Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@fatmanurrrkln

-Aden Karaalp-
Uyanmıştım. Ellerim ve kollarım bağlıydı. Etrafta kimse yoktu. Büyük ihtimalle bir fabrikadaydım. Pusuya düşürülmüştük.
"Uyanmışsın komutan."
Konuşan kişi ölümdü. Kendine böyle bir takma ad koymuştu. Çok fazla Türk askerini şehit etmişti. Görevimiz buydu. Onu yakalayıp içeri tıkmak. Gerekirse öldürmek.
"Ne oldu komutan? Niye konuşmuyorsun? Beni özlemedin mi yoksa? Ben seni çok özlemiştim oysa ki. Üzüldüm." dediklerine bir cevap vermemiştim. Timden haber bekliyordum.
"Bana ihanet etmemiş olsaydın her şey daha iyi olacaktı komutan. Senin zararsız bir veteriner olduğunu düşünüyordum. Değilmişsin. Meğerse koskoca bir timin varmış. Ha komutan aklımdayken söyleyeyim şu timin ne kadar zor bir tim. Onları öldürürken canımız çıktı." dediğinde cevap vermedim
"Ne?"
"Öldürdüm. Ne yoksa yapmamalı mıydım? Çoktan yaptım ama. Onlar artık bir ölüden başka bir şey değil."
Komikti. Onları öldürdüğünü düşünmesi. Unuttuğu bir şey vardı. Biz bir ölür bin diriliriz. Bunların anlayacağı tek dil buydu.
"Emin olma ölüm. Belki ölen sen olursun. Hiç bir zaman bilemezsin."
- 1 yıl önce-
-Ankara
"Komutanım!" diye bağırarak bana koşuyordu Gökay ve Akın. Anlaşılan yine Batı'yı sinirlendirmişlerdi. Batı arkalarından koşuyordu. İkisi de arkama sığınmıştı. Bu ikisi tim için çok önemliydi. Her ne kadar ikisine de çok kızsalar da ikisi timin neşesiydi. Gökay ve Irmak timin en gençleriydi. Gökay 23 yaşında 1.75 boyunda, yeşil gözlü, sarı saçlı, her şeyi dalgaya alan, bizimle vakit geçirmeyi seven biriydi. Kedi ve köpeği var. Kedisinin adı premses, köpeğinin adı pamuk. Bu isimleri dalgaya koymuştu. Ama onun için çok önemliler.
Akın kişilik olarak neredeyse Gökay ile aynı. Her şeyi dalgaya alan, şaka yapmayı seven biriydi. 24 yaşında 1.79 boyunda, siyah saçlı, ela gözlü. Bir köpeği var adı ise Sebastian ama genelde Seb demeyi tercih ediyor.
"Ne yapalım sen sevgilinden ayrıldıysan abi. Ay pardon seni aldattıysa." demişti Gökay. Sonra Akın ile birbirlerine bakarak gülmeye başlamışlardı.
"Lan oğlum sizin yaptığını adamlık mı?" demişti Batı. Batı 24 yaşında 1.80 boyunda, açık kahverengi saçlı, yeşil gözlü ve görevini çok seven biriydi. Kedisi var. Adı Hamilton
"Evet." demişti Akın ve Gökay.
"Oğlum yine mi ya?" dediğimde arkamda Akın ve Gökay'ın gülmeye başladığını duydum.
"Komutanım siz yapmayın bari. Arkanızdaki ikili kaç saattir dalga geçiyorlar zaten."
"Oğlum niye dalga geçeyim?" derken gülüyordum.
"Ya komutanım gülmeyin. Üzülüyorum." dediğinde yüzünden belliydi.
"Oğlum artık senin kaderin bu olmuş üzülme." derken gülmemeye çalışıyordu Gökay. Akın'a baktığında yine gülmeye başlamışlardı.
"Hadi masaya geçelim." demiştim. Büyük ihtimalle bizi bekliyorlardı.
"Emredersiniz komutanım." demişti Gökay, Akın ve Batı. Hep birlikte masaya gitmeye başlamıştık.
Sonra elinde salata olan İmgeyi görmüştük.
"Komutanım! Hoş geldiniz!" demişti İmge. Hemen sonra üstüme atlamıştı. İmge 24 yaşında, 1.69 boyunda, açık kahverengi saçlı, mavi gözlü ve sakin birisiydi. Bir tane köpeği var. Adı Foxy.
"İmge'm nasılsın?"
"İyiyim komutanım. Siz?"
"iyiyim." dediğimde
"Bana ver bebe." demişti Gökay.
"Sensin bebe. Unutma aramızda bir yaş var. Ablanım ben senin." demişti İmge.
"Ay rüyanda bir tek benim ablam olursun." Akın gülmeye başlamıştı. Gökay ona bakınca daha fazla gülmeye başladılar.
"Tabii." diyerek masaya gitmeye başlamıştı İmge. Bende onun arkasından gidiyordum. Sonunda bizimkilerin oturduğu masaya gelebilmiştim.
Tüm masa ayağa kalkmıştı.
"Komutanım!" diyerek hazır ola geçmişlerdi.
"Yapmayın. Siviliz hepimiz rahat davranın." dediğimde hazır oldan çıkmışlardı. İlk gördüğüm kişi Işıl'dı. Işıl 25 yaşında, 1.68 boyunda, açık sarı saçlı, ela gözlü, sakin birisiydi. Kedisi var. Adı Jet.
"Komutanım!" diyerek bana sarılmıştı.
"Işıl Işıl'ım! Nasılsın?"
"İyiyim komutanım."
"Irmak nerede?"
"İçeride komutanım. Bir kaç bir şey kalmıştı. Onları yapıyor."
"Anladım."
"Komutan bizi unutuyorsun ha!" demişti Şahin. Şahin 25 yaşında 1.81 boyunda ela gözlü, koyu kahverengi saçlı, kolaylıkla sinirlenebilen, birisi ona bir şey yapmadığı sürece sakin birisi. Kedisi ve köpeği var. Kedisinin adı Miyav, köpeğinin adı Duman.
"Sizi nasıl unutayım ben?" dediğimde Şahin kollarına açarak bana geliyordu. Şahin kafalarımızın en uyuştuğu kişiydi. Beni rahatlıkla anladığına emin olduğum kişi oydu. Bende kollarımı açtım ve ona sarıldım.
Arkasında Pars vardı. Pars 26 yaşında 1.85 boyunda siyah saçlı, yeşil gözlü ve sakin birisi. Görevlere çıkmayı ve timle zaman geçirmeyi seviyor. Bir tane köpeği var. Adı Alonso
"Pars nasılsın?" diyerek ona sarıldım.
"İyiyim komutanım. Siz?"
"Gayet iyiyim." diyerek güldüğümde oda gülmüştü.
"Komutanim!" diye bağırarak bana doğru koşan Tan'ı görmüştüm. Tan 24 yaşında, 1.80 boyunda, siyah saçlı, kahverengi gözlü, yerinde duramayan ve dalga geçmeyi seven birisi. Köpeği var. Adı Stark.
"Tantan!" dediğimde üstüme atlamıştı bile.
"İyi misiniz komutanım?"
"İyiyim Tantan. Sen?"
"Bende iyiyim komutanım."
Arkamdan "Komutanım!" diyen iki ses duyunca arkamı döndüğümde tabii ki Akın ve Gökay'dı.
"Biz sarılamadık komutanım." dediklerinden sonra kollarımı açında ikisi de bana sarılmıştı.
Batı'yı görünce ona doğru yürüyüp ona sarılmıştım.
"Anlat bakalım Batıcım. Yine neler yaşadın?" dediğimde Akın ve Gökay'ın gülmemeye çalıştığını göz ucuyla görmüştüm.
"Ya komutanım şu timde en çok ben çektim şu aşkla ya. Her gün aldatılıyorum resmen bu kadar mı fark eder." dediğinde bütün tim gülmeye başlamıştı."
Batı'nın uzun anlatmasına girmeden timle tanışın
Görünmez timi
Yüzbaşı Aden Karaalp
Astsubay Kıdemli Başçavuş Irmak Sezgin
Asteğmen İmge Kara
Asteğmen Işıl Özer
Astsubay Kıdemli Başçavuş Gökay Adal
Üsteğmen Pars Öztürk
Teğmen Batı Çevik
Teğmen Şahin Özdemir
Teğmen Tan Karahan
Asteğmen Akın Özçelik
"Ya komutanım kızla konuşmuştuk o gün için onu evden alacaktım sinemaya gidecektik. Ben bindim taksiye gidiyorum. Geldim kızın evine. Bindim asansöre yukarı çıkıyorum. Bir gerilmişim komutanım var ya anlatamam. Gittim kızın dairesine çaldım kapıyı tahmin edin kapıyı kim açtı?
"Oğlum nereden bilelim kim açtı?" dedi Tan
"Haklısın la nereden bilecen. Açtı kapıyı üstü çıplak bir erkek. Ben dedim herhalde karşı daire kızın evi. Sonra karşımdaki cıbıldak erkek "Aşkım biri geldi" dedi geldi benim eski sevgili komutanım. Ağzım açık kaldı. Hemen dedim "Burada ne oluyor!" Kız dedi "İşte aşkım yanlış anladın" sonra karşımdaki cıbıldak "Aşkım mı" dedi. İkimizde ağzımız açık bakıyoruz kıza.
Sonra bir erkek daha geldi. Dedim herhalde karşı daireye gidiyor. Baktım kızın eve geliyormuş. O yeni gelen "Aşkım düğün tarihini aldım" dedi. Biz karşımdakiyle bir şok. Bağırdık "ikimizde düğün tarihi mi" diye yeni gelen "Evet" dedi komutanım. Bütün hayat fonksiyonlarım çöktü resmen. Üstü cıbıldak olan hemen aldı üstüne tişört aldık yeni gelen adamı asansöre sürükledik. Aşağıda kafa vardı orada hepimiz bir konuştuk komutanım resmen ağlayacaktım.
Yaklaşık 2 saat konuştuk komutanım sonra dağıldık ama hem aklım dağıldı hemde ondan ayrıldım." demişti hepimiz ağzımız açık bir şekilde Batı'ya bakıyorduk.
"Yazık be." demişti Tan. Haklıydı valla.
"Öyle komutanım. Yine aldatıldım işte." dediğinde ağlamaya gerçekten başlayacaktı ki Irmak geldi. Irmak 23 yaşında, 1.69 boyunda, sarı saçlı, yeşil gözlü ve çilleri vardı. Irmak şaka yapmayı seven, her zaman konuşmaya açık birisiydi. Bir köpeği ve bir kedisi var. Köpeğinin adı Bobo, kedisinin adı Bang Bang.
"Komutanım! Hoş geldiniz. Umarım evimi beğenmişsinizdir."
"Evin çok güzel Irmak. "
"Teşekkür ederim komutanım. Birde şey tim ve komutanım iki arkadaşım kısa süreliğine bende kalıyorlardı sorun olur mu?" dediğinde gerçekten mahcup gözüküyordu.
"Sorun olmaz canım. Sadece gizli konuları konuşmayız geçer." dediğimde herkes katılırcasına başını sallıyordu.
"Teşekkürler komutanım. Ben içerden malzemeleri alıp geliyorum. Şahin, Tan, Batı ve Pars siz mangalı yakın." dediğinde dördünden aynı ses duyuldu.
"Emredersiniz komutanım."
Erkekler kalkmış mangalı hazırlamaya gidiyordu. Ancak Akın ve Gökay'ın bir görevi yoktu. Bir dakika Akın neredeydi?
"Gökay, Akın nerede?"
"İçeride komutanım."
"Tamam sende gel biz içerideki işleri halledelim. Önce siz geçin ben geliyorum."
Hemen bahçenin arka tarafına doğru yürümeye başladım. Nereye gittiğimi anlayan Gökay
"Komutanım bende gelebilir miyim?"
"Gel hadi." kolumu onun omzuna atıp yürümeye başladık.
İkimizde gittiğimizde Bobo bizi görünce üstümüze koşmaya başlamıştı. İkimizde yere çöktük
"Bobo gel buraya!" diye bağırınca daha da hızlı koşmaya başlamıştı. Zaten küçücüktü daha hızlı koşmaya çalışınca bir anda düştü.
Akın ve ben gülmeye başlamıştık. Sonra ayağa kalktığımızda koşmaya devam etti. İkimizde aynı yere yeniden çöktük. Sonunda Bobo gelmişti. Hemen yere yatıp kendini sevdirmeye başlamıştı. İkimizde gülerek onu sevmeye başladık.

Sonra Bobo bir anda ayağa kalktı ve arkasındaki topu bize getirmeye başladı. Minicik bir köpek olsa da çok hareketli ve oyun oynamayı seviyordu. Yaklaşık 5-10 dakika durunca içeriye yardım etmek için eve geçtik. Arkamızdan Bobo geliyordu. Geldiğini ilk gören Şahin oldu. Hemen mangalı bırakıp Bobo'ya koştu.
"Aslanım benim." diyerek Bobo'yu mangalın başına götürünce biz eve girdik. Hemen ellerimizi yıkayıp mutfağa geçtik. Kızların hepsi buradaydı. Irmak anlaşılan o ki baya yorulmuş olmalıydı. Burada baya bir şeyler vardı. Irmak'ın bahsettiği arkadaşını gördüğümde yanına doğru gittiğimde zaten tanıdığımı fark ettim.
Bu İpek Gök ve Yıldız Kaya'ydı. İpek hakkında pek bir şey bilmiyorum. Ama duyduklarıma göre 24 yaşında, yaklaşık 1.67- 1.68 boyunda, ela gözlü, kahverengi saçlıydı. Acil doktoruydu. Bizden biri yaralandığında genelde o bakıyordu. Yıldız Kaya ise paramedikti. 24 yaşında, 1.65 boyunda,koyu kahverengi saçlı ve koyu kahverengi gözlüydü. Birlikte olduğumuzda bazen konuşurduk.
"Merhaba İpek. Nasılsın?" dediğimde İpek
"Merhaba Aden. İyiyim, sen nasılsın?"
"İyiyim teşekkür ederim." sonra Yıldız'ın yanına yürüdüm.
"Nasılsın Yıldız?"
"İyiyim Aden. Seni sormalı."
"İyiyim teşekkürler." sonra kızların nereden tanıştığını bilmediğim için ortaya
"Yanlış anlamayın ama siz nereden tanışıyorsunuz?" diye sorduğumda İpek
"Sorun yok. Ailelerimiz tanışıyor. Bizde bu yüzden küçüklüğümüzden beri tanışıyoruz."
"Anladım." dediğimde Irmak mutfağa girdi.
"Komutanım sizin ne işiniz var burada?"
"Ne yapsaydım. Boş boş oturup sizi mi bekleseydim?" dediğimde sanki evet diyecekmiş gibi oldu ama demedi.
"Ne yapabilirim?" dediğimde
"Komutanım biz her şeyi yaptık sadece dışarıya götürmek kaldı."
"Tamam o zaman ben bir şeyler alıp dışarı çıkıyorum." deyip elime et ve köfte tabaklarını alıp dışarı çıktım. Elimin dolu olduğunu gören Pars yanıma gelip elimdekileri aldı.
"Teşekkür ederim Pars."
"Rica ederim komutanım. Görevimiz." dediğinde bütün erkekler gülmeye başlamıştı. Kendisi de dahil.
"Ne yaptınız yakabildiniz mi?"
"Ayıp ediyorsun komutan tabii." demişti Şahin.
"Ya komutanım bir zahmet yaksınlar dört kişiler yani." demişti Gökay. Kimse takmamıştı. Şahin ve Tan Lucky'i seviyordu. Pars ve Batı mangala etleri ve köfteleri yerleştirmeye başlamışlardı. Gökay şaşkın gözüküyordu. Bende öyle. Sonra anlaşılan üzere Gökay'ın dediğini duymamışlardı. Arkamızda olan Akın söylediğinde Gökay'a ellerine ne gelirse fırlatmaya başlamışlardı. Gülerek içeriye gitmiştim. Kapıda Yıldız'ın kedisi Mars, köpeği lucky ve İpek'in kedisi Leo vardı. Bir süre onları sevip mutfaktan yine tabak alıp geldiğimde hala Gökay'a bağırıyorlardı.
"Tim yeter. Gelin oturun."
"Teşekkür ederim komutanım. Sizde biliyorsunuz haklı olduğumu." sonuncu cümleyi ağzının içinde gevelemişti.
"Ayıp ediyorsun komutan." diyordu Şahin. Ona cevap olarak sadece gülmüştüm.
"Komutanım ölüm hakkında bir şeyler duydunuz mu?" demişti Batı.
"Hayır duymadım Batı. Hakkında bir haber bile yok. Kendini gizlemeyi iyi biliyor." cümlemi bitirdiğimde kızlar geliyorlardı. Hepimiz susmuştuk.
"Bugün için bunları konuşmayalım. Yeni göreve kadar iyi geçirin tatilinizi."
"Emredersiniz komutanım!" demişti beşi. Kızlar geldiklerinde ellerinde olan son malzemeleri alıp masaya koymuşlardı.
"Hadi oturalım." dediğimde herkes bir sandalyenin başına geçmişti.
Yemekleri yemeye daha yeni başlamışken telefonum çaldı. Albay arıyordu.
"İzninizle bunu açmam lazım." masadan kalkıp arkaya doğru yürümeye başladım.
"Yüzbaşı Aden Karaalp emredin komutanım!"
"Yüzbaşı yarın 8.15 içtimada toplanmanızı istiyorum. Ölüm'ün nerede olduğunu öğrenildi. Operasyon planlanacak."
"Emredersiniz komutanım!"
"Tim yarın 8.15 içtima." dediğimde bütün herkes bana bakıyordu. Tim zaten konunun ne olduğunu anlamışken Yıldız ve İpek normal olarak anlamazcasına bana bakıyorlardı. Yemeğimizi yerken herkes sessizdi. Yemek bittikten sonra masayı toplamaya başlamıştık. Kızlar içeri geçmişti. Biz hala masada oturuyorduk
"Komutanım, ne oldu? Görmüşler mi?" diye bir soru yöneltti Tan. Masadaki herkesin bakışları bana döndü.
"Evet." diye kısa bir cevap verdim.
"Ne yapacağız komutanım. Hemen almaya mı gideceğiz?" dedi Tan. Haklıydı ama. Annesini o şehit etmişti. İntikamını almalıydı.
"Hayır. Operasyon planlanacak."
"Komutanım, madem görmüşler alalım işte." biliyordu alamayacağımızı.
"Tan biliyorsun y-" cümlemi bitiremeden Tan
"Komutanım! Ben annemin intikamı almalıyım! Beni anlamıyorsunuz!"
"Tan. Sakin olmalısın." haklıydı ona bir şey diyemiyordum. Demek istemiyordum.
"Sakin olmak istemiyorum komutanım! Beni bir yıldır oyalıyorsunuz! Hiç bir şey yapamıyorsunuz! Yapamayacaksanız bırakın! Kimseyi yormayın! Belki sizin için en iyi olan seçenek budur! Hiç bir şeyi beceremiyorsunuz!" Buna nasıl cevap vermeliydim? Bir abla olarak mı yoksa bir komutan olarak mı? Cevap vermemeyi seçtim. Sessizce Tan'a bakıyordum. O ben hariç her yere bakıyordu.
"Tan! Sus artık! Haddini aşıyorsun!" demişti Şahin. Cümlesini bitirip bana baktığında ona nasıl baktığımı görünce sakinleşmişti. Tam bir şey diyecekken onu cümlemle susturdum.
"Gökay siz burada mı kalacaksınız?"
"Evet komutanım. Bütün tim burada kalacak."
"Tamam. Siz yarın hep birlikte geçersiniz."
"Komutanım?" dediğinde Tan'a dönüp bakmadım.
"Ben geçiyorum. İyi geceler. Erkenden yatın." derken masadaki eşyalarımı alıp içeriye doğru yürümeye başladım. Tan bir daha bir şey deme gereksinimi duymadı. Ben giderken masa sessizdi.
"Irmak!" diye kapıdan içeriye doğru bağırdığımda Irmak geldi. Bakışlarından anlayabileceğime göre hepsi bağrışmaları duymuştu.
"Ben geçiyorum. Kendinize iyi bakın erkenden yatın."
"Komutanım, burada kalsaydınız."
"Geçeyim Irmak, Sky evde tek onu dolaştırmam lazım." sonra imge ve ışıl geldi.
"Komutanım gidiyor musunuz?" demişti İmge.
"Evet." dediğimde bana doğru yürüyüp bana sarıldı. Sonra Işıl ve Irmak'ta katıldı. Arkadan Gökay'ın sesini duydum.
"Benden habersiz grup sarılması bunu sevmedim."
"Gel hadi." dediğimde bize doğru yürüyüp hepimize kocaman sarıldı. Hepimiz geri çekildiğimizde arkamı dönüp gidecekken
"İpek ve Yıldız yattılar mı?" dediğimde hepimiz bahçeye doğru yürüyorduk.
"Evet komutanım. Geleceklerdi ama." derken Irmak olan kavgadan dolayı gelmediğini bir nevi söyledi.
"Onlara selam söylersin."
"Tamamdır komutanım."
"İyi geceler."
"Komutanım."
"Efendim İmge."
"Siz bizim için her zaman en iyisi oldunuz. Her ne kadar Tan'da bunu dese de size çok önem veriyor. Bizde öyle." dediğinde biliyorum bile diyemedim.
"Teşekkürler İmge. Sizde benim için her zaman en iyisi oldunuz." dediğimde bu konuşmayı herkesin duyduğunu gördüm.
"İyi geceler Görünmez." dediğimde bir ağızdan
"İyi geceler komutanım!" geldi. Arabama doğru giderken Şahin'in Tan'a
"Gitme." dediğini duydum. Ama arkamdan birisi geliyordu. Büyük ihtimalle Pars'tı. Hep bir olay olduğunda birlikte sessiz bir şekilde otururduk yada konuşurduk.
"Komutan." dediğimde arkamı döndüm ve tahmin ettiğim gibi Pars'tı.
"Efendim."
"Tan'ın dediklerinin bir sinirle olduğunu biliyorsun değil mi?" ikimizde arabama yaslanmıştık. Rüzgardan dolayı ikimizin saçları hafiften dalgalanıyordu.
"Öyle olduğunu düşünmüyorum. Bu dedikleri uzun zamandır aklındaydı demek ki. Hepsini bir sinirinde attı, saçtı ve sustu. Oda biliyor bende biliyorum. Bu dedikleri gerçekti."
"Ben Tan'ın ne düşündüğünü bilemem. Sende bilemezsin. Hiç birimiz bilemeyiz Aden." Her sefer olduğu gibi yalnız kaldığımızda adımı söylemişti.
"Pars ya iyi yapamıyorsam? Onlar için ya iyi değilsem?" Gülümseyerek bana döndü.
"Bunu bilemem ama benim için her zaman en iyisi olacaksın Aden." Bende aynı şekilde ona döndüğümde hala gülüyordu.
"Bunu unutma. İyi geceler Aden. İyi geceler komutan." dediğinde arabamdan uzaklaşıp ellerini cebine atıp içeriye doğru yürümeye başladı.
"İyi geceler Pars." Elini cebinden çıkarıp bana doğru dönmeden el salladı.
Arabama bindiğimde telefonumu bağlayıp bir şarkı seçtim. *Space Song. Arkada çalarken arabamı çalıştırdım. Evin önünden ayrıldım. Tan gelmemişti. Ya dediği gibiyse ben hiç bir şeyi yapamıyorsam? Ne yapmalıydım? Zaten saat biraz geç olduğu için trafik yoktu ayrıca evler yakındı. Eve bütün yaşananları düşünerek gitmiştim. Hemen eve çıkıp Sky'ı ve kulaklık aldığımda yürümeye başladık. Çok geçmeden eve gittik. Gittiğimiz gibi duş alıp, yatmaya gitmiştim ama uyuyamıyordum. Belli bir süre sonra uyumuşum. Sabah 7.30'da alarmım çalmıştı. Gidip gerekli şeyleri yaptıktan sonra hemen üst kattaki arkadaşıma Sky için gerekli olan her şeyi verip evden çıktım. Sakin bir şekilde giderken yanda Irmak ve Pars'ın arabasını görmüştüm. Onlarda beni görmüş olmalılar ki korna çalıyorlardı. Aynı şekilde onlar çalıp yolumuza devam ettik. Arkada bu sefer *O Children çalıyordu. Hepimizin evi askeriyeye yakındı. Hepimiz varıp arabaları park ettik. Arabada olan malzemelerimi alırken camıma birisi vurdu. Kafamı kaldırıp baktığımda sadece bir kişi olmadığını gördüm. Gökay, Irmak, İmge, Işıl, Batı ve Akın vardı. Hepsi bana gülerek bakıyordu. Onlara aynı şekilde gülümseyip arabada olan işim bittiğinde kapımı açıp çıkacakken kapım Gökay tarafından açıldı.
"Günaydın komutanım!" denildi bir sesten.
"Günaydın. Hazır mıyız? Unutmayın bu bir operasyon değil. Planlaması." dediğimde herkes bir kafadan Tan'a baktı. Saat 8.10 olmuştu. Hepimiz toplanma alanına gitmeye başladık. Hepimiz yerleştiğimizde albay geldi.
"Görünmez!" diyerek bir adım öne çıktım.
"Hazır ol!" dediğimde hepimiz hazır ola geçtik. Albay ise hepimize teker teker bakıyordu.
"Yüzbaşı."
"Görünmez timi 1 Yüzbaşı, 2 Astsubay Kıdemli Başçavuş, 3 Asteğmen, 1 Üsteğmen, 3 Teğmen ile emir ve görüşlerinize hazırız komutanım!"
"Rahat Görünmez. Bugün bir operasyon için değil planlamak için buradayız. Bu ister 1 gün, ister 1 ay, isterse 1 yılımızı alsın güzel bir şekilde hazırlanacağız. Yakın zamanda Paris'e ineceği haberini aldık. Orada en az 4 ay kalacağı şu an için düşünülüyor. Habercilerimizin dediği bu. İyi ve güzel çalışıp onu buraya getirelim çocuklar. Hadi içeriye geçelim. Orada yapmak daha iyi." dediğinde arkasına doğru dönüp yürümeye başlamıştı.
"Görünmez! Toparlan!" deyip ileri doğru yürümeye başladım. Diğerleri arkamdan geliyordu. Hepimiz çantaları almıştık.
"Görünmez içeri!" herkes içeriye doğru yürümeye başladı.
Bu görev zor olacaktı. Planlaması da öyle. Uygulaması da.

*Space Song= Beach House'nin şarkısı
*O Children=Nick Cave & The Bad Seeds'in şarkısı

Hepinize merhabaa. Bu benim için ilk kurgum değil ama hem burada hemde askeri ilk kurgum. Umarım hepinizin hoşuna gider. Yanlışlarım varsa affedin. İyii okumalarr.

Loading...
0%