@f4t1hk
|
Tarihler 2024'ün sonbahar aylarındaydı... Biyolojik savaşların baş gösterdiği bu dünyada insanlık her geçen gün daha da dibe batıyordu. Virüsler, pandemiler, karantinalar ve daha birçok kısıtlamalar insanların hayatını olumsuz etkiliyordu. Tüm insanlık çıkmaz bir sokağa doğru ilerlerken nereden geldiği belli olmayan bir hastalık türemişti... Aniden patlak veren bu hastalık insanları önce ateşlendirerek, halsiz düşürerek ve iç organlarının işlevlerini yitirterek ölmesini sağlıyordu. Ardından ise süresi kişiden kişiye farklı olacak şekilde ölüm anından kısa süre sonra beden tekrar diriliyordu. Hiçbir insani duygu yok, ruh yok, düşünme sistemi yoktu. Yalnızca canlı bir şeyleri yemek ve etrafta başıboş dolanmak üzere kodlanmışlardı sanki... Devletler çöküyor, insanlar şehirleri terk ediyordu. Çoğu ülkenin ordusu bu hastalığa yenik düşüyordu. Direnebilen ordular ise kendilerine güvenli alanlar oluşturup kenara çekilmişti... Tam bu karmaşanın kritiğinde, ilk günde, ana karakterimiz Fatih bir süpermarketin içinde tanımadığı başka insanlarla beraber saklanıyordu. Caddeler hastalıklı insanlarla dolduğunda süpermarket içerisinde bulunan kişiler kepenkleri indirmiş ve kendilerini güvence altına almıştı. Fatih, 20 yaşında bir üniversite öğrencisiydi. Üniversiteden 2 günlüğüne ayrılmış ve ailesinin yanına Balıkesir'e dönmüştü. Döndüğünün 2. günü patlayan bu salgında markette bir şeyler almak üzereydi. Market kepenkleri indirildiğinde ve içerideki insanlar panik halinde ne yapacaklarını bilmiyorken market görevlileri insanları sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Ancak kendilerini dahi sakinleştiremiyorlardı... Fatih, telefonundan ailesine ulaşmaya çalıştı. Annesine ulaşmaya çalışıyordu fakat şebekeler sürekli kopuyordu. Telefonunun şarjına baktığında 58'i gösteriyordu. Düşük pil gücü modunu açarak telefonunu kapatıp cebine koydu. Sonrasında diğer insanların kasa önünde neler konuştuğunu dinlemek için oraya yöneldi. 60 yaşlarında bir adam başında kasketi ile market görevlilerine zorluk çıkarırcasına bağırıyordu. "Açın şu kepenkleri! Böyle bir saçmalık olamaz! Evde karım bekliyor beni!" 5 market görevlisinden 2 tanesi yaşlı adama hakim olmaya çalışarak onu dindirmeye çalışıyorlardı. Görevlilerden biri konuştu. "Efendim lütfen sakin olun en uygun anda hepimiz buradan çıkacağız zaten ancak şuan bu mümkün değil." Yaşlı adam bir süre daha bağıra çağıra konuştuktan sonra insanlar onu umursamamaya başladığında bir köşeye geçip bıraktı kendini. Fatih adama bir yandan hak vermek istiyordu ancak bir yandan da market görevlilerinin tutumunu doğru buluyordu. Dışarıda ne olduğu belirsiz şeyler saldırgan bir biçimde dolanıyor ve insanlara saldırıyordu. Böyle bir karmaşa içerisinde dışarıya çıkmak oldukça riskliydi. Fatih, market içerisinde ne kadar insan bulunduğunu saymaya çalıştı. En sonunda kendisiyle birlikte 16 insanın market içerisinde olduğunu gördü. Herkesin suratındaki telaşı görebiliyor ve hissedebiliyordu. Çünkü aynı duygular kendisinde de vardı. İnsanların gürültüsünden dolayı hastalıklılar kepenklere yapışmış ve vurmaya başlamıştı. Sesin onları çektiği ilk kez orada fark edildi. Daha doğrusu bunu ilk olarak Fatih fark etmişti. Market görevlileri arasında en üst yetkide olan kişinin yanına gitti ve durumu açıkladı. "İçerideki gürültüyü duyuyorlar ve kepenklere geliyorlar. Herkesin daha sessiz olması gerek. Yoksa burada tıkılıp kalacağız." Görevli adam kepenklere doğru ilerleyip dışarıdakilerin seslerini dinlediğinde Fatih'in dediğini onayladı ve hızla herkese seslenerek bir kasanın üstüne çıkıp konuşmaya başladı. "Bakın hepimiz eve gitmek istiyoruz ancak şuan bu mümkün görünmüyor. Çünkü çok fazla ses çıkarıyoruz. Lütfen daha sessiz olun. Ses onları çekiyor. Marketin başına üşüşmelerini istemeyiz." Kişiler arasında kel ve gür bıyıklı bir adam görevliye bakarak konuştu. "Bu marketin arka çıkışı yok mu kardeşim? Sadece ön taraf mı var?" Görevli birkaç saniye duraklamanın ardından konuştu. "Arka taraftan çıkıp ilerlediğinizde direkt ana caddeye ulaşacaksınız. Şuan en tehlikeli yer orası. Arka çıkışı unutmak zorundayız." Görevliler arasından kadın olan konuştu. "Efendim evde engelli bir kardeşim var. Gitmem gerekiyor... Lütfen." Fatih, kadın görevlinin yalvaran bakışlarını fark ettiğinde kendini kötü hissetmişti. Kişiler birbiriyle konuşurken cebinden telefonunu çıkarıp tekrar şebekeleri kontrol etmişti. Telefonu kullanmadığı halde şarjının 56'ya düştüğünü gördüğünde kendi kendine konuştu. "Kapatmam lazım. Kendi kendine pil tüketiyor." Telefonu tamamen kapatarak tekrar cebine koydu. Sonrasında kişileri tekrar dinlemeye devam etti. Yanında 5 ya da 6 yaşlarında bir çocuğu ile olan kadın konuştu. "Acil durum kanalları devrede değil mi? Polis veya jandarma çağıramaz mıyız?" Aralarında polis olduğunu söyleyen genç bir adam konuştu. "Ben polisim hanımefendi. Ancak şuan karakol ile irtibata geçemiyorum." Fatih bu konuşmalar sonucunda bir fayda olmayacağını anladığında kepenklere ilerledi ve kulağını dayayarak dışarıyı dinlemeye çalıştı. Kepenklere vuran hastalıklılar, siren sesleri ve çığlıklardan başka bir şey duyulmuyordu.
Yaklaşık 1 saat sonra herkes farklı bir yerde birbiriyle konuşuyor, dinleniyor ve bir şeylerin düzelmesini bekliyordu. 1 saat öncesine göre daha sakin bir ortam görünüyordu. Market görevlisi, insanlara sık sık market içerisindeki ürünleri hala para karşılığı alabilecekleri ikazını yapıyordu. Bu durumda dahi parayı düşünme konusu Fatih'in hoşuna gitmemişti. Yine de yapacak bir şey olmadığını düşünerek bu duruma ayak uydurması gerektiğini düşündü. Reyonlar arasında dolanırken en kuytu köşede kendi yaşlarında bir kızın reyonlardan çantasına yiyecek doldurduğunu gördü. Fatih, etrafta başka kimsenin olmadığını fark edince kızın yanına gidip sert bir ses tonunda konuştu. "Ne yapıyorsun sen? Görevlinin dediklerini duymadın mı?" Kız, Fatih'i görünce anlık duraksadı. Sonrasında ise reyonlardan yiyecek doldurmaya devam ederek konuştu. "Dünya boka sarmış ve ben hala bu sıçtığımın marketinin parasını mı düşüneceğim? Bu reyonlara ileride çok ihtiyacım olacak." Fatih bir süre sessiz kaldı. Kendini derin bir ahlaki ikilemin içinde hissetmişti. |
0% |