Kapısı açık daireye geldiklerinde kapının ucundan içeriye göz attılar. İçeride her şey dağınık görünüyordu. Ev resmen harabeye dönmüştü. Yine de umutlanarak daireye girdiler. Girdiklerinde Fatih kapıyı arkalarından kapattı. Gülşen yaptığını görünce konuştu.
"Neden kapattın?"
Fatih: "Arkamı döndüğüm yer her zaman duvar olsun isterim."
Gülşen bir şey demeden evin içinde sessizce yürüdü. Fatih de arkasından ilerledi.
Mutfağa girdiklerinde ikili çekmeceleri ve dolapları karıştırdı. Fatih evin elektriğinin kesildiğini fark edince konuştu.
"Tüm şehirde mi kesilmiş?"
Gülşen: "Muhtemelen."
Gülşen çekmecelerden birinde büyük tahta saplı bir bıçak buldu. Alıp beline koyarken Fatih onu görüp konuştu.
"Kullanacağından emin misin?"
Gülşen: "Sen hiç kullanmadın mı?"
Fatih: "Meyve doğramak ya da ekmek dilimlemek için kullandım. Ancak şuan sen onu ekmek dilimlemek için almadın değil mi?"
Gülşen: "Bazen çok gereksiz konuşuyorsun. Öyle dikilme de sen de bir şeyler ara."
Fatih: "Arıyorum zaten..." diyerek dolapları kurcalamaya devam etti. Buzdolabının boşaltılmış olduğunu görünce konuştu.
"Birisi gerekli şeyleri alıp buradan tüymüş sanırım."
Gülşen alaycı tavırla konuştu.
"Ya da asgari ücretle çalışıyordu."
Fatih, Gülşen'in dediğini cevapsız bırakarak başka odaları aramak için mutfaktan çıktı. Mutfağın yan tarafındaki yatak odasına doğru koridorda yavaşça yürüdü. Yavaşça yürümesinin sebebi duvardaki kurşun izine benzeyen delikti. Sanki bir çatışma kopmuş gibiydi.
Odanın hemen yanında durup başının göstererek odaya bakındı. Tek korkusu bir ceset ya da o atılganlardan görmekti.
Neyse ki oda boştu. Odaya girdiğinde çekmeceleri ve dolapları incelemeye başladı. Yatağın hemen yanındaki şifonyerin üstünde bir fotoğraf dikkatini çekti. Bir adam ve kadının birbirine sarılmış fotoğrafıydı. Fatih onların karı koca olduğunu düşündü ve anlık olarak tanımadığı insanların evinde ne yaptığını düşündü. Yaptığı şeyin doğruluğunu sorguladı. Bu düşüncelere yoğunlaşmış şekilde fotoğrafa bakarken arkasından Gülşen geldi ve konuştu.
"Bir tane de sana bıçak buldum. Benimki kadar keskin olmasa da iş görür. Ve... O fotoğraftakileri tanıyor musun?"
Fatih, kısa süre daha fotoğrafa bakarak düşündükten sonra Gülşen'e döndü ve konuştu.
"Öylesine bakıyordum işte." diyerek Gülşen'in kendisine getirdiği bıçağı alıp onun gibi beline yerleştirdi. Tam o sırada dışarıda bir helikopter sesi duyulmuştu. İkili pencerenin dibine gelerek sesin geldiği yöne baktılar. Büyük bir helikopter şehirin dışı yönünde ilerliyordu. İkili helikopteri izlerken Gülşen konuştu.
"Bu gördüğümüz son helikopter olabilir."
Fatih: "Her dakika umutlarımı yeşertiyorsun. Sağ ol."
Gülşen pencereden uzaklaşıp odanın dışına doğru yürürken konuştu.
"Benden süslü, neşeli ve umut yeşertici cümleler bekleme. Durumlar ne ise onu söylerim."
Fatih de onun ardından yürüyerek konuştu.
"Anlıyorum."
Daireden çıkmak için kapıya doğru yöneldiklerinde Fatih konuştu.
"Şu çantandan bir şeyler versene. Acıkıyorum."
Gülşen çantadan bir gofret çıkararak Fatih'e uzattı ve konuştu.
"İdare et biraz. Eve ulaştığımızda karnımızı doyururuz."
Fatih gofretin paketini açıp yemeye başlarken Gülşen dairenin kapısını açıp dışarı çıktı. Fatih de peşinden yürüdüğü sırada binanın koridorunun sonunda birini gördüler. Fatih kişiyi gördüğünde hemen seslendi.
"Hey! Merhaba."
Kişi arkasını döndüğünde suratı kanlar içindeydi ve boynu da hafif bükülmüştü. O anda Fatih ve Gülşen onun atılgan olduğunu fark ettiler.
Fatih: "Hass..."
Atılgan aniden Fatih ve Gülşen'in üstüne koşmaya başlayınca ikili tek çare olarak çıktıkları daireye tekrar girdiler ve arkalarından kapıyı hızla kapattılar. Birkaç saniye sonra atılgan kapıya gelip vurmaya başladığında ikili tedirgin bir şekilde birbirlerine bakındı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |