@fantastikokur
|
Onur Aksel'den Sarya annesiyle yanımızdan ayrıldıktan sonra yüzüm güleç halini kaybetti. Kuzey'in sözleri aklımdan çıkmıyordu. Benim biricik prensesim ihmalkarlık sonucu havale geçirmiş ve zihinsel engelli olmuştu. Geç kalmışlık hissi tüm zihnimi ele geçiriyordu. Kardeşlerinin yaşadığını dün akşam öğrenmişti oğullarım. Şaşkınlık ve sevinç arası bir ruh halleri vardı. Onlara bu durumu nasıl açıklayacağımı bilmiyordum. Yağmur'a kızımı Kuzey'le yalnız bıraktığım zaman söylemiş ve karımın gözümün önünde yıkılışını izlemiştim. Tabi benim güçlü karım yıllar sonra bulduğu kızı için çabucak toparlanmıştı. Yalandan iki kez öksürdüm ve çocuklarımın dikkatini üstüme topladım. "Bakın çocuklar bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama Sarya zihinsel engelli." "Nasıl zihinsel engelli? Az önce gayet normaldi." diye sordu Attila. En mesafeli olanda oydu. "Küçükken çok ihmal etmişler havale geçirmiş sonucunda da zihinsel engelli oluşmuş. Çok hassas. Korkuyor hırçınlaşıyor duygusal. Düşünerek değil hisleriyle hareket ediyor. Belli dürtülerine söz geçiremiyor. Yapmak istiyor ve yapıyor." Oğullarımın gözleri doldu. Özelliklede Orhan’ın. Oda bir babaydı. Anlıyordu. Arya Orhan’da çok farklı bir merhamet uyandırmıştı.
"Salak saçma davranmayın laflarınıza dikkat edin. Sesinizi yükseltmeyin acıyarak bakmayın. Kızımı üzerseniz sizi üzerim. Şimdi kendinize çeki düzen verin." dedim ve salondan ayrıldım. Biliyordum ki Yağmur odamızda ağlıyordu. Birlikte 35 yılı devirdiğim kadını tanıyordum hastaneden bu yana kendini zaor tutuyordu. Odaya girdiğimde tamda tahmin ettiğim gibi sırtını yatak başlığına yaslamış ağlıyordu. Sakin adımlarla yanına gittim ve yatağın diğer tarafına oturdum. Önce göz yaşlarını sildim ama yerine yenilerinin gelmesini engelleyemedim. Sonra kendi sırtımı yatak başlığına yasladım ve karımı göğüsüme yatırdım.
"Çocuklara söyledin mi?" diye mırıldandı. "Söyledim." diye cevap verdim. Ve rahatlayana kadar göğüsümde ağlamasına izin verdim.
Sarya Aksel'den
Kuzey yarım saat önce evin konumunu istediğine dair mesaj atmıştı. Şimdi ise yatağıma oturmuş gelmesini bekliyordum. Eşyalarımı bir an önce getirmesini istiyordum. Resim yapmam gerekiyordu. Çalan kapıyla odamdan hızla çıktım ve yine aynı hızla merdivenleri indim. Kapıyı Orhan Abi açmıştı. Ve elinde eşyalarımla Kuzey'e bakıyordu.
"Sen kimsin delikanlı?" sorusuna Kuzey cevap verememişti çünkü ben boynuna sarılıyordum. Sonra Orhan abi beni omzumdan tutup geri çekti. Ona korku ve şaşkınlık dolu gözlerle bakıyordum. O ise kaşlarını çatmıştı.
"Neye bakıyosun sen öyle? Bana kaşlarını çatamazsın. Kuzey'e sarılırken geri çekemezsin." diye bağırdım. Sinirliydim. Beni geri çekemezdi. "Sarya-" Orhan abinin sözünü Kuzey kesti. "Sarya eşyalarını getirdim. Sen al ve odana götür. Abine kızmamlısın tanımadığı birine kardeşinin sarılmasına tepki göstermesi doğal."
Hafif üzgün bir şekilde Kuzey'e baktım. "Doğal mı?" diye sordum.
"Bana vurmadı. Sana veya bana bağırmadı. Büyük ihtimal kim olduğumu soracaktı. Sakin ol ve derin nefes al. Sonrada eşyalarını odan götür." ikinci cümleden sonra Kuzey'e bakmayı kesmiştim. Orhan abiye bakıyordum.
"Vurmazsın Kuzey'e değil mi? Bağırmazsın da. Bağırma. Lütfen. O benim tek arkadaşım. Beni seviyor. Sizin gibi. Kızma o yüzden. Onada bağırma" korkmuştum. Duygusal davranıyordum. Orhan abinin bana güven vermesine ihtiyacım vardı. Kollarını belime doladı ve kendine çekti. Kulağıma fısıldadı.
"Bağırmam vurmam seni üzecek bir şey yapmam. Korkuttuğum için özür dilerim çiçek kız." kollarımı abimin boynuna doladım ve çok uzatmadan geri çekildim. Kuzey'in elinden eşyalarımı aldım ve kuzey'le vedalaştık. Orhan abim eşyalarımı odama taşımama yardım etti. Sonra da gitti. Eşyalarımı yerleştirmeye en sıkıcı iş olan kıyafetlerden başladım. Zaten çok fazla kıyafetimde yoktu. Makyaj masamın önüne geldim ve tokalarım tarağımı yerleştirdim. Annemin yaralarımı kapatayım diye aldığı kapatıcı ve fondoten elime geldiğinde içimdeki öfkenin kol gezmeye başladığını hissettim. Gözlerime gelen yaşları tutamadım ve akmasına izin verdim. Hayır hüngür hüngür ağlamanın sırası değildi. Odamdan çıktım ve mutfağa fondoten ve kapatıcıyı çöpe atmaya gittim. Mutfaktaki hizmetllerin garip bakışlarını önemsemedim. Çünkü bir sinir boşalmasının içindeydim. Odama geri döndüğümde derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sonra çalışma masamın önüne geldim. En eskisinden en yenisine eskiz defterlerimi dizmeye başladım. Bunlrın hepsini bana Kuzey almıştı. İlki hariç. İlk okul öğretmenim. Eskiz defterleri haricinde A4 kağıtlarına çizdiklerimi dosyalı halde tutuyordum. Onlarıda masamın çekmecesine yerleştirdim sonra kale lerimi silgimi ve kalemtraşımı masa üstü kalemliğe yerleştirdim. Son kullandığım eskiz defterini çıkardım ve çizmeye başladım. Bu sırada gözüm yaptığım tuval çalışmalarına kaydı. Sanırım Onur beyden onları odama asmasını isteyebilirdim. Kabul eder gibi geliyordu. Başkalarının resimlerimi görmesini istemezdim ama ben bakmayı seviyordum. Ben bakarken güzellerdi ama başkası bakınca çirkinleşecek gibi geliyordu. Tekrar çizimime döndüm. .... Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım çizim yaparken ta ki kapım çalana kadar. "Gel." diye seslendim. Alparslan abim içeri girdi. "Ne yapıyorsun?" diye sorunca ister istemez kasıldım. Çizimime bakmak isteyecek beğenmeyecekti. Kısıkça "çizim." dedim. Yanıma yaklaştı ve omuzlarıma dökülen saçlarımı geriye attı. Başımın üstüne bir öpücük kondurdu ve çizimime baktı. "Çok güzel olmuş gelincik." sesi hayranlık doluydu ve bu şaşırmamı sağlıyordu. Kullandığı hitap ise çok hoşuma gitmişti. Gelincik çiçeklerini severdim. "Bizim şirketin mimarlarından biride sen olacaksın galiba." deyince iyice şok oldum. Çizimim o kadarda iyi değildi. "Olur mu benden mimar? O kadar iyi değil." kafamı kaldırıp gözlerine baktım. İkimizinde gözleri maviydi. Bunu annemizden almıştık. Ama o Kumraldı. Kesinlikle annemin erkek versiyonuydu. " 1.si evet senden çok iyi bir mimar olur. 2.si o kadar iyi değil çok daha iyi. 3.sü eğer senin için yeterli değilde kendini geliştirebilirsin seni destekleriz." İçimden ona sımsıkı sarılmak geliyordu. Ve oturduğum sandalyeden kalktım. Boynuna atladım ama boyum onun için çok kısaydı. Bacaklarımı beline doladım. Kucağına çıkmış oluyordum. Kahkaha attı ve beni belimden tuttu. Yatağa oturdu. Saçlarımı sevmeye başladı. Mayışmaya başlamıştım. "Uyuma yemek yemeye gitmemiz gerekiyor. Ondan ayrılıp odamdaki lavaboya ilerledim. Ellerimi sabunladım ve çıktım birlikte yemek yemeye aşağı yemek odasına gittik. |
0% |