Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Ağlayacak Yaşı Geçtim

@faahte

Yavaş yavaş kendime geldiğimde gözüme değen ilk şey bir ambulansın içinde olduğum, kapılarının açık olduğu ve hâlâ evin bahçesinde olmamız oldu. Eymen endişeyle yüzüme bakarken ben oturur pozisyona gelmeye çalışıyordum.

 

"Dur, dur! Hemen kalkma." Ayağa kalkmaya çalıştığımda Eymen izin vermeden yerime geri oturttu. "Üst kata çıkacağım sizin gözden kaçırdığınız ama benim görünce anlayacağım bir şeyler daha olabilir." Derin bir nefes aldı ve kapıları açık ambulanstan evin girişine baktı. "Başka bir şey çıkmadı baksan da oralarda bizim göremediğimiz bir şeyler belirmeyecek." dediğinde oflayıp yüzüne baktım.

 

"Bakmak istiyorum." dedim tekrar.

 

"Rana sana uğraşma diyorlar." bilmediğim bir şey söylemeliydi.

 

Anladığımı göstererek kafamı salladım. "Biliyorum Sayın Savcım." açıkçası şu an onu pek taktığım söylenemezdi, onunda beni; "Tehdit ediliyorsun." dedi gözlerimin içine bakarak, durumun vahametini bu şekilde bana göstermeye çalışıyordu ama korkmuyordum.

 

Şu an ben sedyede otururken Eymen tam karşımda duruyordu ve sağ elini ambulanstan inmemem için sedyeye koymuştu bir nevi gidemeyeceğimi gücün onda olduğunu gösteriyordu.

 

"Bu seni ne ilgilendirir? Benim davam, benim cinayetim araştıracak olan benim!" dedim vazgeçmesini umduğum tek cümlem buydu.

 

"Sayın savcım!" içeriye, ittiklerini düşündüğüm polislerden biri girmişti bahçede kendilerini görmemiştim çünkü.

 

Tartışmamızı böldüğü için midir bilmiyorum bir süre sustu Eymen'in kafasını sallamasıyla konuşmaya başladı "Başsavcım sizi görmek istiyor." Bana döndü "Sizi de?" dediğinde yardımcı olarak "Rana." dedim "Rana Hanım sizinle de görüşmek istiyorlar." harikaydı, yıllar sonra cinayet sebebini bulmak için geldiğim eve yanımda bir savcıyla gelerek gündeme bomba gibi düşmüştüm.

 

Eymen, polis memuruna kafasını salladıktan "Sağ ol, siz çıkabilirsiniz." dedi ve eliyle işaret etti.

 

Polis memuru onaylayıp giderken Eymen'e döndüm ama ben konuşmadan o konuştu. "Gidelim artık."

 

İtiraz edip kendisinin gitmesini söylemek içimden geçerken kendimi büyük bir güçle durdurdum. "Burada bakacağın bir şey yok. Davan artık benim, savcısı da benim." tek kelime etmeme izin vermeden oturduğu yerden kalkıp ambulanstan indi ve inebilmem için bana elini uzattığında kendim inmeyi tercih ettim ve karşısına dikildim. "Davayı bırakabilirsin."

 

Çok gerilmiştim, önce kurumuş dudağımı yaladım ve derin sayılabilecek bir nefes alarak tam da Eymen beni dinlerken konuşmama devam ettim. "En azından davama bakan savcı sen olma, Yeşim benim en yakın arkadaşım ve eşinin kuzenini ölümleri şüpheli ailemin savcısı yapmayacak kadar akıllı bir kadınım." cevap bile vermesini beklemeden "Anlıyorsun değil mi beni?" dedim.

 

"Hayır anlamıyorum. Yeşim'in arkadaşı olman benim için bir şey ifade etmiyor sen bu ülkenin vatandaşısın ben bu ülkenin savcısıyım." anlamıyordu işte.

 

"Anlamıyorsun beni." elimi kaldırıp arkasında kalan evi gösterdim. "Bu eve gelmem tam yirmi yılımı aldı, yirmi yılımı. Davaya kimse bakmasın demiyorum sen bakma diyorum. Ben senin için bir şey ifade etmiyor olabilirim ama sen benim için bir savcıdan çok arkadaşımın akrabasısın, bugün yarın önü arkası, sağı solu belli olmayan bu davada sana bir şey-"

 

Kollarını açarak etrafımızı gösterdi ardından benimle alay edercesine attığı kahkahasını duydum. "Benim başıma bir şey gelir korkusuyla mı iş yaptığımı sanıyorsun? Hadi onu geçtim kendime bir şey olmasın diye davanı bıraktım olan başka meslektaşıma olsun diye mi? Ben boş bir adam değilim, davanın savcısı benim Rana beğensen de beğenmesende."

 

Eymen birkaç saniye daha yüzüme bakarak beni arkasında bırakıp ilerlemeye başladı. Arkasından bende evden çıktım ilerde son kalan iki tane polis memuruyla konuşuyordu, arkasından geldiğimi görünce konuşmayı bıraktı arabaya yürüdü.

 

"Gerçekten mi, beni burada mı bırakacaksın?" yüzüme bakmadan sürücü koltuğuna oturdu.

 

Yolculuğumuz gelişimizden daha kısa ve hiç konuşmadan sürmüştü, evin önüne gelince yüzüne baktım. "Başsavcıyı görmeye gitmeyecek miydik?" diye sorduğumda oldukça soğuk bir tavırla karşılaştım.

 

"Yarın, eve gir Yeşim merak etmiştir. Şimdilik kimseye bir şey deme olayları anladıktan sonra söyleriz. Boşa telaş yapmasın." Kemerimi çözerek arabadan inmeye hazırlandım. "Arabanı bir iki saatliğine ödünç alacağım." dediğinde sadece baş hareketi yapıp arabadan indim.

 

Eymen gözden kaybolduktan sonra eve baktığımda oraya girmek istemedim. Geldiğimiz yerin tersine yürümeye başladım. Nereye yürüdüğümü bilmiyordum.

 

Yeşim'e her geldiğimde evde oturduğumuz için Yeşim dışında etrafımda Türkçe konuşan kimse olmuyordu ama şimdi garip hissediyordum buraya ait değilim gibiydi. Alışık olduğum bir dil değildi ama unutmamıştım da. Evlerin arasında bazen tek yol bazen kaldırım olmayan sokaklardan geçtim ne kadar zaman oldu bilmiyordum sadece birinin omzuma dokunmasıyla irkildim "Telefonunuz çalıyor." dedi ve ekledi "Israrla çalıyor önemli olabilir." Elimi çantama attım. Halimden mi bilmiyorum birkaç saniye yüzüme baktı hanımefendi. "İyi misiniz?"

 

O sıra telefonum hala çalmaya devam ediyordu. "İyiyim teşekkür ederim." ben cevap verene kadar telefonum artık susmuştu. Yürümeye devam edeceğim sırada tekrar çaldı. Numara kayıtlı değildi ama bugün konum atan numaraydı Eymen'in numarasıydı önemli bir şey olduğunu düşünerek telefonu yanıtladım.

 

"Efendim?"

 

"Eve girmemişsin neredesin?" dedi. Neredeydim? Bir tur etrafımda döndüm sokak tabelası aradım.

 

Bulamadım nerede olduğumu, telefonumun çaldığını söyleyen kadına döndüm "Burası neresi?" Deli olduğumu falan düşünüyor olabilirdi ama sakince "Telefonu verin tarif edeyim." demişti telefonu ona uzattım.

 

Karşı tarafı dinledi adresi verdi, Eymen gelene kadar benimle bekleyeceğini söyledi. Bazı duyguları çok yoğun hissediyordum ne yapacağımı bilmiyordum, eve girdiğimde Yeşim'e ne diyeceğimi bilmiyordum mesela.

 

Kaldırıma oturdum. Bir süre sadece oturarak bekledim karşımda arabamın durmasıyla kafamı kaldırdım o sırada Eymen arabadan indi ve yanıma geldi hâlâ benimle bekleyen hanımefendiye baktı ve teşekkür etti.

 

Yüzü bana döndüğünde bu kez bakışları daha yumuşaktı.

 

Kaldırımdan kalkmam için elini uzattı. "Gel bin hadi eve gidelim." Dediğini sessizce yaptım ben arabaya binince kapıyı kapatıp telefonda yolu sorduğu hanımefendiyle kısaca bir şeyler konuşup arabaya bindi. Telefonumu uzattı elinden aldım.

 

"Nereye gidecektin?" dedi oldukça sakin bir şekilde.

 

"Bilmiyorum." dedim öylece arabanın içinde oturmuş elimde telefonum güç tuşuna basıp kapatıyordum tek yaptığım buydu; benim ailem öldürülmüştü. "Bir şeyler yapmak istiyorum. Bunların hesabını sorabileceğim birisini karşımda istiyorum. Neden? Neden benim ailem demek istiyorum bu işten vazgeçmek istemiyorum Yeşim'in yüzüne baka baka bir şey yok demek istemiyorum. Ben hakkım olanı almak istiyorum artık!" kafamı Eymen'e çevirdiğimde yüzü bana dönüktü sözüm biter bitmez sorularımı hızlıca cevapladı.

 

"Hakkın. Ailenin başına geleni sormak, nedenini öğrenmek senin en büyük hakkın. Bunları sana yaşatanları da bulmak benim -" itirazım arabayı doldurdu. "Seni buna karıştırmayacağım unut."

 

"Rana." dedi ikna edici bir sesle, "Ben zaten artık bunun içindeyim. Başsavcı beni senin davandan gelip almadığı sürece ben varım."

 

İstemiyordum. Bu işe uzaktan yakından tanıdığım kimsenin karışmasına da izin vermeyecektim bundan vazgeçmesi için her şeyi yapardım. "Yemek vardı Yeşim çok kızar geç kaldıysak." diyerek konuyu değiştirdim eğer Başsavcıyı görmek gerekliyse görürdüm. Savcı Eymen; en yakın arkadaşımın akrabasıydı ve bu işe bulaşmayacaktı.

 

Beş dakika içinde evin kapısındaydık demek ki çok bir şey yürümemiştim. Eymen kapıyı çalmadan önce bana baktı. Kafamı sallayarak onu onayladım, kapı içerideki ayak seslerinden sonra açıldı.

 

"Hoş geldiniz. Geç kalıyor- Rana iyi misin bembeyaz yüzün?" merakla bizi bekleyen Yeşim'e her şeye rağmen gülümsedim. "İyiyim." kafamı salladım "İyiyim havalardandır." dedim bana inanmamıştı Eymen'e baktı. Bende bakarak "Eymen eve gitmekten vazgeçirdi zaten hazır değildim." dedim. Yine de onayı Eymen'den bekliyordu.

 

"Rana nasıl partimi batırmış biliyor musun Yeşim?" o sıra burada olduğunu bile yeni fark ettiğim Furkan kendisini belli etti. "Biliyoruz akşama baskın yemesek iyi olur." söylediklerine üzülmüştüm ."Özür dilerim gerçekten haberim olsa eve girmezdim." Yeşim elime uzanıp salona doğru çekiştirdi. "Eymen zaten parti sevmez boş ver."

 

Hepimiz yemek masasına geçtiğimizde "Geç kaldık mı?" dedi Eymen, "Annemler bu gece bizi yalnız bıraktılar. Malum iş güç düğün hepsi zor yürüyor." verilen cevabı pek beğenmeyen Yeşim, Furkan'a baktı. "Yazın yapalım dedim tamam demiştin Furkan?" Ufaktan atışacaklarını anlayıp gülümsedim. "Hayatım zaten tamam dedim buradan dönüş mü var?"

 

Yeşim bir süre sonra Furkan'a takılmayı bırakıp bana döndü. "Ressler nasıl? Aramıştı konuştunuz mu?" o tamamen aklımdan çıkmıştı. "Yeşim önemli değil sonra konuşuruz." çatalını tabağının kenarına bıraktıktan sonra ellerini birbirine bağladı ve biraz kızgın bir tonda "Geleceğini mi söylemedin?" dediğinde ben de yemeği bıraktım. "Bilmesine gerek yok." Açıkça ayrıldığımızı daha nasıl belli edebilirdim. "Sen mi, o mu?" Gergince masaya göz attım.

 

Yeşim karşımdaydı onun yanında Furkan, Furkan'ın karşısında Eymen oturuyordu, Eymen yanımda oturuyordu. "Yeşim sonra konuşuruz bu masanın konusu değil." Oflayarak önüne döndü bu kez farklı bir konuya geçti.

 

"Sınavın sonucu geldi mi?" Yemeğe başladığımızdan beri bir şey demeyen kafasını tabağından bile kaldırmayan Eymen konuya dahil olmuştu. "Ne sınavı?"

 

Soruyu yerime heyecanla Yeşim cevapladı "Rana senatodan haber bekliyoruz hâkimlik için."

 

Eymen şaşkınca yüzüme baktı "Hiç söylemedin?"

 

"Ne ara söyleyecektim?" diyerek bu konunun da kapanmasını istedim ancak olmadı.

 

"O kadar saat dışarıdaydınız ne yaptınız?" Yeşim'in sorusuna Furkan başka bir bakış açısı getirdi. "Bilmediğimiz, kaçırdığımız bir şeyler mi var?" dedi.

 

"Önemli bir şey yok, Rana'yı eve kadar götürdüm ancak girmek istemedi ben de kafası biraz dağılsın diye dolaşmayı teklif ettim." yalan söylediğimiz çok belliymiş gibi geliyordu o yüzden anında Eymen'i onayladım. "Evet biraz deniz havası aldık."

 

Bu konuyu fazla üstelemeyen Yeşim yemeğin bitimine doğru "Tatlıları mı alsak?" dediğinde masadan kalkarak onu mutfağa kadar takip ettim içeri girer girmez kapıyı kapattı.

 

"Yalan söylüyorsunuz?" dedi cevap verip yani geçiştireceğim sırada kapı gürültüyle çaldı.

 

"Bu kim?" dedim hemen kim olduğunun bir önemi yoktu beni şu anlık bu durumdan kurtarmıştı Yeşim kapıya bakmak için mutfaktan çıkarken içeriden Furkan ve Eymen'de çıktı.

 

Furkan, Yeşim'i tuttu "Sen dur ben bakarım." demesi üzerine mutfağın girişinde kaldık. Çok değil iki saniye sonra öğlen duyduğum kadının sesini tekrar duydum. "Eymen!" elindeki telefonunu sallayarak "Telefonum neden açılmıyor?" dedi.

 

Yeşim'in kulağına yaklaştım "Ben bu kadını gördüm." dedim.

 

Yeşim de açıklamak ister gibi ismini söyledi. "Hakime Eyşan."

 

"Araban bugün bir kadındaydı?" dedi Eyşan. Sanırım geldiğimizde Furkan'ın bahsettiği baskın Eyşan'ın evi basmasıydı, dediği kadın bendim, arabanın asıl sahibi bendim partide bana ısrarla soru soran kadın oydu: Eyşan.

 

"Sen arabanı kimseye vermezsin?" diye devam etti sesinde tereddüt sezmiştim çünkü bugün gördüğü kadarıyla, onun varsayımıyla Eymen'in arabası onun tanımadığı birindeydi.

 

Tekrar Yeşim'e yaklaştım. "Galiba benden bahsediyor." Eymen durumu anlamak için birkaç saniye durdu o an gelen cesaret ile mutfaktan çıktım.

 

"Size araba benim arabam demiştim." Beni burada görmek en son düşündüğü şey olacak ki Eymen ile benim aramızda gözleri birkaç kez gidip geldi.

 

"Sen kimsin?" Durmadan sorularına yanıt arıyordu en son Yeşim'i gördü "Yeşim ne oluyor?" Eymen "Dışarıya çıkıp orada konuşalım." dese de hiçbir fark olmadı.

 

Yeşim bir adım daha atarak öne çıktı. İnsanları sever herkesle iyi geçinirdi. Ama konu başta sevdikleri olunca durum değişirdi. "Eymen dışarıda konuşalım diyor yemeğin ortasındaydık. Başkaları da bizimle olabilirdi böyle ev basmak nedir? Telefonun açılmıyorsa sabah iş yerinde sorabilirdin." Yeşimden istediği yüzü bulamamıştı ki tekrar konuşmaya devam etti.

 

"Bana bir açıklama yapmayacak mısın?" Eymen daha fazla dayanamamış olacak ki tekrar "Dışarı da konuşalım." dedi. "Arabanı kimseye vermezsin. Ben istediğimde vermemiştin! Bu kim?" içimde günün tüm siniri kat kat artarak büyüyordu.

 

Yaslandığım pervazdan ayrıldım.

 

"Asıl ben sizi anlamadım? Akşam vakti böyle geliyorsunuz alacaklı gibisiniz. Bağırıyorsunuz, sorunuzu iyi hoş soruyorsunuz Eymen cevaplayayım diyor yine de bağırmaya devam ediyorsunuz. Bu muameleye göre siz bir cevabı içten içe duymak istiyor musunuz?"

 

Birkaç dakika önce söylediği kelimeleri tekrar edip konuşmamın faydasız olduğunu bana gösterdi. "Siz kimsiniz? Ben burada iş arkadaşımla Savcı Eymen'le konuşmuyorum." dedi resmi konuşmama laf söylemeyi ihmal etmemişti.

 

Daha fazla kendimi yormamaya karar vererek mutfağa girerek dolaplarda bardak aramaya başladım.

 

Suyu içerken içeriye önce Furkan sonra Yeşim girdi ve ilk konuşan Furkan oldu.

 

"Haklıydın senlik bir durum yok kusura bakma." Furkan'a kafamı salladım sadece önemli değildi bir daha nerede görecektim Eyşan'ı.

 

Yeşim sinirle kapıya baktığında ortamın yumuşaması adına son kozumu kullandım. "Yeşim eminim tatlın çok lezzetlidir ama ben biraz yorgunum. Erken gitsem bir sıkıntı olur mu?"

 

Sağ eliyle omzundaki saçlarını geriye doğru attı. "Olmaz tabii ki, ben odanı göstereyim." birlikte üst kata çıktık. Yeşim bir odanın kapısını açtı. "Özür dilerim unuttum ve biz daha doğru düzgün görüşemeden dörtlü yemek organize ettim."

 

Boş ver dercesine elimi salladım bugün hayatımda yemekten daha önemli şeyler olmuştu.

 

"Valizim arabada kaldı onu almalıyım." dedim aklıma gelmesiyle.

 

"Sen dur ben alıp gelirim Eyşan gitmediyse -"

 

"Önemli değil. Ben alırım." Yeşim odada kalırken hızlıca aşağı indim ama dış kapıya gelince durdum.

 

Arkamdan Furkan'ın konuşmasıyla yavaşça arkama döndüm. "Rana bir şey mi lazım?"

 

"Arabadan valizimi alacağım."

 

"Merak etme Eyşan gitti." dedi.

 

"Merak ettiğimden değildi. İyi geceler."

 

Hızlıca kapıyı açtım. Eymen arkası dönük sigara içiyordu ama kapı sesiyle bana döndü. Merakla bakarken "Valizimi alacağım." dedim. Yavaşça kafasını sallayıp sigarayı dudaklarına götürdü.

 

"Eyşan için özür dilerim böyle biri değildir." Elindeki sigarasına baktım.

 

"Öyle olsaydı sen böyle olmazdın." diye mırıldandım.

 

"Valizi al gel bekliyorum." dedi beni duymuş muydu bilmiyordum ama çok umurumda olan bir şey değildi. Hızlıca Valizimi alıp evin önüne geri geldim.

 

"Arabamla ne alakan var?" dedim. "Veysel'den kiraladım. Kaçak kiralıyormuş bunun içinde yanına ayrı uğrayacağım." Veysel'e olması gereken her türlü olacaktı zaten kendisi kaşınmıştı.

 

İçeriye geçtiğimizde ben merdivenlere ilerledim. Eymen'e dönüp "İyi geceler." dedim.

 

"İyi geceler."

 

Sabah kapımın tıklatılmasıyla gözlerimi çoktan doğmuş güneşten ayırdım gün ayalı çok olmuştu.

 

"Gel." dememle içeriye Eymen girdi onu kapımda beklemediğimden anlamsızca baktım. Gözleri ilk yatağa değdi uyandırıp uyandırmadığına bakıyordu büyük ihtimalle. Oturduğum tekli koltuktan kalktım.

 

"Uyandın mı? Günaydın kahvaltı hazır." Gözleri benimle bozulmamış yatak arasında gidip geldi ama yine de bir şey demedi. "Tamam geliyorum."

 

kapı kapandıktan sonra kalkıp üstümü değiştirdim. Çantamı ve telefonumu alıp aşağıya indim.

 

Mutfağa girdiğimde masa hazırdı Eymen ise arkası dönük tezgahtaydı. Mutfağa giriş yapar yapmaz "Günaydın." dedim.

 

"Günaydın." dedi.

 

Hazır masaya baktığımda iki kişilik bir kahvaltıyla karşılaştım. "Yeşim." diyecek oldum. "Yeşim ile Furkan birlikte kahvaltı yapacaklarmış. Yeşim'in evi toplandığı için yoğunlar vakit kaybetmek istemediler." Aklıma takılan soruyu sormak için ağzımı araladım.

 

"Otursana." dediğinde yanımdaki sandalyeyi çekerek oturdum. "O zaman burası..." ince ince dilimlemiş olduğu peyniri önüme koyup karşıma oturdu. "Benim evim. Otele gitmen iyi olmazdı." Arkama yaslandım unutmaya çalıştığım bir konuydu fakat bu gece pek unutamamıştım.

 

Konuyu değiştirmek adına "İyi uyudun mu?" dedi.

 

Sesli güldüm.

 

"Uyudum." uyumadığımı biliyordu. Sadece kafasını salladı yalan olduğunu o da biliyordu.

 

"Aç değil misin?"

 

"Kahvaltı.. Eline sağlık ama şu an hiç istemiyorum." tekrar kafasını salladı. "Çay mı, kahve mi?" Masadan kalktım. "Ben alırım."

 

Kahve daha iyi olabilirdi en azından gecenin uykusuzluğunu alırdı. Eymen'e döndüm "Sen hangisini içiyorsun?"

 

"Ben yemekle birlikte içmiyorum. Bitince içerim sen kendine al." dedi.

 

"Peki." dedim.

 

Kolundaki saatte baktı. "Başsavcıyla görüşeceğiz sonra seni Yeşim'e bırakırım." kahvemi alarak masaya tekrar oturdum. "Davanın açılmasını istemediğimi söylemiştim bir fiil 20 yıl geçmiş zaman aşımına uğramıştır bir anlamı yok."

 

Dünkü kararlılığımdan sonra bunu duyması onu şaşırtmıştı.

 

"Davanın açılmasını değil davayı benim almamı istemiyorsun?" Kahvemden bir yudum aldım. "Ya da kimseye bir zarar gelsin istemiyorumdur? Yedi kat yabancı değiliz artık." dedim, yalan söylememin kimseye bir faydası yoktu.

 

"Ya sana bir şey olursa?" dedi dudağımı yaladım zamanım yoktu ama uzatmadan aklıma ilk geleni söyledim.

 

"Araştırmayacağım dedim."

 

Sandalyesini ittirip ayaklandı. "Ne güzel yalan söylüyorsun." kaşlarımı çattım ve ayakta durup ellerini az önce oturduğu sandalyesine koymuş adama baktım.

 

"Doğrusundan eminsen neden soruyorsun?" dediğimde rahatça arkama yaslandım en azından gizlimiz saklımız yoktu.

 

Bana oflayarak mutfaktan çıktı ve "10 dakikaya çıkarız bir şeyler yesen iyi olur." dedi beyefendi.

 

Onun ardından ben de ayaklandım, kapı çalınca açmaya gittim ikinci bir Eyşan vakası yaşanır mıydı bilmiyordum ama hiç tereddüt etmedim. Kapıyı açmamla içeriye ellerinde poşetler olan kadın girdi sanırım gece burada kaldığımdan haberi vardı kimdi bilmiyordum ama hiç şaşırmadı kapıyı benim açmama.

 

Konuşurken mutfağa ilerliyordu. "Eymen yok mu?" Merdivenleri gösterdim. "Yukarıda." Mutfağa kadar takip ettim masaya baktı "Ben hazırlamaya gelecektim. Geç mi kaldım? Hepsi de duruyor otur ye kızım."

 

Çantamı omzuma aldım. "Pek iyi yemek yapamıyor Eymen." dedim gülerek sağ olsun iştah bırakmamıştı.

 

"Güzel yapar güzel. Hiç yememişsiniz ki..."

 

"Bahçedeyim söylersiniz." Ağır ağır kafasını salladı aldığı şeyleri yerleştirmeye başladı.

 

Ben de kapıya yürüdüm o sırada telefonum titremeye başladı çantamdan çıkartıp baktım Ressler arıyordu artık açıp bu işi bitirmek istiyordum.

 

Telefonu açar açmaz öncesinde mutlu olup saatlerce dinlemekten keyif aldığım ama artık beni irite eden sesini duymak hiç iyi gelmedi. "Uyanmanı bekledim."

 

Kapıdan çıktıktan sonra bahçede volta atmaya başladım. "Yinede uyuyor olabilirdim."

 

"Konuşmayacak mıyız?" dedi sesinden anladığım kadarıyla hayal kırıklığına uğramıştı.

 

"Bir şey yok Ressler konuşmayacağız." diye kestirip attım.

 

Bunlarla uğraşacak vaktim yoktu. "Rana döneceksin" Yavru aslan büyüyüp sahibini de yerdi. O an kelimeler ağzımdan çıkıverdi "Dönmeyeceğim."

 

Arkamdaki kapının açılmasıyla telefonu kulağımdan çekerek kapattım.

 

Eymen kapıyı kapatıp yanıma geldi. "Nereye dönmüyorsun?"

 

"Büroya." dedim ve ekledim "Çalıştığım hukuk bürosuna." dün yemekte konuşulan konu aklına gelmişti onu sordu. "Sonuç belli oldu mu?"

 

"Hayır." Bir şeyler söyleyeceğini biliyordum. "Bu en son konumuz olur emin ol. Geç kalmadık mı? Hadi."

 

Yürüyüp benim arabamı geçtik "Arabam?" dedim. "Benimkiyle gidelim sonra seni Yeşim'e bırakırım."

 

Elimle arabamı işaret ettim. "Ya bana lazım olursa?" dediğimde bir şey değişmedi ve Eymen'in aracına ilerledik.

 

"Olmayacaktır olursa ki, yine söylüyorum olmaz ama olursa söylersin ben bırakırım."

 

Bir şey demeden onun arabasına bindim telefonum tekrar çaldı Ressler yine arıyordu söylediğim şeyi yeni anlamıştı. Telefonu sessize alarak çantama attım şu an konuşmamızı gerektiren hiçbir şey yoktu.

 

"Başsavcı nasıl birisi?" diye sordum. "Başsavcı Cihat amcam Furkan'ın babası olur." dedi.

 

Gözlerimi Eymen'in üstüne diktim adalete dört koldan sarılmışlardı ben de bu adamı böyle yedi göbek hukukçu bir a

Loading...
0%