@eylulunuz
|
Selamlar. Yeni bölüme hoş geldiniz. Nasılsınız? Umarım iyi sinizdir. Biliyorsunuz ki ben yeni bir kurguya başladım. Kumsalın hanımefendisi. Ona da destek olursak çok sevinirim. Bu arada yt kanalımda söyledim burada da söyleyeyim. İki kurgumdan biri kötü sonlu bitecek ve ben finalleri aynı zamana denk getireceğim. Çok uzatmayalım iyi okumalar -YORUM VE OY LÜTFEN- 9.Bölüm: Mayın Yazar bakış açısı Şeyma'nın sözleri üzerine herkes siper almıştı. Ege hemen Şeyma'nın yanına gitmişti. Şeyma'yı mayından kurtarmaya çalışıyordu. Tolga, Zafer ve Burak Şeyma ile Ege'yi koruyordu. Yavuz, Selim, Alp ve Ateş ise teröristlerle çatışıyordu. Ekim kaçmıştı. Şeyma'dan Ege beni mayından kurtarmaya çalışıyordu. "Ege, kurtaramayacaksın beni uğraşma. Kendini de feda etme." dedim. "Olmaz komutanım. Sizi almadan buradan şuraya gitmem. Kurtaracağım sizi." dedi Ege. Teröristleri temizlemişlerdi. Yavuzlar koşarak yanımıza geliyordu. "Durum ne Kaya?" dedi Yavuz. "Komutanım Alaca komutanımın buradan kurtulması zor. Yardım lazım." dedi Kaya. "Tek başına halledemez misin?" dedi Tolga. "Maalesef, yanımda o kadar ekipman yok." dedi Kaya. "Bırakın beni. Siz kendinizi koruyun. Kurtulsam ne olacak? Mayının yanına saatli bomba var." dedim. Yavuz bakışlarını Kaya'ya çevirdi. "Ne demek yanında bir de saatli bomba var?" dedi Yavuz "Maalesef komutanım. Şehit vermemiz lazım." dedi Kaya. "Olmaz! Hepimiz sağ çıkacağız. Ne gerekiyorsa yap Kaya! Şehit olacaksak birlikte oluruz, kurtulacaksak birlikte kurtulacağız." dedi Tolga. "Anlamıyorsunuz. Gidin kurtarın kendinizi." dedim. "Alaca! Saçma sapan konuşma!" dedi Yavuz. "Komutanım, Mayın etkisiz hale geldi." dedi Kaya. "Nasıl? Hani zordu?" dedim. "komutanım bu insan dışı varlıklar bilerek kolay yapmışlar. Ben hepsini denedim. Fakat en kolayını denemememmişim kusura bakmayın." dedi Ege. "Lan Kaya, bir daha kolay- zor ayırt edersen senin içinden çok güzel geçerim." dedi Yavuz. "Emredersiniz komutanım." dedi Ege. "Komutanım ayağınızı çekebilirsiniz." dedi Ege'nin Dediğini yaptım ve ayağımı çektim. Mayın etkisiz hale gelmişti. Derin bir nefes verdim. Tam hareket edecekken aklıma gelen sözle buz kestim. "Alaca ne oldu?" dedi Yavuz. Sinirli bir şekilde güldüm. "Ege sen demedin mi bir de bomba var diye. Mayın etkisiz hale geldikten 3 dk sonra patlıyor." dedim. "Hassiktir." dedi Tolga. Yavuz Ege'ye döndü. "Etkisiz hale getirebilir misin?" dedi Yavuz. Ege olumsuz anlamda başını salladı. "Maalesef komutanım. Bu süre içerisinde halledemem. Bomba çok karışık." dedi Ege. "O zaman çabuk olun buradan uzaklaşıyoruz." dedi Yavuz ve hep birlikte koşmaya başladık. Tim de hemen toparlanmıştı. Hemen uzaklaşmıştık. Uzaklaşmamızın ardından hemen bomba patlamıştı. Kimsede hasar yoktu. "İyi misiniz?" dedi Yavuz. "İyiyiz komutanım." dedik hep bir ağızdan. Yavuz başını salladı. "Karakola az kaldı dayanın." dedi. Gerçekten yorulmuştuk fakat ben fiziksel olarak değil, zihinsel olarak daha çok yorgundum. Hayatımda art arda bu kadar ölümle burun buruna geldiğimi hatırlamıyordum. Ekim tarafından vurulmam, Ekim'in hain çıkması ve az önce ayağımın altında bomba ve mayın olması gerçekten hemen hazledilecek bir şey değildi. Fakat hazmetmeli ve timimin yanında olmam lazımdı. Bir anda belime dolanan kollarla irkildim. Yavuzdu. Zaten burada bu hareketi yapacak cesareti olan kimse yoktu. Yavuz dışında. "Hayırdır? Dalgın gibisin." dedi Yavuz. "Yaşadıklarımı hazmetmeye çalışıyorum." dedim. Belimdeki eliyle belimi okşadı. "Biliyorum. Kolay şeyler değil fakat ayakta kalmak zorundayız. Biz Türk askeriyiz Alaca." dedi Yavuz. Başımı aşağı yukarı salladım. "Haydi toparla kendini güzelim. Bu tim sensiz ne yapar?" dedi Yavuz son cümlesini alayla söyleyerek. Göz devirdim. "Timle sadece 1 kez göreve çıktım Yavuz. Bensiz de yapabilirler." dedim. "Ben yapamam ama." dedi. Bakışlarım gözlerine sabitlendi. Onunda bakışları gözlerimdeydi. Fakat ilk gözlerini kaçıran Yavuz olmuştu. Gerçekten bana dayanamıyordu. Sırıttım. Yüzümde maske olacağı için göreceğini sanmıyordum. "Sırıttığını görmediğimi düşünüyorsan yanılıyorsun. Gözlerinin yanı kırışıyor." dedi. Hemen sırıtmama son verdim. Bu adam başımıza keskin nişancı kesilecek. "Bence devam et çünkü gayet güzel gözüküyorsun güzelim." dedi Yavuz. Vallahi atacağım kendimi şu dağlardan, dağlara. Yavuz'un belimdeki elini çektim ve ondan uzaklaştım. Ama tabi ki yanım boş durur mu? Bir yanıma Tolga diğer yanıma ise Ege geçti. "Komutanım aşk olsun neden bize söylemediniz sevgili olduğunuzu?" dedi Ege. "Lan mantıksız, kadın sevgili oldukları gecenin sabahı özel göreve gittiği için olabilir mi? Yavuz komutanıma dua et o söyledi yoksa daha şuan öğrenirdin." dedi Tolga. "Ay sen sanki çok mantıklısın, Yavuz komutanım da zaten 'Şu Alacayla sevgili oldum. 1 haftaya bırakırım' dedi başka bir şey demedi." dedi Ege. Kocaman gözlerle Ege'ye döndüm. "Lan ne alaka?" dedi Tolga. "Bu doğru mu?" dedim. "Evet" dedi Ege, "Hayır." dedi Tolga. Bakışlarım ikisi arasında gidip gelirken gözlerim hemen Yavuz'u buldu. Masum masum bisküvi yiyordu. Ateş saçan gözlerim onun yüzünde dolandı. Bakışlarımı üzerinde hissetmiş olmalı ki bana baktı. Bakışlarımı fark edince yutkundu. Bakışları Ege'ye döndü. Ege pişkin, pişkin sırıtıyordu. Yavuz gözlerini sıkıca kapattı. Derin bir nefes alıp verdi. "Bu arada komutanım, şakaydı." dedi Ege. "Ne?" dedim. Manyak Ege ya sırf Yavuz'u sinirlendirmek için yapmıştı. Ege hemen yanımdan gitti ve Ateş'e sığındı. "Manyak tehlikeden kaçayım derken tehlikenin kucağına gitti. Gör bak Ateş Ege'yi nasıl dövüyor." dedi Tolga keyifle. Tolga'nın anlatım şekilde kıkırdadım. "Ula benden refa mı bekiyorsundur ha? Şu komitanımı kızdırmayın diye kaç kere dedum? Yok ama sen adam olmazsın ha." dedi Ateş ve Ege'nin omuna hafifçe vurdu. Bakın hafifçe diyorum çünkü Ege şuan omzuna vurulmasının etkisiyle Ateşten uzaklaşmış sızlanıyordu. "Abi gözünü seveyim o ne be erol taş mısın mübarek?" dedi Ege. Kahkaha attım. Bir den bir el tekrar belimi sardı. Tabi ki de yine Yavuzdu. "Komutanım sizce de siz bu bel sarma hareketine alışmış olabilir misiniz?" dedim. Sırıttı. "Genelde sadece benim için önemli olan kişilerin bellerini sararım." dedim. Kaşlarım havalandı. "Hadi ya, ee kimin belini sarıyordunuz komutanım?" dedim. "Kıskanılıyor muyum?" dedi. İmayla gülümsedim. " yok ya merak ettim isimlerini." dedim. "Ne ismi?" dedi. Bu adam gerçekten beni sınıyordu. "Kasabınızdaki adamın ismini Yavuz! Ne ismi olabilir sence?!" dedim. "Cemil di galiba, Cemil olabilir mi cemil? Suat? Orhan?" dedi. Derin bir nefes verdim ve gözlerimi kapattım. "Bence sen bu dünyaya beni sinir etmek ve Bakırköy'e yatırmak için gelmişsin. Başka açıklaması kesinlikle olamaz." dedim Tam uzaklaşacakken kolunu bu sefer omzuna doladı ve kendine çekti. Beni göğsüne yaslamıştı. "Şaka yaptığımı biliyorsun Güzelim." dedi. "Bu gün de herkes başıma şakacı kesildi." dedim. Güldü ve anlımı öptü. "Alacam valla sosyal medyada görüyorum herkes birbirine yapıyor. Benim yakın olduğum bir sen varsın bir de Tolga. Tolga hemen sövüyor ama sen öyle misin?" dedi. "İstersen ana bacı dümdüz girebilirim Yavuz." dedim. "Yok güzelim, kalsın." dedi. Timle beraber aramızda geçen diyaloglar ve Yavuzla olan konuşmalarımızla Karakola varmıştık. Şuan karakol tam karşımızdaydı, Türk Bayrağı da öyle. "Allah'ım şu bayrağı görmeyi o kadar özlemişim ki." dedim. "E tabi kolay değil bir anda terörist olup vatanının düşmanı olmak." dedi Zafer. Başımı aşağı yukarı salladım. Kapıya doğru yaklaştık. Bizi gören askerler hemen silah çekmişti. Tim durdu ve Yavuzla ben, öne doğru ilerledik. "Kimsiniz" dedi bir asker. Hemen ikimizde askeri kimliklerimizi çıkardık. "Özel Kuvvetler Komutanlığı Üsteğmen Yavuz Kızıltürk." dedi Yavuz. "Özel Kuvvetler Komutanlığı Teğmen Şeyma Güren." dedim. Asker hemen hazır ola geçti. "Astsubay Çavuş Emir Köseoğlu. Emredin Komutanım." dedi. "Çatışmaya uğradık. Albayımıza haber etmemiz gerek. 1-2 saatliğine konaklayabilir miyiz?" dedi Yavuz. "Ben komutanıma haber vereyim. Siz buyurun geçin komutanım." dedi Çavuş. "Bu arada arkamızdaki arkadaşlarda asker ve özel kuvvetler askerleri." dedi Yavuz. "Tamamdır komutanım, onları da alalım." dedi ve içeriye geçti. Tim ile birlikte bahçeye girince bütün askerler selam durdular. Yavuzla ikimiz selamları başımızla aldık. "Rahat" diye bağırdı Yavuz. Bütün tim olarak bahçenin ortasında yan yana dizildik. Karşıdan yanında 2 tane askeri olan bir adam geliyordu. Daha ben rütbesine bakmadan Yavuz kulağıma eğildi. "Üsteğmenmiş, selam dursan iyi olur güzelim." dedi. Hemen başımla onayladım. Yavuz dışımızda herkes Selam durduk. Üsteğmen yanımıza yaklaştı. Selam durdu. "Üsteğmen Oğuz Mevsim" dedi. Yavuz da selam durdu. "Üsteğmen Yavuz Kızıltürk." dedi. Bakışları bana döndü. Selam duruşumu bozmadan. "Teğmen Şeyma Güren." dedim. "Hoş geldiniz Üsteğmenim, timinizle sizleri ağırlamaktan mutluluk duyarız." dedi. "Sağ olun üsteğmenim, fazla kalmayacağız. Komutanımızla görüşeceğiz ardından dinlenip gideriz." dedi Yavuz. Başıyla onayladı Oğuz. Yanındaki askere döndü. "Üsteğmenimizi ve timine bir oda hazırlayalım." dedi. "Emredersiniz komutanım." dedi ve Yavuzla bana selam vererek yanımızdan ayrıldı. Üsteğmende selam verip çekilmişti. Yavuz time döndü. "Bir süre buradayız, iyice dinlenin." dedi. "Emredersiniz komutanım." dedik. Bana döndü. "Alaca ve Kan, benimle gelin." dedi Yavuz. Tolga'yla beraber Yavuz'un peşine takıldık. Yavuz bir odaya girdi, peşinden bizde girdik ve kapıyı kapattı. "Şu Ekim olayını konuşalım. Sadece 3'ümüz arasında." dedi. "Komutanım Selğim de biliyor. Sorun olur mu?" dedim. "Önemli değil Alaca." dedi Ben anlatmaya başlamıştım ve hepsi beni dikkatle dinliyorlardı... -9.Bölüm sonu- Nasıl buldunuz bölümü? Ekim kaçtı, bakalım neler olacak Yorum ve Oy kullanmayı unutmayalım lütfen! yt: Eylulunuz2 Şeyma Instagram: seymaagurennn Ebrar Instagram: ebrarrsezerr yazar Instagram: pamukunmavigozü |
0% |