@fantastikokur
|
Sarya Aksel'den Alparslan abimle eve geldiğimizde tüm aile üyeleride evdeydi. Salona geçip ikili koltuklardan birine oturduk. Alparslan abim bir kolunu omzuma attı. "Biz kardeşimle konuştuk. Okyanus kenarında bir yere güzel bir tatil yapmaya karar verdik" Yanağımdan makas alırken bunları dedi. Mete abim "Bizsiz mi? Hayatta olmaz." "Hayatında ilk defa doğru bir şey söyledi aptal. Evet bizsiz gidemezsiniz" Attila abim bunları söylerken Mete abimin ensesine vurmuştu. Herkes gülmeye başladı. Komik değildi. Sinirle oturduğum yerden kalkıp Mete abim ve Attila abimin arasına oturdum. Mete abime sarılıp "Aptal deme abime. Vurma da." dedim. Gülmeyi bırakmış şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. En çokta Attila abim. "Sadece şakaydı." dedi en sonunda. "Şakalar komik olur." dedim. Mete abim beni iyice kendine çekti ve "tamam abicim canım acımadı benim. Üzülmedim de. Sakin ol" dedi. Başımı abimin göğüsüne koydum. Saçlarımı sevmeye başladı. Zamanında kendimi koruyamamıştım. Aptal geri zekalı gibi sözcükleri ruhuma işlerlerken onları durduramamıştım. Ama aynı şeyin aileme olmasına izin vermezdim. Babam ortamın sessizliğinden rahatsız olmuş olacak ki yeni bir sohbet başlattı. Onlar konuşurlarken ben Mete abimin göğüsünde uyuya kaldım. Hayatımda ilk defa güçlü olduğumu hissederek uyudum. Mete abimi korumuştum. Attila Aksel'den Sarya'nın bir anda böyle çıkışması onun suçu olmadığını bilmeme rağmen kalbimin kırılmasını engelleyemiyordum. Ona kızamazdım. Kırmazdım ama kızgın olduğum çok farklı insanlar vardı. Kendimi ona yanlış lanse ettiğimi düşünüyordum. Fazla mı uzaktım? Soğuk mu duruyordum? Korkutucu muydım? Aslında sadece koruma içgüdüsüydü. Bunu biliyordum. Sarya uykuya dalınca Mete onu yatağına götürdü. Alparslan abim "Attila tatili davadan sonraya ayarla babamla birlikte Sarya'nın da davaya katılması gerekiyor." Tamam anlamında başımı salladım. Moralim ister istemez bozulmuştu. Konuşasım yoktu. (Şimdi bülbül gibi şakıtacağım) annem "oğlum üzüldün biliyorum ama onun bir suçu yok." evet tam olacak sıkıntı buydu. Onun bir suçu olmadığını biliyordum. "Sorun bu zaten anne. Onun bir suçu yok çünkü şakayla gerçek hakareti ayırt edemiyor. Onun saçının teline zarar gelse dünyayı yakacak abileri var ama hala korkuyor. Güçlü varlıklı hatrı sayılır bir aileyiz ama güçsüz. İstese dünyayı önüne sereriz ama çekiniyor. Utanıyor. Kontrol edemiyor patlıyor. Hırçın davranıyor ama üstüne gitsek ağlar. Bu kız sağlıklı dünyaya geldi. Sen hangi birimize bir şey olsa başımızda sabahladın. Bu kızı hasta haliyle yalnız bırakmışlar. Yaşıtları oyun oynamış sokakta benim kardeşim dayak yemiş. Yaşıtları ailesiyle mutluyken benim kardeşim ailesinden uzakta iki vicdansızın elinde eziyet çekmiş. Sarya diyoruz oysa biz adını Rüya koyacaktık. Bizim rüyamızdı bir kız çocuğu. On beş yıl kaybettik. Ölü gibi gezdin anne sen. Kaç sene hemde. Benim yıldızımı söndürmüşler ruhumuz duymamış. Ah dese dünyayı yıkarız çığlık atmış duymamışız. İlk kelimesi ne bilmiyoruz. Kaç yaşında yürüdü konuştu bilmiyoruz. Biz kendi kardeşimizi tanımıyoruz. Siz çocuğunuzu tanımıyorsunuz. Bir hata ıfacık bir hata değil mi? Değil işte. Mahvetmşler kızın hayatını. Yeniden yüzünü güldüremem diye çok korkuyorum ben. Yıldızım tekrar parlamaz diye çok korkuyorum. Ve tüm bunlara rağmen biliyorun ki yüzü gülsede geçmişi unutmayacak. Yıldızım tekrar parlasada eskisi gibi göz kamaştırmayacak. Ve geç kaldık. On beş yıl geç kaldık." prtalarda ağlamaya başlamştım. Dğerleride ağlıyordu. Evden çıktım ve arabama bindim. Sahil kenarında bir yere sürdüm. Arabayı park edip bir banka oturdum. Sigara yaktım. Etraftan geçen insanlara bakıyordum. Kimi yaşlı teyzeler önümden geçerken elimdeki sigaraya ters ve kınayıcı bakışlar atıyordu. Kimi kızlı erkekli ya sadece kız ya da sadece erkek arkadaş grupları beni umursamadan geçiyordu. Etrafta koşuşturan insanların her birinin farklı telaşesi vardı. Umrumda değildi. Elimdeli sigara bitince bankınyanında olan ufak çöpün üstünde söndürdüm ve içine attım. (İstanbul’da var mı bu çöplerden bilmiyorum gittiğimde görmedim. O yüzden var gibi hayal edin) sokaklarda dolaşmaya başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum arabamdan bayağı uzaklaşmıştım. Gelen seslerle bir ara sokağa girdim. İki kişi bir kızı sıkıştırmştı. İki kişide benden küçük duruyordu. Kız ise Sarya'nın yaşlarındaydu. Bu iyice sinirlerimi bozdu. Direkt üstlerine atladım. Yan tarafımda kalana bir tekme savurdum ve önümde durana vakit kaybetmeden sert bir yumruk çaktım. Yumruğumun etkisiyle yere düşenin karnına bir tekme attım. İlk tekme attığım üstüme gelmeye başlayınca dönüp onada yumruk attım. Yere düşürdüğümün başına eğilip kafasını tutup yere vurdum. Bayıldı şerefsiz. Yumruğumla geri sendeleyene döndüm. Bıçak çekmişti. Bana doğru koşarken yana kaydım ve sırtına bir dirsek vurdum. Düşmekten son anda kurtulmuştu. Boğuşmaya başladık. Bu sırada kız çoktan gitmişti. Gelen siren sesleriyle polisler bizi ayırdı. Bayıltığım şahsiyetsiz ambulansa götürülürken yeni yeni sızlamaya başlayan kolumu farkettim. Beni tutan polis benden önce fark etş olmalı ki benide ambulansa doğru götürüyordu. Koluma üç dikiş arıldı ve patlayan dudağıma da pansuman yaptıktan sonra beni de kelepçeleyip polis arabasına bindirdiler. Bayılttığım adamın bir şeyi olmadığını biliyordum. O kadar sert vurmamıştım ama rğer ölseydi de üzülmezdim. Ortalık pislik kaynıyordu bir tanesi eksilse hiçbir şey olmazdı. Tek üzüldüğüm anne babaları olurdu. Karakola geldiğimizde ilk önce ifade vermiş sonrada nezarethaneye götürülmüştüm. Alparslan abimi beklemekten başka çaren yoktu. Orhan Aksel'den Alparslan Sarya'yı götürdüğünde bende Arya'yı annesine teslim etmiştim. Sibel'i çok özlesemde mutlu olduğu sürece sorun yok diye kendimi telkin ediyordum. Arya sayesinde görüşüyorduk bazen. Bu bile yetiyordu bana. Arya annesine halasını anlatırken Sibel şok olmuştu. Annem Sarya'ya hamile iken sibelle ilişkimiz vardı. O zamanlar en büyük destekçilerimden biri Sibel'di. Arya Sarya'nın yaşadığını söylediğinde Sibel'in yüzünde oluşan o samimi mutluluk bana bir on yıl daha yeterdi. Ergenliğimdi Sibel benim. On beş yaşım. On dokuz yılım. Belki tekrar bir arada olma şansımız yoktu ama benim ona olan sevgimde saygımda bitmeyecekti. Ailemde çok severdi Sibel'i. Sarya'yı onunla tanıştırmayı o kadar isterdim ki. Hala Sibel'le evli olsak ve Sarya onu ablası olarak görse. Bazen Sarya'yı kendi kızım gibi görüyordum. Gözümde Arya'dan bir farkı yoktu. O doğduğunda ben 19 yaşındaydım. Eve döndüğümde Alparslan ve Sarya henüz gelmemişti. Herkes salonda oturuyordu bende aralarına katıldım ve sohbet etmeye başladım. Bir süre sonra Alparslan ve Sarya geldi. Tatil fikri bana aşırı cazip gelmişti. Hatta Sibel'i ikna edebilirsem Arya'yı da götürmek istiyordum. Sonrasında gelişen olaylar ise tüm moralimizi bormuştu. Attila evden çıktığında ise karakol ya da hastaneden gelecek telefonu beklemeye başladım. Ergenliğide ağır geçmişti. Bizim ailemizin serseri bağımsız ve ağızına gelen lafı esirgemeyen çocuğu Attila'ydı. Annemle babamdan saklasakta az karakoldan toplamamıştım. Alparslan avukat olunca bu görevi ona devretmiştim. Üç saat sonrada Alparslana beklediğim telefon geldi ve anneme belli etmeden evden çıktı. Alparslan Aksel'den Attila'yla beraber karakoldan çıkmıştık. Kolu kötüydü ama yüzü çok dağımamıştı. Sıkıntı çıkmazdı sanırım. Artık azar çekmeye üşeniyordum o yüzden ağzımı açmadım. Sertçe vurdum başına. Beni buraya kadar yormuştu. Eşek herifin damadı. Zaten annemin ve hepimizinde moralini bozmuştu. Bir kez daha vurdum bu sefer daha sert. Aklıma Sarya'yı da üzdüğü geldi. Biz o kadar mutlu mutlu gelmiştik eve hep bu it herifin yüzündendi. Bir kez daha vurdum. Bir şey söylerse ağzına sıçacağımı bildiği için susuyordu. Arabaya binip eve sürecekken sahilde arabasının kaldığını söyledi ve sahile sürmek zorunda kaldım. İlk ışıkta tekrar vurdum akılsız başına. Sarya Aksel'den Saat sabh 6.00 da uyanmıştım. (Bende bu saate uyandım alın bu bilgiyi ne yapıyorsanız yapın) ne kadar çabalarsam çabalayım geri uyuyamamıştım. Düşğnceler beynimi ele geçirmiş Attila abime haksızlık yaptığıma dair bas bas bağırıyordu. Saat 10.00 olduğunda odamdan çıktım. Herkes uyandığında kahvaltı yapılacaktı. Belli bir saati yoktu. O yüzden henüz kahvaltı yapmamıştık. Attila abimin odasına gittim. Henüz uyanmamıştı. Yavaşça yatağına oturduğumda uyandı. Uykusu çok hafifti. "Bir şey mi oldu?" uyku mahmuru sesi çok tatlıydı. "Sadece seninle konuşmak için gelmiştim. Yatakta dikleşip oturur pozisyona geldi. Sırtını yatak başlığına yasladı ve eliyle yanını patpatladı. Yanına oturmamı istiyordu. Onu kırmayıp istediği yere oturdum. "Özğr dilerim." "Ne?" "Özür dilerim. Dğn fazla tepki verdim. Bu elimde olan bir şey değildi sadece bir an üvey ailemin yanından hiç ayrılmamışım gibi geldi. Hala beni ezikleyebilirlermiş gibi. Sadece korumak istedim kendimi ve sizi. Sende dahilsin buna. Korku ve cesaret arasında sıkışıp kaldım ben ve bunu anlayamazsın. Ve bu benim için bir adımdı abi. Kendimi korumak adına güçlü bir adım. Bu yüzden sana teşekkür ederim." Sınır 20 oy 10 yorum |
0% |