@eysanyagmurberber
|
Merhabalarr, yeni bölüm ile karşısındayım. Yavaş yavaş da finale de yaklaşıyoruzz 😢
Rica etsem paragraf aralarımız boş kalmasın.
İyi okumalarr. ❤
Bölüm Yirmi Bir - K.B.R.N.
( KBRN - Kimyasal biyolojik radyasyon ve nükleer savunma timi )
'' YAZAR ANLATIMINDAN ''
'' Komutanım, iyi misiniz? Bir şey oldu mu? '' Nazlı endişeyle Arslan 'a bakarken kafasını iki yana salladı.
'' İyim Nazlı, sıyırdı geçti. ''
Saatler geçmişti, hala adada kayalıkların arkasında teröristler ile çatışıyorlardı. Hava kararmaya başlamıştı öğlen ya da öğleni geçmiş olmalıydı hâlbuki. Mühimmatları da azalmaya başlamıştı.
'' Lan Eren, hani on altı kişiydi. Vuruyorum vuruyorum azalmıyor. Kaç saattir on altı kişi bunlar. '' Yusuf mikrona doğru konuşmuştu.
'' Ne bileyim, her bir delikten çıkıyorlar. ''
'' O sandığı verin bizde gidelim. Zorluk çıkartmayın ne siz uğraşın ne de biz. '' demişti teröristlerden biri.
'' Aaa, duydunuz mu komutanım. Zorluk dedi çıkartmayın dedi. '' Eren teröristlerin de duyabileceği bir şekilde.
'' Tüh, şimdi çok üzüldüm sizin adınıza ben zorluk çıkartmayı çok severim. '' Yusuf gülerek.
'' Ne tesadüf bende, bak görüyor musun ortak özelliğimiz varmış. '' Eren, Yusuf ile birlikte teröristlerle dalga geçiyorlardı. Bu onları sinirlendirse de kafalarını şaşırtmalarını sağlamıştı.
Üsteğmen Arslan Öztürk ise istifini hiç bozmamıştı. Askerlerini gülerek dinliyordu. Odağı ise namlusunu doğrulttuğu teröristlerdi. Eren ve Yusuf teröristlerle eğlenmeye devam ederken namlusunu doğrulttuğu teröristleri teker teker indiriyordu.
'' Heyt be komutanım! ''
Sadece tahmin edemedikleri tek bir şey vardı; adayı esir alacak olan fırtına.
Yağmur bulutları adayı esir almaya, hava karamaya başlamıştı.
'' Hava bozuyor komutanım ne yapacağız. '' demişti Furkan mikrofondan.
Arslan Öztürk 'de bilmiyordu.
Onunda silahında fazla mermi kalmamıştı bütün dikkatini ona veriyordu. Tek bir tane bile fazladan mermi gitmemesi gerekiyordu.
Teröristler durmadan ateş ettiği için sabit kalması zor oluyordu. Bu da ateş etmesini daha da zorluyordu. Bulutların adayı çevirmesiyle kararan hava gök gürüldemesi ve ardından şimşek çakmasıyla etrafı aydınlatmıştı.
Teröristlerin bulunduğu, biraz arkalarında olan ağaçlıklara yıldırım düşmüştü. Bunu fırsat bilen askerler teröristlere ateş etmeye başlamıştı.
Ya buradan teröristlerle çıkılacaktı ya da onları öldürüp başka bir yol yoktu.
'' Ya işte ateş ediyoruz, ediyoruz anlatamıyoruz ki böyle çarpılırsınız işte. '' demişti Yusuf teröristlere alayla.
'' Ne! Ne çarpılması, çarpıldık mı? ''
'' Evet, hakkına girdiğiniz gençlerin ahı bu. Her gece beddualarını aldığınız annelerin ahı. ''
Bir yandan da teröristlere ateş etmeyi ihmal etmiyorlardı. Gök gürültüsü ve şimşeğin ardından bardaktan boşalırcasına yağmur başlamış saniyesinde sırılsıklam etmişti.
'' Sen etrafa bak, yuva ile iletişime geçmeye çalışıp destek isteyeceğim. '' demişti Arslan, Eren'e.
Üstleri, başları yağmurdan sırılsıklam olmuş, mühimmatları bitmek üzereydi.
Mikrofondan ulaşamamış, telsizi denemişti. Ama hiçbir sonuç alamamıştı.
'' Siktir! '' bir sonuç alamayan Arslan, Eren'in yanına geri dönmüştü.
'' Mermim bitti. Yedeklerde de kalmadı. '' demişti Eren. Arslan 'ın da az kalmıştı bitmek üzereydi. Yavaş yavaş askerlerin ateş etmediğini anlayan teröristler daha da baskı uygulamaya başlamışlardı.
Daha sık ateş ediyor, karşı tarafa fırsat dahi tanımıyorlardı. '' Sandığı verin gidelim üsteğmen. ''
'' Tabi tabi hemen oldu olacak biz götürelim sizi. '' dedi Nazlı. Sinirli ama alaylı çıkan sesiyle.
'' Buradan gitmek için iki ihtimal var. ''
'' Ya teslim olur bizimle gelirsiniz. Ya da ölürsünüz. ''
Gittikçe hızını arttıran yağmur görüş alanlarını epey zorluyordu. Yağmurun dışında arada gök gürüldüyordu. Rüzgâr ise dakika geçtikçe şiddetini arttırmaya devam ediyordu.
Yağmurun sesi ve ağaçlarından rüzgârdan dolayı çıkardıkları sesler silah seslerini bastırıyordu. Teröristler ateş etmeyi azaltmışlardı. Garibine gitmişti üsteğmenin bir anda azaltmaları hoşuna gitmemişti.
Yağmurdan görünmeyen etrafa teröristlerin askerlerin olduğu tarafa attığı sis bombası da eklenmişti.
Etraf bembeyaz sisle kaplanırken göz gözü göremez olmuştu. Yağmurla görünmeyen etraf sis bombası ile imkânsız olmuştu. Sisi dağıtmaya çalışıyor etrafı görmeye çalışıyorlardı.
Üsteğmen kolunu ağzıyla kapatmış öksürüyordu. Bir yandan sisi dağıtmaya çalışıyordu. Mikrofondan cızırtı gelmiş ardından Albayının sesini duymuştu.
Ahsen 'de demişti komutanı ona da mı ulaşılamıyordu, bir şey mi olmuştu yoksa. Yerde sürüklenerek geri gitmek zorunda kalmıştı. Ardından zar zor mikrofona doğru konuştu.
Albayının sesini kesik kesik duyabilmişti. '' Komutanım. '' nefes nefese kalmıştı ve zor konuşuyordu.
'' Komutanım. '' dedi bir kez daha.
'' Mühimmatlarımız tükendi. Mermilerimiz bitti. ''
'' Adada teröristlerle mahsur kaldık. '' cümlesini bitirir bitirmez sinyal kesilmişti.
Artık ne onlar yuvaya ulaşabilirdi, ne de yuva onlara iletişim tamamen kesilmişti.
Bitmiş mühimmatlarla fırtına eşliğin de teröristlerle sıkıştıkları bu adada yapacak tek bir şey kalmıştı. Ne olursa olsun dayanıp teröristlere karşı mücadele ederek destek beklemek...
İstanbul / Alay Komutanlığı
Üsteğmen Arslan Öztürk ile kesilen iletişimden sonra Yarbay 'ın talimatı ile adaya gönderilecek destek ekip ve mühimmat sağlanmaya çalışıyordu. Oraya ulaşmanın iki yolu vardı havadan ve denizden ulaşım.
Adadaki gibi fırtına tüm İstanbul 'u da etkisi altına almıştı. Oraya ulaşmak demek imkânsız demekti. Ama ne yapıp edip imkânsızı başarmak zorundaydılar.
Ahsen ve ekibine de ulaşım sağlanamamıştı. Erdem komutan ona da ulaşım sağlamaya çalışıyordu. Bir yandan da Arslanlara ulaşım sağlamaya. O da askerleri gibi uyku uyumamış, operasyonu uzaktan yürütüyordu.
Tek bir dileği vardı; askerlerinin sapasağlam geri dönmeleriydi.
Defalarca Arslanlara ve ekipten birine ulaşmayı denemişti ama her denediğinde sonuç olumsuz olmuştu. Askerlerin üzerinde olan kamerada bir işe yarayamaz olmuştu.
Uzun görüşmelerin sonunda destek ekip hazırlanmıştı. Onları götürecek olan helikopter de komutanlığın bahçesinde hazırdı.
Yarbay ve Albay dışarı çıktığında pilot onları görür görmez yanlarına gelmiş selam vermişti.
'' Komutanım, bu hava şartlarında gitmemiz oldukça zor. Hatta imkânsız eğer hava böyle devam ederse oraya varmamız saatler sürer. ''
'' Yapacağın tek bir şey var. O imkânsızı başarmak ve kısa bir süre içinde oraya varmak. Anlaşıldı mı? ''
'' Anlaşıldı komutanım! ''
Askerler hazırlanmış, helikopter adaya ulaşmak üzere kalkışa geçmişti.
Helikopter gözden kaybolduğun da Yarbay ve Albay içeriye girmek üzere yönelmişlerdi. Bir asker koşarak yanlarına gelmişti. '' Komutanım, Üsteğmen Ahsen bizlere ulaştı sizden destek ekip talep ediyor. ''
Askerle birlikte gittiklerinde telsizden Ahsen 'e ulaştı.
'' Ahsen, durum nedir? ''
'' Gayet başarılı Sokur 'un kendi el yapımıyla ürettiği bombalar, çeşitli kimyasallar ve asitler bulduk fakat destek gerekiyor. Acil. ''
'' Güzel. Bulunduğunuz konuma K.B.R.N savunma timi ile iletişime geçip ekip göndereceğim. ''
Albay hızlıca destek ekip istemiş Ahsenlerin bulunduğu konuma yönlendirmeyi sağlamıştı.
...
Üsteğmen Ahsen ve onunla birlikte tüm askerler kimyasalların bulunduğu odadalardı. Ahsen, yuvayı aramış destek istemişti. Onların bile ne olduğunu bilmedikleri kimyasallarla karıştırılmış maddeler vardı.
Onlar için tehlikeli olabilirdi. Destek ekip ile operasyon yürütüp kimyasalların buradan çıkartılması gerekliydi. Bu ana kadar giden teröristler henüz dönmemişti.
Çapraz evde dövdüğü adamların ise uyanması an meselesi olabilirdi. Tuhaf bir şekilde karnında ki ağrı devam ediyordu. Onunla birlikte akıntı da hissediyordu.
Dönüşümlü bir şekilde yukarı çıkıyor, evi ve dışarıyı kontrol ediyorlardı. Hava berbat durumdaydı. Bir süre sonra dışarıdan sesler duymaya başlamışlardı.
Ekiplerden önce teröristler gelmişti.
'' Biriniz burada kalsın diğerleri benimle yukarı gelsin evin içinden müdahale edeceğiz. Buraya girmelerini risk edemeyiz. ''
Ahsen en önde yukarı çıkarken diğer askerlerden biri aşağıda kalmıştı. Diğerleri onun peşinden geliyordu. Yukarı çıktıklarında Ahsen ve Eren kapıya doğru yönelmişti. İkisi karşılıklı duvara yaslanmış dışarıyı gözetliyorlardı.
Silahlarına susturucu takıp sesin çıkmasını önlerken gördükleri teröristlere ateş etmeye başladılar. Onları fark eden teröristler karşılık vermeye başlamışlardı.
Bir yandan rüzgâr, bir yandan yağmur teröristlere ateş etmeye çalışıyorlardı. Kapının önüne terörist vurulup düştüğünde yağmurdan teröristin onlara doğru geldiğini fark etmemişlerdi.
Önlerine yığılan terörist ile birlikte ateş sesleri ardı ardına gelmeye başlamıştı. Ekip gelmişti.
Ekipler bize doğru gelirken, ateş etmeye devam ettik. Çoğu terörist ölmüştü. İçlerinden birkaçını da yakalamışlardı. '' Eren, sen burada kal. '' ekiplerle birlikte aşağıya indiler.
Bütün malzemeleri incelemeye başlamışlardı. '' Bunlar insanlık için çok tehlikeli maddeler. Çok, çok riskli ve zararlı. Şuan da aynı ortam da olmamız bile. ''
'' Bu kimyasallar, insanları direkt öldürür. ''
'' Siz yukarıya çıkın lütfen, biz güvenli bir ortam oluşturup onları buradan çıkaracağız. Bir sürü tehlikeli patlayıcı madde var. Tek bir yanlış hareket hepsinin patlamasına sebep olabilir. ''
'' Bu kimyasallar, renginden ve hatta kokusundan anlayabildiğim kadarıyla çok, çok güçlü. ''
'' Dikkatli olun lütfen. ''
Ahsen, geri askerlerin yanına çıktığın da yakalanan teröristler ellerinden bağlanmış, dizlerinin üzerine oturtulmuştu.
Olayın aksiyonuyla kasıklarında hissetmediği sızı tekrar baş göstermişti ve bir ıslaklık hissediyordu. Teröristlerin yanından geçip, onlardan biraz uzaklaştı.
Albay'ı aradı; '' Ekipler geldi, kimyasalları alıyorlar. Çoğu terörist öldürüldü, birkaçı elimizde. Buradaki operasyon tamam. ''
İki saati aşkın süre sonunda buradaki her şey bitmişti. Kimyasallar inceleme altına alınmak üzere KBRN savunma timi tarafından götürülmüştü.
Helikopter gelmiş, yakalanan teröristler ile birlikte tabura geri dönüş yapılmıştı.
ÜSTEĞMEN AHSEN YILDIRIM
'' Peki, neden ağrıyı hissedince hemen gelmediniz? ''
'' Askerim ben. Operasyondaydım. ''
'' Anladım, aslında şanslısınız diyebilirim. Bebeğiniz ilk ağrıyı hissettiğiniz de düşmemiş. Aslında size tutunmaya çalışmış eh birazda başarmış. Fakat-
'' Hamile olacağım aklımdan bile geçmeyip pek umursamadığım için fazla tutunmak istemedi değil mi? ''
'' Kendinizi suçlamayın lütfen, bebek tutunmuş ama aldığınız darbeden dolayı düşme riski çok yüksekti. Hem gebeliğiniz çok yeni. ''
'' Peki, ameliyatı hemen yapmamız mümkün mü? ''
'' Bebeğin babası- ''
'' Bilmese olur mu? O da operasyon da. '' doktor sadece kafasını sallamıştı.
Tabura geldiğimiz de operasyondan dönen şimdilik sadece bizdik. Albay ve Yarbay 'ın tebriklerini aldıktan sonra kendimi iyi hissetmediğim için hastaneye gelmiştim.
Doktora görünmüş, ağrının regl ağrısı değil hamile olduğumu öğrenmiştim.
Bilmeden Arslan 'ın bebeğiyle operasyona gitmiş, bebeğimizi kaybederek geri dönmüştüm...
Bölüm sonu.
Bölüm hakkında ki yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz.
sosyal medya hesaplarımdan takip, destek verebilirsiniz.
İnstagram; Eysan.yagmur / Eysan.yagmurkitaplari
tiktok; Eysanyagmurberber0 |
0% |