Yeni Üyelik
4.
Bölüm

2. Bölüm

@fantastikokur

2018 Şırnak

Aylin Şınak'a geleli 2 ay olmuştu. Ev arkadaşları Elmas ve Hilal'e iyice alışmıştı. Hilal tugaydaki bir diğer bordobereli timi olan izci timinde bir teğmendi. Timindeki askerlerlede anlaşmıştı. Özelliklede Kartal'la. İkisininde hem öksüz hem yetim olması Aylin'in içindeki yumuşak tarafı ortaya çıkarıyordu. Hayat timi ilk görevlerini başarıyla gerçekleştireli bir hafta olmuştu. Yeni kurulan bir tim için performansları gayet iyiydi.

Günlük eğitimlerini yapan Hayat timi onları izleyen üsteğmenden bir haberdi. Ilgaz bahçede oturmuş tugaya yeni gelen timi izliyordu. Şu aralar haddinden fazla garipti. Henüz ne olduğunu çözememiş olsada Aylin Üsteğmene çekildiğini hissediyordu. İlk geldiği gün kadını sorularıyla bıktırmıştı. Aynı gece kadın pencereden dışarıyı izlerken gözgöze gelmişlerdi. Açıkçası o gün kendini kontrol edememişti. Rahatsızlık verdiğini düşünüyordu. İki timin dinlenme odası aynı yerdeydi. Bu yüzden ara ara konuşsalarda Ilgaz hep geri durmuştu. Bir kadın rahatça görevini yapabilmeliydi. Kimseden rahatsız olmadan. Ilgaz farklı yaklaşmamıştı ama yine de içi rahat değildi. Resman gözetlerken yakalanmış gibi bir izlenim vermişti. Odasının orada olduğunu bilmiyordu ki. Tabi tüm bunları düşünürken kendini hayat timini - Aylin'i - izlemekten alıkoyamıyordu.

Yanına oturan tim arkadaşıyla silkelendi Ilgaz. Bu Hilal'di. "Güzel kyadın." Ilgaz tim arkadaşının dedikleriyle kaşlarını çattı. Hillal'i çocukluğundan tanırdı. Küçükken aynı mahallede otururlardı. Tam bir baş belasıydı. Herkese sataşırdı. Sonra ağlayarak abisinin arkasına saklanıp diğerlerini suçlu çıkarırdı. Aslında Ilgaz Hilal'in abisiyle daha yakındı. Ilgaz en yakın arkadaşını yalnız bırakmamak çoğu zaman beladan uzak tutmak için Hilal yüzünden çıkan kavgaların çoğunda bulunurdu. Tabi aradan geçen yıllar Hilal'in abisinin yurt dışına çıkması ve Ilgazla Hilal'in aynı time atanması sonucu artık Ilgaz ve Hilal daha yakındı. Hilal'in abisi şimdi karşısına çıksa eskilerden başka konuşacak konu bulamaya bilirdi ama Hilal'le çok sohbet ederdi. Ilgaz bazen çocukluğundaki o çirkef ve nazlı kızın nasıl bu kadar başarılı bir asker olduğunu sorguluyordu. Hiç şüphesiz Hilal ilerde çok iyi bir komutan olacaktı.

"Allah sahibine bağışlasın." Ilgaz bir kez Hilal'in diline düşerse bir daha kurtulamayacağını iyi biliyordu. "Sahibi kim acaba?" dedi Hilal. Abisi gibi gördüğü bu adamın daha önce hiç bu kadar dalıp gittiğini görmemişti. Ayrıca iki aydır çok sakindi. Kesinlikle normal değildi. Ama unuttuğu bir şey vardı. Abisi tugayda komutan dışarıda abi olmayı iyi biliyordu. Hilal iki aydır abisinin değişen davranışlarını fark edebiliyorsa abisi onu hayli hayli fark ederdi. "Senin gözünde Kartal'dan ayrılmıyor. Hayırdır teğmen? Görmem mi sandın? Bana diyeceğine kedine bak. Adamı kese kese bir hal oldun." Hilal bunları duyunca kıpkırmızı kesildi. Hızlıca Ilgaz'ın yanından kalktı ve oradan uzaklaştı. Ilgaz Hilal'in bu haline güldü. Küçükken abiside onun göz yaşlarına kanmazsa böyle olurdu.

Ilgaz başını çevirdiğinde Hayat timinin eğitimi bitirdiğini gördü. Tim üyeleri kendini yere atmış dinleniyordu. Bir süreden sonra Aylin yerden kalktı. İçeri girmek için hareketleneceği anda Ilgaz'la göz göze geldiler. Aylin ilk gün onu soru yağmuruna tutan ve gecesinde penceresinden bakarken göz göze geldiği adamın bir anda böyle soğuk birine dönüşmesini anlamlandıramamıştı. Halbuki o gece pencereden onu izlerken daha az meraklı olsa anlaşabileceklerini düşünmüştü. Aylin renkli gözleri çoğu kişi gibi severdi. Ilgaz'ın gözlerinin maviside ayrı güzeldi. Memleketinde deniz yoktu. Belkide bu adamın gözleri deniz olmayan yerlere deniz getirmek için böylesine maviydi. Aklındaki düşünceyle ister istemez gülümsedi. Tekrar ana döndüğünde Ilgaz'ın da ona gülümsediğini gördü. Şapşal bir ifadesi vardı. Kafaya takmadan uzaklaştı.

Ilgaz Aylin'in kendisine gülümsemesiyle kalbi hızlandı. Anlamsızdı. Her şey çok anlamsızdı. Kalbinin hızlanmasıda o günkü sorularıda o gece göz göze gelmeleride bu gülümsemede. Hepsi anlamsızdı evet ama neden bu kadar güzel hissettiriyordu. Sanki olması gereken buymuş gibi. Sanki Aylin hep hayatındaymış gibi. Aslında her şey çok anlamsızdı. Neden Aylin'in çoktan içeri girmesine rağmen arkasından bakmaya devam ediyordu ki? Mesela Hilal'in sözleri zihninde yankılanmamalıydı. "Güzel kadın." deyip durmamalıydı Hilal. Niye susmuyırdu.

şimdi bir görev gelse ne güzel olur diye düşündü Ilgaz. Oturduğu yerden kalkıp odasına gitmeye başladı. Belki tamamlamadığı bir dosya bulurdu. Şu anda kafasını işe vermek kadar işine yarayacak bir şey yoktu. Odasının önüne geldiğinde karşı tarafa baktı. Koskoca tugayda oda yokmuş gibi Aylin'in odasını neden hemen onun odasının karşısına vermişlerdi ki? Ilgaz daha fazla uzatmadan odasına girdi. Bu sırada Ilgaz'ın oturduğu yerin arkasındaki camdan bakan Aylin Ilgaz'ın arkasından bakakaldığını gördüğünde bir kahkaha atmıştı. Ona bakan askerler bi süre akıl sağlığını sorgulasa da çokta kurcalamadılar. Zaten akıllı asker kimseye lazım değildi. Delirmesi gayet normaldi. Aylin gülerek ilerlerken kendisine doğru gelen Elmas komutanıyla esas duruşa geçti. Elmas evde ne kadar sakin ve eğelenceli biriyse tugayda bir o kadar sertti. Aylin'in en son isteyeceği şeylerden biride Elmas komutanının cezalarına kalmaktı. İçinden Binbaşı olduğumda bende mi böyle olurum acaba diye geçirdi. Aylin asla binbaşı olamayacaktı. Kızlar annelerinin kaderini yaşar derlerdi Aylin babasınınkini yaşayacaktı. Babası gibi henüz üsteğmenken şehadet şerbetini içecek mezarı Çorum şehitliğinde anne ve babasının yanına kazılacaktı. Binbaşı olmak sadece hayal olarak kalacaktı.

Aylin kendine kantinden yiyecek bir şeyler aldıktan sonra odasına geçti. Önceki timinden gördüğü gibi timin üyeleri hakkında not almaya başladı. Önceki tim komutanı her gün onlar hakkında yaptığı gözlemleri not alırdı. Kim uyumlu kim uyumsuz kimin ne eksiği var kimin hakkında ne düşünüyor her şey bu defterde yazardı. Aylin'in Şırnak'a taininin çıktığını öğrendiğinde ona bu defterden bahsetmişti. Açıkçası tim komutanından aldığı tavsiyeler tim kurulduğundan beri aşırı işine yaramıştı o yüzden bunuda uyguluyordu. Açıkçası bu defter sayesinde daha objektif düşünebildiğini fark etmişti. Aldığı notlar bittiğinde telefonunu eline aldı. Abisinden bir iki saat içinde göreve gideceğine dair bir mesaj gelmişti. Abisi Erzurum'da görev yapan bir yüzbaşıydı. Hemen aradı. Anne babasını evlilik yıl dönümü için uğurladığı ve cenazelerini karşıladığı günden sonra iyce anlamıştı ki ölümün ne zaman geleceğini bilemezdi. Hangi konuşmanın son konuşma olduğunu hangi sarılmanın son sarılma olduğunu bilemezdi. Anne ve babalarının şehit olması Ahmet’i daha olgun dik duruşlu ve güçlü yapmıştı. Aylin'i daha güler yüzlü korkak ve şefkatli Ayça'yı ise daha şımarık sulu göz ve hareketli. Çünkü Ahmet'e kardeşleri emanet edilmişti. Onlara hem anne hem baba olmalıydı. Acısını yaşamaya hakkı yoktu kardeşlerine sahip çıkmalıydı. Aylin hayatında ilk defa ölümle tanışmıştı. Kimseyle tartışmaya girmenin üzmenin bir anlamı olmadığını fark etmişti. Kardeşine anne olmak için çabalamıştı. Ayça abisi ve ablası tarafından el bebek gül bebek büyütülmüştü. Bir dediğini iki etmemiş ne isterlerse yapmışlardı. İçinde bir yerlerde kırıklık kakmıştı ama Ahmet ve Aylin'in ki kadar değildi. Ahmet ve Aylin kardeşlerini nazlı yetiştirmişti.

Aylin abisiyle konuşup vedalaştıktan sonra dua etmeye başladı. Ne kadar sürerdi bilmiyordu. Önemli de değildi. Sapa sağlam dönmesi dışında bir şey istemiyordu. Sonra Ayça'dan gelen aramayı görmüş ve bir of çekmişti. Ayça sanki etrafı doğduğu andan itibaren askerlere çevrili değilmiş gibi ablası ya da abisi her göreve gittiğinde evham yapardı. İki saat ya abime bir şey olursa diye kafa ütüleyecekti. Açmazsada ya küsecek ya da ablama abimden önce mi bir şey oldu diye kalp krizi geçirecek kadar telaşlanacakti. Aylin tekrar of çekti ve telefonu açtı. Alo demeden hal hatır sormadan konuşmaya başlamasıyla başladı benim mesai dedi. Telefonu masanın üzerine bırakıp dosyalarla ilgilenmeye başladı.

Loading...
0%