@fantastikokur
|
Sarya Aksel'den Yavaş yavaş yeni hayatıma alışıyordum. Yıllardan beri hayalini kurduğum o aile aslında benim ailemdi. Abilerim annem babam yeğenim her şey yavaş yavaş düzene giriyordu. Fark ediyordum ki bunca zammn beni esir alan korkularım duygusallığım hırçınlığım körelmişti. Elbetteki bunları aşamazdım. Bir başkası için yine aynı olacaktım ama artık sevgiyi hissediyordum. Nefes alıyordum. Bazen ister istemez kendimi bir kuş olmak isterken bulurdum. Bir göçmen kuşu. Giderdim uzak ülkelere kimse bana bulaşamazdı. Kanadımı kırmak için bekleyen kimse olmazdı. Uçardım gök yüzünde benim dünyayı hissetmeye ihtiyacım vardı. Kapının tıklanmasıyla gel diye seslendim. Buda benim için bir adımdı. Babam tablolarımı astığından beri odaya kimseyi almıyordum. Artık zamanı gelmişti. Kapı açılıp içeriye Alparslan abim girdi. Ona gülümsedim. Yatağımın üstüne tam karşıma oturdu. "Nasılsın?" diye sordu. "İyiyim." cevabını verdim. "Sarya biliyorsun üvey ailene dava açtık. Seni bu işe bulaştırmamak istesemde mecburen bazı şeylerle yüz yüze gelmek zorundasın. Gördüğün şiddeti kanıtlamak için darp raporu almalıyız. Sonrada çocuk şubeye gidip ifade vermen gerekiyor." Abimin sözleri bitince bakışlarımı nevresime çevirdim. Sonra ona bakıp "yanımda olacak mısın?" diye sordum. Beni göğüsüne çekip sım sıkı sarıldı. "Her zaman her saniyesinde. Bu zamana kadar yanında olamadığım her bir an için her gün elini daha sıkı tutacağım." ona gülümsedim ve kollarımı sırtına doladım. Hastanedeki işimiz bitmiş çocuk şubeye gidiyorduk. Açıkçası yaralarımı göstermek onların fotoğrafını çektirmek her bir işlem çok can sıkıcı ve rahatsız ediciydi. Sonunda karakolun önünde durduğumuzda abim müsait bir yere arabayı park etti. Birlikte içeri girdik ve bir memurun yol göstermesiyle şuan komiserin odasındaydık. Abim komiserle konuşuyordu. En sonunda benim ifade verme zamanım gelmişti. "İlk önce adını ve soyadını söyler misin?" dedi komiser. "Sarya Aksel." "Peki şimdi bize gördüğün şiddeti bu şiddeti sana kimin uyguladığını ne zamandan beri bu muameleyi gördüğünü anlatır mısın?" "Ben üvey babam Salih Mert tarafından 11 yıldır şiddet görüyorum. İlk şiddet uyguladığında 6 yaşındaydım. Eve sinirli gelmişti sebebinin ne olduğunu hatırlamıyorum. İlk önce üvey anneme vurdu. Ağladığımı gördüğü için onu bırakıp bana döndü. Bir sürü tokat attı. Tekmeledi. O günden sonra sık sık beni dövmeye başladı. Sebebe ihtiyaç duymuyordu. Düşük notlar dışarı çıkmam fazla konuşmam evin kirli olması yemeğin tuzlu tuzauz olması üvey annemin işyerindekilerin ya da sokaktan geçen birinin onu sinirlendrmesi keyfinin öyle istemesi her şey ona bir bahaneydi. Odunla kemerle elleriyle yıllarca bıkmadan usanmadan." Ağlıyordum. Ellerimle oynuyor nefes almaya çalışıyordum. Benim hayatım hiçbir zaman kolay olamıştı. Okulda öğretmen ve öğrencilerden gördüğğm zorbalıklar evde gördüğüm şiddet hastanede karıştırılma yeni aile yeni okul yeni insanlar. Korkularımın esiriydim ben hayatım boyunca çekinirdim utanırdım. En çota korkardım. Ben insan yerine koyulmazdım. Aptaldım. Özürlüydüm sakattım. Kandırılabilirdim. Sahip çıkılmalıydım. Sokağa benim gibilerini salmamalılardı. Çünkü ben duygularımın esiriydim. Gerçek ailemle tanıştığımdan beri hayat daha çekilirdi. Korkularım çekingenliğim utangaçlığım daha azdı. Ama kurtulabilir miydim? İmkansızdı. Ben duygularımın kölesi olmaya mahkumdum. Artık sevgi görüyordum ihmal edilmiyordum sakat geri zekalı demiyorlardı bana. Ama aklımda hep bir acaba olacaktı. Birileri gelecek bir şey söyleyecek ve ben ağlayacaktım bağırıp çağıracak kendimi doğru şekilde ifade edemeyecektim çünkü ben bebekliğinden beri önemsenmemiş şansa hayata tutunmuş bir bebektim. Kazayla olduğunu söylerdi bazen üvey annem. Aldıramamıştı. Düşük yapmak içinde elinden geleni yapmıştı. Erken doğduğumu söylerdi hiç dikkat etmemişti belki ölürüm diye. Onun bebeği gerçekten ölmüştü. Bende ona tutunan canı öldürmek isteyen bir katilin eline verilmiştim. Yıllarca eziyet görmüştüm. Şimdi her şey geçse bile ben iyileşebilir miydim? Abimin bana sarılması odadan çıkartıp arabaya götürmesi kemerimi bağlayıp kendi koltuğuna geçmesi yolculuğumuz su gibi akıp geçmişti. Eve gelmek yerine sahil kenarında bir kafeye gelmiştik. Sorar gözlerle abime baktığımda bana cevap vermeden arabadan inmiş benim tarafıma gelmişti. Kapımı açmış arbadan indirmişti. Elimi tutarak kafeye sürüklemişti. " yanında olacağıma söz vermiştim ve seni eve mutsuz götürmeyeceğim. Hem bu moralle seni eve götürürsem babam sen benim bir tanecik kızıma ne yaptın diye İstanbul'u turlatır. Ufak bir kıkırtı çıktı ağzımdan. Kafeye girdiğimizde sahili net bir şekilde görebileceğimiz bir masaya geçtik. Severdim denizi ileride okyanus bulunan her hangi bir yere gitmek istiyordum. Uçsuz bucaksız dev su kütlesi hep ilgimi çekerdi. Belkide İstanbul'un en sevdiğim yanı boğazıydı. Önümüze bırakılan menüden çilekli magnolya (inşallah doğru yazmışımdır normalde hep abime aldırırım yediğim zaman bakmam) ve çay almak istediğimi söyledim. Abimse fırın sütlaç ve çay söyledi kendine. Akşamları çay içmeyi çok severdim. Üvey ailemle kaldığım dönemler üvey babamın gelmediği akşamlar hep çay demlerdim. "Annemin sana hamile olduğunu ilk öğrendiğimde hiç sevinmemiştim. Aslında o dönemler Orhan abim ne yapıyorsa bende onu yapıyordum ve o 5. Bir erkek kardeşe şiddetle karşı çıkıyordu. Kız olduğunu öğrendiğimizde yaşadığımız şok ve mutluluğu anlatamam. Kaybın ise bir anda evimizdeki tüm neşeyi götürdü. Bize döndüğün için o kadar mutluyum ki. Her birimiz. Çok mutluyuz" "Korkmuştum biliyor musun. Sizinde onlar gibi çıkmanızdan deli gibi korkmuştum. Ben hayatımda aile sevgisini sizden gördüm. Sizden öncesinde gördüğğm tek sevgi kuzeydendi ve o aile gibi değil. Evet benim için çok değerli ama aynı şey değil. Beni anladığını düşünüyorum. İçimde hayal kurmaya korkan bir çocuk vardı ve ona hayal kurabileceğini gösterdiniz. Teşekkür ederim. Beni tekrar hayata bağladığınız için." Abiminde benimde gözlerim dolu doluydu. Onlar ayağımı yere daha sağlam basmamı sağlıyordu. Başımın daha dik durmasını. Korkularım hala vardı ama artık sığınacak bir ailemde vardı. Korktuğumda babama sarılabilirdim. Benim babam herkesten daha güçlüydü. Benim annem herkesten daha şefkatliydi. Biri bana yaklaşacak olursa önce abilerimi geçmeliydi. Ben artık daha güçlüydüm. "Biliyor musun? Denizleri çok seviyorum. Bir gün okyanus olan bir yeri ziyaret etmeyi o kadar çok istiyorum ki." dedim. Bir anda ağzımdan çıkmıştı. Dalgaları kıyıya vuran denizi izlerken aklımdan geçenleri sesli dile getirmiştim. Bu abimin bana verdiği güvendendi. "Gidelim istersen?" diyen abimle ona döndüm. Hem heyecanlı hem meraklı bakışlar atıyordum. "Gidebilir miyiz ki?" dedim elimde olmadan. İlk önce güldü sonra "niye gidemeyelim. Attila'ya söyleriz ayarlar güzel bir yer. Beş kardeş gider gezeriz. Belki dört kardeş gıcıklığına Mete'nin sınavlarına denk getirebilir. Çok olası." Attila ayarlar dedikten sonrasına dinlememiştim. Çok heyecanlıydım. "Gerçekten mi?" sesim küçük bir çocuk gibi çıktığına yemin edebilirdim. "Gerçekten hatta yüzerizde." dediğinde tekrar yüzüm düştü. "Ben yüzme bilmiyorum." "Ondan kolayı mı var? Öğretirim ben sana." yerimden kalktım ve abime sarıldım. Geri yrrime geçtim. Tatlılarımızı yedikten sonra eve gittik tabi ben yol boyunca gideceğimiz tatilin hayalini kuruyordum. Bölüm sonu. Arkadaşlar okul açılıyor bildiğiniz üzere ve çok yoğun olacağım. Bu yüzden sınır koymaya karar verdim. Farklı kişilerin atacağı 10 yorum ve 15 oy sonrasında bölüm gelecektir. Okunmalar arttıkça sınırı arttırabilirim. Bir gün içerisinde bir bölüm gelecektir sınır dolsa bile
|
0% |