Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.bölüm

@fatmanurrrkln

-Aden Karaalp-

Soğuk bir kış gecesiydi .Bugün aylardan 23 Aralık 2024. Bu göreve 20 Kasım 2023'te başladık. Uzun zaman planlanarak yapılan bir operasyondu. Yaklaşık 4 saattir yürüyoruz. Hepimizin her yeri uyuşmuştu. Yorgun ve bitkindik. Devam etmemiz gerekiyordu. "Ölüm" bizi rahatlıkla yakalayabilirdi. Biz de öyle. Ben, Pars ve Şahin önde, arkada ise Irmak, Gökay, İmge, Işıl, Tan, Batı ve Akın vardı. Hepimiz sessizce yürüyorduk. Şahin'e baktığımda karşıdaki karlarla dolu çimenliğe baktığını gördüm. Bende tam anlamıyla bakınca ilk işim bağırmak oldu.
"Yere yatın! Hemen!" dediğim gibi silah sesleri havada uçuştu. Silah sesleriyle birlikte kuşların da sesini duyduk. Hemen kafamı kaldırıp time baktığımda yerde yatan kanlar içinde olan sadece bir kişi vardı.

-1 yıl önce-
-Ankara

20 Kasım 2023. Görev için hazırlıklarımızın başlangıcı. Arkamdan timin geldiğini duyabiliyordum. Hepimiz her zaman operasyon planladığımız odaya gidiyorduk. Arkamdan bir ses geldi.
"Komutanım!" diye seslenen kişi Tan'dı.
"Sonra Tan, sonra." Hepimiz odaya girdik. Oturduk. Albayı beklemeye başladık. Albay gelmişti hepimiz hazır ola geçmiştik.
"Rahat, görünmez." dediğinde hepimiz yerlerimize oturmuştuk. Tam karşımda Albay, solumda Pars, sağımda Şahin. Pars'ın yanında Gökay, Akın, Tan ve Batı. Şahin'in yanında ise Irmak, Gökay, İmge ve Işıl olarak oturmuştuk.
"Aden, en baştan al onun hakkında her şeyi."
"Emredersiniz komutanım." diyerek ayağa kalktım. Bir tahta vardı. Oraya büyük harfle "Ölüm" yazdım.
"Adı hakkında bir bilgimiz yok. Kendine "Ölüm" denilmesini istiyor. Bir yıl önce Ankara'ya büyük bir pusu gerçekleştirdi. O pusuda ise 40 şehitimiz çıktı." dediğimde Tan başını öne doğru eğdi. Devam ettim.
"Ondan sonraki hedefi Trabzon'du. Trabzon'a ise 6 ay sonra pusu yaptılar. Orada ise 30 şehitimiz var. Trabzon'da neredeyse yakalanıyor olduğu için 4 aydır Türkiye'ye girmiyor." elimde olan fotoğrafını tahtaya koydum.
"İşlerini buradaki adamlarına yaptırıyor. Bu elimizde olan tek fotoğrafı. Trabzon'da çekildi. Yakın zamanda İzmir'e bir pusu yapılabileceği söyleniyor. O yüzden askerler arttırıldı. Kendisinin Suriye'de olduğu görüldü. Oradaki bir köye baskın yaptığını öğrendik." dediklerimin önemli olan kısımlarını yazdım.
"Ben onların arasına bir veteriner olarak sızacağım. Pars'ta benimle birlikte olacak. Işıl ve İmge sağlık alanında iyi oldukları için doktor olacaklar. Gökay çocukların öğretmeni olacak. Tan sen bahçıvan olacaksın. Akın ve Batı sizin dilleriniz iyi olduğu için tercüman olacaksınız. İngilizlerle fazla iş birliği yapıyorlar. Irmak sen terzi olacaksın. Şahin sen oradaki polis olacaksın. Gerektiğinde bizim polis ve askerlerimize yardım edeceksin. Birbirinize çok yakın olmayacaksınız. Eğer birisi ortaya çıkarsa hepimiz çıkmayalım. Orada başka kişilerle yakın olun. Eğer sorarlarsa onların adını verin." cümlemi bitirdiğimde bütün ekibe görevleriyle alakalı her şeyi içeren bir kağıt verdim.
"İçeri sızmak kolay. Patlatılmış bir köyün orada olacağız. İkili olan herkes yani Işıl ve İmge, Akın ve Batı siz kardeşsiniz. Asıl önemli olan kısım "Ölüm". Ona yakın olmalısınız bu kim olursa olsun fark etmez."
"Tamamdır Yüzbaşım. Geri kalan sizindir. Toplantı bitince yanıma gelin." herkes ayağa kalktı. Hazır ola geçildi. Albay dışarı çıktı.
"Ellerinizdeki kağıtları iyice ezberleyin. Unutmayın siz artık o kağıtlardaki adlarsınız."
"Ayrıca biz yine Türk'üz o yüzden bize alışmaları zor olacak. Saçma sapan tavırlara girmeyin. İnsanların gözüne girmeye çalışın."
"Komutanım, görev ne zaman başlayacak?" dedi Gökay.
"Bilmiyorum. Ne zaman hazır olursak o zaman başlayacak."
"Yeni isimlerinizi sayacağım. Ben, Gece Akkurt. Pars, Poyraz Aydoğdu. Işıl, Büge Bektaş. İmge, Defne Bıçakçı. Gökay, Yiğit Baran. Tan, Mert Birinci. Akın, Kuzey Bakırcı."
"Komutanım bari ben olsaydım." dediğinde Batı hepimiz gülmeye başlamıştık.
"Batı sen Umut Bozkır. Irmak, Eylül Atıcı. Şahin, Demir Asil. Her birimize yakın olmamız için 1 kişi düşüyor. Bütün hepsi onlar için önemli kişiler. Pars ve ben oradaki ajanlarımızdan onun bir köpeği olduğunu ve ona aşırı bağlı olduğunu söylediler. Köpeğinde yakın zamanda bir hastalık başladığı söyleniyordu. Oradaki ajanlarımız bize köpeğe nasıl yardım etmemiz konusunda yardımcı olacaklar." dediğimde Pars kafasını salladı.
"Ölüm'ün bir ailesi olduğu gizli tutuluyor." Elimdeki fotoğrafları tahtaya yapıştırdım.
"Komutanım?"
"Söyle Tan."
"Niye Altay Albay varken söylemediniz?"
"Biliyor zaten. Işıl ve İmge bir kız kardeşi var. Sağlık alanında ilerlemek istiyor. Ona eğitim vereceksiniz."
"Anlaşıldı komutanım!"
"Gökay küçük bir erkek kardeşi var. Onunla sen ilgileneceksin. Tan sen ise babasıyla iyi geçinmeye çalışacaksın. Bahçelerle vakit geçirmeyi seviyor. Irmak sen annesiyle ilgileneceksin. Annesi terzi alanıyla ilgileniyormuş, bilen kimse olmadığı için şikayet ediyormuş. Akın ve Batı siz birisiyle değil, birileriyle ilgileneceksiniz. Oradaki tercümana ihtiyacı olan herkesle. Şahin sende aynı. Bütün kişilerle irtibatınız iyi olmaya çalışın. Göreve 1 hafta sonra başlayacağız. Bu sırada askeriyede kalacaksınız." dediğimde hepsinin yüzü düştü.
"Her şeyi bileceksiniz. Saat kaçta yemek yiyor, nereye gidiyor. Hepsi yazıyor. Bu kadar 1 hafta izinlisiniz. Kendinize dikkat edin."
"Sizde komutanım!" masadakileri toplayıp dışarı çıktım. Albay'ın odasına gidiyordum.
Arkamdan Tan'ın "Komutanım!" diye bağırdığını duydum. Duymamazlıktan geldim ve kapıyı tıklatıp "Gel." sesini duyana kadar bekledim. Duyunca içeri girdim.
"Yüzbaşı Aden Karaalp! Emredin komutanım!"
"Aden, gel otur." dediğinde oturdum.
"Aden, Tan ile aranızdaki sorunları çözdünüz mü?" dediğinde şaşırmamıştım. Albay bizi iyi tanıyordu.
"Hayır komutanım."
"Aden, aranızda ne oldu bilmiyorum. Bu size kalmış bir şey. Eğer bu devam ediyorsa ya sen affetmemişsindir yada o. Tahminimce Tan."
"Hayır komutanım. Bendim." dediğinde yüzünden bir şaşkınlık ifadesi geçti.
"Neden Aden?"
"Çok yoruldum komutanım. Artık bu son olacakmış gibi görünüyor." bunu söylediğimde şaşkınlığı daha fazla arttı.
"Neden Aden? Bu raddeye kadar geldiyse bana niye söylemedin? Yanıma istediğin zaman gelebilirsin, sadece sen değil tim içinde."
"Rahatsız etmek istemedim, komutanım."
"Aden sen beni rahatsız etmezsin. Gelmek istediğinde gel bu sadece konuşmak için değil. Yanımda sadece sessiz bir şekilde oturabilirsin. Konuşmak zorunda değilsin, yaşanılanları anlatmak zorunda değilsin. Kötü durumda olduğunda beni arayabilirsin, evime gelebilirsin, kalabilirsin. Ben buradayım Aden. Sen istesen de istemesen de."
Sessizce "Teşekkür ederim komutanım." dediğimde ayağa kalktı.
"İşiniz bitti değil mi?"
"Evet komutanım." az önce o bana nasıl şaşkın baktıysa bende ona aynı şekilde baktım.
"Hadi kalk yemek yiyelim. Çok acıktım. Sen aç mısın?"
"Evet komutanım" beni omzumdan tutarak yürümeye başladı.
"Şu yeni açılan yeri biliyor musun? Buranın yakınlarında çok güzel kahvaltıları var. Tim hala burada mıdır?
"Bilmiyorum komutanım." kapıyı açıp çıktığımızda timin toplantı odasında çıktığını gördük. Şahin elini Tan'ın omzuna atmış ona Pars ile birlikte bir şey anlatıyorlardı. Arkada Gökay gülmemek için kendini yırtıyordu. Akın ve Batı arkada görevle alakalı konuşuyorlardı. Işıl ve İmge kol kola girmiş gülerek konuşuyorlardı.
"Görünmez! Gelin." dediğinde herkes gelmişti.
"Emredin komutanım!
"Haydi kahvaltıya gidiyoruz." deyip beni tutarak yürümeye başladı. Kafamı hafif bir şekilde çevirip baktığımda geliyorlardı. Arabaların olduğu yere yürüyorduk. Albay benim arabama binmişti. Elimdeki dosyaları arka koltuğa koydum. Arabayı çalıştırdım ve yeni açılan yere gitmeye başladık. Hepimiz arabaları park edip içeri geçtik. Albay yol boyunca konuşmamıştı. Tek konuşma Gökay'ın kendini camdan sarkıtmasının ne kadar saçma olduğu hakkındaydı. Bize yetecek bir masa bulup oturmuştuk. Gökay'ın hepimizi konuşturmasıyla masada büyük bir gürültü vardı. Tim'e bir göz gezdirdiğimde gülmem büyümüştü. Herkes ayrı kafadaydı. Yanımda oturan Albay gülmeme karşı hafif bir gülmüştü. Bunun sebebi gayet açıktı. Gökay'ın aksiyonlarıydı. Herkese bir şeyler yedirmeye çalışıyordu. Neden koyduklarını asla bilmediğim cevizleri sırayla herkesin ağzına atmaya çalışıyordu. En sona kalan kişi Albay'dı. Bir korku bakışı atmıştı. Atmalı mıydı atmamalı mı diye düşünüyordu.
"Hadi oğlum ağaç oldum." dediğinde gülerek atmıştı. Hepimiz yakalamıştık. En son o kaldığı için bir cevizi kendim aldım.
"Hazır ol Gökay" dediğimde hemen kendini rahat bir şekilde oturdu. Ona rağmen tutamadı. Herkes gülmeye başlamıştı. Bende dahil.
"Komutanım, bu haksızlık atamadınız." dediğinde ona bir kaşımı kaldırarak baktığımda hemen
"Şaka yaptım, komutanım" dediğinde hepimiz daha fazla gülmeye başladık. Hepimiz bitirdiğimizde hesabı kimin ödeyeceği için birbirimize bakmaya başladık. Gökay tam tersi olarak dışarıya bakıyordu. Hesap geldiğinde Albay ödeyecekti ama onun ödemesini istemediğim için hemen kartı okuttum. Bunun karşılığında Albay'da ters bir bakış yedim.
"Teşekkürler komutanım. Afiyetle yedik daha niceleri gelir umarım." dediği gibi arabaya fırladı. Bu sefer bütün timden
"Teşekkürler komutanım." dediler sakince. Kimliklerimizin açık olmasını istemiyorduk. Albay yemekten önce yaptığı gibi yine kolunu omzuma attı, arabalara yürümeye başladık.
"Askeriyede görüşürüz, Görünmez.
"Görüşürüz komutanım."
Yavaş bir şekilde arabayı sürerken düşünmeye başladım. Acaba tim hep böyle kalacak mıydı. Hayatta kalacak mıydık?
"Bunları şimdi düşünme Aden." kırmızı ışığı görüp yavaşladım. Işıkların önünde durduğumda Albay'a döndüm.
"Komutanım, ya onları kurtaramazsam?"
"Aden, benim 2000 yılında bir timim vardı. Timin komutanı bendim. Hepsi bana canlarıyla güveniyorlardı. Öyle de oldu. Hepsi teker teker şehit oldu. Bir tanesi bile hayatta değil. Onların yerinde olmayı çok istedim. Onlar yerine keşke ben şehit olsaydım dedim. Olmuyor. İçimdeki ateş bitmeyecek. Ölüm'ü öldürsek bile." dediğinde gözlerim açıldı. Onları da şehit eden Ölüm'dü. Işık yeşile dönmüştü. Yavaş yavaş gitmeye devam ettim.
"Biz bir gün Ölüm'ün depoda kaldığını söylemişti ajanlarımız. Meğerse onların ajanlarıymış. Helikopterle yakın bir yere indik. İlk ben indim onlara bir şey olmasın diye. Oldu ama benim indiğimi gördükleri gibi bombaladılar. Hepsi öldü. Ben ise komaya girdim. 2002 yılında uyandım. Komadan uyanmam 2 yılımı aldı. İlk sorduğum şey doğal olarak timim oldu. Hepsinin şehit olduğunu söylediler. O zaman intikam için çalışmaya başladım. Bitmedi. Umarım sizin sayenizde biter." gelmiştik. Arabayı park edip dosyaları alıp kışlaya doğru gitmeye başladım.
"Aden!"
"Efendim komutanım!"
"Dediklerimi unutma."
"Unutmayacağım komutanım." Albay'a gülümsediğimde o da gülümsedi ama pek hoş bir gülümseme değildi. Sanki ne olacaktı biliyordu.

Merhaba, nasılsınız? Uzun zamandır yazamıyordum. Beni affedin. Umarım bölümü beğenirsiniz. Yanlışlarım varsa affedin.

Loading...
0%