@fantastikokur
|
birlikte kafeye gelmiştik. Açıkçası küçük kız kardeşim için bu kadar değerli olan bu çocuğu çok merak ediyordum. Sarya ona çok değer veriyordu. Kuzey ve Orhan abimin Sarya'nın ilk geldiği zaman tanıştığını biliyordum. O zamanlar hala Sarya'nın özel durumuna tam olarak ayak uyduramadığımız için pekte iyi bir tanışma olmadığını söylemişti Orhan abim. Bende Sarya'yı kıskanacaktım adım gibi biliyordum. Ama onu incitmemem gerekiyordu. Bu yüzden bugün üstün performans sergileyecektim. Belkide bu Kuzey'den onunla en iyi nasıl anlaşabileceğimizi öğrenebilirdim. Bazen kardeşimi hiç tanımadığım aklıma geliyordu çok can sıkıcı bir durumdu. Annemin hamileliğini hatırlamıyordum am evdeki herkesin enerjisinin düştüğü annenin etrafta ruh gibi gezdiği yıllar dün gibi aklımdaydı. Bu çocuk kardeşimde kaçırdığım yılları biliyordu. Aile deyince kardeşimin aklına ilk o geliyordu. İlk onu arardı. Bir ortamda gözleri ilk onu arardı. Onu en çok kıskandığım konuda buydu işte. Asla onun Sarya'da ki değeri gibi bir değere sahip olamamaktan korkuyordum. Bir yandan aklımda kol gezen Sarya'nın bu çocuğa aşık olma ihtimali de vardı. Onu çok geç bulmuştuk ve öylece gitmesini istemiyordum. O çocuğu bizim gibi mi görüyordu yoksa ona aşık mıydı? Bunu Sarya'ya soramazdım. Üzülmeye çok müsaitti. Kafeye girdiğimizde Sarya etrafa bakınıyordu. O sırada cam kenarında kumral kahve gözlü aşağı yukarı benimle aynı boyda (şimdi metenin boyu kaç diye soracaksınız merak edin banane) (metenin boyunun kaç olduğunu bende bilmiyorum) bir çocuk duruyordu. Üstünde lacivert bir kazak kazağın altına beyaz bir gömlek giymişti. 0altında siyah bol paça bir pantolon vardı. Klasik bir tarzı vardı. Sosyal medyanın İstanbul beyefendisi dediği tarzda bir çocuktu. Sarya ona gülümsedi ve elimden tutup beni Kuzey'e doğru sürüklemeye başladı. Masanın yanına geldiğimizde sarya parmak uçlarında yükseldi ve Kuzey'in boynuna sarıldı. Öyle içten sarılıyordu ki. O an hiç böyle sarılmadığımız aklıma geldi. Ellerim ister istemez yumruk oldu. kendini tutmalısın Mete. Kardeşini üzemezsin. Sakin olmalısın. Kendimi telkin ediyordum. Sarılmaları bittiğinde ikiside bana döndü. Kuzey itiyle tokalaştım. Tanışma faslı bitince masaya oturduk. Kuzey ve ben sade bir kahve söylerken Sarya sıcak çikolata söylemişti. Renkli bir kişiliği vardı kardeşimin ama bastırılmıştı. Bana abi olma duygusunu yaşattığı için ona minnettarım. Kuzey ve Sarya konuştu da konuştu. Sanki unutulmuştum. Okulda geçirdiği krizi anlattığında Kuzey'in yaptığı telaş. Bizimle yaşadıklarını anlatırken gözlerindeki mutluluk. Anneme anne dediğinide az önce öğrenmiştim. Kuzey'e anlatırken. Kendimi çok uzakta kalmış hissediyordum. Sonra kafeden kalıp sahile inmeye karar verdik. Arabama geçtiğimizde ikiside arkaya oturdu. Ve benim emin olduğum bir şey vardı ki korkum gerçekti. Sarya kuzeyden hoşlanıyordu. Üstelik duyguları karşılıklıydı. Umarım sevgili olmaları uzun zamanlarını alırdı. Yazardan Mete kardeşinin sevgilisi olması için uzun zamanlar dilerken kardeşi aslında duygularının farkında bile değildi. Dışarıdan bu kadar bariz olan durum içerden görülmüyordu. Sarya abileriyle olan ilişkisini ilerlettikçe Kuzey'i kardeşi gibi görmediğini fark edecekti. Sancılı kabullenme döneminden sonra ise Sarya'nın hayatı gerçek anlamda düzelecekti. Hayat bu zamana kadar Sarya'ya adil davranmamıştı. Oradan oraya savrulmuştu. Esasında hayat doluydu Sarya. Yediği dayaklar işittiği hakaretler bastırılmış bir çocuk olmak onun ışığını söndürmüştü. Her şeyin bir hatadan ibaret olduğunu öğrendiğinde ise kendisi için yeni bir umudun yeşerdiğini sanmıştı. Yeşermiş yı de. O hayatında ikinci bir şansı kazanan nadir kişilerdendi Yağmur hanım kızı evden çıktıktan sonra eşini aramış ve sevinç göz yaşları dökmüştü. Kızı ona anne demişti bir kere nasıl dökmesin. Onur bey hiç yadırgamamıştı. Bana neden demedi dememişti. Dünyasında en değerli üç kadından ikisi için mutluydu. Birbirlerini kabul etmişti karısı ve kızı. İnanıyordu ki kızı onuda kabul edecekti. Ona gelecek baba diyecekti. O gün sımsıkı sarılacaktı kızına. Bu zamana kadar hep karısının saçlarını örmüştü. Kızınında saçlarını örecekti. Hastane odasında kızını ilk gördüğünde saçlarını kendisinden gözlerini diğer tüm çocukları gibi annesinden aldığını düşünmüitü. En önemlisi kızı yaşıyordu. Yağmur hanım ona beşinci kez hamile olduğunu söylediğinde çok sevinmişti. Tek duası ise bu sefer kız olmasıydı. Dört abinin yanında küçük prensesinin nasıl olacağını hep merak etmişti. Çocukluğunu bebekliğini göremesede kızı artık yanındaydı. Oğullarının kızı etrafında dört dönüşünü keyifle izliyordu. Kendiside çok farklı değildi ama o babaydı. Orhan o gün işten öğle vakti çıkmıştı. Eski eşi Sibel'le anlaşmışlardı. Bugün ve yarın Arya'yla vakit geçirecekti. Sibel ve Orhan lisenin son senesi tanışmışlardı. İlk başlarda okulun iki zekisi olarak aralarında tatlı bir rekabet olsada aynı üniversiteyi tutturmalarıyla aralarındaki rekabet aşka dönmüştü. Birbirlerini çok seviyorlardı. Üniversite bitince evliliğide çok uzatmamışlardı. İlk üç yıl çocuk istememişler işlerden arta kalan zamanı gezerek değerlendirmişlerdi. Bu dönem evliliklerinin en güzel yıllarıydı. Orhan bazen bu noktaya nasıl geldiklerini düşünüyordu. (Orhan ve Sibel için Sibel'in gözünden ayrı bir kitap yazayım mı? Geçmişe dönük ikinci şans kitabı. Yoksa burada mı yapayım ne yapacaksam? Yazın ona göre karar vereceğim) O kadar çok seviyordu ki karısını ömür boyu beraber olurlar sanıyordu. Her zaman her şey planlandığı gibi gitmiyordu. Dördüncü yıl Sibel yaşayan tek akrabası olan babasını kaybetmiş üstüne anne olamayacağını öğrenmişti. Bu dönemde Orhan elinden geldiği kadar Sibel'in yanında olmaya çalışmıştı. Bazen yeterince iyi bir eş olamadığını Sibel'e gerektiği kadar destek olamadığını düşünüyordu. Beşinci sene başlayan bebek için tedavi yöntemleri onları çok yormuştu. 7. Senede gelen hamilelik haberi ise ikisinide çok mutlu ediyordu. Orhan baba olacağını öğrendiğinde resmen iki buçuk yaşında bir çocuk gibi sevinç kutlaması yapmıştı. Hamilelik dönemi ve doğumdan sonraki bir süre daha Sibel eskisindende iyiydi. Orhan iyileştiğini düşünmüştü. Eşinin psikolojisinin iyi olmadığını biliyordu. Ama Arya bir yaşına geldiğinde her şey çok daha kötü oldu. Evlerinden kavga gürültü hiç eksik olmuyordu. Bir akşam Sibel'in Orhan'a artık eskisi gibi hissetmediğini ona artık aşık olmadığını söylemesiyle evliliklerini bitirdiler. Orhan ve Sibel'in arası bozulmadı. Orhan Sibel'e olan duygularını hiç kaybetmedi. Kızının annesine iyi geleceğini bildiği için velayetini istemedi. Tek isteği Sibel'in mutlu olmasıydı. Sessiz sakin bir Cuma günü öğlen saatlerinde boşandılar. Alparslan hastaneye açtıkları davadan dönüyorlardı. Hastanenin binlerce lira tazminat ödemesine karar verilmişti. Karıştıran yeni doğan hemşiresi ise 20 yıl hapis cezası almıştı. Hiçbiri kaybettikleri yılları çektikleri acıları telafi edemeyecekti. Zamn bu dünyadaki en acımasız şeydi. Geri alınamıyordu. Bir kez geç kaldıysan erken gelme şansın yoktu. Aksel ailesi 15 yıl geç kalmıştı. 15 yıl kaybetmişlerdi. Önlerinde onlara kalan kaç yıl vardı? Alparslan kardeşini hastaneye götürmeyi düşünüyordu. Üvey ailesine dava açabilmesi için darp raporuna ihtiyacı vardı. Daha sonra ifade için karakolada götürmesi gerekecekti. Her şeyi kardeşini korkutmadan yapmalıydı. Oflayarak şirkete doğru yol aldı. İşi çoktu. |
0% |