Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Hoş Geldin Yiğit

@faahte

"İnsanın hissettiklerini söyleyememesi çok yazık.." -Virginia Woolf

Yeşim ve Gülay teyzenin yardımıyla hızlıca masayı topladık.

Salona hızlıca göz attıktan sonra Mete amcaya gülümsedim ve "Kahve içer misiniz?" Dedim.

Kerem burada yoktu. "Sade alırın kızım. Furkan, Eymen siz nasıl alırsınız?" Eymen'le göz göze gelince "Ben de sade alabilirim." Dedi.

Furkan'a döndüm. "Ben almasam daha iyi Yeşim'in son kahvesi çok acılıydı." Söylediğine anlam veremediğim için Eymen'e baktım. "İsteme gününden bahsediyor." dedi kafamı salladım. "Kerem abi nerede ona da yapacağım?" Sorumu Mete amca cevapladı.

"Bahçede sen hepimize yap kızım Furkan az şekerli içiyor." Mutfağa geri döndüğümde "Kahve içecekler." Dedim. Yeşim bulaşıkları yerleştirmeyi bitirmişti. "Furkan içmez kesin ben yapıyorum diye."

"Ben yapıyorum dedim. Sanırım en kötü gecesini yaşatmışsın." Gülay teyze sesli şekilde güldü "Yapın gelin bende içerim şekerli olsun."

Gülay teyze mutfaktan çıkar çıkmaz Yeşim beni göz hapsine almıştı. “Eymen’le aranda ne oluyor?”

“Bir şey olduğu yok.” dedim.

Bulaşık makinesinin kapağını sertçe kapattı. “Yalan söyleme, Eymen ilan-ı aşk edecekti masada az kalsın.” böyle bir şeyin olduğunun ben de farkındaydım. “Bilmiyorum Yeşim sence Eymen’in düşüncelerinden haberim var gibi mi duruyorum?”

Kişi sayısına göre bardakları hazırlamaya başladım.

“Ben sana soruyorum Rana. Neler oluyor?”

“Bilmiyorum. Öyle net olarak tam bu sırada oldu diyebileceğim bir şey yok aramızda bir şey geçmedi.” daha açık ne diyebilirdim üstelik o da benim gibi yeni bir ilişkiden çıkmıştı üç günde bizim ne gibi bir olurumuz olabilirdi?

Kahveleri verdikten sonra Yeşim'in yanına oturdum.

"Keşke tuz atsaydım."

"Neden?" Diye sordum anlamayarak. Kulağıma yaklaştı. "Sen istememi görmedin hem Furkan'a tekrar olurdu."

"Gördüm ya Yeşim." Yüzüme bile bakmadan omuz silkti. "Video olarak izledin bunun nesi görmek."

Yeşim'le bunun tartışmasında kesinlikle borçlu çıkardım. Masadan kalkmadan önceki yaşanan huzursuzluk hâlâ Eymen ve benim aramda sürüyordu bunu çok net hissediyordum.

Gülay teyze hepimize gülümseyerek baktı sonra kafasını benden çevirip Eymen'e baktı. Herkes bir şeyler olduğunu sezmişti işte.

"Hadi bunlarda bir şey yok sen, sen de yok mu?" dedi Eymen’e açık açık.

Kerem abi gözlerini kocaman açarak annesine baktı. Ben sorudan çok cevapla ilgileniyordum şu an. "Anne dan diye sorulur mu?"

"Sorulur tabii o da oğlum gibi." Diyerek kendini savundu. Eymen'le kısa bir an göz göze geldik. "Bakacağız günler ne gösterir." Dedi Eymen, ama bu ne demekti?

Furkan, Eymen'e bakıp geri önüne döndü o ne dediğini çok daha iyi anlamıştı. Yeşim boş kahve bardaklarını götürüp salona geri dönmüştü. "Anne hangi oda boş Rana'ya ayarlayayım." Dedi ama ben oturduğum yerden ayaklandım. "Yok gideyim ben."

"Biz de kalksak iyi olur." Dedi Furkan. Mete amcam oturduğu yerden kalkarak "Gel seni ben bırakayım Rana." dedi. "Mete amca yorulma boşuna." İtirazımla birlikte salonun çıkışına yürümeye devam etti.

"Yok, Yeşim gelmek istiyorsan gel." Mesaj alınmıştı. "Geleyim baba." dedi Yeşim usulca.

"Başlıyoruz desene." Dedim. Gülay teyze az önce üstü kapanan konuyu Eymen'e karşı tekrar açıyordu.

Bir kulağım orada olsa da çantamı ve telefonumu arıyor gibi yapıyordum.

"Eymen senin kim var hayırdır neden söylemedin?"

"Gülay teyze yemekler çok güzeldi elinize sağlık."

Verdiği cevap beni güldürmezken çantamı omzuma aldım.

Kapıdan çıkarken en son Gülay teyze ile ben vedalaştım bahçe kapısının önünde Furkan ve Mete amca birlikte konuşuyorları. Eymen ise beni bekleyerek kapıdan ayrılmadı. "Nereye gidiyorsunuz?" dedi.

Yanımda yürüyen Eymen'e baktım. "Seans yapacak hepimize." Dedim.

"Seans?" dedi merakla ve duraksayıp Mete amcaya baktı.

"İşte hayat üzerine tecrübe, bir iki konuşma. Adamın kızı evleniyor duygusal biraz." O an bugün ne giydiğine bakma fırsatım olmuştu ama tam bakamadan konuşunca yüzüne geri baktım.

"Otele girince ara aklım kalmasın."

Derince bir nefes aldım içime ve kafamı salladım "Ararım." dedim.

Mete amca arabayı çalıştırmış bizi bekliyordu.

Hızlıca yürüyüp arabaya geldiğime Furkan ve Yeşim’in kendi aralarında konuştuğunu görüp arabaya bindi.

Ben biner binmez Mete amca konuştu. "Daha uzak bir adam bulamadın mı kızım?" Kaşlarımı çatarak konuştum. "Ne uzağı?"

"İki kızım aynı aileye gidiyor." Elimi Mete amcanın ağzına uzattım şokla.

"Mete amca aman! Bak Yeşim bir şeyler şüpheleniyor ben bile yeni fark ediyorum kendimi. Sen, sen nasıl anladın ya?" Ağzına koyduğum elimi yavaşça indirdi ve kocaman bir kahkaha attı.

"Siz gençler bizim aşkı yaşamadığımızı mı sanıyorsunuz?" Bir yerde haklıydı. Kabullenerek "O da anlamış mıdır?" dedim bahsettiğim Eymen’di. “Yemek masasında niyetinizi yeteri kadar belli ettiniz. Seninkini fark etmiş mi bilemedim ama o kendinden emin. ” Yeşim arabaya binmeden önce konuyu bitirmeliydim.

Kafamı iki yana salladım.

"Daha kaç gün oldu." dedim inkâr eder gibi kısa bir nefes aldı Mete amca "Zaten senin kolladığın zamanda olmuyor bu." Dedi.

Camı indirip "Yeşim hadi!" diye bağırdım.

Furkan'la konuşmaya dalmıştı bağırmamla birkaç dakika daha durup zorla sevgilisinden ayrılıp arabaya bindi.

"Düğüne az kaldı ne yapalım eksikler var."

"Tamam kızım bir şey demedik." Arabanın kapısı birden açılınca oraya baktım. Kerem abi arkaya Yeşim'in yanına oturmuştu. Öne ben binmiştim çünkü ikisinden de hızlıydım.

"Günah masası var dediler. Herkes bir sırrını döküyormuş."

Yeşim yüzünü buruşturdu. "Ne yüzünü buruşturuyorsun kızım çocuk musun sen?" arkadaki kavgaları komik şekilde devam ederken güldüm.

Mete amca yola çıkmadan önce Furkan'ın geçmesi için yol tanıdı.

"Çocuk gibiler..." dedim.

Önümdeki dondurmayı karıştırdım neredeyse sonuna gelmiştim zaten.

"Baba kızın evleniyor diye üzgünsen ben hâlâ bekarım söylemek istedim." Diyerek konuştu Kerem abi. Ona gülerek tabağımı ileriye ittirdim. "Düğün geçse de kurtulsak dimi baba?" Dedi bu sefer.

Yeşim abisini hiç takmadan Mete amcaya sarıldı.

"Abi babamla uğraşıp durma zaten babacım yeteri kadar üzülüyor." Kerem abi ben Mete amca ve Yeşim’e bakarken koluyla beni dürttü.

"Gördün mü? Drama yaparak nasıl üzerime oynuyor."

"Sen karışma asıl Yeşim gelin oluyor." Dememle Kerem abininde Mete amcanın da gözü üzerimde durdu. Kerem abi tam babasının oğluydu ve bunu her gördüğüm de tekrar tekrar anlıyordum. "Sıra sana gelirken hatırlatırım." dedi.

Kerem abi bu gece benimle fazla uğraşıyordu tekrar kulağıma yaklaştı. "Düğünde ilk dansın benim Eymen'e söylersin." Cümlesi biter bitmez ayağa kalktı. “Ben gidiyorum yarın erkenden bir seansa yetişeceğim.”

Mete amca masaya bir göz atarak oğluna cevap verdi.

"Birazdan kalkarız bekle birlikte gidelim."

Kerem abi o sırada masadan telefonunu alıp cebine koydu.

"Birine sözüm var yarın görüşürüz." Yeşim'e uzanıp saçlarına bir öpücük bıraktı.

"Bende kalksam." dedim çekinerek.

"Bırakalım kızım." İtiraz ederek çantamı aldım "Biraz yürüyeceğim görüşürüz sizi seviyorum." baba kıza el sallayıp çıktım.

Otele girerken Yeşim'lerden ayrıldığımdan beri elime almadığım telefonumu çıkarttım.

Aramak istemiyordum onun yerine geldiğimi söyleyen bir mesaj atarak odama çıktım

Odaya girmeden önce tam kapının önünde telefonumun sesi duyuldu koyduğum cebimden geri çıkarttım.

Eymen arıyordu.

"Sadece geldim yazan bir mesaj mı?"

"Geç olmadı mı?"

Kartımı kapıya okutup içeriye doğru yürüdüm. "Ararım dediğin için uyumadım Rana."

"Mesaj attıysam ne olmuş? Sonuç aynı bir şekilde haber aldın ve odadayım."

"Savunmalarını böyle yapıyorsan davan üç tur uzuyordur."

"Mahkemede karşıma çıkınca tekrar konuşuruz kim kime üç tur attırıyor."

"Seni anlamıyorum. Yüzüme bakarken farklı şu telefon eline geçince farklılaşıyorsun. Yemekte başka şey söylüyorsun yemekten çıkıyoruz ararım deyip aramıyorsun." en azından mahkemede karşılaşacağımızı anlamamıştı.

"Eymen." Dedim nefesimi dışarıya vererek, "Zaten girip çıktığım vakitler sana bir şekilde ulaşıyor. Tamam intihar edebilme şüphelerin var ama ben sana zimmetli değilim bir sorun yok ve bu kadar üzerime düşmene gerek yok. Yeşim için bunu yapıyorsan yapma lütfen artık." Sözüm biter bitmez konuştu hemen. "Yeşim için olduğunu nereden çıkartıyorsun? Evet her şeyden haberim var girdiğin zamandanda çıktığın zamandan da çünkü gözümün önünde olmanı istiyorum sen ısrarla uzaklaşıyorsun."

Ayakta durmaktan sıkılıp yatağın ucuna oturdum. "Yine başa dönüyoruz."

"Başa dönmüyoruz. Ben senin sınırlarına saygı duyuyorum hiçbir şey demiyorum. Otel dedin tamam dedim içim rahat etmiyor. O kadını araştıracağım." Dedi ısrarla lafı Yasemin'e getiriyordu

"Sınırlarıma saygın olsaydı bu işin içine girmezdin. İstemediğimi kaç kere söyleyeceğim. Gidiyorum düğünden sonra hiçbir şeyi araştırmana gerek yok. Dosya-"

"Bak işte bunu yapma bir öyle bir böyle olma. Emin olamıyorum." dedi yüksek sesle.

Bana kızmasına mı şaşırayım yoksa söylediği şeyin birazdan değişecek anlamına mı şaşırmalıydım? "Neyden emin olamıyorsun?"

"Sen bana bir yol göstermiyorsun. Bir saat önce başkasın şu an başka anlayamıyorum Rana ben belirsizliklerden hiç hoşlanmam. Bu işin içine giriyorsam da vazgeçiyorsam da bu benim kararımdır. İstersen dünyanın öbür ucuna git veya kaç! Bir şey fark etmez bil bunu. Ben bu işin içindeyim artık ve ne dersen de vazgeçmeyeceğim."

Artık konumuzun ailemin cinayeti olmadığından emindim.

"İstemiyorsam, ya ben istemiyorsam Eymen yine vazgeçmeyecek misin?" dediğimde duraksadı birkaç saniye sonra kısa bir nefes alışını duydum.

"İstemediğini telefondan değil yüzüme söylersin diye umuyorum bugün masada yaptığın gibi..."

"Düğüne kadar görüşmesek daha iyi." Dedim. Telefonu kulağımdan çekip kapatacağım sırada "Görüşmesek bile en azından akşam odana girdiğinde mesaj at."

Git gide seviyeyi düşürüyorduk. Az önce resmen ilk ben açılmasam bile birbirimize açılmıştık. "Herkes her şeyi bir gece de öğrendi iyi mi?" Diye mırıldandım boş odada.

Eymen'le telefon konuşmamızın üzerinden 16 saat geçmişti neredeyse saat dörde geliyordu tüm gün yatmıştım.

Yeşim'e biraz rahatsız hissediyorum, tüm gün otelde yatacağım demiştim.

Gelmek istese de buna engel oldum yanında olup yardımcı olmam lazımdı ama içim de öylesine bir sıkıntı vardı ki gerçi öylesine miydi tartışılırdı.

Fazla üstelemeden kabul etti.

Uyumaya devam etmek için sağ tarafıma döndüm. Gece yaptığımız konuşma aklımdan hiç çıkmıyordu. Bana vazgeçmeyeceğim demişti. Bu konuşmayı planlayarak yapmadığına emindim. "Her şey niye bir haftaya sıkıştıysa deli olacağım." Tekrar yattığım tarafın tersine dönüp gözlerimi kapattım ama yine de uyuyamamıştım. Aslında şu an dün bahsettiği dosyalar elimde olsa bakardım ama ısrarla almamıştım.

"Aptal Rana dün dedi işte sana vereyim bakarsın diye acelesi yok dedin." kendi kendime söylenerek yataktan kalktım.

Bazen meraksızlığıma umursamazlığıma o kadar şaşırıyordum ki belki sebebi tüm hayatımı etkileyecek bir şey ama ben ne kadar geç olursa o kadar iyi diyordum.

Görüşmeyelim dedikten sonra dosyayı istemem de ayrı bir saçmalık olurdu.

Serkan'ı arayıp istesem Eymen'in kesinlikle haberi olurdu. Furkan, Furkan bana yardım ederdi ama istemezdim. Kendim alabilirdim.

Niye gidip kendim almıyordum sonuçta benim görmem gereken şey değil miydi? Hem Cihat Bey vermemiş miydi? Ondan istesem ne olurdu? Bakmak benim en doğal hakkım. Kendi kendime verdiğim karara uygun şekilde hemen hazırlandım ve otelden çıktım.

Eymen'le birlikte geldiğimiz adliyeden içeriye girdiğimde tabelalardan gideceğim yeri aramaya başladım. Sorabileceğim birini veya danışmayı ararken birkaç gözü üstümde yakalasam da umursamadım.

Cihat Bey'i öylece rahatsız etmem doğru olur mu bilemediğim için benim tek seçeneğim; Eymen’di.

Sözümün artık bir geçerliliği olmadığından mıdır? Ya da artık Eymen'i görmek istediğim için miydi odasını bulmam lazımdı. Elinde dosyalarla yürüyen birisini durdurdum.

"Savcı Eymen Moran’ın odası nerede?"

Kafasını arkadaki koridora çevirdi ardından bana "Üst katta, odası da şu koridorun üstünde."

"Teşekkür ederim."

Odasını tarif eden kişi daha yüzüme bakmadan yürümeye devam etti.

"Burada da insanlar bir garip bazıları dik dik bakıyor bazılar ise hiç takmıyor." Merdivenleri hızlıca çıktıktan sonra aynı koridora girdim.

Adının yazdığı odayı bulunca önünde durdum. Tamam ne diyeceğim?

"Görüşmeyelim dedim ama dosyaya bakasım geldi."

"Bakmam gereken birkaç şey vardı." Yüzümü buruşturdum avukattım ben daha iyi bir yolunu bulabilirdim.

Kapıyı çalmak için elimi kaldırmıştım ki "Birini mi arıyordunuz?" diye ses duydum arkamı dönüp hemen onayladım.

"Evet Eymen savcı odasında mı?" bir süre yüzüme baktı “Eymen odasında mı değil mi?” diye sorumu tekrarladım.

Saatine baktı mesai bitimine de az kalmıştı aslında. "Hayır duruşması var siz şurada bekleyebilirsiniz ben çıkınca haber veririm."

“Odasında beklemeyi tercih ederim.”hızlıca odaya girdim böyle olması daha da işime gelirdi.

Kadın peşimden içeriye girdiğinde bu durumdan memnun olmadığını anladım ama hiçbir şey diyemedi.

"Bir şey alır mısınız?"

"Sana kalmış." Dedim bir an önce odadan çıkmasını istiyordum. "Kalsıysa size çay getireyim." Dedikten sonra çıktı odadan çıkar çıkmaz çantamı oturduğum yere bırakarak ayağa kalktım masanın arkasına geçtim ama her saniye kapıya bakıyordum.

Üstündeki dosyaları açıp baktım ama bunlarla hiç alakam yoktu. Eve götürmüş olabilir mi diye düşündüm ama daha dün burada bıraktığını söylemişti.

Benden sonra gelip almamıştır diye düşünüyordum. En üst çekmeceyi kendime doğru çekmemle kilitli olduğunu anladım. Masasına, kalemliğine ve birkaç yere daha bakıp söylendim. "Cebinde anahtar mı taşıyor?"

Alt çekmeceyi çekmemle kırmızı kadife bir kutu görünce duraksadım. İçim merak duygusuyla dolarken çekmeceyi hızla kapattım beni ilgilendirmezdi belki Eyşan’a alınmıştı. Dün olan konuşmadan önce merak edip bakmazdım ama açıkçası şu an çok merak ediyordum Eyşan’a almış olsaydı burada bırakır mıydı?

Tekrar eğilip çekmeceyi açtım kırmızı kadife kutuyu açmak için elime almıştım ama ani bir kararla geri yerine bıraktım, aslında fırlatmıştım hemen düzeltip çekmeceyi yine kapattım.

Geri yerime oturup çayımı bekleyecektim daha bir iki adım atmıştım ama tekrar merak içinde çekmeceyi açtım. Ben daha kutuyu elime alamadan kapı açıldı ve daha önce görmediğim birisi odaya girdi.

"İnsan kapıyı tıklatır." dedim sinirlenerek yüzük mü değil mi bakamadığım gibi bir de Eymen’in odasında bir savcının odasını karıştırırken yakalanmıştım.

Adam kaşlarını çatarak yüzüme baktı ardından bir iki adım gerileyerek odanın üstündeki isme bakıp bana döndü. "Eymen savcının odasında ne arıyorsunuz?”

“Her zaman her yere böyle mi girersiniz?” Konuyu ona saptırarak bu işten yırtmayı denedim.

"Ne aradığını söylemezsen güvenlik çağıracağım böylelikle en kestirme yol bu olacak.”

"Oradan hırsız gibi mi görünüyorum?"

"Açıkçası öyle görünüyorsun. Savcının odasını karıştırırken yakalandın.”

"Eymen savcının göndermiş olacağını hiç düşündünüz mü?" Aynı ciddiyetle kafasını hayır anlamında salladı ardından ise neden düşünmediğini açıkladı.

"Burada çalışmadığına eminim çalışsaydın seni tanırdım ya da daha önce görmüş olurdum.”

“Bildiğim kadarıyla avukatlar tek bir adliyede çalışmıyor yani beni görmüş olsanız bile karıştırmanız çok normal.” dedikten sonra Eymen’in sandalyesini masaya ittirip ellerimle destekledim.

Boğazımı temizleyerek konuştum. “Eymen beni tanıyor.”

“Yine de bu odasını karıştırmanı gerektirmez neyi oluyorsun Eymen’in?” sorusuyla yerimde olabildiğinde dikleştim. “Aranızda bir gönül bağı yoksa benim yapabileceğim hiçbir şey kalmadı. Sana açıklamak için süre verdim.”

Bu sefer daha fazla dayanamadı ve iç cebinden telefonunu çıkarttı.

"Güvenliği arıyorum.” ellerime baktı.

"Siz ne paranoyak çıktınız gerçekten." demeyi ihmal etmedim.

"Burada çalışmıyorsun seni tanımıyorum konu değiştirip duruyorsun. Bu adliyede çalışan bir kişiyi söyle bana? Hangi duruşmaya geldin, ne iş yapıyorsun?”

“Avukatım ama şu an çalışmıyorum. Savcı Eymen’i, Başsavcı Cihat Bey’i oğlu Avukat Furkan’ı tanıyorum bu kadarı yeterli mi?” dedim bıkkınlıkla.

Onları tanıdığıma şaşırarak baktı ama geri adım atmadı.

Eymen'in odasına çok geçmeden iki kişi gelmişti.

"Savcım bir sorun mu var?"

"Eymen'in odasını karıştırırken yakaladım."

"Hayır orası öyle değil en büyük hakkım olan ifade özgürlüğümden bu beyefendi beni alıkoyuyor, açıklama yapmama izin vermiyor. Eymen beni tanıyor ve kendisine haber verirseniz bunu onaylayacaktır.” artık yavaş yavaş sinirleniyordum altı
üstü dosyam için geldim yüzük kutusu buldum bakıyordum bunda ne vardı.

"Üstelik elimde bir şey yoktu?" dedim.

"Bir kaç saniye geç girsem eminim olurdu." dedi bana karşılık.

Eymen'in odasından çay almak için giden kız elinde çayla geliyordu.

"Ne oluyor Savcım?" diye sordu tedirginlikle.

Seslice ofladım. Adam kafasında bir hikaye kurmuş bunu herkese okutuyordu. İki saniyede roman yazıyordu.

Adam aynı açıklamayı kıza da yapıp bana getirilen çayı aldı bir yudum alıp önündeki sehpaya bıraktı yerimde kıpırdanıp karşısında duran sandalyeye oturdum.

"Seninle çok iyi anlaşacağız." dedi.

"Savcım bir yanlış anlaşılma olabilir. Eymen savcıma haber verelim." Dedi güvenliklerden birisi. "Ben de diyorum haber verelim diye." dedim. Gelen güvenlikten diğeri odadan çıktı.

Adam aynı gıcıklıkla "Yok telaş yapmasın. Hanımefendi bir şey almadım dedi. Eymen duruşması bitince odasına gelir bir eşyası eksik mi bakar, ona göre sorun çözülür.”

Pekâlâ bu adam bana inanmıyordu.

Bir süre sonra odanın kapısı tekrar açıldı bu kez Eymen gelmişti.

Cübbeli ilk kez görüyordum ve çok yakıştırmıştım.

"Rana?" dedi şaşkınlıkla önce bana sonra karşımda duran adama baktı. “Ne işin var burada?”

"Avukat Hanım geldiğimde masanın arkasında odanı karıştırıyordu.” dedi ve çoktan soğuduğunu düşündüğüm çaya uzandı.

Tam yanımda duran güvenliğe ve bana baktı Eymen. "Yiğit ciddi misin sen?" Ben artık bu durumdan sıkılmıştım.

"Bak bir şey almadım sende bakıp onaylarsan gideceğim. Fazla bile kaldım." Eymen güvenliğe baktı ve onlara teşekkür edip odadan yolladı.

"Asılsız suçlama yapmaya hakkınız yok!”

Eymen cübbesini çıkartıp asarken bizi dinliyordu ve gözü en çok benim üzerimde oyalanıyordu.

"Asılsız değildi. Seni masanın arkasında gördüm."

"Elimde bir şey yoktu."

"Masaya eğilmiştin.”

"Birincisi ilk siz bunu ima ettiniz ikincisi ben masanın altında herhangi bir şey düşürmüş olabilirim veya düşen bir şeye bakmak ya da almak için eğilmiş olabilirim bunu bilemezsiniz.”

Eymen buna bir son vermek için konuştu.

"Tamam Yiğit yanlış anlamışsın.”

Ben ne gördüğümü biliyorum çekmecene bakar mısın?" Dedi uzatmaya devam ederek. Oturduğum yerken kalkıp boğazlayacaktım adamı zaten adliyedeydik her şey çok çabuk olup biterdi ben burada bu adamı boğar öldürürdüm oradan nöbetçi mahkeme derken birkaç saatte soluğu ceza evinde alabilirdim.

Elimi bu kadarı bana yeterli deyip kaldırdım ve Yiğit’in arkasında kalmış çantama uzanıp hırsla onu çekiştirdim.

"Rana, Rana tamam dur." çantamı çekip aldığımda Yiğit konuşmaya devam etti. “Şaka yapıyordum ama biraz abattım kabul ediyorum."

"Güvenlik çağırdın başıma hırsız muamelesi gördüm! Bir savcının odasını karıştırdığımı ima ettin bunun nasıl bir şakası olabilir?”

Eymen, Yiğit'in yanına gelip kolundan tuttu.

"Yiğit seni biraz dışarıya alayım yoksa ben de seni güvenlikle çıkartacağım kardeşim.”

Yiğit tek hamlede kolunu çekerek ayağa kalktı.

"Seni gördüğüme sevindim Eymen." Yüzünü bana çevirdi. “Seninle de tanıştığıma çok sevindim Rana. Eminim güzel işler yaparız."

Yiğit , Eymen’e kafasıyla selam verip odadan çıktı.

Eymen'e kafamı çevirdiğimde gülüyordu.

"Sen neye gülüyorsun? Baktın mı her yere bir şey eksik mi?" dedim sertçe odasını karıştırdığımı biliyordu ama bunu şu anlık yüzüme vurmamıştı merakla bekliyordum.

"Düğünde görüşürüz sanıyordum." dedi dalga geçiyordu. "Gerçekten gidiyorum artık."

"Tamam şakaydı. Ne aradığını söylersen, yerini söylerim." dedi ve gülmeye devam etti.

Masada ki yarım çaya kısa bir bakış attım. "Dava dosyamı almaya geldim, duruşmadaymışsın seni bekliyordum ama merak ettim o yüzden bakmak istedim sadece masanın üstüne göz atıyordum üstelik baksam bile burada çalışmıyorum ne yapabilirim davalarınla?” dedim daha fazla uzamasını istemiyordum.

Cebinden anahtar çıkartıp kilitli çekmeceyi açtı. "Gerçekten cebinde taşıdığına inanamıyorum."

"Tüm çekmecelere baktın mı?" dedi kafasını kaldırıp “Hayır Yiğit geldi bakamadım. Hâlâ merak içindeyim ne saklıyorsun acaba?"

Kutuda yüzük vardı bundan emindim ama öyle bir şeyi niye kilitli çekmeceye koymamıştı da dosyalarım oradaydı bunu
anlayamamıştım.

"Sonra tekrar bakarsın. Yiğit'e yakalanma yeter."

"Eğer bunu Yeşim'den duyarsam otel değiştiririm."

Gülmeyi bırakıp umutsuzca kafasını salladı. “Beni hep kendinden vuracaksın anlaşılan." dedikten sonra dosyayı bana uzattı.

Loading...
0%