Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Kesin Dönüş Yapmak İçin Sebep

@faahte

"İnsan eninde sonunda her şeye alışır."-Albert Camus

 

 

Cihat Bey'in elindeki fotoğrafa tekrar bakıp arkamda kalan koltuğa geri oturdum.

 

"Rana." dedi şaşkınlıkla, “Bu ne demek oluyor?”

 

Bir şey demeden önce yutkundum açıkçası tam olarak ne denirdi bilmiyordum. Ayağa kalkıp parmağımla fotoğrafı gösterdim “Bu öldürülen kadın anneanneme çok benziyor ama öldürüldüyse bunca yıldır yanımda nefes alıp veren kadın kimdi bunu anlamaya çalışıyoruz.”

 

Cihat Başsavcı “Bilmiyorum bunu nasıl anlamamı bekliyorsun ki? Ben yirmi yıldır Songül Hanım’ı görmedim belli ki ölümcül bir yara almamış başka bir açıklaması yok kızım.” dediğinde bile taşlar kafamda oturmuyordu.

 

“Diyelim ölümcül bir yarası yoktu fotoğrafla birlikte bulduğum not tam tersini gösteriyor, bu kadın yatağında uyurken öldürülmüş ve babama tehtit olarak gönderilmiş…” uzanıp fotoğrafı elinden aldım.

 

“Diyelim ki ölümcül bir yara almadı ama davalarda gördüğümüz kadarıyla bu kadar yakın bir mesafeden tam kafatasına gelecek şekilde vurulmuş birinin yaşama olasılığı nedir Sayın Başsavcım? Ölmediyse ve benimle birlikte bu kadar yıldır yaşadıysa o zamanların estetik anlayaşına, tıpın ileri olup olmayışına göre alnında hatrı sayılır bir iz olmasını beklerim veyahut kalan bir travma tüm bunlar benim dediğim gibi değil sizin dediğiniz gibiyse az önce gelen telefonda bir kan bağımız olmadığı bilgisine ulaşmamış olsaydım çok makul bir seçenek olabilirdi.”

 

O kadar sinirli ve gergindim ki hiç duraksamadan devam ettim. “Ailemden kimse kalmadı, ailemi tanıyan bir sizi biliyorum odanızdan çıkarken anneannemi sordunuz bu vesileyle tanıdığınızı düşünerek sizinle konuşmak istedim.” kafamı anlayışla salladım. ”Olabilir hatırlamanız fazlasıyla güç anlıyorum fakat bu kadının burada ölüp ölmediğini net bir şekilde öğreneceğim tek kişiydiniz yinede teşekkür ederim.”

 

Konuya ya da olaya bir anlam verememek, suçluluk tarif edemediğim bir duyguyla yüzüme baktı.

 

Cihat Bey’den bir şey çıkmayacağını anlayınca salondan çıkarak merdivenlere ilerledim.

 

“Eymen oğlum.” Eymen, Cihat Bey’in sözünü yarıda kesti. "Amca çok erken, daha yeni öğrendik. Biraz dinlensin kafası karışık."

 

Kaldığım odaya geldiğimde önceliğim dağınık olmayan valizimi toplamak ve hızlı bir duşun ardından odada kalan bir eşyamın olup olmadığına bakmak oldu, gözüme hiçbir şey batmadığında valizi kapatıp odadan dışarı çıkarttım.

 

Şu an sadece bir şeye ihtiyacım vardı; saçlarımı kurutmam lazımdı.

 

Aşağıya indiğimde Cihat Bey, Eymen ve Serkan konuşuyorlardı geldiğimi görünce konuşmayı bıraktılar.

 

"Susmanıza gerek yok kimseden bir şey gizlemiyorum aynı davranışı da sizlerden bekliyorum." cümlem biter bitmez Eymen'e baktım,

 

"Saçlarım ıslak..." Eymen bana baktıktan sonra kısa bir an amcasına döndü “Geleceğim hemen.” dedi ve oturduğu yerden kalktı.

 

Birlikte üst kata çıktığımızda kaldığım odanın önüne çıkarttığım valizi görerek bana döndü. “En azından bu gece gitme. Neyi ne olduğunu anlayalım.” tek kelime etmeye mecalim yoktu bu yüzden sadece kafamı olumsuzca salladım benden sonra Eymen seslice bir nefes bıraktı ve karşı odaya yürüdü sessizce onu takip ettim, gördüğüm kadarıyla içi koyu mavi ve kahverengi takım bir odaydı.

 

Eymen odanın içindeki banyoya ilerlerken ben kapıda kalıp girmedim. Girmediğimi fark ettiğinde dönerek bana baktı halihazırda sızlayan burnum ve sulanan gözlerim beni zorlasa bile konuşmayı tercih ettim. "Yaz ayındayız ama benim annem kurutmasam bana çok kızardı." dedim ve derin bir nefes aldığımda Eymen’inde beni dikkatle dinlediğini fark ettim.

 

"Ama ben o kurutsun diye hiç saçlarıma dokunmadım bunu hep anneme yaptıracağım sanmıştım." Şu an fark etmiştim ki yer yer hatta çoğu zaman, okulda, mezuniyetimde, hastalandığımda ailesizliğimi onların yokluğunu her zaman hissetmiştim ama çok uzun zaman sonra annemin ellerini saçımda istediğim bu an çaresizliğimi ve yalnızlığımı öğrendiğim gerçeklerle hiç unutamayacağım bir şekilde hissediyordum.

 

Bu yoğun duyguya engel olamadığımda hıçkırdım.

Eymen’in ağladığımı görmesini istemedim elimle gözümü kapattığımda önce karşıma kadar gelip elimi yüzümden çekti ve gözyaşımla ıslanıp ıslanmadığını umursamadan elimi tuttup banyoya ilerledi.

 

"Gel." dedi.

 

Saçımı kurutacağını anlayınca odadan çıkmak istedim ama beni durdurdu.

 

"İzin ver en azından şimdilik bunu yapabileyim." fön makinesini dolap çekmecesinden alıp kapının yanındaki prizlerden birine taktı.

 

Bunu yapmasını istemiyordum ama isteyen tarafım daha da ağır basınca sustum eli saçlarımın arasında gezerken istemeden gülümsedim. "Annem bunu her yaptığında uykum gelirdi hiç değişmemiş bu his." gözlerim kapanırken yutkundum otuzuma yaklaşmıştım kendi ailemi çoktan kuracak çoluğa çocuğa karışacak yaştaydım ama saçlarımın kurutulması beni ağlatabiliyordu.

 

Yeterli olduğunu düşündüğümden durması için arkamı dönüp Eymen’e baktım “Teşekkür ederim." Makineyi kapattığında bir iki saniye yüzüme baktı "Uykun mu geldi?" dedi bugün çok ağlamıştım gözlerim ağrıyordu.

 

"Her şeye rağmen uykum gelebiliyor."

 

"Odana yat dinlen."

 

"Otele gideceğim."

 

"Biraz uyu, uykun açılmasın. Eğer şimdi uyursan söz veriyorum uyandığında Yeşim burada olacak." bir şeylere daha fazla itiraz edecek güçte değildim dün kaldığım odaya ilerledim Eymen arkamdan bana bakarken gideceğimin ispatı olarak valizimi odaya almadan sadece kendim girdim.

 

 

"Buldun mu?" annemin heyecanla bağırması üzerine ona dönerek bağırdım.

 

"Buldum!"

 

Mor ve altın rengiyle parlayan hediye paketini yırtarak açtım. Altın sarısı açık saçları, mavi gözleriyle, pembe rujuyla kırmızı pelerini sarı topuklu ayakkabıları vardı çok beğenmiştim çok güzel bir bebekti. "Babacım bu çok güzel bir hediye!" bana yeni oyuncak bir bebek almışlardı, bebeği paketten çıkartmadan masaya bırakıp karşımda merakla beni izleyen babama koştum hemen kollarını açıp beni sarmaladı. "Her şey bugün bitti Rana. Ailemiz için yeni bir sayfa açılıyor. Bu yeni oyuncağın ailemizin yeni ferdi."

 

"Çok teşekkür ederim ona bakacağım yanımdan hiç ayırmam."

 

Hemen babamdan ayrılıp mutfak kapısına yaslanmış beni bekleyen anneme koşup sarıldım.

 

Arka bahçede yeni oyuncağımla oynarken "Bak verdin mi hemen eline ödevlerini yapsın demiştim." dedi annem kızarak babama.

 

Babam gülümseyerek anneme baktı uzun zamandır ilk defa güldüğünü görmüştüm. “Gülüşüne ömrümü veririm.” dedi anneme uzun uzun bakarak.

 

"Küs değil misiniz artık?" bebeği çimenliğin üstüne bırakarak ikisine koştum.

 

Annem saçlarımı eliyle toplayıp bıraktı uçuştuğu içindi sanırım.

 

"Biz küs değildik kızım. Sana öyle gelmiş sana başka bir sürprizimiz daha var ama bu sefer gerçekten ödevlerini yapmazsan annen ikimize de kızacak." babamın burnuna bir koku gelmesiyle yüzünü buruşturdu ama yine de yüzünden gülümsemesi eksilmedi.

 

"Rana annen yemeği yakmış." diye ekledi. Ben gülerken annemin yerinden kalkıp içeriye girmesiyle çıkması bir oldu.

 

"Tarık! Çok kötü kokuyor sen girip söndürür müsün?" bir eliyle de burnunu tutuyordu.

 

"Yemekte ne yapmıştın anne?" diye sordum babam mutfağa girmişti.

 

"Lahana sarması vardı." dedi. Pek sevmezdim çok çiğnemem gerekiyordu. "Artık yok." diyerek güldüm.

 

Babam içeriden elinde tencere ile bahçeye geldi.

 

Tencerenin içini göremesem de eliyle içinde oynadı. "Çok da güzel olmuş ama önemli değil karıcım. İstediğiniz bir yemek varsa dışarıda yiyelim." dedi.

 

Annem tencereye bir kez daha bakarak "Olur hazırlanalım Rana kıyafetlerini yatağın üzerine bırakacağım oyuna dalma odana git birazdan." dedi. Burnunu tutarak içeriye geçti. Babam da elindekini masaya bırakıp yerine oturdu kolundan tuttum. "Neden oturuyorsun hani gidecektik?" dedim, gitmiyor muyduk?

 

Eğilip yanağımdan öptü. "Bıyıkların batıyor öpme." dedim bu kez. Mızmızlanan halime daha çok güldü.

 

"Annenin hazırlanması yarım saat sürer sen oyna biraz daha." dedi.

 

Geri bebeğimin yanına gittim. Fark etmemiştim ama kulağına takılan küpesi vardı meraktan elimle oynarken zoladım bebeğin küpesi çimenliğe düştü.

 

Parlak ve küçüktü çimenleri elimle karıştırdım ama bulamadım tekrar ve tekrar çimenlere eğilip baktım. Elimle aradım ama bulamadım.

 

Ben bulamadıysam babam kesin bulurdu. "Baba! Küpem düştü." dediğimi duymamıştı tekrar bağırdım.

 

"Baba bebeğimin küpesi kayboldu!" oturduğu sandalyeye baktım; yoktu.

 

Tek küpesi kalan bebeğimi de alarak evin içine girdim. "Anne!" mutfaktan çıkarak hole girdim dış kapı açıktı. Babam mı çıkmıştı? Gitmişler miydi? Beni burada mı bırakmışlardı?

 

Gözlerim sulanırken üst kata odama gitmeye karar verdim.

 

“Anne!”

 

“Baba!" tekrar bağırdım.

 

Tekrar. "Bebeğimin küpesi kayboldu.” tekrar ve son kez.

 

“Nereye gittiniz?"

 

 

Hızla gözlerimi açtığımda aklıma dolan anıyla bir süre gözlerim karanlık odanın içerisinde dolandı zorlukla yutkunduğumda bugün kaçıncı kez olduğunu sayamadığım şekilde burnumun direği sızladı ve ben tekrar yutkundum.

 

Yataktan doğrulduğumda sırtımı yatak başlığına vererek dizlerimi kendime çektim başımı dizlerime yasladığımda odanın kapısına her an birisi girebilecekmiş gibi baktım beklediğim Eymen ya da Yeşim değildi benim beklediğim; annem ve babamdı, ailemdi.

 

Yataktan kalkıp odanın ışığını açtım kapıyı açmamla birkaç konuşma sesleri duydum. "Peki şimdi ne olacak? Bunlar onca yıldır Rana’nın yanındalarmış. Ne yaptıysa biliyorlar." Bu konuşan Yeşim’di.

 

"Bilmiyoruz kimler bu işin içindeydi Rana’dan başkası bilemez şimdilik düğününüz geçsin bir atlatalım bu geceyi düşüneceğim hiçbir şey havada kalmayacak." bu ise önce oflayan sonra konuşan Eymen’di.

 

"Aklım almıyor." Yeşim'in de dediği gibi hep yanımdalardı. Sevdiğim herkes öldürülmüştü ve bir kayıp daha verecek gücüm yoktu.

 

Geldiğimi anlasınlar diye merdivenlerden ses çıkartarak indim. Salona girer girmez bütün gözler bana döndü.

"Uyanmışsın." dedi Eymen. Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum üstelik gördüğüm rüya ya da anım pek kaliteli bir uyku yaşatmamıştı.

 

Yeşim'e baktığımda hemen yerinden kalkarak kollarını sarılmak için kaldırdı. Eğer şimdi yapmazsam bir daha yapamazdım "Senin bir alakan var mı?" dedim sert bir sesle. Yoktu bundan emindim arkadaşlığımız emsal bir davayı tartışan hukuk komisyonunda başlamıştı o burada son sınıfta öğrenciyken ben LSAT için hazırlanıyordum.

 

Kafasını sağa sola sallarken mavi gözlerini şüpheyle kıstı “Yok." dedi “Bir alakam yok ne olmasını bekliyorsun? Konfeeransta seni bilerek bulduğumu mu?” sinirle konuştuğunda hırsla kafamı salladım ve soğukça konuştum.

"Adamlar canım kanım sandığım birini ayarlamışlar.” elimi kaldırıp Yeşim’i işaret ettim ve bunun oldukça kırıcı olduğunu biliyordum. “Bir dost mu ayarlayamayacaklar?" Dost demişken aklıma yıllardır tanıştığım arkadaşlık ettiğim ilişki yürüttüğüm Ressler geldi onun parmağı var mıydı bu işlerde?

 

Konuşurken koltuğa oturdum.

 

Yeşim ayakta duruyordu tam karşıma geldi. "Öyle olsa-" demişti ki hızla sözünü kestim.

 

"Olsa olsa diye söylenip durma! Olmuş bir şeyler işte. Güvenmediğim için kusura bakmayın.” odadak herkese baktım Furkan’a, Eymen’e ve birkaç saattir tanıdığım Serkan’a “İnancım sizi gözümde akladığı zaman görüşelim." demeyi tercih ettim. "Sizi bir daha görmek istemiyorum."

 

"Rana." Yeşim beni durdurmak için tekrar bir adımda bulundu ama kendimi geri çekildim.

 

"Hayır Rana, hayır. Bunu niye yaptığını biliyorum. Buna izin vermem! Kendini bizden benden uzaklaştırmana izin veremem." koltukta oturdukça herkes bana baktıkça gardım düşüyordu. "Size güvenmiyorum. Neyi niye yaptığımı tartışmayacağım."

 

Yeşim sinirle üzerime geldiğinde ona en yakın kişi Eymen’di kolundan tutarak durdurdu. “Yavaş olun!”

 

Yeşim işaret parmağını bana doğrulttuğunda alayla kafasını salladı. "Ben seni çok iyi tanıyorum. Niyetini de biliyorum beni delirtme Rana!" Yeşim dikkatli bir insandı üstüne üstlük beni dediği gibi çok iyi tanıyordu. “Dosyan kayınpederim tarafından sıkı takipte, dosyanın savcısı kocamın kuzeni Eymen, ben en yakın arkadaşınım elbette ilk vazgeçeğin kişiler biz olacaktık senin akıl ettiğini ben düşünemiyor muyum ha Rana Soner?”

 

Yeşim olayın yeteri kadar çirkinleşmesine izin vermeyip düşüncelerimi ortaya dökmüştü zaten bunu yaptığı için ayağa kalkıp onu alkışladım. “O zaman bırak beni." sol elimi boğazıma götürdüğümde sıktım. “Boğuluyorum.” soluklandım ağladığımı yanağımdan inip boğazımdaki elime gelen yaşla anladım. “Boğuluyorum Yeşim. Başkasının yanımda yeri yok.” bir adım daha geriledim. "Kimsenin ölümünü kaldıramam artık boğuluyorum keşke bende ölseydim." cümlem biter bitmez yeni yaşların yolu eskisinin çizdiği ıslaklıktı.

 

Yeşim hızla gözyaşını sildikten sonra bu kez engellememe izin vermeden boğazımdaki elimi bileğimden tutarak çekti ve sarıldı. “Senden vazgeçmeyeceğim, zaten annen ve baban gitmiş bir de kardeşin mi gitsin?”

 

Furkan orta yolu bulmak için ayağa kalktı Yeşim ile benim ortamızda durdu. "Sabah tekrar konuşalım olaylar çok yeni." "Konuşacak bir şey yok." diyerek kararlılıkla reddettim.

 

"Kendini geri çekerek ne planlıyorsun? Herkesten uzaklaşırım onlara dokunmayan yılan bin yaşasın mı?" Eymen'e döndüm. "Ben ne durumdayım siz görmüyor musunuz? Benim bir kişiyi daha mezara koyacak gücüm yok! Neyi uzatıyorsunuz, neyi anlamıyorsunuz? Dosyayı bırakmadın benim dosyamı bırakmadın diye bir şey olsa-"

 

“Burada işler öyle yürümüyor Rana Hanım.” Eymen’in vazgeçmeyeceğini duyarak daha fazla hırçınlaştım istemiyordum Moran ailesini tanımamış olmayı içten içe umduğum saniyelerdeydim hepsi o kadar inatçıydı ki.

 

“O zaman bu gece buradan çekip gideceğim ortada bir problem kalmayacak Eymen Bey.”

 

"Şimdi çıkıp gitsen herkesle görüşmeyi kesmen kadar saçma bir durum olmayacak fazlasıyla şüphe uyandırıcı olacak aramızda ne olmuş olabilir ki düğünden birkaç gün önce burayı terk etmeni gerektirecek? Hayatına kolaylıkla sızmış kişiler bunu irdelemeyecek mi?"

 

"Sonuçta kim olduğunu öğrendik ölü birini dert etmiyorum." dediğimde hiç olaya dahil olmayan Serkan söylemekten çekindiğim durumu hepimize hatırlattı. “Kimse olmadığına bu kadar eminseniz neden Yeşim’e karşı bu kadar serttiniz?”

 

Eymen kafasını al bunu cevapla dercesine Serkan’dan bana çevirdi.

 

“Yeşim uzun zamandır hayatımda şüphe duymam normal değil mi? Sonuçta 20 yıl gibi bir süre yanımdaki yabancıyı anneannem sanmışım, konferansta tanıştığım bir insanı tabii sorgulayacağım.”

 

“Fazlasıyla haklısın ve fazlasıyla kırıcısın Rana.” konuşan Furkan’dı ve Yeşim titriyordu biliyorum sinirdendi.

 

“Sinirlerimiz gerildi tamam ama geçti Rana haklı olarak şüphesini söyledi Yeşim zaten cevabını verdi.” Ben gözlerimi Yeşim’den çekip Eymen’e çevirdim. “Kaç yıllık arkadaşlar aralarında böyle bir zamanda kırgınlık olacağını düşünmüyorum eminim Rana söylediği şeyler yüzünden zaten üzgündür. Hiçbirimiz böyle bir geceyi beklemiyorduk sakinleştiysek şimdi neler yapacağımızı konuşalım.” Eymen’in söylediği şeylerin haklılığı yüzünden omuzlarım düşmüştü.

 

Konunun dağılmasını fırsat bilerek " Ben artık otelde kalacağım.” Yeşim’e baktığımda kafasını Furkan’ın omzuna yasladı.

“Sabah seni ararım düğünle ilgileniriz." dedim çaresizliğim sesimin her halinden belli oluyordu özür dilemem gerekiyordu ama dilemedim.

 

Yeşim kabul etmeme şaşkınca baktı ama bir şey demedi.

 

Eymen’in konuşmasıyla sakinleşmiş kalın olduğunu düşündüğüm duvarlarımın arkası şeffaflaşarak gözükmeye başladı. Ben de niye bu kadar çabuk ikna olduğumu anlamamıştım her kararımı yıkıyordu.

 

Yeşim boğazını temizleyerek "Ben valizini getireyim." dedi konuşmasını Eymen takip etti. "Ben seni otele bırakayım.”

 

“Ben tek başıma giderim.”

 

"Gidersin biliyorum.”

Sanki daha çok suratını asabilecekmiş gibi kendini zorluyordu. “Çok güzel gidersin Avukat Hanım." Eymen eve tek başıma gitmemin acısını çıkartıyordu.

 

Salondan çıkmadan önce Serkan’a başımı sallayıp teşekkür ettim.

 

yeşim merdivenlerden inip valizi Eymen'e uzattı. Çantamı bana vermesiyle elinden alıp omzuma taktım.

 

Onlar evde kalırken biz Eymen’le çıktık. "Arabam?" dedim sabah söylediğim gibi. "Sabah gel al bana görün" dedi. İtiraz etmeden yürüdüm.

 

"Telefonun açık olacak. Yazdığım zaman cevap ver merak içinde kalmayayım." Arabaya binmeden önce Eymen’in valizimi bagaja koymasını bekledim. "O eve gidip durma." İtiraz için ağzımı açmıştım "Tamam daha bakacağın şeyler var ama sabırlı ol. Peşinde birini görürsen beni ara veya Serkan'ı, Furkan'ı, polisi. Kalabalık yerlerden çekinme." dedi.

 

Yüzümü buruşturdum. "Her şey olacağına varır bu kadarı fazla." dedim alayla.

 

Sadece baktı ve hiçbir şey demedi sessiz geçen yolculuğun ardından otelin önüne gelince indik içeri girdikten sonra resepsiyona geldiğimizde Eymen konuşmayı tercih etti.

 

"Otel sahibi aile dostumuz bir sorun olursa adımı verirsin. Kapıyı herkese açma." bunları bana söyledikten sonra bir benzerini resepsiyonda duran çalışana yaptı.

 

İki tane kart uzattığında birine anlamsızca baktım. "Her duruma karşılık çalışan asansörünü kullanabilirsin kartı kaybetme." kartları aldıktan sonra uzanıp valizi Eymen’in elinden aldım. Eymen'in benimle yürümesiyle "Yan odamı kendine mi aldın?" dedim yarı ciddi yarı güler şekilde. "Hiç aklından çıkartma o telefon açılmasın kapındayım." dediğinde havasız kalmamıştım ama kalmış gibi nefes doldurdum ciğerlerime.

 

Asansöre binince tuhaf bir sessizlik oluştu aramızda.

 

5. katta durduğumuzda "Ben giderim teşekkür ederim." dedim artık gitmeliydi.

 

"Odaya gir gideceğim." dedi.

 

"İyi geceler...” dedikten sonra koridorun en sonunda cam vardı oraya bakıp tekrar konuştum çünkü hava aydınlanmak üzereydi. “Diyeceğim ama sabah olacak." Suçlulukla yüzüne baktım. "Özür dilerim. Hiç alakan olmaması gereken bir konu, ol-"

 

"Tamam Rana sonra konuşuruz sen sadece kendine iyi bak o bize yeter."

 

Oda kartımı kapıya okutarak kapıyı açtım önce valizimi odaya sürükledim sonra ardımda kalan Eymen’e döndüm “Git artık.”

 

“Gidiyorum.” dedikten sonra zaten katta duran asansöre ilerledi bende kapıyı kapattım.

 

Bomboş oda biraz önce yaşadığım karmaşadan tartışmadan daha ağır gelmeye başladı. Yatağı hiç bozmadan üzerine uzandım ne kadar süre geçti bilemedim ama sabahın ilk ışıkları odama dolmaya başladığında yastığın diğer tarafını çevirdim.

Loading...
0%