Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Bir Küçük Sarma Meselesi

@faahte

"Yalnızlık bu dünyanın en eski asaletidir." -Nietzsche

 

 

Çok uzun sürmeyen bir yolculuğun ardından Yeşim ve Furkan'ın yeni evinin önündeydim. "Girelim bakalım." diye mırıldandığımda çoktan arabadan indim.

 

Eve son eşyalar geldiği için kapısı açıktı ve gelmeye devam eden eşyalar vardı açık kapıdan girdim.

 

"Bunu nereye koyayım Yeşim Hanım?"

 

Yeşim sırasıyla neleri nereye koyacaklarını söylüyordu.

 

"Peki bunu nereye koyalım?" dediklerinde sordukları koltuğa baktım Yeşim'in önceki yatak odasındaydı muhtemelen yeri yine aynı olurdu.

 

"Yatak odasına gidecek cam kenarına."

 

"Yatak odası." Yeşimde adamda bana baktılar.

 

"Hoş geldin." dedi düz bir ses tonuyla cevap olarak sadece kafamı salladım ancak bir şey demem lazımdı o yüzden "Çok işin var gibi görünüyor." demeyi tercih ettim.

 

Dudağını yalayıp nefesini bıraktı ve yorgunlukla kendini krem koltuklardan birine bıraktı. Gece uyuyup uyumadığını bile bilmiyordum.

 

"Sen." dedi ve gözlerini üzerime dikti. "Nereden geliyorsun?"

 

"Otelden geliyorum arabayı Eymen’in evinin önünden aldım."

 

"Konuşalım isterser misin?"

 

Sessiz kalarak boydan pencereden ışıl ışıl gökyüzüne baktım.

 

"Rana?" sorusunu yenileceğini biliyordum.

 

“Konuşmak istemiyorum Yeşim. Dönüp aynı şeyleri konuşacağız tekrar boş yere gerileceğiz ve burada ortalığı yumuşatacak bir Eymen yok."

 

"Her konuyu her şekilde geçiştirebiliriz ama bu öylece geçiştirebileceğimiz bir konu değil."

 

Kollarımı göğsümde bağlayıp tepkisizce durdum birkaç saniye. "Bu nasıl bir konu? Yani ne farkı var yine olanlar benim dışımda, yine olanlar ailemle ilgili yine ve yine olaylar ben istemeden gerçekleşmiş neyi konuşabiliriz. Artık yapamayacağım şeyleri konuşmak istemiyorum."

 

Sinirle yüzüme baktı "Her şeyi bu kadar kolayca kestirip atıyorsun."

 

"Yeşim Hanım bunu nereye koyalım?" Yeşim oturduğu yerden kalkarak yeri olan odayı gösterdi tekrar yanıma döndüğünde gözleri tekrar biraz üzerimde dolandı ‘ne var?’ dercesine kafamı salladım.

 

"Furkan ile Eymen'in arası bozuk ama neden bilmiyorum." dedi tekrar eski yerine otururken. Devam etmesi için "Evet." dedim merak etmiştim.

 

"Birkaç fikrim var ama neyse Melike anne gelecek Furkan onu almaya gitti. Annem ve Kerem bu akşam yemeğe çağırıyorlar seni." telefonumu çantamdan çıkartırken cevap verdim. "Olur gelirim.”

 

Yorgunlukla kafasını geri attı başka bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım ama uzatmadım.

 

“Gece uyumadın mı?" dedim daha fazla dayanamadan çünkü uyumamasının sorumlusu bendim.

 

"Sen kendi haline bak.” dedi uyuz uyuz.

 

 

Karşımdaki kadına son kez bakıp ayaklarıma döndüm.

 

"Melike anne arkadaşım Rana." Melike Hanım’ın gözü üzerimde gidip gelirken elimi nereye koyacağımı şaşırmıştım.

 

"Memnun oldum Rana. Yardıma geldin arkadaşına herhalde çok işi var görüyorsun başkası yapsın dedim ama Yeşim ben yaparım dedi bizi sabah sabah dikti buraya." dediğinde dudağımı birbirine bastırdım.

 

Yeşim gözlerini kıstıktan Melike Hanım’a bakıp saçını geriye savurdu. "Evde durabilirdin annecim burası benim evim, ben yaşayacağım için her şeyle ilgilenmek istedim malum Furkan düğün mekanı, yeni evi ve eski evi derken burası bana kaldı." aslında Yeşim’in çoğu şeyi alttan alacağını biliyordum ama gece benim yüzümden olan gerginliğinin devam ettiğini anladım.

 

"Düğün heyecanı Melike Hanım. Kahve içer misiniz yapalım?" dedim bir saniye daha yanında durursak düğünden önce birbirlerine gireceklerdi.

 

Biraz gülümser gibi oldu ya da bana öyle geldi. "Sade olsun Yeşim." dedi.

 

Yeşim'i kolundan tutarak mutfağa götürdüm ve kapıyı sessizce kapattım. "Gerçekten evlenmek istiyor musun?" diye sorduğum sırada Yeşim bir kolinin içinden kahve makinesini çıkartmaya başladı. "Hayır gelmek istemiyorsa gelmeseydi, ben evimde çok meraklıyım ona bu kadar işimin gücümün arasında." Melike Hanım’ı çok sevmediğimi belirterek kahve aramaya başladım.

 

"Neyse otel nasıl?" dedi konuyu değiştirerek.

 

"Bilmem." Öylesine bir cevap vermiştim ama saçma olmuştu.

 

"Nasıl bilmem kalkmıyor musun?"

 

"Yani daha yatağı denedim ama uyuyamadım." elimden fincan ve kahveyi alıp tezgaha bıraktı.

 

"En son benim evde mi uyudun?" Aslında en son orada uyumamıştım. Gözümü Yeşim'in gözünden kaçırdım. “Sen gelmeden önce kısacık bir an uyumuşum.”

 

"Başka bir şey olacak diye korkuyorum. Arabayla mı geldin?"

 

"Evet."

 

"Tamam o burada kalsın bir taksi bulayım sana otele git uyu. Bir de araba kullanmışsın. Çok yorgun gözüküyorsun."

 

Yorgun muydum? Evet.

 

Uykum var mıydı? Biraz.

 

Uyumak istiyor muydum? Hayır.

 

"Yardıma geldim çok işin var ama-"

 

"Her şey hazır merak etme."

 

"Niye izin vermiyorsun ki kafam dağılır." kahve makinesini çalıştırdı “İzin veriyorum en çok ben isterim yardım etmeni ama gerçekten kötü görünüyorsun Rana lütfen gidip uyu."

 

Artık bu lafı kaldıramayacaktım. "Tamam gidiyorum."

 

Israrlar üzerine arabayı orada bırakmış otele dönmüştüm.

 

Girip çıkarken kapıdaki personelin telefonuna sarılması dikkatimden kaçmamıştı ayrıca ne gerek vardı. Yavaş adımlarla kaldığım odaya girdim yapılacak tek bir şey vardı.

 

Uyumak ya da uyumaya çalışmak.

 

 

Odanın kapısı kırılacak kadar çalınmasıyla yerimden sıçradım kalbim gümbür gümbür atıyordu.

 

Ben daha kapıya çıkamadan, kapı açılmıştı. Karşımda bir görevli ve telefon kulağında Eymen duruyordu.

 

"Ne yapıyorsun?" korkuyla uyanmıştım ve sesim titreyek konuştum.

 

Yüzü bembeyazdı bir şey olduğunu anlamıştım. Telefonu kapatıp hızlıca cebine koydu. "İyi misin? Seni aradım ulaşamadım. Bir şey oldu sandım üstüne-" kapıdan çekildim içeriye geçmesi için. "Üstüne?" dedim merakla ne olmuştu bir an önce söyleyebilir miydi?

 

"Otelin birinde intihar vakası yaşanmış burası sandım değilmiş ama telefonlarımı açmadın çok merak ettim."

 

Ne anladığımı fark etmek için cümlesini kafamın içerisinde tekrarladım.

 

Tekrarladım.

 

Tekrarladım.

 

"Benim mi intihar ettiğimi düşündün?"

 

Ellerini belinde birleştirdiği sırada konuştu. "Sadece yanlış anlaşılma o kadar. Sadece içim rahat değil tamam mı?" öylesine kafamı sallayarak yatağın üstüne oturdum.

 

"Yani benim intihar ettiğimi düşündün?" Böyle düşünmesi zerre umurumda olmazdı ama şu an merak ediyordum ve üstüne gitme ihtiyacı duydum.

 

"Rana yaşadığın şeyler çok normalmiş gibi konuşuyorsun. Herkesin aklına ilk sen gelirsin Serkan'ın aklına da ilk sen geldin.Benim aklıma ilk sen geldin Yeşim’in haberi olsaydı onunda aklına ilk sen gelecektin."

 

"Hepinizin gözünde intihara meyilli bir insanım öyle mi?" demeye devam ettim ısrarla.

 

"Aç mısın?" dedi biraz daha sakinleşmiş bir şekilde ama ben bu konuyu böyle bu şekilde bitirmeyecektim.

 

"Benim soruma cevap verir misin?"

 

“Evet!” dediğinde nefesini bıraktı “Evet aklıma sen geldin, dünden sonra her intihar vakasında da aklıma sen geleceksin-”

 

”O bir kere olur!” ellerimi saçımdan geçirdim ve önüme gelmelerini engelledim. “Ben ergen değilim onları dün kaybetmedim.”

 

“Ne demek bu?”

 

“Odadan çıkar mısın Eymen?” kapıyı gösterdim ama yerinden kıpırdamadı beni göz hapsinden çıkartmadı.

 

“Sana bir şey sordum, ne demek bu? O bir kere olur ne demek?”

 

“Ne anlıyorsan o demek!” yaptığım çok büyük bir yanlıştı biliyordum ve ben bu yanlışımdan geri dönmek için çok çabalamıştım.

 

Yataktan kalkıp banyoya geçtim tek temennim ben çıktığımda Eymen’in odada olmamasıydı aynada kendime baktım göz altlarım mordu yüzüm oldukça renksiz saçlarım olabildiğince dağınıktı bir haftada değil birkaç günde hayatım bitmişti.

 

Ne yapacağımı bilmiyordum.

 

Hızlıca elimi yüzümü yıkadım üç dört kere bunu tekrarladım yüzümü kurulayıp çıktığımda Eymen’i tekli berjerde otururken buldum.

 

Göz göze geldiğimiz sırada niyesini nasılını soracağını biliyordum kafamı sallayıp onayladım.

 

"Yeşim biliyor mu?"

 

Camdan dışarıya bakıyordu. “Kimse bilmiyor. Kimsenin bilmesini istemiyorum.”

 

“Ne yaptın?” çekinerek sorduğunda nefesimi bıraktım bunu hayatımın hiçbir zamanında birine anlatacağımı sanmamıştım o kadar çok gerilmiştim ki midem bulanmaya başladı.

 

Yutkundum, dudağımı yaladım yerimde kıpırdandım. “İlaç içtim.” söylerken çok utanıyordum o yüzden gözlerimi kaçırdım. Başka bir soruya fırsat vermeden “Ama kustum. Gerçekten.” demeyi ihmal etmedim.

 

Bana inanıyor muydu emin değildim onu o kadar iyi tanımıyordum ama inanmasını umuyordum bu yüzden samimice devam ettim. “Kendimi kusmaya zorladım gerçekten pişman oldum.”

 

“Neden?” dedi aniden ve oturduğu yerde dikleşti. “Neden pişman oldun çektiğin acıyı sonlandırabilirdin o raddeye gelmişsin?” ayağa kalkıp ceketini çıkarttı bunları yaşayan bendim soran oydu ama bana bile sıcak basmıştı.

 

“Çünkü ölümümün bu kadar basit olmasını istemedim.” karşımda Eymen varken lafı dolandırmıyordum aklımdan geçen neyse bir şekilde onlar ağzımdan çıkıyordu ve bundan hiç memnun değildim. Mesleğinin getirdiği bir şey miydi, gerçekten bilmiyordum ama bundan hiç ama hiç hoşlanmıyordum.

 

Nasıl bir ölüm istediğim sorusundan kaçmak için Eymen’i kibarca kovdum. “Sorunun cevabını verdim merakını giderdiğine göre sende gidersin artık.”

 

 

Kafasını salladığında "Amcam bir kaç dosya verdi ama adliyeye bıraktım onu alalım eve gidelim okursun merak ettiğin bir şeyler olursa bakarım." dedi söylediği bugün olamayacak bir şeydi komodin üstünde duran telefonuma baktım.

 

"Eve dönmeyeceğim." Seslice ofladı. "Tamam geri getiririm seni."

 

"Acelesi yok." Eymen odadan çıktıktan sonra havaya baktım henüz kararmamıştı.

 

Hızlıca hazırlanıp çıktım kendime bir ev bulmalıydım.

 

 

"Tamam abla istediğine göre bir ev daha var ama sahibi iki evi de kiralayacak birini arıyor." Sinirle konuştum.

 

"Böyle saçmalık mı olur? Bana lazım olan bir ev. Niye iki daireyi birden veriyor?"

 

"Kira sorunu yaşamak istemiyorlarmuş. Tanışan birbirine kefil olan iki kişi de olur abla tanıdığın varsa taşınan bir akraban tanıdığın." Oturduğum koltuktan ayaklandım.

 

“Akrabayla ortak eve mi girilir? Yok kimse. Evi satmak gibi bir düşünceleri var mı?"

 

Şaşkınlıkla baktı. "İki daireyi birlikte mi?"

 

“Avukatım ben. Kendisiyle konuşmam mümkün müdür?"

 

"Sorduktan sonra numarasını sana iletirim abla. Abim bakıyor aslında işlere böyle hemen verirsem hoş olmaz." çıkmak için hazırlanmıştım ki tekrar konuştu.

 

"Abla yine de sana evi göstereyim." "Bakalım." dolapların birinden iki anahtar bulup aldı. Biraz yürüdükten sonra iki katlı bir eve geldik. "İlk katı göstereyim."

 

Evin girişi büyük bir mutfaktı uzun dikdörtgen bir şekilde arka balkona kadar uzanıyordu. "Salon küçük ama eşyaların küçükse daha iyi olur." mutfağı bölen bir duvar vardı.

 

Duvarın arkası salon olarak ayarlanmıştı. "Şurada da iki balkon ve oda var bunlar birleşik. Odaları istediğin gibi yaparsın. Üst katı da göstereyim."

 

Girdiğimiz kapıdan çıkınca hemen karşısında yukarıya çıkan bir merdiven vardı. "Kim kullanıyormuş evi?"

 

"Gelin kaynanaymış alt üst yeni ev daha." merdivenden çıktıktan sonra kapıdan girince küçük bir hol vardı. Bir odanın kapısını açtı.

 

"Burası yatak odası aynı balkona açılıyor." içeriye girip biraz gezdim. "Burada arka balkona açılıyor hepsi birbiriyle bağlı abla."

 

"Güzel güzel de iki kişi olması işi bozuyor evin yeri çok iyi. Sen bana ev sahibinin numarasını ilet ben konuşurum."

 

“Halledeceğim.”

 

Evin sokağını geçmemişken telefonum çalmıştı çantamdan çıkartırken yürümeyi kestim.

 

Kerem abi arayıp nerede olduğumu sormuştu kısaca nerede olduğumu söyleyip onu beklemeye başladım. "Bir kaçak varmış?" Gülerek arabadan indi.

 

"Asıl kaçak düğüne son günlerde gelen abi olmasın?" dedim sarılırken.

 

"Geleyim seni alayım konuşuruz dedim."

 

Yeşim'in konuşabilmem için abisini yollaması beni kızdırmamıştı. "İyi yaptın. Konuşalım biraz." Tekrar arabaya geçerken olan şeyleri biraz olsun unutmuş gibiydim.

 

"Bekliyorum." dedim.

 

"Neyi bekliyorsun?" dedi anlamayarak "Neden burada olduğumu sormanı." dedim.

 

"Düğüne geldin?" Beklediğim bu değildi. "Bu mahallede ne arıyorum?" tekrar baştan almıştık.

 

"Dinliyorum."

 

"Öncelikle..."

 

Elimle kendimi gösterdim. "Ben buraya döneceğim Türkiye'ye taşınacağım." tüm şaşkınlığı yüzünden okunuyordu sesine de yansımıştı.

 

"Evleniyorum deme." dedi dalga geçerek "Tabi buldum bile birini meydanı Yeşim'e bırakırım mı sandın?"

 

"Gülay teyze nasıl? Mete amcam?"

 

"Gerçekten birini buldun da konu mu değiştiriyorsun?" Omuzlarımı silktim.

 

"Ailemin cinayetini araştırıyorum."

 

Biraz sessiz kaldı. “Bir şeyler bulabildin mi?”

 

Sokakta dondurma ve helva satan birisini görünce "Şurada dursana bir şeyler alıp geleyim." dedim ve araba durur durmaz hemen indim.

 

Üstü kapalı bir şekilde çok detaylandırmadan bıraktıkları notu da söylemeden aslında hiçbir detay vermeden Kerem abiye bir şeyler anlatmıştım.

 

 

"Tüm bunların sebebi sadece cinayet mi? Başka hiçbir anlamı yok mu buraya yerleşmenin hayatını komple değiştirmenin? Ailenin başına gelenlerden dolayı kendin aile kurmaktan korkuyor olabilir misin?" Kerem abiye dönerek konuştum.

 

 

"Bahsettiğim şeyi anlamadın. Ben demiyorum ki kimse beni sevmiyor. Sadece geri kalan zamanını benimle geçirmek isteyen birisi neden olsun? Neyimi sevebilir? Ben aile olmasını bilmem, kalabalık sofraları bilmem. Yaz akşamı birlikte yenen yemekten bihaberim. Hayatım yalnız geçmiş tek yaptığım en iyi yapabileceğim şey işim."

 

Dolu gözlerimle Kerem abiye baktım. Oturduğu kaputtan indi.

 

"Ama görüyorum değişiyorsun. Çoktan değiştirmeye hazırlamışsın bunların olmasını istiyorsun. Sen değil miydin yok abi dönmem buraya diyen şimdi ev arıyorum taşınacağım diyorsun." Düşüncelini toplamak için nefes aldı.

 

"Buraya artık seni bağlayan bir şey var ki sen bunları yapmak istiyorsun sen kendini değiştirmeye aile kurmaya hazır hissetmediğin için öyle düşünüyorsun kendini eksik sayıyorsun. Psikolog değilim ama insanlardaki değişimi hemen anlarım Rana. Öğrencimin ilk aşkını da tanırım ilk ayrılığınıda ilk hayal kırıklığını da tanırım seni tanıyorum sende olanı da görmedim sanma sadece korkuların var. Biliyorsun Yeşim nasıl kız kardeşinse ben abinim, her zaman kalabalık bir masa istediğin de bunu aradığında haber vereceksin artık burada olduğuna göre bunu daha da sık yapacağız."

 

Haklılık payıyla ben de arabanın kaputundan indim. Evet çözmem gereken bir cinayet yaşamam gereken bir hayat vardı.

 

“Teşekkür ederim. Gidelim mi?" dedim gülümseyerek.

 

"Gidelim."

 

 

Kerem abi anahtarıyla kapıyı açtı sessizce holde ilerleyip mutfağa geçtim.

 

"Rana?" tatlıyı buzdolabına koyup Kerem abiye döndüm. "Efendim abi?" Bahçede ki hazır masayı işaret etti.

 

"Bu seslere sen her zaman sahipsin unutma." hafif esen rüzgarla dalgalanan perdeyi aralayıp bahçeye çıkmama izin verdi.

 

"Hoş geldiniz." Gülay teyze masadan kalkarak bana doğru geldi.

 

"Hoş bulduk anne."

 

"Hoş bulduk Gülay teyze." kısa bir sarılmadan sonra ayaküstü konuştuk.

 

Masaya bakarak iç çekti. "İyi geldiniz Furkanlar da geç kaldı."

 

Kerem abi cümledeki orantısızlığı sordu. "Furkanlar? İkizi mi varmış?"

 

Gülay teyze Kerem abiye bezgince baktı. "Furkan gelecek Yeşim onunla Eymen geliyor yanlarındaymış çağırdım."

 

"Arasın Rana neredelermiş öğrenelim." Kerem abiye baktım.

 

"Hangisini?" sandalyede arkasına yaslandı ve omuzlarını silkti.

 

Fark etmez kızım hepsi aynı arabadadır."

 

Mete amca evden çıkarak “Hoş geldin kızım.” dedi.

 

Hemen ayağa kalkıp “Hoş buldum, nasılsın Mete amca?”

 

“İyiyiz iyiyiz sen nasılsın, neler yapıyorsun iş nasıl gidiyor?”

 

“İyiyim bir sıkıntım yok. İşler yolunda. Ben bir Yeşim’i arayacağım.” gülümseyerek rehberde Yeşim'in adını hızlıca bulup aradım.

 

"Eve geldiniz mi?" diyerek açtı telefonumu.

 

"Geldik sizi bekliyoruz." dedim.

 

"İki dakikaya evdeyiz görüşürüz." Telefonu masanın üstüne koydum.

 

"İki dakikaya evdelermiş." Kapının çalınmasıyla hepimiz ayaklandık Gülay teyze kapıyı açıp geldi. Bahçeye girip selamlaşırlarken masaya bıraktığım telefonum çaldı. Önemli bir telefondu uzun zamandır beklediğim bir telefondu alıp masadan uzaklaştım.

 

"Tebrik ederim. Mail gelmiş olmalı almadın mı? Bu saat oldu haber gelmedi aramak istedim. " O kadar emeğim vardı ki yargıç olmak için gecemi gündüzüme katmıştım sonucu aslında beni çok mutlu etmişti ama kazanmış olmam bir şey ifade etmedi tek düşündüğüm birkaç gün önce bu haberi almış olsaydım her şeye rağmen geri mi dönerdim yoksa kalmaya mı karar verirdim?

 

"Yoğun bir hafta geçiriyorum bir hafta içinde sizinle yüz yüze konuşalım."

 

"O ne demek? Kabul edildin istemiyor musun?"

 

"Lütfen karşılıklı konuşmamız lazım." onaylayan bir iki kelimeyle telefonu kapattım.

 

Arkamı dönünce karşımda Yeşim'i görünce irkildim.

 

Gülümsemeye çalıştım. "Hoş geldin."

 

"Ne konuşmasıydı o?"

 

"Önemli bir şey değil." Öylesine kafasını salladı. "Duydum Rana."

 

Yüzüme baktı. "Sevinmedin bile aklından neler geçiyor?" dedi.

 

"Sevindim Yeşim nasıl emeğim olduğunu sen biliyorsun bu işi için nasıl çalıştığımı sevindim ama artık çok geç."

 

"Bana yalan söylüyorsun."

 

Mete amcanın sesi aramıza girdi.

 

"Rana, Yeşim hadi sizi bekliyoruz."

 

Yeşim'e cevap vermeden masaya ilerledim. Furkan ve Eymen'e baktım

 

"Hoş geldiniz." masada yerimi alırken Yeşim'e son kez baktım.

 

Herkesin sohbet edip gülüştüğü masada benim kafam son üç günü ve 10 dakika öncesini tekrarlayıp duruyordu.

 

"Rana sarma alır mısın kızım?" Gözlerim aniden Gülay teyzenin uzattığı lahana sarmasına dönmüştü. "Anne Rana yemez." Gerekli miydi bilmiyorum ama durdurmak istedim.

 

"Sorun değil alırım." Gülay teyze tekrar uzatınca Yeşim fırlayıp elinden tabağı aldı.

 

"Annecim ona bakma sen babam da sevmez zaten." Gözüm tabağa takılı kalmıştı. “Sorun değil gerçekten.”

 

"Yeşim abim ver alayım onu." Kerem abi tabağı alarak hızla masadan kalkıp mutfağa girdi. "Yeşim yeri miydi? Dursa ne olacaktı?" Gülay teyze sonradan anlamış olacak ki mahcup bir şekilde bana baktı.

 

"Rana unuttum canım." Gülay teyzeye gülümsedim "Sorun yok Gülay teyze.”

 

Arada masaya bakar gibi Eymen'e kaçamak bakışlar atıyordum.

 

"Eymen bir şey içmiyor musun?" Gülay teyzenin sorusu üzerine aklıma yemekten sonra içtiği gelmişti. "Sağ ol Gülay teyze ben yemekten sonra içerim." en azından hakkında birkaç bilgi sahibi olmuştum.

 

Kendi kendime gülümserken Kerem abi koluyla beni dürttü.

 

"Aklıma bir şey geldi." Hafif gözlerini kıstı gerçekten kendisi Yeşim'in erkek versiyonuydu. Tekrar Eymen'e bakacağım sırada onun da bana bakıyor olmasıyla çatalım sesli bir şekilde önce tabağa ardından yere düştü.

 

"Dur ben yenisini getireyim." Yeşim'i elimle durdurup ayaklandım.

 

"Ben alırım." Mutfağa girer girmez tezgahın üzerinde duran sarmaya baktım.

 

"Kendi kendime sorduğum soruyu daha da sorarak lavaboya girdim suyu sonuna kadar açıktan sonra bir şeyler hatırlar mıyım diye bekledim. Sarmanın hikayesi çok bariz belliydi ama o günle bir alakası var mıydı?

 

Belki her şeyden şüphe etmeye başlayarak deliriyordum birinden bir insandan şüphe edebilirdim ama bir yemekten şüphe etmemi kendimce nasıl açıklayabilirdim.

 

'Sana sahte akraba ayarlanmış kimseye güvenme!' iç sesime kulak vermeliydim onun beni yanıltabilir olması daha az bir durumdu.

 

Kapının tıklatılmasıyla suyu kapattım.

 

Kapıyı açınca durmak zorunda kaldım. "Biraz zaman geçince sana bakmak istedim." Eymen'e ne diyeceğimi bilememiştim bunun için teşekkür mü etmem gerekirdi.

 

"İyisin değil mi?"

 

"Bileklerim sağlam." Görmesi için ellerimi havaya kaldırdım.

 

"Rana bunu kaç kere yapacağız?" dedi sıkıntılı bir sesle.

 

"Senin emin olduğuna, ben emin olduktan sonra bitecek." Işığı söndürdüm.

 

"Şu sarma konusu ne?"

 

"Sevmem."

 

"Ben severim." bana demiş gibi görünse de sesi çok kısık çıkmıştı.

 

"Niye söylemedin Kerem abi götürürken? Bir sorun olmadığını söylemiştim kadın sarmış o kadar."

 

"Artık çok sevmiyorum."

 

"Evet bir gece de mi verdin bu kararı? Bir gece de sevdiğin şeyden nasıl vazgeçebilirsin?"

 

Onu arkamda bırakarak bahçeye ilerledim açıkça kızmıştım biliyordum ki konu sarma falan değildi.

 

Masaya tekrar oturmadan önce mutfağa geri dönüp tabaklardan birine hızlıca sarma koyup masaya geri döndüm.

 

Yeşim kızacak gibi olsa da Eymen'in önüne yakın bir yere bıraktım kararını iyi vermeliydi.

 

"Ben sevmiyorum diye kimsenin sevmediği yemek bu olmasın."

 

Tekrar yerime oturdum. Kerem abi tabağına bakıp gülüyordu.

"Sen niye gülüyorsun?" Benim yaptığım gibi konuştu.

 

"Hiç aklıma bir şey geldi." dedi. Sonra birden bire Mete amca bana döndü. “Var mı senin planlar arasında evlilik?”

 

“Şu sıralar hiç vaktim yok Mete amca ne bir ilişkiye başlamak için ne de yeni birini tanımak için.” Eymen’e baka baka söylemiştim.

 

Bazı şeyler vardır başlangıcı yakın olan, olacağı çok önceden hissedilen şeyler vardı ama ben sonunu çok net görüyordum. “Orası pek belli olmaz kızım.”

 

“Öyle...” dedi Eymen hemen Mete amcayı onaylayarak “orası hiç belli olmuyor.” kafasını salladı.

 

“Öyle...” dedim aynı şekilde “olmaması için çabalarım bende.” dediğimde Yeşim’in aniden bana döndüğünü fark ettim ama ona dönüp bakmadım çünkü Eymen’e bakıyordum.

Loading...
0%