Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@falankesss

Filin nasibini karınca yerse çatlar

Karıncanın nasibini fil yerse açlıktan ölür.

 

İnsanlar yaşadıkları her şeyden ders çıkarmak zorundadır derdi en büyük ablam Mehtap. Dört kardeş olarak geçmişte yaşadığımız şeylerden hepimiz belli başlı dersler almıştık ama ben aldığım dersten kalmıştım, insanlara güvenmek.

 

Uzun süre kimseye güvenmemiş, kalbimin kapılarını açmamıştım taki ona kadar ona güvenmem için elinden gelen bütün çabayı sarf etmişti. Bende en sonun da yenilip kalbini ona teslim etmiştim nereden bilebilirdim ki bir darbe daha onun tarafından yiyebileceğimi onun tarafından yere serilmiştim ama kalkmak zorundaydım.

 

O gecenin sabahında kahvaltı da kızlara üstün körü olayları anlatmıştım onlar da çok üstüme gelmemişti ama hikayenin tamamını anlatmadığımın farkındaydı hepsi. Kahvaltıyı ettikten sonra herkes kendi evlerine dağılmıştı. Didem ablamla eve geldiğimizde hemen kendimi duşa atıp sıcak suyun altına girmiştim hala zihnimin içinde dün gece ki konuşmalar dönüyordu ve asla susacak gibi değildi.

 

Kafam dağınık ve toplanması güç bir haldeydi, kalbimde ki ve aklımda ki düşüncelerin su ile beraber akıp gitmesi için elimden gelen herşeyi yapardım şuan ama boşa bir çaba olduğunun da farkındaydım.

 

Dün içtiğimiz alkolün etkisi az da olsa hafif baş ağrısı ile belli ediyordu kendini banyoda daha fazla oyalanmayıp suyu kapattım. Bornozu üzerime geçirip saçlarımı da saç havlusuna sarmıştım, banyodan çıktığımda ablamın seslenişi ile televizyon odasına doğru kafamı çevirdim "Kahve yaptım gel içelim beraber hem senin sevdiğin gibi oldu bak bol köpüklü ve sade" diyerek gülümsemişti bana doğru bende hiç itiraz etmeden adımlarımı odaya doğru ilerletmiştim "Hayırdır" dedim koltuğa oturup kahve fincanını elime alırken "Ne hayırdır be insanlık yapalım dedim işte hem kafan ağrır senin alkol aldıktan sonra bilmiyor muyum ben seni, eee soda limon yapsam onu da içer misin bilmediğimden kahveden devam ettim bende" dedi gözlerini devirmişti sorgulamış olmama.

 

Bende ona bakıp gülümserken "İyi be sana da iki dakika bulaşamıyoruz hemen ters yapıyorsun." dedim kahveyi dudaklarıma götürürken. "Gülce" diyerek kafamın ona dönmesini sağlamıştı ablam kaşlarımı hafif çatarken ne anlamında ona bakışlarımı sürdürmüştüm. "Sırasımı bilmiyorum ama şey" diyerek gözlerini kaçırmıştı benden "Ney" diyerek konuşmasına devam etmesi için bakışlarımı onda tutuyordum hala "Biliyorum hiç o durumda değilsin ama Semih ilişkimizi resmiyete dökmek istiyor artık, üç senedir sevgiliyiz ve bana ablamlara haber vermemi söyledi" dediklerinden sonra gülümseyerek ona baktım "Abla sen benim keyfime göre mi hareket edeceksin sanki boşver beni senin mutluluğun daha önemli şuan" dediğimde gözlerini bana doğru çevirmişti ve ben konuşmaya devam etmeye karar verdim "Hem bende tanıyorum Semih'i seviyor da seni farkındayım ben mutlu olamadım diye senin mutluluğunun önüne geçmem hatta daha mutlu olurum hadi ara da haber ver önce Semih'e sonra ablamlara onlarda müsait olduklarında bir tarih belirler ona göre hareket ederiz. "

 

Ben bunları derken ayaklanmış üstümü değiştirmek için odaya doğru hareket etmeye başlamıştım ablamın yüzünde ki buruk gülümseme şuan ki psikolojimle ilgilimiydi bilmiyorum ama olan olaylar hiç olmamış gibi davranmak daha makul geliyordu. Ablama dönüp öpücük attığım da "Zevzek" demişti bu sefer sahici bir gülümseme ile bende küçük bir kahkaha atmıştım.

 

Zaman geçmiş akşam olmuştu evden ve odamdan hiç çıkmamıştım gün içinde, ablamda benimle beraber evde kalmıştı ki normalde çoğu boş zamanında Semih'in yanına gitmeyi tercih ederdi gözü benim üstümdeydi farkındaydım arada odama gelip ne yaptığıma bakıp çıkmıştı ama ses etmemiştim bunun için

 

Normal de elimden düşürmediğim telefonum aklıma gelmişti bir anda hole çıkıp portmantoda bulunan çantamın içinden telefonu almıştım tuş kilidine bastığımda ekran açılmamıştı şarjının bittiğini anlayıp odada şarja takmıştım.

 

Bir süre sonra ekran aydınlanmış telefonu açmıştım, açmamla beraber WhatsApp gruplarından mesajlar düşmeye başlamıştı seri bir şekilde. İş yeri gruplarından ziyade sevdiğim iş arkadaşlarımla kurduğumuz dedikodu grubunun mesaj sayısı bir hayli fazlaydı bende ilk olarak onların olduğu gruba bakmıştım zaten.

 

Açelya: Kızlar olayı duydunuz mu patronun küçük oğlu yurt dışından dönüyormuş.

 

Gönül: Eeeee bu adam babasından kaçmak için yurt dışında master yapmaya gitmemişmiydi ne diye dönüyor.

 

Hande: Benim duyduğuma göre patron rest çekmiş ya para vermeyi keserim yada buraya gelir işi öğrenirsin diye.

 

Açelya: Ooooo patron büyük oynamış bu sefer desenize.

 

Açelya: Kız Gülce siz bu patronun oğluyla aynı üniversiteden mezun değil misiniz?

 

Hande: Kızım aynı üniversiteden mezun olsalar ne, sanki tanışıyorlar.

 

Aslında bilmedikleri tanışıyorduk, bizden bir üst sınıftı ve fakültelerimiz aynı kampüsteydi ama bir samimiyetimiz yoktu o benim yakın arkadaşım Efşan ile sevgiliydi ve denk geldikçe beraber aynı masada oturup muhabbet etmişliğimiz de vardı ama onların bunu bilmesine gerek yoktu ki zaten Efşan ile de mezun olmasına az bir vakit kala ayrılmıştı. Sonra dan anlamadığım bir sebeple Efşan aramıza mesafe koymuş bende bunu sorgulamamıştım. Düşüncelerimi kenara bırakıp mesajları okumaya devam etmiştim.

 

Gönül: Niye öyle diyorsun ki belki tanışıyorlar. Hem tanışsalar da iş yerinde belli etmezler bence bu durumu.

 

Hande: Kızım tabi ki belli etmez çocuk tanışıyor olsalar bile deli misin patronun oğlu o ağır adamdır bence

 

Saçmalık diye düşündüm kendi kendime sanki beni hatırlayacak gibi bir düşünce belirdi beynimin içinde işi gücü yok eski sevgilisinin yakın arkadaşını hatırlayacak deli saçması, sonra aklıma denk geldiğimiz de olan olaylar gelmişti laubali biri diye düşünürdüm hep onun için ciddiyetsiz ama çok zeki.

 

Sosyal çevresi çoktu ki bunun nedeninin arabasının da lüks bir marka olması etkiliydi kızlar ve erkekler o arabaya içi çekerek bakardı hoş kızlar onun için erkeklerde araba için iç geçirirdi. Devlet üniversitesi kazanmış onu da derece ile mezun olarak bitirmişti Efşan ile ayrılmadan önce bunun ile hava atardı ki sadece akademik anlamda hava atardı parası olduğu için ego yaptığını ve insanları bununla aşağıladığını da görmemiştim.

 

Sonra kendi kendime salak salak ne diye geçmişi düşünüyorum diye söylenerek ayağı kalkıp telefonu yatağa bırakarak odadan ayrılmıştım. Mesajlara geri dönmek istemiyordum hoş öyle bir çabaya da girmemiştim zaten.

 

Televizyon odasına girdiğim de ablamın laptop ile ilgilendiğini fark ettim "Abla" diyerek ona seslenmiştim kafasını bilgisayardan kaldırıp bana bakmıştı "Ben çok acıktım ama yemek hazırlamaya da çok üşeniyorum sipariş verelim mi dışarıdan" diyerek ona fikir belirtmiştim "Olur ama benim daha iyi bir fikrim var hazırlan dışarı çıkalım hem Semih'i de çağırır bu gün ki olayları konuşuruz" o kadar hevesli söylemişti ki bunları içimde ki itiraz etme isteği yerle bir olmuştu.

 

Ona gülümsemiştim konuşmadan önce "Tamam haber ver 30 dakikaya çıkalım ama sahilde ki köfteciye gidelim Tekirdağ'ın en iyi köftesini o yapıyor biliyorsun" oda bir heves ile bilgisayarı dizinden alıp koltuğun üstüne koymuş ve ayağa kalkıp sevgilisini aramıştı.

 

Ben odama doğru ilerlerken oda kendi odasına doğru ilerletmişti. Telefon konuşma sesleri duyuluyordu ve kapılarımız da açıktı zaten dolabımın kapağını açtığımda ne giyeceğimi düşünüyordum çok dışarı çıkmak istemiyorumdum ama ablamın tüm gün benimle evde kalması da canımı sıkmıştı bir hayli onu da fark etmeden kendimle eve kapatmıştım.

 

Rastgele siyah salaş kazağımı elime almıştım ve siyah kot pantolonumu da altıma geçirmiştim yasta gibi siyahlara bürünmüştüm ama çokta umursamadım bu durumu. Elimi saçlarımdan geçirip arkadan toplamak için toka arıyordum çekmecelerde en sonunda bulup toplamayı başarmıştım.

 

Oda da bulunan aynaya doğru dönüp kendime baktığımda saçlarımın da siyah olmasından dolayı ten rengim çok soluk gözükmüştü gözüme ama içimden de birşeyler yapmak gelmiyordu bir türlü sanki ölü toprağı vardı üzerimde ve silkinip atamıyordum üstümden.

 

Aynada kendime bakmaya dalmışken ablamın seslenmesi ile kendime gelmiştim "Kızım sağır mısın sana sesleniyorum iki dakikadır" kapıda çantasını takmış beni bekliyordu "Geldim ya ne bu acele madem manitanı bu kadar özledin çıksaydın gün içinde yanına" benim cevabımla derin bir nefes verip "Hadi Gülce hadi aşağıda araba ile bekliyorum diye mesaj atmış çabuk ol" ona cevap vermeden portmantoda ki çantamı alıp ayakkabılarımı giymek için kapıyı açmıştım oda benim peşimden gelip ayakkabılarını giymeye başlamıştı.

 

Sessiz geçen araba yolculuğundan sonra yemek yiyeceğimiz yere gelmiştik sahile doğru bakan masalardan birine oturup siparişleri de gelen garsona vermiştik. Herkes köfte sipariş etmişti zaten, "Eeee ne var ne yok uzun zamandır bu şekilde oturup yemek yemiyorduk" diyerek ortada ki sessizliği bozmak istemişti Semih normal olarak ama daha çok olan olaylardan haberdar olduğu içinde bu soruyu soracak kadar tanımıştım onu "İyi" dedim gülümseyerek "Asıl haberler sende Semih, bakıyorum ablamla evlenmek istiyormuşsun" bunu derken gülümsemem tam bir sırıtış hali olmuştu oda bana gülümseyerek "Ne yapalım kızım ölüyorum ablanın aşkından o kadar koştum peşinden ikna etmişken bırakmam asla" bunu dedikten sonra kocaman bir kahkaha atmıştım bende "Helal olsun sana be" diyerek alkışlamıştım bende onu ablam da benimle beraber kahkaha atmıştı.

 

Semih ablamla aynı hukuk bürosunda çalışıyordu ve orada tanışıp sevgili olmuşlardı ablam ondan iki yaş büyük olmasına rağmen minyon bir tip olduğu için Semih'ten daha küçük duruyordu aramızda bir buçuk yaş fark olduğu içinde Semih demem de bir sakınca görmemiştik hiç bir zaman "Eeeee artık sana enişte diye mi seslenicem ben yani" dediklerimle gülümsemesi daha büyük bir hal olduktan sonra "Valla bilemem ama enişte de kulağa çok güzel geliyor ne yalan söyleyeyim" biz konuşmaya devam ederken garson siparişleri getirmiş önümüze servis etmeye başlamıştı.

 

Ablam elinde ki çatal ile köfteden yemeye başlamadan önce "Semih iyi hoş biz bunları kendi içimizde güle oynaya konuşuyoruz ama sizinkiler beni ablamlardan ve eniştemlerden istiyecekler biliyorlar değil mi?"demişti ablam gayri ihtiyari yüzü asılırken "Didem güzelim biliyorlar ve zaten annemi de tanıyorsun seni sevdiğini falan ki ben sana bunu demeseydim annem el atıcaktı artık olaya" demişti şaka ile ablamın gülmesini sağlarken.

 

Sonra bu konuşmaların üstüne dün gece ki olaylar gelmişti aklıma öncesinde kurduğum hayaller ve bunları düşünürken acı bir gülümseme yerleşti suratıma ve bütün iştahım da kaçmıştı zaten artık onlar konuşmaya devam ederken ablamın adımı söylemesi ile ona doğru kafamı kaldırmıştım "Efendim" dedim ona bakarken "Diyorum ki yarın akşam konuşayım ablamlarla görüntülü uzaktalar zaten onların izinlerine göre bir tarih belirleyelim" demişti bana bakarak "Doğru diyorsun hem eniştemlerde kendilerini ayarlarlar" diyerek sorusuna cevap vermiştim ama keyfim de kaçmıştı fark ettirmemeye çalışıyordum çünkü ablamın heyecanını çalmak istemiyordum.

 

Yalan bir gülümseme ile onlara bakıyordum "Tamam güzelim sen ne zaman haber verirsen o zaman olur herşey, senin istediğin gibi" diyerek gülümsemişti Semih ablama doğru bizde bunları konuşuyor olabilirdik Orhan ile diye geçirdim içimden bok varmış gibi babası tüm herşeyi karıştırmıştı.

 

Ablam saatine bakarak "Neyse yarın iş var çok geç kalmayalım dava için de dinç olmam lazım" diyerek kalkmaya başlamıştı bizden onunla beraber hareketlenip kasaya doğru yürümüştük hangimiz ödeyeceğiz kavgasına tutşacaklarını bildiğimden "Ben arabada bekliyorum kim öderse ödesin" diyerek küçük kardeş kozumu kullanmıştım.

 

Aslın da sahte gülüşler atmaktan o kadar yorulmuştum ki kısa bir süre kendi başıma kalmam gerekliydi. Kalbim kırıktı ve yorgundum bu yorgunluk fiziksel değil zihinsel bir yorgunluktu ve üç bin yıl uyusam yine de geçecek gibi değildi.

 

Dışarı çıktığımda çantamda ki sigaradan alıp yakmıştım ki normalde de kullanıyordum ama bu gün hiç içmediğimi şimdi fark ediyordum. İçime derin bir nefes çekmiştim sigaradan denize doğru bakıp dumanını dışarı vermiştim. Gözlerim denize doğru daldığında annen ve babamda aklıma gelmişti elimde olmadan, hoş her denize baktığımda onlar gelirdi aklıma zaten.

 

Görüşüm bulanıklaşana kadar gözlerimin dolduğunu fark etmemiştim, ablamların seslerini duyduğumda arkamı dönüp onlara bakmıştım onlar fark etmesin diye gözlerimi hızla silip sigarayı yere atarak söndürmüştüm. Semih elini ablamın omuzuna atmış gülerek birşeyler söylüyordu ablamda onun dediklerini gülümseyerek dinliyordu. Yanıma geldiklerinde arabanın kapılarını açmış eve doğru hareket etmeye başlamıştık.

 

Sabah alarm sesi ile uyanıp işe gitmek için hazırlanmaya başlamıştım makyaj masasının karşısına geçip yüzümü bir nebze olsun renklendirmek için bir kaç şey sürmüş hazırlanıp evden hızlı adımlarla iş yeri servisinin oraya doğru yürümeye başlamıştım. Servis durağının oraya giderken Orhan'ların evinin önünden geçmek zorundaydım aklıma onun gelmemesi için adımlarını daha da hızlandırıp neredeyse koşar şekilde evlerinin önünden geçmiştim.

 

Durağa geldiğimde iş yerinden tanıdık bir kaç sima ile günaydınlaşıp servisin gelmesini bekliyorduk. Çok fazla beklemeden gelen servise bindiğimiz de hareket etmeye başlamıştı. Yaşadığım şehri severdim ama üniversiteden sonra tekrar küçük bir şehir hayatına alışmak çok zor olmuştu benim için zor iş bulmuş bulduğum işe de dört kolla sarılmıştım. Ablama bir çok defa desem de İstanbul da yaşama fikrine sıcak bakmamış ama ben istersem iş ayarlayıp oraya gitmeme de mani olmamıştı.

 

Onu zaten tek başına 4 sene yanlız bırakmıştım daha fazlasına gönlüm el vermemişti. Tekirdağ doğup büyüdüğüm ufak ve mahallelerde hala çoğu kişinin bir birini tanıdığı küçük bir yerdi ve biz mahallede 4 yetim kız olarak bilinirdik.

 

Annem ile babamın kaybından sonra çok badire atlatmış ama en sonunda kardeş olarak daha fazla tutunmuştuk birbirimize iki büyük ablam o karmaşa da hem okumuş hemde bizi de okutmaya çalışmıştı aç yattığımız günlerin sayısı tok yatmamızdan daha fazlaydı. Kendi kendime eskileri düşünüp burukça gülümsedim Orhan aklıma gelmesin diye daha acı olaylar düşünerek psikolojimi mahvetmeye başlıyordum.

 

Kulaklığımı takıp şarkı açmıştım ve iş yerine yaklaştığımızı anlayıp şarkıyı daha dinlemeden kapatmıştım. Servis durup inmeye başladığımızda arkamdan adım seslenilmişti "Gülce" diyerek bana doğru koşan Gönül ile ona doğru bakmaya başlamıştım "Günaydın" diyerek onun koşmasının nedenini sorgulamaya ve yüzüne baktığımda yaptığı fazla makyaja gözüm takılmıştı.

"Kızım sabah sabah boya küpüne mi düştün bu ne abartı" dediğimde yüzü asılmıştı "Neden çok mu abartı olmuş" diyerek bana gözlerini büyütmüştü "Yok canım ne abartısı burdan kendi düğününe gideceksen bilemem tabi" derken ona takılmanın verdiği gülümseme ile ilerlemeye başlamıştım.

 

Oda bana gözlerini devirip yanımda ilerliyordu "Kızım sen dün geceki mesajlarını okumadın galiba" diyerek bana doğru kafasını çevirerek yürümeye devam etmişti. Dün gece ki mesajların hepsini okumadığım aklıma geldiğinde

"Hepsini okumadım ne yalan söyleyeyim çok fazla konuşmuşsunuz" dediğimde oda bana anladım şeklinde kafasını sallamıştım.

 

İşe başlamamıza vakit olduğu için sigara içme alanına doğru yürümeye başlamıştım Gönül'e doğru "Gelicek misin sigara içmeye" diye soru yönelttiğimde "Yok ya şimdi saçlarıma falan siner o benim" demişti ama kolumu tutup beni durdurarak "Ay yada neyse sen mesajları okumamışsın ya olayları anlatırım sabah sabah güzel dedikodu olur bize de" demişti çok büyük bir keyifle.

 

Bende gülümseyerek kafamı ileri doğru işaret etmiş ve "Hadi o zaman" demiştim.

Sigaramı çantamdan alıp yaktığım da Gönül konuşmaya başlamıştı "Sen şimdi nereye kadar okudun konuşmaları bilmiyorum ama kısaca şöyle özetliyim bizim patronun oğlu bu gün geliyormuş fabrikaya baya da bizim bölümde olacakmış" demişti heyecanlı bir şekilde.

 

Kaşlarımı çatarak niye bizim bölüm diye düşünmüştüm "Kızım bu adam işletme okudu ne işi var Tasarım bölümünde" dediğimde "Ay valla bilmiyorum ama bizim sinir bozucu patrona benziyorsa işimiz iş onu diyim" demişti bana doğru

 

Ben kafamı çevirdiğimde diğer kızların da yanımıza doğru geldiklerini gördüm "Oooo bakıyorum dedikodu ekibi olarak toplanmışız yine" diyerek ortama girmişti Açelya yanında Hande ile beraber. Bende gülümseyerek "Günaydın bebeğim" demiştim ona doğru Hande de Gönüle bakarak "Gönül bu akşam özel bir yere mi gidiceksin hayırdır bu makyaj ne" dediğinde elimde olmadan küçük bir kahkaha atmıştım.

 

Gönül de beni hafif dürterek "Saçmalamayın ya o kadar abartmadım" dediğinde kıkırtım gülümsemeye dönmüştü "Beni geçin şimdi siz" dediğinde hepimiz ona doğru dönmüştük "Asıl olay patronun oğlu" dediğinde Açelya lafa atlamıştı "Sen yoksa patronun oğlu bizim bölüme gelecek diye mi bu kadar süslendin" diyerek kahkaha atmıştı.

 

Onun kahkası insanların dikkatini çekmiş bize doğru bakışlar olmuştu

"Offf ne alakası var ya hem ben hep makyaj yapıyorum bilmiyor gibi davranmayın bana" dediğinde kırıldığını anlamıştım ve ona destek olmak için elimi koluna atarak sıvazlamıştım "Tamam şaka yaptık sadece ama biraz azalt o farları, bence simli farı kesin sil" diyerek ona gülümsemiştim.

 

Saate baktığımda iş saatinin geldiğini anlayıp elimde doğru düzgün içmediğim sigaraya bakıp küllüğe atmıştım.

Kızlara doğru dönerek "Saat gelmiş gidelim de gereksiz bir azarlama yemeyelim şimdi şeften" diyerek gözlerimi devirmiştim. Bunu dememle birlikte hepsi derin bir nefes alıp hareket etmeye başlamıştı.

 

Öğle yemeği saatine yaklaşmıştık neredeyse ne patron ne de patronun oğlu ortalıkta gözükmüyordu ki bu daha iyi olandı şimdi onların gergin ortamını çekemiycek durumdaydım. Kafamı müdire hanımın olduğu tarafa çevirip iş ile ilgili olan problemi sormuştum "Canan Hanım" dediğim de bana doğru dönmüştü "Dikim için verilen numuneler de tasarımın dikime uygun olmadığı ve revize edilmesi gerektiğini söylüyor model makinacılar, pastal atan kişiyle konuştuğumda da kesim sıkıntı olmaz ama seri üretimde hataya çok açık olduğunu belirttiler" dediğimde "Tamam Gülce ben bu tasarımın zaten yapılamayacağının farkındaydım ama patron üsteledi en azından elimizde yapılamaz diye bir red belgesi var artık gerisini o düşünsün" dediğinde bende önümde ki çizime geri dönmüştüm "Bu arada Gülce" dediğinde kafamı tekrar ona doğru çevirmiştim "Biliyorsun eskiden tüm bir bölümdük ve bir süredir ayrı bölümler olarak ilerliyoruz bölümde aramıza yeni kişiler katılacak daha doğrusu patronun küçük oğlu, tasarım genel müdürü gibi bir sıfatla getirecekler onu" neden bizim bölüme geldiğini düşünmüştüm.

 

Saçma gelmişti uzun zamandır çalışan bir Müdür vardı karşımda, neredeyse bu firmada en başından beri vardı, emekleri yok sayılarak önüne bir ket koyuyorlardı "Ama nasıl ihracat bölümünün şefi varken neden sizin müdür ünvanınızın üstüne getiriyorlar ben onu anlamadım" dediğimde kaşlarım da istemsiz olarak çatılmıştı.

 

Bana doğru yamuk bir gülümseme ile baktığında "Yıldırma politikası" dediğinde şaşkınlığım son derece anlaşılır bir durumdaydı. Biz bunları konuşurken yaptığımız işlerden odağımızı kaybedip sohbet etmeye devam ediyorduk "Saçmalık Canan hanım" dedim tüm ciddiyetimle "Büyük saçmalık hemde o kadar sene emeğiniz var bu firmada en azından itibar zedelemesi yapmasalardı size karşı" dediğimde bana gülümsemiş ve "Sana her zaman diyorum fazla duygusalsın her konuda burası özel sektör Didem patronun keyfine göre herşey" dediğinde bende olmayan keyfimin de son demlerini aldı götürdü.

 

Merak ettiğim çok konu vardı ama sormam yanlış olur mu diye de düşünüyordum en sonun da dayanamayıp "Canan hanım" dedim ona doğru gözlerini bana çevirdiğinde konuşmaya devam etmiştim bir cesaretle "Sizi" dedim duraksayarak "Yani şey siz istifamı edeceksiniz bu olaylardan sonra" diye bir çırpıda sormuştum. Gözlerini kısarak bana baktığında tatlı bir tebessüm vardı suratında "Hayır" dedi bana ve konuşmaya devam etti "Hayır ama onlar beni çıkartabilir bu da bir seçenek" dediğinde yüzüm daha ne kadar asılabilir diye düşündüm içimden "Takma sen bunları kafana herşey olacağına varır, yiyecek ekmeğimiz var ise daha burda kalırız elbet ama boşver bunları" dedi tekrar önüne döndü.

 

Bu hareketinden sonra daha fazla soru istemediğini anlamıştım bende önüme dönüp işlerime devam etmeye başlamıştım. Kafamı bilgisayar ekranından kaldırıp cam odanın dışana baktığımda kızların ayağa kalktığını gördüm hepsinin kafası aynı yöne doğru baktığı için gayri ihtiyari o tarafa bakmıştım bende. Ceo yani büyük patron Ali Demirci, yanında büyük oğlu ve şirketin Genel müdürü Atalay Demirci, arkada da bayık gözlerle bakan o meşhur patronun küçük oğlu Yusuf Ata Demirci.

 

Üçü peşpeşe odaya girdiğinde bende gözlerimle onları takip ediyordum herkes pür dikkat onlara bakıyor patron geldiği içinde son derece gergin duruyorlardı. İhracat şefine bir şeyler söylediğinde şef bizim tarafa doğru gelerek bizim odanın kapısını açıp "Ali Bey sizi de çağırıyor konuşma yapacakmış" dedi heyecanlı bir ses tonuyla. Yapılacak konuşmanın ne olduğunu az da olsa biliyorduk ama emir demiri keserdi ve biz o konuşmayı dinlemek zorundaydık.

 

Ayağı kalkıp kendi odamızdan ihracat odasına doğru geçiş yapmıştık ve Ali Bey bunu bekler gibi ellerini birbirine vurup "Herkes tam ise size duyurumu yapayım bildiğiniz gibi emekli olmayı ve kendi köşeme çekilmeyi düşünüyorum uzun zamandır ama bir türlü buna hazır hissetmiyordum kendimi, bir kaç sağlık sıkıntısından sonra artık bünyem bu kadar çalışmayı kaldırmıyor ve bende kendi evlatlarıma burayı miras bırakıyorum. Atalay uzun zamandır görevinin başın da ve en aşağıdan başladı benim yanımda şimdi sıra bir diğer oğlumda" diyerek elini sağ tarafında bulunan Yusuf Ata'nın omuzunu sıvazladı Ali Bey'den dikkatim ona döndüğünde gülümseyen suratı ile bana bakıyordu. Bende ona doğru kaşlarımı çattığım da acaba hatırladı mı. beni diye düşünüyordum, yok canım dedim sonra bu saçma düşünceye o kadar arkadaşı vardı okulda seni mi hatırlayacak sanki diye telkin ettim kendimi.

 

Ali Bey'e dikkatimi tekrar verip konuşmasını dinlemeye başladım "-yani dediğim gibi şuan Ata sizin yanınız da sizin gibi muamele görecek işi öğrenecek yurt dışında tasarım için eğitim aldı masterını tamamlarken ama sektörü de çözmesi lazım" bunu beklemiyordum işte ne yani bir nevi bizim gibi mi çalışacaktı oğluna imtiyaz tanımamış ve en alttan başlatıyordu gerçekten. "Onu emin ellere teslim ediyorum yani Canan hanıma eminim bildiği bütün şeyi sakınmadan öğretecektir ona" dediğinde daha da fazla şaşırmıştım biz Canan hanımın işten çıkarılacağını düşünürken daha farklı bir sonuçla karşılaşmıştık.

 

Ali Bey dikkatleri üzerine tekrar çekerek Yusuf Ata'nın sırtına dokunarak "Çalışma arkadaşlarınla tanış oğlum" demişti. Kafalar aynı anda yan tarafa doğru hafif dönmüştü oda gülümseyerek "Herkesle tanışmama gerek yok Ali bey" dediğinde ortam buz kesmişti oda bunu fark ettiğinde "Aranızda tanıdığım arkadaşlarım var" diyerek bana doğru ilerlemiş ve sarılmıştı.......

 

 

Loading...
0%