@fatmadogu
|
Bölüm 5: Gelecekten bir an (1) Duyduğu ses üzerine silahını belinden çıkarıp buna eş zamanlı olarak ayağa kalktı ve hızla arkasına döndü. Doğrulttuğu silahın karşısında Araz’ı görünce afalladı. Bakışlarına dolan öfke ile silahını çıkardığı yere geri koydu. “ Kafayı mı yedin. ölebilirdin!” Araz havaya kaldırmış olduğu ellerini yavaşça aşağıya doğru indirerek sakin bakışlarla ona süzdü.. Kendisinden bir cevap beklendiğini fark etmiş olma bilinciyle: “ Sen bir polissin. Kim olduğuna bakmadan vurmazsın. Nede olsa polisler bu konuda diğerlerinden daha temkinlidir.” Sesindeki lakayt ton Asuman’ı daha çok öfkelendirdi. Kesik bir nefes alıp üzerine doğru yürüdü. Yanına vardığında tüm gücünü kullanarak onu yakasından tutup duvara yapıştırdı. Araz ise ona hiçbir şekilde direnmemiş sakinliğini ve teslimiyetini ona gösterircesine ellerini tekrar havaya kaldırmıştı. “sakin ol!” “sakin olmam konusunda bana hiç yardımcı olmuyorsun!” “bunun için ne yapmam gerek peki?” “beni takip etmeyi bırakabilirsin.” “seni takip etmeme neden olan ilginç şeyler yapıyorsun. Bu yüzden bunu yapabileceğimi sanmıyorum.” “ne istiyorsun?” Araz mutmain bir tebessümle ona baktı. Onun gibi bir adam boğazına bir bıçak dayalıyken nasıl bu kadar sakin kalabilirdi ki? Belki de tam da onun gibi bir adam bu kadar sakin kalabilirdi. İçinde bulunduğu alemde yaşadığı şeyler onu soğukkanlı biri haline getirmiş olmalıydı. Bu yüksek bir ihtimal dahilindeydi. Bununla beraber ona karşı bu kadar serin davranmasının asıl sebebi Onur olmalıydı. “ Bir kuzunun bir kurdun ininde aradığı şeyi? İşte bunu merak ediyorum.” Asuman alaycı bakışlarla: “ Burada kuzu ben oluyorum galiba. Cidden komikmiş.” Dağılan öfkesini toplayıp kontrol altına almak ister gibi derin bir nefes aldı. “ bunu daha kaç kere konuşacağız?” “ Sen, bana gerekçeni tam olarak açıklayıncaya kadar.” “Bunun ne seninle ne de arkadaşınla bir ilgisi olmadığını söyledim.” “ Bilirsin. Arkamızı sağlama almam lazım.” “Fakat bunun için yeterince açıklama yaptığımı sanıyorum. Ayrıca sen bir gölge gibi peşimdeyken arkanız yeterince Sağlam. Bunun için beni bizzat kontrol etmen de gerekmiyor. Öyle değil mi?” “değil. Pekala en azından buna cevap ver. Orta derecede önemli iki aracının peşinde bir polis. Adamlar bizim peki polis kimin?” “Hiç kimsenin. Sadece kendinin.” “Umarım öyledir Asuman!” İsmini vurgulayarak söylemişti. Asuman ise kendinden emin bir şekilde: “ senin gibileri bilirim. Eğer öyle olmadığından emin olsaydın beni bir dakika bile yaşatmazdın. Bu da bir yerde bana inandığını gösteriyor.” kendisine söylenenlerden kafasına takılan şeyi tekrarladı. “ benim gibiler?” “ Evet senin gibiler.” “ Belki de seni çoktan öldürmeliydim.” Asuman başını öne doğru eğdi ve öfke ile derin bir nefes aldı. Başını tekrar yukarı kaldırarak ona daha çok yaklaştı ve bıçağı tenine daha bir bastırarak gözlerinin içine baktı. “ Şu an ben de gözümü kırpmadan seni öldürebilirim. biliyorsun değil mi? Sonuçta sana bu kadar yaklaşmama izin vererek bana bu imkanı sunmuş oldun. bu konuda çok iyi olduğunun farkındayım ama beni de küçümseme tahmin ettiğinden daha iyiyim.” Bıçak boynunu ufak da olsa yaralamıştı ve boynundan aşağı bir miktar kan süzüldü. Arazın gözlerinde ise hala korku ve tedirginliğe dair en ufak bir işaret yoktu. Üstelik ona kayıtsız şartsız teslim olmuş gibi bir ifade ile bakıyordu. Tebessümle: “ Şüphesiz.” dedim. “ Sana söyledim. Ve tekrar söylüyorum. Görmezden gel. Karşılığını misliyle vereceğim.” O an gözlerindeki ifadeyi fark etti. Tam olarak tanımlayamasa da ilgili ve etkilenmiş bakışlarla bakıyordu. Tuhaf olan şey bakışlarının rahatsız edici olmamasıydı. Belki de içinde rahatsız edici birşey olmadığından dolayıydı. Bu bakışlar karşısında afallamıştı. Yerinde değildi. Yine de toparlanmaya çalışıyordu. Araz aynı bakışlarla gözlerine bakmaya devam etti. Gözlerini gözlerinden bir an olsun ayırmıyordu. Araz, Asuman'ın sarsıldığını fark etmiş olmasının verdiği tatmin edici duyguyu dışarı sızdırmadan içinde yaşadıktan sonra gözlerini Asuman'ın gözlerinden alarak dudaklarına doğru mekan değiştirdi. “ beni öldürecek misin?” Yoğunlaşarak Asuman’ın zihnine girmeye çalıştı. Fakat tamamıyla kontrollü ve korunaklıydı. O bir Alfaydı. Alfaların diğer segmentlere göre hem bilinçli hem de bilinç dışı koruma ve kontrolleri diğer segmentlere göre çok daha iyiydi. Mental olarak sarsılmadıkları, güven duyup güvenli hissetmedikleri sürece onları okumak imkansızdı. “Ölmek mi istiyorsun?” Araz tebessümle: “Senin elinden olacaksa denemeye değer.” Asuman duyduğu cümle karşısında yüzünde beliren alaycı tebessümü gizleyemedi. Sonra yüzündeki tüm mimikler ortadan kayboldu. Ciddiyetle doldurduğu bakışları ile: “Kimin eliyle olursa olsun ölüm soğuktur Araz!” Bu diyaloğu devam ettirmenin anlamsızlığını fark etmiş ve geri çekilmeye karar verdi. Onu bıraktı ve arkasını dönüp çalışma masasına doğru ilerledi. Araz ise onu takip ederek: “ Daha önce ölmüş gibi konuşuyorsun.” Asuman çalışma masasının hemen önünde duran koltuklardan sol taraftakine oturdu. Geriye doğru yaslandı. “ Bir konuda anlaşalım. Ne pahasına olursa olsun o ikisinin kellesini istiyorum. karşılığında ise size reddedemeyeceğiniz bir teklif sunacağım. Fakat ne olduğunu şu an söyleyemem.” Araz karşısına oturmuş onu dikkatle dinliyordu. Bu adam gözüne gerçekten ilginç görünüyordu. Elbette ona benzer adamlarla ortak yanları vardı. Evvela onlar gibi işini soğukkanlılıkla yapıyor gözünü kırpmadan adam öldürüyordu. Fakat onlardan farklı bir bilgi, davranış ve nezakete sahipti. Bu yönüyle Aydın bir adama benziyordu. Onda iki uç kombinasyon bir araya gelmiş ve ortaya ilginç bir tablo çıkarmıştı. Bu yüzden varlığı zihninde haddinden fazla yer işgal ediyordu. Ve ne kadar uğraşırsa uğraşsın buna karşı koyamıyordu. “ Olur da işime taş koyar adamlarınızı korumayı seçersen Onur'a rağmen seni öldürürüm.” “ Bu kadar çok mu istiyorsun?” “ Neyi?” “ Adamları.” “ Tahmin edebileceğinden daha çok.” “ Peki ya sebebi?” “Kişisel. Malumatı seni ilgilendirmeyen bir konu.” “ Düşünüyorum da nasıl bu kadar cesur olabilirsin?” “ Basit. kaybedecek bir şeyim yok.” Araz sol ayağını sağ ayağının üzerinden alıp yere bıraktı ve hafif öne doğru eğilerek: “ O doktor çocuk peki?” Asuman'ın yüzünde ve davranışlarında inşa ettiği sağlamlık yine sarsılmıştı. Ona karşı koymakta zorlandığının farkındaydı. Yine de elinden gelen her şeyi yapıyordu. “ Onun nedenle ne de bu olayla zerre bir ilgisi yok. Olur da kılına zarar verirsen…” Araz geriye doğru yaslanarak tekrar ayak ayak üstüne atıp: “ Beni öldürürsün. İlginç. Haline bakılırsa kaybedecek bir şeyin varmış.” Onu yakalamıştı. Ve bu kötü hissettiriyordu. “Gerçekte kim oldum ha dairede bir fikrim yok!” “ Peki ya senin?” “ Ne?” Araz baş parmağını şakağına götürdü. “Şu iş icabı edindiğin bilgiler dışında benim gerçekte kim olduğuma dair bir fikrin var mı?” Asuman söylediklerini anlamaya çalışıyordu. Araz ise tebessümle yüzünü yüzünden alarak önce telefonuna gelen mesaja sonra saatine baktı. “ Her neyse otuz dakikan var. Adamımızın işi erken bitmiş ve yaklaşık otuz dakika içinde burada olacak. Yakalanmamaya bak.” Deyip ayağa kalktı ve arkasını dönüp odadan ayrıldı.
Araz kendisini bekleyen arabanın yanındaydı. Başını kaldırıp Asumanın olduğu binaya son kez baktı ve arabanın kapısını açıp ön tarafa geçti. Murat boynunun kanadığını görünce: “Boynuna ne oldu?” “ boynuma mı?” Dedi. Arabanın aynısından kontrol etti. Torpido gözünden bir mendil aldı ve yarısını temizleyerek: “ Kedi tırmaladı.” “Kedi mi? Senin kedilerle aran iyi değil diye biliyorum.” “ Kedi dediysem pisi değil. Kedigillerden sadece.” Ona takılacağı anı yakalamış olmasının verdiği keyifle: “Cinsiyeti ne peki bu kedinin?” Araz Murat'a döndü ve ifadesini süzerek: “Aslanın cinsiyetinin bir önemi yok!” “ Dikkat et. İki aslan bir ipte oynamaz biliyorsun.” “ İki Cambaz değil miydi o?” “ Neyse ne!” “ Sür hadi, gevezelik yapma!” “tamam.”
|
0% |