@fantastikokur
|
Caroline en sevdiğim şarkılardan biridir. Bilmiyorsanız kesinlikle dinleyin. Ruhu olan şarkılardan Yağmur Aksel'den Son bir kaç gündür hayatım çok yorucuydu. Bundan 15 yıl önce 5. çocuğuma hamile olduğumu öğrenmiştim. Dört oğlum vardı ve bir kızım olmasını çok istiyordum. İlk evlendiğimiz zaman Onur'la sadece iki çocuğumuz olacak bir kız ve bir erkek diye anlaşmıştık. Ama ikinci çocuğumuzun yani alparslanında erkek olmasıya beşe kadar devam etmişti. Orhan beşinci kez hamile olduğumu öğrendiğinde yine erkek olacağını düşündüğü için sevinmemişti. Alparslan o zamanlar abisi ne yapsa aynısını yapıyordu. Attila mete'de hayal kırıklığı yaşadığı için yeni bir kardeşe sevinmişti. Mete ise algılayamayacak kadar küçüktü. Bebeğim üç aylık olduğunda bir kızımız olacağını öğrenmiştik. Onur'un o anki mutluluğu heyecanı gözümün önünden gitmiyordu. Eve dönüp oğullarımıza kız kardeşlerinin olacağını söylediğimizde bizden mutlusu yoktu. Orhan’ın istememezliği ortadan kalkmış en çok o ister olmuştu. Alparslan her gün kardeşiyle yapacağı farklı bir aktivitenin hayalini kurup anlatıyordu. Attila ikide bir karnımı öpmeye başlamıştı. Bu bebek için belkide benden bile hevesliydi. Belkide şimdi bu kadar uzak olması bu yüzdendi. Sonraki altı ay su gibi akıp geçmişti. Sarya'nın doğumu kolay geçmişti. Elbetteki yorgunluğu vardı ama ilk doğumum değildi. O ilk ağlamaları benim için her şeye değerdi. Sonrasında çok fazla dayanamamış ve uykuya dalmıştım. Bebeğimle geçirdiğim tek an olacağını bilseydim uyumazdım. Bilseydim ki onu benden alacaklar bırakmazdım. Ama doktor ben uykudayken bebeğimi benden almıştı. Ben engelleyememiştim. Belki ölmüş bebeğe bakmaya cesaret edebilseydim. Belki o mezara gidebilseydim böyle olmazdı. Belki koruyabilirdim. Belki şimdi sağlıklı şekilde yanımızda olurdu. İlk kelimesini bilirdim. Orhan baba demişti. Alparslan anne. Attila dede. Mete aceleci çocuğum hadi demişti. Kızım ne demişti? Orhan alparslan ve attila 1 yaşında yürümüştü. Mete 8 aylıkken. Kızım kaç yaşında yürümüştü? Ben onun annesiydim ama bilmiyordum hiçbirini. Benim kızıma hastayken kimse bakmamıştı. Havale geçirmişti benim biricik kızım. Şimdi kontrol edemiyordu duygularını. Çok çabuk kırılıyordu kalbi. Oysa ben kimse kıramazın üzemesin diye ona kalbinin etrafına taş duvar örmeyi öğretecektim. Benim kızımın kalbi camdandı. Üzülüyor kızıyor istemediği şeyler yapıyordu. Suçlu değildi ki benim kızım. Ben suçluydum. Koruyamamıştım kızımı. Doktor kalbi tam gelişememiş maalesef kızınızı kaybettik dediğinde inanmamalıydım. Bundan sonra kimsenin zarar vermesini istemiyordum. Orhan Alparslan ve Attila şirketteydi. Mete Sarya'yla beraber çıkmış okuluna gitmişti. Onur ise kızının ricasını kırmayarak evde kalmıştı. Kıının tablolarını asıyordu. Onun güvenini sarsmamak için deli gibi merak etsemde gidip tablolara bakmayacaktım. Odaya dolan telefon sesiyle eşimin koltuğun üzerine bıraktığı telefonunu gördüm. Ona götürmek için elime aldım ve 'Aksel Koleji' yazısını gördğm. İçimde bir sıkıntı oluştu. Göğüsüm bana ağır gelmeye başladı. Telefonu açtım. "Onur bey. Merhaba." dedi. Okul müdürü. Sesi endişeliydi. "Ben Yağmur Aksel. Onur Aksel'in eşiyim." sesim tedirgindi. "Merhaba Yağmur hanım. Bugün ilk ders kızınız Sarya kriz geçirmiş. Şu anda okulumuzun revirinde durumu iyi. Gelmenizi rica ediyorum." telefonu müdürün yüzüne kapattım ve eşime bağırmaya başladım. Onur hızlıca alt kata indiğinde ona zar zor müdürün dediklerini anlattım ve okula gittik. Revire doğru koştuk. İçeri girdiğimizde. Sedyenin üstüne oturmuş başını yere eğmiş ayaklarına bakarken buldum. "Annecim." ona seslendiğimde başını kaldırkı ve bana dolu gözleriyle baktı. Yanağında gördüğüm kızarıklıkla sadece bir kriz olmadığını anladım. Onur üstüne gitmemem için beni sessizce uyardı ve kızımızın yanına gitti. Onun ölüm haberini aldığım zaman ruh gibi olmuştum. Hayata tekrar tutunmam için Onur'un bana kalan diğer dört çocuğumuzu hatırlatması gerekmişti. Şimdi ise kızım bana bezmişcesine bakıyordu. Onur kızımızı kucağına aldı ve eve gittik. Konuşmuyordu. Ne dersek diyelim ne sorarsak soralım tek kelime etmiyordu. Endişelenmeye başlıyordum. Eve geleli saatler olmuştu. Sarya öylece oturuyor kimseye tek kelime etmiyordu. Ona zar zor yemeğini yedirmiştim. Kapının çalmasıyla hizmetli kızlardan biri kapıyı açmaya gitti. Bir süre sonra içeri giren Attila kardeşine endişeyle bakmaya başladı. Sarya Aksel'den Öylece boş boş etrafı izliyordum. Annemin yedirdiği yemeği kusmamk için zor tutuyordum. Arada bir derin nefes alıyordum. İçeri Attila abi girince aynı boş bakışları ona gönderdim. "Ne oldu?" diye sordu. Sesinden duygukarını anlayamıyordum. Buna kafayı takmayacak kadar yorgundum. "Okulda kriz geçirmiş saatlerdir tek kelime etmedi." dedi annem. Attila abi hızlıca yanım geldi ve oturduğum koltuğun önünde diz çöktü. Yüzümü avuçlarının içerisine aldı. "Kim üzdü seni?" dedi kısıkça. Aynı şekilde karşılık verdim. "Ben." ayağa kalktı ve beni kucağına aldı. Yukarı çıkmaya başladık. Beni kendi odasına götürmüştü yatağa oturdu ve beni kucağından indirmedi. "Hadi anlat abine neden kırıldın böyle?" saçlarımı okşuyordu. "yoruldum. Farkındayım. Farklı olduğumun farkındayım ama bunu değiştiremem. Engelleyemem. Benim elimde değil durduramam. Farklı olacağını sanmıştım. Siz bu kadar anlayışlı olunca biu sefer bir çok şey değişir sanmıştım. Kimse benimle dalga geçmez kimse kırmaz bana vurmaz. Değişsin istedim içte. Kimse beni geri zekalı konumuna koyamasın istedim. Ama onlar bana öyle gülünce benimle dalga geçince tutamadım. Sadece kendimi korumak istedim. Yemin ederim. Kaçmak istedim ordan uzaklaşmak istedim. Ama gidemedim. Bağırdım. O kız beni duvara sıkıştırdı. Olmadı işte. Normal olamadım. Üstüme geldi. Herkes güldü bana. Korumak istedim kendimi. Gülmesinler istedim. Ulaşamasınlar bna. Abi nolur kimse yaklaşmasın bana. İttim onu. Uzaklaştırmak için. Düştü. Zarar vermek istemedim ki ben kimseye. Korktum sadece. Yalnız kaldım ben çok korktum. Arkadaşı tokat attı bana. İzin vermezdim ama ona bakınca üvey babamı gördüm. Yüne dövecek sandım. Abi yemin ederim bana vurmasına izin vermezdim ama o değildi ki üvey babamdı. Okulda değildik biz. Eski evdeydik. Yine kaçacak yerim yoktu. Kendimi koruyacak gücem yoktu. Ne olursun abi benden uzak dursunlar. Beni rahat bıraksınlar. Gitsem ya uzaklara. Sadece siz olsanız. Bide Kuzey. Abi biliyor musın o beni anlıyor. Bana kızmıyor. Tek arkadaşım o benim. Sadece siz olsanız hayatımda ne olur sanki. Abi umut Etmek neden bu kadar acıtıyor?" Anlatırken ağlıyordum. Bir kısmında abime sıkıca sarıldım ve başımı boyun girintisine saklayıp ağlamaya devam ettim. Beni sıkıca sardı. Ne kadar ağladım bilmiyorum ama şu anda bambaşka bir yerdeydim. Yerde sofra bezi seriliydi. Çeşit çeşit yemekler vardı. Koskocaman bir çınar ağacının altındaydık. Bir derenin sesi geliyordu. Abimler kuzey annem ve babam yiyor gülüp eğleniyorduk. Tüm ailem buradaydı. Kahkaha sesleri eksilmiyordu. Sonra etraf değişti yakan top oynuyorduk. Etrafta bir sürü ağaç vardı. Ben ortadaydım. Toptan kaçıyorduk. Sonra yine etraf değişti. Yürüyordum. Yanımda Kuzey vardı ama tekrar baktığımda göremedim. Geri dönmedim Kuzeyin yanına gitmedim. Şimdi tamamen yalnızdım. Yürüyordum. Dere kenarına gelene kadar yürüdüm. Sonra derenin önünde diz çöktüm. Hızla akan dereden avcuma su doldurdum. O suyla yüzümü yıkadım. Yanıma kadar gelen turuncu balığı görünce gülümsedim. Gülümsemem arkamdan dereye itilene kadar sürdü. Dere bir anda değişti. Derin bir göl oldu. Birisi saçlarımdan tutuyordu. Çok acıyordu saçlarım. Hissetmiyordum ama biliyordum. Acıyordu işte. Boğuluyordum. Çırpınıyor beni saçlarımdan tutan ele vuruyor kurtulmaya çalışıyordum. Sonra saçlarımdan tutan el beni yukarı çekti. Üvey babamsı. Yüzüme pis pis sırıttı. Kaçmaya öalıştım ama bir manası yoktu. Beni tekrar suya soktu. Boğuluyordum. Çırpınmalarım boşa gidiyordu. Nefes alamıyordum. Gittikçe gücüm kesiliyor enerjim bitiyordu. Çırpınmak işe yaramıyordu. Hareketlerim son buldu. Gözlerim kapandı ve rüyamdan sıçrayarak uyandım. Baş ucumda ban bakan Attila abimin boynuna sarıldım. Attila Aksel'den Eve gelip kardeşimin kriz geçirdiğini öğrendiğimde tüm korkularımı çekincelerimi bir kenara bıraktım. Kardeşimin önünde diz çöküp onu konuşturmaya çalıştım. O benim 15 yıldır beklediğim yıldızımdı. Gelişine benden çok sevinen yoktu bu evde. Gidişiyle annen ölüye dönse evdeki bayram havası cenazeye havasına dönse tüm kardeşlerim ve babam yıkılsada ben hiç bitmeyecek bir yasa girmiştim. Ama sonra bana kardeşin yaşıyor demişlerdi. Öyle aciz kalmıştım ki ne ona bir adım atabilmiştim ne de kendime gelebilmiştim. Sonra benim yıldızımın şiddet gördüğünü öğrenmiştim. O bunları anlatırken göz yaşlarımı tutamamıştım lakin onu korkutmamak içinde rahat rahat ağlayamamıştım. O kucağımda uykuya daldığında yatağıma yatırdum. Kızıl saçları yastığıma dağıldı. Çok güzeldi. Çok narindi. Çok yaralıydı benim yıldızım. Bundan sonra yara almasına izin vermeyecektim. Yorganı üstüne örttüğümde odamdaki banyoya gittim ve bir süre ağladım. Ağlamam bittiğinde yıldızımın şiddet gördüğünü söylemek üzere banyodan çıktım. Babam ve Alparslan abim onlara gerekli cezayı verirdi. Odaya girdiğimde yıldızımın yerinde rahatsız olduğunu gördüm. Kabus görüyordu. Onu uyandırmaya çalışıyordum. Bir anda sıçrayarak uyandı. O ıyanınca rahatlamıştım. Bana sıkıca sarıldığında sarılışına karşılık verdim. İçim huzurla doluyordu. Onu sonsuza kadar her kötülükten saklamak istiyordum. Bölüm sonu. Kurguyla ilgili yorumlarınızı yazmayı ve oy vermeyi unutmayın. Seviliyorsunuz <3 |
0% |