@eysanyagmurberber
|

Bölüm On Sekiz - MAHŞERE KALAN HAYATLAR VE HAYALLER
YAZAR ANLATIMINDAN
Sokur, iki gün boyunca planını adamlarına iyice ve detaylı bir şekilde anlatmış, birçok kez üzerinden geçmişti. Planın gerçekleşeceği günden bir gün önce İstanbul'a gelmişti.
Dillerden düşmeyen, o organizasyon için bir sürü polis, asker ayarlanan kermes için gelmişti. İstanbul için bir planı vardı ama bu kermes onun için daha yararına olacaktı.
Kermesin yakınların da alışveriş merkezi vardı. Asıl planı orası içindi. Kermeste çıkınca planında küçük değişiklikler yapmaya karar vermişti.
Sırf bu yüzden adamını yanına çağırmış. Onun için ölmesini teklif etmişti. Adamı kabul etmişti. Zaten kabul etmeme gibi bir lüksü yoktu da.
Alışveriş merkezi için çantaya kendi elleriyle düzenlendiği bombayı koyacaktı. Kermes için adamını feda edecekti.
Adamının üzerine yine kendi elleriyle yaptığı canlı bombayı yerleştirecek, o kalabalığın içine bırakacaktı.
Kermes günü geldiğinde başladığı saatten itibaren etrafı kolaçan etmek için alana gitmişti. Kamufle olduğu kıyafetleriyle oradan yaşayan sıradan bir insanmış gibi oturup etrafı izlemeye başladı.
İlk hedefi, alışveriş merkeziydi. Adamı bir süre orada oturacak daha sonra çantayı bırakıp gidecekti. Uzaktan kumanda ile de bombayı patlatacaklardı.
Adamı alışveriş merkezinden çıkmış biraz ötede durmuştu. Sokur kafasını sallayarak onay verdiğin de etrafı gürültülü bir ses, insanların çığlıkları ve duman kaplamıştı.
Gülümseyerek etrafa kaçışan insanları seyrediyordu. Ardından çok beklemeden kermes alanında ki adamı patlatmıştı. Kaçışan insanlar ne olduğunu anlamadan patlamanın etkisiyle etrafa saçılmıştı.
Bu görüntü sokur 'u keyiflendirmeye yetmişti.
Demişti; Bu sefer olacak, başaracağım demişti.
Başarmıştı. Ve bu son olmayacaktı.
Olay yerine binlerce, yüzlerce ambulanslar gelmiş yaralılar hastaneye götürülüyordu. Polis ekipleri olay yerine girmeyi yasaklamış şerit çekmişlerdi.
Albay Erdem Kılıç, yolda buraya gelmekte olan Yarbayı aramıştı. İkinci çalışta telefon açıldığın da hiç beklemeden konuya girdi.
'' Gelmeyin, komutanım geri dönün. İki defa bombalı saldırı gerçekleşti sizin için tehlikeli olabilir. ''
'' Sizin içinde tehlikeli Erdem, geliyorum. ''
'' Siz nasıl uygun görürseniz komutanım! ''
Tim, herhangi bir olumsuzluk olmaması için olay yerinde görevdeydi. Ama ortalık içler acıtıcıydı.
Yerlerde onlarca cansız beden, onlarca hayat yatıyordu. Onlarca masumluk, onlarca hayal.
Bedenlerinin uzuvları ayrılmış, başka yerlerde olan yüzbinlerce ceset.
Aynı manzara alışveriş merkezi için de geçerliydi. Sadece sivil halk değil. Görev için gelen askerler ve polisler de aynı durumda olan vardı.
Belki de kermesten evde bekleyen çocukları için oyuncak alıp gidecekler vardı. Bu görev sonunda kavuşacakları, onların yollarını gözleyen aileleri vardı.
Yakınları mutlu etmek için gelmişlerdi belki de kermese, onları gülümsetecek ufak hediyeler almak için. Şimdi onların hepsi etrafta paramparça olmuşlardı.
Bazı mutluluklar, hayaller, hayatlar mahşere kalmıştı.
....
Sokur, patlama olduktan sonra kendi için ayarladığı güvenli bölgesine gitmişti. Gelişmeleri buradaki televizyondan takip edecekti. Haberler başladığın da beklediği o son dakika haberleri başlamıştı.
'' Sevgili sayın seyirciler, bugünün son dakika haberi ile karşınızdayız. Bugün İstanbul'da gerçekleşen kermeste ve onun yakınlarında ki alışveriş merkezin de ardı ardına patlama gerçekleşti. ''
'' İki büyük patlamanın ardından yüzlerce ambulans, itfaiye olay yerine sevk edildi. Şuan da edinen bilgiye göre yüzlerce sivil halk, asker ve polisler şehit oldu. Yüzlerce ise yaralılar var. ''
'' Patlamanın ardından olay yerlerine şerit çekildiğin de acı görüntüler ortaya çıktı. Teröristlerin hain saldırısında yaralanan vatandaşlarımızın tedavileri sürüyor. Tek temennimiz daha fazla ölü sayısının artmaması. ''
Olay yerlerinin fotoğrafları gösterilirken sokur, gülümseyerek izliyordu haberleri. Sokur, Türk askerinden bir sıfır öndeydi. Biliyordu bu saatten sonra kendisine karşı operasyonlar sıklaşacaktı. Ama kendisi de durmayı düşünmüyordu.
Artık bundan sonraki hedefi tamamen gençler olacaktı. Bu sadece fragmandı sokur için. Ön gösterimdi. Bundan sonra daha eğlenceli olacaktı.
...
Uzun, yorucu, mutsuz biten günün ardından vatan timi kaldıkları otele geri dönmüşlerdi. Onların yapabileceği bir şey kalmamıştı. En başta yapmaları gereken o canlı bombayı fark etmekti.
Ama şerefsiz o kadar iyi kamufle olmuştu ki...
Otele geldiklerin de resepsiyona yöneldiler temizlik için anahtarlarını bırakmışlardı. Herkes anahtarını alıp ilerlerken resepsiyonist Arslan'a seslendi.
'' Arslan Bey, odanıza çıktığımız da boy aynası kırıktı. Siz iyisiniz değil mi? '' resepsiyonist kızın sorusuyla herkes merakla Arslan'a odaklanmıştı.
Ahsen gülmemek için kendini zor tutarken, Arslan boğazını temizleyip kıza baktı. '' Yok, iyim teşekkürler. Ufak bir kaza size söylemeyi unuttum kusura bakmayın. ''
Tabi canım ufak bir kaza seviştik sadece...
'' Siz iyi iseniz önemli değil ''
Albaylar ve komutanlar birinci katta inerken diğerleri ikinci katta kalıyordu. Herkes odalarına çekilmişti.
Arslan odaya girdiğin de direkt banyoya yöneldi. Formasını çıkarıp daha sonra yıkamak için kenara ayırdı. Ardından duş kabinine yöneldi. Musluğu kaldırdığında soğuk su bedeninde süzülmeye başladı.
Soğuk su ile yıkandıktan sonra iyi geldiğinde kanaat edip çıktı. Banyo, odanın giriş kapısının yanındaydı. Banyo kapısı aralıktı o yüzden dışarıda ki sesleri duyabiliyordu.
Kapısı çalıyordu. Havluyu beline sarıp kapıya yöneldi. Kapı kolunu indirip aralıktan kimin geldiğine bakmadan kapıyı araladı. Karşısında güzel üsteğmenini görmek yüzünün gülümsemesine sebep olmuştu.
Ahsen ise sadece belinde havluyla kapıyı açan Arslan'ı görmesiyle kaşlarını çattı. İstemsizce vücudunu süzdü. Hızlıca etrafına baktı ardından hızla içeriye itip kapıyı kapattı.
'' Hayırdı güzelim, bu kadar çabuk mu beni özledin? '' diye sordu Arslan gülerek.
Ahsen göz devirdikten sonra kızgınlıkla '' sen her kapıyı böyle mi açıyorsun? '' diye sordu.
Arslan attığı iki büyük adımla Ahsen'in önüne gelmiş, onu duvarla kendi arasına almıştı. '' niye çok mu kıskandınız güzel üsteğmenim? ''
Bir elini Ahsen'in beline sararak kendine çekti. '' ama merak etme senden başkasına böyle ya da başka şekilde kapıyı açmam. He ama tabi dilersen sana her gün böyle kapı açabilirim üsteğmenim? ''
'' Her gün öyle mi? Nasıl olacak o? '' diye sordu Ahsen.
'' Evlen benimle. Her gün, her saat, her dakika, her saniye böyle görebilirsin beni. ''
'' Sapık. ''
'' Sadece sana. '' Arslan belindeki elini çekerek Ahsen'in karnına doğru getirdi yavaş yavaş özel bölgesine doğru okşayarak ilerledi kıyafetlerin üzerinden.
'' Ah, Arslan! '' Ahsen adını inlediğinde yüzünde gülümseme oluştu. Pantolonun üzerinden özel bölgesine gelip hızlıca okşamaya başladı.
'' Sadece sana. Hep sana. ''
'' Off, Arslan bunu şuan da söylemek istemezdim ama durman gerekiyor. ''
Arslan, Ahsen'in sesindeki tedirginliği fark ettiğin de kaşlarını çatarak geri çekildi. '' Ne oldu güzeller güzeli üsteğmenim? '' diye sordu endişeyle.
Ahsen, pantolonunun cebinden bir kâğıt çıkartıp Arslan'a uzattı. '' odamda buldum, sokur tarafından gönderilmiş olabilir. '' Arslan kâğıdı hızla alıp açıp okumaya başladı.
'' Üsteğmen, nasıl güzel bir patlamaydı değil mi? Sende beğendin itiraf et. Aslında sizin de patlamanızı, vücut uzuvlarınızın etrafa dağılmasını izlemeyi çok isterdim. Ama neyse ki sizinle uğraşmak isteyen yanım daha çok ağır basıyor. Diğerlerine de selam söyle sonuçta daha çok görüşeceğiz. ''
'' Sikeyim. '' Arslan içinde tutamadığı küfürü dışarı vurduğun da eli saçına gitmişti.
'' O şerefsiz buradaydı. Ve biz onu fark etmedik. Buradaydı bizi izliyordu, patlamayı canlı canlı izledi ve biz bunu fark etmedik. ''
'' Arslan, dur evet fark etmeliydik ama bu bizim suçumuz değil, o şerefsiz yeterince iyi planlamış. ''
'' Tamam, evet haklısın. Gidelim diğerleri ile paylaşalım iyice düşünürüz ne yapacağımız ile ilgili. ''
'' Tamam, sen önce üzerini değiştir. Gidelim. ''
Arslan kendini o kadar kaptırmıştı ki havluyla durduğunun farkında değildi. Üzerini değiştirip geldiğin de Erdem komutanının odasına gittiler. Arslan kapıyı çalıp geri çekildiğin de çok beklemeden kapı açılmıştı.
Erdem komutan karşısında Ahsen ve Arslan'ı gördüğüne sevinse de ikisinin yüzünde ki ifadelerini görmek gülümsemesini silmişti. '' Geçin çocuklar içeri. '' Erdem komutan biraz geri çekilmiş, geçmeleri için yer açmıştı.
Sessizce içeri girmiş komutanlarını beklemişlerdi. Yarbay da içerideydi. Televizyon açıktı. Son dakika haberleriyle patlama vardı. Yarbay görür görmez çağırmıştı.
'' Gelin çocuklar. ''
'' Aslında diğerleri de gelse iyi olur komutanım, bizim size göstermemiz gereken bir şey var. ''
'' Hayırdır aslanım. '' dedi merakla Erdem.
'' Hayır değil maalesef komutanım. ''
'' Tamam, oturun çağıralım. '' yaklaşık beş dakika sonra herkes odaya toplanmıştı. Yarbay, Erdem Albay ve Minel Albay sırayla yan yana oturmuşlardı.
Ahsen, cebinde tuttuğu kâğıdı ortada duran sehpaya bıraktı herkes kâğıda bakarken duymaları için aklında olan o cümleleri tekrarladı.
'' Üsteğmen, nasıl güzel bir patlamaydı değil mi? Sende beğendin itiraf et. Aslında sizin de patlamanızı, vücut uzuvlarınızın etrafa dağılmasını izlemeyi çok isterdim. Ama neyse ki sizinle uğraşmak isteyen yanım daha çok ağır basıyor. Diğerlerine de selam söyle sonuçta daha çok görüşeceğiz. ''
'' Patlamadan sonra odama geldiğim de masamın üzerinde buldum. ''
'' O şerefsiz oradaydı. Ve biz bunu fark etmedik. Anasını satayım onu görseydim evire çevire döver öldürürdüm. '' diye sitem etti Eren.
Haklıydı.
Bu katliamı durdurabilirdik. Bunların yaşanmasını önleyebilirdik.
'' Bu saatten sonra yapabilecek tek bir şey var. '' dedi Yarbay.
'' Sokur için kırmızı düğmeye basacağız. ''
Bölüm sonu.
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı esirgemeyin. |
0% |