Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm: Anadolu Vampirleri ile Buluşma

@fatmadogu

5. Bölüm: Anadolu Vampirleri ile buluşma

 

Yılmaz: Gerçekten inanamıyorum. Bence bunu bizzat görmeliyiz.

diğerleri Yılmaz'ın fikrine katılınca Ersoy’un yüzü düşer. sonunda dayanamayarak:

“Nasıl yani, bana inanmıyor musunuz?”

“Yılmaz: Ersoycum bak. Meseleyi kişiselleştirme. Sana elbette inanıyoruz. Fakat senin bizatihi müşahade ettiğin şeyleri biz de müşahede etmek istiyoruz.

Ersoy: Tamam o zaman yarın gidelim bizzat kendi gözlerinizle görüp müşahade edin.

Söylediği şeyi onaylarlar.

 

Ertesi gün terkedilmiş köşke gider pusuya yatarlar. On iki kişi yine buluşmuştur. Kadehler kaldırılır ve sohbetler ederler. Yılmaz, İlkkan ve Ersoy onları izliyordur.

Yılmaz: Harbi kan içiyorlar lan bunlar!

İlkkan: İnanamıyorum. Bizi fark ederlerse varya biteriz.

Ersoy: Evet abi o yüzden dikkatli olmalıyız.

 

Yılmaz'ın ayağı bir şeye çarpar ve ses çıkar. Jae sung masadakilere susmalarını işaret eder.

“ Bir ses duydum.”

Lider: Emin misin?”

Jae sung: Evet, eminim.

Ersoy: Bittik biz. Ne yapacağız?

İlkkan: Kelimeyi şehadet getireceğiz. Allah’ım kaderimde bir vampirin yemeği olmak da varmış. Yamyamı yetmedi bir de vampiri çıktı başımıza!

 

Tam o esnada Jae sung salondaki kediyi fark eder. Masadakilere dönerek:

“ Kediymiş.”

Lider: Kanlarının tadı güzel olmayan varlıklar. Ama insan öyle mi?

 

Yılmazlar derin bir nefes alır.

İlkkan: Bence buradan gitmeliyiz abi. Aramızda güç eşitsizliği var. Şu an burada yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Ve yakalanırsak öldürülürüz.

Yılmaz: Doğru söylüyorsun. Hadi eve gidelim. Ne yapacağımıza orda karar veririz

Eve gelirler. İlkkan demlediği çayı doldururken:

“ Yani halkımız tehlikede. Bir şey yapmamız lazım. Bu iş bize düşüyor. Ülkemize karşı sorumluluk almalıyız”

“Ersoy: Ne yapabiliriz ki?

Yılmaz: Aslında benim aklımda bir şey var.

Ersoy: Nedir?

Yılmaz: Aykut abinin yanına gidelim.

İlkkan: Sahaf Aykut abi mi?

Yılmaz: Ta kendisi. Zannımca o bize yardımcı olabilir. Bu konuda mutlaka bir şeyler biliyordur.

 

İlkkan ve Ersoy onu onaylar. Sabah ilk iş Aykut abiye giderler. Selam faslından sonra Yılmaz konuya girer.

“ Abi şimdi sen aramızda en çok okuyan ve en çok bilen insansın.

Aykut: Estağfirullah

Yılmaz: Estağfurullahı yok abi öylesin. Engin bilgilerine dayanarak sana bir şey sor sormak istiyorum.

Aykut: Sor bakalım Yılmaz. Bildiğin bir konu ise size yardımcı olmaktan zevk duyarım.

Yılmaz: Anadolu Vampirleri hakkında bir şey biliyor musun?

Gök gürler ve yağmur yağmaya başlar. Aykut abi ayağa kalkar ve raflardan bir kitap alır. Kitabın üzerinde Fatih Sultan Mehmet'in gizli fedaileri yazar. Sandalyesine oturup kitabı masaya bırakır.

“ Bu kadim kitap dediğiniz konudan bahsediyor. “

“Yılmaz: Sana zahmet bize özet olarak anlatabilir misin?

“ Şimdi beni iyi dinleyin. Fatih Sultan Mehmet'in Kazıklı Voyvoda ile mücadelesini az çok biliyorsunuzdur.”

Yılmaz: Evet abi.

“ İşte o mücadele zamanında yeniçerilerden bazı askerler Voyvoda'nın vampirleri tarafından dönüştürülmüş. Vampire dönüşen Yeniçeri askerlerini kontrol etmeye çalışsalar da başarılı olamamışlar. Sonunda Yeniçeri askerleri Voyvoda’nın askerlerinden kaçıp Fatih'in karşısına çıkmışlar. Durumdan Sultan'ı haberdar etmişler. Sultan düşünüp taşınmış ve bir karara varmış. Demiş ki:

“ Size sonsuz bir görev vereceğim. Göreviniz bu ülkeyi ve insanlarını yabancı ve işgalci vampirlerden korumaktır. Sizler Anadolu vampirleri olarak tarihe geçecek ve saygıyla anılacaksınız.”

Rivayet odur ki: O gün bugündür çok az insanın varlıklarından haberdar olduğu Anadolu vampirleri ülkemizi ve bizi korunmaktadırlar.

 

Üçü de pür dikkat Aykut abiyi dinliyordu.

“ Hatta başka bir rivayete göre Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethinde de onlara kritik görevler vermiştir. Bilirsiniz ki vampirlerin kanlı ayda güçleri artar. Hatırlarsanız İstanbul'un fethinden önce de kanlı bir ay görülmüştür.”

İlkkan: Abi peki bir şey soracağım. Diyelim ki insanlar Anadolu vampirlerine ulaşmak istiyor. Bunun bir yolu var mı, yani onlara ulaşabilirler mi?

Aykut: Elbette var.

Yılmaz merakla:

“ Nedir abi o yol?”

“ Rivayete göre onlara ulaşmak isteyen insanlar yeraltı sarnıcı'na gider ve kendisinden akıttığı bir damla kanı medusa'nın kafasına döker. Böylelikle vampirlerimiz çağrıyı almış olur. Oraya dökülen kandan ise sahibine ulaşırlar. Söyleyin bakalım durduk yere bu konuyu neden merak ettiniz?”

“Ersoy: Okuduğum bir kitapta geçiyordu da ondan aramızda bir sohbet açılınca haliyle sorularımız oldu ve sana soralım dedik.

Yılmaz: E peki biz daha fazla vaktini almayalım. Bize verdiğin bilgiler için sana müteşekkiriz.

 

Aralarında yaptıkları istişare neticesinde yeraltı sarnıcı'na giderler. Yılmaz çaktırmadan parmağından akıttığı bir damla kanı medusa'nın başına döker.

İlkkan: Sizce işe yarayacak mı lan?

Ersoy: Deneyip göreceğiz İlkkan.

 

Kanı döktükten sonra eve gidip beklemeye başlarlar. Gece saat 1.00'de kapı çalınır. Meraklı gözlerle birbirlerine bakarlar.

İlkkan: Geldiler mi lan?

Yılmaz: Kapıyı açarsan öğreniriz.

İlkkan tereddütle kalkıp kapıya doğru yönelir. Yılmaz ve Ersoy merak içinde kapıya doğru bakar. İçeriye 30'lu yaşlarda iki adam gelir. Sarışın ve uzun boylu adam Yılmaz’a bakarak:

“ Davetine icabet etmek için buradayız. Söyle bakalım. Bizi neden çağırdın?

Yılmaz: Siz derken? diyerek kim olduklarını onaylatmaya çalışır. Her iki adamın gözleri kırmızıya döner. Ön dişlerini ortaya çıkararak onlara bakarlar.

Sarışın adam: Bizler Anadolu'nun gizli koruyucularıyız. Bizi davet ettiğinize göre kim olduğumuzu biliyor olmalısınız.

Yılmazlar ürktüğünü belli etmemeye çalışarak:

“ Evet biliyoruz. Lütfen oturun. Şöyle buyurun. Çay içer misiniz?”

“olur.”

Yılmaz: Efendim biz kendimizi tanıtalım. Öncelikle Yılmaz ben arkadaşlarım Ersoy ve İlkkan. Bu ülkenin naçizane üç oğluyuz.”

Sarışın olan: Ben Abdullah. Bu da arkadaşım Seyfullah.

“Çok memnun olduk.”

Ersoy: İsimleriniz fonetik açıdan ne kadar uyumlu. Kardeş misiniz?

Abdullah: Sayılırız.

Ersoy: Anlıyorum.

Kısa süren bir sessizliğin ardından Ersoy söze girdi.

“ Nereden başlayacağımı bilemiyorum ama halkımız tehdit altında.”

Abdullah: Ne tehditi?

“ Birkaç gün önce varlıklarını vakıf olduğum ecnebi vampirlerin tehditi.”

Abdullah ve Seyfullah birbirlerine bakar. Seyfullah düşünceli bir ifade ile önüne bakarak:

“ Demek yine geldiler.”

Yılmaz: Maalesef!

Ersoy: Biz de bunun üzerine size haber vermenin mantıklı olacağını düşündük.

Seyfullah: İyi yapmışsınız.

İlkkan: Peki şimdi ne olacak abi, yani ne yapacaksınız?

Abdullah: Ülkemizden defolup gidene kadar onlarla savaşacağız.

Seyfullah: Ya şehadet Ya Ölüm!

diye bağırınca Abdullah: “ Allahu ekber!” diye karşılık verir. Yılmazlar bunun üzerine Abdullah'a ayak uydurarak:

“ Allahu ekber!” derler.

Not: rahatsızlığımdan dolayı ara verdim. Devam edeceğim inş

Loading...
0%