip et seni diğerleriyle tanıştırayım ama birine haber vermem gerek." dedi. Başımı salladım. "Komutanım biraz çabuk olsak gidip kardeşimi bulacağım da." dedim. Komutanım kahkaha atmıştı. "Merak etme" dedi ve telefonuyla birini aradı. "Alaca timle dinlenme odasında toplanın yeni askerimiz geldi." dedi ve kapattı.

"Komutanım kızın ismi Alaca mı?" dedim. "Takma ismi gerçek ismini orada öğrenirsin." dedi ve kapıdan çıkıp yürümeye başladık. "Komutanım benden önce çıkan kadın kimdi? Ben galiba dalga geçtim de kendisiyle bana bir daha karşısına çıkarsa arkasına bakmadan kaçması gerektiğini söyledi." dedim. Yavuz komutanım güldü. "Bahsettiğimiz Alaca o kendisi teğmen" dedi.

Naneyi yedik. Kadın benim üstümmüş. "Komutanım Alaca çok acımasız mı?" dedim. "Acımasız. Geçmiş olsun. Ben bile komutanı olmama rağmen ağzıma sıçabilecek kapasitede" dedi. Bir odanın kapısının önünde durmuştuk. "Hazır mısın?" dedi. "Hazırım komutanım" dedim ve kapı açıldı.

Herkes bana bakıyordu. Alaca olduğunu öğrendiğim kişi hariç. Kendisi telefonla ilgilenmekteydi. Herkes ayağa kalktığını görünce başını kaldırarak baktı. Gözleri beni bulunca şok bir biçimde kaldı. Daha sonra ayağa kalktı. "Arkadaşlar timimizin yeni askeri Alp Doğu" dedi Yavuz Komutanım. Başımla selam verdim. "Askerler tekmil verin!" dedi Yavuz. Alaca öne çıktı ve asker selamı verdi.

"Teğmen Şeyma Güren, Kastamonu" dedi.

Şeyma mı? Benim kardeşim Şeyma bu Şeyma mıydı? Diğerleri de tekmil veriyordu fakat dinlemiyordum. Şeyma bana tebessüm etti. Daha fazla dayanamadım ve giderek ona sıkıca sarıldım.

"Lan Şeyma komutanım elden mi gidiyor?" dedi Zafer. Yavuz Komutanım Zaferin ensesine indirmişti. "Kes lan sesini! Saçmalama abisi o" dedi.

"Sen ne kadar büyümüşsün. 2 Yaşındaki Şeyma'dan eser yok" dedim. Şeyma güldü. "Sanki sen benden farklısın koca ayı!" dedi. Kaşlarımı çattım ve ondan ayrıldım. "Abin olduğunu hatırlatırım Maşa!" dedim. Omuz silkti. "Umurumda değil. Benden 2 Yaş büyüksün diye abi havalarına girme" dedi. Kaşlarım havalandı. "Senden önce ben vardım Maşa! Valla yolarım o saçlarını" dedim.

"Komutanım çizgi filmde miyiz? Koca ayı, Maşa falan" dedi Ege. Time döndüm. "Küçükken Hep birbirimize böyle seslenirdik." dedim. Şeyma bu dediğimi takmadan ciddiyete büründü. "Sen az önce beni tehdit mi ettin asteğmen?" dedi. Zafer hemen Şeyma'nın yanına geldi. "Komutanım hatırlatırım sizin asker oluşunuzla dalga geçmişti" dedi. Sinirle Zafer'e döndüm.

"Lan hayatımı riske atıyorsun. Hem ben nereden bileyim teğmen olduğunu" dedim. Şeyma'nın kaşları çatıldı. "Ha senin üstün olmasam birine böyle kaba gibi konuşacaktın?" dedi.

"Komutanım ben bile gerildim" dedi Tolga. Yavuz komutanım Tolga'ya döndü.

"Valla Tolga ben komutanı olsam bile gerildim. Bize sıra gelmez inşallah" dedi.

Tek kaşımı kaldırarak Yavuz komutanıma döndüm. Bu adamda bir şeyler vardı. Hadi hayırlısı. Şeyma Yavuz'a döndü. "Merak etmeyin komutanım üstlerime karışmıyorum. Fakat şuan gözüm ne hikmetse Alp asteğmenimde kaldı." dedi. Sırıttım. "Askeriyeden çıktığımız an bakalım kim kimin gözünde kalıyor" dedim.

Şeyma Zafer'e döndü. "Cenazeme katılırsın değil mi?" dedi. Zafer Şeyma'ya döndü. "Biz de hayatta kalırsak inşallah be komutanım" dedi. Şeyma başını salladı. "İnşallah bende seninkine katılabilirim" dedi.

Şeyma'nın yanına gittim. "Şeyma bir şey konuşabilir miyiz?" dedim. Bana döndü. "Ailemle ilgili mi?" dedi. Başımı salladım. "Tamam galiba benden anlatmamı isteyeceksin. Yavuz komutanım da gelsin ona da anlatacaktım aradan çıkmış olur." dedi.

Yavuz komutanıma baktım. Bakışları ikimiz arasında gidip geliyordu. Ne kadar komutan olsa da özel hayatlara karışmıyordu. Fakat bu konunun onunla alakası neydi? Başımla onayladım. "O halde benim odama gidelim. Buyurun komutanım." dedi Şeyma. Şeyma önde Yavuz komutanımla biz arkada yan yana yürüyorduk. Yavuz komutanımın kulağına yakınlaştım.

"Komutanım konunun sizinle alakası ne?" dedim. Derin bir nefes aldı. "Bizim yanımızdayken Şeyma'ya bir telefon geldi. Hepimiz duyduk tabi. Şeyma kötüleşti bende peşinden gittim. Aldığı telefonla ilgili ona yardım edeceğim. Tabi bunun içinde bana da anlatması lazım." dedi.

Başımı salladım. Bana ailemin öldüğünün haberi 6 yaşında gelmişti. Tahminlerime göre de Şeyma o zamanlar 4 yaşındaydı. Küçükken çok dik başlıydı. Cesurdu bu özellikleri annem ve babamda da vardı. Konuşmaya çok hevesliydi. Ne kadar 'dur abim konuşursun' dememe rağmen inadı tutunca o gün 1 kelime etmeden durmazdı.

Eğer şuan yaşıyorsam ve askersem bu Güren ailesi sayesindeydi. Şeyma'ya abilik etmek ve sahip çıkmak benim görevimdi.

bir odaya gelmiştik. Şeyma ofis masasının sandalyesine oturdu. "Oturun" dedi. İkimizde sağ ve sola oturduk. Şeyma boğazını temizledi. "Şimdi anlatacaklarım sadece 3'ümüz arasında kalacak değil mi.?" dedi. Yavuz komutanımla onu onayladık.

"Ben daha 4 yaşındaydım. O zamanlar Kastamonu da yaşıyorduk. Annemle babam ailesine karşı gelerek evlenmişlerdi. Hatta babamın ailesinin, babamın evlendiğinden bile haberi yoktu. Bir gün babamın ailesi babamın evlenmiş ve 1 çocuğunun olduğunu öğrenmiş. Hemen Kastamonu'ya geldiler. Babaannemler bağırıyor. 'Nasıl evlenirsin? Birde çocuk mu var?' falan diyorlar. Daha sonra boşanacaksınız diye tutturdu. Babam asla dinlemiyordu. Mutlu olduğunu hatta bir kızlarının olduğunu söylüyorlardı. Daha sonra babaannem olacak kişi yani Fatma Güren bu sefer evde beni aramaya başladı. Annem babaannemin bana bir şey yapması korkusuyla öne çıkarak beni savundu. Keşke yapmasaydı. Babaannem annemin dediklerini kendine yediremedi ve masanın üzerindeki bıçakla annemi... öldürdü" dedi.

Şeyma'nın gözleri dolmuştu. Benimde öyle asla böyle bir şey beklemiyordum. Yavuz komutanıma döndüğümde çaresiz ve şaşırmış bakışlarla Şeyma'ya bakıyordu. Bende şuan öyle baktığıma yemin edebilirdim. Şeyma devam etti.

"Ben o zamanlarda anne diyemiyordum. Annemi o halde görünce anne diyerek ona koşmuştum. Daha sonra polisler ve ambulans geldi. O kadını alıp götürdüler. Babam annemle gitmeden önce bana 'Bir tanem anne iyi olacak tamam mı? Bak ağlama annen senin ona anne dediğini duyunca çok sevinecek ve hemen iyileşecek. Güven bana tamam mı?' dedi. Bu cümleyi asla unutamıyorum. Daha sonra babam gitti. Bende salondaki bir koltuğa kıvrılıp yattım. Yatarken bile şu cümleleri kuruyordum. 'Annem gelecek. Annem beni bırakmaz. Babalara güvenilir. Babam dediyse olur. Annem gelsin, annemi istiyorum' oldu. Saatlerce o koltukta yattım.

Daha sonra acıktığım için kalktım ve mutfağa gittim. Annem geçen gün benim en sevdiğim patatesli böreklerden yapmıştı. Tepsiye bir baktım 1 tane kalmış. Yemedim. Annem gelince yesin diye. Gelmedi. Daha sonra babam eve geldi. Ağlıyordu. Ne oldu dedim. Bana annen melek oldu dedi. Biliyordum anlamını. Annem yoktu. O gece odamda sessizce ağladım. Daha sonra babam o günün sabahı göreve gitti. 3 güne geleceğim dedi ve gitti. 3 gün sonra babamın şehit haberi geldi. Beni annemin çok yakın olduğu arkadaşı Beste teyze aldı. Gözü gibi baktı bana." dedi

Daha sonra Yavuz komutanım söze atladı. "Daha önce eniştenin seni evinde istemediğini söylemiştin" dedi. Şaşkınca Şeyma'ya döndüm. Başını onaylarcasına salladı.

"Evet, istemedi. Ben şehit çocuğuydum ve Albaylar hep ziyaretime geliyordu. Bu da onu geriyordu. Daha sonra ne olduysa açıldı ve bana şiddet uygulamaya başladı. Teyzem evde yokken yapıyordu. Bir gün geldi eve aldı kolumdan tuttu beni evin kapısının önüne koymaya çalıştı. Teyzem vermek istemedi. Teyzemi ölümle tehdit etti. Bunu duyunca gelmeyi kabul ettim ve beni yurda bıraktı." dedi.

Öfkeden dizlerim sallanıyordu. Ne demek benim kardeşime şiddet uygulayarak evde istememek lan?! O cani yatıp kalkıp bu vatan uğruna canını feda etmiş şehitlerimizi saygıyla anmalı. Ailesini el üstünde tutmalıydı.

" Yaşıyor mu o dana ağızı" dedim. Şeyma bana döndü. "Hayır ama o kadın yaşıyor" dedi.

Şeyma'dan

Anlatmıştım. Gözlerimin önüne hep eskiler geliyordu. Bu konuları konuşmak beni kötü hissettiriyordu. Annem yoktu ama Beste teyzem vardı. Babam yoktu ama Alp abim vardı. 22 Yıldır bir ailem yoktu ama artık vardı.

3'ümüzde sessizdik. Bu sessizlik sanki fırtına öncesi sessizlikti...

"Neyse bunlar 3'ümüzün arasında kalsın. Bir daha da lütfen bu konuyla alakalı konuşmayalım." dedim. "Merak etme. Ne bu konuyla ilgili konuşuruz ne de konuştururuz kardeşim" dedi abim. Tebessüm ettim.

"Merak etme Alaca bendende sır çıkmaz ve Başın sağ olsun" dedi Yavuz komutanım. "Vatan sağ olsun komutanım" dedim.,

"Şeyma ben Güren soyadını tekrar almak istiyorum" dedi Alp abim. Gülümsedim. "Elbette alacaksın abi. Bende sana bunu söyleyecektim." dedim.

"Normalde kadınlar erkeklerin soyadını alır. Biz kız kardeşimizin soyadını alıyoruz anasını satayım" dedi. Kahkaha attım. "Ne? yoksa benim soyadımı almayı istemiyor musun?" dedim.

"Alp kardeşim valla bende ilk kez böyle bir olaya şahit oluyorum. Değiştirdiğin zaman nasıl duygular hissedersen bize söyle tamam mı?" dedi Yavuz komutanım. Güldüm.

"Ya komutanım ayıp ama ya!" dedi abim. Yavuz komutanın kaşı havalandı. "Sen bana karşı çıkarak bağırdın mı asker?" dedi.

"Komutanım şu soyadımı alacak abi adayımla bir içtima mı yapsanız?" dedim. Yavuz komutan sırıttı.

"Bende öyle düşündüm. Şeyma'nın soyadını alacak abi adayı Alp Doğu!" dedi.

Abim öne çıktı. "Emredin komutanım!"

"İçtima için 10 dk var. çabuk hazırlan." dedi Yavuz komutanım.

"Emredersiniz komutanım!" dedi ve bana ters bakışlar atarak çıktı.

Ebrar'dan

Yeni bir okula geçmiştik. 1 Hafta önce okulumuza teröristler dadanmıştı. Sağ olsun Türk askeri hemen yardımımıza yetişmişti. O günden beri çocuklar çok korkuyordu. Ne kadar yeni okulumuzun daha güvenli olduğunu bir daha gelemeyeceklerini söylesem de etkisi yoktu.

Aklımda bazı planlar vardı. Müdürümle konuşacaktım ve o gün bizi kurtarmak için gelen askerlerin çocuklara buranı güveli olduğunu anlatmalarını isteyecektim. Yoksa bu çocuklar bu korkuyla okula bile gelmezlerdi.

Derslerim bittikten sonra müdürün odasının kapısı çaldım ve içeri girdim. Müdür beni görünce tebessüm etti.

"Buyurun Ebrar hocam, bir sorun mu var?" dedi.

"Kusura bakmayın hocam rahatsız ediyorum ama size danışmam gereken bir konu var." dedim. "Tabi ki sorun nedir hocam?" dedi. Boğazımı temizledim ve konuşmaya başladım.

"Hocam biliyorsunuz 1 hafta önce bir saldırıya uğradık. Öğrencilerim bu olaydan beri çok korkuyor. Okula gelen öğrenci sayıları azaldı. Benim bu konuyla alakalı bir fikrim var. Benim tanıdığım bazı asker tanıdıklarım var. Eğer sizde uygun görürseniz bizi kurtaran askerlerin burada çocuklara bir güven konuşması yapmasını uygun görüyorum. Çocukların askerlere güveneceğini umuyorum." dedim.

"Çok güzel düşünmüşsünüz hocam. Eğer tanıdığınız varsa çok daha iyi olur. Fakat bunu o askerlerde kabul etmeli." dedi. Başımı salladım. "Merak etmeyin ben en kısa sürede halledeceğim." dedim ve odadan çıktım.

Şeyma hanımla konuşmam gerekiyordu. Bana yardım edeceğini umuyordum. Böyle bir sorunla karşılaşacağımızı bildiğim için Şeyma komutanın numarasını almıştım.

Hemen numarasını buldum ve aramaya başladım.

"Alo?"

"Alo merhabalar Şeyma komutanım. Ben Ebrar Sezer. 1 hafta önce saldırıya uğrayan okulun öğretmeniyim." dedim.

"Ah merhabalar Ebrar hocam buyurun bir sıkıntımı var?" dedi.

"Maalesef ki komutanım. biliyorsunuz bu saldırıda öğrencilerim çok etkilendiler. Korkuyorlar ve okula gelen öğrenci sayısı azaldı. Ben müdür beyle konuştum. Eğer sizin içinde uygunsa timinizle okulumuza gelerek bir güven konuşması yapmanızı istiyoruz." dedim

"Tamamdır hocam. Ben albayımla konuşacağım ve size geri dönüş sağlayacağım." dedi.

"Çok sağ olun, yanıtınızı bekliyor olacağım. İyi günler" dedim

"Rica ederiz ne demek. İyi günler" dedi ve telefonu kapattı.

Şeyma'dan

Ebrar hocayla konuştuktan sonra time döndüm.

"Arkadaşlar geçen hafta kurtardığımız okul saldırısını hatırlıyorsunuz değil mi?" dedim. Aynı anda evet dediler.

"Az önce o okulun öğretmeniyle konuştum. Öğrenciler çok fazla etkilenmişler ve çoğu okula gelmiyormuş. Bizden öğrencilere bir güven konuşması yapmamızı istedi. Albayla konuşacağım." dedim.

"Gideriz sıkıntı değil. Ama albay sıkıntı" dedi Yavuz komutanım. "Hallederim" dedim ve ayağa kalktım.

"Ben albayla konuşayım. Dua edelim ki izin versin." dedim. "İnşallah izin verir komutanım" dedi Ege. Başımı salladım ve Albayın odasına doğru yürümeye başladım.

Albayın odasının önüne gelince üzerimi düzelttim ve derin bir nefes alarak kapıyı çaldım. İçeriden 'Gel' komutu gelince içeri girdim ve tekmil verdim.

"Teğmen Şeyma Güren, Kastamonu" dedim. "Rahat teğmen. Buyur bir sıkıntı mı var?" dedi.

"Albayım biliyorsunuz 1 hafta önce kurtarmak için gittiğimiz okul saldırısı. Az önce beni o okulun öğretmeni aradı. Öğrencilerin korktuklarını ve okula bile gelmediklerini Savaş timinin okula gelerek çocuklara güven konuşması yapmasını istedi." dedim.

"Aslında öğretmen iyi düşünmüş. Yarın Savaş timiyle gidin. O çocuklar bu korkuyla büyürlerse asla devletine çalışan birer vatandaş olmazlar. Başka bir sorun var mı teğmen?" dedi albay.

"Emredersiniz komutanım. Başka bir sorum yok. İzninizle" dedim ve asker selamı vererek odadan çıktım. Bahçeye doğru yürümeye başladım. Tim kamelyalarda oturmuş kara kara düşünüyorlardı. Gülümseyerek onlara doğru yürüdüm beni gören alt rütbelerim ayağa kalktı.

"Oturun" dedim ve bende oturdum. Yavuz komutanın bakışları bana döndü. "Ne dedi?" dedi sert sesiyle. İlk defa benimle bu sert sesiyle konuşuyordu. Normalde asla böyle demezdi. "Kabul etti yarın timle beraber okula gidiyoruz." dedim bende ciddi bir şekilde. Tolga Yavuz'a bakıyordu.

Yavuz komutanım ayağa kalktı. "Ben eve geçiyorum sizde çıkabilirsiniz." dedi. "Komutanım bende sizinle gelebilir miyim? Arabam daha gelmedi de" dedim. Sert ifadesiyle bana döndü. "Ekim bıraksın seni" dedi ve gitti. Kaşlarımı çattım. Neden böyle davranıyordu?

Ekim ayağa kalktı ve kolunu belime sardı. "Haydi gidelim" dedi. Kolunu sertçe ittim. "Sen kendini ne sanıyorsun ki bana dokunuyorsun?" dedim. Sırıtıyordu. "Ben seninle falan gelmem. Bir daha da bana dokunursan o dokunmanın hesabını sana fena sorarım" dedim ve bende askeriyenin çıkışına doğru yürümeye başladım. Arkamdan bir anda kolum tutuldu. Ekimdi.

"O komutandan mı sevgi bekliyorsun? Eğer öyleyse bence boşuna bekleme onda sana verecek sevgi yok. Ama eğer diyorsan ki Ekim bana sevgi verir bak bu doğru." dedi. Suratına tokat attım.

"Eğer benim özel hayatıma karışırsan çok büyük bir hata yaparsın Ekim Sarı! Eğer yarına kadar akıllanmazsan ben akıllandırırım." dedim ve askeriyeden çıktım. Yağmur yağıyordu. Çantamdan kulaklığımı çıkardım ve yağmurda yürüyerek müzik dinlemeye başladım.

-5. Bölüm Sonu-

Sizce Yavuz neden böyle davranıyor? Ne duydu?

Şeyma'nın abisini de buldukk

Oy kullanalımm ve satırlar arası yorum noğlar

Şeyma Instagram- seymaagurennn

Ebrar Instagram- ebrarrsezerrr

Yazar Yt- Eylulunuz2

Yazar Insta; loresimaxx

 Yavuzun Instagram el-Fatiha 

6. Bölümde görüşmek üzere!


Loading...
0%