Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@ezgilend

Kaldırımdaki çakıl taşına bir tekme attım, elerim cebimde, bakışlarım yerdeydi.

Her zamanki gibi okuldan eve dönüyordum, adımlarım geri geri gitmek istese de, o ev benim mecburiyetimdi.

En azından birşeyleri kendim yapabilecek yaşa gelene kadar.

Çakıl taşına vura vura evin yolunu tutmaya devam ettim, biraz sonra tanıdık bir ses, beni yerimde durmaya zorlamıştı.

Aslında durmak zorunda değildim, ama merak etmiştim.

Biraz ilerdeki parkta bir kızla konuşan abimi gördüm, dudaklarımda buz gibi bir gülümseme oluştu, kızın omuzlarında abimin ceketi vardı.

Gözlerimi sükûnetle açıp kapattım ve derin bir nefes aldım, artık lise 1'e gidiyordum.

15 yaşında bir ergendim aslında, ama bu ergen hiçbir zaman ergen gibi davranamazdı, abim benden gün be gün nefret edecek diye beklerken, tavırları durulmuştu, hatta bir ara, zaman geçtikçe anneme benzediğimi bile söylemişti.

Ama benim için hiç birşey ifade etmiyordu.

Eskiden olsa, yere düşüp sevgi dilenen bir zavallı olsaydım, belki hoşuma giderdi belki umut dolardı kalbim ama artık hiçbir şeyi umrumda değildi.

Yani ben öyle sanıyordum.

Gözlerimi yere dikip kapşonumu başıma geçirdim, ben donsam umrunda olmayacak adam, yada her neyse, belki de sevilmeyi haketmiyordum.

Eve gitmek için parktan geçmek zorundaydım, o yüzden de derince bir nefes daha aldım, hızlıca yürümeye başladığımda beni fark ettiğini biliyordum, parkın ortasına geldiğimde karnıma sert bir darbe aldım.

İçim dışıma çıkmıştı sanki, geriye doğru sert bir şekilde düştüğümde acıyla kasıldı vücudum sırtım ve başım fena ağrıyordu, topu atan çocuk yanıma geldi hızla endişeli görünüyordu.

"Abla, iyi misin!? Çok özür dilerim gerçekten yanlışlıkla oldu." Hızlı hızlı konuşan çocuk elini uzattı.

Ağlamak istemesem de bu yardım kalbimin kasılmasına neden olmuştu, aramızda bir iki yaş var ya da yoktu ufak tefek bir çocuktu.

Beklediğim yardım hep olduğu gibi yine gelmedi, ama sıkıntı değildi.

Bunu kendime yapmayacaktım.

Sırtım boydan boya çizilmişti, acısını hissedebiliyordum, başımda hafif bir ıslaklık olsa da çaktırmadan çocuğun elini tuttum.

"Düşmana atar gibi top mu atılır." dedim gülmeye çalışarak, ama beceremedim.

Ayağa kalktığımda bacaklarımın titrediğini de hissedebiliyordum sanırım dizimi de yaralamıştım, çocuğun omzuna tutundum.

"Gerçekten özür dilerim." dediğinde arkadaşları onu çağırmaya başlamıştı, küfür edenler bile vardı.

Mahcubiyetle suratıma baktı, omzuna iki kere vurup kolumu çektim, bir süre kendime gelmek için çarptığım bankın başlığına tutundum.

Eğilerek çantamı yerden aldım.

"Merih o senin kız kardeşin değil mi?" Kızın sesi kulaklarıma dolunca gözlerim doldu ve kalbim acıyla bir kez daha kasıldı, topallayarak da olsa hızlı yürümeye çalıştım.

Hızla parktan çıkmaya çalışırken birinin beni çağrdığını duydum, arkamdan bağıran çocuğa döndüm, koşarak yanıma geldi ve koluma girdi.

"Ne yapıyorsun?" Şaşkınlığımı fark ettiğinde mahçupça tekrar baktı bana.

"Yürüyemiyorsun evine kadar götüreceğim seni." dedi.

"Ya maç ne olacak, arkadaşların kızmaz mı sana?" Omuz silkti.

"O şerefsizlere bir türlü yaranamıyorum zaten ne yapıyorlarsa yapsınlar." diyerek yürümeye devam etti.

Evin oraya geldiğimizde teşekkür ederek apartmana yürüdüm.

"Abla!" Arkamdan tekrar bağıran çocuğa döndüm."İsmin ne? Benim ismim Asaf." Gülümseyerek baktım, nedense bu çocuğu sevmiştim.

"Mevsim bende tanıştığıma memnun oldum." Gülerek başını salladı ve koşarak uzaklaştı, zar zor merdivenleri çıkarak eve ulaştım ve anahtarla kapıyı açtım. S​​​essizliğim beni kucaklarken gülümsedim.

Yanlızlığıma.

Odama doğru yürüdüm ve içeri girdim ilk işim kirlenen kıyafetlerimi çıkarmak oldu. Saçlarımda olan ıslaklığa dokundum, çok az kanamıştı. Sırtım da ağrıyordu ve bacağımı taşa vurmuştum.

Bugün cumaydı ve ben yürüdüğüm için geç gelmiştim eve, oyalanmıştım biraz, eve gelmek istemediğim içindi tüm bunlar.

Üstüme eşofmanlarımı geçirip kirlileri makinaya attım ve çalıştırdım. Zor da olsa sırtıma pansuman yapmaya çalıştım, diz kapağımı da temizleyip sardıktan sonra, geriye başım kalmıştı.

Onu tam olarak nasıl yapacağımı bilmiyordum.

Elimi tekrar başıma değdirdiğimde kan olduğunı gördüm, az önce biraz daha azdı fakat şimdi yine kanıyordu.

Parktaki düşüşüm ve çocuğun beni düşünerek maçı bırakması aklıma gelince dolan gözlerimle elime bakmaya devam ettim, derin bir nefes aldım, burnumu çekip elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim.

Yüzüme bakmak için başımı kaldırdığımda, banyonun kapısının önünde dikilmiş elimdeki kana bakan sözde abimi fark ettim.

Gözleri, kızarık gözlerimle buluştu, yüzünde garip bir ifade vardı. Kaşlarımı çattım, nasıl hissetmemiştim, onun eve geldiğini nasıl duyamamıştım.

Kapıyı yüzüne kapattım, yavaş bir hareketle, donup kaldığı için tepki vermedi, bunun için sonra kızacaktı bana.

Biliyordum.

Zor da olsa başıma da pansuman yaptım ve saçlarımı geriye doğru atıp topladım hafifçe. Banyoyu temizleyip kıyafetlerimi makinadan çıkardım.

Uzun süredir burdaydım, o kadar işime odaklanmıştım ki farketmemiştim.

Kıyafetlerimi balkona asıp mutfağa gittim ve dünden kalmış yemeği ısıtıp tabaklara dağıtarak masayı kurdum, zor oluyordu, canım yanıyordu, bunları artık sıkıntı etmemeliydim.

Güçlü olacaktım, bunlara alışmalıydım hayatımın birer parçası olmuştu bu tür şeyler. Artık küçük değildim, bunun farkına varmalıydım, derince nefeslendim ve gözlerimi açıp kapattım.

O günden sonra bana bir kere bile vurmamıştı. Fakat, ben artık o çocuk değildim, yemeğimi yemeye başladım.

İştahım yoktu ama, iki gündür neredeyse hiç birşey yememiştim ve yaşamak zorundaydım.

Karşımdaki sandalye çekildi, başımı kaldırmadım, hızlıca yemek yiyip ders çalışmaya gidecektim.

"Sırtında yaralanmıştır yemekten sonra pansuman yapalım." Dedi.

"Hallettim ben." Başımı hiç kaldırmadan kurduğum cümleyle kaşığı tutan elini sıktı, bakışlarımı iyice tabağıma sabitledim.

"Orda şaşırdığım için gelmedim, yoksa seni eve getirecektim." Dediği beni şaşırttı, oysa umrunda değilmişim gibi davranırdı hep, belki de beni kandırıyordu ilgili davranmaya çalışarak.

"Alışkınım ben merak etme, artık farketmiyor emin olabilirsin." Hayatımda zorlanarak kurduğum cümlelerden biriydi, alışmıştım aslında canımı yakan cümleler kurmaya.

Midem bulandığı için tabağın altında kalan yemeği yiyemedim.

Ayağa kalktığımda sırtım ağrıdığı için yüzüm buruşsa da çaktımamaya çalıştım.

"Ben hallederim." Derin bir nefes alarak ona baktım.

Düz bir bakış atıp tabağımı ve kaşığımı yıkayarak yerine yerleştirdim.

Büyük bir bardak alıp, içine su doldurdum ve dolaptan ağrı kesici alarak içtim.

Bugün biraz kaytarabilirdim aslında, topallayarak mutfaktan çıkarken adımlarımı durduracak birşey sordu.

"Bugün gördüklerini sormayacak mısın?" Ağlamak istemesem de gözlerim doldu.

Abimin beni sevmesini, gerçek ve güzel bir aile bağımızın olmasını çok isterdim. Ama hayallerimi ve çocukluğumu başıma yıkan bu adam yüzünden olmamıştı.

Başımı ona çevirdim.

Gözleri kızarmıştı ve ilk defa sinirli değildi, sol gözümden bir damla aktı ve ardı arkası kesilmedi.

Derin bir nefes alarak zoraki bir gülümseme takındım.

"Eğer anladığım gibiyse umarım multu olursun." Elleri yumruk olmuştu, gözleri kızarıyordu her geçen saniye, sinirden değildi bu sefer, çünkü kaşları çatık değildi.

Burnumu çekip ona son bir bakış attım, yanıma gelmek istiyordu ama gelemiyordu, birşey demeyeceğini anladığımda arkamı dönerek zar zor odama yetiştim.

Işığı kapatıp yüz üstü yatağa uzandım ve ağlamaya başladım sessizce.

Canım yansa da onunla konuşmak beni adam yerine koyması hoşuma gitse de, onunla asla doğru düzgün bir aile olamayacaktık.

...

Yeni bölüm geldi, bölüm hakkındaki düşüncelerinizi buraya yazabilirsiniz.

İyi okumalar, oy ve yorum yapmayı unutmayın ;)

İyi günler <3

 

Loading...
0%